Nevşehir'in Gönül Adamları

Son güncelleme: 11.02.2009 16:10
  • Nevşehir'in Gönül Adamlari..

    -Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi

    -Refik Başaran

    -Hacı Bektaşı Veli


    Bu gibi ünlü kişilikleri bu konu altinda toplayalim ve tanitalim.
#23.08.2007 19:22 0 0 0
  • Trablusgarp vilayeti Evkaf Müdürü Abdullah Avni Efendi'nin mahdumu Hayri Efendi, 1867 yılında Ürgüp'te doğdu. İlmiye sınıfına mensup bir aileden gelen Hayri Efendi birçok alanda muhtelif kişilerden dersler almıştır. İlk öğrenimini amcasından alan Hayri Efendi Mahmut Efendi'den Hat, Halim Efendi'den Arapça dersleri aldıktan sonra 1883 yılında ağabeyi ile birlikte ilmin merkezi İstanbul'a gitti. İki yıl süren bu İstanbul seyahatinde Hayri Efendi, Fatih Başkurşunlu Medresesine kaydoldu. Hayri Efendi medrese derslerinin yanında medresenin dışında da farklı kişilerden muhtelif dersler aldı.

    Bu iki yılın sonunda memleketi Ürgüp'e dönerek buradan Kayseri'ye geçti. Kayseri'de yerleştiği Yağmurlu Medresesinde; Kazım Efendi'nin sabah, Karakimseli Hacı Efendi'nin akşam derslerine devam etmiştir.

    Bilahare İstanbul'a giderek yeniden Başkurşunlu Medresesine kaydoldu ve burada 8 yıl eğitim gördü. Burayı bitirdikten sonra, kaydolduğu Mekteb-i Hukuku da bitirmiş ve ilk memuriyetine Bursa'da müderris olarak başlamıştır.

    YAPTIĞI VAZİFELERİ
    O dönemin yetişmiş insanları öyle görevlere getirilmiş ki saymakla bitmez. Hatta yaptıkları bazı işlerin, aldıkları vazifelerin günümüzde karşılığı dahi yoktur. Hayri Efendi de öyle birisi. İlk görevinden sonra Adliye'ye geçerek sırasıyla; Maraş, Trablus-Şam Bidayet Mahkemesi Müdde-i Umum Yardımcılığı ve Lazkiye Sancağında muhtelif görevlere getirilen Hayri Efendi, II. Meşrutiyet'e kadar Adliye Nezareti (Adalet Bakanlığı)nde çeşitli görevlerde bulundu.

    Suriye, Manastır, Selanik gibi dönemin büyük merkezlerinde vazife yapan Mustafa Hayri Efendi, içten içe merak duyduğu siyasî çalışmaları da takip etmekteydi.

    II. Abdülhamit döneminde, İstanbul, Suriye ve Selanik'te genç zabit ve mekteplilerin kurdukları siyasi teşekküllere ilgi duyan Hayri Efendi, bazılarında fiilî görev almış, Selanik'te ceza reisi iken İttihat Terakki Cemiyeti bünyesinde önemli hizmetlerde bulunmuştur. II. Meşrutiyet döneminde İttihat Terakki Fırkası'ndan Niğde mebusluğuna adaylığını koyarak, Meclis-i Mebusana girmiştir.

    Bilahare Darülfünun Hukuk Şubesi Mecelle Müderrisi daha sonra da Meclis-i Mebusan birinci reis vekili oldu. II. Mahmud dönemiyle başlayan yenilik hareketlerini, özellikle ulemanın desteği olmadan gerçekleştirmenin zorluğu Padişah tarafından biliniyordu. İlk etapta ilmiye sınıfı bu tür yenilikleri tasvip etmiyordu. Zaman ilerledikçe ve devlet ricalinin teşviki ile ilmiyede çözülmeler başladı ve yenilik hareketlerinin içinde ulema (ilmiye sınıfı) yer almaya başladı. Nitekim yenilik hareketine katılan ulema arasında Mustafa Hayri Efendi de yer alıyordu. (1)

    Öyle ki İbrahim Hakkı Paşa kabinesinde, önce Evkaf-ı Hümayun nazırlığına, sonra sırasıyla, Dahiliye, Orman ve Meadin nezaretlerine vekalet eden Hayri Efendi işlerinin yoğunluğunu bahane ederek, bu görevleri terk etti. Küçük Said Paşa'nın kabinesinde Adliye nezareti ile Şuray-ı Devlet başkanlığına asaleten atanan Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi 16 Mart 1914'de Şeyhülislam oldu.

    ŞEYHULİSLAM HAYRİ EFENDİ
    Hayri Efendi'nin en önemli vazifelerinden biride hiç şüphesiz Şeyhülislamlık görevi. Bunu da anlamlı kılan olay "Cihad-ı Ekber" ilan etmesi. Nitekim 1914'de fevkalade (olağanüstü) olarak toplanan kabinede 1. Dünya Savaşına girme temayülü ağır basınca bazı nazırların istifa etmesine rağmen, Evkaf Nezaretine de vekâlet eden Şeyhülislam Hayri Efendi harbin gerekliliği hususunda ısrar etmiş, kabinenin kararından sonra da Cihad-ı Ekber fetvasını vermiştir. Geçmişteki Haçlı Seferlerini örnek vererek açıkladığı Cihad-ı Ekber fetvasını şu beş esas üzerine temellendirmiştir:
    1. Padişahın cihad emrine herkesin katılmasının farz olduğu.
    2. İslam Hilafetini ortadan kaldırmak isteyen, Rusya, İngiltere ve Fransa idaresinde olan bütün müslümanların bu devletler aleyhine birleşmesinin şart olduğu,
    3. Bu farziyete rağmen cihada katılmayanların ağır cezaya düçar olacakları.
    4. İslam (Osmanlı) askerini öldüren yukarıdaki devletlerin tebaası müslüman askerlerin büyük günaha girecekleri.
    5. İngiltere, Fransa, Rusya, Sırp, Karadağ hükümetleri idaresinde bulunan müslümanların, İslam Devletine yardımcı olan Almanya ve Avusturya aleyhine harp etmelerinin bu devletin zararına olacağı için büyük günah olduğu.

    İhtiva ettiği maddelere bakılacak olursa cihad-ı ekber anlayışının muhtırası oldukça geniştir. Bundan dolayıdır ki bu fetvayı okuyan ve değişik memleketlerde yaşayan müminler bu savaşa katılmak için yoğun çaba sarfetmişler. Çanakkale savaşı için Avusturya'dan gelmek isteyen, dondurmacı ile kasabın durumu dikkat çekicidir. (2)

    Hayri Efendi ile ilgili izahında Yılmaz Öztuna: "Nezaret uhdesinde kalmak üzere, Evkaf Nazırlığından meşihate getirilmiş, her iki görevinde de mühim işler başarmıştır. Adliye Nazırlığında da bulunmuştur. Büyük Vakıf hanlarını o yaptırmıştır." (Büyük Türkiye Tarihi, C.7, s. 3037) sözleriyle kaos ortamında isabetli işler yaptığını ifade etmektedir.

    Sultan Reşad devri Şeyhülislamlarından olan Ürgüplü Mustafa Hayri Efendi 1916 yılına kadar bu vazifeyi sürdürmüştür. Ayrılmasına sağlık sebeplerini göstermekle beraber ittihat Terakkî'nin yanlış uygulamaları ve özellikle Talat Paşa'yla aralarındaki ihtilaflı hususlar ayrılmasını gerektiren en önemli etkendir.

    VAHDETTİN DÖNEMİ VE BİR TAVIR
    Vahdettin döneminde Adliye Nazırlığını üstlenen Hayri Efendi, bilahare 1. Dünya savaşı sonrasında imzalanan anlaşma gereğince İstanbul'u işgal eden İngilizler tarafından birçok arkadaşı gibi o da Malta'ya sürgüne gönderildi. Orada rahatsız olunca serbest bırakıldı. Daha sonra Roma'ya geçti. Papa kendisiyle görüşme teklifinde bulunduğunda; "Anadolu'daki Yunan zulmünü durdurma konuşunda bir girişimde bulunması koşuluyla görüşebileceğini ifade etmiştir." (Bu buluşma sağlanamamıştır.)

    İstanbul hükümetinin icraatlarını beğenmeyen Hayri Efendi Anadolu'ya geçer. Ankara'da Mustafa Kemal'le görüşür. Kendisine yapılan görev teklifini rahatsızlığını bahane ederek reddettikten sonra, memleketi Ürgüp'e gelerek ömrünün geri kalan kısmını orada geçirir. İki defa başbakanlık yapan Suat Hayri Ürgüplü ile milletvekilliği yapan Dr. Av. Münip Hayri Ürgüplü'nün babası olan Mustafa Hayri Ürgüplü 7 Temmuz 1921 yılında vefat etmiştir. Kabri Ürgüp Cami-i Kebir bahçesindeki aile kabristanındadır.

    Medreselerdeki fizikî düzenlemelerin yanı sıra ders programları üzerindeki yenilikleri "Teşkilat-ı Hayriye" namı ile anılmıştır. Medresetü'l Vaizîn, Medresetü'l-Hattatîn ve Medresetü'l-Kudat namıyla yeni medreseler kurmuştur. Medreselerde dinî derslerin yanı sıra sosyal ve teknik derslerin de okunmasını sağlamıştır. 54 yıllık ömründe dolu dolu bir hayat sürmüştür. (3)

    Onun ve onun gibilerin yolundan gidecek yeni nesillere ne çok ihtiyaç var
#24.08.2007 19:35 0 0 0
  • Refik BAŞARAN 1907 noimageyılında Ürgüp'ün Damsa köyünde doğmuştur. Babası Mustafa Çavuş, Annesi ise Emine hanımdır. 17 Yaşında Fadime hanımla evlenir. Bu evlilikten 3 çocuğu olur. Kısa süren ömrünün büyük çoğunluğunu gurbette geçirmiştir. Aşık Refik Başaran Ürgüp'ün yetiştirdiği ender aşıklardan biridir. Yöredeki aşıkların türkülerini derleyen, Ürgüp'ü türküleştiren bir saz sanatçısıdır. İlk taş plağını 1935 yılında okumuştur. Yaklaşık 70 adet plak doldurmuş. Son plağı ise AZİZİYE dir. Ölüm tarihi kesin olarak bilinmemektedir. 1945 yılında öldüğü sanılmaktadır. Toplum olaylarını, sevdayı, çileyi sazıyla çalıp söyleyerek Ürgüp folklorünün gelişmesine büyük katkıları olmuş bir ozandır. Cemalim ve Dambaşında Sarı Çiçek adlı türküleri Başaran'ı tanıtmış ve sevdirmiştir. Tokat yaylasında yaylayamadım, Hüdayda, Köprüden geçti gelin, karadır kaşların, Naciye, Kırk güzelin içinde, Seher yeli, Köprüler yaptırdım ve Gurbet elleri adlı türküler diğer derlediği ve seslendirdiği türkülerdendir. Çoğu türküleri bugün hala halkın ve sanatçıların dillerindedir
#24.08.2007 19:36 0 0 0
  • XIII. yy.da yetişmiş ünlü bir düşünür ve gönül adamıdır. Horasan'ın Nişabur kentinde doğmuştur. Annesi Hatem Hatun, babası Seyyit İbrahim Sani'dir. Ve her ikisi de Türk soyundandır.Hacı Bektaş Veli'nin çeşitli kaynaklarda doğum ve ölüm tarihleri değişik gösterilmektedir.. Bazı kaynaklarda doğumu 1248, Anadolu'ya gelişi 1270-1280 yıllan arası, ölümü ise 1337 olarak, bazı kaynaklarda ise doğumu 1209, ölümü 1271 olarak yazılmaktadır.

    İlk eğitim ve öğrenimini Türkistan Piri Hoca Ahmet Yesevi kültür ocağından alarak, çok sayıda bilim adamının yetiştiği Horasan'da engin bir bilgi birikimine ve geniş bir dünya görüşüne sahip olmuştur.

    Hacı Bektaşı Veli'nin Anadolu'ya gelişi, Anadolu Selçuklu Devleti'nin siyasi, ekonomik ve kültürel düzenin bozulduğu, yönetimde bölünmelerin ortaya çıktığı bir devreye rastlamaktadır. Hacı Bektaş Veli Kırşehir yöresindeki Suluca Karahöyük'e (Hacımköy) (Hacıbektaş) yerleşmiş, Orta Anadolu'yu dolaştıktan sonra Anadolu kültürünü, Anadolu insanının gelenek ve göreneklerini özümseyerek yeni bir bilim ve öğreti merkezi kurmuştur. Burada çok sayıda öğrenci de yetiştiren ve yeniçeri ocağının da piri olarak bilinen Hacıbektaş Veli Anadolu birliğinin sağlanmasına yardımcı olmuştur. Türk dili ve kültürünün yabancı etkilerden ve her türlü yozlaşmadan korunması çabalarını ömrü boyunca sürdürmüştür. Güzel sanatlara sevecenlikle bakmış, dergahında felsefelerini hayata geçirmiştir.

    Hacı Bektaş Veli'nin hayatını anlatan "Velayetname" en önemli eseridir.
    · İlimden gidilmeyen yolun sonu karanlıktır.
    · Düşünce karanlığına ışık tutanlara ne mutlu.
    · Eline, beline, diline sahip ol.
    · Murada ermek sabır iledir.
    · Araştırma açık bir sınavdır.
    · Nebiler, Veliler insanlığa tanrının bir hediyesidir.
    · Düşmanınızın dahi insan olduğunu unutmayınız.
    · Hiç bir milleti ve insanı ayıplamayınız.
    · Nefsine ağır geleni kimseye tatbik etme.
    · İnsanın cemali sözünün güzelliğidir.
    · Marifet ehlinin ilk makamı edeptir.
    · Arifler hem arıdır, hem arıtıcı.
    · Her ne ararsan kendinde ara.
    · Bir olalım, iri olalım, diri olalım.
#24.08.2007 19:38 0 0 0
  • çok teşekkür ederimm.. daha bildiğiniz varsa paylaşırmısınız????
#11.02.2009 16:10 0 0 0