TatarBey

TatarBey

Üye
01.10.2004
Acemi Er
36
Hakkında

#20.06.2006 18:16 0 0 0
  • Orijinalin yazari buddy83
    Orijinalin yazari ali riza
    FUTBOLUMUZDA OLAN BİTEN HER ŞEYİN SORUMLUSU MEDYADIR. YÖNETİCİLERİ SEÇTİREN, TARAFTARI GALEYANA GETİREN, TARAFLI HABERLERLE SPORSEVERLERİ BEZDİREN, NİTELİKSİZ YAZARLAR, MUHABİRLERLE REYTİNG UĞRUNA, TRAJ UĞRUNA ORTALIĞI KARIŞTIRAN, TARAFTARLARI BİRBİRİNE DÜŞMAN YAPAN HEP MEDYADIR. BEŞİKTAŞ MAÇINDAN SONRA BİR TARAFLARINA KINA YAKSINLAR ARTIK....

    yöneticileri secen taraftar degil sadece kulüp üyeleri ve medya secilen yöneticiyle ne alakasi var kardes


    Sevgili dostum bana kalırsa bu ülkede başkanları taraftar getirir, gene taraftar yollar, zaten sorun aslında orada kördüğüm oluyor S.Bilgili trübünlerden yediği küfürle gitti, Demirören Trübünler istediği için gelmedimi.Yıllarca F.Bahçe ne zaman kötü gitse (Gerçi Yıldırım devrinde o olay bitti ama) Ali Şen başkan - Fenerbahçe Şampiyon sloganları yankılanmadımı Saraçoğlu tribünlerinde.
    Başkanlar ve başkan adaylarıda bu gücün bilincinde oldukları için o grupları beslerler ve o adamların taraftarlıkla, sportmenlikle, sporseverlikle alakaları yok bunu çok iyi biliyorum.

    Allah aşkına amigo denilen insanlar sahaya sıtlarını dönüp taraftarı bağırtırlar maça hiç bakmazlar.Bağırmazsan kafaya davulun tokmağını yersin maça gidenler bilir ne demek istediğimi.Dünyanın hangi ülkesinde var bunlardan.Peki bu adam ne slogan atarsa biz onu tekrarlamak zorundamıyız hayır ama bağırmazsan yersin tokmağı.Bu adamların elinde taraftarı başkana, yönetim aleyhine bağırttıracak gönülsüz binlerce insan var ve başkanlar bu güçten korktukları için bilette verirler, parada verirler arabada alırlar bu insanlara (geçmişde örneğini yaşadık)
    BUnları ne yasa ne ben ne siz nede hepimiz temizleyebiliriz.Bunu sadece başkanlar temizleyebilir.Bunu da sadece Sayın Serdar Bilgili denedi Kapalıdan çarşı grubunu uzaklaştırmak istedi küfürlerle gitti.Beşiktaşlı arkadaşlar darılmasınlar, bu adamlardan Fenerde de G.Sarayda da, Trabzonda da var.

    İlk iş bunların temizlenmesi ama ne medya bunu gündeme getiriyor nede devlet yasasını çıkarıyor ama bu amigoluk olayını gündeme getiriyor.
    Ben sarı-lacivert renklere gönül vermişim kardeşim paramı verir alırım biletimi maçımı izlerim ama bana dünyaları versen ben sahaya sırtımı dönüpde trübünlere bakamam gözümü kırpmadan maçımı izlerim takımını seven kimse sahaya sırtını dönemez.

    Ben buna inanırım gerisi yalan amigo denilen adamlar bizim takım sevgimizin çeyreği kadar kluplerine bağlı değiller.
#26.11.2004 17:04 0 0 0
  • Evet, kardeşlerim çok haklısınız.
    Bu adamların gerçek yüzünü aşağı yukarı herkes biliyor.

    Ama üstadın yazısıda gerçekten güzel hakkını vermek lazım.
    Bugünkü durumlara bizleri nelerin getirdiğini neredeyse özetlemiş.

    Neyse Alperen kardeşim SONUNA KADAR haklısın.

    Olayın birde sosyal boyutu varki oda sanırım deveye sormuşlar neden boynun eğri diye... misali neremiz doğru ki.

    Töre cinayetleri, trafiğin durumu, eğitim düzeyi, kitap okuma oranı, saçma sapan ağalı beyli ve mafyalı diziler, amerikan özentisi gençler, türkiyede türkçe konuşmanın cahillik; yarı türkçe yarı ingilizce bir nevi TÜRKİLİZCE bir dilin yaratılmış olması ve bu dili konuşmanın okumuşluk ve aydınlık seviyesinin bir nevi göstergesi sayılması falan filan yazdıkça yazarız olumsuzlukları.

    Bu ülke halkının çok küçük bir kısmı gazete kitap okur ve okuduklarını satırı satırına gerçek olarak değerlendirir.Ne araştırır nede sorgular.Geri kalan kısmı ise sadece herbiri birbirinden farklı ama asla objektif ve tarafsız yayın yapmayan herbiri başka bir taraf olan TV kanallarının haberlerini izler.Onlarda oradan aldıklarını yorumsuz bir şekilde gerçek beller.

    Bu insanlar kandırılıyor futbol bazında söylemiyorum.Herşekilde kandırılıyor.
    Farkında olan insanları ise yapabileceği birşey yok.

    Neden her TV kanalının birde gazetesi var? Neden?

    Bizler şanslı insanlarız ki belli bir gelir seviyesindeyiz ve internete erişebiliyoruz.Elimizin altında sınırsız bilgi var okuyoruz sorguluyoruz, yorumluyoruz ve kendi gerçeklerimize ulaşıyoruz.Ama ülkemizin çok büyük bir kısmı daha klavyeye mouse a dokunmamış insanlar.Bu insanlara erişebilecek en büyük güç ahlaksız medya ama onlarda tiraj ve reyting peşinde.

    Ben eskiden her gün 2 gazete alırdım.Ama birkaç yıldır almıyorum.Artık yeter yapay gündemler yaratıp kendi rantlarına kendi tirajlarına bakıyorlar.Hiç bir yazar kendi yazdığı gazetenin bağlı bulunduğu grubun pisliklerini yazamıyor.Bu ülkede bazı şerefsiz yazarlar Iraka asker gönderilmesi gerektiğini bile yazdılar ve ben cahil ve taşıma fikirli bazı arkadaşlarımın aynı yazarın ağzıyla aynı şeyi savunduğunu ve sabahlara kadar tartıştığımızı hatırlıyorum
    Ben sarı-lacivert renklere tutkuyla bağlanmış bir insanım.Eskiden neredeyse her maçın ertesi günü bütün spor gazetelerini alırdım.Ama birkaç yıldır almıyorum.Artık yeter adamların takımla oynadığı futbolla falan alakaları yok yöneticiler arasında yapay polemikler yaratıp tirajlarına bakıyorlar.

    Ülkenin geri kalan sorunları çok büyük ama en azından spordaki pislikleri temizleyebiliriz diye düşünüyorum.

    Ama çok büyük bir sorun daha var.Kendi üzerimize düşenleri yaptık diyelim.Tribünde yanımızdaki adam sahaya birşey atıyor.Sizce ne yapmalıyız uyarmalıyız değilmi?

    Size birşey anlatayım.Geçen ay bir arkadaşım üstelik daha yeni kızı oldu 2 aylık trafikte ters yöne giren bir vatandaşı uyarmış.Hani Televizyonlarda devamlı yayınlanan bir mesaj var trafik müdürlüğünün "Trafik Kurallarına Uyalım, Uymayanları Uyaralım" Aynen öyle yapmış.Sonra...........
    Sonra 4 kişi arkadaşımı sopalarla evire çevire dövmüşler.2 parmağı,burnu kırıldı, kaburgası çatladı, suratı zaten tanınmayacak durumda hala şiş geziyor.

    Onun için birisini uyarmadan öncede düşüneceğim artık.İnönüdeki cinayetde aynı takımı tutan iki kişinin omuz çarpması yüzünden yaşadığı tartışma sonucu gerçekleşmişti unutmayınki.
#26.11.2004 16:02 0 0 0
  • Sevgili dostum eğer yukarıda benden bahsediyorsan çözümü yazmıştım zaten;

    Hatayı yapan kimler?

    En başta Yöneticiler sonra taraftarlar ve futbolcular.

    Yöneticiler maçlardan önce veya sonra yaptıkları anlamsız yorumlarla demeçlerle taraftarları germese, taraftarlar rakip takım taraftarlarını ve futbolcuları düşman olarak görmese, futbolcular saha içindeki eksiklerini trübünleri gererek kapatmaya çalışmasa, taca çıkan topa bile itiraz etmese, rakip futbolcu kendisine temas etmediği halde kendisini numaradan yere atıpda numaradan yerde acılar içinde içinde kıvranmasa.

    Ahlaksız, şerefsiz ve terbiyesiz medya (yazılı ve görsel ikiside aynı) kendisine çekidüzen verse tiraj ve reyting için cahil kitleleri galeyana getirecek manşetler yazmasa, yazılar yazmasa, yorumlar yapmasa herşey halloluverecek aslında.

    Çözüm yokki.

    Çözüm birey olarak herkesin kendisine dikkat etmesi, kendi üzerine düşeni yapması.Bunun başka yolu yok ki

    YANİ BU YANLIŞLARI YAPANLAR ARTIK YAPMAYACAKLAR.

    YÖNETİCİLER YAPMAYACAK, TARAFTARLAR YAPMAYACAK, FUTBOLCULAR YAPMAYACAK.NELERİ YAPMAYACAKLARINI YAPMAMALARI GEREKTİĞİNİ YUKARIDA YAZDIM ZATEN.

    Bunların yasayla, kanunla, tüzükle çözülecek durumu yok hangi kanun fenerliye gs.yi gs.liye fb.yi sevdirebilir.
    Hangi kanun hangi çare aptal bir yöneticinin rakip takım taraftarlarını galeyana getirmesini önleyebilir.
    Hangi kanun hangi çare sahtekar futbolcuyu daha erdemli hale getirebilir.
    Hangi kanun hangi çare gerizekalı taraftarın elindekileri rakip takım oyuncusuna hakeme atmasını önleyebilir.Çare alırsınız statta atamaz ama dışarıda otobüse atar o zaman.

    Çözüm kişilerin kendisinde değilmi?
#26.11.2004 13:20 0 0 0
  • Kardeş biraz haksızlık yapmışsın gibime geldi yazar orada bugüne kadar yapılan hatalar yumağından sadece bir porsiyon karışık atmış ortaya.
    Burada çözüm üretilecek bir durum yokki?

    Hatayı yapan kimler?

    En başta Yöneticiler sonra taraftarlar ve futbolcular.

    Yöneticiler maçlardan önce veya sonra yaptıkları anlamsız yorumlarla demeçlerle taraftarları germese, taraftarlar rakip takım taraftarlarını ve futbolcuları düşman olarak görmese, futbolcular saha içindeki eksiklerini trübünleri gererek kapatmaya çalışmasa, taca çıkan topa bile itiraz etmese, rakip futbolcu kendisine temas etmediği halde kendisini numaradan yere atıpda numaradan yerde acılar içinde içinde kıvranmasa.

    Ahlaksız, şerefsiz ve terbiyesiz medya (yazılı ve görsel ikiside aynı) kendisine çekidüzen verse tiraj ve reyting için cahil kitleleri galeyana getirecek manşetler yazmasa, yazılar yazmasa, yorumlar yapmasa herşey halloluverecek aslında.

    Çözüm yokki.

    Çözüm birey olarak herkesin kendisine dikkat etmesi, kendi üzerine düşeni yapması.Bunun başka yolu yok ki.

    Bu ülkede bir derby de yedikleri muhteşem bir golü alkışlayabilecek olgunluktaki kitleleri ne zaman göreceğiz trübünlerde.
    İngiltere de, italyada, ispanyada holiganlar da var ama yedikleri muhteşem bir golü alkışlayabilecek olgunluktaki taraftarlarda var.
    Bizde de holiganlar var ama yedikleri muhteşem bir golü alkışlayabilecek olgunluktaki taraftarlar ne yazıkki yok.
#26.11.2004 12:12 0 0 0
  • Artık utanma zamanı! (Deniz GÖKÇE)

    Bir ülkede; Uluslararası bir maçta, elle çaktırmadan gol atmaya çalışan futbolcu gördüğü sarı karta itiraz edebiliyorsa;

    Resmi bir maçta kırmızı kart gören beş futbolcudan hiçbiri kulübü tarafından cezalandırılmıyor, hatta kulüp yönetimi tarafından savunuluyorsa;

    Futbolcu, taca çıkan toptan sonra, hakem kararı lehine olsa bile hakeme itiraz edebiliyorsa;

    Kulüp yöneticileri, seyircinin yaptığı taşkınlıklara verilen cezalara utanmadan, sıkılmadan itiraz edebiliyorlarsa;

    Taraftar yenildiği maçtan sonra kendi takımının oyuncularını sahtekarlıkla suçlayabiliyor ve buna inanıyorsa;

    Kaybedilen bir maçtan sonra taraftar web sitelerinde, rakip Kocaeli takımı için 'Allah bunlara boşu boşuna deprem göndermiyor, oh olsun!' şeklinde utanmadan, sıkılmadan yorum yapılabiliyorsa;

    Bir kulüp başkanı fanatik taraftarları körüklemek için futbolcunun başını olmadık bandajlarla sarıp sahtekarlık yapıyor, seneler sonra da bunu 'akıllı manevra' diye ballandıra ballandıra anlatabiliyorsa;

    Maçlar, galibiyetler, yenilgiler ölümle eşdeğer tutulabiliyor, statlarda 'ölmeye geldik' denilebiliyorsa, kulüp yöneticileri, futbolcular ve teknik adamlar da buna çanak tutuyorsa;

    Maçlar savaş, karşı takım düşman olarak görülüyor, bu kimseyi rahatsız etmiyorsa;

    Ülkenin medyası Taksim'de öldürülen İngiliz vatandaşları ile maçta atılan golleri eşdeğer tutup 'içeride iki dışarıda iki' şeklinde manşet atabiliyorsa;

    Aynı medya, haber metinlerinde 'İngiliz holiganlar ve Türk taraftarlar' diyerek ayrımcılığını ortaya koyarken, bu çarpıklık kimseyi rahatsız etmiyorsa;

    Rakibe 'kafa atarak' ihraç cezası alan futbolcunun savunması dahi istenmeyip, üstelik uluslararası otoritelerin verdiği cezaya itiraz edilebiliyorsa;

    Kulüp yöneticileri arkasına taraftar desteğini almak için olmadık numaralara bakıyor, sonra da aldığı desteği bir tehdit unsuru olarak kullanmaya cüret edebiliyorlarsa;

    Kendi milli marşı söylenirken slogan atan taraftarlar, rakip takımın milli marşı söylenirken ıslıklayan magandalar varsa;

    Ölümle sonuçlanan bir faciadan sonra bile, kulüp yönetimi 'Cezaya itiraz edip etmeme' gündemi ile toplanabiliyorsa;

    O ülkede fubolun çivisi çıkmış, kimsede utanma duygusu kalmamış, medyası başta olmak üzere futbol çevreleri hep birlikte iflas etmiştir. Söz bitmiş, bu noktadan sonra söylenebilecek birşey kalmamıştır.

    Hep birlikte utanalım! Hep birlikte utanalım, çünkü bu olay bu ülkede, her kentin, her takımın maçında, her an gerçekleşebilirdi. Fakat bu olay münferit bir olay da değil, üstelik futbol camiası tarafından uzun süre yatırım yapılarak üretilen bir felaket! Bu durumu hep beraber ürettik! Hepimiz suçluyuz!

    DENIZ GOKCE (AKSAM)


    BRAVO ÜSTAD ELLERİNE SAĞLIK
#25.11.2004 09:39 0 0 0
  • Dostum sorununu daha açık yazarsan yardımcı olabiliriz sorun olarak ne diyor nerodamı hata mesajı veriyor, hata mesajında ne diyor daha geniş bilgi vermen lazım
#23.11.2004 16:12 0 0 0
  • YAZIKLAR OLSUN

    noimage

    İnönü Stadyumu'nda Cinayet
    BJK İnönü Stadı'nda bir taraftarın ölümüyle sonuçlanan olayın ardından, olayın meydana geldiği kapalı tribünün çıkışları kapatıldı. Maçın bitmesinin ardından yaklaşık yarım saat statta bekletilen kapalı tribündeki taraftarlar, takviye kuvvetlerin gelmesi ve bu tribün içi ve dışında güvenlik çemberi oluşturulmasının ardından tek kapıdan teker teker dışarı çıkartıldı. Görgü tanıklarının teşhis edebilmesi için çıkan taraftarlar, tek tek polis kameralarına çekildi.

    Beşiktaş Taraftarı isyan etti..
    Bu sırada kapalı tribünlerde yer alan taraftarlar bekletilmelerine isyan ederken, zaman zaman tartışmalar ve izdihamlar yaşandı. Çıkan taraftarlar, güvenlik güçlerine tepki gösterirken güvenliğin maç öncesi yetersiz kalmasından yakındılar. Maç bitmesine rağmen kapalı tribünün boşalması yaklaşık 2 saati buldu. Bir süre sonra ise gözaltına almaların yaşanmasından sonra kapılar açılarak taraftarlar topluca dışarı çıkartıldılar.

    Maçta çıkan olayda vefat eden 16 yaşındaki Cihat Aktaş'ın lise öğrencisi olduğu öğrenildi. Ailesi İstanbul Beyoğlu'da yaşamasına rağmen kendisi Adana'da öğrenim gören Cihat Aktaş'ın, Ramazan Bayramı tatili için İstanbul'a geldiği, maça da amcasının oğluyla birlikte gittiği bildirildi. Genç yaşta vefat eden Cihat Aktaş'ın annesi, Taksim İlkyardım Hastanesi önünde çocuğunun ölümü nedeniyle sinir krizi geçirdi. Cihat Aktaş'ın, kesici veya delici bir aletle sol göğsünden ve göbeğinden 2 darbe aldığı bildirildi.

    Gözaltılar...
    Stattan tek tek çıkışların başlamasından 1.5 saat sonra güvenlik görevlileri kapıdan çıkan zanlı ile 3 kişiyi daha yakalayarak gözaltına aldı. Bu sırada ortalık bir anda karışırken, güvenlik güçleri kaçmaya çalışan kişileri hemen yakalayarak polis araçlarına bindirip, emniyete götürdü. Bu kişilerin arasında ölen Cihat Aktaş'ın arkadaşlarının da bulunduğu ve gözaltına alınan kişilere saldırmaya çalıştıkları gözlendi.

    Dün Trabzon'da sahaya atılan taşlar, bugün cinayete kadar varan Tribün terörü...Bir İnsanın canına kast edecek kadar canileşmiş insanların sporla alakaları olmadığını bu şahısların Tribünlerimizde yerlerinin olmadığını düşünüyoruz. Adana'dan Bayram tatili için İstanbul'a gelen 16 yaşındaki Cihat Aktaşın ölümü ile sonuçlanan bir Futbol akşamında Skor Tabelasında ki sonuç ne olursa olsun, yeşil zemin üstündeki oyun ne kadar kötü olursa olsun bir insanın canı bu kadar ucuz olmamalı. Bu tip olayların bir daha yaşanmamasını temenni ederken Emniyet Kuvvetlerinin olayın Failini yada Faillerini yakalayacağına inanıyoruz. Ölen genç için Tanrıdan rahmet yakınlarına sabır diliyoruz.

    Ülke Futbolu adına yaşanan bu talihsiz gecenin bırakacağı izleri silmemiz kolay olmayacak. Bu olaya sebep olanları, bu çirkinliği Türk halkına yaşatanları olayların bu rahleye gelmesinde sorumluluklarını unutarak, sorumsuzca davranışlar sergileyenlerek çanak tutan hiç kimseyi Affetmeyeceğiz..
#22.11.2004 09:52 0 0 0
  • DEĞERLİ ARKADAŞLAR BAZILARINIZIN BENİ YANLIŞ ANLAMAMANIZ İÇİN BİR ŞEYE AÇIKLIK GETİRMEK İSTİYORUM.

    Yanal yönetiminde 5 maçta 6 puan toplayan milliler, en başarısız dönemini geçiriyor. Evet bu bir gerçek şu ana kadar çizilen tablo beklenenlerin çok çok altında..........

    KESİNLİKLE KABUL EDİYORUM ERSUN YANAL ŞU ANA KADAR ÇİZDİĞİ TABLOYLA BAŞARISIZDIR VE BİZLERİ HAYAL KIRIKLIĞINA UĞRATMIŞTIR.

    Ama bir gerçek daha var.....

    Diyelimki herkesin şu ana kadar topladığı puanlarla başarısız olduğunda hem fikir olduğu Ersun YANAL ı görevinden aldık yada istifası kabul edildi ve tertemiz, pırıl pırıl, çiçeği burnunda bir teknik direktöre 5 maçta 6 puan toplayabilen diğer bir deyişle 5 maçta 9 puan kaybeden, evinde oynadığı 3 maçtan 1 galibiyet, 1 beraberlik 1 mağlubiyet çıkartmış demoralize olmuş bir takımı emanet edersek ve başarılı olacağının da hiç bir garantisi yokken O TEKNİK DİREKTÖRÜDE HARCAMIŞ OLMAZMIYIZ ki milli takım taknik direktörlüğü teklif edilen hiş bir çalıştırıcı bu teklifi reddedemezken.
#19.11.2004 16:49 0 0 0
  • Orijinalin yazari GS2004
    İstifaya davet!
    Maçın bitimine dakikalar kala A Millilerin patronu Ersun Yanal, tribünler tarafından istifaya çağrıldı

    Adeta kahroldu
    3-0lık yenilgi herkes kadar A Milli Takımın hocası Ersun Yanalı da üzdü. Ancak skor kadar teknik adamı kahreden bir diğer gelişme tribünlerin kendisini istifaya davet etmesiydi. Büyük moral bozukluğu yaşayan Yanal, maçı şöyle özetledi: Maçın iki kader anı vardı. Biri Nihatın kaçırdığı pozisyon, ikincisi yediğimiz ilk gol...

    Görevi bırakmam
    Futboldan memnunum ama bu yenilgi dünyanın sonu değil.Yanal, bir gazetecinin, Dünya üçüncüsü bir takımı aldınız hatırlatması üzerine, Hayır ben Avrupa Şampiyonasna gidemeyen takımı aldım yanıtını verdi. Yanal, tepkileri ise, Her kötü sonuç sonrası bırakırsak, çalışacak adam bulamazsınız diye yorumladı.

    noimage
    Geldiyin Yere Git Yanlizca Sen Genclerbirligini Calistira BILIRSIN



    noimage

    BAK BURADA ÇOK ÖNEMLİ BİR ŞEY VAR

    ŞU EN ALTTA ELİNDE ŞÜKÜRÜNÜ UNUTANLAR UTANSIN PANKARTINI TAŞIYAN VATANDAŞ OLDUKÇA BELLİ Kİ O FOTOĞRAF MAÇ ÇIKIŞINDA ÇEKİLMİŞ VE O DÖVİZİ DAHA MAÇ BAŞLAMADAN, MAÇA GİRMEDEN MAÇ DAHA OYNANMAMIŞKEN BÜTÜN DÜNYANIN KAZANACAĞIMIZI UMDUĞU SAATLERDE HAZIRLAYIPDA STADA GETİRMİŞ İÇERİYE ÇAKMAK BİLE SOKMUYORLAR HATTA 1 LİTRELİK SUYUMUN KAPAĞINI ALDI POLİS STADA GİRERKEN İÇERİYE ATARIM DİYE ONUN İÇİN İÇERİYE KALEM SOKMASININ İMKANI YOK EVDE HAZIRLAMIŞ O PANKARTI VE LEŞ KARGASI GİBİ AKBABA GİBİ TÜRKİYENİN KAYBETMESİNİ BEKLEMİŞ BÜTÜN MAÇ BOYUNCA Kİ MAÇ BİTİMİNDE GÖĞSÜNÜ GERE AÇSIN PANKARTINI
    LANET OLSUN BU ZİHNİYETE YAZIKLAR OLSUN BÖYLE KLÜPÇÜLÜĞÜ MİLLİ DUYGULARIN BİLE ÖNÜNE GETİREN İNSANLARA
#19.11.2004 16:25 0 0 0
  • Sevgili GS2004

    Değerli dostum ben bu Ersun YANAL' ın nesini beğeniyorsun anlamıyorum demişsin ben Ersun YANAL ı beğenmekten ziyade istikrarın başarı getireceğine inanıyorum zaten ben beğensemde beğenmesemde 1-2 başarasız sonuçtan sonra daha fazla dayanamayacağı gün gibi aşikar
    bence en önemlisi istikrar ve inandığım bir şey daha var şu anda hocayı gönderip yerine dünyanın en iyi hocasını getirsek bile başarılı olamaz gelenide harcamış oluruz.

    VE İZNİNİZLE İSTİKRARLA İLGİLİ 2 KÜÇÜK İBRET ÖYKÜSÜNÜ ASIYORUM DİLEYEN OKUR DİLEYEN OKUMAZ ÇÜNKÜ UZUN SAYILIR

    Yil 1980. Ingiltere nin en koklu kuluplerinden Manchester United in yeni baskani Martin Edwards oluyor, gorevi vefat eden babasindan devralarak. Hem de cok sikintili bir zamanda... Oyle ki Edwards goreve geldiginde, United en son lig sampiyonlugunu 1967 de, en son kupa sampiyonlugunu 1977 de kazanmis vaziyetteydi. 1961 den beri duzenlenen Lig Kupasi nda da final dahi oynayamamisti. Avrupa daki tek basari olan 1968 Sampiyon Kulupler Kupasi sampiyonlugu uzerinden de tam 12 yil gecmisti.

    Edwards in ilk yillari da pek parlak gitmedi. 80/81 sezonunda takimi ligi 8. sirada tamamladi. Sonraki iki sezonda da 3. oldular. Bu 3 sene icerisindeki tek teselli 26 Mayis 1983 te Wembley de kazanilan FA Cup ti.

    Ligde basari United dan uzak durmaya devam ediyordu. Pesisira gelen uc sezonda da ard arda 4. oluyordu kirmizi seytanlar. Ve yine 18 Mayis 1985 te kazanilan kupa, hafif bir teselli olmaktan oteye gidemiyordu.

    Dordunculukler dizisinin sona erdigi 85/86 sezonunun bitiminde, Edwards menajerlik gorevine Alex Ferguson i getirdi. Ferguson, daha once Aberdeen ve Iskocya milli takiminda gorev almisti. Aberdeen i calistirdigi sure icinde 1980, 1984 ve 1985 te lig sampiyonlugu, 1981 ve 1982 de lig ikinciligi, 1983 te de lig ucunculugu yasamis; 1982, 1983 ve 1984 te, tam uc sene ust uste Iskocya Kupasi ni kazanmis; 1983 te Real Madrid i yenerek Kupa Galipleri Kupasi ni, yine ayni yil Hamburg u yenerek Super Kupa yi kazanmisti. Iskocya milli takimini calistirdigi 1985/86 sezonunda 11 macta 3 galibiyet, 5 beraberlik ve 3 maglubiyet almisti. 1986 Dunya Kupasi maclari da vardi bunun icinde, Danimarka ya 1-0, Almanya ya 2-1 yenildi, Uruguay ile 0-0 berabere kaldi.

    Ferguson in parlak kariyeri, United i icinde bulundugu karanliktan cikarabilecek miydi? Bircok kisi bu soruya evet diyor, United i kurtarsa kurtarsa Alex Ferguson gibi, Celtic-Rangers hegamonyasi olan bir yerde Aberdeen mucizesini yaratan bir kisi kurtarabilir, diye dusunuyordu.

    Ancak ilk sezon tam bir hayal kirikligiydi. United, sampiyon Everton in tam 30 puan gerisinde, 11. sirada bitirmisti ligi. Herkes Ferguson dan umidi kesivermisti. Takim son 12 yilin en kotu derecesine imza atmisti cunku. Cogunluk istifasini istiyordu Ferguson in. Ama Edwards ona guveniyordu, kendi koltugunu cok ciddi bicimde tehlikeye atmak pahasina da olsa.

    Ertesi sezon hic degilse biraz umit verici gelismelere sahne oldu. Kirmizi seytanlar ligi ikinci sirada tamamladi. Ancak ardindan gelen 88/89 sezonu umitlerin yine suya dustugunu gosteriyordu adeta. United bir kez daha 11. siradaydi lig sonunda.

    Edwards ve Ferguson ikilisi kimbilir gorevde kalma konusunda daha ne kadar israrci olacaklardi? 1989/90 sezonunda FA Cup alinmisti belki ama lig siralamasinda United eskisinden de beter bir yerde, 48 puanla 13. siradaydi. Sampiyon Liverpool 79 puanla onlara 31 puan fark atmisken, kume dusen Sheff. Wednesday sadece 5 puan gerilerindeydi.

    1990/91 sezonunda gelen altincilik belki de Edwards la Ferguson in sonu olacakti ama ikilinin imdadina guc bela da olsa kazanilan Kupa Galipleri Kupasi yetisti. Yine ilerisi icin bir umut belirdi. 91/92 sezonu bu umitlerle baslamis ve takimin uzun haftalar liderlik koltugunda oturmasiyla bu umitler gitgide cogalmisti. Artik herkes "United bu kez isi bitirdi, 25 yillik hasretine son verdi" demeye baslamisti. Son 5 haftaya Leeds in 8 puan onunde giriyorlardi cunku. Ama yine olmadi. Son duzlukte yapilan ard arda tokezlemeler, bir kez daha hevesleri kursakta birakti.

    Hala sabrediyordu Manchesterlilar, basta Edwards ve Ferguson olmak uzere tabii. Ve sonunda bu sabrin karsiligini almaya basladilar. 1992/93 sezonunda alinan ve 26 yillik sampiyonluk hasretine son veren sampiyonluk, muthis bir 10 yillik periyodun da baslangici oldu ve bu sure icinde Kirmizi Seytanlar tam 7 defa lig sampiyonu, 2 defa lig ikincisi, 1 defa da lig ucuncusu olurken, 3 defa FA Cup i, 1 defa Lig Kupasini, ve yine birer kez olmak uzere Sampiyonlar Ligi ile Kitalararasi Kupayi kazaniyordu. Ve yine bu donemin sonunda United, kapasitesi 70 bine yaklasan muhtesem Old Trafford stadi, yillik 100 milyon poundluk muthis geliri, dunya capinda sayisi 150 milyonu bulan anormal bir fan kitlesiyle tam anlamiyla bir efsane haline geliyordu.


    Yil 1987. Jesus Gil, Atletico Madrid in baskanligina seciliyor. O tarihe kadar Atletico, kazandigi sekizer lig sampiyonlugu ve ikinciligi, altisar kupa sampiyonlugu ve finalistligi, birer kupa galipleri kupasi sampiyonlugu ve finalistligi ve bir sampiyon kulpler kupasi finalistligi ile Ispanya nin, Real Madrid ve Barcelona dan sonra en basarili ucuncu kulubuydu. Madrid icinde ezeli rakibi Real den bile daha fazla taraftari vardi ve bu taraftar kitlesi, Ispanya nin en atesli taraftar kitlesi olarak biliniyordu.

    Ancak o siralarda Atletico da isler pek iyi gitmemekteydi. 10 senedir lig, 11 senedir de kupa sampiyonluguna hasretti Atletico. Taraftar sabirsizlaniyordu iyiden iyiye. En sabirsizlari da baskan Jesus Gil di. Bir an once basarinin gelmesini istiyor, isler azicik kotu gidince de umitsizlige kapilip antrenor kovuyordu. Bu konuda sadece Ispanya da degil, tum dunyada une kavusacak hale geldi kisa sure icinde.

    Ne var ki sabirsizlik, basariyi getirmek icin faydali bir cozum degildi. Gil in gorevde gecirdigi ilk 9 sezonda sadece bir kez ikincilik, iki kez de ucunculuk gordu Atletico taraftarlari. 91 ve 92 de ust uste iki kez kazanilan Ispanya Kupalari da yuzleri guldurmeye yetmedi. Basarisizliklarla dolu bu 9 sezon icin verilebilecek en onemli istatistik, Gil in tam 17 antrenorun gorevine son vermesiydi.

    18. antrenor Radomir Antic di. Bu sefer Gil bir sureligine kendisini geri plana cekmeye niyetlenmis olsa gerek, Antic in isine pek karisilmadi. Ve sonunda arzulanan gerceklesti. 1995/96 sezonunda, sampiyonluk bekliyordu Atletico Madrid i. Hem de bir degil, tam iki tane. Hem lig, hem de kupa kazanilmisti. Herkes "Gil sonunda istikrari yakaladi, artik Atletico yu guzel gunler bekliyor" demeye hazirlanirken, film yine geri sarmaya basladi. 1.5 senedir karsisinda tek bir antrenor gormekten sikilmisa benzeyen rahatsiz baskan, ertesi sezon, ilk firsatta Antic e mendil salladi.

    Ve Atletico da, o tarihten sonra korkunc bir dusus yasanmaya basladi. Her sene biraz daha guc kaybediyordu kirmizi-beyazlilar. Gil ise hala inatla hoca getirip-goturmeye devam ediyordu. Basarisizliklari kamufle etmek icin Vieri ve Juninho gibi sansasyonel transferle de yoneldi, ama yetmedi.

    1999/2000 sezonu, bir bitisin baslangiciydi adeta. Atletico Madrid tam 64 yil sonra kume dusmemeye oynuyordu. Sampiyonluklar hedefleyen bir kulup, ligde kalmak icin oynar hale gelmisti. Son cirpinislar da fayda etmedi ve Atletico, o sezon sonunda La Liga ya veda etti.

    Geri donus biletini almak icin de iki sezon beklemesi gerekti kirmizi-beyazlilarin. 2002/03 sezonu geldiginde, Atletico, La Liga ya yeniden merhaba diyordu. Jesus Gil hala koltugundaydi, ama teknik direktorluk koltugunda kimin oldugunu insanlar artik hatirlamaz olmustu. Zaten o eski, ligin tozunu atan Atletico da gitmis, yerine orta siralarda figuran olarak idare etmeye calisan bir takim gelmisti.
    BİR DE RİCAM VAR EĞER MÜMKÜNSE SANIRIM BAZI YAZARLARIN YAZILARINI ASIYORSUN (SENİN YAZILARINSA ÖZÜR DİLERİM) FORUMA ELLERİNE SAĞLIK OKUYORUZ AMA SAĞLIKLI BİR YORUM YAPABİLMEMİZ İÇİN YAZARLARINIDA BELİRTİRSEN ÇOK MUTLU OLUCAĞIM ÇÜNKÜ BU ÜLKEDE ERCAN SAATÇİ BİLE HÜRRİYET GAZETESİNDE DAMAT-KAYINPEDER İLİŞKİLERİ SAYESİNDE SPOR YAZARI HATTA FENERBAHÇE YORUMCUSU OLMUŞ BİR DURUMDAYKEN BÖYLE KALİTESİZ VE NİTELİKSİZ KALEMLERİN (HEPSİ DEĞİL AMA BÜYÜK BİR ÇOĞUNLUĞU örneğin dünya kupasında şükürü oynatıyor diye Ş.Güneş i eleştiren Hıncal uluç bugün şükürü oynatmıyor diye E.Yanal'ı eleştirmektedir.Kabzımallar yorumcu olmuştur saygın gazetelerde köşeleri vardır) YAZDIKLARI ÇOKTA ÖNEMLİ DEĞİLDİR ŞAHS-I NAZARIMDA

    SAYGILARIMLA
#19.11.2004 15:48 0 0 0
  • Orijinalin yazari GS2004
    TatarBey


    Arkadasim Fikrine Saygi Duyuyorum.........


    Sende Baskalarinin Fikrine Sagili Ol...


    Kesinlikle herkesin herfikrine saygım var dostum ben o şekilde bir insan değilim Allah(cc).a şükür.

    Ukrayna maçında sinirden kahroldum.Ama taktik eleştiri yok öyle değil şöyle oynaması lazım takımın diyen yok.....

    Varsa yoksa Yanal FB.liymiş Fenerlileri oynatıyormuş, Şükürü neden takımdan kesmiş.Neden Cimbomdan az adam alıyormuş vs.vs. eleştirilerin çoğu böyle.
    İşte benim üzüldüğüm ve kızdığım nokta bu yoksa YANAL babamın oğlu değil yarın yanal gider farzedelim terim gelir gene alkışlarız gene gurur duyarız hangi takımı tuttuğu benim için sadece küçük bir ayrıntı Yoksa gs li terimi, gs.li m.denizliyi, ts.li ş.güneşi hep alkışladık ve onlarla gurur duyduk ama o zaman bjk, ts veya fb camialarından bu tür eleştiriler gelmemişken ersun yanal hakkındaki genelde gs camiası tarafından yapılan fenerli ve şükür olayında art niyetli olduğu hakkındaki fikir ve söylemleri oldukça anlamlı ve düşündürücü buluyorum.

    Yoksa bence taktik açıdan yanlışları vardı Yanal' ın hemde oldukça......

    Şükürü yıllarca eleştirdik ülke olarak kaleye sırtı dönük oynuyor diye. Ve kaleye dikine giden şut çeken çalımı basan her an bir hareketle gol pozisyonuna girebilecek bir takım yaratmak için şükürü takımdan kestik tamam onuda anladık ama ukrayna maçında bütün forvetlerimiz kaleye sırtı dönük oynadı. 2 tane ön liberoları varda adamlar kusursuz oynadı doksan dakikayı bizim forvetlere bir tane top sarkıtmadılar, açık alan bırakmadılar tehlikeyi atak baslamadan kestiler ve defansımızı güvenliksiz yakalayıp 2 tane ayağa pasla golleri buldular.Göbekten delemeyince kanatlara oynamaya başladık ama bu seferde pigmeler gibi olan golcülerimiz(nihat,f.tekke,gökdeniz,hatta emre,okan) 1,90 lık ukraynalı defans oyuncuları tarafından resmen ezildiler bir tane kafa topu yakalayamadılar.

    Forvetlerimiz ne kafa topu alabildi nede kusursuz oynayan isimlerini bilmediğim 2 tane önliberolarından top sekmeyince bu sefer geriye gelip top almaya başladılar gökdeniz, nihat, f.tekke orta sahaya kadar gelip sırtları kaleye dönük top almaya başladılar.Ve acemi kimin kime pas vereceğini bilmediği adam gibi bir pozisyona giremeden sadece karambollerle gol arayan bir takım görüntüsü verdiler.Orta alanda emre hariç kimse sakin ve kontrollü oynayamadı herkeste bir panik ve şişirme toplar.

    SORU 1- Yanal gitsin diyenlerin kafasında kim var acaba yazın tartışalım arkadaşlar.

    SORU 2- Türkiye hiç grup maçlarını lider olarak bitirebildimi?

    SORU 3- İki avrupa şampiyonasına ve bir dünya kupasına baraj maçları sonunda gittiğimizi unuttunuzmu?

    SORU 4- E.YANAL' ın daha önce çalıştırdığı takımlar A.Gücü, G.Birliği vs. asla kafaya oynamamış takımlar.E.Yanal nasıl dikkat çekti.Büyük takımlarla yaptığı maçlarda aldığı süpriz sonuçlarla o maçlarla gözönüne geliyordu ama onun haricinde aldığı sonuçlarla kimse ilgilenmiyordu.Ve başarılı olduğu taktik genelde kontrollü defans ayağa pas ve çok hızlı kontraatak futbolu.Ama Türkiye gibi bütün otoritelerce bu grupta çıktığı neredeyse her maçta favori gösterilen bir takımla aynı futbolu oynatsa acaba başarılı olabilirmi sizce.

    SORU 5- Dünya kupasında hiç bir avrupa takımyla oynamadan dünya 3. olduk.Ama daha sonra Avrupa şampiyonasına gene baraj maçında ismini bile telaffuz ederken utandığım bir takıma yenilerek elendik.
    Acaba dünya Kupasında karşımıza bir Avrupa takımı çıksa gene aynı başarıyı gösterebilirmiydik.
    Baraj maçında elendiğimiz adını bile telaffuz ederken dahi utandığım takımı kendi evinde yendik ama kendi sahamızda aptalca ve saçma kazanma hırsımız yüzünden yenildik oysa beraberlikte bile biz gidiyorduk.Ukrayna maçında da maçın başındaki saçma sapan ve şuursuzca oynadığımız atak futbolun sonucunda 20 dakikada yediğimiz 2 kontraatak gölüyle maç 20. dakikada bitti.
    Acaba tabiri caizse bizim oyuncularımızın biz büyük takımız havasında ayakları yere basmıyormu?Kendimizi biraz da olduğumuz yerden daha üst seviyelerde mi zannediyoruz.Bunda teknik direktörlerin katkısı nedir? verdikleri taktikmi budur? yoksa Meşhur Türk medyası gazmanlarının etkisiyle oyuncularımızın mental yapısında kendiliğinden oluşan bir durummu?
#19.11.2004 09:49 0 0 0

  • Ulusal Takımlar Teknik Direktörü ERsun YANAL hakkında bütün eleştirilere tamam dün akşamki mağlubiyete herkes üzüldü ama olayı klüpçülüğe getirmek isteyen insanlar bence çok büyük bir yanlış içersindeler.

    Şunun unutulmaması lazım karizması yok denilen, takımı o değil Şükür yapıyor denilen bütün medyanın karşısında olduğu Ş.Güneş Türkiyemizi dünya üçüncüsü yapmıştır.Ve Brezilya yarı finalde karşımıza çıkmış olmasaydı final oynayacaktık.

    Bugüne kadar kimsenin almadığı destekle takımın başına geçen Terim avrupa şampiyonasında grupda 3 maçta 0 puan ve sıfır golle yurda dönmüşken, 4 yıl sonra aynı takımı Denizli baraj maçıyla turnuvaya sokmuş gene bütün medya karşısındayken (hatırlayın içimizdeki irlandalılar demecini) 4 yıl önce 0 puan ve sıfır gol atan aynı takımı gruptan çıkarmış bir takım elemiş ve çeyrek finalde elenmiştir.

    Onun için bence E.YANAL'a yapılan eleştiriler Şükür olayını bahane ederek üstüne gelmelerini ben biraz ulusal takıma klüpçülük karıştırılıyormuş gibi görüyorum.

    Yok FB. den 4 TS. den 4 kişi almışta GS. den 1 kişi almış falan bence insafsızlık oluyor.

    Terim ve Şenol zamanlarında GS. den 6-7 futbolcu oynuyordu milli takımda ama hiç bir camiadan bu tür eleştiriler gelmiyordu.

    Bence hem insafsızlık yapılıyor hemde ayıp oluyor.

    Bu ülkede yaşayan herkes milli takımın başarılı olmasını ister ve eminimki Sayın Ersun YANAL da bütün Cimbomlular kadar Milli Takımın başarısını istiyordur.

    Ersun YANAL' ın ben GS: den adam oynatmayayım da milli takım yenilirse yenilsin yada Şükürü takımdan keseyimde morali bozulsun Cimbom Şampiyon olamasın diye bir fikri olduğunu zannedenler varsa çok büyük terbiyesizlik yapıyor.

    Kişisel kanaatim bu takım 2006 yazında Almanyada olacaktır kimsenin kuşkusu olmasın.

    YANALLIyada YANALSIZ ŞÜKÜRLÜ yada ŞÜKÜRSÜZ

#18.11.2004 15:22 0 0 0