Evlerin şimdiki kabesi TV

Son güncelleme: 07.12.2008 11:44
  • Bizim kültürümüzde kıble büyük yer tutar. Kıble yön ve yöneliş, cihet demektir. Mü'minin kıblesi Beytullah'tır. Kıble bizim hayatımıza işlemişti. Evler inşa edilirken, kıble temel alınarak inşa edilirdi. Mutlaka kıble göz önünde bulundurulur ve evin şekli şemaili kıbleye göre ayarlanırdı. Dikkat edin, Anadolu'muzdaki birçok yerleşim yeri adeta namazda safa durmuş gibi kıble cihetine doğru sıralanmıştır. Yani bizim şehir kültürümüzün ruhunda cami vardır ve bu camilerin yönü de kıbledir.

    Evler kıbleye doğru inşa edilir de, evlerin içi kıbleye göre tasarlanmaz mı? Her şeyiyle evler adeta ''namazdaymış'' gibi kıbleye yönlendirilirdi. Mesela ''Sedirler ne tarafa konulacak?'' Öyle konulmalı ki, oturanın sırtı asla kıbleye karşı gelmemeliydi. Onun için koltuklar kanepeler hep kıbleye göre ayarlanır. Ev içerisinde sadece insanların yüzü ve yönü değil; eşyaların da yüzü ve yönü kıbleye çevrilirdi. Evlerin içerisi sürekli ibadete hazır tutulur ve her an mescid olarak kullanılmaya hazır düşünülürdü.

    Eskiden mi demem gerekiyor, bilmem ama büyüklerimiz ev içerisinde oturunca mutlaka kıbleye karşı oturur, asla kıbleye karşı ayak uzatmaz, kıbleye büyük bir tazim ve hürmet gösterirlerdi. Kıbleye karşı tükürmezler, abdest ihtiyacını giderirken asla öyle bir saygısızlık yapmazlar, yapanlara da pek iyi gözle bakmazlardı. Yatıp uyuyacakları zaman yüzleri veya baş tarafları kıbleye gelecek şekilde yatar uyurlardı. Namazda yönelip ibadet ettikleri Beytullah'a asla namaz dışında saygısızlık yapmazlar, hürmette kusur etmezlerdi. Kâbe sevgisi, kıble sevgisi onların tavır ve davranışlarında görülürdü.

    Kıble, mü'minin hayat yönüdür. Yapıp ettiklerini kıble eksenli yapar. Düşündüklerini kıble eksenli düşünür. Mü'minin gönlü de, yüzü de kıbleye dönüktür. Kıble, mü'minin doğumundan ölümüne yüzünü döndüğü ve yüzüyle birlikte kişiliğini şekillendirdiği, oradan aldığı ruhla bir şeyler yapabildiği feyz kaynağıdır.

    Ne olduysa ''evlerin yeni kâbesi'' çıktıktan sonra oldu. Eskiden gördüğümüz birçok şey değişti. Artık evlerin iç tasarımı ''yeni kâbeye'' göre yapılıyor. Beytullah arka planda kaldı. Koltuk ve kanepeler ona göre ayarlandığından, oturmalar da ona göre şekil alıyor. Kimsenin aklına artık, ''Sırtım kıbleye geldi, böyle oturmamalıyım.'' gibi düşünceler gelmiyor. Yüzler ''yeni kıbleye'' dönüyor. Sırtlar ise Beytullah'a.. Çocuklar bu ''yeni kıbleye'' göre yetiştiriliyor, eğitiliyor. Yatana kadar, huzuruna ailecek yüz dönülüyor. Örnek şahsiyetler oradan alınıyor. Yavrularımız oradan şekilleniyor. Günlük hayatta konuştuğumuz birçok şey oradan dile getiriliyor. Evlerde, ''Kumandaya sen hâkim olacaksın, ben hâkim olacağım.'' tartışmaları yapılıyor. ''Hocam, babam ona bakarken yanında konuşamıyoruz, geliyor yorgun yorgun onun başında kalıyor, sonra uyuyup gidiyor.'' diyor öğrencilerimiz. Bu kıble aile ortamını bombardıman etti. Anne ve babaları çocuklarından kopardı. Evlerdeki ''sohbet ortamını'' yok etti. Artık çocuklarımıza bizler değil, ''yeni kâbe''dekiler sohbet yapıyor. Onların tekeline terk ettik geleceğimizi.. Onlar evlerin başkösesinde kıble yerinde sohbet makamındalar.

    Evlerimizde artık Kur'an, hadis sohbetleri yok. Büyüklerin küçüklere anlattıkları öğüt, verdikleri o güzel sohbet ortamları yok. Hasbihal etmek, dertleşmek yok. Hayat damarlarımızı kurutuyor bu nesne bizim.

    Evet, anladınız bahsettiğim ''yeni kâbe''yi. Bu yeni kâbe, elbette ki televizyon. Zararları saymakla bitmeyen televizyon... Kontrol edemediğimiz ve bizi kontrol eden televizyon.

    Peki, sorum şu: Sizin evin kıblesi, kâbesi neresi?
    Şimdi bunları yazarken hemen televizyona karşı olup olmama gibi bir şey sorulabilir. Teknolojiye karşı çıkmak akıl kârı değil. Lakin önemli olan, teknolojiyi hayra veya şerre vasıta yapmaktır..Teknolojinin, bugün hayatı kolaylaştırmak adına ürettiği her ürün dahildir buna.. Eğer ki o bizim hayatımıza hükmediyorsa, hayatımızı o şekillendiriyorsa, şerre kaydırıp insanlarla iletişimimizi, EN ÖNEMLİSİ, RABBİMİZLE İLETİŞİMİMİZİ hançerliyorsa burada ters giden bir şeyler var demektir.. Televizyon bıçak gibi bir alettir. Nasıl kullanıldığına bakmamız lazım. Bıçakla ister ekmek keseriz ister kötü şeyler yaparız. Maalesef bu televizyon bıçağı bizim birçok değerimizi kesiyor. Onun yüzünden veya içindekilerin yüzünden birçoklarımız Allah'ın farz kıldığı namazı bile aksatıyoruz. Bunun acı sonuçları olarak günümüz gençliğine, günümüz aile anlayışına ve insanlar arasındaki iletişim kopukluğuna bakmamız yeterli olacaktır.. Tabi bir de, Allah c.c'nin her anından bizi hesaba çekeceği kıymetli bir nimet olan zamanı, ne ile, ne yolda harcadığımıza.. Allah c.c'nin, kullarına bir nevi ''hayat programı olarak indirdiği'' Kur'an'ın programını bırakıp, zehirli mihrakların bizlere reva gördüğü programı, nasıl hayat standardımız ve programımız yaptığımıza da bakmayı unutmayalım..
    Sizin evin kıblesi neresi??
#05.12.2008 00:07 0 0 0
  • Böyle bir konuyu paylaştıgın için teşekkürler
#05.12.2008 00:26 0 0 0
  • ben teşekkür ederim bilgeeeee sagolun
#05.12.2008 00:30 0 0 0
  • Bir komşumuz vardı,bir müddet televizyon almadı günah diye,hani adam haksız da değildi yani.Öyle proğramlar var ki,söylemeye gerek yok,sizler de biliyorsunuz.
#07.12.2008 07:46 0 0 0
  • Malesef doğru m.kutsi çil programların durumu malum
#07.12.2008 11:44 0 0 0