Kalbimizi Kemiren Kıskançlık

Son güncelleme: 09.10.2010 06:51
  • Kimse cimri olduğunu, kıskanç olduğunu kabul etmez. Hasta olduğumuzu bilmemek, iyileşmemizi daha da zorlaştırır. Yapmamız gereken, kendi vicdanımıza karşı dürüst olmamız ve kıskanç olduğumuzu itiraf edebilmemizdir.

    Kıskançlık, insanın kendi varlığından bile rahatsızlık duymasıdır. Kendi zâtı-nın kapasitesinden habersiz kişiler, başkalarının varlıklarına haset ederek tatmin olmaya çalışmaktadırlar. Benliğinin sınırlarını araştırmayan insan, varoluşsal boşluk yaşamaya başlar. Başkasının başarısı, mutluluğu, ALLAH'a karşı muhabbeti, vs... onun varlığındaki uçurumları hatırlatmakta ve böylece kişinin ıstırabı daha da derinleşmektedir. Kendisinde olmayanı başkasına da layık görmemektir kıskançlık.

    Hayrın ve şerrin ALLAH'tan geldiğine inanmak, bir müslüman için imanı altı ilkesinden biri değil midir? Yaratılan herbirimizin ALLAH'ın takdiriyle kendimize has bir kaderi yok mudur? Bu muhteşem evren sahnesinde bilinmezliğini irade buyuran Yüce Rabbimizin ortaya koyduğu ilâhi senaryoda hepimiz farklı farklı rolleri oynamıyor muyuz?

    Başkasının varlığını, güzelliğini, ilmini, mülkünü kıskanan bir insan, Müslüman olduğunu söylese bile ALLAH'a isyan halinde demektir. Çünkü O'nun taksimine razı olmayarak O'nun iradesine karşı gelmektedir. Başkalarını kıskanmamız, ALLAH'ın bizce gizli olan hükümleri ile mülkünde gerçekleştirdiği adaletini göz ardı etmek anlamına gelmektedir. Bu tavır ise, imanın zedelenmesinden, dolayısıyla kişinin tevhidin özüne ters düşmesinden başka bir şey değildir.

    Hasetten vazgeçmek için bu zararını bilmek bile insana yeterli olmalıdır. Bunun yanında haset eden kimsenin müminleri zarara uğratması halinde bundan en çok sevinecek olan şeytan ve kâfirlerle aynı işi yapmış olmak gibi, hiç de küçümsenmeyecek suç ve günahları işlemiş olacağı unutulmamalıdır.

    Ayrıca dünyada olup bitenlerde, ibadetlerde, iyilik ve kötülüklerde insanın yerine getirmesi gereken sorumlulukları yok mudur? Sahip olamadıklarımız, yapamadıklarımız için niçin kendimizi değil de, kıskançlığımızla adeta ALLAH'ı suçlamaya kalkıyoruz?

    Bir de şunu düşünelim: Kıskanan kişi kendisine bir kazanç sağlayabiliyor mu? Kıskanan kişi mi, yoksa kıskanılan kişi mi hayır ve hikmet yolunda devam ediyor?

    GÜZELİ YAKAN KÖTÜLÜK

    "Haset ettiği zaman hasetçinin şerrinden karanlığı yırtan nurun Rabbine sığınırım." (Felâk, 5) şeklinde dua etmemizi bizlere öğreten Rabbimiz, aynı zamanda kıskançlığın ne kadar kötü bir şey olduğunu da haber vermektedir. Çünkü haset, ALLAH Tealâ'nın bir kimseye ihsan ettiği nimetlerin, onun elinden çıkmasını istemektir. Hasetçi bunu başarabilmek için pek çok fitne ve desiselere başvurur ve böylece başka kötülüklerin meydana gelmesine de zemin hazırlar. Bütün bu özellikleriyle kalbin saşığını ve temizliğini gideren kötü bir duygu olan haset, "ateşin odunu yakıp yok etmesi gibi insanın iyi huy ve amellerini giderir, yok eder." (Ebu Davud, Edeb 44; İbn Mâce, Zühd 22)

    "Haset eden daima hastadır, cimri insan daima fakirdir. Haset bir dert ve hastalık olup, haset eden veya olunan helak olmadıkça çaresi bulunmaz." diyen Hz. Ali r.a., haset eden kimsenin en büyük zararı aslında kendisine verdiğini vurgulamaktadır. Kıskanılan kişi bu durumu bilmeli ve hasetçi ile rekabete girişeceği yerde aslında ona acımalıdır.

    Haset eden kimsenin içinde sürekli bir ateş yanar. Bu ateş onu yakar, yavaş yavaş eritir. Çünkü birisine haset edildikçe ALLAH onun nimetini artırır. Onun nimetinin artması da hasetçinin hasedini, dolayısıyla rahatsızlık ve sıkıntısını çoğaltır. Hasetçinin göğsü daralır, uykusu kaçar.Amansız bir hastalığa düşer. Haset edilenin perişanlığı istenirken, hasetçi perişan olur. Haset edilen kimsenin durumunda ise bir bozulma, bir kötüleşme olmaz.

    Ronald Barthes ¸öyle diyerek kıskançlığın insanın kalbini kemiren özelliklerini özetlemektedir:

    "Kıskançlık duyduğumda dört kez acı çektim:

    1. Kıskanç olduğum için,
    2. Kıskançlığım nedeniyle kendimi kınadığım için,
    3. Kıskançlığımın kıskandığım insanı etkilemeyeceğini bildiğim için,
    4. Bir klişeye kapıldığım için; dışlandığım, saldırgan, deli ve bayağı olduğum için acı çekiyorum."

    Ebü'l-Leys Semerkandî Hazretleri'ne göre, haset etmekten daha kötü bir şey yoktur. Çünkü haset eden kimse, şu beş kötülüğün içine düşer:

    1. Bitmeyen gam ve kedere tutulur.
    2. Haset etmesi, onun için sevabı olmayan bir musibet olur. Onun günaha girmesine yol açar.
    3. Hasedinden dolayı kınanır, ayıplanır.
    4. ALLAH Tealâ ona gazap eder.
    5. ALLAH Tealâ'nın yardım ve ihsan kapıları kendisine kapanır.

    KISKANÇLIK NİÇİN HARAM?

    Kıskançlığın haram olmasının sebebi, ALLAH'ın kullar arasındaki takdirine insanın razı olmaması ve dolayısıyla Kur'an-ı Kerim'de de ifade edildiği gibi kâfirlerin özelliklerinden birisi olarak sayılmasıdır: "Size bir iyilik dokunsa, bu onları tasalandırır, size bir kötülük dokunsa, ondan ötürü sevinirler." (Âl-i İmran, 120)

    Ehl-i kitabın kalplerindeki hasetlerinin kendilerini nasıl bir yola sürüklediği de şöyle anlatılmaktadır: "Kitap sahiplerinin çoğu, gerçek kendilerine belli olduktan sonra sırf içlerindeki hasetten ötürü sizi imanınızdan sonra küfre döndürmek isterler." (Bakara, 109) Kendilerine kitap ve ilim geldikten sonra insanların birbirlerine düşmelerinin sebebi de haset olarak ifade edilmiştir: "Onlar kendilerine ilim geldikten sonra sadece aralarındaki çekememezlik yüzünden ayrılığa düştüler. Eğer belli bir süreye kadar (azabın ertelenmesi hakkında) Rabbinden bir söz geçmiş olmasaydı, aralarında hüküm verilir yani işleri bitirilirdi." (Şura, 14)

    TAMAHKÂRLIK VE DİĞER KISKANÇLIK SEBEBLERİ

    Hasedin ortaya çıkışının temel sebeplerinden biri tamahkârlıktır. Bu duygu özellikle cahil bir kişide meydana geliyorsa çevresine vereceği zararın oranı da çok yüksektir.

    Haset duyguları yeşermesinin diğer sebeplerini şöyle açıklayabiliriz:

    Hasedin en önemli sebeplerinden birisi düşmanlıktır. Kin ve düşmanlık sebebiyle ortaya çıkan haset çok kere çekişme ve kavgalara yol açar; hileli yollarla nimetin izalesine gidilir, insanın şerefi ile oynanır ve gizli işlerinin açığa çıkarılması için çaba harcanır.

    Bunun yanında, bir kişinin üstünlük tasladığı bir durumda, muhatabının bu davranış karşısında gücenmesidir. Kişinin, emsallerinden, mevki, ilim veya servet sahibi olan birisinin kendisine karşı kibirlenmesi halinde bunu hoşgörü ile karşılayamadığı için ona haset etmesidir.

    Doğrudan doğruya kendi kibri yüzünden, insanın karşısındakini küçük görerek, onu sadece kendine hizmet etmesi ve bütün arzularında kendi emrinde olmasını istemesi sonucu ortaya çıkan haset türü de tehlikelidir. Müşriklerin "Kur'an iki şehrin birinden bir büyük adama indirilmeli değil miydi?" (Zuhruf, 31) demeleri böyle bir hasedin ifadesidir.

    Beklenmedik bir zamanda ortaya çıkacak şaşkınlık ve kıskanmadan doğan hayranlık. Kur'an geçmiş ümmetlerden bahsederken, onların kendileri gibi bir insanın vahiy ve ALLAH'a yakınlık gibi bir mevkie ulaşmasına şaştıklarını ve bunun sonucu olarak haset ettiklerini anlatır: "Siz de bizim gibi birer insansınız." (Yasin, 15; ayrıca bk. Mü'minun, 34, 47)

    İnsan hedeşediği bir amacına ulaşamama korkusu yaşamaya başlarsa, çevresindekilerle rekabeti de artar. Arkadaşının amacına ulaşmasına yardımcı olan her nimet, diğeri için bir haset kaynağıdır.

    Özellikle günümüzde karşılaştığımız kıskanma sebeplerinden biri, insanın başkalarına göre önde olma isteğinden gelen duygularıdır. Bu duygu insanda makam sevgisi olarak kendisini göstermektedir. Sürekli övülmek ve üstün gelmek isteğinde olan kimse, "işte bu adam kendi sahasında zamanın en büyüğüdür, eşi ve benzeri yoktur" denildiğinde nasıl sevinirse, başka bir kimsenin kendisine ortak gösterilmesi halinde
    de kıskançlık duyar, haset eder.

    ALLAH'ın kullarına verdiği nimetlere karşı cimrilik eden insanlar da hasetçi olurlar. Böyle bir kişide mal veya liderlik sevgisi olmamakla birlikte, kendisine ALLAH'ın nimetler verdiği, iyi huylarla donattığı bir kimseden söz edilirse bundan rahatsız olur, haset eder. Buna karşılık birisinin içinde bulunduğu zorluk ve çektiği sıkıntılardan söz edildiğinde de sevinç duyar. Böylesi kimseler ALLAH'ın verdiği lütuşarına karşılık cimrilik gösterirler.

    Haset, en çok insanın çevresindeki tanıdıkları ve akrabaları arasında ortaya çıkmaktadır. İmam-ı Gazali'ye göre, ALLAH bir kimseye bir nimet bağışladığı zaman diğer insanda ona karşı iki türlü duru belirir. Birincisi, o nimeti çok görerek onun elinden gitmesini istemektir. İkinci hal ise ne varlığa sevinmek ne de yok olmasını istemektir. Buna karşılık o insanda bulunan nimetin kendisinde de bulunmasını arzu etmektir. Buna gıpta denilir. İdeal mümin gıpta etmeyi de aşabilen insandır.

    REÇETE: ÖNCE HASTALIĞI KABUL

    Montaigne, "Ülke değiştirmekle kıskançlık, cimrilik, korku, tutku bizi bırakmaz." dese de, insan iradesini güçlendirir ve kararlı olursa ve ALLAH'tan da yardım isterse kıskançlık hastalığından kurtulabilir. Kimse cimri olduğunu, kıskanç olduğunu kabul etmez. Hasta olduğumuzu bilmemek iyileşmemizi daha da zorlaştırır. Yapmamız gereken kendi vicdanımıza karşı dürüst olmamız ve kıskanç olduğumuzu itiraf edebilmemizdir.

    Hasetten kurtulmak için kıskandığımız o kişiye hediye göndermeli, onu başkalarına karşı methetmeliyiz. Abdülhakîm Arvasî k.s. Hazretleri'nin beyanına göre, farklı sebeplerden doğan düşmanlıkların giderilmesi mümkünse de, haset sebebiyle olan düşmanlığın yok olması mümkün değildir. O, dehşetli, korkunç, müzmin bir hastalıktır. Hasedin ilacı, haset edilen kimsenin arkasından, nimetinin artması için ALLAH'a yapılacak samimi dualardır.

    Kıskanç kişinin bu davranışları, karşısındaki insanı memnun eder ve onun tarafından sevilmesine neden olur. Bu şekilde karşılıklı sevgi başlar ve zamanla haset hastalığı yok olur. İlk zamanlarda insan nefsine ağır gelecek bu davranışlar zamanla insanın kişiliğinin bir parçası haline gelecektir.

    Doğal olarak şeytan bu gelişmeden hoşnut olmayacak, olumlu gelişmeyi engellemek isteyecektir. İnsanın bu davranışının kendi güçsüzlüğünden, korkusundan ileri geldiğini öne sürerek onu iğfal etmeye çalışacaktır. Oysa mümin, şeytanın vesvesesine kendisini kaptırdığında sapıtacağını ve sonuçta ziyana uğrayacağını unutmamalıdır.
    KISKANÇLIĞIN DERECELERİ

    Haset pek çok kimsede bulunmakla birlikte dereceleri farklıdır. Kimi insanda haset duygusu bir an için gelip gider; kiminde ise iyice yerleşir, bütün benliğine hakim olur ve gittikçe artar.

    İşte asıl üzerinde durulması gereken ve tehlikeli olan haset bu sonuncusudur. İmam-ı Gazali rh.a., hasedi başlıca dört dereceye ayırarak inceler:

    1. Haset ettiğin kimsenin elindeki nimetin yok olmasını istemektir. Bu nimet ister kendi eline geçsin, ister geçmesin, yeter ki haset ettiği kişide bulunmasın. Hasedin en kötü olanı budur.

    2. Haset ettiği insanın elindeki nimetin kendi eline geçmesini istemektir. Bunun amacı o nimete kendisinin sahip olmasıdır.

    3. Başka birisindeki nimetin aynısının veya benzerinin kendisinde de olmasını istemesidir. Eğer kendi eline geçmeyecekse, onun elinde de olmamasını arzu etmesidir.

    4. Başka birisinde bulunan nimetin benzerinin kendi elinde de olmasını istemesi, fakat haset ettiği kişideki nimetin yok olmamasını istemesidir.

    İşte hasedin bu son derecesi eğer sırf dünyalık nimetler içinse affedilmiştir. Eğer din hususunda ise, tavsiye edilmiştir. Çünkü bu, hayırda yarışma emrinin kapsamına girmektedir.

    KISKANÇLIĞI AŞMAK

    Richard Carlson'un şu satırları kıskançlığımızı aşmamız konusunda bizlere heyecan ve şevk vermelidir:

    "Gelin şu konuda dürüst olalım. Hiç gizliden gizliye tanıdığınız birinin başarısız olmasını dilediğiniz oldu mu? Başlarına büyük bir talihsizlik gelsin anlamında söylemiyorum. Sadece sizden daha başarılı olmamalarını istediniz mi?

    Bazen başkalarına başarı dilemek zordur; özellikle de iyi tanıdığınız kimselere; dostlarınıza, meslektaşlarınıza, komşularınıza, aile üyelerine... Uğrunda deli gibi çalıştığınız bir terfi için başka bir meslektaşınızın yeterli görüldüğünü kabullenmek zordur. Küçük kardeşinizin televizyona çıkmasını, komşunuzun son model bir otomobil almasını da sindirmek insanı sarsabilir.

    Hepimiz insanız ve kıskanma huyumuz vardır. Eşlerinin başarısını kıskanan müşterilerim bile olmuştur. Her ne kadar çekici gelse ve biraz alışkanlık sonucu da olsa, başkalarının sizi geçmemelerini gizlice izlemek, sizin yararınıza değildir. Yükselmenin yolu başkalarının da başarılı olmasını, tanıdığınız herkesin varabileceği en üst noktaya çıkmasını içtenlikle dilemekten geçer.

    Şunu iyice bilmelisiniz ki, başarı herkese yetecek kadar bulunan bir şeydir. Hatta insanlar hedeşerine ulaştıkça, diğerlerine kalan pasta büyür. Birbirimizi en düşük olduğumuz noktada değil, olabilecek en yüksek konumda görmek isteriz.

    Hepimiz başarılı olabiliriz ve birimiz başardığı zaman bunun diğerlerine de yararı olur.

    Birisi için iyi dileklerde bulunduğunuz zaman içinizde bir ivme meydana getirerek kendi başarınız için bir ortam hazırlamış olursunuz.

    Başkalarının başarısına sevindiğiniz zaman, bahçenize başarı tohumları serpmiş olursunuz. Başkaları için iyi dileklerde bulunurken, kendinizi ne kadar iyi hissettiğinizi gözlemleyin. Dilekleriniz içtense, vermenin ve almanın bir madalyonun iki yüzü olduğunu hatırlarsınız. Gerçekten, başka birinin başarısına da kendi başarınız kadar sevinebilirsiniz. Bunu yapın ve içinizdeki büyüklüğün şahlanışını görün!"
#09.10.2010 06:51 0 0 0