Ben Kazım oğlu Nuri Can
kimsesiz bir çocuğun yüreğine çizip resimlerimi
kayıp mezarlara gömdüm
yüzüme siper ettiğim gülüşlerimi
ve yükleyip acılarımı sevdalı bir kuşun kanadına
kayboldum karanlık bir dehlizin üçkeninde
ben Kazım oğlu Nuri Can
bir yanım aşka ayarlı, bir yanım acıya
nerede kötülük görsem
can çekişir dudağımda kelebek ölüleri
söner yıldızları gözlerimin, kör olurum...
boynunu bükse bir çocuk
bir annenin yüreği tekmelense
hayalleri yıkılsa bir kızın
dayanamam
oturup beraber ağlarım
Nerede bir yalan duysam
düğümlenir dilim, kızarır yüzüm
utanırım kendi payıma
üzülürüm bir zalimin bile boynu bükükse
ve kırıksa kanadı bir kuşun
benimde kırılır kanadım kolum
acılara düşer yolum
ben Kazım oğlu Nuri Can
kendi yüreğinin içine saklanıp
kendi hülyasında yaşayan
sevgilerin çarmıha çekildiği bir dünyada
herkesi seven, herkesi bağışlayan
ben Kazim oğlu Nuri Can
kendi derdini unutup
başkasının acısına yanan
kırk yıl çalışıp bir şeyi olmamış
başkasının acısına ağlamış, neşesine gülmüş
bir ekmeği bin kişiyle bölmüş
kiminin gözünde dahi
kiminin gözünde enayi
ben Kazim oğlu Nuri Can
enayiliğine doymayan
bir çocuğun gözyaşlarına dayanamayıp
cebindeki ilaç parasını verip
oturup haline ağlayan
Ankara terminalinde
yaşlı ve hasta bir kadına yol parası diye
otel ve yol parasını verip
parkta sabahlayan
mide sancısından kıvranan sabahlara kadar
polis otosuyla götürülüp karakolda dövülen
ben kazim oğlu Nuri Can
herkesin akıllı olduğu bir dünyada
saf adamın biri
sırtında bin zıpkın yarası
gözlerinde bin keder
atın beni bir çukura gidin
dedim ya ben iflah olmam
ben yüreğimi uzak iklimlerde yitirdim
ağlamayı öğrendim ardından
sisler ve sanrılar kaldı elimde
acılar ve ihanetler
dönüp bakamam geriye
anla
bir enayinin öyküsüydü bu
okunmasa da olurdu
yazılmasa da
ben Kazim oğlu Nuri Can
üç kuruş için
babasının bile sattığı adam
ben Kazim oğlu Nuri Can