Züleyha'ya Köleyim
ey örtüsüne bürünen gece kadar
güzel sevgili şimdi gerçekleşen bir rüya,
tamamlanmış bir fetihsin bana
merhaba ey yollarına döküldüğüm
fethi cana safa gelen merhaba
ey akıncılarımı barındırıcak şehir
benim şehrim merhaba
boyuna kanıyor, nasıl süzülüyorsa,
akıyorsa nil ehram şehrinden
öylece akıyorsun içimdeki şehirden.
şehirlerki tüm tebası sen
şehirler ki en girilmez kapıları sana ram olmuş
benim efendim merhaba
en alt basamaktan yola çıkıp da
on sekiz bin alemin kendisi olan merhaba
çok mu yoruldun gecenin ordularını aşarken
çok mu çııkmazlardan geçti yolun bana gelirken
gözlerimle gören deniz,gözleriyle
ağladığım merhaba ey yağmurun sevgilisi
ey mısır’ın yorgun ve siyah gülü
ırmak olarak bana akacaksın unutma
gül dikenine dayayıp da sinemi
öleceğim unutma ey arka bahçelerin incisi
ey adım adyıla bile yazılacak olan merhaba
seni buldum tamamladım merhaba
şimdi üzerinden güneş geçen aydınlık bir duvar
parmağımın ucuyla bir Z çizdim,ben :Yusuf
yanına bir Ü, sonra bir L sonra E, sonra Y. ve HA
Züleyha merhaba bir nar çiçeğine yürüdüm
mevsimler boyu
bir çöl yorgunluğu çöktü üstüme
bir vaha sekinesi indi kalbime
kuyunun dibindeyim kervanlar bulsun istemem
gömleğim kanlar içinde
köle pazarlarında satıldım ya
sensiz geçer akçem yok aşk mezadında
ah benim devletim, ah benim ülkem
benim ömrüm merhaba
ben Yusuf, sınanmış bir kalbin sahibiyim
şöyle buyur, bu kalp senin efendim
şimdi ben, Yusuf, tut ki Mısır’a azizim,
efendiyim boynumdaki künyede hala
vasfım yazılı: Züleyha’ya köleyim
Aşk, Züleyha olacağını bile bile...
Yusuf'a vurulmaktır.
Yusuf olduğunu bile bile...
Kuyuya atılmaktır.
Kuyu olduğunu bile bile...
Yusuf'u saklamaktır.
Aşk; hem Züleyha hem
Yusuf hem de kuyu...
Aşk; olduğunu olabilmektir belki de....