Bir Yürüyüş Eylediler Çiçekler

Son güncelleme: 11.06.2005 14:51
  • Bir Yürüyüş Eylediler Çiçekler


    Ardyanım külrengi sisler içinde
    yitik bir ülke
    Önümde sıcak ve rengarenk
    güneşli bahçeler,
    Dereler, tepeler gelincik tarlaları
    Alı al, moru mor
    bin bir türlü çiçekle donanmış köşe bucak.
    Güneş ılık ışınlarını cömertçe yolluyor üstümüze
    Yemyeşilin orta yerinde
    elvan elvan çiçek kümeleri
    Taptaze bir bahar,
    Sanki toplumsal bir gün başlangıcı,
    Sanki ilk kez aydınlanıyor dünya,
    ilk kez başlıyor yaşam.
    Ama kuşlar
    ..............ötmüyorlar
    ..........................ağaçlarda,
    Gönlü kırbaçlayan esintıler yok
    Uçuşan kelebekler gözükmüyor havada.
    Her şey,
    her yer çiçeğe kesmiş
    türlü türlü cinsten,
    türlü türlü kokudan,
    türlü türlü renkten.
    Güneş nerde belli değil
    Gök masmavi
    Toprak yeşil
    Hava ılık
    Rüzgar esmiyor neden?
    Uzaklarda dereler
    Derelerden sular akıyor mu
    bilemiyorum?
    Uzaklarda tepeler
    Tepelerin ötesinde ne var?
    Tepelerin ötesi kış mı, bahar mı
    seçemiyorum...
    Tepelere doğru uzanan bir asfaltsız yol
    yürüyorum yol boyu
    yolun orta yerinden
    gözlerimi ayırmadan menzilinden
    çiçek denizine doğru...
    Ardımda bana benzeyen başkaları da var
    Beyinlerinde ne saklıyorlar
    Neden bir gölge gibi duruyorlar
    sağımda solumda bilemiyorum.
    Bilemiyorum elleri boş mu dolu mu
    Bilemiyorum neden oradalar?..
    Nereden gelip nereye gidiyorum
    Ne zaman çıktım yola
    Ve ne zamandır taban tepiyorum
    ulaşmak için oralara.
    Elimde pankartım
    Dilimde
    benim bile
    duyamadığım bir garip ıslık ezgisi.
    Gözlerimde
    bin bir renkte
    güneş gibi parlayan güneş dizgisi.
    Güneş nerede
    Fakat rüzgar esmiyor
    Yakıyor sıcak yavaş yavaş
    yakıp kavuruyor buharlanarak,
    Yolun orta yerinde
    yere saplı bir hançer gibi
    dimdik duruyorum
    Ve kendi kendime soruyorum,
    - Yol mu sona erdi
    yoksa dizlerimde derman mı tükendi?
    Ama pankartım elimde
    Yirmilik bir çivi gibi
    mıhlamışım pankartımın sapını yere.
    Güneş nerede
    Neden duyulmuyor kuşların cıvıltıları,
    Ya çiçeklerin görkemi işgal etti dünyamı
    ya da ağaçlar alıp götürdü onların şarkılarını...
    Bir yılan akıyor kıvrılmadan karşımdan
    İniyor tepelerden derelere
    çıkıyor derelerden tepelere,
    Uzuyor, uzuyor, uzuyor
    başı bana yaklaşıyor
    haber yok arkasından.
    Yılan bir ırmak oluyor sonra
    akıyor masmavi
    akıyor ince belli
    alev yeleli
    yabani bir tay gibi.
    İniyor tepelerden derelere
    Çıkıyor derelerden tepelere
    Çağlamıyor, köpürmüyor, dağılmıyor suları
    Aşıyor tırmanarak yamaçlardan
    Koşuyor düşe kalka çukurlardan
    İnletiyor koyakları gök gürültüsüyle
    Sürüklüyor dağı taşı tufan kalabalıkları gibi...
    Çiçekler dalgalanıyor yerinde
    Ama rüzgar esmiyor neden?
    Sıcak kavuruyor
    tozlu yolun ortasında gövdemi
    Ama nerde
    bir türlü göremiyorum güneşi.
    Yüzlerce sıralar halinde
    yekinip yürüyor çiçekler,
    karanfiller
    .........gelincikler
    ..................nergisler...
    Yaşam iksiri gibi tütüyor çiçekler,
    leylaklar
    ............güller
    ..................sümbüller...
    Gelin alayları gibi beziyorlar tepeleri,
    menekşeler
    ...................yaseminler
    .....................................çiğdemler...
    Dal dal uzuyorlar göğe doğru
    Çeyiz kilimleri gibi beziyorlar toprağı
    Esans gibi siniyorlar havaya
    Yerden mi sekiyorlar
    Gökten mi uçuyorlar
    ....................
    Adımlarını ağır atıyorlar
    Yaklaştıkça derinleşiyor gözleri
    Havada rüzgar yok
    Güneş nerede bellı değil,
    Dalgalanıyor saçları denizler gibi
    Alınlarında ateşler yanıyor
    Dökülüyor gözlerinden ışıklar yıldızlar gibi...
    Böceklere ne oldu
    görünmüyorlar ortada
    Nereye gitti kuşlar
    bırakıp şarkılarını ağaçlarda.
    Yanımda bana benzeyenler vardı hani
    Yok olup gittiler gerilerde
    toz gibi dağılarak sisler içinde.
    Ve şimdi ben
    yapayalnızım
    bir tozlu yolun orta yerinde...
    Pankartım her zaman elimde dimdik
    Pankartıma ne yazmışım hatırlamıyorum,
    Pankartım onlar için kuşkusuz
    Onları yücelten bir belgi
    ...................................belki
    ...................................pankartımdaki,
    Belki de karanlıktan firarımın belgesi.
    Yakıp kavuruyor güneş,
    İri ve ağır adımlarla
    yaklaşıyorlar durmadan,
    Ateş veriyorlar yüreğime
    ellerime
    .............yüzlerime
    ............................gözlerime ateş!
    Rüzgar esmiyor
    Fakat saçları
    ırgalanıyor havada
    buğday tarlaları gibi.
    Sırma sırma, tül tül olup savruluyor
    savrulup yanıyor alev alev elleri...
    Bölük bölük çıkıp geliyor ayçiçekleri
    Akıyorlar ırmaklarca
    Yakıyorlar kalbe düşen ilk sevdalar gibi,
    Meltem gibi esiyorlar
    Yaklaştıkça renkleniyor gözleri...
    Onlar devleşip yaklaştıkça üstüme üstüme
    Ben küçülüp uzaklaşıyorum sanki
    tozlu yolun gerilerine.
    Sanki güneş
    tam ense köküme mekan kurmuş
    yanıp kavruluyorum.
    Üstümden silindir geçmiş gibi yapışmışım yere
    Kaynar bir ter boşanıyor her yanımdan
    Toz - toprak içinde yapış yapış tenim,
    Gürül gürül akıyor terim
    sel suları gibi
    Şiddetli bir toz istilasında
    bayır bayır yanıyor gözlerim...
    Gelip başıma dikiliyor ön saftakiler
    Konuşmuyorlar hiç, dilleri yok sanki
    Sanki "dilsizler" bunlar.
    Neden başımı kaldırıp
    bakamıyorum gözlerinin içine?
    Suçlu muyum yoksa onlara karşı?
    Düşünüp bir yanıt bulamıyorum.
    Neden sıvışıp gitti benimle yola çıkanlar?
    Ben niçin koydum serimi bu yollara?
    Ben niçin teptim bunca tozlu yolu?
    Niçin
    onları selamlamak için
    kutsal bir bayrak gibi taşıdım kollarımda
    elımden hiç yere düşürmediğim pankartı?..
    Garip bir nesneye
    bakar gibi bakıyorlar bana,
    Tekrar tekrar okuyorlar pankartımı,
    İki çelik mengene el yapışıyor kollarımdan
    Tutup kaldırıyorlar yerden
    Tatlı bir serinlik çarpıyor suratıma.
    Yanıyor gözbebekleri kıvılcımlanarak,
    Çeviriyorlar başlarını günbatımına
    Bakıyorum
    güneş akşam kızıllığı içinde
    kocaman bir kan portakalı gibi
    salınıp kalmış ufkun üstünde.
    Dalgalanıp uçuyorlar güneşe doğru
    akın - akın,
    Saçları savruluyor havada,
    Esiyor rüzgar serinleterek efil- efil,
    Bir demet gül oluyorlar
    bir demet kızıl karanfil...
#22.05.2005 13:41 0 0 0
  • ElleRiNe EmeqiNe SaqLıK ArKaDa$ıM
#11.06.2005 14:51 0 0 0