BİYOLOJİK AFETLERDEN KORUNMA
Bugün birçok ülkede, diğer doğal tehlikeler gibi, biyolojik tehlikelerin de önceden tahmini konusunda çalışmalar yapılmaktadır. Bu konuda bazı ilerlemeler kaydedilmiş ve belirli bir seviyeye de gelinmiştir. Örneğin, yapay uydu bilgilerinden de yararlanılarak çeçe sineklerinin habitatlan ile yaşama ve yayılma şanslarının olduğu yerler tesbit edilebilmektedir. Diğer biyolojik tehlikelerle ilgili çalışmalar da GIS (Coğrafik Bilgi Sistemi) yardımıyla elde edilen verilerle yerel bazı bilgilerin birlikte değerlendirilmesiyle sürdürülmektedir. Değişik analiz yöntemleriyle dünyadaki biyolojik afet riski altında bulunan yerler dolayısıyla tehdit altında bulunan nüfus saptanmakta ve bunları ortaya koyan tehlike risk haritaları hazırlanmaktadır.
Bu haritalardan ve diğer bilgilerden yararlanılarak, biyolojik risk taşıyan yerler devamlı kontrol altında tutulmaktadır. Bu gibi yerlerde olası bir biyolojik afeti önlemek ve zararlarını azaltmak için de, çeşitli yöntemlerin kullanıldığı önlemler alınmaktadır.
Bütün bu çalışmalar sonucunda, özellikle gelişmiş ülkelerde biyolojik afet zararlarında bir azalmanın olduğu gözlenmiştir. Ancak canlıları hem doğrudan, hem de dolaylı olarak etkileyen biyolojik tehlikelerin ve bunların neden olduğu biyolojik afetlerin sayılarında ise bir artış olduğu ortaya çıkmıştır. Bunun nedenleri; bu tür tehlikelerden en fazla etkilenen bölgelerdeki aşın nüfus artışı, yanlış arazi kullanımı, sağlık koruma sistemindeki yetersizlik, ilâç fiatlannın yüksekliği, küresel ısınma, yaşanan ekstrem hava olayları ve ağır çevre-so-runlarıdır.
Bunların arasında özellikle son yıllarda açıkça görülen küresel ısınmanın ayn bir önemi vardır. Bugün bile hissedilen bu durum, gelecekte çok büyük biyolojik sorunların yaşanacağının göstergesidir.
Nitekim, 1987 yılında Rawanda/Afrika'da alışılmışın dışında görülen sıcak ve yağışlı hava koşullarıyla ortaya çıkan sıtma salgınından, sadece bu ülke değil, yüksek enlemlerdeki komşu ülkeler de büyük zarar görmüşlerdir. Bu konuda yapılan araştırmalar tropikal kökenli salgınların oluşma sıklığının, yıllık ve mevsimlik sıcaklık ve yağışla doğrudan ilişkili olduğunu göstermektedir. Çünkü bu hastalıklara neden olan mikropların ve taşıyıcıların üreme ve çoğalma şansları, sıcaklık, nem ve yağışla birlikte artmaktadır. Bu durum iklimde olabilecek değişikliklerin, bu hastalıkların oluşması ve bunların salgın hâline gelmesi yönünden ne kadar önemli sonuçlar doğuracağını göstermektedir.
Bunun için olası iklim değişikliğini gösteren iklim modellerine göre, ülkelerin, değişik hastalık salgınlarına ve böcek istilalarına karşı risk senaryoları hazırlanmakta buna göre alınacak önlemler planlanmaktadır.
İnsanlar, iklim ve çevre koşullarına uyum sağlamada, diğer canlılara göre daha şanslıdır. Çünkü düşünerek hareket edebilme yeteneğine sahiptir. Ancak biyolojik tehlikelerin belirli bir boyuta ulaşması durumunda insanlar diğer canlılara göre daha fazla etkilenmektedir. Bundan da en fazla zarar görenler, gelişmekte olan fakir ülke insanlan ile zengin ülkelerin fakir halkı ve o bölgeye dışarıdan gelen insanlar, hastalar, yaşlılar ve çocuklardır.
KARDEŞ ÖNCE HASSAS KONULARA BİZİM İNSANIMIZINDA İLGİLİ OLMASI GÜZEL AMA BİZ TÜRKÜZ BİZE BİRŞEY OLMAZ BİZ ZATEN DÜNYANIN EN GÜZEL YERLERİN DEN BİRTANESİNİ HARAP ETMEKLE MEŞGULUZ YANI KÜRESEL ISINMALAR AŞIRI SICAKLAR FALAN BİZKADAR ZARAR VEREMEZ DÜNYAYA VATANIN KIYMETİNİ BİLMEYEN DÜNYANIN KIYMETİNİ NE BİLİR EVİNİN DUVARINI YIKAN SOKAKTA NE YAPAR SONRA BİZ BİYOLOJİDEN FALAN ANLAMAYIZ ODA ÖYLE