Bir yanım gül
bir yanım uçurum
ıssız bir ada kıyısı gözlerim
ellerim kırık bir dal sızısı
gelinciklerden ödünç aldığım bütün sevinçler
kaybolup gitti bir trenin sesinde duman duman
uzayan raylarda rehin kaldı bakışım
gazel düşmüş yapraklar gibi
kalbim solgun bir güz bahçesi şimdi
şimdi ben ömrümü
hangi seherlere bırakıp giderim sen yoksan
Gün olur anılarda ararım belki
solmuş çiçeklerde, incecik gülücüklerde
öksüz çocuklar gibi bükerim boynumu gün olur
yağmur olur dökülürüm kaldırımlara belki
hüzünlenirim dumanlı bir dağ gibi kimbilir
Ah! şimdi sen nerden bileceksinki
her giden trenin
ömrümden bir şeyler alıp gittiğini
dönmeyen bir yolcu beklediğimi her istasyonda
kayıp sevdaların yurdu olduğunu yüreğimin
acıyıp durduğunu bu yüzden
kanayıp durduğunu bir ömür
Ah! şimdi sen nerden bileceksinki
ruhumun zindanlarda soluduğunu
zifir bir gecenin uğultusu olduğunu ömrümün
gamdan dağlar kurduğumu her akşam
kısılmış sevdaların sesinde unutulduğumu
yaşlandığını dudağımdaki bütün imgelerin
ve hiç bir aşk şiirinin kabul etmediğini beni
Ah! şimdi sen nerden bileceksinki
kalbinin orta yerinden ihanet kurşunları yemiş
bir tarihi taşıdığımı içimde
ihanetlerin kol gezdiği sokaklarda
sevdiğim bütün notaların vurulduğunu
yuşa tepesindeki derviş gibi,
her gece bir başka acıyla inlediğimi
ıssız bir kıyıda gözlerimin üşüdüğünü sensiz
alıp bağrıma bastığımı yalnızlığımı her gece
Ben ki, hüzün ve ah kokulu bir günah
hayatın bilge ve kırılgan yanı
gözleri öksüz çocuğu bu dünyanın
bütün kapılar kapalı yüzüme
bütün imgelerden kovgunum
yok gideceğim hiç bir yer
güvendiğim bütün dağlara kar yağdı
.../
Sen en sevdiğim serçe kuşusun
en sevdiğim dağ kırlangıcı
al götür buralardan uzaklara sesimi
rüzgarlara götür, dağlara, bulutlara
baharlara götür kırılgan yanımı
gülüşünü ver bana gülüşüm olsun
üşümesin dudağımdaki gelincikler