FadiK

FadiK

Üye
25.04.2005
Uzman Onbaşı
2.983
Hakkında

  • Erkek severse sevgilisinin kokusunu 100 km uzaktan alir


    BEN BUNA BAYILDIM
#26.08.2006 18:55 1 0 0

  • ERKEK SEVERSE

    Erkek severse katiksiz sever
    Erkek severse delikanli gibi sever
    Erkek severse sinir tanimaz
    Erkek severse çapkinlik yapmaz
    Erkek severse kirmaz
    Erkek severse aglar
    Erkek severse aglatmaz
    Erkek severse seffaf sever
    Erkek severse yalan olmaz
    Erkek severse incitmez
    Erkek severse para harcar
    Erkek severse yaratir
    Erkek severse arastirir
    Erkek severse seksi düsünmez
    Erkek severse cömert olur
    Erkek severse nazik olur
    Erkek severse adam olur
    Erkek severse ölümüne sever
    Erkek severse bir kere sever
    Erkek severse ayrilmaz
    Erkek severse aldatmaz
    Erkek severse yalan söylemez
    Erkek severse telefon parasindan batar
    Erkek severse aç kalir bogazindan bisey geçmez
    Erkek severse romantiklesir
    Erkek severse en aptal ask sarkilarini bile çok manali bulur
    Erkek severse bir sirini açiklar
    Erkek severse biranin yerine sevgilisini tercih eder
    Erkek severse Türkiye 1.Ligi onu alakadar etmez
    Erkek severse Türkiye 1.Ligi onu alakadar etse bile sevgilisinle maça gider :)
    Erkek severse iç güdüleri gelisir
    Erkek severse hassaslasir
    Erkek severse simarir
    Erkek severse her zorluga katlanir
    Erkek severse evlenmekten korkmaz
    Erkek severse ileriyi düsünür
    Erkek severse kararli olur
    Erkek severse hayvani duygularindan arinir
    Erkek severse kizgin kumlardan serin sulara gider
    Erkek severse herseyi yapar
    Erkek severse aptallasir
    Erkek severse afallar
    Erkek severse kavga etmez
    Erkek severse arada bir düsüp bayilir :)
    Erkek severse süpriz yapmak ister
    Erkek severse hefeslendirir
    Erkek severse kiskirtir
    Erkek severse kanatlandirir
    Erkek severse isirir
    Erkek severse dogal olur
    Erkek severse yasamayi sever
    Erkek severse sorumluluk hisseder
    Erkek severse hiç yapmadigi seyleri yapabilir
    Erkek severse hayati dondurur
    Erkek severse sikilmaz
    Erkek severse sevdigini söler
    Erkek severse yerinde duramaz(Hiperaktiflesir)
    Erkek severse siir yazar
    Erkek severse saklamaz
    Erkek severse vazgeçmez
    Erkek severse rüyada gidir
    Erkek severse ask yarasi çeker
    Erkek severse pul koleksiyonunu atar
    Erkek severse daglardan çiçek toplar
    Erkek severse mektup yazar
    Erkek severse umudunu hiç bir zaman kaybetmez
    Erkek severse olgunlasir
    Erkek severse kalpten sever
    Erkek severse sinekleri öldürmez
    Erkek severse aksamlari uyurken kuzu saymaz
    Erkek severse günde 1 saat ona yeter
    Erkek severse çekip gitmez
    Erkek severse erkek sinekten bile sevgilisini kiskanir
    Erkek severse güzel sözler etmeye bayilir
    Erkek severse gönülden yanar
    Erkek severse asktan yorgan dösek yatar
    Erkek severse zamanin nasil geçtigini anlamaz
    Erkek severse özel günleri asla unutmaz
    Erkek severse sarhos olur
    Erkek severse arkadaslarinin basinin etini yer
    Erkek severse son kullanma tarihi geçmis seyleri yemez
    Erkek severse gözünü dört açar
    Erkek severse minibüslere kalemle sevgilisinin adini yazar
    Erkek severse hakli olsa bile haksiz oldugunu bazen kabul eder
    Erkek severse bagislar
    Erkek severse dilencilere para verir
    Erkek severse çiçek yaptirir
    Erkek severse hediye alir
    Erkek severse çok kolay kandirilir
    Erkek severse unutmaz
    Erkek severse sevgilisinin telefon numarasini kendi numarasindan daha iyi bilir
    Erkek severse kendine güvenir
    Erkek severse ileriye yönelik yatirimlar yapar
    Erkek severse dogru yoldadir
    Erkek severse kazanir
    Erkek severse söz dinler
    Erkek severse eline geçen firsatlari iyi degerlendirir
    Erkek severse günesin dogusunu izlemek için erken kalkar
    Erkek severse hep dua alir
    Erkek severse kul,köle olur
    Erkek severse asiklara saygi duyar
    Erkek severse dans dersleri alir
    Erkek severse eglenmesini bilir
    Erkek severse inanmak istemedigi seylere inanmaz
    Erkek severse kalp'inden agri çeker
    Erkek severse gözleriyle konusabilir
    Erkek severse bir çok seyi göze alir
    Erkek severse sogan ve sarimsaktan uzak durur
    Erkek severse gençlesir
    Erkek severse içi hep kipir kipirdir
    Erkek severse kuslar gibidir
    Erkek severse hosgörülü olur
    Erkek severse inkar etmez
    Erkek severse asla laf söyletmez
    Erkek severse yaninda nazar boncugu tasir
    Erkek severse içindeki zamparayi öldürür
    Erkek severse sevgilisinin kokusunu 100 km uzaktan alir
    Erkek severse alaskadayken bile içi yanar
    Erkek severse sevgilisini ailesiyle tanistirir
#26.08.2006 18:55 1 0 0
  • Menopozla birlikte cinselliğe ilgi azalması olacağı düşünülse de bu olay daha çok menopozla birlikte oluşan psikolojik faktörlerden kaynaklanmaktadır.

    Kadın menopozla birlikte vücud imajının kaybolacağının ve kadınlık fonksiyonlarının sona ereceğinin kaygılarını duyar. Artık cinsel çekiciliğinin kalmadığını düşünen kadın cinselliğe olan ilgisini de kaybeder. Gerçekte menopozla değişen olaylar bu şekilde değildir. Menopoz yaşlanmanın başlangıcı olmadığı gibi kadınlığın sonu da değildir. Bu olayların bilincinde olunduktan sonra menopozda cinsellik daha özgürce gebelik riski de olmaksızın yaşanabilir.

    İlerleyen menopoz yıllarında eğer hormon tedavisi alınmıyorsa cinsel organlarda atrofik değişiklikler meydana gelebilir. Bu değişiklikler sonucunda vaginada kuruma, vagen mukozasında incelme ve buna bağlı olarak ilişki sırasında ağrı ve kanama yakınmaları olabilir. Yine bu ağrılı cinsel ilişki de kadını cinsel ilişkiden soğutabilir. Ancak bu tür şikayetlerin kolaylıkla tedavi edilebilineceğini bilmek bu tür yakınmaları gereksiz yere çekmemek için önemli olacaktır.

    Cinsel isteğin azalmasına bu yaşta ortaya çıkan bazı hastalıklar sonucu olabileceği gibi kullanılan bazı ilaçlarda cinsel isteksizlik yapabilir.
#27.12.2005 17:23 1 0 0
  • Ebrulyyy canim benim ohhh sira sanada geldi nihayetinde, ben ebruly ile biliyorsunuz ayni bölümü paylasiyom yani kadinlar bölümünde erkeklere karsi savas veriyoruz beraber ve bunda birnumarayiz demi kizzz

    Ebruly benim icin cok cana yakin, sempatik, sevecen vede en önemlisi cok tatli ve güvenilir benim gözümde bilmem artik daha fazla söze gerek varmi ?

    Ve zaten ALLAH nasip ederse Sali günü berabaer olacagiz bulusacagiz
    ebrucumla demi kizz insallah araya ALLAH isi girmesse ...

    Ebrucum seni cok seviyorum herdaim kendine iyi bakasin ve unutmaki herzaman ne olursa olsun herdaim yanindayim Allahim seni hep mutlu etsin canim !


    noimage
#28.11.2005 00:00 1 0 0
  • Gizli şekeri olanlar sabah uyandıklarında fazla acıkmaz, genellikle kahvaltı yapmaz, öğle yemeğini hafif geçiştirir. Ama ilk yemeği yedikten sonra uyuyuncaya kadar sürekli yemek yerler. Akşama doğru tatlı krizi ve çikolata isteği başlar. Bir grup hasta gece bile uykudan uyanıp yemek yiyebiliyor. Halk arasında 'Şeker hastalığı olup olmadığını anlamak için açlık şekerini ölçtür' gibi yaygın bir kanı vardır. Oysaki gizli şekere hiçbir zaman 'açlık kan şekeriyle' teşhis konulmaz. Hastanın öğününden iki saat sonra yapılan kan şekeri ölçümü hekime doğru sonucu verecektir

    Cerrahpaşa Tıp Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüsrev Hatemi, gizli diyabetle ilgili merak edilen soruları yanıtladı.

    Gizli diyabet çok yaygın mı?

    - Genel olarak erişkin her 3 kişiden 1'inde 'gizli diyabet' denilebilecek 'tokluk kan şekeri yüksekliği' var. Bunun erken yakalanıp tedavi edilmesi, kalp krizi ve felç gibi kalp-damar hastalıklarını ve bunlardan olan ölüm oranını azaltıyor. Türkiye'deki 5 milyon diyabet hastasından 3 milyonu, hastalığın vücuduna verdiği hasardan habersiz yaşıyor. Yapılan araştırmada, ülkemizde açlık kan şekeri ölçümleri normal olan 100 hastadan 31'inin, tokluk kan şekeri ölçümlerinde şeker hastası oldukları belirleniyor. Açlık kan şekeri normal olan kişilerde tokluk, yani öğünlerden iki saat sonra ölçülen kan şekeri yüksek olabiliyor ve bu kişilerde 'gizli şeker' bulunabiliyor. Bu nedenle şeker hastalığının erken teşhisinde, tokluk kan şekeri ölçümü önemli bir yere sahiptir. Tokluk kan şekerinin ölçümü ve tedavisiyle kalp hastalıkları riski de kontrol altına alınabiliyor. Diğer taraftan, Türkiye Diyabet Epidemioloji çalışması sonuçlarına göre, Türkiye'de 2 milyon 600 bin şeker ve 2 milyon 400 bin gizli şeker hastası bulunuyor.

    Gizli şeker nasıl ortaya çıkar?

    - İlk ortaya çıkan bulgu; 'reaktif hipoglisemi' adını verdiğimiz şeker düşme ataklarıdır. En önemli özelliği; açken değil, yemek yedikten sonra hipoglisemi atakları olmasıdır. Buna 'tokluk hipoglisemileri' adını veriyoruz. Bu kişiler sabah uyandıklarında fazla acıkmazlar, genellikle kahvaltı yapmazlar, öğle yemeğini hafif geçiştirirler. Ama ilk yemeği yedikten sonra uyuyuncaya kadar sürekli hipoglisemi atakları olur ve sürekli yemek yerler. Kan şekerinin düşüklüğü, sinirlilik, soğuk terleme, fenalık hissi, bazı kişilerde baş ağrısı ve konsantrasyon bozukluğu gibi bulgular görülür. Akşama doğru tatlı krizi ve çikolata isteği baş gösterir. Bir grup hastada da gece uykudan uyanıp yemek yeme vardır.

    Tokken kan şekerinizi ölçtürün

    Kimler dikkat etmelidir?

    - Özellikle 50 yaşın altında ortaya çıkan hipertansiyon, koroner hastalığı ve enfarktüste mutlaka gizli şeker aranmalıdır. Toplumda genetik olanlar dışında şişmanlıkların yaklaşık yüzde 80'inde reaktif hipoglisemi var. Şişmanlığın tedavisi ancak bu metabolik bozukluğu bulduktan sonra yapılıyor. Genellikle hipoglisemide temel sorun açlıktır. Herhangi bir diyet uzmanına veya zayıflama merkezlerine gidildiğinde hastalara 'hipokalorik' yani bir anlamda 'açlık diyeti' veriliyor. Hasta dişini sıkıp açlık diyeti uyguluyor ama bıraktıktan sonra verdiği kilodan fazlasını alıyor. Açlığı açlıkla tedavi edemezsiniz.

    Gizli şeker tam olarak nasıl tespit ediliyor?

    - Şeker hastalığı bulgularını verinceye kadarki 10-20 yıllık süreçte, hep açlık kan şekeri normal düzeydedir. Toplumda 'Şeker hastalığı olup olmadığını anlamak için açlık şekerini ölçtür' gibi yanlış bir kanı vardır. Oysa gizli şekerde hiçbir zaman açlık kan şekeriyle teşhis konulmaz. Hastanın glikoz yükleme testi yaptırması gerekir. Bu teste 75 gram glikoz içeren şekerli su verilir. Şekerli suyu içtikten sonra 5 saat kan şekeri izlenir. Ancak hastalar bu teste 4 saat ayıramayabilir. Bunun için 'karışık diyet' adını verdiğimiz 75 gramlık karbonhidrat diyeti vardır. 5 dilim ekmek, 2 kaşık reçel ve 2 kesme şekerle yapılan kahvaltıdan iki saat sonraki kan şekeri ölçülür.

    Şekeri önlemek elinizde...

    Hipoglisemi hayatı nasıl etkiler?

    - Yaşam kalitesini bozar. İnsan ilişkilerini olumsuz etkiler. İş performansını bozar. Tedavi, uygun bir diyet programı, günde 6-8 öğün, sık sık ve azar azar yiyecek programıyla çözümlenir. Üç öğün düzenli yemek, yemek aralarında kepekli bisküvi, sandviç, uykudan önce de bir bardak süt ve birkaç bisküvi yenebilir.

    Gizli diyabet bir süre sonra normal diyabete dönüşür mü?

    - Gizli diyabet 5-11 yıl arasında açık diyabete dönüşebilir. Anlamlı derecede kilo vermek, fazla kalori almamak, beden faaliyetlerini artırmakla bu süre geciktirilebilir. Bazen önlemek bile mümkün oluyor.

    Büyük damarlara zarar verir

    Gizli diyabet vücuda daha mı az hasar verir?

    - Gizli diyabet, küçük damarlar üzerinde daha az etkilidir. Bu bakımdan, gizli diyabetten olmuş üremi (böbrek yetmezliği) ya da gizli diyabetten olmuş diyabetik körlük pek görülmez. Fakat gizli şekerin büyük damarlara verdiği zararlar, açık şekere yakın derecededir. Yani gizli şeker de; damar sertliği, enfarktüs ve beyin damarları tıkanması gibi hasarlara sebep olur.

    Gizli diyabet nasıl tedavi edilir?

    - Hareketli olmak, beslenirken ağırlıkla sebzeleri tercih etmek, çabuk ve kısa süren etkili insülin salgılayıcı ilaçlar kullanmak ve insülin direncini azaltan ilaçlar kullanmak gibi tedavi yöntemleri vardır.

    Düzenli egzersiz yaparak diyabete 'dur' diyebilirsiniz

    Gizli şekerim varsa bunu mutlaka bilmem gerekir mi?

    - Eğer gizli diyabetiniz olduğunu bilirseniz, Tip 2 diyabetli olmanızı önleyecek önlemleri zamanında alma şansınız olur. Çalışmalar ağırlık kaybını sağlayan ve fiziksel aktiviteyi artıran diğer bir ifade ile gerekli yaşam tarzı değişikliklerini yapan prediyabetli bireylerin, yüzde 58 oranında Tip 2 diyabetli olmayı önleyebildiğini veya geciktirebildiğini göstermiştir.

    Gizli diyabetin tedavisi nedir?

    - Bireysel bir beslenme tedavisi ve haftanın 5 günü günde 30 dakika düzenli yürüyüş şeklinde yapılan egzersiz programı sonucunda, vücut ağırlığının ılımlı olarak azalması yüzde 5 ile 10 arasında gizli diyabete geçiş önlenebiliyor veya geciktiriliyor. Eğer gizli diyabetiniz varsa olmayanlara oranla kalp hastalığı riskiniz yüzde 50 artmıştır. Bu nedenle kalp hastalıklarıyla ilişkili sigara içmek, yüksek tansiyon, yüksek kolesterol gibi risk faktörlerini bilmeniz gerekmektedir. Eğer risk faktörlerinden birine veya birkaçına sahipseniz bu faktörlerin tedavi edilmesi de son derece önemlidir.

    Kimler gizli diyabeti olduğundan şüphelenip test yaptırsın?

    - Şişman ve 45 yaşın üstündeyseniz gizli diyabet olup olmadığınızı öğrenmek için test yaptırmanız gereklidir. Eğer vücut ağırlığınız normal ise ve 45 yaş civarında iseniz testi yaptırmanın sizin için uygunluğunu doktorunuza danışınız. 45 yaşından genç erişkinlerde ve şişman bireylerde diyabet ve gizli diyabet yönünden risk faktörlerinin varlığı araştırılır. Bu risk faktörleri; yüksek tansiyon, düşük HDL-kolesterol düzeyi, yüksek trigliserid düzeyi, ailede diyabet varlığı, gestasyonel diyabet ve 4,5 kg üzerinde bebek doğumu öyküsü olmasıdır.

    Ne sıklıkla test yapılması gerekir?

    - Gizli diyabet saptanmamış olmasına rağmen risk faktörlerine sahipseniz her 3 yılda bir test yaptırmalısınız. Eğer pre-diyabet varsa Tip 2 diyabetin tespiti için her 1-2 yılda bir test yaptırmanız gerekir.
#26.11.2005 03:34 1 0 0
  • Çok sayıda insanın dahil edildiği hastalık dağılımlarını inceleyen bilimsel araştırmalara göre kadın ve erkekler, farklı hastalık deneyimlerine sahiptir. Bu araştırmaların sonuçları özetlendiğinde:


    kadınlarda akut hastalıklar ve ölümcül olmayan kronik hastalıkların erkeklerden daha sık olduğu,

    17-44 yaşlararası erkeklerde, yaralanma ile sonuçlanan kazaların kadınlardan %50-60 oranında daha çok görüldüğü ve

    aynı yaş grubunda erkeklerde yaşamı tehdit eden hastalıklara daha sık rastlandığı ortaya konmuştur.


    Kadın ve erkeklerin geçirdikleri hastalıklar ile ilgili farklı deneyimlerinin olması, cinsiyetler arasında ağrı kültürü farklılıklarına neden olmaktadır. Birçok araştırmada tekrarlayıcı ve kronik ağrılı hastalıkların kadınlarda erkeklerden daha fazla olduğu gösterilmiştir.

    Kadınların çoğu menstürasyon, ovülasyon, gebelik ve doğum ağrısı gibi patolojik olmayan nedenlere ait ağrı deneyimine sahiptir.

    Menstrüasyon ağrısı kadınların ağrı deneyiminde çok önemlidir:


    Genç kızların yaklaşık % 50' si erken ergenlik döneminde menstrüel ağrı deneyimine sahiptir.

    Geç ergenlik döneminde ise bu oran % 75' e ulaşır.

    Geç ergenlik ve erken yetişkinlik çağında ağrıların şiddeti daha da artar.

    Menstrüel ağrı oranı 18-24 yaşlarda % 81 iken 35-49 yaşlar arasında % 45' e iner.

    Menstrüel ağrısı olan kadınların % 33' ü orta şiddette, % 32'si şiddetli ağrılı iken % 14' ünün dayanılmaz şiddette ağrıları vardır.

    Kadınlarda erkeklere oranla şiddetli, sık aralıklı ve uzun süreli ağrılı şikayetler daha sık görülmektedir.
    Eşit yaşam koşulları altında erkekle kadın arasında belirgin bir fark beklenmemektedir. Buna rağmen:


    karın ağrıları,

    iskelet-kas sistemine ait ağrılar ve

    başağrıları

    kadınlarda daha yaygındır.

    Kadın ve erkekler arasındaki tekrarlayıcı kronik ağrı yakınmaları farklılıkları genellikle ergenlik çağı döneminde başlar ve erken yetişkinlik döneminde de sürer. Yaşlılık döneminde ağrı yakınmalarının çok önemli bir sorun olmasına karşın, birçok ağrılı şikayetler erken yetişkinlik döneminde ortaya çıkmaktadır.
    Bilimsel araştırmalar, ağrı yakınmalarının yaş ile ters orantılı olduğunu ileri sürülmektedir: Başağrısı, bel, adale, mide, diş ağrıları gibi yakınmalar erken dönem yetişkinlerde, orta yaş veya yaşlılardan daha sıktır.

    Eklem ağrıları bu kuralın dışındadır. Yaş ilerledikçe eklem ağrısı yakınmaları artmaktadır.

    Çocukluk çağında da farklı ağrı deneyimleri vardır. Bunlar cinsiyet farklılıklarına da bağlı olabilir:

    kız çocukları,

    ailenin ilk çocukları ve

    alt sosyoekonomik sınıfların çocuklarında ağrı yakınmaları daha fazladır ve bu farklılıklar psikolojik nedenlerden kaynaklanır.

    Erkek çocuklar ise ağrı yakınmalarını daha iyi kontrol altına alırlar.

    Kadın ve erkeklerin farklı ağrı deneyimlerine sahip olmalarının temelini biyolojik, psikolojik ve sosyolojik faktörler oluşturmakladır.
    Biyolojik farklılıklar ve ağrı deneyimi ilişkisi ile ilgili çok fazla araştırma bulunmamaktadır.

    Ağrının algılaması, iletilmesi ve hissedilmesi bakımından her iki cins arasındaki farklılığa beyindeki; kimyasal, metabolik, fiziksel ve hormonal değişiklikler yol açmaktadır. Ağrının azalmasına yol açan beynin çeşitli alanlarında nöronlar bir takım cinsiyet hormonları ile örtüşmektedir. Biyolojik faktörlerdeki değişikliklere bağlı olarak kadınlarda başağrısı ve migren şikayetlerinin daha sık olduğu çeşitli deneysel araştırmalarla da kanıtlanmıştır.

    Kadınlarda adale hassasiyeti erkeklerden daha fazladır. Herhangi bir ağrı şikayeti olmayan sağlıklı kadınların, yüz ve boyun adalelerine basınç uygulaması ile yapılan ölçümlerinin sonucunda erkeklerden çok daha hassas olduğu gösterilmiştir. Son yıllarda hayvan araştırmalarında kadınlık hormonu olan östrojenin ağrı giderici etkisinin de olduğu gösterilmiştir. Ameliyat sonrası ağrılarda erkeklerin daha fazla analjezik ilaç ihtiyacının olması da bu bulguları destekler niteliklerdedir. Psikolojik ve sosyolojik faktörler ağrının algılanması ve ağrılı duruma ilişkin davranışlardaki farklılıklar da etkilidir.

    Kadın ve erkek arasında ağrının algılanması bakımından beklenen farklılıkların psikolojik ve sosyolojik açıdan iki önemli nedeni vardır:


    kadın ve erkek yaşamları boyunca farklı ağrı deneyimlerine sahiptir;

    kadın ve erkeğin toplumda kendilerinden beklenen farklı sosyal rollerinin olmasıdır.

    Cinsiyetle ilgili farklı sosyal beklentiler ağrılı uyarana verilen cevabı da belirler.
    Kadınların çocuk bakımı, ailedeki yaşlıların bakımı, alışveriş ve ev işleri gibi sorumlulukları vardır. Bu denli sosyal yük ağrılarını daha korkutucu ve sorumluluklarını engelleyici bir olgu olarak algılamalarına neden olur. Ağrı şikayetlerinin hemen önlenebilmesi için girişimde bulunurlar. Ağrılarını aşırı rahatsızlıkla belirtirler. Ayrıntılı olarak anlatırlar. Günlük yaşama etkilerini en ince ayrıntıları ile açıklarlar. Kadınlar belirgin, kimi zaman da abartılı bir şekilde ağrılarını ortaya koyarlar. Erkekler ise ağrılarını anlatmaktan çekinirler. Ancak iş hayatlarına engel olduğunda ağrılarından bahsederler. Ağrılar karşısında erkek ve kadın farklı sosyal rol nedeniyle farklı tutum izlerler. Hekimler biraz da bu nedenle kadınların daha fazla duygusal oynamalarının olduğuna ve psikosomatik hastalıklarının yaygın olduğuna inanırlar. Ancak hekimlerin bu tutumu özellikle kadın hastalarına hatalı yaklaşımda bulunmalarına neden olabilir. Cinsiyet ve ağrı ilişkisi ile ilgili bilgilerimiz oldukça karmaşıktır ve bu konuda birçok belirsizlikler bulunmaktadır. Son yıllarda ağrı değerlendirilmesi ve kontrolü konusunda ve ağrı bilimi ile ilgili bilimsel araştırmalarda cinsiyet farklılıklarının önemi arttmıştır.

    Kadınlarda yaygın olarak görülen ve cinsiyet farklılıklarından kaynaklanan başlıca ağrılı hastalıkları özetleyecek olursak:




    Rahimin Arkaya Doğru Olması - Uterus Retroversiyonu
    Yumurtalık Nedenli Ağrılar - Over Ağrıları
    Belirgin Bir Nedeni Olmadan Ortaya Çıkan Kronik Pelvik Ağrı
    Rahim Duvar Hücrelerinin Farklı Yerlerde Bulunması - Endometriozis
    Posterior Parametrit
    Tüberküloz Salpenjite
    Mittelschmerz, Adet Ortası Ağrısı
    İkincil Dismenore
    Birincil Dismenore
    Psikolojik Kaynaklı Rektal, Perinaeal ve Genital Ağrı



    Başa dönmek
    Rahimin Arkaya Doğru Olması - Uterus Retroversiyonu

    Tanım: Rahim tersdönmesine bağlı alt batın ağrısı.

    Ana Özellikler: Rahim tersdönmesi erişkin kadınların % 15-20'sinde bulunur. Ancak daha az oranda bulunan mobil tersdönme semptomlara yol açar. Çok az olguda derin disparöni birlikte de olabilen aralıklı ağrı şikayetleri de vardır. Alt karında ya da sakrogluteal bölgede lokalize olan ağrı şikayetleri bazı olgularda her iki bölgede de olabilir. Ağrı genellikle premenstrüel dönemde daha şiddetli olup menstrüasyonun birinci veya ikinci gününden sonra azalır ya da kaybolur. Ağrının yatay pozisyonla da azaldığı gözlenir. Pelvik muayenede tersdönmüş rahim hassas, normalden hafifçe büyük ve daha yumuşak olduğu saptanmıştır.

    Patoloji: Rahmin öne doğru düzeltilmesinden sonra ağrılı tersdönmüş rahmin ağrısının azaldığı ve sabitleştiği gözlenmiştir. Rahim ağzına halka yerleştirilip, ters dönme düzeldikten sonra ağrının kaybolması 2-3 günlük süre içinde kademeli olarak oluşur. Bu durum ağrıya yol açan nedenin; pelvis bölgesinin pasif konjesyonunu sağlayan dolaşım dağılımı olabileceğini düşündürür.

    Ayırıcı Tanı: Serviks aksı simfis pubise, rahim aksı kuyruk sokumuna yöneldiği zaman rahmin tersdönmesinden söz edilir. Ters dönme hareketli ya da sabittir. Eğer endometriozis ya da posterior parametritis gibi başka bir neden yoksa ve anterior repozisyondan sonra ağrı şikayetleri kayboluyorsa ancak bu durumda ağrının mobil ters dönme nedeni ile oluştuğu söylenebilir. Pozisyonun düzeltilmesi rahim ağzına halka yerleştirilmesi ile sağlanır. Sabit ters dönmesi olan hastalarda bazı şikayetler ve semptomlar oluşursa da bunların ters dönmeye bağlı olduğunu kanıtlamak imkansızdır. Böyle bir durumda tedavi; endometriozis, akut pelvik inflamatuar rahatsızlığa ait sekel, pelvi-peritonitis veya tüberküloz salpenjitis gibi asıl nedene yönelik olarak yapılmalıdır.

    Tedavi: Hareketli rahim ters dönmesi semptom vermezse tedaviye gerek duyulmaz. Ağrı şikayetleri oluşursa rahim ağzına halka yerleştirilerek rahim yeniden şekillendirilir sağlanır. Ağrı şikayeti tedavi sonrası kaybolursa yerleştirilen halka 6-8 hafta bırakılabilir. Ağrı tekrar oluşmazsa halka çıkarılır ve gerekmedikçe başka tedavi uygulanmaz. Ağrı tekrarlarsa ters dönmenin cerrahi girişimle düzeltilmesi gerekebilir. Ters dönme sabitse, tedavi şikayetlere yol açan asıl nedene yönelik olarak yapılır. Cerrahi girişim ancak bazı disparöni olgularında olduğu gibi doğrudan ters dönmeye bağlı olarak gelişmişse veya ortada infertilite için tubo operasyonu gibi bir neden varsa uygulanmalıdır.
#22.10.2005 13:55 1 0 0

  • Şişli Etfal Eğitim ve Araştırma Hastanesi klinik şeflerinden Doç. Dr. Melahat Dönmez Kesim, yapılan çalışmalarda aşırı sigara tüketen bayanlarda magnezyum ihtiyacının günlük gereksinimin iki katına çıktığını ifade etti.

    Magnezyum eksikliğinde sinirlilik, uyumsuzluk, iştah kaybı, depresyon, kas krampları ve kasılmaları, kalp ritminde bozulmalar, solukluk, uyuşukluk, koroner spazm gibi belirtilerinde görülebileceğini söyleyen Doç.Dr. Melahat Dönmez Kesim, aşırı sigara tüketen bayanların dikkatli olması gerektiğini vurguladı.

    Vücudumuzdaki kas ve sinir fonksiyonlarının yürütülmesi, kemik güçlülüğünün sağlanması ve kalp ritminin düzeninin sağlanmasında magnezyumun önemine dikkat çeken Doç.Dr. Melehat Dönmez Kesim, özellikle aşırı sigara tüketimi yapan kişilerde magnezyum ihtiyacının günlük gereksinimin iki katına çıktığını belirtti. Magnezyum olmadan vücutta enerji dönüşümünün olmayacağını belirten Kesim, magnezyumun hücre geçirgenliğinde önemli bir rol oynadığını ve magnezyumun kalsiyumun fizyolojik karşıtı olduğunu ifade etti. Doç. Dr. Kesim, magnezyum eksikliğinin pıhtılaşmayı arttırıp kalp ve damar hastalıklarına zemin hazırladığını söyledi.

    Magnezyum eksikliğinde sinirlilik, uyumsuzluk, iştah kaybı, depresyon,kas krampları ve kasılmaları, kalp ritminde bozulmalar, solukluk, uyuşukluk, koroner spazm gibi belirtilerin görülebileceğini kaydeden Kesim, Özellikle aşırı sigara tüketimi magnezyum ihtiyacını arttırıyor. dedi.

    Magnezyumun adet sancılarını gidermede önemi

    Alman Beslenme Birliği (DGE) ve WHO (Dünya Sağlık Örgütüne) göre günlük magnezyum ihtiyacının 300 mg olarak belirlendiğini ifade eden Doç. Dr. Melahat Dönmez Kesim, stres, büyüme, hamilelik, emzirme, hastalıklardan sonraki iyileşme dönemlerinde ve ağır egzersizlerde magnezyum ihtiyacının daha çok arttığını söyledi.

    Adet öncesi gerilimi (PMS) olan kişilerde yapılan çalışmalarda belirgin bir magnezyum eksikliğine rastlanılmıştır. Bu kişilere oral magnezyum verilmesi sonucu adet öncesi gerilim baş ağrılarında belirgin azalma ve davranış değişikliklerinde düzelme izlenmiştir.

    Magnezyum Eksikliği Belirtileri

    Beyne ait belirtiler:

    Artan hassasiyet
    Yorgunluk
    Anksiyete durumları
    Depresyon
    Organlara ait belirtiler:

    Bulantı
    Kusma
    Mide-barsak krampları
    Rahim kasılmaları (adet sancısı,adet öncesi gerilim)
    Kalbe ait belirtiler:
    Ritm bozukluğu
    Çarpıntı
    Göğüs ağrısı
    Kalp ilaçlarına karşı hassasiyet artışı
    Adalelere ait belirtiler:

    Titreme
    Adelelerde kuvvet azalması
    Adelelerde kasılma nöbetleri
    Magnezyumun alınma yolları

    Magnezyumun vücudumuz için önemli 11 mineralden biri olduğunu anlatan Doç. Dr. Melahat Dönmez Kesim, deniz suyu, kaynak suları ve tüm yeşil bitkilerin magnezyum taşıdığını ifade ederek, Ispanak gibi yeşil sebzeler içerdikleri klorofilin yapısında magnezyum olduğu için iyi birer magnezyum kaynağıdır. Ayrıca kuru yemişler , tohumlar ve tüm hububatlar magnezyum içerirler. Ayrıca muz, avakado, kakao, dil balığı gibi yiyecekler de magnezyumun önemli kaynaklarındandır diye konuştu.

    Özellikle beslenmeye bağlı olmayan magnezyum stoklarının azaldığı durumlarda ilaçla magnezyum desteği gerektiğini vurgulayan Doç. Dr. Melahat Dönmez Kesim, şunları söyledi:

    Bunun dışında magnezyum oral yolla da alınabilir. Acil durumlarda veya ciddi magnezyum eksikliğinde damar içi magnezyum verilmesi tercih edilir. Şiddetli klinik eksiklik semptomlarını ortadan kaldırmak için uzun süreli magnezyum kullanımı gereklidir. Magnezyum depolarının tamamiyle dolmasından önce klinik semptomlarda gelişme oluşacağından 6 haftalık uzun dönem tedavi uygulanmalıdır.
#20.10.2005 22:16 1 0 0