Dinimiz de yılbaşını kutlamak var mıdır?Kültürümüze uygun mu?...

Son güncelleme: 19.01.2009 15:03

  • Soru
    Yılbaşı size neyi ifade etmektedir, İslamdaki yeri nedir; kültürümüzdeki yeri nedir? Yılbaşı münasebetiyle dindar oyuncak ve aksesuarcıların, "biz satmasak başkaları satıyor" düşüncesiyle Noel Baba oyuncakları, parti şapkaları, çam ağaçları satmaları caiz midir? Buradan elde edilen para helal midir?

    Cevabımız

    Değerli Kardeşimiz;

    Konuya birkaç yönden cevap vermek daha uygun olacaktır:

    Cevap 1:

    Bu konuyu iyi kavrayabilmek için önce şu ayet ve hadisleri göz önüne getirmek gerekir

    1. "Iyilik ve takva konusunda yardımlaşın, günah ve haddi aşmada yardımlaşmayın ve Allah`tan korkup sakının..." (Mâide, 5/2. )

    2. "Zulum yapanlara en ufak meyil göstermeyin, yoksa size ateş dokunur. Sizin Allah`tan başka velileriniz de yoktur, sonra yardım da göremezsiniz. (Hûd, ll/113.)

    3. "O (Allah) size Kitapta : "Allah`ın ayetlerine küfredildiğini ve onlarla alay edildiğini işittiğinizde, onlar bir başka söze geçip dalıncaya dek onlarla oturmayın, yoksa siz de onlar gibi olursunuz" diye indirdi. Doğrusu Allah münafıkların da, kâfirlerin de tümünü cehennemde toplayacaktır". (Nisâ, 4/140)

    Konuyu başkalarına benzeme noktasından ele alan hadis-i şerifler vardır. Bunlardan biri şudur:

    "Kim herhangi bir gruba benzeşirse o da onlardandır." (Ebu Davûd, Libas 4) Özellikle bu hadis-i şerif çok önemli psiko-sosyal gerçeklere işaret eder. Şekli benzeşmenin sonuçta itikadı benzeşmeye götüreceğini anlatır.

    Ibn Haldun da konuyla ilgili olarak önemli tarihi gerçeklere parmak başar. Mağlupların galipleri taklit etme psikolojisi yaşadıklarını anlatır. (Ibn Haldun, Mukaddime (trc.) I/374-75.)

    Cevap 2:

    İslâm Dini yepyeni bir nizamla ortaya çıkmış, önceki dinlerin hükümlerini bütünüyle yürürlükten kaldırmıştır. Bu dinin gecesi de gündüzü kadar aydınlıktır. Müslüman anasından metbu' olarak doğar, tabi' olarak değil. Yani o ilmiyle, irfanıyla, yüksek ahlâkiyle ve dindarlığı ile herkese örnek olur, herkes ona uymaya özenir. O ise kimselere özenmez. Çünkü dini ona yeterince malzeme sunmuş, ihtiyacını karşılamıştır. Tabii bu tabiiyet ve matbuiyet ilim ve teknikte, sanatta değildir. Çünkü ilim ve teknik müslümanın yitik malıdır, onu nerede, kimin yanında bulursa almaya daha haklıdır. O halde tabiiyet ve matbuiyet ahlâk, din, adalet ve hakseverliktedir.

    O halde diğer dinlerin kutsal saydığı günleri kutlamak, onların âdetlerine uymak, büyük günahlardandır.

    Buna birkaç misal verelim :

    a) Batı ülkelerinde olduğu gibi, yabancı kadın ve erkeklerin bir arada toplanıp dans etmeleri, çeşitli oyunlar tertiplemeleri İslâm'a göre büyük günahlardandır. Bir müslümanın onlara özenerek bu gibi şeyleri helâl kabul etmemek şartıyla yaparsa büyük günah işlemiş olur. Helal sayacak olursa, küfre girer.

    b) Güzellik yarışmaları, bilindiği gibi daha çok gayr-i müslim ülkelerde yapılır. Bundan amaç, şehvetperestlere kadın vücuduyla ziyafetler çekmektedir. Aynı zamanda genç kızları bu gibi ahlâksızlıklara özendirmek suretiyle onları baştan çıkarmaya yöneliktir. Tabii Kur'ân'a ve Sünnete göre, bir müslüman kadının bu tür müsabakalara katılması, soyunup etini teşhir etmesi büyük bir günah ve ağır bir suçtur. Çünkü ahlâkı ifsad etmekte, kadının annelik vakarını düşürmekte, onu bayağı bir eşya gibi müzayedeye çıkarmaktır.

    Bu tür müsabakaların mubah olduğunu iddia eden kimse dinden çıkar. Tevbe ve istiğfar etmesi gerekir. Aksi halde cenaze namazı kılınmaz.

    c) Noel Yortusunu Hıristiyan alemiyle birlikte kutlamak da büyük günahlardan biridir. Hattâ buna özenerek İslâm'da böyle güzel âdetler olmadığını söyler, Hıristiyanları takdir ederse, İslâm Dininden çıkar

    Yılbaşında tebrikleşmek de İslâmî sünnetlerden değil, Hıristiyanlara mahsus bir âdettir, Bundan da Müslümanların kaçınması gerekir. Kendi millî ve dinî günlerimizde tebrikleşmemizde ise sayısız yararlar vardır. Her şeyden önce dinî ve millî âdetlerimizi yaşatmış, çocuklarımıza güzel örnekler vermiş oluruz. (Bkz. Celal Yıldırım, İslam Fıkhı)

    Cevap 3:

    1- Noel Baba, Yılbaşı, Christmas bayramı gibi başka dinlerin alameti, sembolü olan günlere, o günü tazîm ve kutlama maksadıyla katılmak, aynı maksatla o günlerde tebrikleşmek ve hediyeleşmek, yine aynı maksatla hindi vb. almak, yemek, ziyafet çekmek, aynı maksatla bu tür kutlamalara katılmak, o günlerde bayram niyetiyle çocuklara elbise almak ve pişirdikleri yemekleri pişirmek caiz değildir.

    2- Böyle zamanlarda, böyle zamanlara has hindi vb. şeyleri sırf gıdalaşmak için almak, ucuz postane hizmetinden yararlanmak için tebrikleşmek haram değilse de, onlara benzeme, onların uygulamalarını yaygınlaştırma ve meşru gösterme anlamı taşıdığından tehlikeli ve mahzurludur. Müslümanların, hangi maksatla olursa olsun, o günlere mahsus bir şey yapmamaları gerekir.

    3- Hindi gibi sırf o günlere mahsus şeyleri, o günlerde satmak, fasıklara "günahta yardım" anlamı taşıdığından, haram ya da tahrimen mekruhtur. Ancak alacağı para haram değildir. Haram ve günah olan o işi yapmasıdır. Bu hindilerin besmele ile kesilmiş olması halinde böyledir. Besmele ile kesilmemişse "meyte" olacaklarından satılmaları hiç bir surette caiz olmaz.

    4- Yılbaşı kutlamaları için matbaa sahiplerinin davetiye, afiş, kart vb. şeyleri basmaları da aynıdır. Yani bunlar sırf yılbaşına özel olarak kullanılacaklarsa yapılıp satılmaları aynı derecede mahzurludur: Eşantiyon eşya için de aynı şey söylenir. Ancak satıcılar bizzat yılbaşını kutlamış gibi günah almazlar. Çünkü, satılan şeylerin kötü amaçla kullanılması haramdır. Halbuki süs eşyaları satmak esasen haram olan bir iş değildir. Bu açıdan satıcıların sattığı süs eşyaları bizzat haram değildir. Bunu bir dükkanı içki imalatçısına vermeye benzetebiliriz. İmamı Azama göre içki satışı yapacak birisine binayı kiraya vermek haram değildir. Bu noktadan yapılan satışın kendisi haram değildir. Bunu yanlış yerde kullanacak olanların yaptıkları haramdır.

    Bununla beraber, bir şeyin haram olmaması hiçbir sorumluluğunun olmadığı anlamına gelmez. Böyle bir konuda yardımcı olmak, en azından mekruhtur. Mekruh ise harama yakın derecede kişiyi sorumlu eden demektir. Bu nedenle bir mecburiyet yoksa bu işin yapılmasını tavsiye etmeyiz.

    Müslümanlar bu yılbaşını takvim başlangıcı yaparlarsa, yılbaşı gecesinde yapılan âyin veya eğlencelere iştirak ederlerse ne olur?

    Yılbaşı dolayısıyla yapılan dinî âyine katılan (Hristiyanlarla beraber bu toplu ibâdeti yapan) müslümanlar en azından haram (büyük günah) işlemiş olurlar.

    Dinî âyîne katılmadan yılbaşı dolayısıyla toplantı ve eğlence yapan müslümanlar, bu eğlencelerde ayrıca hiçbir haram işlemeseler dahi, kökeni dinî (İslâm'dan başka ve ona göre bugün mûteber olmayan bir dîne dayalı) olan bir faâliyete katıldıkları ve başka dinden olanlara -dinle ilgili bir konuda- benzer hale geldikleri için günah işlemiş olurlar. Yukarıda kaynağını verdiğimiz, "Bir din ve kültür topluluğuna kendini benzetenler onlardan sayılır" meâlindeki hadîs bu davranışı yasaklamaktadır.

    Yılbaşı, takvim, tarih, tatil, eğlence, şenlik ve bunlarla ilgili âdetler bir milletin kültürüdür. Kültür din ve ideolojinin bedenlenmesi, ete kemiğe bürünmesidir. Bu ikisini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Eğer birileri din ile kültürü birbirinden ayırmaya, aralarındaki bağı koparmaya kalkışırsa -zor olmakla beraber bunu yapabilirse- kültür ile beraber dîni de değiştirme yoluna girmiş olur. Bedenini parça parça kaybeden din gider (milletin hayatından çıkar) onun yerine yeni kültürün dîni veya dinsizliği gelir. Kültür ile din arasında böyle bir bağ bulunduğuna göre; kültürün değişmesi dîni yakından ilgilendirir. İslâm'ın beş temel amacından biri dîni (müslümanların hayatında İslâm'ı) korumaktır. İslâm'ın korunmasını olumsuz etkileyen bir davranış, bir kültür değişimi, bir kültür taklidi haramdır, bazan bununla da kalmaz dinden çıkma sonucunu doğurur.

    Sevgili Peygamberimiz (s.a.v.) Medine'ye göçünce, burada öteden beri iki bayramın bulunduğunu ve bu bayramlarda kutlama yapıldığını öğrendi. Bayramlar, dînin etkilenmesi bakımından önemli kültür unsurları olduğu için bunları değiştirdi ve yerlerine Ramazan ile Kurban bayramlarını tebliğ etti. Daha pek çok hadîste, başka dinlerle ilişkisi veya sembolik değeri/fonksiyonu bulunan âdet ve uygulamaları müslümanlara yasakladı.

    Yılbaşında Müslüman olmanın gereği nedir?

    Hepimiz Müslümanız elhamdülillâh. Ama hepimiz Müslümanlığımızın icabını yaşamıyoruz maalesef...

    Biz, Müslümanlığın icabını yaşama hâline "dindarlık" diyoruz. Kim inandığı gibi yaşıyorsa, ona dindar insan sıfatını takıyor, dindar adam, diye yâd ediyoruz. Bu sıfat onun hakkıdır zaten.

    Siz dindarlığı, zamanın kötülük ve fitnesine karşı giyilen koruyucu bir zırh olarak da kabûl edebilirsiniz.

    Aslında dindarlık, sahibini sadece âhirette Cennet'e koyan bir yaşama tarzı olmakla kalmayıp, dünyada da huzura, saadete sevkeden bir yaşama tarzıdır.

    Nitekim İsa Peygamber'in doğumu ile Hazret-i Muhammed'in hicretine başlangıç olan yılbaşlarında dindar olanla olmayanın yaşayışını ibretle seyrediyorsunuz.

    Dindar olanlar, yılbaşı gecelerinde düşünüyorken, şuur altında bile olsa diyorlar ki:

    — Yılbaşı gecesinin mânası, sayılı ömür senelerinin birinin daha bitmesi, ölüm denen kesin âkıbete biraz daha yaklaşılması, gençlik günlerinin tükenip, ihtiyarlık demlerinin gelmesi.. demektir. Nitekim her yılbaşında siyah saçlara biraz daha aklar düşüyor, akların sayısı da biraz daha çoğalıyor.

    Öyle ise, böyle gecelerde daha çok sefalete, daha çok sefahete düşmek yerine; daha çok âhirete, daha fazla ebedî âleme meyili olmak lâzımdır. Zira bu hızlı gidiş, - ister ikrar et, ister inkâr - kabire, öteki dünyaya doğrudur.

    İşte dindarlık böyle düşündürüp, böyle tedbirli hareket ettirdiği içindir ki, dindar insanın, geçen senelerinden pişmanlığı azdır. Ama kendisini dinî ölçülerle kayıtlı görmeyen başıboş insanlarda ise her yılbaşında böyle bir muhakeme ve düşünceden eser yok. Tam bir şuur ve idrak mahrumiyeti içindeler.. Ölüme bir sene daha yaklaşmanın delilini teşkil eden gecede, hem ahlâkından, hem mâneviyatından, hem de parasından zararlar görmekte, fireler vermekte, pişman olacağı fiilleri çoğaltarak işlemekteler. Birkaç saatlik bu eğlence ve sefahetin arkasından ömür boyu üzüntü ve pişmanlıklar gelmekte...

    Onu böyle ömürboyu pişmanlıklara sevkeden şey, İslâm'ın icabını yaşamayışında, yâni, dindar olamayışındadır.

    Şâyet dinin emirlerine sadık kalacak bir iman kuvveti, dindarlık emâresi kazanabilse, her yılbaşı, tam aksini düşünmesine, kendisine çekidüzen verip iman ve ahlâk bakımından yükselmesine sebep olacak, geçmişinden pişmanlık duyan bir sefahet ve sefalete düşmeyecek...

    Demek ki, yılbaşı gecelerinde kimilerini o hâle düşürüp, kimilerini de bu duruma çıkaran şey, dindar olup olmamaktan başka birşey değildir.

    Anlaşılan, şahsı düşündürüp, mes'ud ve bahtiyar kılan şeyin dindarlık olduğu kesindir.

    Ferdi muhakemesizleştirip sefalete itenin de dinde lâubalilik olduğu bir vakıadır.

    Demek imtihan dünyasıdır bu. Her ikisine de yol açık. İsteyen oraya, dileyen de buraya yönelir. Kimi yılbaşında şuurunu iptal eder. Kimi de ihyâ...

    Biz şükrederiz dindarlığımıza, hamd ederiz bizi böyle düşündürüp, amel ettiren Rabbimize.

    Bizim yılbaşı anlayışımız ne olmalıdır? Ölmeden önce hesaba çekilmek için ne yapmak gerekir?

    Bazıları yılbaşını, 'vur patlasın çal oynasın' düşüncesizliğine dönüştürüyorlar, sanki ömürlerinden bir sene gitmemiş, aksine bir sene kazanmışlar gibi sevinç çığlıkları atarak işi sarhoşlaşmaya kadar götürüyorlar.

    Herhalde kaybettikleri bir yılı düşünmemek için başvuruyorlar böylesine şuur ve muhakeme iptaline...

    Harcanan vakti nakitten de kıymetli gören İslam büyükleri ise böylesine bir şuur iptaline asla rıza göstermiyorlar, aksine kaybettiğimiz yılın sonunda tam bir nefis muhasebesine girmemizi, harcadığımız seneyi nasıl bir yaşantı içinde tükettiğimizin muhasebesini yapmayı ısrarla tavsiye ediyorlar. İsterseniz bir de onları dinleyelim de nasıl bir muhasebe ve muhakeme içinde olmamız gerekiyor, harcadığımız yılın sonunda görelim.

    Hicri 334 senesinde Bağdat'ta vefat etmiş olan büyük mutasavvıf Şibli Hazretleri, Bağdat halkına yaptığı her konuşmasına şu sözlerle başlıyordu:

    - Ömürlerinden bir seneyi daha tüketerek varacakları sona biraz daha yaklaşan ahiret yolcuları! Yaklaştığınız yerde hesaba çekilmeden önce burada kendinizi hesaba çekin!

    Her vaazına bu cümleyle başlayan Şibli Hazretleri'ne bir hürmetkârı, bir gün şöyle bir soru sordu:

    - Hep 'Ahirette hesaba çekilmeden önce kendinizi dünyada hesaba çekin!' buyuruyorsunuz. Dünyada kendimizi hesaba çekerek yaşarsak sanki ahirette hesaba çekilmeyecek miyiz?

    - Evet, dedi, burada hayatını hesaba çekerek yaşayan, orada hesaba çekilmeyebilir. Efendimiz (sas) Hazretleri; "Ahirette hesaba çekilmeden önce dünyada kendinizi hesaba çekin!" buyuruyor, öyle ise burada hayatını hesaba çekerek yaşayan orada hesaba çekilmeyebilir. En azından hesabını kolay verir. Bunun üzerine soru sahibi, kendini burada hesaba çekerek yaşamaya başlar. İbadetlerini eksiksiz yerine getirme gayretine girer. Günahlardan kaçınıp sevaplarını, hayır hasenatlarını çoğaltma titizliğine yönelir. Yani ahirette hesabını veremeyeceği işleri dünyada yapmama kararı alır. Böylece hayatını tam bir şuur içinde hesaba çekerek yaşamaya başlayan genç, bir gece rüyasında hocası Şibli Hazretleri'ni beyaz bir ata binmiş, bulutlara, yukarı uçup gidiyor halde görür. Arkasından seslenir:

    - Hocam bekle ben de geleyim seninle!.. Şibli Hazretleri'nin cevabı kesin: "Ben bu hapishaneden bir kurtuldum, bir daha bekler miyim burada?"

    Bu rüyanın manasını öğrenmek için sabah ilk iş olarak üstadını ziyarete giden talebesi, hocasının kapısında cenaze hazırlığını görünce, onun dünya hapishanesinden gece kurtulup ahiret saraylarına doğru uçtuğunu anlamakta gecikmez. Ama çok üzülür bu ani gidişine de o günün akşamında Rabb'ine dua ve niyazda bulunarak üstadını rüyada görme niyetiyle yatağına uzanır, az sonra kendisini hocasının huzurunda bulur. İlk sorusu, vaazlarında tekrar ettiği cümle olur:

    - Sen dünyada kendini hesaba çekerek yaşardın, orada hesaptan kurtuldun mu, durum nasıl? İmam tebessüm ederek cevap verir. Meleklerin beni hesaba çekmek üzere karşıma geçtikleri sırada Rabb'imden hitap geldi:

    - O kuluma hesap sormayınız. Çünkü o hesabını yaparak yaşadı, buraya temiz bir amel defteriyle geldi!.. Siz onun amel defterine bakın yeter, hesabını göreceksiniz orada... Şibli Hazretleri, talebesine; "Siz de" der, "kendinizi orada hesaba çekerek yaşayın.. Hesabını veremeyeceğiniz işlerle gelmeyin buraya. Size de; 'O kulum hesabını yaparak yaşadı, temiz bir amel defteriyle geldi buraya, defterine bakın yeter', denebilir!.."

    - Ne dersiniz? Biz de harcadığımız sene sonunda, harcayacağımız senenin de başında kendimizi bir hesaba çeksek mi? En azından hesabını veremeyeceğimiz yanlışlarımız olduysa, tövbe, istiğfarla onları terk etme kararı alsak mı? Yapamadığımız ibadetlerimizi, hizmetlerimizi yapma azmine girsek mi? Yılbaşında bari bu muhasebeyi yapsak mı? Yoksa boş mu ver? Ömrümüzden bir sene daha gittiği halde, sanki bir sene daha kazanmış gibi 'vur patlasın çal oynasın' düşüncesizliğine düşenlere biz de katılarak malum tekerlemeyi biz de mi tekrar etsek?

    - Ayağını sıcak tut başını serin, hayatını yaşa düşünme derin!.. Fakat unutmamak gerek ki, hayatını düşünmeden yaşayanların sonunda duydukları pişmanlık çok derin oluyor; ama bu derin pişmanlığın hiçbir faydası olmuyor. Öyle ise gelin biz hayatımızı düşünerek, hesabını yaparak yaşama kararı alalım yeni yılımızda. Hesabını verebileceğimiz nice yeni yıllar dileğimle... (Ahmed Şahin)
#26.12.2008 22:20 0 0 0
  • Güncel Sorunlar Ve Hayat BöLümünden Buraya aLındı...
#26.12.2008 22:28 0 0 0
  • Yılbaşı diye bir şey kutlamamız gerekseydi her yıl Ocak ayına girerken kutluyor olmazdık.
    Dünyanın güneş etrafında dönüşünü tamamlamasının bir ayrıcalığı ya da özelliği yok hem dinen hemde mantıken. Ama lütfen karıştırılmasın, eğlenmeyin diye bir şeyde ima etmiyorum, o gece güzel seviiyeli bir ortam oluşturabilirsiniz ama yeni yılın kutlu olsun diye tebrikleşmeye gere yok :) unutmayın, her insanın yeni yılı doğum günüyle başlar ;)
#26.12.2008 22:36 0 0 0
  • Paylaşımınız için teşekkür ederim
    Ellerinize sağlık.


    Uygun bir zamanınızda sizden rica etsem
    acaba aşağıdaki konularda da bizleri aydınlatabilir misiniz?


    1. Yardım amacını ileri sürüp, kul hakkı yemek caiz midir.?

    2. Aynı ülkede yaşayan insanların değişik inançlarına saygı gösterilmeli midir.?

    3. Bir ülkede sadece dini bayram mı olmalıdır.?

    4. Yılbaşı veya doğum günü veya başka bir sebep ile,
    biraraya gelinip eğlenilirse günah mı işlenmiş olunur.?

    5. Cevap 1: paragrafınızın altında yazdıklarınızın
    yılbaşıda bir iki dostunuz ile biraraya gelip de o gece eğlenilmesi ile ilgisi nedir.?

    Cevaplarınız için şimdiden teşekkür ederim.

    Allah yolunuzu açık etsin..

#26.12.2008 23:43 0 0 0
  • 1. Yardım amacını ileri sürüp, kul hakkı yemek caiz midir.?

    2. Aynı ülkede yaşayan insanların değişik inançlarına saygı gösterilmeli midir.?

    3. Bir ülkede sadece dini bayram mı olmalıdır.?

    4. Yılbaşı veya doğum günü veya başka bir sebep ile,
    biraraya gelinip eğlenilirse günah mı işlenmiş olunur.?

    5. Cevap 1: paragrafınızın altında yazdıklarınızın
    yılbaşıda bir iki dostunuz ile biraraya gelip de o gece eğlenilmesi ile ilgisi nedir.?

    Atesilter kardeşimize cevabımız:
    Cevap 1...Kişinin üzerinde bir başkasının kul hakkı olduğu halde, o kişinin hakkını ödemeden,yardım veya hayır işlemesi caiz değildir..Hakkı olandan helalik dilemesi lazım ki, yardım veya hayırlarda bulunsun...Yoksa Allah'ın huzuruna kul hakkıyla çıkıp hesaba çekilir...
    cevap 2...Evet, saygı göstermelidir..Çünkü bir başka dine mensup kişiye saygı gösterilmezse o kişi de onun dinine saygı göstermez ve bunun neticesinde olumsuz olaylar kaçınılmaz olur...Dinimizde zorlama yoktur...Bir kimseye dini baskı yapmak da caiz olmaz...İnançlara saygı her zaman gerekir..İnsan inancıyla hür yaşamalıdır...
    Cevap 3...Esasen biz müslümanlar olarak dini bayramlarımızı kutlamanın büyük faydaları vardır...Eş,dost,akraba, komşu ziyaretlerini yapmak hem sevap olmakta hem de birbirlerimizle kaynaşma,hediyeleşme ortamı oluşmaktadır...Bu da toplumun ayakta kalmasına, örf ve adetlerin yok olmamasına sebep olur...Dini bayramlar kıyamete kadar Allah'ın izniyle kutlanacaktır.Ancak; dini olmayan resmi bayramlar öyle değildir.Resmi bayramlar tarihe mal olmuş bayramlardır..Bu bayramları kutlarken yakınlarımızı ziyaret etme geleneği yoktur...Bu açıdan;dini bayramlar resmi bayramlardan daha çok önemliidir...Millet olarak resmi bayramlarımızı da gerektiği gibi kutlarız..Bunda hiçbir sakınca yoktur...
    Cevap 4...Gerek evliliğin yıldönümü gerekse doğum yıldönümü münesebetiyle tertiplenen merasim ve toplatıların kendisi günah olmaz. Günah, bu toplantılardaki tutumlardan meydana gelebilir.

    İnsanlar bir araya gelince helal olan şeyleri yiyor, helal olan şekliyle sohbet ediyor, hayattan bir yaprağın daha koptuğunu, ömürden bir yılın daha gittiğini düşünüyor, faydalı sohbetler yapıyor. Günah olmayan şekilde eğleniyorlarsa elbette böyle evlilik yıldönümü veya doğum günü kutlamalarında haram olmaz. Hiçbir sakınca söz konusu hale gelmez. Şayet bu vesile ile haramlar işleniyor, günahlara maruz kalınıyor, çok israflı eğlence ve yeme içmelerle kötü örnek olunuyorsa; günahlık, günden değil, günde işlenen hatalardan meydana gelmektedir.

    Ahmed ŞAHİN

    Cevap 5..Yine yukarıdaki konulara tekrar gözatınız...İster tekbaşına, isterse toplum olarak yılbaşını kutlanması dinimizde yeri yoktur...Her kim ki, "ben yılbaşını inadına kutlayacağım." derse dinden çıkmış olur...Verilen ayetve hadislere dikkat ederseniz bize hak vermiş olursunuz...
    Evet,İnşaallah meseleler anlaşılmıştır...Teşekkür ederim kardeşim...
#27.12.2008 00:48 0 0 0
  • @Terakkiperver adlı üyeden alıntı:
    1. Yardım amacını ileri sürüp, kul hakkı yemek caiz midir.?

    2. Aynı ülkede yaşayan insanların değişik inançlarına saygı gösterilmeli midir.?

    3. Bir ülkede sadece dini bayram mı olmalıdır.?

    4. Yılbaşı veya doğum günü veya başka bir sebep ile,
    biraraya gelinip eğlenilirse günah mı işlenmiş olunur.?

    5. Cevap 1: paragrafınızın altında yazdıklarınızın
    yılbaşıda bir iki dostunuz ile biraraya gelip de o gece eğlenilmesi ile ilgisi nedir.?

    Atesilter kardeşimize cevabımız:
    Cevap 1...Kişinin üzerinde bir başkasının kul hakkı olduğu halde, o kişinin hakkını ödemeden,yardım veya hayır işlemesi caiz değildir..Hakkı olandan helalik dilemesi lazım ki, yardım veya hayırlarda bulunsun...Yoksa Allah'ın huzuruna kul hakkıyla çıkıp hesaba çekilir...
    cevap 2...Evet, saygı göstermelidir..Çünkü bir başka dine mensup kişiye saygı gösterilmezse o kişi de onun dinine saygı göstermez ve bunun neticesinde olumsuz olaylar kaçınılmaz olur...Dinimizde zorlama yoktur...Bir kimseye dini baskı yapmak da caiz olmaz...İnançlara saygı her zaman gerekir..İnsan inancıyla hür yaşamalıdır...
    Cevap 3...Esasen biz müslümanlar olarak dini bayramlarımızı kutlamanın büyük faydaları vardır...Eş,dost,akraba, komşu ziyaretlerini yapmak hem sevap olmakta hem de birbirlerimizle kaynaşma,hediyeleşme ortamı oluşmaktadır...Bu da toplumun ayakta kalmasına, örf ve adetlerin yok olmamasına sebep olur...Dini bayramlar kıyamete kadar Allah'ın izniyle kutlanacaktır.Ancak; dini olmayan resmi bayramlar öyle değildir.Resmi bayramlar tarihe mal olmuş bayramlardır..Bu bayramları kutlarken yakınlarımızı ziyaret etme geleneği yoktur...Bu açıdan;dini bayramlar resmi bayramlardan daha çok önemliidir...Millet olarak resmi bayramlarımızı da gerektiği gibi kutlarız..Bunda hiçbir sakınca yoktur...
    Cevap 4...Gerek evliliğin yıldönümü gerekse doğum yıldönümü münesebetiyle tertiplenen merasim ve toplatıların kendisi günah olmaz. Günah, bu toplantılardaki tutumlardan meydana gelebilir.

    İnsanlar bir araya gelince helal olan şeyleri yiyor, helal olan şekliyle sohbet ediyor, hayattan bir yaprağın daha koptuğunu, ömürden bir yılın daha gittiğini düşünüyor, faydalı sohbetler yapıyor. Günah olmayan şekilde eğleniyorlarsa elbette böyle evlilik yıldönümü veya doğum günü kutlamalarında haram olmaz. Hiçbir sakınca söz konusu hale gelmez. Şayet bu vesile ile haramlar işleniyor, günahlara maruz kalınıyor, çok israflı eğlence ve yeme içmelerle kötü örnek olunuyorsa; günahlık, günden değil, günde işlenen hatalardan meydana gelmektedir.

    Ahmed ŞAHİN

    Cevap 5..Yine yukarıdaki konulara tekrar gözatınız...İster tekbaşına, isterse toplum olarak yılbaşını kutlanması dinimizde yeri yoktur...Her kim ki, "ben yılbaşını inadına kutlayacağım." derse dinden çıkmış olur...Verilen ayetve hadislere dikkat ederseniz bize hak vermiş olursunuz...
    Evet,İnşaallah meseleler anlaşılmıştır...Teşekkür ederim kardeşim...
    Orijinali Göster...

    .....Cevap 5..Yine yukarıdaki konulara tekrar gözatınız...İster tekbaşına, isterse toplum olarak yılbaşını kutlanması dinimizde yeri yoktur...Her kim ki, "ben yılbaşını inadına kutlayacağım." derse dinden çıkmış olur...Verilen ayetve hadislere dikkat ederseniz bize hak vermiş olursunuz...
    Evet,İnşaallah meseleler anlaşılmıştır...Teşekkür ederim kardeşim...

    Değerli arkadaşım

    Zahmet edip cevap verdiğiniz için teşekkür ederim.

    Ben yılbaşını değil de dinimizin de peygamber olarak kabul ettiği
    İsa Peygamberin doğumu olan "Christmas" gününün,
    ki o da yeni yıla giriş günü olan 31 Aralık günü değildir,
    kutlanmamasının günah değil fakat bir müslüman olarak uygun olmadığını düşünüyorum.

    Sizden asıl öğrenmek istediğim Cevap:1 altında yazdıklarınızın tek tek doğruluğuna tamamen katılmakla beraber,
    Orada yazdıklarınızın Yeni Yıl kutlaması konusunda hiç alâkalı olmadığı düşüncesini halâ sürdürdüğümü
    ve üstelik Yeni Yıl kutlaması yapanların dinden çıkma gibi bir sonucu doğuracağının
    aslı astarı olmadığına inandığımı bilmenizi isterim.

    Allah yolunuzu açık etsin değerli kardeşim.
#27.12.2008 03:07 0 0 0
  • Bilgiler için Teşekkürler. Yahu Herkes Kutluyor Günah Degilde Biz kutlayıncamı Günah Elbet Herkes Uslubune Göre Kutlar içki içende olur herşey olabilir. Ama Adabı ile kutlayanada Günah olmaz heralde sizden aldıgım bilgiler bu noktada.. Günah diye herkesi aynı keseye almayınız belirli yerleri önemli yerleri daha degişik bir renk ile söylemeniz daha uygundur sanırım.. Tabi fikirlerinizi sorgulamak gibi bir niyetim yok yorumlarınızıda öyle ama..

    Bizde Hindi Doldurmuştuk Yemeyelim o zaman Yılbaşı Geçince Hallederiz nasipse..

    ALLAH (cc) Yardımcımız olsun..
#27.12.2008 04:02 0 0 0
  • Yılbaşı gecesi Islam dininin haram kıldığı bir şey yapılmasa bile hristiyanların her türlü rezillik yaparak kutladığı o geceye hürmet ederek bir şey yapılmasıda müslümanı günaha sokar çünkü kişinin niyeti o geceye hastır Allah muhafaza etsin bu tür haramlara düşmekten bizleri. Amin
#27.12.2008 14:54 0 0 0
  • Her kim ki, "ben yılbaşını inadına kutlayacağım." derse dinden çıkmış olur..

    Bu fetvayı kim verdi bilmiyorum; ama benim bildiğim kadarıyla dinimizde kimse kimseyi dinden çıkaramaz, kendisi hariç.

    Yılbaşı nedeniyle bir araya gelmenin, gülüp eğlenmenin yiyip içmenin bu kadar büyük bir günah olduğunu sanmıyorum.
#27.12.2008 16:04 0 0 0
  • Değerli arkadaşlarım,

    Allah aşkına, siz şimdiye kadar hiç günah işleyen bir müslümanın
    "dinden çıkmış" kabul edileceğini duydunuz mu.?


    Günah; işleyenin hesabına yazılır ve vakti geldiğinde hesabı sorulur...


    Yüce Rabbimden;
    böyle düşünenlere doğru yolu gösterecek akıl, fikir vermesini,
    Doğruların içine, kendi anlayışına ve aslı astarı bilinmeyen bazı hadisleri biraraya getirip
    kendi aklına ve mantığına göre yaptığı kıymetlendirmeler ile ,
    inanmış müslümanların fikirlerini başka yerelere çekenlerden korumasını niyaz eder,
    hepinize aileniz, dostlarınız ve sevdikleriniz ile beraber
    daha nice sağlıklı, mutlu ve hayırlı seneler geçirmenizi dilerim..!


#27.12.2008 20:53 0 0 0
  • Öncelikle dinde çıkma meselesi bu kadar basit değildir. Bunun adı islamiyette TEKFİR etmekdir. Oda şirk (Küfür) durumunda mümkündür onuda şöyle açıklayalım..
    Allahın varlığını inkâr etmek, Ulûhiyetinde ve rubûbiyetinde O na ortak koşmak, Kuranda zikredilen isim ve sıfatlarını inkâr etmek insanı küfre düşürür. Allaha, sıfatlarının zıddını isnad etmek, meselâ âciz olduğunu söylemek ya da eksiklik ifade eden sıfatlarla O nu nitelemek, eşyaya hulûl ettiğini iddia etmek yine küfürdür.
    Peygamberlik müessesesini inkâr etmek, Kuranda ismi geçen peygamberlerden birini veya bazısını inkâr etmek, peygamberlerden birine uluhiyet isnad etmek, peygamberleri veya onlardan birini tahkir ederek onlarla alay etmek, evliyanın peygamberlerden üstün olduklarını iddia etmek küfürdür.
    Kuranı Kerim'in tamamını veya bir kısmını inkâr etmek, Kuranda zikredilen şeylerin varlığına inanmak, Kurandan olmayan bir şeyi Kurana ilave etmek.
    İşte bunlar küfürdürkü bunları yapan tekfir edilir dinden çıktığı idda edilir geri kalan şeylerle insanlar dinden falan çıkmaz.

    Müslümanlar arasında görüş ayrılığı olabiliyor. Bu gayet normaldir. Fikir hürriyeti içerisinde anlayışla karşılanmalıdır. Ama bazen, bu tip tartışmalarda ölçü kaçıyor. Adam, fikren mağlûp düştüğünü hisseder etmez, muhatabını hemen tekfire yelteniyor. Sen bu görüşünle hıristiyanları desteklemiş oldun ve küfre girdin diyebiliyor. Bu yanlışını düzeltmeye kalktığınızda sesinin tonunu iyiden iyiye yükseltiyor ve emin bir eda ile kuranı kerimde, Yahudileri ve nasranîleri dost edinmeyin buyurulmuyor mu? Diye size çıkışıyor.
    Demek ki âyeti kerime yahudiliğe ve hıristiyanlığa muhabbet etmeyi yasaklıyor. Meselâ, hıristiyan bir devleti hıristiyanlığı sebebiyle sevmek, bu âyetin yasağına giriyor. O devletin sanatını, teknolojisini beğenmek, takdir etmek bu yasağın dışında. Yukarıda naklettiğimiz ifadeler şöyle son buluyor: ehli kitaptan bir haremin olsa elbette seveceksin. Yâni, bir müslümanın ehli kitaptan, meselâ hıristiyan bir hanımı olsa onu hanımı olduğu için sevecek ama onun hıristiyanlığına muhabbet etmeyecektir. İşte bu ince ölçüden mahrumiyet bize çok pahalıya mâl oluyor...
    Yeri gelmişken yanlış değerlendirilen bir hadisi şeriften de söz etmek isterim. Resûlûllah efendimizin Bir hadis-i şerifinde münafığın alâmetlerini şöyle sıralar: Konuşunca yalan söyler. Söz verince sözünü tutmaz. Kendine itimat edilince ihanet eder.
    Bu hadisi şerifte büyük bir terbiye metodu saklı. Bu hadisi yanlış değerlendirenler de dahil olmak üzere, her müslüman çok iyi bilir ki, yalan söylemek, sözünde durmamak, emanete hıyanet etmek insanı kafir etmez. Yine hepimiz biliriz ki, münafık kâfirden daha alçaktır. Çünkü, münafık gerçekte kâfir olduğu halde, küfrünü gizleyen, müslüman görünen kimsedir. Bu adam islâmın gizli düşmanıdır ve açık düşmandan daha tehlikelidir. Sizi ne zaman ve nasıl vuracağı bilinmez.
    Şimdi, yalan söyleyen bir müslümanın böyle hâin bir kâfirden daha aşağı olduğunu söylemek mümkün mü? Elbette ki hayır! O halde hadisi şerifteki inceliği şöyle anlayacağız. Resûlûllah efendimiz bu sözüyle müminlere ihtar ediyor: Sakın şu günahlara yaklaşmayınız! Çünkü onlar kâfirden daha alçak olan münafığın sıfatlarıdır. Bu fevkalâde tesirli bir ikaz, bir sakındırma metodu. Bu inceliği sezmeyerek, söz konusu günahları işleyen bir mümini nifaka girmekle itham etmek, tekfir gibi büyük bir cinayet, büyük bir vebal, büyük bir cehalet ve dehşetli bir sui zandır..
    Selam Dua İle.

    KONAMI
#27.12.2008 21:23 0 0 0
  • Değerli kardeşim
    saadmuaz

    Konudan anlayan birisinin açıklamasını okumaktan ötürü
    içimde beliren sevinci size anlatamam.
    bilginizi bizlerle paylaştığınız için teşekkür ederim.


    Allah'a emanet olun değerli arkadaşım.
    Herşeyin gönlünüzce olmasını dilerim.
#27.12.2008 22:13 0 0 0
  • Rabbim razı olsun güzel duygu ve dilekleriniz için..
    Rabbime emanetsiniz..
    Selam Dua İle..

    KONAMI
#27.12.2008 22:33 0 0 0
  • Arkadaşlar ellerinize sağlık konu güzel olmuş ve detaylara girilerek anlatılmış.sonuçta anlayana sivrisineksaz, anlamayana davul zurna az demişler.
#27.12.2008 23:03 0 0 0
  • Sevgili kardeşlerim... Bir noktaya parmak basmak istiyorum..Şöyle ki:
    Şeytanın en sevdiği amellerden birisi de küçük günahları hafife aldırmak, önemsememek ve "ne olmuş yani, Allah nasıl olsa seni bağışlar." diye oyalayıp durur..Oysa her zaman işlenen küçük günahlar için tevbe edilmezse bu yığıla yığıla büyük bir günah olur ki sahibini direkt cehenneme götürebilir...Bir kimse; "küçük günahları işlersem bana bir şey olmaz!" derse, küfre girer..Ama pişman olup da tevbe edip vazgeçerse Allah günahlarını af eder..
    Küçük günahları küçük görmek, büyük günahtır.
    Büyük günahları küçük görmek küfürdür..Yani dinden çıkar...Dinden çıkma meselesi herkesin tekelinde değildir...Mühim olan, küçükte olsa, bile bile o günahı işlememektir..Eğer işlenmeye devam edilirse bu alışkanlık haline gelir ki, sonu ölümle biter..Bu da o müslümanın helak olunmasına vesile olur...Günahları işlemeye devam eden kişi artık o günahlar için tevbe etmeye, yanaşma fırsatını da bulamaz..Sanki ona sevap işlermiş gibi gelir ki Allah korusun sonu perişanlık ve felakettir...
    Yukarıda ki bir arkadaşımız, "ben kimseye zarar vermeden içsem eğlensem bana bir şeycik olmaz." türünden laflar etmektedir..Bu, büyük bir hata ve gafletin getirdiği teamüldür...Resululah (S.A.V.)Efendimiz, bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:
    "Nasıl yaşıyorsanız, öyle ölürsünüz..Nasıl öldüyseniz öyle haşrolunursunuz...Haşrolunduğunuz gibi muamele görürsünüz." buyuruyor...
    Kısacası şu; günahlarının hesabını yapmayan, cezasını çekmeye de mecbur kalır..Tevbe ve istiğfar edenler için sevap ve mükafat vardır...
    Yılbaşında yapacağımız tek şey; İbadet ve dua ile geceyi geçirmek, maddi ve manevi olarak nefsin hesabını yapmaktır..Ne mutlu ki bu geceyi ibadet ve dua ile geçirenlere!..Onlara kimseyeAllah katında nasip olmayan mükafatlar verilecektir..Çünkü gece herkes eğlenip günah batağında yüzerken gözyaşlarıyla Rabbi'ne ibadet eden kulların bütün günahlarının bağışlanacağından şüphem yoktur...En iyisini de bilen yine Yüce Allah'dır...
    Uyuyan ile uyanık bir olmaz,Diri ile ölü de bir değildir, sıcak ve soğuk da bir olmaz....Hülasa; bütün güzel amellerde Allah'ın rızası vardır...Kötü amellerde ise şeytanın rızası ve Allah'ın da gazabı vardır...
    Yılbaşı için hazırlanan bütün yiyecek ve içecekleri sonra ki geceye bırakılsa kötü mü olur?..Hemen o yiyecekler bozulur mu?..
    Unutmayın ki ölüm var ölüm!...Ölümü unutanı ,ölüm ansızın da yakalar ve daha da geriye dönüşünüz olmaz ve tevbe etme fırsatı da verilmez...Son olarak işte size iki ayet-i kerime; buyurunuz okuyalım....
    ..................................................................................................

    NİSA SURESİ, 17.Allah'ın (kabulünü) üzerine aldığı tevbe, ancak cehalet nedeniyle kötülük yapanların, sonra hemencecik tevbe edenlerin(kidir). İşte Allah, böylelerinin tevbelerini kabul eder. Allah, bilendir, hüküm ve hikmet sahibi olandır.
    18- Tevbe; etmeyip de kötülükleri yapıp-edip de onlardan birine ölüm gelip çatınca: "Ben şimdi gerçekten tevbe ettim" diyenler, ne de kafir olarak ölenler için değil. Böyleleri için acı bir azap hazırlamışızdır.

    Rabbimiz bizi nasıl da uyarıyor?..Bu gaflet uykusundan uyanalım İnşaallah...
#28.12.2008 02:27 0 0 0
  • Değerli arkadaşım
    Terakkiperver



    ...Yılbaşında yapacağımız tek şey; İbadet ve dua ile geceyi geçirmek, maddi ve manevi olarak nefsin hesabını yapmaktır..
    Ne mutlu ki bu geceyi ibadet ve dua ile geçirenlere!..Onlara kimseye Allah katında nasip olmayan mükafatlar verilecektir..
    Çünkü gece herkes eğlenip günah batağında yüzerken gözyaşlarıyla Rabbi'ne ibadet eden kulların bütün günahlarının bağışlanacağından şüphem yoktur...


    ....Hülasa; bütün güzel amellerde Allah'ın rızası vardır...Kötü amellerde ise şeytanın rızası ve Allah'ın da gazabı vardır...
    Yılbaşı için hazırlanan bütün yiyecek ve içecekleri sonra ki geceye bırakılsa kötü mü olur?..Hemen o yiyecekler bozulur mu?..
    Unutmayın ki ölüm var ölüm!...


    Yani sizin dediklerinize göre:

    sadece yılbaşı akşamı mı bizler oturup geceyi ibadet ve dua ile geçireceğiz.
    Siz sadece o akşam mı dua edilirse günahlarınızın bağışlanacağını sanıyorsunuz.
    O geceyi dua ile geçirirseniz, Allah katında nasib olmayan mükafatların verileceğini nereden biliyorsunuz..

    Yani, bütün yıl onun bunun, yetimin hakkını yiyeceksiniz, her türlü günahı işleyeceksiniz,
    Size göre o gece dua ettiniz mi, günahlarınız affoldu,
    ertesi gün tekrar başlayın günah işlemeye...

    Yoksa siz her gece dua etmiyor musunuz.!

    Yani Yılbaşı için hazırlanan bütün yiyecek ve içecekleri sonraki geceye bırakıp
    ertesi gece bunlar yenip içilince günah olmayacak mı...

    Ölüm var var ölüm..! diyorsunuz..
    Tabii ki var. Bundan şüphe mi ediyorsunuz.
    Allah'ın verdiği canı, yine o alır.. Üstelik kimin canını ne zaman alacağını yine o bilir.

    Uyuyan ile uyanık bir olmaz, Diri ile ölü de bir değildir, sıcak ve soğuk da bir olmaz....
    Bu yazdıklarınızın yılbaşı günü biraraya gelerek eğlenilmesi ile ne alakası var..

    Tabii uyuyan ile uyanık bir olmaz, Tabii ki diri ile ölü bir değildir.
    tabii ki sıcak ile soğuk bir olmaz..
    Haydi belki başka yerde de kullanırsınız bir kaç hakikat de ben ilave edeyim.
    Havaya bırakılan cisimler yere düşer.. Balıklar suda yaşarlar, sudan çıkarlarsa ölürler...

    Siz neden bahsetmek istiyorsunuz değerli kardeşim..

    Eğer oturup da her gece dua edeceğinize siz fırsat bilip özel bir gün seçip dua etmek istiyosanız,
    buyurun dua edin. Size karışmak kimin haddine..

    Allah'ım sen bana dayanma gücü ver...

    Sevgili kardeşim, lütfen burada oturup da bilinen gerçekleri yazarak
    konuyu bilmeyenleri yanıltmaya çalışmayınız...

    Korkarım ki işte o zaman siz en büyük günahı işlemiş olursunuz...
    Çünkü ben size yılbaşı hakkındaki düşüncelerinizin doğru olmadığını yazıyorum.
    Yani bu yazımı okuduktan sonra bilmiyorum diyemezsiniz...
    Bunda sonra aynı şekilde düşünerek hareket etmeniz,
    sizi, inanan kardeşlerimize bu yanıltıcı bilgileri verme günahından sanıyorum kurtarmaz..
    Tabiatıyla buna karar vermek tamamen size kalmış bir konu...


    Yüce Rabbimden herşeyin gönlünüze göre vermesini dilerim...

#28.12.2008 05:26 0 0 0
  • Öncelikle kısa hatırlatma yapalım konuda bu günahlar adamı dinden çıkarıra cevab vermiştik konu şimdi başka bir duruma geldi nedir o durum. Onu anlatım.. Günahlar ikiye ayrılır Kebair ve Sağır yani büyük günah küçük günah demektir bunlar. Kısaca anlatalım nasibse..

    Kebair :Allahı tanımaya engel olan ve yapılması hâlinde şerî ceza gereken veya Allahu Teâlânın cehennem azabıyla tehdit ettiği günâhlardır. Allaha ortak koşmak, adam öldürmek, zina iftirasında bulunmak, zina etmek, islâmî cihaddan kaçmak, sihir yapmak, yetimin malını yemek, ana-babaya karşı gelmek, Mekkenin hareminde günâh işlemek, faiz yemek, hırsızlık yapmak, içki içmek, kumar oynamak. Bir müslüman hatife almadan, kalbinde tasdik olduğu halde büyük günâh işlerse, dinden çıkıp kâfir olmaz. Ehli sünnet, büyük günâh işleyen kimsenin kâfir olmayacağını, cehennemde ebedî kalmayacağını, tövbe etmeden ölürse dahî, Allah dilerse fazlı keremiyle onu affedeceğini, dilerse adâletiyle cehennemde ona azap edeceğini kabul eder. (Şerhu Akidetit Tahavviye : 370)
    Not :Yukarıda altını çizdim ehli sünnetin bu günahlardaki tavrını okudunuz bakalım Rabbim nediyor ayeti kerimede
    Allah kendisine şirk kovulmasını kesinlikle affetmez. Bunun dışındaki günâhları dilediği kimseler için affeder. Nisâ : 48 bu demek değil bu yüzden bunları işleyin tabiki işlemeyeceğiz sadece yanlış anlamalar için konuyu aydınlatıyoruz.. Ayrıca bunları yaparak dinden çıklacağını Hariciler idda etmiştir.

    Sağır:Dünyada cezayı, ahirette de azabı gerektirmeyen küçük suçlardır. Tabiki bunlar küçük günahlar bunları yapın Rabbim affeder demiyoruz Müslüman tüm günahlardan elbette sakınmalıdır.
    Eğer günahlardan kul sakınmaya çalışırsa bakınız Rabbim ne buyuruyor. Eğer size yasaklanmış şeylerin büyüklerinden kaçınırsanız, geri kalan günâhlarınızı diler ve sizi nimet ve ikramlarımızla dolu olan cennete koyarız. Nisâ : 31

    *******************************************************
    Şimdi kardeşimizin yazdıklarına bakalım onunkileri kırmızı ile yazacağım bizde yorumuna bakacağız..

    Sevgili kardeşlerim... Bir noktaya parmak basmak istiyorum..Şöyle ki:Şeytanın en sevdiği amellerden birisi de küçük günahları hafife aldırmak, önemsememek ve "ne olmuş yani, Allah nasıl olsa seni bağışlar." diye oyalayıp durur..Oysa her zaman işlenen küçük günahlar için tevbe edilmezse bu yığıla yığıla büyük bir günah olur ki sahibini direkt cehenneme götürebilir...Bir kimse; "küçük günahları işlersem bana bir şey olmaz!" derse, küfre girer..Ama pişman olup da tevbe edip vazgeçerse Allah günahlarını af eder..

    Yukarıda yazdığım konuda kimseye günah işlemeye devam edin demedim ben. Sadece bu günahdır bunda hem fikiriz ama dinden çıkma durumu oluşmaz dedim. Yazdıklarım yukarıdadır. Ayrıca Tevbe konusunda yüzdeyüz haklısınız her kul tevbe etmelidir.

    Küçük günahları küçük görmek, büyük günahtır. Büyük günahları küçük görmek küfürdür..Yani dinden çıkar...Dinden çıkma meselesi herkesin tekelinde değildir.

    Kardeş bu konun başında yazdım ehli sünnet alimler böyle bir fetva vermemişsiz nasıl bir Müslümanı sen dinden çıktın diye itham ediyorsunuz bu Fetvayı neye göre yada kime göre veriyorsun bunu açıklaman sana kul hakkıdır artık. Dinden çıkma hakkında zaten bizim tekelimizde değil ve tabiki önemli olan seninde tekelinde değil..Bu saydıklarının hiç biri insanı tekfir etmeyi yani dinden çıktın demeyi gerektirmez.

    Mühim olan, küçükte olsa, bile bile o günahı işlememektir..Eğer işlenmeye devam edilirse bu alışkanlık haline gelir ki, sonu ölümle biter..Bu da o müslümanın helak olunmasına vesile olur...Günahları işlemeye devam eden kişi artık o günahlar için tevbe etmeye, yanaşma fırsatını da bulamaz..Sanki ona sevap işlermiş gibi gelir ki Allah korusun sonu perişanlık ve felakettir...
    Yukarıda ki bir arkadaşımız, "ben kimseye zarar vermeden içsem eğlensem bana bir şeycik olmaz." türünden laflar etmektedir..Bu, büyük bir hata ve gafletin getirdiği teamüldür..

    Bunda zaten hem fikiriz sana bu konuda zaten destek verip sana katılmıştır. Tevbe etmek çok önemlidir ve günahların alışkanlığı insanı azapa sürükler.

    ***************************************************

    Konuyu uzatmadan bağlayalım. Ben kimseye yılbaşı kutlayın falan demiyorum ama diyorumki sizin dediğiniz gibi yılbaşını kutlamak İNSANLARI DİNDEN ÇIKARMAZ. İnsanlar her zaman her daim dua etmeli ve tevbe istigraf etmelidir. Bakınız ayet ve hadisler ne demiş..

    Ey iman edenler Allaha samimiyetle nasûh tövbe edin. Belki Rabbiniz kötülüklerinizi siler. Peygamberi ve beraberindeki müminleri utandırmayacağı günde, sizi altından ırmaklar akan cennetlere koyar. O gün onların nûru önlerinde ve sağ taraflarında yürürken: Rabbimiz nurumuzu tamamla, bizi bağışla, şüphesiz Sen, herşeye kadirsin derler.
    Tahrim : 8
    Vallahi ben Allaha günde yetmiş defadan çok istiğfar ediyorum.Müslim : Zikr 41 - Ebû Dâvud : Vitr 26 - Tirmizî Sûre : 47/1
    İstiğfâr eden kimse günde yetmiş defa da günah işlemiş olsa bunda srar etmiş sayılmaz.
    Tirmizî : Deavât 107

    Yani dua etmek için yada tevbe istigraf etmek için bir gün beklemeniz gerekmiyor. Peygamberimiz günde yetmiş kere istiğraf ederken..
    Rabbim bizi doğrulardan ayırmasın Ehli Sünnet üzeri kılsın..
    En iyisini Rabbim bilir..
    Selam Dua İle..

    KONAMI








#28.12.2008 10:04 0 0 0
  • Sayın atesilter kardeş terakkiperverden alıntı yaparak kendi görüşünü haklı çıkarmak konuyu çarpıtarak başka mecraya çekmişsin {inadına kutlayan kafir olur}görüşü hariç tamamiyle yazdılarına katılıyorum Allah ondan razı olsun bizleri uyardığı için biz müslümanların da yılbaşısı var kutlayacaksak onu kutlayalım niye kalkıp hristiyanların yılbaşısını kutluyoruz.Allah anlamayanlara akıl ve şuur versin.
#28.12.2008 12:38 0 0 0
  • Hırıstiyan ya da Museviler neden bizim dini bayramlarımızı kutlamıyor? Saygı duymayı bırakın, hatta kurban bayramı için katliam diyorlar.
    Biz nedense herşeye özeniyoruz, yılbaşının dışında başka bayramları varsa onlarıda öğrenip kutlayalım :)
    Onlara benzememek için, kutlamamak en doğrusu.
#28.12.2008 13:09 0 0 0