Ergenekon, Teori, Teslimiyet

Son güncelleme: 24.03.2009 23:07
  • Ergenekon, Teori, Teslimiyet - Kemal Okuyan

    "Kanıt istiyordunuz, işte kanıtı" diyor yandaş medya. "Aaa, bak şimdi inandım" diyor demokratı, liberali. Kanıt? İnanmak?

    Türkiye'nin her tarafının silah deposu haline getirildiğini bilmiyorduk da, "kazı"dan mı öğrendik? Türkiye'nin üniformalı ve üniformasız düzen bekçilerinin ideolojik, siyasal ve ekonomik nedenlerle, hiyerarşi dahilinde ve de haricinde cinayet işlemek, provokasyon yaratmak, katliamlar gerçekleştirmek için her tür olanağa sahip olduğunu yıllardır söylememiştik de, bunu Ankara çukurlarında mı keşfettik?

    İkna etmek için bunları ortaya dökeceklerse, "kolay ikna olan"lara önerim, "cıkk" yapsınlar, "bu kadarı yetmez" desinler, saçılsın ortaya mümkün olduğunca çok cinayet aleti... Gerçi, bitmez, tükenmez ama yine de biraz eksilsin, üstüne çokça "kurşun sıkan kahraman" feda edilsin, Ergenekon operasyonunun tarihsel hedeflerine ulaşmak için böyle bir "bedel" ödesinler. Ucuza ikna olunmasın yani...

    Ama en güzeli, hiç ikna olunmasın!

    Bombalara, suikast silahlarına değil, onlardan çok var... Askerde var, poliste var, sivil faşistlerde var... Daha günceli, devletin içindeki çekişmede bütün taraflarda illa ki var... AKP'den hoşnut olmayan kimi odakların bir değil, onlarca "kanlı" hesap yaptığından da emin olabilirsiniz. Bunların bir bölümü kontrol altındadır, bir bölümü tasfiye edilmiştir, bir bölümü saf değiştirmiştir, her şey mümkündür. Şimdi sayısız zuladan birkaçını patlatmaya karar verdiler. Gerçek mi gerçek!

    Elbette gerçek! Ama bizden ikna olmamız istenen bu değil ki? Zaten bu, solun yıllarca söylediği, topluma anlatmaya çalıştığı şeydi: Bu düzen suç örgütleriyle, suç örgütlerinin halka karşı işlediği suçlarla ayakta duruyordu.

    Bizden ikna olmamız istenen ise şu: AKP, kendi çıkarları için de olsa, Türkiye'deki devleti "suç" yapılanmasından, adını koyalım, "kontrgerilla örgütlenmesi"nden arındırıyor ya da en azından bu örgütlenmeyi zayıflatıyor.

    İkna olmayın, kazmaya devam etsinler, daha fazlasını gözden çıkarsınlar; ikna olmayın, operasyonun siyasi hedefleriyle ilintili psikolojik savaşa teslim olmayın!

    Evet operasyonun siyasi hedefleri var. En tepeye "AKP karşıtlarını tasfiye etmek, etkisizleştirmek istiyorlar"ı koyamayacağımız kadar önemli siyasi hedefleri. ABD, Türkiye'de bu işe kafası yatan kesimlerle birlikte Türkiye'yi yeniden yapılandırmak, yeniden konumlandırmak istiyor. Temel hedef bu... Ondan sonrası geliyor; düzen içi güç dengelerinin değişmesi, solun tasfiyesi, Kürt sorununda "Amerikancı çözüm"ün önünün açılması...

    O halde önce bu hedefe dair karar verilecek. Böyle bir hedef var mı? "Yok" diyorsanız, hayırlı olsun, Ergenekon operasyonundan demokratikleşme, insan hakları ve hatta "devrim" adına sevinmeye sonuna kadar hakkınız var. Yok, böyle bir dönüştürme hedefinin olduğuna kanaat getirdiyseniz, o zaman bunun iyi mi, kötü mü olacağına karar vermeniz gerekiyor. Bu konuda nasılsa tabular yıllar önce yıkıldı, rahat olunuz! "Demokrasi ve özgürlük emperyalistlerden gelse dahi kabulümüzdür", sol adına hiç de müstehcen bir yaklaşım olarak algılanmıyor. Öyle olmuyorsa, böyle... Eğer ABD'nin Türkiye'ye demokrasi getirmeye karar verdiğini düşünüyorsanız, dışarıdan destek de verebilirsiniz bu sürece, süreci sola çekmeye de çalışabilirsiniz. Siyaset biraz da fırsatçılık değil midir? ABD ve de AKP kendi emelleri doğrultusunda bir operasyon yapıyorlar ama siz de onun yarattığı atmosferden yararlanıyorsunuz!

    Artık darbe olmayacak, cinayetler işlenmeyecek, kontrgerilla kışlasından dışarı çıkamayacaksa, "enayi Amerikalılar"ın tuhaf hesaplarının ne önemi var. Hem zaten Türkiye her daim Amerikancı, NATO'cu; biraz da darbesiz ve de çetesiz Amerikancılık hakim olsun...

    Bunları diyebilirsiniz.

    Abartıyor muyuz? Abartmıyoruz, çünkü "yandaş" basında bu operasyonun ABD ve NATO eliyle yürütüldüğünü ileri süren liberal-gerici kalemlerin sayısında ciddi bir artış var. Diyorlar ki, Gladio'yu NATO kurdu, iyi yaptı, komünizmin defteri dürüldü ama Türkiye'de bazıları NATO'nun kontrolünden çıktı, ABD'ye karşı stratejiler geliştirdiler, ortalığı karıştırdılar, meşru hükümeti devirmeye çalıştılar, bu nedenle Vaşington bunların ipini çekiyor. Bunu açıkça yazıyorlar. Kimileri ise "ya bu kadarını söylemeyelim, ABD operasyona göz yumuyor diyelim" noktasında. Herhalde solun uyunmasından korkuyorlar. Uyanan uyandı, uyanmayanlar derin devlet uykusunda!

    Özetle, Ergenekon operasyonunun ABD-NATO menşeli olduğundan pek kuşku duyulmaması gerekiyor. O halde mesele, "olsuuuun" deyip dememektedir.

    Eğer, bazı kirlenmiş aktörleri gözden çıkarmakla sınırlı, yani kullanım ömrü biten kadro ve mekanizmaları çöpe atmaktan ibaret bir süreç yaşansaydı, olabilirdi. Ancak Ergenekon operasyonunun siyasi kapsamı çok ama çok geniş.

    Türkiye'nin dönüştürülmesinin ne anlama geldiğini sürekli açıklamaya çalışıyoruz. Geçtiğimiz sonbaharda yayınlanan "Felaketin Eşiğinde" broşüründe Türkiye'nin nasıl bu hale geldiği ve nereye götürüldüğü sorularına berrak yanıtlar verdik. Ergenekon operasyonu Türkiye'nin felakete yolculuğunu hızlandırma operasyonudur.

    Ama diyelim ki, felaket filan da artık ilgi çekmiyor. Bu ülkenin patronlara ve emperyalistlere ait olduğuna ilişkin enteresan bir görüş yerleşmiş, "düzen" kavramı ile "memleket" arasındaki ayrım silikleşmiş, solcu "bana ne" türünden bir rahatlığa alışmış. O zaman konuya herkesin pek meraklı ve titiz olduğu "devrim" cephesinden bakalım. Devrim hedefinden, devrimci değerlerden...

    Diyorlar ki, biz kontrgerillayı tasfiye ediyoruz. Kapitalist devlette bu olur mu? Emperyalizmin "terörle mücadele" konseptini manyaklığa taşıdığı dönemde, Türkiye'de kontrgerilla tasfiye edilecek! Peki bu zokayı yutarak nasıl devrimcilik yapılacak?

    Diyorlar ki, PKK Ergenekon tarafından kuruldu, Öcalan Ergenekon üyesidir, bunlar Türkiye'yi karıştırdılar, hem siyasi hem ekonomik rant elde ettiler. İddia bu. Bu iddianın birinci dereceden muhataplarından "sevindirici gelişmeler bunlar"dan başka söz çıkmıyor. Kürt sorununun kontrgerilla icadı olduğunu ileri sürenlere "Kürtçülük" adına veya "Kürt halkıyla dayanışma" adına "sonuna kadar gidin" desteği veriliyor ve kimse bundan rahatsız değil. Demek ki ya iddiaların doğru olduğu düşünülüyor ya da bu iddialarla birlikte oluşan iklimin Kürt sorununda rahatlama yaratacağı...

    Diyorlar ki, sağ ve sol diye bir şey yoktu, bu ayrımı ve kavgayı Ergenekon yarattı. Sağı da solu da destekledi, onları palazlandırdı, sokağa döktü, birbirine kırdırdı. Bu nedenle Türkiye'de sağın da solun da temelleri yoktur, hepimiz Ergenekon mağduruyuz! Tık yok. Herkes, 'benim üzerime sıçramasın da' oportünistliğinde. Hiç ses çıkarmadan devrimcilik oynanmaya devam ediliyor, ne güzel!

    Sanıyorum yeterli. ABD planlarını, Avrupa Birliği fesadını boş verdik diyelim. Bu üç iddianın ne anlama geldiği fark ediliyor mu?

    Evet, kontrgerillanın bir bölümü, ama başka yönlere yöneldiğinden, ama eskidiğinden, ama büyük projelere enerji olsun diye, ama sola şirin gözükmek için feda edilebilir, ederler de...

    Evet, Kürt sorununun çözümsüzlüğünden yararlanıp emekçileri toplumu baskı altında tutmak ve hatta bundan kazanç elde etmek isterler, bu mümkündür ve bunu yapmışlardır da...

    Evet, sağa sola provokatörler yerleştirmek, örgütler ve de örgütçükler kurmak onların işidir, bu konuda çok beceriklidirler de...

    Ne var ki, toplumsal dinamikleri ve sorunları yoktan var ya da yok edemezler, o kadar kudretleri yoktur çünkü onlar da toplumsal dinamiklerin ürünüdürler.

    Teori bunu söyler. AKP'ye ABD'ye bakıp bakıp bir şey anlaşılamıyorsa, o zaman işte bunu söyleyen teori imdada çağırılmalıdır. ABD'den, emperyalizmden, ve bizde AKP'den demokrasi gelmez. Geliyor gibi bir görüntü çıkıyorsa, bilin ki tehlike daha büyüktür.

    Obama bütün dünyada, AKP Türkiye'de solu, ilericileri, toplumu hipnotize etmekte. Aptallaşmamak için, olup bitenlere yetişemiyorsanız, iki tane çukurdan çıkan silahlar gözünüzü kamaştırıyorsa, teoriye sığının. Yorgunluğunuz da, körlüğünüz de geçecektir.


    13.01
#24.03.2009 21:51 0 0 0
  • ne o..buda yeni örgütlenme şeklimi..
    arkadaşım bu ülkede ateistlerin komünistlerin sosyalistlerin hepbir ağızdan söyledikleri bir tek söz vardı (tuncay özkanın idaresinde olduğu zamanlarda)_BİZ KAÇ KİŞYİZ _adlı kanaltürk forumda..
    _Ordu Göreve_ evet..hepbirağızdan bunu söylüyorlardı.
    Büyükanıt o malum e_postadan sonra gelişen seçim sonuçlarından ve Abdullah Gül cumhurbaşkanı seçildikten sonra darbe yapılmadı diye o admlar Büyükanıt'a da demediklerini bırakmamışlardı..

    sizin teorilerle aranız herzaman iyi..bunu başka konulardanda biliyoruz..
    ben gerçeklerle ilgileniyorum..

    yazı için teşekkürler
#24.03.2009 22:06 0 0 0
  • bak biz bunu dedik.. (=


    Biz ne diyoruz? Biz ne istiyoruz?


    Tuncay Özkan tavırlarıyla, parasıyla sürekli gündemde. Dedikleri ise ne tartışılıyor ne biliniyor. Peki bir şey diyor mu?

    Tuncay Özkan, son bir hafta içinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal'dan genel sekreterliği istemesi ve Bağımsız Cumhuriyet Partisi (BCP) genel başkanlığına gelmesi gibi haberlerle gündeme geldi. "1 milyonluk" hazır kitlesi ve Kanal Türk satışından elinde kalan birkaç milyon dolarlık "bütçesi" ile kendine siyasette yer arayan Özkan'ın oynadığı boşluk ve hedefleri çok büyük. Özkan, CHP başta olmak üzere AKP karşıtı düzen içi muhalefetin dolduramadığı, doldurmaktan kaçındığı, dolduramadıkları oranda da büyüyen boşluğa gözünü dikmiş durumda. Son dönemde yaptığı kimi konuşmalarda 16 milyon oy hedefinden -AKP 22 Temmuz seçimlerinde 16,5 milyon seçmenden oy aldı-, söz eden Özkan bu iddialılığın karşılığı olarak "partileşme"yi de önüne koymuş durumda. Ya mevcut bir partiyi ele geçirerek ya da Biz Kaç Kişiyiz Platformu'nu partileştirerek... Ancak bu partinin ya da Özkan'ın başını çektiği bir "hareket"in ne yapacağı bir muamma. AKP karşıtlığını okşamak, esip yağıp gürlemek dışında ne Özkan'ın söyledikleri ve yazdıklarından ne de bir "parti"ye dönüşme hazırlıkları yapan Biz Kaç Kişiyiz Platformu'nun sınırlı miktardaki belgesinden değil programatik bir çerçeve herhangi bir çerçeve çıkartmak mümkün.

    Kötülük savar, iyiliksever...
    İl ve ilçe örgütlenmelerine giden Biz Kaç Kişiyiz Platformu'nun il ve merkez yönetim kurullarının söz metni Özkan'ın ne de(me)diğini güzel bir şekilde anlatıyor:

    "Ülkemizin her türlü kötülüklerden, olumsuzluklardan temizlenerek çağdaş, bağımsız, laik, demokratik, zengin, eğitimli ve vatandaşları birbirine eşitlik duygusu içinde sevgi ile bağlı nitelikli bir toplum olması ülküsüyle yola çıkmış olan bizkackisiyiz platformu üyesiyim. (bizkaçkişiyiz platformu üyesi) olarak bu hedefe yürürken hiçbir umutsuzluğa kapılmaksızın bütün gücümle çalışacağıma, aynı ülküyü paylaşan üyelere sevgi ve saygı ile bağlı olacağıma, hiçbir biçimde kıskançlık, dedikodu, düşmanlık ve kavga gibi unsurları topluluk içine sokmayacağıma, dürüstlük, topluluk içinde mutlak eşitlik, hiçbir biçimde çıkar kaygısı gözetmeme, ülkemizin ve dünyanın iyiye, doğruya, güzele, barışa ve kardeşliğe ulaşması için çalışacağıma topluluğun amacına ulaşması yolunda her türlü özveriyi göstereceğime namusun ve şerefim üzerine söz veririm."

    Biz Kaç Kişiyiz Platformu'nun amaçlarının sıralandığı ve "programı" olduğunu düşündüren 20 maddelik belgede de depremden spora çeşitli başlıklarda dilek ve temenniler dile getiriliyor ve metin "Biz Kaç Kişiyiz Sivil Toplum Platformu renk, dil, din, ırk, sosyo-ekonomik farklılık, gözetmeksizin çaba gösterir ve evrensel insan hakları değerlerini savunur. Hukuka ve hukukun üstünlüğüne inanır. Demokrasiye bağlıdır. Geliştirmek ve özgürlüğü savunmak için çaba harcar. Türkiye Cumhuriyeti'nin laik, sosyal adaletçi, hukuk devleti olması ilkesini yüceltmek için çabalar" maddesiyle son buluyor.

    İddialılık yetiyor
    CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, geçtiğimiz günlerde gazeteci Tuncay Özkan'ın kendisinden genel sekreterlik koltuğunu istediğini açıkladı. Özkan'ın "Önder Sav gitsin, ben geleyim" yönündeki talebini kabul etmediğini belirten Baykal, "Partiye katılmasını ve mücadele vermesini tavsiye ettim. Durumu görünce zaten vazgeçti" dedi. CHP'den aldığı 4 trilyona rağmen Kanaltürk'ü Fethullahçı Koza grubuna satan Tuncay Özkan'ı, CHP üyeliğine dahi kabul etmediklerini kaydeden Baykal, Özkan'ın CHP'den neler talep ettiğini Vatan yazarı Can Ataklı'ya anlattı. Özkan için, "Geldi, hayli uzun konuştuk, benden CHP genel sekreterliğini istedi" diyen Baykal, bu görüşmenin ikisi arasında kalması yönünde anlaştıklarını; ancak bir şekilde sızdığını söyledi.

    CHP Genel Başkanı Deniz Baykal'ın Tuncay Özkan'ı, üstelik de Kanal Türk satışı sonrasında düştüğü duruma rağmen "muhatap" alıp açıklama yapmasına yol açan en önemli faktör "iddialılık". CHP başta olmak üzere AKP karşıtı düzen içi aktörlerin siyasi iddialılığı sıfıra yaklaştıkça Özkan biraz da tesadüf eseri yakaladığı pozisyona yükleniyor. Özkan'ın hiçbir şey söylemeden bu kadar yol almasını kendi kerametinde değil, Türkiye siyasetinin tuhaf tablosunda aramak gerekiyor.

#24.03.2009 22:41 0 0 0
  • bak biz başka neler demişiz..
    (=

    __Paragöz Özkan'ın televizyon 'solculuğu' buraya kadar__

    15 Mayıs 2008, Perşembe
    Tuncay Özkan'ın elindeki televizyon kanalını merkeze koyarak yarattığı, özellikle finansal açıdan hayli "interaktif" Biz Kaç Kişiyiz hareketine umut bağlayanların önemlice bir bölümü düzene tepkili, sahici kaygılar taşıyan, samimi insanlardan oluşuyor. Ancak kolaycı olduklarını da teslim etmek gerekiyor. Sığ televizyon "solculuğu"ndan gerçek bir "hareket", paragöz Tuncay Özkan'dan "kurtarıcı" çıkacağını umdukları için şimdi büyük bir hayal kırıklığı yaşıyorlar.

    soL Kanaltürk'ün satışı, özellikle medya cephesinde "solculukla olmuyor" şeklinde özetlenebilecek değerlendirmelere yol açtı.

    AKP medyası, siyasi iktidar karşıtı önemli kalelerden birinin düşüşünü zafer sarhoşluğuyla karşılayıp "ulusalcılığın" iflas ettiğini ilan etti. AKP medyasının bittiğini ilan ettiği "ulusalcılığın" açılımında elbette bağımsızlıkçılık, aydınlanmacılık başta olmak üzere sola ait değerler yer alıyor. "Ulusalcı" olarak adlandırılan siyasi aktörler ve oluşumların, bu değerlere yükledikleri anlam, düzene bağımlılıkları, emekçi kitlelerden bilinçli bir şekilde uzak duruşlarının toplamı solla kapanmayacak bir mesafeye sahip olduklarını göstermesine rağmen AKP medyası, fırsattan istifade sol düşmanlığında gaza basıyor.

    Diğer yandan daha çok Tuncay Özkan'ın yanlış adam olduğuna odaklansalar da Doğan medyasının konuya yaklaşımında da yine sola dönük "ayar" çabası dikkat çekiyor. Bir süredir "demode" değerlerden kurtulmuş, emperyalizm ile ilişkileri sorgulamayan, AKP "regülatörü" olarak çalışacak bir "sol" tarifi Ertuğrul Özkök başta olmak üzere çeşitli kalemler tarafından yapılıyor.

    Tuncay Özkan, Kanaltürk'e bir "seslenme aracı" olmanın ötesine geçen bir işlev yükledi. Türkiye'nin sürüklendiği yere ilişkin sahici kaygılar taşıyan kesimleri bir "televizyon hareketi" etrafında toplamaya dayanan bu projenin ürünü "Biz Kaç Kişiyiz" oldu. Bu hareket özellikle mali katkı anlamında hayli interaktif olsa da, Cumhuriyet mitingleri başta olmak üzere kitlelerini arada gezmeye çıkarsa da televizyonun doğası gereği "edilgenleştirici", "soğutucu" etkisi ağır bastı.

    Bugün bir tür "yeniklik" hissi taşıyan ve AKP karşıtlığı konusundaki samimiyetleri hiçbir şüpheye yer bırakmayan Biz Kaç Kişiyiz mensuplarının büyük bir kolaycılıkla bu projenin peşine takılırken bu yenilgiyi peşinen kabul ettiklerini söylemek gerekiyor.

    Üzgünüz... Televizyon "solculuğu" ya da başka bir şekilde "kolay solculuk" bu topraklarda ve bu çağda hayal kırıklığından başka bir şey vaad etmiyor. Yanında çalışanları "süründüren" bir "kurtarıcı"nın peşinde hiç olmuyor.

    soL

#24.03.2009 22:45 0 0 0
  • dil din ırk farkı gözetmeksizin...
    hukuka ve hukukun üstünlüğüne...
    nede güzel ifade etmişler...
    arkadaşım ben anlatamadım galiba derdimi:))

    adamların ikisözünden birisi _darbe_ idi...
    diğer sözleride o tarihlerde o forumlara girmiş olanlar bilir.
    sen o forumu biliyor gibisin...istersen İslam dini ,Kuran Peygamber hakkında o tarihlerde yazılanlardan sen bahset..

    ayrıca Abdullah Gül ve Tayyib erdoğan hakkındada söylemedikleri kalmamıştı..
    şimdi burada bu sözlerden aklımda kalanı paylaşmak isterdim ama o sözü rahatça söylenebildiği o forumu ve gönül verenlerini burada savunamazsın o zaman.
    ama istersen hemen yazabilirim...senin isteğine bırakıyorum
#24.03.2009 22:55 0 0 0
  • ya gamlı arkadaşım anladım, ben seni çok iyi anladım..
    yazmana gerek yok, bizzat takip ettim çünkü..
    o formu da o foruma girip mantıksızca konuşanları da biliyorum..
    yukarıda ki yazılarımdan da anlayacağın gibi; ben veya biz bunu yapanları bunun ardına takılanları bu platformda yer alanlarının çoğunu zaten
    ,sosyalistlik komünistlik kavramları bir tarafa, solcu olarak bile tanımlayamıyoruz ki..
    benim tepkim bunun için..
#24.03.2009 23:07 0 0 0