Seni yazmak istedim her defasında. Ne aklım seni anlatacak bir kelime buldu ne de kalemim seni yazacak rengi. Bir düş olduğunu düşündüm sonrasında. Güzelliklerle dolu bir hayatın anlamıydın çogu zaman. Sensizliği bile içinde yine sen olduğun için sevdim.
Bilmiyorum hayat nedir sevgiler aşklar ölümler gerçek midir? Sensizliğin yükünü papatyalara yüklemeye cesaret edemedim. Sormadım o bir kaç yapraga sevip sevmediğini.
Senden habersiz seninle yaşadım aşkımı. Bazen kızdım sana yakın görmediğim anlarda. Bazen de delicesine sevdim yüzüne bakmaya korkarak. Çok saftı çok temizdi sevgim. Sana bakamayacak kadar ürkekti.
Yeni doğmus bir bebeğe hayatı anlatmak kadar zordu seni anlatmak. Kelimeler düğüm düğüm saklandı hep damarlarımda. Birini çıkarabilsem çorap söküğü gibi hepsi art arda dökülecekti ellerine. Ben ne o kelimeyi ne de onu kullanabilecek doğru zamanı bulamadım!
Yeni koparılmış bir gül gibi masumdu sevgim. Ruhumu yeşertip o güle bir kaç yaprak yaptım ve sonrasında ufak bir dal! Hayatımdaki bütün renkleri bir bir sürdüm yapraklarına yalnız siyahla beyazı ayırdım kendime. Kırmızıyı da kendi kanımdan çaldım ve öylece bir hayatı o gülle birlikte ellerine sundum. Yine de umursamadın!
Ve ben kaybettim! Ne acıları düşünür oldum ne de dipsiz uçurumlara yuvarlanan hayatımı. Ömrümde bir kez olsun anlam kazanmıştı oysa hayatım. İlk kez sevmiştim kuşları ağaçları denizleri. Yaşamın kıyısından izlerdim hep hayatı ve insanları. Hiç
tatmamıştım kalabalığın arasındaki deniz kokusunu ve böylesine kalabalık bir aşkı!
Her kelimemde bir küfür her hareketimde bir isyan olacak belki hayat.. Belki de karanlığa saklanmış bir tek aydınlık...
Belki açık belki kapalı... Belki siyah Belki beyaz..Ve belki...
Her sey olacak iyi, kötü, güzel veya çirkin ama öncesinde hep belki olacak...
Her ne olursa olsun, yerin dibinde ya da gökyüzünde ben yine sensiz, yine sahipsizim...!!!
NeFreT ve aCıNın biRLeşimiYim Ben aĞLaMak FeLseFeM öLdüRMeK eĞLenCeM...
tahta tekerleklerle ceset taşıorlar, cesetlerin bazıları yaşıorlar... cesetler bi daa ölmckler,
cesetler gerie dönmicekler!
Hayallerim var gerçek olmayan, umutlarım var bir türlü hayallerime ulaşamayan, bir sevdiğim var uzaktan bile görülmeyen, bir derdim var çaresi ölüm olan...
''Hep İçiNe ataN , hç bişei kafasıNa taKmıyo Gibi görüNen , MutLuLuk roLü oyNayaN kız , artK roLüNü İyi oynayaMıyoR''
daha da sessizleşiyorum her geçen günde daha da hissizleşiyorum her hissizleştiğimifark
ettiğimde...
ölüm yine aynı yerde aynı saatte çıktı karşıma ama bisey eksikti ve ben hala gülmekteydim çünkü sen çoktan ölmüştün
Yine Dert,Tasa,Keder Herşey ßeni ßuLur Hayatın AnLamı ßumudur
YaLnız Yaqmur Yagdığında Séwiyorum ßu Şehrin InsanLarını.. ,, Herkésin Yüzü Gözü IsLaq ßaşLarı Egik.. ßenim H£p oLdugum GiBi
Tutamadıgım éLLér éLLérin oLdu
Anné,kücükkén ßi yérim acıınca
öpimmdé gcsin dérdin ya..
KaLBim acıo anné hadi öpté gcsinn
Yürüdüğümüz yoLLardan geçtim fark; yaLnızLık.. Şimdi tek başıma odamdaym, soğuk we karanLık..!
ßitmez dediğim her $ey bitti, gitmez dediğim herkesin gittiği gibi..
ÖLmek için sebebim Yoq AmA yasamaq İçİNdE SINIRDAYIM
HAYKIRSAN DÜNYAYA ANLAMASLAR DERDİNİ YAŞAMAK GÜSEL DEİPTE KANDIRMA KENDİNİ....
ZıLqıtLarı AqıtLarın Kucaqına Bırakan Bir Şehirde Yaslanıyorum Hüzne. Aqıt Yakmayı biLmeyen qencLiqim. Acı DemLiyor diLinde
TabutLara Sıqamayacak Kadar intihar Var. Seytanın Siparişi
Merdivenlerden çıkarken orada olmayan bir adama rastladım..bugün de yoktu orada!..keşke,keşke hiç gelmese...
Birgün bu eğlenceli ışıklar bitecek..yalnızlık gerçek demek..gerçek bizi çekecek!!!..
Bizden nefret edin çünkü sizden değiliz,arkamızdan hep küfredin kendimize kefiliz,dünyalarımız farklıdır anlaşamıycaz eminiz..asadan ölümü çıkaran üstadın nesliyiz biz
hayat bir kez daha ağıtlar yakıyor günahlarıma...aynaların aykırı titreşimlerinde görüyorum ruhunu.Tutunmaya çalıştıkça nefeslerime ellerin itiyor beni yine kendi içime ve sözlerinle baş başa kalıyorum..
göglerin inleyen efendisi,çağıldayan ruhunla varlığıma lanetini üfle birkez daha...üfle ki asırlardır kendi karanlığında çürümeye mahkum edilen bu ucube tenimin her bir hücresi son kez kavrulsun ve acılı kıvranışlarım anlam bulsun...
Yalnızım yapayalnız hayat yolunda belki arkamdan gelenler var ama bakmazlar bana , beni güldürün ama ağlarım ben bedenim alışmış ne de olsa
Karanlık, bir ışıkla dehşet verir aslında çünkü yalnız kalamazsın gölgen vardır yanında
Yalnızlığımı örttüğüm yalnız bedenler de terk etti beni..
Tédavisi Mümkün OLmayan $izoFrén ß1r A$kty ßénimkisy.
Hanqi Doktora Gittiysém AyrıLık Yazdı Récétémé
Vé EkLédi
Hérqün DüzénLi OLarak ÖLünécék..!
Bazen öyle bir ilişkiye tutulursunuz ki, ne sevebilir, ne terk edebilirsiniz.
Kör kütük bağlanmışsınızdır aslında...
En güzel yıllarınızın, acı tatlı hatıralarınızın ortağıdır;
İç çekişmelerinizin müsebbibi, yazılarınızın ilhamı, sohbetlerinizin konusudur.
Gözyaşlarınızda, bilinçaltınızda, kahkahanızdadır.
Korkunca saklandığınız bir sığınak, çoğunca öptüğünüz bir bayrak...
Sevdanız riyasız, çıkarsız, karşılıksızdır.
Sınırsız ve nihayetsiz;
Ölmek var, dönmek yoktur.
Lakin gün gelir anlarsınız; içten içe bir şeylerin kanadığını...
Tutkulu sevdaların gizli hançerleri başlar parıldamaya...
Şurasından, burasından eleştirmeye koyulursunuz:
Öyle görünse, öyle demese, değişse biraz ya da eskisi gibi olsa...
Başkalarını örnek göstermeye, bak onlar nasıl yaşıyor... demeğe başlarsınız.
Hem birlikte yaşayıp, hem özgür olmanın yollarını ararsınız.
Aşkınızın gözü kör değildir artık, yanlışını görür düzeltmek istersiniz.
Eskiden böyle miydi ya... diye başlayan sohbetlerde açılır eleştirinin kapısı;
Açıldıkça, bastırılmış itirazlar yükselir bilinçaltından...
Böyle süremeyeceğini bilirsiniz.
Değişsin istersiniz.
O, sevgisizliğinize yorar bunu...
İhanete sayar.
Tutkulu ilişkilerde ihanetin bedeli ölümdür.
Ya sev böyle ya da terk et diye gürler...
Bir zamanlar bir gülücüğüyle alacakaranlığı ısıtan o rüya, bir kâbusa dönüşür birden...
Kapatır gönlünün kapılarını, yasaklar kendini size...
Hoyrattır, bakmaz yüzünüze...
Zehir akar dilinden, konuşturmaz, suçlar, yargılar mahkum eder.
Mühürler dudaklarınızı, yırtar atar yazdıklarınızı, siler sizi defterden...
İyiliğin içindi hepsi, seni sevdiğim için... dersiniz, dinletemezsiniz.
Ayrılırsanız yaşamayacağınızı bilirsiniz, lakin böyle de sevemezsiniz.
İhanetten kırılmıştır kaleminiz; severek, terk edersiniz...
"Madem öyle..."nin çağı başlar ondan sonra...
Mademki siz böylesine tutkunken,
O hep başkalarını seçmiştir,
Mademki kıymetinizi bilmemiştir,
O halde, günah sizden gitmiştir.
Lanet ederek bu karşılıksız aşka, çekip gitmeleri denersiniz.
Aşkın göçmenlik çağı başlar böylece...
Daha özgür olacağınız limanlara demirlersiniz bir süre...
Ne var ki unutamaz, uzaktan uzağa izlersiniz olup biteni...
Etrafı bir sürü uğursuzla dolmuş, kurda kuşa yem olmuştur.
Deli kanlılar, eli kanlılar, uğruna ölenler, sırtına binenler sarmıştır çevresini...
Gurur duyar onlarla, koynunda besler, gözünü oysunlar diye...
Uğruna kan dökenleri sever, yoluna gül dökenlerden fazla...
Bana ne... kendi seçimi... diye omuz silkmeye çabalarsınız bir süre...
Ama sonra...
Ansızın kulağımıza çalınan bir şarkı,
Ya da kapı aralığından süzülüp gelen bir koku, hatırlatır onu yeniden...
Yaban ellerde, başka kollarda ondan bahseder ağlarsınız.
Kokusunu özlersiniz; türküsünü söylemeyi,
Şarkısını dinlemeyi,
Yemeğini yemeyi,
Elinden bir kadeh rakı içmeyi...
Karşı nehrin kenarından hasret şiirleri haykırırsınız,
Sular kulağına fısıldasın diye...
Dönüp, Seni hala seviyorum... diye bağırmak geçer içinizden...