Kurtuluş savaşında Tarikatlar

Son güncelleme: 25.12.2009 11:49
  • Anadolu'da Mustafa Kemal'in önderliğinde başlayan Millî Mücadele Hareketi, ırkçı olmayan, etnik, bölgesel ve mezhebî kaygılardan uzak, Türk milletinin varlığını ve bağımsızlığını korumak için maddî-manevî tüm imkânlarını seferber ettiği İstiklâl Savaşı idi. Bu nedenle, milli mücadelemiz, İslâmî anlayıştan yoksun değildi. O dönemde, Anadolu'daki pek çok din adamı, müftü ve hocaların milli mücadele fikrinin doğuşunda önemli bir rol oynadıklarını görmekteyiz. Kurtuluş Savaşı kıvılcımını ateşlemekle kalmayan kimi din adamları, din, vatan ve millet uğrunda canla başla mücadeleye katılmışlardı.1 Örneğin, Denizli-Çal Müftüsü Ahmet İzzet (Çalgüner) Efendi (ö.1952), halkın millî harekâta katılmaları için çaba sarf etmiş, İzmir'in işgali üzerine, 17 Mayıs 1919 günü Çal halkını Çarşı Camii'nde toplayarak onlara düşman istilasına karşı seyirci kalınmamasını ve mukavemet edilmesinin gerekliliğini anlatmış ve Çal çevresinden topladığı 100 gönüllü ile Aydın-Köşk cephesinde düşmanla çarpışmıştır.2 Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Efendi (ö.1921) ise Bilecik ve çevresi halkını millî direniş için teşkilatlandırmaya çalışmış, bu amaçla çarşı ve pazarlarda konuşmalar yapmış, vaazlar vermiş, Millî Mücadele lehindeki geniş çaplı çalışmalarından dolayı 7 Nisan 1921 tarihinde Yunan askerlerince şehit edilmiştir.3
    Camilerin Fonksiyonu
    Milli Mücadele döneminde camiler, sosyal, kültürel ve idari fonksiyonlara sahip alanlar olarak işlevlerini sürdürmekteydi. Hükümet, halka, camiler aracılığı ile ulaşmaktaydı4. Bu nedenle Milli Mücadele'nin örgütlenmesinde camiler, tabiî olarak çok önemli fonksiyon üstlenmişlerdi. Bildiriler, ilanlar, çağrılar camilerden yapılmakta ve cami duvarlarına asılmaktaydı. Halk camilerde harekete geçmekteydi.
    Milli Mücadele ve Tekkeler
    Milli Mücadele döneminde, pek çok tekke ve tasavvuf erbabının da faal rol oynadığını görmekteyiz. Aslî hüviyetlerine bağlı kaldıkları dönemlerde tekkeler, inceliğin, kibarlığın, zarafetin, nezaketin, insan sevgisinin, çalışmanın, hizmetin, sanatın, ilmin, irfanın, marifetin ve maharetin öğretildiği, işlendiği, geliştirildiği ve olgunlaştırıldığı merkezlerdi. Fakat zamanla duraklamaya, gerilemeye ve çökmeye yüz tuttu. Çöken ve yıkılan tekkede, hakikî tekke ruhundan ve cevherinden eser kalmadı.5 Milli Mücadele'nin yapıldığı dönemlerde eski safiyet ve gücünü kaybetmeyen tekkelerin gayretleri, diğerlerini de bu mücadelenin içine sokmuştur.
    Tarikat erbabını bir bütün olarak "Milli Mücadele yanlısı" veya "Milli Mücadele karşıtı" diye tanımlamamız mümkün değildir. Bazıları Milli Mücadele yanlılarını ve diğer bazıları da Milli Mücadele karşıtlarını desteklemiştir. İsyan çıkaran isimlerden Şeyh Eşref ve Şeyh Recep, Melamiyye veya Halvetiyye mensubu olan ve Hürriyet-İtilaf Fırkasının kurucu üyelerinden sayılan Sadık Bey, Çorum Mevlevihanesi şeyhi ve Tarikat-ı Salahiyye üyesi Ali Kemal Milli Mücadele hareketinin amansız düşmanları iken; Nakşibendi şeyhi ve Erzincan mebusu Fevzi Efendi, Halvetiyye şeyhi ve Bolu mebusu Abdullah Sabri Aytaç, Halvetiyye şeyhi ve Kırşehir mebusu Yahya Galib Kargı Bey, Nakşi Özbekler Tekkesi şeyhi Mehmed Ata Efendi, Bir Kadiriye Dergahı olan Hatuniyye Tekkesi şeyhi Sadedin Ceylan Efendi, Hacı Bektaş Veli Dergahının Nakşi şeyhi Hacı Hasan Efendi Milli Mücadelenin destekleyicileri arasında idi.6
    Kuvâ-yı Milliye Hareketini destekleyen sufi şeyhleri, mücadele sırasında onların meşrulaştırılması, halk ve maddi kaynakların seferber edilmesi, Saray ile Milli Mücadeleciler ve Ankara-İstanbul Hükümetleri arasında aracılık rollerini yerine getirmişlerdir. Bir taraftan onları meşrulaştırırken, diğer taraftan savaş için gerekli halk desteğini sağlayan konuşmalar vaazlar vermiş, mevlitlere katılmış, mevlitler düzenlemiş, milliyetçi cemiyetlere katılmış, değişik şehirlerden TBMM'ye mebus olarak seçilmişlerdir. Mecliste de genelde Şeriyye ve Evkaf Komisyonu ile İrşad komisyonunda görevlendirilmişlerdir.7
    Mücahidîn-i Mevleviyye Alayı
    Çoğunluğunu Mevlevilerin teşkil ettiği "Mücahidîn-i Mevleviyye Alayı", millî mücadelede özel bir yere sahipti. Alay sancağını alay komutanı Veled Çelebi'ye vekaleten alan Yenikapı Mevlevihanesi şeyhi Abdülbaki Efendi, dervişlerle beraber, İstanbul'dan Konya'ya doğru yola çıktı. Yol boyunca diğer tekke ve zaviye mensuplarının da katılmasıyla iyice kalabalıklaşan alay manevî ikmal ve lojistiğini de Mevlâna'nın huzurunda tamamlayarak mücadelenin içine girmiş oldu. Bu taburda değişik birçok tarikattan derviş vardı ama kumandanı Mevlevî şeyh Veled Çelebi (1869-1953) olduğu için ve bu girişim onların eseri olduğundan "Mevlevî" denmişti. 138'i Yenikapı Mevlevi Dergahı'ndan olan 1.023 kişiden oluşuyordu. Asker-dervişler Yenikapı Mevlevihanesinden hareketle Konya'daki Mevlâna türbesine gittiler. Orada okunan Kur'an ve yapılan dualardan sonra IV. Orduya katılmak üzere Şam'a doğru yola koyuldular. Ancak, "eğitilmiş asker olmadıkları için" çoğu yolda öldü. Geriye kalanlar, askerleri savaşa teşvik için diğer ordulara dağıtıldı.8 Mevlevî Dergâhı'nın postnişini Abdulhalim Çelebi (ö.1345/1925), 1920'de yayınladığı bir yazısında, Ankara'yı kastederek, "...Cümlesinin temel fikirleri, vatan hissi ile doludur. Buna imanım kadar kanaat hasıl ettim..."9 demektedir.
    Mücâhidîn-i Bektâşiyye
    Mevleviyye Alayı'nın bir benzerini daha önce Bektaşiyye Tarikatı'nın organizasyonunda görmekteyiz. I. Dünya Savaşı sırasında Bektaşiyye Tarikatı'na mensup dervişler, "Mücâhidîn-i Bektâşiyye" adıyla bir Bektaşî alayı kurmuş ve oldukça önemli bir politik güç haline gelmişlerdir. 1915'te kurulan bu alaydaki asker sayısı 7.000'i aşkındı ve Doğu Cephesi'ne gönderilmişti. Bu alaya ait olduğu söylenen bir sancak, halen Cemaleddin Çelebi'nin Hacıbektaş'taki türbesinin başucunda durmaktadır.10
    Üsküdar Özbekler Tekkesi ve Şeyh Ata
    Yine Kurtuluş Savaşı'nda stratejik mevkii ve şeyhinin faaliyetleri yönünden en renkli dergâh Üsküdar Özbekler Tekkesi'dir. Silah sevkiyatının yapıldığı, Milli Mücadele önderlerinin ağırlandığı, Fevzi Çakmak, İsmet İnönü gibi millî mücadele komutanlarının, pek çok mebusun misafir oldukları, yaralıların tedavi edildiği bir merkezdi11. Özbekler Tekkesi şeyhi Şeyh Ata (ö.?)'nın tevkif edilmesinden sonra, onunla konuşan İngiliz Gizli Servisi yetkilisi Harron Armstrong, izlenimlerini şu ifadelerle dile getirmektedir: "Bizler Türk din adamlarının, bu mevzularda faal rol oynayacaklarını asla tahmin etmiyorduk. Diğer araştırmalarımız, Türk mukavemet menbalarının meydana çıkarılması yolunda müspet netice vermeyince, vaki ısrarlı ihbarları değerlendirerek tekkeler, mescidler, camiler gibi dinî mebâni (binalar) üzerinde durduk ve din adamlarını takip ve kontrole başladık. Elde ettiğimiz malumat ve karşılaştığımız hakikatler bizleri hayrete düşürdü. Bu din adamları münhasıran telkinlerle ve maneviyatı yükseltmekle iktifa etmemişler, fiilî olarak da mukavemet teşkilatı içinde vazife almışlardı. Halk üzerinde tesirleri fevkalade olduğundan, üzerlerine aldıkları vazifeleri muvaffakiyetle ifa etmişlerdi."12
    Hatuniye Dergâhı
    Millî Mücadeleye destek bir diğer tekke, Hatuniye Dergâhı idi. Bu tekkenin şeyhi Sadeddin Ceylan Efendi (ö.1931), aynı zamanda İplikhane Hastanesinin imamı idi. Silah kaçırma sırasında silahları saklamak için tabutları kullanmışlardı.13
    Tâceddin Sultan
    Diğer bir dergâh, Ankara Hacettepe'de Tâceddin Sultan Camii Külliyesi içindeki, adını Celvetî Şeyh Tâceddin İbrahim'den alan Tâceddin Dergâhı, Mehmet Akif Ersoy'un Ankara'ya her gelişinde kaldığı yerdi. Bu tekke, bir çok milli mücadeleci şahsiyetin uğrağı idi. Eşref Edip Fergan (1882-1971), Hasan Basri Çantay (1887-1964) ve Şeyh Ahmed Senusi bu dergâhın ziyaretçileri arasında idi. Burası şimdi Mehmet Akif Ersoy sokağında Mehmet Akif Ersoy Evi diye bilinen müzedir.14
    Seyyid Ahmed eş-Şerif
    Anadolu Müslümanlarının özgürlük mücadelesinde, dünya Müslümanlarının manevî desteği de alınmıştır. En acıklı döneminde Türk milletinin imdadına koşan önemli Müslüman önderlerden birisi Seyyid Ahmed eş-Şerif'tir. Seyyid Ahmed eş-Şerif (1290-1352/1873-1933) Kuzey Afrika tarikatlarından Senûsîyye şeyhi idi. Anadolu'da Kuva-yı Milliye Hareketinin başarılı olması ve TBMM'nin kurulması üzerine 1920 sonlarında Ankara'ya gelen Ahmed eş-Şerif, Mustafa Kemal ve dava arkadaşları tarafından saygıyla karşılanmış ve Milli Mücadeleye destek vermiştir. Bilhassa Doğu ve Güneydoğu Anadolu kentlerine düzenlediği seyahatler, yaptığı toplantı ve konuşmalar ile Anadolu halkının bir bütün olarak Milli Mücadeleye katılmalarını teşvik etmiştir. Özellikle 1 Şubat 1921 yılında Sivas'ta Ahmed eş-Şerif önderliğinde düzenlenen İttihad-ı İslâm Kongresi, Milli Mücadeleye İslâm Dünyasının ilgi duymasına ve gerekli desteği vermesine yol açmıştır. Mustafa Kemal Paşa ile sağladığı dostane ilişkiler Cumhuriyetin ilanından sonra da devam etmiştir.
    Sonuç olarak diyebiliriz ki, tarihi iyi anlamadan, bilmeden, tanımadan, başarı ve kusurları görmeden, değerlendirme çabasına girişimiz boşuna zaman kaybından başka bir şey olmaz. Sosyal varlık olmamız, geçmişten etkilenip, geleceği etkilememizi gerektirir. Milli Mücadele gibi, Anadolu insanının ölüm-kalım savaşında, Anadolu halkının feryadını yüreğinde hisseden ve tüm imkânlarını bu uğurda seferber etmeye çalışan asker-sivil, alim-şeyh, kadın-erkek halkımızın tüm kahramanlarını saygıyla anıyor, kendilerine şükranlarımızı bir borç telakki ediyoruz.


    Dipnot

    1- Ali Sarıkoyuncu, Millî Mücadelede Din Adamları, Ankara 1999, c.I, s.19.
    2- Orhan Vural, "İstiklal Savaşı'nda Müftülerin Hizmetleri", Sebilürreşad, c. I, S. 12, s.185-187;Yeni Gazete, 25 Mayıs 1919.
    3- Hamit Pehlivanlı, Kurtuluş Savaşı İstihbaratında Askerî Polis Teşkilatı, Ankara 1992, s. 9; Ali Sarıkoyuncu, "Şeyh Edebali ve Milli Mücadele'de Bilecik Müftüsü Mehmet Nuri Efendi", Diyanet İlmî Dergi, c. 30, S. 3, (Temmuz-Ağustos-Eylül 1994).
    4- Kemal Kahraman, Millî Mücadele, İstanbul 1992, s. 72.
    5- Süleyman Uludağ, "Takdim", Din hayat Sanat Açısından Tekkeler ve Zaviyeler, İstanbul 1990, s. 42-43.
    6- Hülya Küçük, Kurtuluş Savaşında Bektaşiler, Kitap Yayınevi, İstanbul 2003, s. 95.
    7- Küçük, a.g.e., s. 95.
    8- Küçük, a.g.e., s. 42.
    9- Cemal Kutay, Kurtuluşun ve Cumhuriyetin Manevî Mimarları, Ankara 1973, s. 76.
    10- Küçük, a.g.e., s. 101-104.
#28.01.2009 19:38 0 0 0
  • Çok teşekkür ederim...Böyle bir ödevim vardı
#25.12.2009 11:49 0 0 0