KEMAN AĞLAR
Bir ağustos akşamında üzerime sinen islermiydi.
Yoksa göz gözü görmeyen bir yalnızlık gemisinde
Korsan geceleri bekleyen sislermiydi.
Hep bir ağızda istenmeyen sözler.
Gök yüzünden kopan mavi oklardı,
yüreğimin ücra köşesinde mağdur sensizliğe saplanan.
Çanak tuttum ayrılıklarda kaşık kaşık sevdalar içtim.
Aşk kabında El yordamı ile gölgemi yoğurdum.
Açlığı önüme kattım dörtlükler arkamda.
Yağmura sözüm geçmez gelen geçen çok olur
Keman ağlar eski anıların notasında.
Ben umut yüklüyüm sebil güzelliklere vâkıf
sevgi pınarı akar sessiz fonda.
Hangi güzelliği gözü yaşlı bıraktım
Hangisinde bir tutam siyah saça alındım
anımsamıyorum.
Korkunun ecele ortak olduğu faydalı çözümler üretsemde
sonun yaşlandığı gençlik iksiri başlangıçlarda.
Çıkarları döven ekili sözler var nadasa bırakılan
Gönül topraklarında.
Sâkil seneler geçti ne eleme sığdık
ne de kedere.
Bir sikke sevgi hak getirsin derken
bulamaç tortulu bir yaşam gelecekte...
Sürünen güz yaşları
yılda bir düşer cemre göynüme sen düşünce.
Dudaklarıma fettan yakarışlar öylesine içerlenen
savruk göç sürüsünde.
Gözlerimde bir şelale akıp gider,
demini almış sevgiler zamanında müebbet dönemeçler.
Yarına kalmayan iflas tutkuları
bu günün öğününde.
Şimdi tabakamda Kükürt kokusu
tutunamadığım tiryakiliğe nispet.
Varım yoğum içine senin sindiğin
kolalı mavi bir gömlek.
Saf kayalıklara sıkışan yalnızlığın çığlıkları duyulur.
Sorgusuz tanyeli mükerrer şafak.
Sabırsız aleni bir gece sen
tüneyeceksin benimle.
Gülden sevgilerin kalesine sen
Mazbut bir seyirci olacak iklim.
Vedalar askıda kalacak kırlangıç gönüllerin adresi
Çıkmaz renklerin sokaktaki kanatları olacak.
Sen