Sıkı bir Pink Floyd ve Jimmy Hendrix hayranı. Mayasını iyi tutturduğu Adana sahnelerinden sonra şu aralar İstanbul'da. Arada verdiği üç
dakikalık zorunlu ihtiyaç molasını saymazsanız sahnedeki dört saatlik performansı akıllara zarar. Gözlerini kapatıp şarkı söylerken ve dizlerinin üzerindeki gitarıyla yaptığı hareketlere baktığınızda, anlıyorsunuz ki, o aslında size değil, sadece kendisine şarkı söylüyor.
Boyu sahneye ancak yetiştiği dönemde, sahnenin dibine dikilip, saatlerce olanı biteni izlerdi. Elinde gitarı yoktu ama sanki gitar varmış gibi hareketler yapardı. Birgün elinde tahta bir gitarla çıkageldi. Sahnede onu izleyen o zamanın ünlü piyanisti onun için daha sonraları şöyle diyecekti; Bizi sürekli izlerdi. Birgün tahta bir gitarla geldi. Gitarı eline aldı ve çalmaya başladı. Ama ne kabiliyetmiş. Türkiye onun kıymetini bir türlü bilemedi.
İlk sahne deneyimlerini, onların konservatuvarı sayılan düğün salonlarında, sonra da Ajda Pekkanlı, İbrahim Tatlısesli Adana pavyonlarında yaptı. Düğün salonlarında 17 yaşındayken şarkı söylerken İstanbul'dan gelen bir şarkıcının, sen bu yetenekle İstanbul'a layıksın gazıyla kendini İstanbul'da buldu. Beyoğlu'nun ünlü Büyükparmakkapı Sokağı'na adımını attığında beş yıl sürecek İstanbul macerası da başlamış oldu. Askerliği geldiğinde, torpili gitarı oldu ve Adana Orduevi'nde askerlik yapmaya başladı, ününü bütün Adana'ya duyurdu. O sıralar turne için Adana'da bulunan Seda Sayan, Kurtuluş'u izlediğinde İstanbul'da Emre Plakçılık'ın sahibi Hüseyin Emre'ye, Adana'da bir çocuk var. Mutlaka kapmalısın onu demişti. Yıl 1984'tü ve Kurtuluş, 500 bin satan bir albüm yaptı.
Bu albümden sonra Kurtuluş'un ikinci İstanbul macerası başladı. O yıllarda taverna müzikleri revaçtaydı ve gece kulüplerinde çalması için teklifler geliyordu. Kabul etti ama kendin pişir, kendin ye müziği yerine Pink Floyd, Clif Richard çaldı. O zamanın gözde kulübü Domani'de dört yıl çalıştı. Ama Adana'dan gelen bir haber onun ikinci İstanbul macerasının da sonu oldu. İncirlik Üssünden havalanan uçaklar Irak'ı vurmuş ve Körfez Savaşı başlamıştı. Bavullar toplandı, Adana'ya dönüldü. Gitar sololarıyla Adana İncirlik Üssü'nde görevli Amerikalılar'ı dumura uğratması hálá konuşuluyor. Bir vakitler sadece tek konser için gittiği İncirlik Üssü'ndeki askerlerden o kadar talep gelmiş ki, her hafta üssün gediklisi olmuş.
Kurtuluş şimdi Allahın hakkı üçtür diyerek tekrar İstanbul'a döndü. Şu sıralar Moğolların sahibi olduğu Jazz Stop ile Yess ve Nispet kulüplerinde çalıyor. Müzisyen arkadaşı Aykut Gürel onun için; İnsana ağırlık vermeyen, tertemiz bir adamdır. Sezen Aksu, Keskin Bıçak şarkısını başkalarına verebilecekken ilk Kurtuluş'a vermiştir. Çok yenetekli, ihtirastan hırstan uzak, gitarını muhteşem çalan, en iyi erkek şarkıcılardan biridir. Stüdyoya girer şarkıyı bir kere okur ve çıkar. Herşeyi hakediyor diyor.
ŞİZOFREN BİR REPERTUVAR
Gurbette sevgilim aklıma düştün diye terennüm ederken, dinleyenleri rahatsız etmeden nasıl birden blues çalıyor akıl erdirmek mümkün değil. Şizofren bir repertuarı var. Kurtuluşça diyor buna kendisi. Moğolların davulcusu Engin Yörükoğlu, Kurtuluş'un gitarıyla söylediği, Münir Nurettin'in Beni kör kuyularda merdivensiz bıraktın. Denizler ortasında bak yelkensiz bıraktın şarkısını dinlerken kulağıma eğilip, bak gitarla nasıl ud çalınır, gör diyor
Gerçekten inanılmaz bir adam canlı dinlemeniz lazım...........
Kurtuluş şu anda Mersin sultaşa oteli alem barda sahne alıyor.
Bide bu resim genç hali ama şimdi sadeced saçları beyaz
son çalışması "aynı mahallenin çocukları "