En fazla içimde ölürsün
Cesedini sürüklerim gittiğim her yere
Tenimin yırtıldığı yerden mi girdin içeri
Açar gibi yaparak açık bir kapıyı
Beni ikiye böldün
Hadi içimi kendine aldın da
Beni nerde bıraktın
Hangisini seçerdin benim için
Ve hangisinden vazgeçerdin kendin için
Dipsiz kuyularda bırakıp gittin
Haykırmak vardı ardından,
terk edilmişliğe isyan etmek,
etekteki taşları bir bir dökmek
ve sonra ağzıma geleni söylemek gidişine
SUSTUM
Oysa söylenecek ne çok şey vardı
Hani düğümlenir ya insanın boğazına kelimeler,
hani anlatmak istersin de sözler tükenir
öyle çaresiz, öyle suskun
Biliyorum
şimdi ne söylesem anlamsız gidişine
Yolun sonunda bir ben;
Sana aşık, sana tutkun
Canımı acıtırken yokluğun
SUSTUM
Oysa söylenecek ne çok şey vardı
Ürkek ve çekingen bir çocuk gibi
bez bebeğimle saklanıp bir köşeye
hiç ses çıkarmadan öylece bekledim seni
Oysa gezdiğin her sokağın kaldırımında
dolanmalıydım ayaklarına bir taş misali
Sonra çıkıp da karşına
gözlerinin taa içine bakıp
'sadece sana sevdalı bu yürek' demek vardı
SUSTUM
Oysa söylenecek ne çok şey vardı
Biliyorum dönmeyeceksin
Sana uzanan ellerim hep boşluğa,
hep yalnızlığa dolanacak
Ve biliyor musun böyle hayalini kurmak da güzel
yokluğuna sarılıp
Oysa çarem,
umudum,
yarınımdın
Bundan sonra ne zaman konuşmak istesem
dudaklarıma bir mühür gibi konacaksın
Sevdamı en çok anlatmak istediğim suskunluğumsun artık
BEN DE SUSTUM