Muzaffer bir yalnızlıktı göğsümüz
Tümcelerin dişlerimizden kaydığı
En dik seslerin soluğumuzda kırıldığı
İnkâra aralanan belleklerin diğer yanını yok saydığı
Evet! muzaffer bir yalnızlıktı
Mahirdik kekik kokan dağların düze dönük yanlarında
Hiçbir hırsız bizim kadar hızlı değildi parçalamakta
Bir dağ çobanının ezik türküsüydük belki
Bozuk basıyorduk zamana lâ tonunda
Ve kaybediyorduk sürüyü
Evet; mahirdik saklımızda
Sen bir hikâye diyordun
Bense bir masal olsun istiyordum
Zembereği çözülen dizlerimin ifşasına dar geliyordun
Saklında saklanmaktan çürüyordum
İsyanıma karanfil sürüyordum ve sen bilmiyordun
Yalnızlık yine muzaffer oluyordu
Münevver yarınların karanlığa meyyal isimleri oluyorduk
Hiçbir karede yan yana gelemiyordu adımız
Çünkü biz hep üçgen çiziyorduk!
Kehribar tonunda gelmek istiyordum sana
Yüzyıldan kalma bir hasretle atılmak boynuna
Sarılmak ayrılmaksızın
Kokumu bırakmak avuçlarına
Ve dokunmak dokumu parçalarcasına
Parsel parsel dağıtıyordum ciğerlerimi tefecilere
Yokluk sağıyordum saçlarımdan ve ağlıyordu makas
Her gün biraz daha değişiyordu bakışlarım
Göğsüm dikiliyordu isyan ateşiyle
Ki göğsüm mücrim sayılıyordu
Yalnızlık yine muzaffer!
Bir bela özlem sıtmasıydı sanıyorum
Gece duman duman çöküyordu üstüme
Kâbus oluyordu gözlerim
Ağlıyordun!
Çığlığını duyuyordum da dokunamıyordum
Yörüngesini kaybetmiş yıldızlar düşüyordu üstümüze
Ay delice gülüyordu güneşe
Kayboluyordun
Ağlıyordum!
Şimdi deşilen solumu vazo yapıyorum
Cemre düşüyor suyuma ve sevişmek istiyorum
Gecenin kulaklarını yırtmak çığlığımla
Ve boynumdan kırılmak bir fahişe gibi
Bütün diş izlerini gururla taşımak
Tırnaklarıma kadar seninle dolmak
Muzaffer ol istiyorum
Ölüm her zaman olmuyor ki sıradan
Bak zamansız iniyor perde ve yoksun
Dünlerin artığı kalıyor satırlarımda
Kaygının avuçlarımdan kaydığı şu anda
Yalnızlık
Yine
Muzaffer!