Sesinin geldiği yerleri dinliyorum.
En derin ve sonsuz nehirler gibi.
Rakım'ı fazla olan, dağlardan akıyorsun,
En kuru gölgelerime.
puslu bir baharın, yalın ayak kıraa'ları gibiyim,
Senin yürüdüğün yolları, üşüyorum aslında.
Elini tuttuğun fidan gibi büyüyorum.
Ne yana baksam sen varsın aslında, hep sen olunca,
İlker'i buruşturup atıyorum bir yana,
Bir yanda adın, ben büyüyorum aslında.
üzdüğüm zamanları dövüyorum, dalgalarla.
yüz yaşında, yüz yerinden,
üstümde değil nasıl durayım.
Yürüyorum öyle,
Orta yaşın telaşlanan gölgesi gibi,
Rüyalarım seni görüyor hala
Ulu orta çiçekler gibi
Masum; bir rengi gözlerinin ucuna sermişim, dalgalar
var kenarımda, ben aslında seni büyüyorum gecenin bir
kıyısında, anlayacağın geceye karıştırdık yine
kendimizi, artık tüm ışıklar, yüzüme vuran nazik bir
rüzgarla ışığı azalan mumlar gibi sönüyor, bir müzik
kutusunun üzerinde gibisin eflatun kıyafetinle
bacakların bitişik, parmak uçlarında öylece
yakalamışsın sonsuz sessizliği, ben seni büyüyorum en
terbiyeli oyuncaklarla, sükut benim adımlarımla yürüse
bile çiçeklerim solmuyor benim, şimdi trompetler senin
ve benim için çalıyor, güneşin geldiği yoldan
ilerliyorum, ben işin aslında seni büyüyorum hep, her
ağacın gölgesi benim, her dalın meyvesi, her derenin
balıkları, sevginin yüzüme vurduğu yaştayım ben, senin
baktığın yaşta değil, senin küstüğün yerdeyim ben,
seni büyüyorum dedim ya kendimce, orta yaşın gece
karanlığında, her yerim ateş böceği, ışıklı yapraklar
gibi, seni koşup, seni yoruyorum aklımın seyrinde, her
bir yere dolaşıyor ayaklarım, içimde kara düzen
sürekli sana demirliyor kendini, ne yana baksam dağ
gibi çöküyorum işte, ben hala seni büyüyorum, yorgun
denizin küçük yaşta teknesinde, her liman kulaklarımı
çınlatıyor benim, ben sağarın oluyorum senin
gürültünde, ben seni kokuyorum bataklığın ortasında,
nanelerim dökülüyor her çamura, ben yine seni
büyüyorum işin aslında, içimde bir süvari seni taşıyor
her yeni zamana...