Inaniyorumki bas örtü yasagi bir cok insani üzdü ve daha halende üzüyor... Böyle bir yasak yüzünden bir cok arkadasimiz TRden Avusturyaya geliyor ve burda okullarina devam etmek istiyorlar... Avusturya kanunlari degistirip bu insanlarin hayatini zorlastiriyor... Bir korkum var, oda yakinda burdada öyle bir yasagin cikmasi...
Bir cok insandan duydum böyle birseyin olabilecegi!Almanyaya gelmis yakinda Avusturyayada gelecekmis diyorlar! InsaAllah böyle birsey olmaz!!!
InsaAllah hepimizin dualariyla böyle bir zorluklada basa cikariz...
Allah herkese sabir versin ve herkesin yar ve yardimcisi olsun...
kesinlikle katılıyorum çok güzel bir söz bunun için hem sana hemde m. akif ersoya teşekkür ederim allah sonumuzu hayırlıetsin.. güzelim ülkemizde islama karşı açılan bu savaş neden... neden sadece islam... örf adet ve inançlarımızdan neden ödün veriyoruz... insanların eğitim hakları başörtüsü adı altında ellerinden alınması nekadar doğru!!!.. başörtüsü madem dini bir simgeymiş öyleyse boğazına haç işareti takan birisini bir dini simge taşımıyor mu??? Allah bu insanları islah etsin daha ne diyebilirim ki!!!
Hakk yol uzere olmak herzaman her devırde zordur zor olacakta..
Allah bızlere bu uğraşta kolaylık saglasın yar ve yardımcı olsun...Bir grup azınlık ıstedı dıye bolesıne rezıl bır karar bu ulkede ve dıger ulkelerde olacak herzaman.Mü'mini eresinden yaralarsak kafidir hesabından gidilecek ama unutmasınlarkı kardeslerimiz her turlu rezilliğin ustesınden Allah c.c. sayesınde sıyrılacaktır.
selam arkadaslar oncelikle sunu belirtmek gerek birseyi yapmak icin yapmak o seye zarar verir.Basörtüsünü inanci icin takmalı insan,malesefki suan tr de ve avrupada basortusu takmak icin takan cok insan var ve bu kişiler gercekten inancini yasayanlara zarar veriyor.Basına ortuyu takıp diğer uzuvlarını sergilemek inanc degil.Allah hepimizi ıslah eylesin.
başörtümüzün siyasi bir sembol değil Allah ın emri olduğunu anlayacakları güne kadar yasaklara karşı direnmeye devam edeceğiz.inşallah o gün çok uzakta değildir.Allah yardımcımız olsun.
Bütün delillerin her zaman aleyhinde olduğunu biliyor ve eğiyor başını. Hakkında okunan bütün iddianamelerin hazin celselerinde bir gelincik çiçeği teslimiyetiyle bükük boynu ve nemli gözü. Gökkubbenin altındaki en muhteşem meta' görülmesinin ardındaki sır da bu zaten...
Bütün zamanlar içerisinde ve bütün coğrafyalarda, iradesi hiç kendi eline verilmeyen, verilmek istenmeyendir o... Tarih koridorlarında onu alan da, satan da hep başkasıdır ve asla kimsecikler onun da bir onuru olduğunu kabul etmek istemezler...
Nicole yahut Janette... İster Fransız, ister Alman... Diana veya Teressa... Ha Norveç'te, ha Belçika'da... Avrupa'nın her yanında başörtüsünü tartışan insanlar, isimlerini taşıdıkları ulu kadınların tarih içindeki rolleriyle örtülerini birlikte göz önüne getirselerdi acaba başörtüsünü sorgulamak isterler miydi?!.. Acaba belli ideolojiler ve siyasî çıkarlar adına, gereksiz paranoyalar ve tarihle inatlaşma adına, tıpkı ortaçağlarda esir alır satar tüccarlar gibi, efendilerin(!) kadınlar yerine karar vermesini tercih ederler miydi, ve eğer öyle ise, Azize Beatrice'in, yahut Jean D'arc'ın onuru çiğnenmiş olmaz mıydı?!.. Adı Eva olmuş ya ki Havva; Mary veya Meryem, Sarah veya Sara ne fark eder?!.. Hatice, Ayşe, Fatma veya Emine de olsa hatta!.. Kadınlık bir erdem iken, isimler etiketten öte nedir ki!..
Galiba gözlerimizi yıkamalı, önce kadını bir isim olarak görmekten kendimizi kurtarmalıyız. O zaman, vaktiyle şerefin doğduğu kutsal düşüncelerden ululuğun hilali de yükselmeye başlar belki. Belki de kadının onurunu teslim etmek, kültürler arası yakınlık ve dostluğu getirir kendiliğinden. Keyfiliklerle çatışmak yerine toleransla zenginleştirilmiş sevgiler kuşatır insanlık adamızı.
Bir kadın, yalnızca kadınca var olmak ve yalnızca başını örtmek istediği için başörtüsü kullanmak isterse bu tercihi yüzünden kim onu kınayabilir ve kim onun vicdanına girip bunu siyasî bir amaçla yaptığını söyleyebilir?!.. Belki de bunu anlamanın tek yolu, kadından o örtüyü satın almaktır. Eğer inancıyla barışık yaşıyorsa ve bu yüzden başını örtmüşse, dünyanın bütün varlığını ayaklarına dökseniz, acaba başındaki örtüyü alabilir misiniz bir kadının?!.. Çünkü ona göre başındaki şey, yalnızca bir bez parçası değil, asaletin rengarenk mücevherlerine, onurun top top incilerine, erdemin sandık sandık hazinelerine bedel bir şeydir. Başörtüsünü bedeninden bir uzuv gibi görmeye başlayan bir kadın, siz sanır mısınız ki dünyanın sonuna ve zamanın bitişine dek onun kendisinden koparılıp alınmasına razı olacaktır!?. Kadına çok ama çok uzun mücadelelerden sonra kadın kimliğini teslim eden köhne dünya, ona ancak iradesini iade ettiği zaman modernleşmiş olacaktır. Ta ki kötü niyetli siyasetçiler, karanlık hedefleri gözleyen sahtekarlar elinde köleler gibi alınıp satılmasınlar!..
Kimse itiraf etmek istemese de, maalesef Türkiye'mizde yüz binlerce genç kızımız, yıllardır küskün, kırgın, ezik ve çizilmiş bir yürekle yaşamakta. Ve o yüreklerde hep yeşeren ama bir türlü büyüyemeyen umutlar var; siyasilerin icraatlarına vabeste umutlar!..
Ve şimdi Avrupa parlamentoları başörtüsünün ilk ve orta dereceli okullarda yasaklanmasını tartışıyor. Yasaklanmasını isteyenler, öğrencilerin yaş ortalamaları nedeniyle dinî telkinlere açık olduklarını, köktendincilerin bunu istismar edebileceklerini düşünüyorlar. Yasağa karşı olanlar ise özgürlük yanlısı söylemleri dile getiriyor ve insanların istedikleri biçimde yaşayabileceklerini vurguluyorlar. Her iki taraf da, üniversitelerde başörtüsünü yasaklamayı bilime karşı işlenmiş bir cinayet ve yobazlık olarak düşünüyor, reşit olduktan sonra da bu konuda herhangi bir baskının asla kabul edilemeyeceğini, bunun kadınlık onuruna halel getireceğini dile getiriyorlar. Öte yandan Arap dünyasının önde gelenleri bu konularda demeçler veriyor, belki de tesettürün ne olduğunu anlatmaya çalışıyor, hatta bazan kavak da deviriyorlar. Tartışmalar böylece sürüp giderken Almanya'da, belki de bu konuda tarihin ileride başlık yapacağı en doğru söz telaffuz edildi. Onurlu bir ağızdan çıkmış onurlu bir sözdü bu ve sahibi Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau idi... Welt am Sonntag (WamS) gazetesine verdiği mülakatta başörtüsü yasağının kadın onurunu çiğnemek anlamına geleceğini ve buna müsaade etmemek gerektiğini açıkça ifade ediyordu. Sanırız Sayın Rau yalnızca bu sözüyle bile, sancılı bir büyüme sürecinden geçmekte olan AB'nin yolundaki taşları temizlemiş olmaktadır.
* * *
Şüphesiz, sözlerin en güzeli, kalplerin menfaatine olandır. Kadına yalnızca bedensel değil, düşünsel ve duygusal özgürlüğünü de vermek anlamına alınabilecek bu sözler, başörtüsü konusunda modern dünyanın duyduğu ve duyabileceği en ibretlik sözlerdir, ve yazık ki bizim ağızlarımızdan çık(a)mamıştır.
Selam ve övgü kuşlarımı senin yıldızlı gecelerine uçurdum ey doğru sözlü adam, iyi dilek ve dua kanatlarımı bu gece senden yana çırptım...
Ve sen, ey bütün gönüllerden sürgün başörtüsü!.. Ne deyim; baş üzre yerin var
(iskender pala'nın yazısından alıntı) Selametle.
Gece ne kadar karanlık olursa yıldızları da o kadar parlak olur. Bu yıldızlar şartlar ne kadar ağır olursa olsun aydınlık saçmaya devam edeceklerdir. Selametle.
BU BAŞORTÜ MESELESİNİ O KADAR BÜYÜTTÜLERKİ.MİLLET ÇIPLAK GEZİYOR TELEVİZYONLAR HER TÜRLÜ SAÇMA SAPAN PROĞRAM YAPIYOR.AMA NEDENSE ÜLEKEMİZDE DÜNYA PROMLEM VARKEN DÖNÜYORLAR DOLAŞIYORLAR BAŞÖRTÜYE TAKIYORLAR.BİR GÜN HERKES DOĞRU BULACAK AMA OGÜN ONLAR İÇİN ÇOK GEÇ OLACAK ALLAH BİZLERİ DOĞRU YOLDAN AYIRMASIN.
Allah razı olsun arkadaşım. bu mesele, bu zulüm hiç bıkmadan dillendirilmeli. şuna inanıyorum ki; her dönemde firavunlar olacak ama, her firavunu boğacak bir deniz de her zaman olacak inşallah