Türk Halk Müziğinde Dizi, Makam ve Ayak Kavramları
Dizi; bir makamın bünyesinde bulunan bütün seslerin ard arda sıralanmasıyla oluşan kalıptır.
Makam; bir durak ve güçlü ses etrafında belirli kurallarla seyreden dizidir.
Makam terimi içinde dizi, durak, güçlü, yeden, seyir vb. birçok belirleyici özellik saklıdır.
Ayak terimi Türkçe'de birbirinden çok farklı çeşitli anlamlarda kullanılmıştır. Bunlardan bazıları: İnsan veya canlının ayağı, şiirde verilen bir kalıp mısra, bazı serbest halk ezgilerinin usullü kısmı, perde, bitiş (karar) perdesi, melodik anlamda ön müzik, başlangıç, giriş müziği (ayak açmak)=kalıp ezgi=beylik ara nağme, ezgi çeşidine göre belli bir sesten başlayarak çalınan ezgi vb.
Araştırmalarımıza göre 1960'lı yılların sonuna kadar hiçbir yazılı kaynakta "ayak" terimi, makam veya dizi terimi ile eşanlamlı kullanılmamıştır. Daha sonraki yıllarda yer yer makam veya dizi anlamında kullanılan ayak terimi ise yöreden yöreye, hatta kişiden kişiye değişiklikler göstermiş, ulusal ya da uluslararası bir anlam ifade edememiştir. Sözgelimi, nikriz dizisinde seyreden bir ezgi bazılarınca müstezat, bazılarınca yanık kerem, bazılarınca ise yörük ayağı olarak adlandırılmıştır. Buna karşılık, dizi ve seyir olarak birçok farklılıklar gösteren çargâh, pençgâh, rast, mahur, acemaşiran, nikriz, zavil vb. gibi makamların tamamı müstezat ayağı adıyla geçiştirilmiştir.
1. Türk halk müziği dizilerin ifade etmede "ayak" yeterli ve uygun bir terim değildir.
2. Türk halk müziğinde bazı ezgiler makam terimi ve makam anlayışı ile ifade edilebilir. Ancak, bazı halk müziği dizilerinin ifadesinde makam terimine de ihtiyatla yaklaşılmalıdır.
3. Türk halk ezgilerini makam dizileri içerisinde ifade etmek şimdilik en çıkar yol olarak görünmektedir. (hüseyni dizisi, hicaz dizisi, nikriz dizisi, saba dizisi vb.).
Bu çerçevede Türk halk ezgilerinin büyük çoğunluğunu şu diziler ve makamlar bünyesinde tasnif edebiliriz:
En çok kullanılan bu dizilere bazı eklemeler yapılabilir.
İstisna durumlar için daha derin araştırmalar yapılmalı ve ihtiyaç halinde halk terminolojisinden yararlanma yolu açık tutulmalıdır. Ayrıca, makam tasnifleri yeniden gözden geçirilmeli, gerçekte Türk kökenli olduğu halde Arapça, Farsça isimlerle anılan bazı makamlarımıza gerek görülmesi halinde uzmanlardan oluşacak komisyonlarca Türkçe adlar verme düşüncesi dahi tartışmaya açılmalıdır.