Aşık Summani

Son güncelleme: 23.02.2015 14:21
  • Aşık Summani Kimdir - Aşık Summani Nerelidir - Aşık Summani nin Gerçek Adı Nedir



    Sümmani'nin gerçek adı Hüseyin olup, babası Kasımoğulları'ndan Hasan'dır. 1861 yılında Erzurum ili, Narman ilçesi, Samikale Köyü'nde doğmuştur.

    Kendileri bu köye Kafkaslar' dan gelmişlerdir. Babası köyde çobanlıkla geçimini sağlamakta idi Hüseyin 10-11 yaşlarına geldiğinde, babasıyla birlikte çobanlık yapmaya başladı. Hüseyin'in genellikle danalarını otlattığı yer Ablaktaş'tır: Bir gün Şekerli Düzü' ne hayvanlarını otlatmaya tek başına gider. Hüseyin, kendisine doğru bir atlının geldiğini görür. Atlı, Hüseyin'e selam verir ve adını öğrenmek ister. Çok aç olduğunu söyleyip ondan ekmek ister. Köylerinde nerede misafir olabileceğini sorar. Hüseyin üç arpa ekmeğinin yarısını atlıya verir. O' nun bu cömertliği hoşuna gider ve der ki:

    -Oğul, sana bir dua öğreteyim. Bu duayı kırk gün okuyacaksın. Yalnız yüz tane taş say, cebine koy. Her okuyuşta bir taş atarsın. Duayı kırk gün okur ve son gün Ablaktaş'a gider. Babası ise Cuma namazını kılmak için köyde kalır. Ablaktaş'taki çeşmenin yanında hayvanlarını otlatmaya bırakır. O da namaz kılmaya niyetlenir. Daha önce babasıyla burada namaz kılarlarmış Namaz vaktini anlamak için de kendilerine bir taş tespit etmişler. Güneş taşa isabet ettiği zaman öğle vakti olduğunu anlarlarmış, O gün de babasıyla yaptığı gibi kendisine taşı nişan eder ve Güneş'e bakarken uykuya dalar.
    Uykusunda, çeşmenin başında kırk yeşil güvercin görür. Güvercinler birden kaybolur ve karşısında üç derviş belirir. Dervişler Hüseyin'e abdest aldırırlar ve birlikte namaza dururlar. Hatta bir dörtlüğünde der ki:

    Vardım saf saf olup durmuş divana
    Ben de el bağlayıp geçtim bir yana
    Meylimi bağladım gari sübhana
    O güzel Allah'ı gözler gözlerim...........
    Daha sonra Hüseyin'i ortalarına alıyorlar. Hüseyin bakıyor ki. dervişlerden birinin elinde bir tabla, üç dolu bardak var. Derviş, bunları Hüseyin' in önüne getiriyor ve

    -Hüseyin, bu şerbetlerden bir tanesini iç bakalım.
    diyor. Hüseyin bardakların içindekileri şerbete benzetemiyor. Kendisini kandırdıklarını. Ona içki içireceklerini sanıyor. Ne kadar zorluyorlarsa da içmiyor Bunun üzerine birisi Hüseyin'in ellerini tutuyor. birisi de parmağını bardağa batırıp Hüseyin'in ağzına sürüyor. Tam bu esnada Hüseyin uykudan uyanıyor. Bakıyor ki, ne derviş var ne de şerbet. Fakat ağzında İnanılmaz bir lezzet hissediyor.

    - Öylece bir daha uykuya dalıyor. Uykuda yine karşısına dervişler çıkıyor

    Tam eline bardağı alıp içmeye hazırlanıyor ki, dervişler şôyle diyor:

    -Oğul, buna aşk badesi derler. Sevdiğin kız aşkınadır. Kızın adı Gülperi'dir. Bedahşah kentinde Şah Abbas'ın kızıdır. Sen Onun. O da senindir. Birbirinize aşık maşuk'sunuz. Dervişlerden biri Gülperi'nin cemalini gösterir. Üç bardak Hüseyin'e. üç bardak ta Gülperi 'ye verirler. Yeşil mürekkeple yazılı bir kitap okuturlar.

    Üç harf okuttular yeşil yapraktan
    Okudum harfini noktasın tek tek.....

    Hüseyin uykudan uyanır ki, ne Gülperi Han var ne de dervişler. Danaları da göremeyince köyün yolunu tutar. Köye varmaya yakın bir atlıyla karşılaşır,

    -Hüseyin, korkma oğlum, sen ereceğine erdin. Bundan sonra senin mahlasın Sümman, dünyada kavuşmak senin için haram, der. Sümmani, anlam olarak "Sonuncu, sona ait" demektir.

    Hüseyin köye varınca annesini,. babasını uyandırır. Babası da ertesi sabah. köylülere, çobanlığı bıraktıklarını söyler. Aradan otuz kırk gün geçer, günler geçtikçe aşkı da ziyadeleşir. Herkes. Onun hastalandığını, cin'e; peri'ye karıştığını sanır. O zamanlar sıra geceleri düzenlenirmiş. Bir akşam babasına yalvarır. gecelere katılmak İstediğini söyler. Babası da dayanamayıp götürür. Sıra Sümmani'ye gelince. bazı kimseler, O'nun çocuk olduğunu söyleyerek atlamak İsterler. Köylülerin teklifini kabul etmeyerek, türkü söylemek istediğini belirtir ve söze başlar:

    noimage



    Uyandım gafletten oldum perişan
    Bir nur doğdu alemler oldu ürüşan
    Selam verdi geldi üç-beş dervişan
    Lisanları bir hoş sedasın tek tek
    Lisanları bir hoş eyler avazı
    Onlarda mevcuttur ilm-ü el fazı
    Dediler: Vaktidir kılak namazı
    Aldılar abdestin edasın tek tek
    Aldılar abdesti uyandım habran
    Aslımız yapılmış hak ü turabtan
    Üç harf okuttular yeşil yapraktan
    Okudum harfini noktasın tek tek
    Okudum harfini zihnim bu!andı
    Yalelerim göz göz oldu sulandı
    Baktım çar etrafa kadeh dolandı
    Nuş ettim kırkların mahlesin tek tek
    Nuş ettim badesin gördüm rengini
    Tam on sekiz saat sürdüm cengini
    Yar yüzünde saydım üç beş bengini
    Halhalın altında hırdasın tek tek
    Dediler: Sümmani gel etme meram
    Adamı çürütür dert ile verem
    Sen içün dünyada kavuşmak haram
    Hüdam böyle salmış kalemin tek tek

    Koşma bitince köylüler şaşırır. Onun badeli Aşık olduğu anlaşılır. Fakat henüz saz çalmasını bilmemektedir. Babası ile bir gün Erzurum ' a giderler. Burada aşık kahvelerine devam eder. Sazın perdelerini ve tezene tutmasını öğrenir. Her akşam köylüyü toplayıp saz çalar. Günler ayları, aylar yılları kovalar Sümmani köyde duramaz ve sevdiğini aramaya karar verir.

    Önce KafKaslar'a. oradan İran'a gider. İran- Turan illerini dolaşır. Bedahşah'ı tanıyan, Gülperi'nin adını duyan bir Allah kuluna rastlayamaz Hint, Afgan topraklarına gider. Onun bir gurbeti yaklaşık beş yıl sürmüştür. Günlerden bir gün rüyasında pirini görür. Piri O'na Kırım'a bir geziye çıkmasını söyler. Sümmani yanına sofusunu alıp Kırım yolculuğuna çıkar Kışı Kırımda geçirir. Yaz gelince tekrar köyüne döner. Artık şair, hareket kabiliyetini yavaş yavaş kaybederek duraklama dönemine girmektedir.
    Devrin büyük şairlerinden Erbabi'yi mat eder. Başarıları Erzurum Valisinin kulağına kadar gider. Bir süre sonra. Sümmani Pasof'a gider. Aşığı oradan Suskap köyüne Zülali'nin yanına götürürler. O sırada ünü Kars'ı, Ardahan'ı, Erzurum'u kaplamış olan Aşık Şenlik'te oradadır. Üçünden bir atışma İsterler. İlk sözü Sümmani söyler:

    Adem Sefiyullah makam-ı peder
    Cennet' te ihvan bir kere düştü
    ''Sürün'' dedi, mollam takdir-i kader
    Cennetten dünyaya bir kere düştü

    Şenlik: Hışm-ı nar içinde gülüstan gözü
    İbrahim Safa'ya bir kere düştü
    İsmail' e gelen koç kurban kuzu
    Cennet'ten Mina 'ya bir kere düştü
    Zülali: Türaptan bir avuç hak aldı kaddes
    Bu zemin Ierzeye bir kere düştü
    Beytullah yerine Beytü'l Mukaddes
    Kuruldu Kabe'ye bir yere düştü

    Sümmani'nin esas amacı, Şenlik ile meydan edilmekti. Günün birinde yine Samikale köyünden, Sefili isminde birisi, Aşık Şenlik'in yaşadığı. Kars'ın Çıldır ilçesinin Suhara Köyü'ne gider. Kendisini Aşık Sümmani olarak tanıtır. Fakat mat olup, sazını bırakarak köyüne geri döner. Bu olaydan hemen sonra Aşık Şenlik, Ardahan'a gider. Aşık Sümmani ile Ahmet Onbaşı da Şenlik'İn köyüne gelirler Orada. yöre İçinde önemli bir konuma sahip olan, Haşimoğulları 'ndan Celal Bey ve Şerif Bey'le karşılaşırlar. Her ikisi de, bir süre önce köye gelip kendisini Sümmani olarak tanıtan aşıktan, Onun Şenlik'le yaptığı karşılaşmadan bahsederler. O zaman, Sümmani kendi şanını kurtarmak için Aşık Şenlik'le karşılaşmak istediğini söyler.

    Şenlik, Ardahan'dan köye çağrılır. Neticede bir araya gelirler. Hem tatlı tatlı sohbetler ederler hem de atışırlar. Sonunda yenişemeyip, kardeş olduklarım ilan ederler. Birkaç gün sonra köyüne geri döner. Fakat zaman Gülperi'yi unutturamamıştır. Köylüleri ona rastlayıp konuşturdukları zaman, O, şu şiirini söyler:

    Ervah-ı ezelden levh ü kalemden
    Bu benim bahtımı kara yazdılar
    Gönül perişandır alev-i alemde
    Bir günümü yüz bin zara yazdılar
    Gönül gülşeninde har oldu deyu
    Hasretlik ismimde var oldu deyu
    Sevdiğim, sevdiğin pır oldu deyu
    Erbab-ı garezler yare yazdılar
    Dünyayı sevenler veli değildir
    Canı terk edenler deli değildir
    İnsanoğlu gamdan hali değildir
    Her birini bir efkara yazdılar
    Nedir bu sevdanın nihayetinde
    Yadlar gezer yarin vilayetinde
    Herkes diyarında muhabbetinde
    Bilmem bizi ne civara yazdılar
    Döner mi kavlinden sıdk-ı adıklar
    Dost ile dost olur bağrı yanıklar
    Aşk kaydine geçti bunlar aşıklar
    Sümmani'yi ''Derkenara'' yazdılar

    Aşık artık gerileme dönemine girmiştir. Bir gece rüyasında Gülperi. işaret almadan gurbete çıkmaması yolunda tembih eder. Bu duruma çok üzülür. Zaman zaman Erzurum'a gidip gelmektedir. Erzurum da bulunduğu günler kahvede otururken arkadaş ve dostları sözü eski günlerden açıp. Sümmani'ye Gülperi ile olan aşkını anlattırmak isterler. Artık ihtiyardır. Sazını eline alıp şu şiirini söyler.

    Tarih seksen dokuz on bir yaşımda
    Cem başımda iş birer birer
    On sekiz yıl sürdü yarin peşinde
    Akıttım gözümden yaş birer birer
    Görmedim dünyada bir şadlık demi
    Geçti civan ömrüm, gülmem encamı
    Her boyun sistemi, feleğin kahrı
    Vurdu her taraftan taş birer birer
    Sümmani'yim hani benim otağım?
    Gün be gün, bulandı dalım, budağım
    Devroldu devranım, çevrildi çağım
    Döküldü dihenden diş birer birer

    Bir gün gençliğini hatırlayıp aşk badesini içtiği Ablaktaş'a gider. Çobanlığı bıraktığından beri buraya hiç gitmemiştir. Orada oturur, uzun uzun düşünür, çalar, söyler. Artık, sadece kahvelerde çalıp söylemektedir. Bu sıralarda, Gülperi de Sümmani'den haber alamadığına üzülmektedir. Bir gün Bedahşah 'tan tellal çağırttırır. Sümmani'yi aratmak için iki kardeş görevlendirir Sümmani'yi bunlara iyice tarif eder.

    Aradan günler, ay!ar geçer İki kardeş Kafkas taraflarına gelirler. Birden gözlerine bir adam ilişir. Adamlara Sümmani adında birisi aradıklarını söylerler. Adamlar:

    -Biz Onun akrabalarındanız. Sümmani yakında öldü. Gülperi adında bir kızı sevmişti. Bu kızın aşkı için pir elinden bade verilmişti. İşte o vakitten beri. Sümmani Gülperi'nin aşığı olmuştur. Daha ölmeden bir kaç gün evvel rüyasını görmüştü. Günlerce ağladı, son dakikasına kadar Gülperi'nin acılarını çekti. Sonunda Ona hasret gitti.

    İki kardeş, Sümmani'nin ölümüne çok üzülürler. Köye dönerler ve doğruyu Gülperi'ye söylemeye karar verirler. Şah'ın sarayına yaklaşırlar, bakarlar ki bir cenaze kalkmaktadır. Bu Gülperi'nin cenazesidir. Sümmani, Samikale Köyü'nde, 5 Şubat 1915 tarihinde vefat etmiştir.

    Der Sümmani tamam oldu muhabbet
    Biz varalım, siz olasız selamet
    Kalktı bu karyeden çekildi kısmet
    Göründü gözüme yol yavaş yavaş
    --------------

    Aramızı Karlı Dağlar Alınca

    Aramızı karlı dağlar alınca,
    Gayrı dost eline gidilmez,
    Yahşi himmet gerek ahbap yolunda,
    Kuru dava ile menzil alınmaz.

    Geçti bu devranın demi bozuldu,
    Gülistan bezminin gülleri soldu
    Çay taşların yakut pahasın buldu,
    Cevherler ummana düştü bulunmaz.

    Sümmani bu remzin keşfine delil,
    İstersen evvela sen kendini bil,
    Meşhurdur söylenir dillerde iyi dil,
    Sağ iken bir şahsın kadri bilinmez.

    Aşık Sümmani Baba
    -------------------------------
#23.02.2015 14:21 0 0 0