Abdülhamit'in yerine Erdoğan

Son güncelleme: 26.07.2009 10:43
  • Abdülhamit'in yerine Erdoğan

    noimage

    Gazetelerin toplatıldığı, yazarların tutuklandığı, internet sitelerinin yasaklandığı Türkiye'de Başbakan halka bazı gazeteleri almamalarını söylüyor. Bugün 24 Temmuz; sansürün kalkışının 101. yıl dönümü...

    Bugün basın bayramı. 2. Meşrutiyet'in ilanı ile birlikte sansürün kaldırılışının 101. yıl dönümü. 24 Temmuz 1908'de Abdülhamit'in 1876 tarihli sansür kararnamesi tarihe karıştı ve Türkiye'de gazeteciliğin başladığı gerçek tarih sayılan bu tarih, sonraki yıllarda basın bayramı olarak kutlanmaya başlandı. Ancak 101 yılda pek bir değişiklik olmadı, Türkiye'de basının üzerindeki baskılar artarak sürüyor.

    Türkiye tarihinde basınla en çok tartışan Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan, şimdiye kadar birçok gazeteciyi ve gazeteyi dava etmesinin yanı sıra halkı gazeteleri boykot etmeye çağırmasıyla da hafızalardaki yerini aldı. Basın özgürlüğünü savunan açıklamalarından dolayı Uluslararası Basın Enstitüsü'ne (IPI) ve Dünya Basın Konseyleri Birliği'ne (WAPC) karşı ağır eleştirilerde bulunan Erdoğan, Abdülhamit'i aratmıyor.

    Toplatılan ve kapatılan gazeteler

    AKP iktidarının en çok kullandığı kavramlardan birinin demokratikleşme olmasına karşın basına karşı hiç de demokratik davranmadığı biliniyor. AKP iktidarı döneminde birçok gazetenin yayını geçici ya da süresiz olarak durduruldu. Bazı gazeteler toplatıldı kimi yayın organlarının ise internet siteleri yasaklandı. Gündem, Alternatif ve Gelecek, Kızıl Bayrak, Atılım, Özgür Ülke gibi gazeteler belli sürelerle kapatılırken Birgün gazetesinin 9 Ağustos 2008 tarihli nüshası İstanbul 12. Ceza Mahkemesi'nin kararıyla toplatıldı. Hayat Televizyonu, Roj, 'Nevruz kutlama görüntülerini sağladığı' iddiasıyla Türksat uydusundan çıkarıldı; kanal yetkililerinin girişimleriyle 'hata' üç hafta sonra düzeltildi.

    Vatan gazetesinin internet sitesi, Türk Telekom üzerinden erişim sağlayan internet kullanıcılarına kapatıldı. Vatan gazetesinden yapılan açıklamada, siteyi kapatılma kararının arkasında kamuoyunda Adnan Hoca olarak bilinen Adnan Oktar'ın olduğu bildirildi. Oktar aynı dönemde birçok internet yayınına ulaşımın engellenmesini sağlamıştı. Bu yasaklamalar, dava sonuçlanmadan Oktar'ın başvuru yaptığı anda uygulamaya girdiği için çokça eleştirilmişti.

    Bunların yanı sıra hükümet Kanaltürk'e ciddi bir ekonomik baskı uygulamış ve kanalın satılmasına önayak olmuştu.

    Dava açılan gazeteciler

    Ocak Mart döneminde tam 60 gazeteciye düşünceleri nedeniyle dava açıldı. Aynı dönemde Türk Ceza Kanunu'nun 301. maddesi kapsamında 73 dosya için soruşturma izni verildi. Bu dönemde 29 gazeteci, haklarındaki suçlamaların gazetecilikle ilgili olup olmadığı kesinleşmemekle birlikte, tutuklu bulunuyor.

    Hükümet, Türk Ceza Kanunu (TCK) ve Terörle Mücadele Kanunu (TMK) ile ilgili düzenlemeler yapılırken, meslek örgütlerinin ve hukukçuların uyarılarını dikkate almayıp, "uygulamayı görelim" demişti. Bugün gelinen noktada bu kanunlar gazetecilerin ellerini kollarını bağlıyor.
    Gazeteci Nedim Şener, Dink suikastı ile ilgili yazdığı "Hrant Dink Cinayeti ve İstihbarat Yalanları" adlı kitap nedeniyle 26 yıl hapis istemiyle yargılanıyor. Cumhuriyet Gazetesi yazarı ve Ankara sorumlusu Mustafa Balbay, Ergenekon davası kapsamında tutuklandı. Balbay'ın elindeki belgelerin yasal olarak suç sayılamayacağı ve bu nedenle de tutuklanmasının yasal olmadığı tartışılıyor.

    Akreditasyon iptalleri
    AKP iktidarında en çok tepki çeken sansür olaylarından biri de bazı Başbakanlık muhabirlerinin akreditasyonlarının keyfi olarak iptal edilmesiydi. Dönemin Başbakanlık sözcüsü Akif Beki tarafından alınan bir kararlarla Akşam gazetesinden Ali Ekber Ertürk, Hürriyet gazetesinden Turan Yılmaz ile Hasan Tüfekçi, Milliyet gazetesinden Abdullah Karakuş, Star televizyonundan Fatma Çözen ve Evrensel gazetesinden Sultan Özer'in akreditasyonları iptal edildi ve Başbakanlık basın kartları yenilenmedi. Şimdi Radikal'de köşesi olan Beki basın etiği konusunda birçok yazı kaleme aldı.

    Muhabirlere sınırlandırma
    Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı'nda foto muhabirlerine de sansür uygulanıyor. Son olarak Anayasa Mahkemesi'nin yeni binasının açılış töreninde de aynı sansür uygulanmıştı. Birçok etkinliğe sadece Anadolu Ajansı muhabirlerinin katılmasına izin veriliyor ve bu şekilde sansürlenen fotoğraflar basına sunuluyor. Anadolu Ajansı'nın hükümetin istemediği haberleri sansürlemek konusunda ne kadar mahir olduğu göz önüne alınırsa bu durum tam bir sansür anlamına geliyor.

    Tehdit ve baskı
    Muhabirlerin neredeyse sık sık kaba şiddete maruz kalmalarına alışıldı. Özellikle iktidarla bağı olanlar bu şiddeti daha aleni bir şekilde uyguluyor. Ankara Büyükşehir Asfalt İşleri Koordinatörü Burhan Yazar'ın, evinin önünü asfaltlatırken kendisini görüntüleyen Kanal D muhabiri Gamze Dondurmacı ve kameraman Doğan Durak'a saldırması ve Bursa'da AKP'li belediye başkan adayının yakınlarının bir eleştiri yazısı nedeniyle Bursa Gündem Gazetesi'ni basmaları ve içeridekileri tartaklamaları bu konudaki örneklerden sadece ikisi.

    AKP iktidarında gazetecilere dönük şiddet daha da genişledi ve bir büyükşehir belediye başkan adayı miting meydanında Uğur Dündar ve Mehmet Ali Birand'ı alenen tehdit etti. Erdoğan'ın da katıldığı Ankara mitinginde kürsüye çıkarak medyayı hedef gösteren Gökçek, "Uğur Dündar'a da Mehmet Ali Birand'a da eğer bu Türkiye dar gelmezse bana yazıklar olsun" demişti.

    Sendikal hak ihlalleri
    Basın alanında sendikal haklar da neredeyse kullanılamaz hale geldi. Sabah-ATV Grubu'nda toplu sözleşmenin sonuçlanmamasının ardından grev kararı asılmıştı. Patron, bazı sendikalı işçilerin işine son vemiş ve daha sonra açılan tüm davaları kaybetmişti. Son olarak grevin 154. gününde İstanbul 2. İş Mahkemesi'nin kararıyla grev durduruldu. Birçok basın kuruluşunda sendikalaşmanın engellendiği ve sendikal çalışma yapmaya çalıştığı için işten çıkartılan işçiler hakkında kara liste tutulduğu iddia ediliyor.

    Kriz de gazetecileri olumsuz etkiledi. Geçtiğimiz Ekim'den bugüne kadar 1000 civarında gazetecinin işine son verildiği tahmin ediliyor.

    Yandaş medya
    AKP, ikinci iktidar döneminde basında bir taraflaşma oluşmasını sağladı. Tüm medyayı kendi yandaşı haline getirmeye çalışan AKP, Doğan Grubu'nu terbiye etmek için ona da saldırdı. Bu süre içinde "yandaş medya" tanımını kullanan AKP, basının bloklaşmasını ve haberlerde otosansürün ortaya çıkmasını sağladı.
#24.07.2009 17:59 0 0 0
  • Emeğine sağlık kardeşim.
#24.07.2009 20:35 0 0 0
  • Asparagas haber yapmadaki başarısı tartışılamayacak olan basınımıza mahkeme kararları ile kapatılma davası verilip kapatılınca suç hükümetinmi yoksa asparagas (uydurmaca, yalan)haberi yapanınmı olur. Yoksa hükümet ben mahkeme tanımam kapatınmı demiş.
#25.07.2009 23:09 0 0 0
  • sen haberi tekrar okusana nichole ya..
#25.07.2009 23:17 0 0 0
  • Akp dedin sana Da küfür etmesin bu seviyesiz erdoğan :D

    ananıda al git der belkide

    Yada kürt kardeşlerimize ya sev ya terk et !!
#26.07.2009 10:43 0 0 0