GöZYAşLaRıNıN DiLi

Son güncelleme: 26.12.2007 13:13
  • Ağlamak nedir?
    Ağlamak deyince hepimizin aklına ilk gelen, canımızı sıkan bir durumun oluşmasıyla gözlerimizden akan gözyaşları... Oysa birçok başka durum nedeniyle de ağlayabiliyoruz. Genellikle üzgün olduğumuzda veya öfkelendiğimizde çok ağlıyoruz. Gözyaşımız, ince ve duyarlı bir deri tabakasına sahip olan gözlerimizi kurumaktan koruyan gerçek bir savunma aracıdır. Ayrıca bakterilere karşı maddeler oluşturarak onları yok eder. Göz merceğimiz toz tanecikleriyle karşılaştığında, gözyaşı bezleri hemen devreye girer. Hemen gözyaşı salgılanır ve bu yabancı maddeleri sürükleyip götürür. Yaşantımız boyunca yaklaşık 80 litre gözyaşı akıtırız. Bu miktar büyük bir küveti doldurmaya yeter. Bebekler, ağlamayı konuşma dili gibi kullanırlar. Bu, onların doğuştan sahip oldukları bir özelliktir. Örneğin, sevmedikleri bir yemeği istemediklerini, bağırarak veya ağlayarak anlatırlar. Böylece, anne babalar bir şeylerin yolunda gitmediğini anlarlar. Çünkü, bebekler yardımsız yaşayamazlar.
    Gözyaşı nasıl oluşur?
    Üst göz kapağımızın içinde bulunan gözyaşı bezleri günde yaklaşık bir yüksük dolusu sıvı üretir. Göz kapağımızı her kapadığımızda, bu sıvı gözümüzün yüzeyine dağılır. Göz kapaklarımız arabanın cam silecekleri gibi görev yaparlar. Daha sonra gözyaşı, gözümüzün buruna yakın köşesinde bulunan kanallar aracılığıyla burun boşluğuna akar. Çok ağladığımızda, bu kanallar tümüyle gözyaşıyla dolduğundan, gözyaşımızı burun boşluğuna iletmekte yetersiz kalır ve fazlası damlalar halinde yanaklarımızdan süzülür.
    İnsanlar üzgün olduklarında neden ağlarlar?
    Bu soru bilim adamlarını hala düşündürüyor. William Frey'e göre ağlayarak rahatlıyoruz. Gözyaşlarımız sadece su, tuz ve yağdan oluşmuyor. Mutsuz olduğumuzda vücudumuzda salgılanan bazı maddeler var. Örneğin, acıklı bir film seyrettiğimizde ağlayarak bu maddeleri dışarıya atıyoruz. Vücudumuz bu maddelerden temizlendiğinde daha neşeli oluyoruz. Diğer bazı araştırmacılarsa, bu düşünceye katılmadıklarını söylüyorlar. Onlar da bir grup gönüllüye film izlettirerek, daha sonra izleyicilere kendilerini nasıl hissettiklerini soruyorlar. Karamsar kişilerin, neşeli kişilere oranla daha kolay ve daha çok ağladıklarını saptıyorlar. Buna göre her insanın ağlama eşiğinin farklı olduğunu belirtiyor ve gerçek üzüntünün ağlamaya neden olabileceğini söylüyorlar. Hollandalı psikolog Ad Vingerhoets bu görüşün de doğru olabileceğini söylemekle birlikte kendi görüşünü şöyle özetliyor: "Diğer insanların bizlere acımalarını sağlamak için ağlıyoruz. Bu şekilde onların bizimle ilgilenmelerini sağlayarak, yaşantımızı daha kolay hale getiriyoruz."
    Farklı kültürlerde ağlamak...
    Değişik kültürlerde ağlamak farklı anlamlar taşır. Örneğin, Nijerya'da bir bebek ağlarsa, anne babası tarafından ya tokatlanır ya da çimdiklenir. Bu şekilde çocukların ağlama huyundan vazgeçirildiği düşüncesi vardır. Avrupa'da ve ABD'de erkekler kolay ağlayamazlar. Bazı kültürlerde, belirli durumlarda ağlamak bir çeşit kural gereğidir. Özellikle de cenaze törenleri sırasında. Hatta Senegal'de görevleri sadece ağlamak olan özel yas kadınları vardır. Onlar, ölen kişilerin ardından 8 gün boyunca ağlarlar.
    Sizce hayvanlar üzüntülü ya da sevinçli oldukları zaman mı ağlarlar?
    Araştırmacılar henüz bunu bilmiyorlar. Fil bakıcıları, fillerin üzgün olduklarında ağladıklarını ileri sürüyorlar. Fakat bunu sınamak çok güç. Bu düşüncenin sadece filler için geçerli olduğunu söylemek de zor. Bazı hayvanların da üzgün olmadıkları halde ağladıklarını biliyoruz. Örneğin, timsahlar yemek yerken gözyaşı dökerler. Çenelerini açtıklarında gözyaşı bezlerine baskı oluşur ve çiğneme sırasında bu fazla salgı dışarıya taşarak, timsahta üzgün olmadığı halde ağlıyormuş gibi bir görüntü oluşturur.
    Gözyaşlarının fazla üretilmesi veya hiç üretilmemesi...
    Gözyaşlarının fazla üretilmesinden veya hiç üretilmemesinden kaynaklanan hastalıklar vardır. Bazen insanların gözlerinden sürekli yaş akar. Bunun nedeni, doğuştan ya da hastalıklar sonucu gözyaşı kanalının tıkanarak üretilen sıvının burun boşluğuna aktarılamamasıdır. Bu durum ilaçlarla tedavi edilemez; tek çözüm, cerrahi yoldan kanalların açılmasıdır. Gözyaşı bezlerinin yeterli derecede gözyaşı üretemediği durumlarda da kuru göz hastalığı oluşur. Bu durumda göz küresi yüzeyi yeterince yıkanamadığı için gözde sürekli batma hissi oluşur. Genelde tedavisi mümkün değildir, sadece gözü rahatlatmak için gözyaşı damlaları kullanılır
#24.12.2007 18:50 0 0 0
  • insanın sahip olduğu en değerli tanelerdir.azı kadar çoguda zararlı.
#25.12.2007 08:11 0 0 0
  • ağlamak..insanlara ağlama derken bir kez daha düşünmek gerek..
#25.12.2007 08:20 0 0 0
  • rahatlamaktır ağlamak bana göre sıkıntının derdin hafiflemesi
    insanoğlunun en doğal hakkı olduğunu düşünüyorum ben
#25.12.2007 08:48 0 0 0
  • @SU-PERISI adlı üyeden alıntı:
    insanın sahip olduğu en değerli tanelerdir.azı kadar çoguda zararlı.
    Orijinali Göster...


    katılıyorum sana su-perisi
#25.12.2007 19:06 0 0 0
  • Belkide bizi hayavanlardan ayıran
    en öenmli özelliklerimizden biri ağlamak
    hissetme sözlerin yetmediği yerlerde ..
    gözyaşlarıyla anlatmak halimizi ..

#25.12.2007 19:21 0 0 0
  • Hayvanlar da insanlar gibi ağlar.Hep onların duygusuz olduğunu düşünürüz ama öyle değil.Hayvanın ağlayabildiğine şahit oldum ben.Hatta bazı insanlardan çok daha duydusallar diye düşünüyorum.Gözyaşı sadece hüzün değildir.Bazen taşan coşkudur yanaklarımızdan süzülen...Ağlamaktan korkmamak lazım.Ağlayamanlar düşünsün...Harika yazı için teşekkürler :)
#26.12.2007 13:13 0 0 0