missx

missx

Üye
04.09.2005
Astsubay
9.886
Hakkında

  • - Sindirim güçlüklerini ortadan kaldırır, özellikle et yemeklerinin kolay sindirilmesine yardımcı olur.
    - Besin maddelerinin bağısaklarda gaz yapmasını önler.
    - Sinirleri kuvvetlendirir.
    - Baş dönmesine iyi gelir.
    - Zamanla kalp çarpıntılarını giderir.
    - Kadınların periyot dönemlerindeki sıkıntıları giderir, bu dönemin ağrısız geçmesini sağlar.
    - Bol idrar söktürmesi nedeniyle vücutta toplanmış olan fazla suyun kısa zamanda dışarı atılmasını sağlar.
    - Zayıflatır.
    - Romatizma ağrılarını giderir.
    - Tansiyonu düşürür.
    - Bağırsak solucanlarını döker.
    - Balgam sökücü özelliği vardır.

    (Ayşe Tüter )
#21.12.2005 17:50 2 0 0
  • Konu: dokunuş
    Haşir meydanındaki insanlar, ebed ülkesine uçmak için sabırsızlanıyordu. Peygamberler, şehitler ve büyük veliler için, herhangi bir zorluk yoktu. Ancak diğerleri, "elli bin sene sürer" denilen bu yolu, dünyadaki hayatlarının karşılığı olan bir vasıta ile asmak durumundaydı. Her insan, sevap ve günahlarını oraya döküp ince hesaplar yaparken, sermayeleri yetmeyen bazı gençler bir araya geldiler ve kendilerine gözcülük eden meleğe başvurarak: - Bizler dünyada iken meşhur bir yarışmaya katılmış ve ellerimizi günler boyu süren bir sabırla lüks arabaların üzerinden çekmeyerek onları kazanmıştık!. dediler. Bu gayretimize karşılık o arabaların verilmesini istiyor ve bu zorlu yolu, onlarla aşmayı planlıyoruz.

    Melek, yarışmanın detayını öğrendikten sonra:

    - Yanlış şeye dokunmuşsunuz!. dedi. Sizin arabanız, o yolda gitmez!.

    Gençler, biraz ilerideki insanları göstererek:

    - Şuradaki insanların da bir şeylere dokunduğu söyleniyor, diye itiraz ettiler. Ama şimdi Cennet'e uçuyorlar.

    - Evet!.. dedi, melek. Onlar da dokundular. Hem de günde sadece bir saatçik.

    - Bir saat mi?. diye atıldı gençler. Oysa bizler günler boyu çekmedik elimizi. Uyumadık, aç kaldık, nerdeyse oluyordu. Peki onlar nelere dokundular?

    - Seccadeye!. dedi melek. Küçük bir seccadeye. Şimdi ise onlarla uçuyorlar
#01.12.2005 20:27 2 0 0
  • çok acı bir durum..insanlıktan nasibini almamış o yaratıkların bir insanın hayatını nasıl karatığının resmidir bu..
#19.05.2006 10:21 1 0 0
  • Konu: dualar
    Rabbim bana benim hayırlı gördüğümü değil senin bana hayırlı gördüğünü nasip et...(bu benim kendi yaptığım dualarımdan biri)
#15.03.2006 17:13 1 0 0
  • Boğa Burcu: Hayatları yemek, seks ve para üzerine kurulduğundan iyi bir restoran, gece kulübünden daha etkili olur.
    -------------------------------
    yok be güzelim bana uymadı bu
#03.03.2006 21:48 1 0 0
  • Arkadaşlar şu anda internetteki birçok sitede bazı ürün markaları verilip bu ürünlerin danimarka ürünleri olduğu iddia ediliyor..fakat ürünlerin danimarka ürünü olup olmadığını üzerindeki barkotdan anlayabilirsiniz..danimarka ürünlerindeki barkot 57 rakamıyla başlamaktadır..aldığınız her ürünün barkodu mutlaka vardır 57 ile başlayan barkod numaralı ürünleri almamalıyız..bu konuda herkesi daha duyarlı olmaya davet ediyorum..
#11.02.2006 20:38 1 0 0
  • Birlikte olduğunuz insanın yalan söyleyip söylemediğini anlamak hiç de zor değil. Beden dilinin inceliklerini öğrenip, iyi bir gözlemci olursanız 'gerçeğe' giden yolu bulursunuz.

    Psikolojik tekniklerle insanların gerçek düşüncelerini okuyabilen Derren Brown, "Bedenlerimiz değişmez bir şekilde, gerçekte nasıl hissettiğimiz hakkında ipuçları veriyor. Neye baktığınızı bildiğiniz takdirde, herhangi birisinin beden hareketlerinden yalancı olduğunu kolayca anlayabilirsiniz" diyor. "Body Language-Vücut Dili" adlı kitabın yazarı Allan Pease de insanların beden dillerinin gerçek düşüncelerini kesinlikle ortaya koyduğunu iddia edenlerden. Siz de Brown ve Pease'in önerileriyle, sevgilinizin kafasından neler geçtiğini anlayabilirsiniz...

    El saklama
    Birisiyle samimi olduğumuz zaman, ellerimizi görünür kılarız ve avuç içlerimiz yukarıya doğru döner. Ama yalan söylediğimiz zaman ellerimizi arkamıza veya ceplerimize saklama eğilimi gösteririz. Erkek arkadaşınızın sizden bir adım geride gitmesi, konuştuğu konudan rahatsız olduğu hakkında bir sinyal olabilir.

    Burun kaşıma,
    beyaz yalanların klasik işaretidir. Yine de, sevgiliniz sizden gerçekleri saklarken, büyük bir olasılıkla gözlerine, kulaklarına, dudaklarına dokunuyor olabileceğini biliyor muydunuz? Erkekler gerçeği söylemediği zamanlarda elleriyle yüzlerine dokunuyorlar. Bu bedenlerinin, yalanlarına karşı koyuş biçimi.


    Yutkunma
    Bedenlerimizin yalanlarımıza bir diğer karşı koyuş biçimi ise boğazımızın işlevlerini yerine getirmesini kısıtlamak. Bu da konuşmayı zorlaştırır, yani eğer birisi yalan söylüyorsa sözcükleri dışarıya çıkarmak için sık sık yutkunur veya dudaklarını yalar.

    Göz hareketleri
    İşte yalanı gözlerden yakalama tekniği: Bu konuda yapmanız gereken ilk şey, sevgilinize cevabını bildiğiniz soruları sormak. Birlikte olduğunuz zaman yaptığınız bir şeyi sorun, örneğin "Ne yemiştin" veya "Nereye park etmiştik?" gibi. "Cevabı düşünürken, gözlerinin nereye gittiğini izleyin. Her zaman için bir yönde giderler, bu da onun yöntemidir.

    Erkek arkadaşınızın konuşması bittikten sonra baktığı yerler, söylediklerinin doğru mu yalan mı olduğu konusunda ipuçları veriyor. Örneğin, aşağı doğru bakma, hisleri açığa çıkaran bir durum. Pek çok insan yalan söyledikten sonra kendini suçlu hissediyor, bu nedenle farkında olmadan, karşısındakinin düşündüklerini kontrol etmek için gözlerini yukarıdan aşağıya süzüyor.


    Öksürmek
    Eğer sevgilinize nerede olduğunu sorduğunuzda şiddetli bir öksürük nöbetine yakalanıyorsa, bu iyi bir işaret değildir. Yalandan öksürme, klasik aldatma tekniğidir. Beden yalana karşı koymaya çalışır, öksürmek veya boğazını temizlemek hikaye uydurmak için zaman kazanma şansını artırır.

    Hızlı konuşma
    Sevgiliniz tane tane mi konuşuyor, yoksa hızlı mı? Uzmanlara göre, ne kadar hızlı konuşursa, yalan söylediğinden o kadar fazla kuşkulanabilirsiniz. Genel kanıya göre, insanlar hızlı konuştuklarında yalanlarının ortaya çıkmayacağını düşünüyorlar.

    Nefes alıp verme
    İşte size süper bir ipucu daha... Yalan söyleyen birinin rahat nefes alamadığını sakın unutmayın. Baskı altında olduğu zaman, karnından nefes almayı bırakıp, göğsünden nefes alır.

    Gülmek
    Pek çok insan yalan söylediğinde ilk başta rahatlar. Bunun etkisi sesine de yansır. Yüksek sesle konuşur ve daha neşeli olur.
#10.02.2006 18:46 1 0 0
  • elbette tepkisiz kalmamalıyız..herkes elinden gelen ne varsa ortaya koymalı..dün geceye kadar 2000 danimarka sitesi kullanılamaz hale getirilmiş ve çoğunluk türkler ve arablardan oluşuyormuş..bunu duymak beni sevindirdi..ben belki site çökertemem ama en azından onların ürünlerinden almayarak tepkimi ortaya koyarım ve sanırımda herkesin bunu yapması lazım..
    seninde dediğin gibi belkide bunda bir hayır vardır her ne kadar bize çok ağır,dayanması çok zor gelsede.. Rabbim eminim en sevdiği kuluna karşı yapılan bu hakareti cezasız bırakmayacaktır..
#09.02.2006 18:50 1 0 0
  • Temel ile Safinaz ayrılmak istiyorlarmış.
    Ama demişler;
    " Bizim yedi tane çoçuğumuz var. Biraz daha bekleyip bir çoçuk daha yapalım! Sonra dörder dörder paylaşır, öyle ayrılırız!"

    Safinaz 9 ay sonra ikiz doğurmuş
#08.02.2006 19:16 1 0 0
  • Erkekler evliliklerinde senelere gore karilarinin oksurmesi karsisinda takindiklari cevaplar nasil degi$iyor bi gorelim...

    * 1. yıl: "Oooo sevgilim, boyle kesik kesik oksurmen beni endi$elendiriyor.. Dogruca hastaneye gidiyoruz"
    * 2. yıl: "Bak tatlim, bu oksurukler iyiye isaret degil. Doktora gitmemiz lazim"

    * 3. yıl: "Birak simdi yemek yapmayı da git yat..
    Ben sana yemek hazırlarım. Evde hazir corba var mi ? "

    * 4. yıl: "Bu hasta halinle kendini yormanı istemiyorum.
    Bulasiklari bitirip cocuklari da yikayip yatirdiktan sonra
    lutfen sen de yat dinlen..."

    * 5. yıl: "Madem hastasin niye bi aspirin almiyosun?"

    * 6. yıl: "Kopek gibi hirlayacagina git banyoda gargara
    yap da bogazini temizle..!"

    * 7. yıl: "Ne zaman bitecek bu oksuruk ? Etrafa sactigin
    mikrop da cabasi. Beni de mi hasta etmeye calisiyorsun sen !!!!"
#23.01.2006 14:28 1 0 0
  • Yaşlılarda görülen unutkanlık, 65 yaş sınırından 20 lere geriledigi ve gençler arasında da yoğun biçimde yaşanmaya başladığı bildirilmiş. Küçük unutkanlıkların Alzheimer e zemin hazırladığı söyleyen Dr. Psikiyatr İbrahim Bilgen'in sözlerine kulak verin.
    Özel Başkent Üniversitesi Adana Hastanesi doktorlarından Psikiyatr İbrahim Bilgen, yoğun iş temposu, stres, fiziksel ve ruhsal yorgunluk gibi sorunların unutkanlık belirtilerinin başladığı yaşı düşürdüğünü ifade etti.

    Bilgen, stresli yaşamın kişinin beyinsel fonksiyonlarını yavaşlattığını, bu nedenle kişilerin çevrelerinde yaşanan olayları geçalgılandığı veya unuttuğunu belirterek, şunları kaydetti:

    Önceden, yaşla birlikte ilerleyen ve basit gündelik işlerin bileyerine getirilmesinde sorunlar yaratan unutkanlığın şimdi gençler üzerinde etkili olması aslında acı bir tablo. Yaptığımız gözlemler, unutkanlığın 65 yaş sınırından 20 ye kadar düştüğünü ortaya koyuyor.

    Gençlerin büyük çoğunluğunun depresyonda olduğunu vurgulayan Bilgen, bunalımda olan kişilerin çevreye karşı duyarsızlaştığını ve bu doğrultuda ilgi azlığı ve konsantrasyon bozukluğu yaşadığını söyledi.

    İbrahim Bilgen, unutkanlığın ciddiye alınması ve bir hastalık olarak görülmesi gerektiğini vurgulayarak, şöyle dedi:

    Unutkanlık, yaşlılıkta doğal kabul edilebilir. Ancak bunun genç yaşlarda yaşanması, kişi için ciddi bir problem teşkil edebilir. Ayrıca küçük unutkanlıkları göz ardı edenler, halk arasında bunama diye bilinen alzheimer hastalığına da davetiye çıkarıyorlar.
#03.01.2006 18:32 1 0 0
  • Eşler günün birinde birbirlerine duydukları sevgiyi tüketebilecek kuruntularla, inançla mücadele etmesini bilmeli.

    Eşlerin günün birinde birbirlerine karşı duyabilecekleri kuruntulara karşı şunlara inanmalarını tavsiye diyoruz:
    Birinci İnanç: Evlilik her an değişik ve daha iyiye doğru gidebilir. Artık hiç bir şeyin evliliği düzeltemeyeceğini, bittiğini söylemek sadece bir kuruntudur. Öyle çiftler vardır ki, mutluluk için mücadeleye devam edip oldukça da başarılı olmuşlardır. Tabii başarılı olamayıp ayrılan da çoktur. Ama bugün geçmişe bakıp da aldıkları mesafeden gözleri parlayanlar da az değildir.

    Bunlardan bazıları, eşlerden birinin diğerini değiştirmek için yıllarca çaba harcadığı evliliklerdendir. Günün birinde, kendilerini bir şekilde değiştirmeye karar verirler. Karşıdakini çok kolay suçlamaya kayan bir dile sahipken, övgüye yer vermeye başlarlar. Hissî olarak paylaşmaya önem verirler. Her an her şeyi kontrol altında tutmak isterken, zayıflık göstermeye ve karşısındaki kişiye muhtaç olduklarını hissettirmeye başlarlar. Derken görürler ki: Kendileri değiştikçe karşısındaki kişinin davranışları etkilenmektedir.

    İkinci İnanç: Benim kısmetim bana en uygun kişidir. Başkasıyla evlenseydim, değişik problemler çıkardı.

    Evlilik dışı ilişkiye girenlerin durumu bu inancın doğruluğunun bir örneğidir. İlk önce "işte evlenmem gereken kişi" denildiği görülür. Ama pembe hayat bir süre sonra sona erer. Kaçınılmaz olarak sıradanlık yaşantılarını kuşatacaktır.

    Üçüncü İnanç: Sevginin sadece duygularla ayakta kalması imkansızdır. Her evlilik eşlerden birinin kendisini sevgisiz hissettiği bir dönemden geçer. Böyle bir dönemde her şey bize "bırak artık, bu ilişki tükendi" diye bağırır. Ancak daha ilk seferinden bırakacak olursak, kalıcı sevgiyi asla bulamayız.

    Biz, her şeyin en iyisine layık olduğumuza bizi inandırmaya çalışan bir toplumda yaşamaktayız. Bu evlilik için geçerli midir? Devamlı arayışta mı olacağız? Hayır.Gerçek sevgiyi arayacaksak, her şeye rağmen eşimizi sevmeyi öğrenmemiz gerekecektir.

    Trafik kazası geçirmiş ve bir kolu sakat kalmış hanımını özenle hastaneye getiren erkek şöyle diyordu: "Biz karı-koca değil miyiz? Böyle günlerde birbirimize daha bir bağlanmamız, destek olmamız gerekir."

    İşte evlilik buydu! Sevgi azalmıyor, belki de artıyordu.

    Evlilikleriniz zor bir dönemden geçse bile tekrar düzelmesi söz konusudur. Yeter ki birbirinize sevgi ve saygıyı kaybetmeyin, buna yol açacak hareket ve sözlerden kaçının.
#29.10.2005 00:46 1 0 0
#29.10.2005 00:19 1 0 0