Kulluk için gönderildiğimiz ve sürekli sınav halinde olduğumuz bu âlemde ne yazık ki, kolaycılığın hayatımızın her alanına dallanıp budaklandığını görüyoruz. Kolaylıklarla dolu bir hayatın, insanın bu kolaylıkların kazandırdığı zaman ve enerji fazlasını başarılı olmak istediği alanlara kaydırmasına imkân tanıyacağını zannediyoruz. Oysa işin böyle gerçekleşmediğini görüyoruz.
Sözgelimi, zengin olmak istiyorsunuz. Bunun yolu, sabırla iş imkânlarını yoklamak ve bir takım girişimlerde bulunmaktan geçiyor. Bununla birlikte tüm bunlar zaman ve gayret gerektiriyor.
Eğitimli ve ciddi bir iş sahibi mi olmak istiyorsunuz? Bunun için aklı başında bir öğrenci olup ders çalışmaya önemli bir zaman ayırmak, hayatının uzun yıllarını okullarla haşır-neşir, kitaplarla içli-dışlı geçirmek gerektiğini biliriz.
Modern zamanın insanının bu kolaycılığından maalesef dindar in-sanlar da nasibini alıyor.
Modern zamanın insanı olarak kolayca 'müttaki bir dindar' da olabilirsiniz. Ama bu görüntünüzün arkasında iş hayatınızdaki İslâmî ahlâka uymayan davranışlarınız, evinizde ev halkına, yakınlarınıza çektirdikleriniz, çalışanlarınıza hakaret dolu davranışlarınız, israf yüklü harcamalarınız, huzursuz ruh haliniz, hiçbir şeyden hoşnut kalmamanız, türlü çeşit harama bulaşan ticaret haya-tınız sizi gerçekten 'müttaki bir dindar' olmaktan uzaklaştırıyor.
Müttaki olmak, her bir anı mü' mince yaşama çabası içinde olmak, ama zaaf ve kusurunun farkında olarak haddini bilmek. Bir eş olarak ehline hayırlı olmak, bir anne olarak çocuklarına merhamet göstermek, bir evlat olarak anne-babaya itaatkâr olmak, akraba olarak sıla-ı rahimi ihmal etmemek, tüccar olarak ticaretinde dürüst olmak... Kısaca Rabbimizin bizden olmamızı istediği hal ile hallenebilmektir.
Hayat Kitabımız Kur'an-ı Kerim “müttaki” insanların bazı özellikleri söyle dile getirilir:
“Takva sahipleri, çirkin bir iş yaptıkları yahut bir günahla nefislerine zulmettikleri zaman Allah'ı hatırlarlar ve günahlarının bağışlanmasını isterler Zaten Allah'tan başka günahları bağışlayacak kim var? Onlar işledikleri günahta bile bile ısrar etmezler. İşte onların ödülleri, Rablerinden bir bağışlanma ile altlarından ırmaklar akan cennetlerdir ki orada ebediyyen (Sonsuza kadar) kalırlar. Çalışanlar için ne güzel bir ödül!''
Kur'an'ın müttakiler diye isimlendirdiği takva sahiplerinin başlıca özelliklerini topluca görelim:
Allah'a iman,
Malını infak (ihtiyaç sahipleri fakirlerle paylaşmak)
Namazı dosdoğru kılmak,
Zekâtı gereği gibi vermek,
Sözüne ve sözleşmelerine sadık olmak,
Sabır,
Öfkeye sahip olmak - kini yutmak,
Bağışlayıcı olmak,
Hata ve günahlardan hemen bağışlama dilemek,
Günah işlemekte ısrar etmemek,
Geceleri ibadet etmek, iyi ve faydalı davranışlarda bulunmak,
Adaletli olmak,
Yumuşak kalpli olmak,
Dostlukları sağlam olmak
İslam'ı tebliğ etmek (bildirmek-yaymak),
Allah'ın kitabına ve Rasülüne uymak,
Dünyaya fazla değer vermemek,
Dinen hoş ve helal olanı yemek,
Faizden ve her türlü şüpheli kazançtan sakınmak,
Kötü zan ve dedikodudan kaçınmak,
Kur'an'da takvanın üç basamağı şöyle açıklanıyor:
1. Basamak: Allah'ı inkâr etmekten ve ona ortak koşmaktan sakınmak yani iman etmek,
2. Basamak: Allah'ın yasaklarından kaçınıp, emrettiği ibadetleri yerine getirmek,
3. Basamak: Kulun bütün varlığı ile Allah'a yönelip, kalbini, zihnini, davranışlarını yalnız O'na tahsis edip, haram olur korkusu ile mübah sayılan (sevap ve günah kapsamına girmeyen) davranışları bile terk ederek korunmak.
Kullukta en üstün paye sahibi ve takva ehli olmak, bazılarının sandığı gibi öyle basit ve kolay değildir. Bu üstün payeye sahip olmak isteyenler Kur'an'ın ifadesiyle “Gece kalkarlar, Rablerine korku ve ümit içinde dua ederler ve Allah'ın kendilerine verdiklerinden infak ederler.” Yani, mal, mülk, ilim, basiret, imkân, fırsat, zaman, ömür, gece, gündüz tüm fırsatlarını, tüm imkânlarını Allah'ın kullarıyla paylaşırlar.
Sonuç olarak, yukarıda özet olarak sunduğumuz Kur'an-ı Kerim'de geçen takva özellikleriyle kendi hayat biçimimizi karşılaştırarak kendimizi bir testten geçirelim ve Kur'an ışığında günlük hayatımızı bir değerlendirmeye tabi tutalım.
Ne dersiniz?