.....
(herkesin bir feridesi vardır bilmezmiyim
herkesin bir ayakkabısı gibi birde şarkısı
herkesin bir kimsesi vardır bilmezmiyim
bir de kimsesizliği..)
yılmaz odabaşı..
..................................................................
ya da sonrasızlığı...
saçlarını yüzüme düşürmüş eskisi gibi şarkını söylerken..başımı sağa cevirdiğimde boş bir pencere..perdesiz..heycanla anlatmaya başlamıştım..
perdeler turuncu olmalı..halılar kahve rengi..küçük bir ev..eşyası olabildiğine az..
kimsesizliği yakıştıran mutsuzluğu da yakıştırabilir mi kendisine..
sadece fiyakalı olmak için..giderken gülümser mi...
..............
adınla!
adınla her şey :şarabın dökülüşü,sesmin eskimeyişi...
ben ise sana abanıyorum
büsbütün aşk kesiyorum...
doğruydu..seninle başlayan cümleler de kelimelerim eksik yada eski değildi..yenidendi..yenilenendi..belkide sadece yenilen(di)..
..............
hayat, hep böyle düşünmek, düşmek;
''düşmek'' dedim de
düştüğüm çok oldu biliyor musun?
ve düşürüp bir şeyleri düşündüğüm çok oldu...
hayat...filmin başa sarmasıydı..ya da bandın bozuk cıkması...yaşanılacak ne varsa yaşamak..bi ayçöreğini paylaşmak..evet..hayat..aslında ayçöreği tadın da paylaşmaktı her şeyi..dudağın kenarındaki susamın özenle alınması ve ait olduğu dudakta kalakalmasıydı...sahi o susam tanesi düştü mü..biliyorum sadece düş'tü...
ve biri giderken ancak bu kadar fiyakalı fısldayabilir hayatın kulağına....
yalnızlığında..yoksulluğunda..kurduğu son cümlelerdir..arkada en arabeskinden fon eşliğinde..
her deniz bir martı, her ömür bir tufan, her rüya bir uyku, her nota bir şarkı, her
mezar bir ölüm, her ağaç bir kök, her dağ bir duman, her güneş doğacak bir
kuytuluk bulur ya kendine,
bulur ya;
.
.
ben
senden
başka
sen
bulamam
b u l a m a m!
paramparça kıldım şiirimi
bu kadar b(ölüm) yeter mi?
s
o
n
r
a
a
ş
k:
sonra!
ve ben gittim yüreğimde kan gülleri
siz de o aşkın teninde dinamit sayın beni!
(öylesine okunan bi şiir sırasında sadece sesli düşündüm..çünkü sesim de sen vardın..)