Yeni Osmanlı'ya alışın!

Son güncelleme: 12.02.2009 23:55
  • noimage

    Yeni Osmanlı'ya alışın!


    Yeni Osmanlıcılık büyük bir hızla meşruiyet kazanıyor. İslamcılar memnun, milliyetçiler imparatorluk hayali kuruyor, liberaller ellerini ovuşturuyor. Türkiye güle oynaya felakete sürükleniyor.

    Başbakan Erdoğan'ın Davos'ta İsrail'e tavır alışının ardından, Müslüman halkların hamisi olarak öne çıkarılmasıyla başlayan süreçte, AKP yönetimindeki Türkiye'ye de muktedir bir devlet imajı biçiliyor. Basında özellikle Ortadoğu halklarının "Osmanlı'ya özlem"inin sık sık dile getirilmesi ve Başbakan Erdoğan'ın icraatleri, kişiliği ve hatta dış görünüşü bakımından başta II. Abdülhamid olmak üzere Osmanlı paşalarına benzetilmesi, bu imaj çalışmasının önemli bileşenleri.

    "Osmanlı geri gelsin, Erdoğan halife olsun"
    Önceki gün Hürriyet gazetesinde "Ortadoğu'yu Yeni Osmanlı kurtarır" başlıklı bir haber çıktı. Hürriyet muhabiri Metehan Demir'in Gazze'de devlet yetkilileri ve vatandaşlarla yaptığı röportajlara yer verilen haberde, Başbakan Erdoğan'ın ve Türk yardım kuruluşlarının tüm Gazze halkının kalbini kazandığı, Filistinli siyasetçilerin ise kurtarıcı güç olarak artık Türkiye'yi gördükleri belirtiliyordu.

    Başbakan Danışmanı Ahmet Yusuf "Osmanlı'nın dirilişi belki de Ortadoğu'da tüm sorunları çözer" derken, eski bir Filistin Kurtuluş Örgütü (FKÖ) üyesi de "Davos'ta olanları televizyonda izledim, ağladım. Bana babamın anlattığı Osmanlı'yı hatırladım" ifadelerini kullanıyordu. Bir müteahhit "Başbakan Erdoğan, Müslüman ülkelerin tek devlet başkanı olsun" diyordu.

    Erdoğan'ın Davos çıkışının hemen ardından Türk gazetecilere açıklama yapan Arap gazeteci Cihad el Hazin, "Osmanlı'nın geri gelmesini, Erdoğan'ın da İslam aleminin halifesi olmasını isterim" demişti. Ertesi gün Gazze'de düzenlenen bir mitingde konuşan İnsani Yardım Vakfı (İHH) Başkanı Bülent Yıldırım, "Size Türkiye'deki 70 milyon Abdülhamid'den selam getirdim" diye seslenmişti.

    "Yeni Osmanlı" bir yıldır gündeme getiriliyordu
    Davos sonrası, ABD'de yayımlanan istihbarat ve ekonomi dergisi Stratfor'da çıkan bir yazıda, Türkiye'nin Arap coğrafyası, Balkanlar ve Orta Asya'da etkinlik kazanacağı, hatta Kuzey Afrika'da tutmak üzere bir deniz gücü oluşturabileceği, "yayılmacı bir vizyona" sahip olacağı öngörüsüne yer verilmişti.

    Stratfor'un tanımladığı coğrafyadaki "çalışmalarıyla" bilinen Adnan Oktar, geçen yılın başından beri "Bütün İslam aleminin ileri gelenleriyle görüşüyoruz, onlardan bilgiler alıyoruz. Hepsi aynı şekilde Türkiye'nin liderliğini istiyor", "Dünyanın yeni bir Osmanlı'ya, modern bir Osmanlı'ya ihtiyacı, insanın suya ihtiyacı gibi" açıklamalarında bulunuyordu.

    "Yeni Osmanlı" ifadesi, bu kavramsal çerçeveyle geçen yılın başından itibaren yabancı basında sıkça yer bulmaya başladı. 2008'in Ocak ayında New York Times gazetesinin yaptığı bir değerlendirmede, ABD'nin 2016'da süper güç olma özelliğini yitireceği, Çin ile birlikte güç kazanacak olan AB'nin bir parçası olarak Türkiye'nin "bir tür Osmanlı misyonu ile" kendi bölgesinde etkin güç halini alacağı belirtiliyordu.

    Haziran 2008'de Türkiye'nin Suriye ile İsrail arasındaki dolaylı görüşmelerde arabuluculuk yapması üzerine Fransız le Figaro gazetesinde yer alan bir haberde, Türkiye'nin "Yeni Osmanlıcılık" olarak nitelendirilen yeni dış politikasının kültürel ve tarihi bir gelenekle bağdaştığı, Müslüman ülkelerle iyi ilişkileri güçlendirmeyi amaçladığı ifade ediliyordu.

    Yine geçen yılın ortalarında çeşitli basın organlarında açıklamalarına yer verilen eski MİT ajanı Mahir Kaynak, Türkiye'nin gücünü kaybeden Avrupa Birliği'nden uzaklaşacağını ve ABD ile Rusya'nın etkisi ile Osmanlı'daki gibi "emperyal vizyon" politikasına geri döneceğini söylüyordu. Kaynak, "ulusalcıların bu süreçte tasfiye edileceğini" de ekliyordu.

    "Eski teb'amıza edep vermeye gidiyoruz"
    Dün akşam Meclis'te yapılan oylamayla Somali'ye Türk deniz kuvvetlerinin gönderilmesi kararının alınması da Yeni Osmanlıcı politikalarla yakından bağıntılı. Pazar günkü Bugün gazetesinde Erhan Afyoncu'nun "Eski teb'amıza edep vermeye gidiyoruz" başlıklı yazısında "Aslında bugün bize yabancı olan Somali, bir zamanlar Osmanlı toprağıydı. Adını bile hatırlamadığımız şehit kaptanımız Emir Ali Bey Somali ve çevresini fethederek Somalileri Portekiz zulmünden kurtarmıştı" diyor ve yazısını II. Abdülhamid'den söz ederek bağlıyordu.

    Abdülhamid hiç bu kadar sevilmemişti
    "Yeni Osmanlı"nın imaj çalışmasına en çok kaynaklık eden kişi süphesiz II. Abdülhamid. Ölüm yıldönümünün düne denk gelmesi, Davos'tan beri gündemden düşmeyen Abdülhamid'e yapılan methiyelerin doruğa ulaşmasına neden oldu. Geçtiğimiz günlerde Saadet Partisi Gençlik Kolları tarafından Abdülhamid'in mezarı başında yapılan bir törende "Hepimiz Abdülhamid'iz" pankartı göze çarparken, dün Divanyolu'ndaki türbesinde yapılan anmada töreninde, "II. Abdülhamid'in siyonistlere Osmanlı tokatı indirdiği" söylendi ve "Abdülhamid'in kafasındaki İslam devletinin kurulması, hilafet bayrağınının tekrar yükseltilmesi" isteği dile getirildi.

    Vakit gazetesinde II. Abdülhamid'in ölümünü konu alan haberde, Abdülhamid devrinde Osmanlı'nın dünyanın dört büyük gücünden biri olduğu ve "her şeye rağmen dimdik ayakta" kaldığı, "çeşitli entrika ve iftiralarla onu tahtından indirip ülke idaresini eline alan İttihatçılar'ın ise Osmanlı Devleti'ni hızlı bir parçalanma sürecine soktuğu" belirtiliyordu.

    Gazete, Abdülhamid'i bu denli öne çıkarmalarının ipuçlarını yazıda açıkça veriyordu: "Bugünkü Ergenekon Terör Örgütü gibi, o dönemde de ülkenin başına bela olan İttihat ve Terakkiciler tarafından 33 yıl süren saltanatının ardından tahttan indirilen Abdülhamid Han, siyonistlerin de korkulu rüyası olmuştu." Ergenekoncuların devirmeye çalıştığı Davos Fatihi Erdoğan ile Sultan Abdülhamid Han arasındaki benzerlik bu kadar açıktı!

    İsrail devletini kurmak amacıyla Filistin'den toprak almak için rüşvet teklif eden Yahudi heyetini kovarak siyonizme karşı mücadele veren Abdülhamid'in İttihatçılar tarafından devrilmesinin, İsrail devletinin kurulması yolunu açtığı ima ediliyor. Başbakan'ın Davos çıkışıyla eşzamanlı olarak piyasaya sürülen "Abdülhamid'in Mirası: Petrol ve Arazi" adlı kitapta, II. Abdülhamid'in ileri görüşlülüğü sayesinde Bağdat, Kerkük ve Musul'daki petrol yataklarını devlet çıkarları için satın alarak koruduğu belirtiliyor.

    Hem siyaset hem ticaret
    Yoksul ve mazlum Araplara kahraman pazarlayan Türkiye, zengin ve müreffeh Araplara da ışık yakmaktan geri durmuyor. Türkiye'nin ekonomik krize karşı Suudi Arabistan'dan gelecek sıcak parayı gözüne kestirdiği zaten biliniyordu. Başbakan'ın Davos'tan dönmesinin hemen ardından Suudi Arabistan'a bir gezi düzenleyen Cumhurbaşkanı Gül, beraberinde götürdüğü dev işadamı heyeti ile Suudilere "bize ihale verin" çağrısında bulundu. Gül, bunun yanı sıra Suudi yetkililere "sağlık, turizm ve eğitim için vatandaşlarınızı Türkiye'ye gönderin" dedi.

    [Arap coğrafyasına kültür ihracatı
    Türkiye'nin son bir yıldır Arabistan'a pazarladığı en önemli şeylerden biri ise diziler. Birçok Arap ülkesinde, Türk dizileri izlenme rekorları kırıyor. Dizilerden sonra film ve yarışma programlarını satın alan Arap medyası, Türk-Arap ortak yapımları için kesenin ağzını açmış durumda. Yapımcılar ayrıca, Türk dizilerinin oyuncularını da ülkelerine çağırarak televizyon şovlarına çıkarıyor ve saraylarda ağırlıyorlar.

    Yakın dönemde Yeni Osmanlıcılık etkisinin kültür sanat alanında daha fazla hissedilmesi bekleniyor.


#12.02.2009 16:20 0 0 0
  • noimage


    Ortadoğu'da Osmanlı hayaleti dolaşıyormuş!

    Erdoğan'ın medyatik şovuna medyanın ilgisi de gecikmedi. Basında "Yeni Osmanlı" haberleri sıklaşmaya başladı. Son olarak Newsweek Türkiye "Yeni Osmanlıcılığı" kapak yaptı.

    "Yeni Osmanlıcılık", bu haftaki Newsweek Türkiye dergisine kapak oldu. Dergi, "Yeni Osmanlı mı?" başlığı attığı kapak haberinin temasını da "Ortadoğu'da Osmanlı'nın hayaleti dolaşıyor" olarak belirlemiş.

    Newsweek'in kapak tanıtım yazısı çoğumuza tanıdık gelen bir cümleyle başlıyor: "Ortadoğu'da bir hayalet dolaşıyor, Osmanlı İmparatorluğu'nun hayaleti..." Tarihi tersten okuma konusunda yetenekli olduğunu önceden bildiğimiz medya, sonunda geçtiğimiz yüzyılın "hasta adamı"nı allayıp pullayıp 21. yüzyılda İslam dünyası üzerinde dolaşan hayalet yapıyor.

    Newsweek'in haberine göre, tüm İslam dünyası, Erdoğan'ın Davos'ta yaptığı çıkışı konuşuyor ve bunun üzerinden II. Abdülhamid dönemini hatırlayarak "özlemle" anıyor. "Türkiye dışındaki Müslümanlar pek sık tekrarlamadıkları bir şey yaptılar. Altı yüz yılı aşkın bir süre yaşayıp seksen altı yıl önce ölmüş Osmanlı İmparatorluğu'nun ruhuna övgüler düzmeye başladılar" diye anlatıyor dergi. Dar Al Hayat gazetesinden yapılan halifeliğin hortlatılması çağrısı hatırlatılıyor ve "Kahire, Tunus, Doha, Kuala Lumpur ve hatta Londra'daki Müslüman entelektüeller, Osmanlı İmparatorluğu'nun Erdoğan'ın şahsında ve Türkiye'nin kendi bölgesine ağırlık veren yeni dış politikası kanalıyla, bir zamanlar var olduğu geniş coğrafyaya geri dönme ihtimalinden umutla bahsetti" deniyor.

    Dergi AKP'nin "Yeni Osmanlıcılık" açılımının başarısı konusunda hiçbir endişe duymuyor. Hatta bir kehanette bulunup, bunun Ortadoğu'da "geniş çaplı bir kimlik tartışmasını" ateşleyeceğini de öngörüyor.
#12.02.2009 16:25 0 0 0
  • tühbe....bop(büyük ortadoğu projesi) aslında BÜYÜK OSMANLI PROJESİYMİŞ.
    kandırdılar bizi...
#12.02.2009 16:31 0 0 0
Han Han foto
  • Benim kendi gorusum bir sekilde Turk birliginin olusturulmasidir. Amerika ve Rusya gibi super devletlerin tek korkusu bu "Yeni Osmanli" dediginiz olusumun meydana gelmesidir...
#12.02.2009 16:35 0 0 0
  • Amerikan dergileriyle haber yapmak sizin görüşünüze çok yakışmış :)

    Bir ülkenin çevresindeki ülkeler tarafından saygınlığını "tekrar" kazanması güzel bir şey..
    Sizce Laiklik elden gider ama .. Giden ve gelen bir şey yok ortada.. Sadece Türkiye olan sempati arttı..
#12.02.2009 17:47 0 0 0
  • Yeni Osmanlıcılık Solun Geyiği Olursa! - Kemal Okuyan

    Bakalım Türkiye solunda şu Yeni Osmanlı hezeyanlarına nasıl tepki verilecek? Tahmin etmesi zor değil ama bir yandan da merak etmiyor değilim. Neler yazılacak, neler söylenecek, ortalığa ne tür güzellikler, inciler saçılacak...

    Bir bölüm illa ki, umursamayacak, umursayanları gündem saptırmakla suçlayacak. "Yeni Osmanlı değil, TKP'nin yeni oyuncağı" diye yazmış bir okur, sağ olsun! Ortalıkta bir oyun olduğu açık da, kimin neyle oynadığı meselesi biraz karışık...

    Hiç kuşku yok, liberalizmle düşüp kalkanlar olup bitenlere "demokratikleşme" penceresinden bakacaklar. Nasılsa entelektüel geyiklerin esaslı bir parçasıdır "Osmanlı'yı hafife almayın, akil bir sistem oturtulmuş, hoşgörü yerleşmişti" saptaması. "Ötekine saygı" ile başlayıp biten bir liberal dünyada ceberrut Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı ademi-merkeziyetçi Osmanlı!

    Neden olmasın?

    Sonra, bu ülkedeki bütün kötülüklerin kaynağı olan elitist diktatörlerin kökeni var. Asker ve CHP, öncesinde İttihat Terakki ve elbette Genç Türkler... Zaten işler Genç Osmanlıların Jön Türklere dönüşmesiyle bozulmaya başlamamış mıydı? Son demokrat Prens Sabahattin'in elenmesiyle Türkiye'nin faşizme yolculuğu da hızlandığına göre... Mutlaka soğukkanlılık önerecek, "Osmanlı İmparatorluğu'na nasılsa geri dönülmez, konuya daha geniş bir mercekten bakılmalı" denecektir. Farklı kimliklerin daha özgür hale gelmesi... Fena mı? Zaten bağımlı bir coğrafyada savaş ve çatışmaların yerini din faktörü ile birarada tutulan özerk birimlerin alması... Kötü mü? Yerel idarelerin sözünün olması... Tercih edilmez mi?

    Daha yüzsüzleri, tıpkı Avrupa Birliği konusunda olduğu gibi, "bu bir süreç, bundan demokrasi ve insan hakları için yararlanalım" diye savunacaklardır pozisyonlarını, küreselleşme çağının şark cephesini keşfetmenin heyecanıyla...

    Ve elbette Kürt meselesi var. Hani başka her şeyi belirleyen, Türkiye solunun varoluş paradigması haline gelen konu... E bu açıdan bakıldığında... Mükemmel çözüm! En azından mükemmele yakın! Geniş bir Kürt sancağı, kuzeyi ve güneyi birleştirmiş, özerkliğini elde etmiş. "Bizimkiler" çoğunlukta, ortada ne Barzani kalır ne Talabani, Osmanlı'nın sol kanadı haline geliverir Amediye.

    İşte burada devreye ulusalcılıkla halvet halinde olanların "acaba" sorusu girecektir. Acaba, Yeni Osmanlı bir ABD projesi olmaktan çıkar da, bir "Doğu" seçeneği olarak Türkiye'nin eksen değişimine yardım edebilir mi? Büyüyen, bölgesel bir Türkiye'yi Avrupa'nın Amerika'nın kontrol etmesi zorlaşacağına göre... Varsın "Yeni Osmanlı" hayalleriyle avunsun gericiler, Türkiye Cumhuriyeti yaşayacaksa, genişlemelidir. Dikkatli olalım, cumhuriyet düşmanlarının ekmeğine yağ sürmeyelim ama bu fırsatı da kaçırmayalım. Türkiye'yi küçültmeden birileri, biz onu büyütelim!

    Derler, mutlaka böyle derler...

    "Devrimcileri" de unutmayalım. "Ha Osmanlı, ha TC" en popüleri olabilir. "Ne fark eder, değiştirirsiniz, adınızı OKP yaparsınız" yılışıklığı da gelecektir arkasından. "Fena mı, yıkılıyor burjuva diktatörlük, akıllı ol kendine fırsat yarat" diyenler de çıkacaktır. En güzeli, "Ortadoğu devrimci çemberi" tezlerinin hortlaması olur. Hazır Erdoğan popülerken eski defterleri piyasaya sürmenin tam zamanı değil midir?

    Sözün kısası, "korkmamamız" öğütlenecektir, "Sen çok yaşa Sultan Abdülhamit" pankartlarından rahatsızlık duymamamız, halifeliğin yeniden tesisi tartışmalarına "başka" bir açıdan bakmamız önerilecektir.

    Ama biz korkuyoruz. Gelişmelerden korkuyoruz. Bu gelişmelere karşı yeterince direnç örgütleyememekten korkuyoruz. Türkiye solundan Yeni Osmanlıcılığa vize verenlerin çıkmasından korkuyoruz.

    Korkuyoruz çünkü Yeni Osmanlıcılığın Türkiye Cumhuriyeti'nin tasfiyesi ve bununla birlikte emperyalizmin bölgesel planları için inanılmaz derecede etkili bir ideolojik güce dönüştüğünü görüyoruz. İslamcılara gereksindikleri meşruiyeti, milliyetçilere aradıkları çıkış için doğrultu veren bu açılımın Türkiye'de solu hazırlıksız yakaladığını düşünüyoruz.

    Korkuyoruz, açığı kapatamamaktan...

    Korku, her zaman teslimiyete götürmez!

    Korkun, Yeni Osmanlıcılıktan korkun, bu sürecin sonuçlarından, aktörlerinden ve boyutlarından korkun. Korkun ki, kanıksamayın ve mücadele edin.


#12.02.2009 18:27 0 0 0
  • sana başka bir konu ile cevap verecektim ama anlaşılamayacağını düşündüm..

    Newsweek Türkiye; şuan Türk muhabirler ve editörler tarafından hazırlanan bir dergi..
    ayrıca dergiyi tanıtır veya destekler gibi bir tavrımız yok;
    haberin teması ve işleyişi güzel olduğu , başarılı bir haber olduğu için yer verdim veya verildi..
    ama her yerden bir kulp kulak takacaksınız tabi.. (=
#12.02.2009 18:48 0 0 0
  • herkes elinde marksın leninin posterleriyle gezse ne güzel olurdu halbuki..
    Bu Abdulhamitte nerden çıktı şimdi..korkmak gerek..zamanında siyonistlerin rahatsız olduğu ve korktukları gibi...demi
    komünist bloğun sağlam bir üyesi olsaydık aslında hiçde küresel aktörlerin figüranı olmuş olmazdık...demi
    afgan rus harbinde rusların yanında olurduk;şimdiki gibi amerikanın değil.. demi

    ne doğu bloğunun nede batı emperyalizminin bu dünyaya ve insanlığa verebileceği bir güzellik yoktur..Hüküm sürdüğü devirlerde insanlığa şuan ki aktörler gibi ; kan kusturmamış bir Osmanlıdan kim rahatsız olabilirki?
    a) abd emperyalizmi
    b)rus emperyalizmi
    c)aslında her ikisinide kontrol eden siyonizm
    d)hepsi
    e)hiçbiri
    Başbakanın dediği gibi; bu ülkenin bu milletin gücünü kimse küçümsemesin..

    özellikle içimizdeki d) ler
#12.02.2009 19:11 0 0 0
  • korkar tabi amerikan ve israil uşakları Abdülhamitin onlara yaklaşımını hala sindiremiyorlar içlerine..


    Hz. Süleyman zamanında inşa edilen ünlü Süleyman Mabedi, Sion tepesi üzerindeydi. İki defa tahrip edilen ve bugün Ağlama Duvarı denilen kısımdan başka bir şeyi kalmayan bu yapının Yahudilik nezdinde çok büyük bir önemi vardır.

    Yahudiler bu mabedi tekrar inşa edip dünyayı bu noktadan yönetme idealini taşımaktadırlar. Ve bu sebeple ideallerine, bu tepenin adına izafeten Siyonizm adını vermişlerdir.


    * * *
    İlk Siyonist Kongresi toplanmadan önce 1896 yılı yazında Herlz, Sultan Abdülhamit'le görüşebilmek umuduyla İstanbul'a gelmiştir. Herlz, bir müddetten beri Viyana'da Neue Freie Presse'nin çalışanıdır ve bu gazetenin siyaset konularındaki yazılarını tanzim etmektedir.

    Gazeteci sıfatıyla muhtelif ülkelerin Kralları, Reisicumhurları, Başbakanları ve diğer Siyaset Adamları ile görüşme imkânı bularak onların siyonizme bakışlarını öğrenmiş ve tasviplerini almağa çalışmıştı.

    Bir yandan da Yahudi banker ve ilim adamlarıyla temasta olan Siyonist Önder, bütün bu çalışmalarında başarılı olmuş ve siyonizm yolunda ilerleme kaydetmişti.

    Fakat Osmanlı Sultanı ile görüşmek o kadar kolay değildi. Ülke içinde ve dışında çağının en güçlü istihbarat ağına sahip olan Abdülhamit'in, Herlz,'in faaliyetlerinden haberdar olmaması düşünülemezdi. Gazeteci sıfatı taşısa bile, İmparatorluk toprakları üzerinde gözü olan bir kişinin Sultan'ın huzuruna çıkabilmesi çok özel bir durum muvacehesinde imkân dâhiline girebilirdi.


    * * *
    Herlz'in aracılara ihtiyacı vardı. Dersaadet'teki Avusturya-Macaristan Sefiri Newlinskiy'i bu iş için uygun bulur ve Padişah'la görüşebilmek için tavassutunu ister.

    Newlinski, Herlz'e bu hususta yardımcı olamamakla beraber onun düşünce ve tekliflerini Sultan Abdülhamit'e götürmeyi başarır.

    Herlz, Newlinski kanalıyla Padişah'a yaptığı teklifte, Filistin'de Yahudilere verilecek bir miktar arazi karşılığında Osmanlı Devleti'nin borçlarının ödenmesini, Avrupa basınının Osmanlı Devleti ve Sultan Abdülhamit aleyhine yaptığı neşriyatın durdurulmasını ve Ermeniler'in pasivize edilmesini garanti etmiştir.

    Herlz'in bu iş için gözden çıkardığı para 20 milyon altın civarındadır.


    * * *
    Newlinski, Sultan'ın sözlerini Herlz'e aynen aktarır:

    "Ona söyle, bu meselede ikinci bir adım atmasın. Ben bir karış dahi olsa toprak satamam, zira bu vatan bana değil milletime aittir. Milletim bu imparatorluğu kanlarını dökerek kazanmışlar ve yine kanlarıyla mahsuldar kılmışlardır. O bizden ayrılıp uzaklaşmadan tekrar kanlarımızla örteriz. Benim Suriye ve Filistin Alaylarımın efradı birer birer Plevne'de şehit düşmüşlerdir. Bir tanesi dahi geri dönmemek üzere hepsi muharebe meydanında kalmışlardır. Türk İmparatorluğu bana ait değildir, Türk Milletinindir. Ben onun hiçbir parçasını veremem. Bırakalım Yahudiler milyarlarını saklasınlar. Benim İmparatorluğum parçalandığı zaman onlar Filistin'i hiç karşılıksız ele geçirebilirler. Fakat yalnız bizim cesetlerimiz taksim edilebilir. Ben canlı bir beden üzerinde ameliyat yapılmasına müsaade edemem."


    * * *
    Bir yıl sonra ilk Siyonist Kongresi (WZO) Basel'de toplandı. Herlz, hatıra defterine şunları yazdı: "Ben Basel'de Yahudi Devletini kurdum. Eğer şimdi bunu bağırarak söylesem herkes gülecektir. Belki 5 yıl içinde, ama 50 yıl içinde mutlaka herkes bunun doğru olduğunu görecektir."

    Herlz'in hesabı doğru çıkmıştı. 50 yıl sonra Birleşmiş Milletler kanalıyla Filistin'de İsrail Devleti kuruldu.
#12.02.2009 19:17 0 0 0
  • Newsweek Türkiye; şuan Türk muhabirler ve editörler tarafından hazırlanan bir dergi..

    özellikle içimizdeki d) ler

    :))
#12.02.2009 19:26 0 0 0
  • eski osmanlıyı mumla arasanız bulamassınız yaratılmaq istenen ittahıkı terakıdır onunda bu ulkeye ne zarar getirdiklerinı hepmız bılıyorz... bence yaratılmaq istenen bu.. sonra olur olmaz savaslara girip qene basa doneriz belki ? kendi yakın tarıhını bile bilmeyen.. bi millet gelecegi hic bilemez.. :)
#12.02.2009 23:55 0 0 0