Lenin ve Stalin'in mirası

Son güncelleme: 22.03.2009 20:25
  • 25 yıl iktidarda kalan Stalin öldükten sonra geride kalan, fakir ve zavallı bir halktı.

    Lenin ve Stalin'in Mirası

    Günümüz Rusya'sında ve eski Doğu Bloku ülkelerinde yaşanan şiddetli ahlaki dejenerasyon da Lenin, Stalin, Brejnev gibi komünist diktatörlerin yönetimi altında, Sovyet toplumundaki tüm manevi ve ahlaki değerleri ortadan kaldırmasının bir sonucudur. Çünkü bu toplumların çoğunluğunu oluşturan dinsiz ve her türlü ahlaki değerini yitirmiş olan insanlar hayatta kalabilmek için öldürmeyi, çalmayı ve fuhuş yapmayı normal görmekte, insanlara, çocuklara zulmetmekten zevk almaktadırlar. Bunlar din karşıtı bir sistemin insanlar üzerindeki yıkıcı etkilerinden sadece birkaçıdır.

    Rusya'da şu anda 3 milyona yakın düzenli uyuşturucu kullanıcısı olduğu biliniyor. Uyuşturucuya bağlı cinayetlerin sayısı da günden güne artmakta. 2000 yılında güvenlik kuvvetleri sadece bu nedenle 27.500'den fazla cinayete rastladıklarını bildiriyorlar.

    Fuhuş ise çocuklara kadar inmiş durumda. Öyle ki Rus yetimhanelerinde yaşayan çocuklar bu ticaretin içine itilmiş durumdalar. Devlete emanet edilen bu çocuklar hem fuhuş hem de organ mafyasının elinde ticaret aracı şeklinde kullanılıyorlar. Hatta pekçok ülkede çok ciddi cezai yaptırımları olan çocuk pornografisi Rusya'da önemli bir cezai yaptırım dahi içermiyor. Bu da Komünist Rus yönetiminin insana verdiği değeri gösteren önemli bir gerçek.

    İnsanların aynen materyalist felsefenin öngördüğü gibi birer "gelişmiş havyan" haline geldiklerini, Rusların Çeçenlere karşı yürüttükleri vahşette de görmek mümkün. Bazı gazetelere açıklamalarda bulunan Rus askerleri, Çeçenlere nasıl işkence yaptıklarını, kadınları ve çocukları nasıl vahşice öldürdüklerini gülerek anlatıyor ve bundan hiçbir rahatsızlık duymadıklarını ifade ediyorlar. Örneğin bir Rus askeri Los Angeles Times gazetesine "Bir çeçen kadın savaşçı vardı. Ayaklarını çelik kablolarla bağladıktan sonra iki zırhlı araçla çekerek kadını ortadan ikiye ayırdık. Çok kan aktı, ama arkadaşların buna ihtiyacı vardı" şeklinde bir itirafta bulunurken, kahkaha atmaktan kendini alamıyor. Hiçbirşeyden haberi olmayan masum bebeklerin iç organlarını nasıl parçaladıklarını, hamile kadınlara yaptıkları akıl almaz işkenceleri, bunlardan ne kadar zevk aldıklarını vurgulayarak anlatan Rus askerlerinde herhangi bir insani ifade görmek de mümkün değil. İşte "her şey maddedir ve her gelişme ancak çatışmayla elde edilir" diyen materyalist felsefenin oluşturduğu insan modeli...

    Kızıl Çin'in Terör Mirası

    Stalin, komünist devrim projesini Rusya'da hayata geçirdi ve bu şekilde arkasında 20 milyon ölü bıraktı. Bunun ardından bir başka komünist rejim de Çin'de kuruldu.

    Mao Che Tung'un önderliğindeki komünistler, uzun bir iç savaş sonucunda, 1949 yılında, iktidara geldiler. Mao, 1949'dan 1976 yılına kadar kendisine büyük destek veren müttefiki Stalin gibi, baskıcı ve kanlı bir rejim kurdu. Maocu dönem olarak bilinen sürede Çin, sayısız politik idama sahne oldu. Orduyu, Komünist Parti tarafından kurulan kadın ve erkekli komünist birlikler oluşturuyordu. İlerleyen yıllarda Mao'nun "Kızıl Muhafızlar" adını verdiği genç militanları, ülkeyi tam bir terör ortamına sürükledi.

    "Sosyalist değişme ve eşitlik hakları" adı altında daha önce Rusya'da uygulanan ekonomik rezaletlerin bir kopyası Çin'de de yaşanmaya başlandı. Hikaye yine aynıydı. "Sınıfsal mücadele" adı altında halkın her türlü haklarının ellerinden alınması ve mallarının devlet yararına alıkonması. Kendilerini yoksulların sığınağı ve halkın kurtarıcıları olarak gösteren komünist dikta yönetimi, Rusya örneğinde olduğu gibi halkın tarlalarına, hayvanlarına, ürünlerine ve tüm mülklerine el koydu.

    "Sosyal adalet" iktidardakileri ve yandaşlarını beslemeye ve zenginleştirmeye yararken, "hakları savunulduğu" iddia edilen halk ise açlıktan ölüyordu. Ülkede ekonomik sorunlar gitgide büyüdü ve sorunların çözülmesi için radikal reformlara gidildi. Denenen her reform toplumsal kargaşayı daha da artırdı. Her başarısızlığın karşılığında yüzbinlerce hatta milyonlarca insan öldü. Coğrafi dağılımı son derece geniş olan ülkede, Mao, kendi halkına ve özellikle de azınlıklara karşı büyük bir soykırım uyguladı.

    Her türlü yetkiyi elinde bulunduran komünist parti hiyerarşisi ve diktatör Mao, ülkeyi tamamen içe kapatarak, basın-yayın ve haberleşme özgürlüğünü kendi tekeline aldı. En ufak bir eleştiri veya hükümet politikasının sözlü bir protestosunun karşılığı ise idam oldu. Azınlıkların kültürünü, tarihini, dil zenginliğini anlatan ve yazan yazarlar, sanatçılar ve bilim adamları bu kanlı dikta tarafından toplu halde yok edildiler. Halen daha Komünist Çin'de gelişen olayları BM dahil hiç bir kurum ve kuruluş doğru ve eksiksiz olarak öğrenememektedir. Bu konudaki en önemli örnek önceki yazılarımızda bahsettiğimiz Doğu Türkistan'da Uygur Türkleri'ne karşı yürütülen soykırımdır. "Gerçek kurtuluşa götürecek tek yol" aldatmacasıyla hareket eden komünist rejim, "kesintisiz ve durmaksızın komünizme varış" hedefi için bu halka karşı insanlık dışı işkenceler yapmış, yıllarca acımasızca zulmetmiştir.

    Din Yerine "Kızıl Kitap"

    Dini inançların yok edilmesi her komünist rejimin temel hedefidir. Bunun için sistemli bir baskı ve propaganda yöntemi uygulanır. Dini inançların yerini ilahlaştırılmış liderlerin ürettikleri felsefeler alır. İşte Uzakdoğu'nun en önemli İslam karşıtı güçlerinden biri olan Çin'de de Mao döneminden itibaren insanların elinden din ve vicdan hürriyetleri alındı. Din adamları korkunç işkencelere maruz kaldılar, camiler ve ibadethaneler kapatıldı. Materyalist sistemin önünde en büyük ve yıkılmaz engel olarak duran dinin anlatılması yasaklandı.

    Her yerde anlatılan ve konuşulan tek şey totaliter ve baskıcı liderin yanılmazlığı ve üstünlükleri oldu. Okullarda öğrencilere Mao'nun sapkın felsefesini anlatan "Kızıl kitap" okutuldu. Ahlak kavramını insanın gelişmesine en zararlı şey olarak gören materyalist felsefe gençlere ve çocuklara aşılandı. Komünist sistemin menfaati için her türlü ahlaksızlığın yapılabileceği, hatta bir insanın rejimin menfaatleri için annesini bile gerektiğinde öldürmesi gerektiği öğretildi.

    Komünist ideoloji aile kavramını da ülkenin genel anlamda zararına görüyordu. Bu felsefe, Çin'de milyonlarca ailenin parçalanmasıyla sonuçlanmıştır. Sözde devlet ekonomisinin ihtiyaçları ön planda olduğu için aileler bölünmüş, çocuklar kreşlerde büyütülmüş ve aileler senede ancak bir defa bir araya gelmiştir. Aslında tüm bunlar her insan için önemli ibretler taşımaktadır. Çünkü bugün dünyanın dört bir yanında hala komünizmin yayılması için çabalar yürütülmektedir. Komünizmin geldiği bir ülkenin uğrayacağı son ise Rusya'dan veya Çin'den farklı olmayacaktır.

    Ayrıca, komünist bir görünüm taşımasa da, Darwinizm'i ve materyalizmi telkin eden her türlü siyasi ve sosyal sistemin de Rusya veya Çin'den farklı sonuçlar doğurmayacağını bilmek gerekir.
#22.03.2009 19:21 0 0 0
ChE ChE foto
  • Çünkü bu toplumların çoğunluğunu oluşturan dinsiz ve her türlü ahlaki değerini yitirmiş olan insanlar hayatta kalabilmek için öldürmeyi, çalmayı ve fuhuş yapmayı normal görmekte, insanlara, çocuklara zulmetmekten zevk almaktadırlar. Bunlar din karşıtı bir sistemin insanlar üzerindeki yıkıcı etkilerinden sadece birkaçıdır.

    bence haddinizi aşıyorsunuz.

    fuhuş yapmayı kapitalist sisteminiz meslek olarak tanıyor artık ona ne diyeceksiniz acaba???
#22.03.2009 19:41 0 0 0
  • insanı evrimleşerek gelişmiş hayvan olarak gören bir düşüncenin ahlaki bir değeri olduğunumu düşünüyorsunuz..
    yada parayı kendine ilah edinmiş kapitalizmin böyle bir kaygısı olduğunumu...
    ben ikisinden de uzağım..
    haddi aşmış değilim..
#22.03.2009 19:51 0 0 0
ChE ChE foto
  • insanı evrimleşerek gelişmiş hayvan olarak gören bir düşüncenin ahlaki bir değeri olduğunumu düşünüyorsunuz..

    her sosyalistin böyle düşündüğünü sanıyor olmanız, sizlerin HÜSNÜ KURUNTUNUZ...

    neyin ne oldugundan haberiniz olmadan,her sosyalisti komünist,her komünüsti ateist sanıyor olmanızda kendi handikapınız,kendi eksikliğiniz yada şahsi cahilliğinizdir.

    çok sabit fikirli düşüncelerle konular açarak alakasız şeyleri sosyalist sisteme yakıştırıyorsunuz.

    acaba dünya üzerinde,heveslisi oldugunuz şeriat yönetiminden derbeder olan ülkelerin,, neler çektiklerini neden burada konu açarak dile getirmiyorsunuz,
    biraz aydınlanırdık haa ne dersiniz ???
#22.03.2009 19:57 0 0 0
  • her sosyalistin böyle düşündüğünü sanıyor olmanız, sizlerin HÜSNÜ KURUNTUNUZ...

    neyin ne oldugundan haberiniz olmadan,her sosyalisti komünist,her komünüsti ateist sanıyor olmanızda kendi handikapınız,kendi eksikliğiniz yada şahsi cahilliğinizdir.

    ________
    sen neden üzerine alındınki..sen kendi tabirinle sosyalist bi müslümansın..
    bırak o yazıyı üzerine alınan alınsın...
    sen onların avukatı ,savunucusu isen o ayrı tabi
#22.03.2009 20:12 0 0 0
ChE ChE foto
  • genellediğinizi sizde çok iyi biliyorsunuz.

    ve sizlerinde yeri gelince kimlerin avukatlığını yaptıgınızı biliyoruz bizlerde.

    şu yukarıda kopyalayıp eklediğiniz konulardaki bilgileri,bence birazda tarafsız kaynaklardan araştırın derim ben.

    dini sitelerden kaldırın kafalarınızı biraz,bakın şöyle etrafa neler oluyor şu dünyada...
#22.03.2009 20:15 0 0 0
  • tam aksi yönde sitelerede giriyorum...
    benim bir korkum yok..
    oralardada birbirlerinin kuyusunu kazıyorlar:)

    zaten şu parçalanmışlıklarıda bunun en güzel ifadesi...
    kim neyi neden savunduğunu bile bilmiyor..

    ve o ideolojinin fikir babalarının düşüncelerinden,birçoğunun haberi bile yok..

    eşitlik...sınıfsız toplum..
    ama iş uygulamaya gelince zulüm..ve böyle birkaç on yıl içinde tarih oluyor..
    ama işte insanı hayvandan ayıran özelliklerden birisi..Hâlâ bu sistemin _ özlemini ve hayalini_ yaşatabiliyorlar
#22.03.2009 20:25 0 0 0