Kütüb-i Sitte Hadis-i Serifleri 1 - 500

Son güncelleme: 04.11.2022 15:28
  • 1 - Ubade Ibnu's-Samit el-Ensari (radiyallahu anh) hazretleri demistir ki: "Hz. Peygamber aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Kim Allah'tan baska ilah olmadigina Allah'in bir ve seriksiz olduguna ve Muhammed'in onun kulu ve Resulu (elcisi) olduguna, keza Hz. Isa'nin da Allah'in kulu ve elcisi olup, Hz. Meryem'e attigi bir kelimesi ve kendinden bir ruh olduguna, keza cennet ve cehennemin hak olduguna sehadet ederse, her ne amel uzere olursa olsun Allah onu cennetine koyacaktir."
    Buhari, Enbiya 47; Muslim, Iman 46, (28); Tirmizi, Iman 17, (2640).
    Muslim'in bir baska rivayetinde soyle buyrulmustur: "Kim Allah'tan baska ilah olmadigina ve Muhammed'in Allah'in elcisi olduguna sehadet ederse Allah ona atesi haram kilacaktir."

    2 - Ebu Sa'id Ibnu Malik Ibni Sinan el-Hudri (radiyallahu anh) hazretleri demistir ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Kalbinde zerre miktari iman bulunan kimse atesten cikacaktir."
    Ebu Sa'id der ki: "Kim (bu ihbarin ifade ettigi hakikatten) supheye duserse su ayeti okusun: "Allah suphesiz zerre kadar haksizlik yapmaz..." (Nisa, 40).
    Tirmizi Sifatu Cehennem 10, (2601).Tirmizi hadis icin "sahihtir" demistir.

    3 - Yine Ebu Sa'id (radiyallahu anh) hazretleri der ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Kim: 'Rab olarak Allah'i, din olarak Islam'i, Resul olarak Hz. Muhammed'i sectim (ve onlardan memnun kaldim)' derse cennet ona vacip olur".
    Ebu Davud, Salat 361, (1529).

    4 - Yine Ebu Sa'id (radiyallahu anh) hazretleri der ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Bir kul Islam'a girer ve bunda samimi olursa, daha once yaptigi butun hayirlari Allah, lehine yazar, islemis oldugu butun serleri de affeder. Musluman olduktan sonra yaptiklari da su sekilde muamele gorur: Yaptigi her hayir icin en az on misli olmak uzere yediyuz misline kadar sevap yazilir. Isledigi her bir ser icin de, -Allah affetmedigi takdirde- bir gunah yazilir."
    Buhari hadisi talik olarak kaydeder (Iman 31), Nesai, Iman 10, (8, 105).

    5 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) hazretleri anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizden biri iciyle disiyla Musluman olursa, yaptigi herbir hayir en az on mislinden, yedi yuz misline kadar sevabiyla yazilir. Isledigi her bir gunah da sadece misliyle yazilir. Bu hal, Allah'a kavusuncaya kadar boyle devam eder."
    Buhari, Iman 31; Muslim, Iman 205, (129).

    6 - Muaz Ibnu Cebel el-Ensari (radiyallahu anh) hazretleri anlatiyor. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kimin (hayatta soyledigi) en son sozu La ilahe illallah olursa cennete gider"
    Ebu Davud, Cenaiz 20, (3116).

    7 - Ebu Zerr (Cundeb Ibnu Cunade el-Gifari) (radiyallahu anh) hazretleri anlatiyor:Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bana Cebrail aleyhisselam gelerek "Ummetinden kim Allah'a herhangi bir seyi ortak kilmadan (sirk kosmadan) olurse cennete girer" mujdesini verdi" dedi. Ben (hayretle) "zina ve hirsizlik yapsa da mi?" diye sordum. "Hirsizlik da etse, zina da yapsa" cevabini verdi. Ben tekrar: "Yani hirsizlik ve zina yapsa da ha!" dedim. "Evet, dedi, hirsizlik da etse, zina da yapsa!"
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) dorduncu keresinde ilave etti: "Ebu Zerr patlasa da cennete girecektir".
    Buhari, Tevhid 33; Muslim, Iman 153, (94); Tirmizi, Iman 18, (2646).

    8 - Cabir Ibnu Abdillah el-Ensari (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Iki sey vardir gerekli kilicidir" Bir zat: -Ey Allah'in Rasulu! gerekli kilan bu iki seyden maksad nedir? diye sordu: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
    "Kim Allah'a herhangi bir seyi ortak kilmis olarak olurse bu kimse atese girecektir. Kim de Allah'a hicbir seyi ortak kilmadan olurse o da cennete girecektir" cevabini verdi."
    Muslim, Iman 151, (93).

    9 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) hazretleri anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e "Ey Allah'in Resulu, kiyamet gunu senin sefaatinle en ziyade saadete erecek olan kimdir?" diye sormustum. Bana: "Hadis'e karsi sende olan aski gorunce, bu hususta senden once bana bir baskasinin sualde bulunmayacagini tahmin etmistim" aciklamasini yaptiktan sonra su cevabi verdi: "Kiyamet gunu benim sefaatimle en ziyade saadete erecek olan kimse, samimi olarak ve icinden gelerek 'La ilahe illallah' diyen kimsedir"
    Buhari, Ilm 34, Rikak 50.

    10 - Suheyb Ibnu Sinan (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Mu'min kisinin durumu ne kadar sasirticidir! Zira her isi onun icin bir hayirdir. Bu durum, sadece mu'mine hastir, baskasina degil: Ona memnun olacagi birsey gelse sukreder, bu ise hayirdir; bir zarar gelse sabreder bu da hayirdir".
    Muslim, Zuhd 64, (2999).

    11 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Muhammed'in nefsini kudret eliyle tutan zata yemin ederim ki, bu ummetten her kim -Yahudi olsun, Hristiyan olsun- beni isitir, sonra da bana gonderilenlere inanmadan olecek olursa mutlaka cehennem ehlinden olacaktir".
    Muslim, Iman 240, (153).

    12 - Vehb Ibnu Munebbih'in anlattigina gore kendisine: "Lailahe illallah cennetin anahtari degil mi? dendi de: "Evet, oyledir ama dissiz anahtar olur mu? Disleri olan anahtarin varsa kapin acilir, yoksa kapali kalir, acilmaz" cevabini verdi.
    Buhari, Cenaiz 1.

    13 - Abdullah Ibnu Mes'ud el-Huzeli (radiyallahu anh)'nin anlattigina gore, bir adam kendisine "Sirat-i mustakim (dogru yol) nedir?" diye sordu. Ona su cevabi verdi:"Muhammed (aleyhissalatu vesselam), bizi sirat-i mustakimin bir basinda birakti. Bunun obur ucu ise cennete ulasmaktir. Bu ana yolun saginda ve solunda baska tali yollar da var. Bunlardan her birinin basinda bir kisim insanlar durmus oradan gecenleri kendilerine cagiriyorlar. Kim bu dis yollardan birine suluk ederse yol onu atese goturecektir. Kim de sirat-i mustakime suluk ederse o da cennet'e ulasacaktir." Ibnu Mes'ud bu aciklamayi yaptiktan sonra su ayeti okudu: "Iste bu benim sirat-i mustakimimdir, buna uyun. Baska yollara sapmayin, sonra onlar sizi Allah'in yolundan ayirirlar...." (En'am 152)
    (Rezin Ibnu Muaviye'nin ilavesidir).

    IMANIN HAKIKATI

    14 - Abdullah Ibnu Omer Ibni'l-Hattab (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, bir adam kendisine: Gazveye cikmiyor musun?" diye sorar. Abdullah su cevabi verir: "Ben Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i isittim, soyle buyurmustu: "Islam bes esas uzerine bina edilmistir: Allah'tan baska ilah olmadigina ve Muhammed'in O'nun kulu ve elcisi olduguna sehadet etmek, namaz kilmak, oruc tutmak, Kabe'ye haccetmek, Ramazan orucu tutmak".
    Buhari, Iman 1; Muslim, Iman 22 (....); Nesai, Iman 13, (9, 107-108); Tirmizi, Iman 3, (2612).

    15 - Yahya Ibnu Ya'mur haber veriyor: "Basra'da kader uzerine ilk soz eden kimse Ma'bed el-Cuheni idi. Ben ve Humeyd Ibnu Abdirrahman el-Himyeri, hac veya umra vesilesiyle beraberce yola ciktik. Aramizda konusarak, Ashab'tan biriyle karsilasmayi temenni ettik. Maksadimiz, ondan kader hakkinda su heriflerin ettikleri laflar hususunda soru sormakti. Cenab-i Hakk, bizzat Mescid-i Nebevi'nin icinde Abdullah Ibnu Omer (radiyallahu anh)'la karsilasmayi nasib etti. Birimiz sag, oburumuz sol tarafindan olmak uzere ikimiz de Abdullah (radiyallahu anh)'a sokuldu. Arkadasimin sozu bana biraktigini tahmin ederek, konusmaya basladim: "Ey Ebu Abdirrahman, bizim taraflarda bazi kimseler zuhur etti. Bunlar Kur'an-i Kerim'i okuyorlar. Ve cok ince meseleler bulup cikarmaya calisiyorlar." Onlarin durumlarini beyan sadedinde sunu da ilave ettim: "Bunlar, "kader yoktur, hersey hadistir ve Allah onceden bunlari bilmez" iddiasindalar." Abdullah (radiyallahu anh): "Onlarla tekrar karsilasirsan, haber ver ki ben onlardan beriyim, onlar da benden beridirler." Abdullah Ibnu Omer sozunu yeminle de te'kid ederek soyle tamamladi: "Allah'a kasem olsun, onlardan birinin Uhud dagi kadar altini olsave hepsini de hayir yolunda harcasa kadere inanmadikca, Allah onun hayrini kabul etmez."
    Sonra Abdullah dedi ki: Babam Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh) bana sunu anlatti:
    "Ben Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in yaninda oturuyordum. Derken elbisesi bembeyaz, saclari simsiyah bir adam yanimiza cikageldi. Uzerinde, yolculuga delalet eder hicbir belirti yoktu. Ustelik icimizden kimse onu tanimiyordu da. Gelip Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in onune oturup dizlerini dizlerine dayadi. Ellerini bacaklarinin ustune hurmetle koyduktan sonra sormaya basladi: Ey Muhammed! Bana Islam hakkinda bilgi ver! Haz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) acikladi: "Islam, Allah'tan baska ilah olmadigina, Muhammed'in O'nun kulu ve elcisi olduguna sehadet etmen, namaz kilman, zekat vermen, Ramazan orucu tutman, gucun yettigi takdirde Beytullah'a haccetmendir." Yabanci: "-Dogru soyledin" diye tasdik etti. Biz hem sorup hem de soyleneni tasdik etmesine hayret ettik.
    Sonra tekrar sordu: "Bana iman hakkinda bilgi ver?"

    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) acikladi: "Allah'a, meleklerine, kitablarina, peygamberlerine, ahiret gunune inanmandir. Kadere yani hayir ve serrin Allah'tan olduguna da inanmandir." Yabanci yine: "Dogru soyledin!" diye tasdik etti. Sonra tekrar sordu: "Bana ihsan hakkinda bilgi ver?"
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) acikladi: "Ihsan Allah'i sanki gozlerinle goruyormussun gibi Allah'a ibadet etmendir. Sen O'nu gormesen de O seni goruyor."
    Adam tekrar sordu: "Bana kiyamet(in ne zaman kopacagi) hakkinda bilgi ver?"
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bu sefer: "Kiyamet hakkinda kendisinden sorulan, sorandan daha fazla birsey bilmiyor!" karsiligini verdi.
    Yabanci: "Oyleyse kiyametin alametinden haber ver!" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) su aciklamayi yapti:
    "Kole kadinlarin efendilerini dogurmalari, yalin ayak, ustu ciplak, fakir -Muslim'in rivayetinde fakir kelimesi yoktur- davar cobanlarinin yuksek binalar yapmada yaristiklarini gormendir."
    Bu soz uzerine yabanci cikti gitti. Ben epeyce bir muddet kaldim. -Bu ifade Muslim'deki rivayete uygundur. Diger kitaplarda "Ben uc gece sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'la karsilastim" seklindedir- Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Ey Omer, sual soran bu zatin kim oldugunu biliyor musun? dedi. Ben: "Allah ve Resulu daha iyi bilir" deyince su aciklamayi yapti: "Bu Cebrail aleyhisselamdi. Size dininizi ogretmeye geldi."
    Muslim, Iman 1, (8); Nesai, Iman 6, (8, 101); Ebu Davud, Sunnet 17, (4695); Tirmizi, Iman 4, (2613).

    Ebu Davud, bir baska rivayette "Ramazan orucu"ndan sonra "cunublukten yikanmak" maddesini de ilave eder.
    Yine Ebu Davud'un bir baska rivayetinde su ziyade vardir: "Muzeyne veya Cuheyne kabilesinden bir adam sordu: "Ey Allah'in Resulu, hangi isi yapiyoruz, olup bitmis (levh-i mahfuza kaydi gecmis) bir isi mi, yoksa (henuz levh-i mahfuza gecmemis) su anda yeni baslanacak olan bir isi mi?" Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Olup bitan bir isi" dedi.
    Adamcagiz -veya cemaatten biri- yine sordu: Oyleyse niye calisilsin ki? Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) su aciklamada bulundu: "Cennet ehli olanlara cennetliklerin ameli muyesser kilinir, ates ehli olanlara da cehennemliklerin ameli muyesser kilinir."

    Benzer bir hadisi, Buhari (rahimehullah) Ebu Hureyre (radiyallahu anh)'den kaydeder.
    Bu hadise Tirmizi haric digerlerinde de rastlanir. Mevzubahis rivayette, "sehadette bulunman" yerine "Allah'a ibadet edip hicbir seyi ortak kosmaman" ifadesi de yer alir.
    Bu hadiste ayrica "Yalin ayak, ustu ciplak kimseler halkin reisleri oldugu zaman" ziyadesi de mevcuttur.

    Su ziyade de mevcuttur: (Kiyametin ne zaman kopacagi), Allah'tan baska hickimse tarafindan bilinmeyen bes gayiptan (mugayyebat-i hamse) biridir buyurdu ve su ayeti okudu: "Kiyamet saatini bilmek ancak Allah'a mahsustur. Yagmuru O indirir. Rahimlerde bulunani o bilir. Kimse yarin ne kazanacagini bilmez. Ve hic kimse nerede olecegini bilmez..." (Lokman, 34),
    Buhari, Iman 37.

    Bir baska rivayette "ustu ciplaklar" tabirinden sonra "sagir ve dilsizler arzin melikleri (krallari) olduklari zaman" ziyadesi vardir.
    Nesai'nin Sunen'inde su ziyade mevcuttur: "Dedi ki: Hayir, Muhammed'i hakikatle birlikte irsad ve hidayet edici olarak gonderen zat'a yemin olsun, ben o hususta (kiyametin ne zaman kopacagi hususunda) sizden birinden daha bilgili degilim. O gelen de Cibril aleyhisselamdi. Dihyetu'l-Kelbi suretinde inmistir."

    16 - Enes Ibnu Malik (radiyallahu anh) anlatiyor: Biz mescidde Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le birlikte otururken, devesine binmis olarak bir adam girdi ve mescidin avlusuna devesini ihip bagladiktan sonra: "Muhammed hanginizdir?" diye sordu. Biz: "Dayanmakta olan su beyaz kimse" diye gosterdik. -Nesai'deki Ebu Hureyre (radiyallahu anh)'in rivayetinde: "Su dayanmakta olan hafif kirmiziya calan renkteki kimse" diye tasvir mevcuttur.-
    Adam: "Ey Abdulmuttalib'in oglu! diye seslendi.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Buyur seni dinliyorum" dedi.
    Adam: "Sana birseyler soracagim. Sorularimda asiri gidebilirim, sakin bana darilmayasin" dedi.
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Haydi istedigini sor!"
    Adam: "Rabbin ve senden oncekilerin Rabbi adina soruyorum: Seni butun insanlara peygamber olarak Allah mi gonderdi?"
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Kasem olsun evet!"
    Adam: "Allahu Teala adina soruyorum: Gece ve gunduz bes vakit namaz kilmani sana Allah mi emretti?"
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Allah'a kasem olsun evet!"
    Adam: "Allah adina soruyorum, senenin su ayinda oruc tutmani sana Allah mi emretti?"
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Allah'a kasem olsun evet!"
    Adam: "Allahu Teala adina soruyorum: Bu sadakayi zenginlerimizden alip fakirlerimize dagitmani Allah mi sana emretti?"
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Allah'a kasem olsun evet!"
    Bu soru-cevaptan sonra adam sunu soyledi: "Getirdiklerine inandim. Ben geride kalan kabilemin elcisiyim. Adim: Dimam Ibnu Sa'lebe'dir. Benu Sa'd Ibni Bekr'in kardesiyim." (Bunu bes kitap rivayet etmistir. Metin Buhari'den alinmistir).
    Muslim'in rivayetinde soyle denir: "Bir adam geldi ve soyle dedi:
    "Bize senin gonderdigin elci geldi ve iddia etti ki sen Allah tarafindan gonderildigine inanmaktasin."
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Dogru soylemis" dedi.
    Adam tekrar: "Oyleyse semayi kim yaratti?"
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Allah!" dedi.
    Adam: "Peki bu daglari kim dikti ve icindekileri kim koydu?" dedi.
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Allah!" dedi.
    Adam: Peki semayi yaratan, arzi yaratan ve daglari diken Zat adina soyler misin, seni peygamber olarak gonderen Allah midir?"
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Evet!" dedi.
    Adam: "Elcin iddia ediyor ki biz gece ve gunduz bes vakit namaz kilmaliyiz, bu dogru mudur?"
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Dogru soylemistir!"
    Adam: "Seni gonderen adina dogru soyle. Bunu sana Allah mi emretti?"
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Evet!" dedi.
    Adam sonra zekati, arkasindan orucu, daha sonra da hacci zikretti ve bu sekilde sordu.
    Ravi der ki: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) de her sualde "Dogru soylemis" diye cevap veriyordu. Adam (son olarak) sordu: "Seni gonderen adina dogru soyle. Bunu sana Allah mi emretti?"
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Evet!"
    Adam sonra geri dondu ve ayrilirken sunu soyledi: "Seni hakla gonderen Zat'a kasem olsun, bunlar uzerine hic bir sey ilave etmem, bunlari eksiltmem de."
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Bu kimse sozunde durursa cennetliktir!" buyurdu.
    Buhari, Ilm 6; Muslim, Iman 10, (12); Tirmizi, Zekat 2, (619); Nesai, Siyam 1, (4, 120); Ebu Davud, Salat 23, (486).

    17 - Talha Ibnu Ubeydillah haber veriyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e Necid ahalisinden bir adam geldi. Saclari karisikti. Kulagimiza sesinin miriltisi geliyordu, ancak ne dedigini anlayamiyorduk. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e iyice yaklasinca gorduk ki, Islam'dan soruyormus.
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Gece ve gunduzde bes vakit namaz" demisti ki adam tekrar sordu:
    "Bu bes disinda bir borcum var mi?"
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Ramazan orucu da var" deyince adam: Bunun disinda oruc var mi? diye sordu. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Hayir!" Ancak dilersen nafile tutarsin" dedi.
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ona zekati hatirlatti. Adam: "Zekat disinda borcum var mi?" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Hayir, ama nafile verirsen o baska!" dedi.
    Adam geri dondu ve gider ayak: "Bunlara ilave yapmayacagim gibi noksan da tutmayacagim" dedi.
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) da: "Sozunde durursa kurtulusa ermistir" buyurdu. Veya "Sozunde durursa cennetliktir" buyurdu.
    Ebu Davud'da "Kasem olsun kurtulusa erer, yeter ki sozunde dursun" seklinde te'kidli olarak gelmistir.
    Buhari, Iman 34; Muslim, Iman 8, (11); Nesai, Siyam, 1, (4, 120); Ebu Davud, Salat 1, (391); Muvatta, Kasru's-Salat fi's-Sefer 94, (1, 175).

    18 - Abdullah Ibnu Abbas'in rivayetine gore, bir kadin, kendisine kupte yapilan sira (nebiz) hakkinda sordu. Kadina su cevabi verdi: "Abdulkays kabilesinin heyeti Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e geldigi vakit: "Bu gelenler kimdir?" diye sordu. "Rebialilar" diye kendilerini tanittilar. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Merhaba, hos geldiniz. Insaallah bu ziyaretten memnun kalir, pisman olmazsiniz" buyurdu.
    Misafirler: "Biz uzak bir yerden geliyoruz. Sizinle bizim aramizda su kafir Mudarlilar var. Bu sebeple, size ancak haram ayinda ugrayabiliyoruz. Oyle ise, bize kesin, acik bir amel emret, onu geride biraktiklarimiza da ogretelim. Ve bizi cennete gotursun" dediler.
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) de onlara dort emir ve dort yasakta bulundu: Once tek olan Allah Teala'ya imani emretti ve sordu:
    "Iman nedir biliyor musunuz?"
    "Allah ve Resulu daha iyi bilir!" dediler. Acikladi: Allah'tan baska ilah olmadigina, Muhammed'in Allah'in kulu ve elcisi olduguna sehadet etmek, namaz kilmak, zekat vermek, Ramazan orucu tutmak, harpte elde edilen ganimetten beste birini odemenizdir."
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlara su kaplari (sira yapmada) kullanmalarini yasakladi: Hantem (topraktan mamul kup), dubba (su kabagindan yapilmis testiler), nakir hurma kokunden ayrilan canak, muzeffet -veya mukayyer- (ici ziftle -katranla- cilalanmis kap).
    Buhari, Iman 40, Ilm 25, Mevakitu's-Salat 2, Zekat 1, Farzu'l-Hums 2, Mevakib 4, Megazi 69, Edeb 98, Haberi'l-Vahid 5, Tevhid 56, Muslim, Iman 23, 24, 25 (17); Ebu Davud, Esribe 7, (3692); Tirmizi, Iman 5, (2614); Nesai, Iman, 25, (8, 120).

    19 - Hz. Ali (kerremallahu vechehu) diyor ki: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Kisi dort seye inanmadikca mu'min olmus sayilmaz: Allah'tan baska ilah olmadigina ve benim Allah'in kulu ve elcisi Muhammed olduguma, beni (butun insanlara) hakla gondermis bulunduguna sehadet etmek, olume inanmak, tekrar dirilmeye inanmak, kadere inanmak"
    Tirmizi, Kader 10, (2146).

    20 - es-Serrid Ibnu's-Suveyd es-Sakafi (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ey Allah'in Resulu, dedim, annem bana kendisi adina mu'mine bir cariye azad etmemi vasiyet etti. Benim yanimda, Sudanli (nubi) siyah bir cariye var, onu azad edeyim mi?" Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Cagir, onu (goreyim)" dedi. Cagirdim ve geldi. Cariyeye sordu: "Rabbin kim?" Cariye: "Allah!" dedi, tekrar sordu: "Ben kimim?" Cariye: "Allah'in elcisisin!" cevabini verince Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Bunu azad et, zira mu'minedir" buyurdu.
    Ebu Davud, Eyman 19 (3283); Nesai, Vesaya 8, (6, 251).

    21 - Muaviye Ibnu'l-Hakem es-Sulemi anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelip: "Bir cariyem var, coban olarak calistiriyor, koyunlarimi otlatiyordum. Yakinlarda bir koyunumu yitirdi. Ne oldu? diye sorunca, kurt kapti dedi. Koyunun kaybolmasina uzuldum. Insanligim icabi cariyenin suratina bir tokat vurdum. Bu davranisimin kefareti olarak bir kole azad etmeyi adadim. Onu azad edebilir miyim?" diye sordum. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) cariyeye: "Allah nerede?" diye sordu O:
    "Goktedir" deyince, "Pekala ben kimim? dedi. Cariye: "Sen Allah'in Resulusun" cevabini verince, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bana yonelerek: "Bunu azad et, zira mu'minedir" buyurdu.
    Muslim, Mesacid 33, (537); Muvatta, Itk 8, (2, 776); Nesai, Sehv 20 (3, 18); Ebu Davud, Eyman 19 (3282).

    22 - Abbas Ibnu Abdilmuttalib (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Imanin tadini, Rabb olarak Allah'i, din olarak Islam'i, peygamber olarak Muhammed'i secip razi olanlar duyar."
    Muslim, Iman 56, (34); Tirmizi, Iman 10, (2625).

    23 - Abdullah Ibnu Muaviye el-Gaziri (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Uc sey vardir.Kim onlari yaparsa imanin tadini alir: Sadece Allah'a kulluk eden, Allah'tan baska ilah olmadigini bilen, her yil gonul hosluguyla zekatini veren! Zekatini da yasli, uyuzlu, hasta, degersiz, kucuk hayvanlardan vermez, aksine mallarinin orta hallilerinden verir. Zira Cenab-i Hakk ne en iyisinden vermenizi emretmistir, ne de en adisinden olana razi olmustur."
    Ebu Davud, Zekat 4, (1582).

    24 - Behz Ibnu Hakim Ibni Mu'aviye Ibni Hayde el-Kuseyri babasi tarikiyle dedesinden sunu rivayet ediyor: "Dedim ki: Ey Allah'in Resulu, ben sana gelirken, seni ve dinini benimsemiyecegim diye sunlarin (ellerinin parmaklarini gostererek) adedinden fazla yemin ettim. Megerse, Allah ve Resulunun ogrettigi disinda hicbir sey anlamayan bir kimseymisim. Simdi Allah rizasi icin senden soruyorum. Allah seninle bizlere ne gonderdi?"
    Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Islam"i dedi. "Pekala, dedim, Islam'in alametleri nedir?" Su cevabi verdi: "Kendimi Allah'a teslim ettim, baska seyleri terkettim" demen, namaz kilman, zekat vermendir. Her Musluman bir baska Muslumana haramdir. Iki Musluman birbiriyle kardestir ve birbirlerine yardimcidirlar. Bir kimse Musluman olduktan sonra musrikleri terkedip, Muslumanlara karismadikca hicbir ameli (Allah katinda) makbul degildir."
    Nesai, Zekat 72, (5, 82).

    25 - Sufyan Ibnu Abdillah es-Sakafi (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ey Allah'in Resulu, bana Islam hakkinda oyle bir bilgi ver ki, bana yetsin ve sizden baska kimseye Islam'dan sormaya hacet birakmasin" dedim. Su cevabi verdi: "Allah'a inandim de, sonra da dogru ol" buyurdu.
    Muslim, Iman 62, (38).

    26 - Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Kim bizim namazimizi kilar, bizim kiblemize yonelir, bizim kestigimizi yerse iste o, Muslumandir".
    Nesai, Iman 9, (8, 105). Buhari, Salat 28.
    Hadisi Nesai tahric etmistir. Ancak, Buhari, Ebu Davud ve Tirmizi tarafindan da rivayet edilmis olan uzunca bir hadisin bir parcasidir. Bak:
    Tirmizi, Iman 2, (2611); Ebu Davud, Cihad 104, (2641).

    MECAZ HAKKINDA

    27 - Ebu Hureyre anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Iman, yetmis kusur -bir rivayette de altmis kusur- subedir. Haya imandan bir subedir."
    Buhari, Iman 3; Muslim, Iman 57-38, (35-36); Ebu Davud, Sunnet 15, (4676); Tirmizi, Iman 6, (2617); Nesai, Iman 16, (8, 110); Ibnu Mace, Mukaddime 9, (57).
    Bir rivayette su ziyade vardir: "Bu subelerden en ustunu "Lailahe illallah" sozudur, en asagi mertebede olani da yolda bulunan rahatsiz edici bir seyi kenara cikarmaktir."

    28 - Hz. Enes, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle buyurdugunu anlatiyor:
    "Uc haslet vardir. Bunlar kimde varsa imanin tadini duyar: Allah ve Resulunu bu ikisi disinda kalan herseyden ve herkesten daha cok sevmek, bir kulu sirf Allah rizasi icin sevmek, Allah, imansizliktan kurtarip Islam'i nasib ettikten sonra tekrar kufre, inancsizliga dusmekten, atese atilmaktan korktugu gibi korkmak."
    Buhari, Iman 9, 14, Ikrah 1; Muslim, Iman 67, (43); Tirmizi, Iman 10, (2626); Nesai, Iman 3, (8, 96); Ibnu Mace, Fiten 23, (4033).
    Nesai'nin kaydettigi bir diger rivayette "bu ikisi disinda kalan" tabirinden sonra su ziyade vardir. "Allah icin sevmek, Allah icin bugzetmek."

    29 - Yine Hz. Enes (radiyallahu anh) bildiriyor; Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustur: "Sizden biri, beni, babasindan, evladindan ve butun insanlardan daha cok sevmedikce iman etmis sayilmaz"
    Buhari, Iman 8; Muslim, Iman 70, (44); Nesai, Iman 19,(8,114, 115).
    Nesai'nin bir rivayetinde "...malindan ve ailesinden daha sevgili..." denmektedir.

    30 - Yine Hz. Enes (radiyallahu anh)'in rivayetine gore Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustur: "Sizden biri, kendi icin sevdigini kardesi icin de sevmedikce gercek imana eremez."
    Nesai'nin rivayetinde "...hayir seylerden" ziyadesi mevcuttur.
    Buhari, Iman 6; Muslim, Iman 71, (45); Nesai, Iman 19, (3, 115); Tirmizi, Sifatu'l-Kiyamet 60, (3517); Ibnu Mace, Mukaddime 9, (66).
#12.09.2005 13:25 1 0 0
  • 31 - Ebu Umame (radiyallahu anh), Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle dedigini rivayet ediyor: "Kim Allah icin sever, Allah icin bugzeder, Allah icin verir, Allah icin vermezse imanini kemale erdirmistir".
    Ebu Davud, Sunnet 16, (4681).

    32 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) hazretleri Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle dedigini rivayet etmistir:
    "Musluman, diger Muslumanlarin elinden ve dilinden zarar gormedigi kimsedir. Mu'min de, halkin, can ve mallarini kendisine karsi emniyette bildikleri kimsedir."
    Tirmizi, Iman 12, (2629); Nesai, Iman 8, (8, 104, 105).

    33 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anh) hazretleri, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle dedigini rivayet etmistir:
    "Musluman, diger Muslumanlarin elinden ve dilinden zarar gormedikleri kimsedir. Muhacir de Allah'in yasakladigi seyi terkedendir."
    Buhari, Iman 4; Muslim, Iman 64, (40); Ebu Davud, Cihad 2, (2481); Nesai, Iman 9, (8, 105). (Metin Buhari'ye aittir).
    Sahiheyn ve Nesai'de gelen bir baska hadiste soyle denir: "Bir adam sordu: "Ey Allah'in Resulu, Islam'da hangi amel daha hayirlidir?" Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Yemek yedirmen, tanidik tanimadik herkese selam vermen" dedi.

    34 - Ebu Saidi'l-Hudri (radiyallahu anh) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle dedigini rivayet etti:
    "Bir kimsenin mescide alakasini gorurseniz, onun mu'min olduguna sehadet edin, zira Cenab-i Hakk soyle buyuruyor: "Allah'in mescidlerini ancak Allah'a ve ahiret gunune inananlar imar ederler" (Tevbe 18),
    Tirmizi, Tefsir, Sure 2, (3092).

    35 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) dedi ki: "Uc sey vardir ki imanin aslindandir:
    1. Lailahe illallah diyene saldirmamak: Isledigi herhangi bir gunahi sebebiyle bu kimseyi tekfir etme, herhangi bir ameli sebebiyle de Islam'dan disari atma.
    2. Cihad, bu Allah'in beni peygamber olarak gonderdigi gunden, bu ummetin Deccal'e karsi savasacak en son ferdine kadar cereyan edecektir, onu, ne imamin zalim olmasi, ne de adil olmasi ortadan kaldiramayacaktir.
    3. "Kadere iman".
    Ebu Davud, Cihad 35, (2532).

    36 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in ashabindan bir kismi ona sordular: "Bazilarimizin aklindan bir kisim vesveseler geciyor, normalde bunu soylemenin gunah olacagina kaniyiz." Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Gercekten boyle bir korku duyuyor musunuz?" diye sordu. Oradakiler Evet! deyince: "Iste bu (korku) imandan gelir (vesvese zarar vermez) dedi.
    Muslim, Iman 209 (132); Ebu Davud, Edeb 118 (5110).
    Diger bir rivayette: "(Seytanin) hilesini vesveseye donusturen Allah'a hamdolsun" demistir.
    Muslim'in Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh)'dan kaydettigi bir rivayet soyledir: "Dediler ki: "Ey Allah'in Resulu, bazilarimiz icinden oyle sesler isitiyor ki, onu (bilerek) soylemektense komur kesilinceye kadar yanmayi veya gokten yere atilmayi tercih eder. (Bu vesveseler bize zarar verir mi?)" Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Hayir bu (korkunuz) gercek imanin ifadesidir" cevabini verdi."

    KELIME-I SEHADET VE ONUN DIL ILE IKRARININ HUKMU

    37 - Ibn-i Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Ben insanlar Allah'tan baska ilahin olmadigina, Muhammed'in de Allah'in elcisi olduguna sehadet edinceye, namaz kilincaya, zekat verinceye kadar onlarla savas etmekle emrolundum. Bunlari yaptilar mi, kanlarini, mallarini bana karsi korumus (emniyet altina almis) olurlar. Islam'in hakki haric. Artik (samimi olup olmadiklarina dair) durumlari Allah'a kalmistir".
    Buhari, Iman 17; Muslim, Iman 36, (22);
    Muslim'deki rivayette "Islam'in hakki haric" ibaresi mevcut degildir.

    38 - Ubeydullah Ibnr Adiy Ibnu'l-Hiyar (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ashabiyla otururken bir adam gelerek gizlice bir seyler fisildadi. Ne gibi bir sir tevdi etmisti bilmiyorduk. Nihayet Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) onu acikladi. Megerse o zat, munafiklardan birini oldurmek icin izin istiyormus. Adama: "Peki o Allah'tan baska ilah olmadigina ve Muhammed'in Allah'in elcisi bulunduguna sehadet etmiyor mu?" diye sordu. Adam: "Hayir o sehadeti ikrar etmiyor" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Namaz kiliyor mu?" diye sordu. Adam: "Hayir namaz da kilmiyor" deyince, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam); "Allah'in oldurmekten beni men ettigi kimseler iste boyleleri" buyurdu"
    Muvatta, Kasru's-Salat 84, (1, 171).

    39 - Tarik el-Esca'i (radiyallahu anh) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini haber verdi:
    "Kim Lailahe illallah der ve Allah'tan baska mabudlari reddederse, Allah onun malini ve kanini haram kilar. (Samimi olup olmadigi meselesi Allah'a aittir.)
    Muslim, Iman, 37, (23).
    Yine Muslim'in bir baska rivayeti "Kim Allah'i birlerse" diye baslar ve yukaridaki sekilde devam eder (38. hadis).

    BIAT AHKAMI

    40 - Ubadetu'bnu's-Samit (radiyallahu anh) anlatiyor: Biz, bir seferinde Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le ayni cemaatte beraber oturuyorduk ki: "Allah'a hicbir sey ortak kosmamak, hirsizlik yapmamak, zina fazihasini islememek, Allah'in haram ettigi cana mesru bir sebep olmaksizin kiymamak sartlari uzerine bana biat edin" buyurdu.
    Bir diger rivayette "...Cocuklarinizi oldurmemek, halde ve istikbalde iftirada bulunmamak, mesru dairedeki emirlerde -ne bana ne de vazifelilere- isyan etmemek uzere biat edin. Kim verecegi bu sozlere sadik kalir, ahdine vefa gosterirse karsiligini Allah'tan alacaktir. Kim de bu yasaklardan birini isleyecek olursa artik isi Allah'a kalmistir, dilerse affeder, dilerse azab verir, cezalandirir" buyurdu. Biz de bu sartlarla biat ettik."
    Buhari, Iman 11; Muslim, Hudud 41, (1709); Nesai, Bey'a 17, (7, 148); Tirmizi, Hudud 12, (1439).

    Nesai, bir baska rivayette "...karsiligini Allah'tan alacaktir" ifadesinden sonra su ziyadeyi kaydeder: "Kim bunlardan birini isler, sonra da dunyada cezalandirilirsa, cektigi bu ceza onun icin kefaret ve o gunahtan temizlenme olur."
    Buhari, Muslim, Muvatta ve Nesai'de gelen bir diger rivayette su ifade mevcuttur: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e zor durumlarda olsun, kolay durumlarda olsun, hos sartlarda olsun nahos sartlarda olsun, aleyhimize kayirmalarin yapilip, hakkimizin cignendigi hallerde olsun itaat etmek, idareyi elinde tutanlara karsi iktidar kavgasi yapmamak, nerede olursak olalim hakki soylemek, Allah'in emrini yerine getirmede kinayanlarin kinamalarindan korkmamak uzere biat ettim."

    Bir baska rivayette su ifadeye rastlanmaktadir: "...Iktidar sahibine karsi onda, Allah'in kitabinda gelmis bulunan bir delil sebebiyle te'vil goturmeyen acik bir kufur gorulmedikce iktidar kavgasi yapmamak..."

    41 - Avf Ibnu Malik el-Esca'i (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in huzurunda yedi veya sekiz veyahut dokuz kisiydik. "Allah Resulu'ne biat etmiyor musunuz?" dedi. Ellerimizi uzatarak: "Hangi sarlara uymak uzere biat edecegiz ey Allah'in Resulu?" dedik. Su cevabi verdi:
    "Allah'a ibadet etmek ve O'na hicbir seyi ortak kosmamak, bes vakit namazi kilmak (verilen emirlere) kulak verip itaat etmek -ve bu sirada gizli bir kelime fisildayarak devamla- "Halktan hicbir sey istemeyin" buyurdu. Avf Ibnu Malik Ilaveten der ki, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i benimle dinleyen o cemaatten oylelerini biliyorum ki, bineginin uzerinde iken kazara kamcisi dusse kimseye "Sunu bana verir misin?" diye talebde bulunmaz (iner kendisi alir)di."
    Muslim, Zekat 108, (1043); Ebu Davud, Zekat 27, (1642); Nesai, Salat, 5, (1, 229); Ibnu Mace, Cihad 41, (2867).

    42 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e kulak vermek ve itaat etmek sartiyla biat ederken "Gucunuzun yettigi seylerde" diyordu.
    Buhari, Ahkam 42; Muslim, Imaret 90, (1867); Nesai, Bey'at 18, (7, 148); Tirmizi, Siyer 37, (1597); Muvatta, Bey'at 1, (2, 982); Ibnu Mace, Cihad 43, (2874).

    43 - Umeyme bintu Rukayka (radiyallahu anh) dedi ki: "Ensar'dan bir grup kadinla Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelip kendisine: "Allah'a hicbir seyi ortak kosmamak, calmamak, zina etmemek, cocuklarimizi oldurmemek, halde ve istikbalde iftira atmamak, sana mesru emirlerinde isyan etmemek sartlari uzerine biat ediyoruz" dedik. Hemen ilave etti: "Gucunuzun yettigi ve takatinizin kafi geldigi seylerde". Biz: "Allah ve Resulu bize karsi bizden daha merhametlidir, haydi biat edelim" dedik.
    Sufyan merhum der ki: Kadinlar, biati (erkekler gibi) musafaha ederek yapmayi kastedmislerdir. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Ben kadinlarla musafaha etmem, benim yuz kadina toptan soyledigim soz her kadin icin ayri ayri soylenmis yerine gecer" buyurdu.
    Muvatta, Bey'a 2, (2, 982); Tirmizi, Siyer 37, (1597).

    MUHTELIF AHKAMLAR

    44 - Amr Ibnu Ebi'l-Ahvas (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le birlikte Veda hacci'nda bulundum. Orada Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) irad ettigi hutbede once Allah Teala'ya hamd u sena, hatirlatma ve tavsiyelerden sonra soyle devam etti: "Hangi gun (bu gunden) daha (mukaddes ve) haramdir? Bu soruyu uc kere tekrarladi. Cemaat: "el-Haccu'l-Ekber gunu" diye cevap verdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devam etti: "Oyle ise bilin ki, kanlariniz, mallariniz, irzlariniz, birbirinize, bu ayinizda, bu beldenizde su gununuz nasil haramsa oylece haramdir, mukaddestir. Bilin ki herkesin cinayetinden kendisi sorumludur. Hicbir babanin cinayetinden oglu sorumlu tutulmaz. Haberiniz olsun ki, Musluman, Muslumanin kardesidir. Bu sebeple, bir Muslumana, bizzat kendisi helal kilmadikca kardesinin hicbir seyi helal degildir. Bilin ki cahiliye devrinden kalan butun faizler mulgadir, terkedilecek ve alinmayacak. Faize verilen paranin sadece sermaye kismini yani aslini alacaksiniz, -boylece ne zulum ve haksizlik etmis ne de zulme ve haksizliga ugramis olacaksiniz- Abbas Ibnu Abdi'l-Muttalib'in faizi haric. Zira onun tamami mulgadir, terkedilmistir. Haberiniz olsun ki, cahiliye devrinden kalan butun kanlar da terkedilmistir. (intikam pesine dusulmeyecek). Ilga ettigim ilk cahiliye kani da el-Haris Ibnu Abdu'l-Muttalib'in kanidir. Haris, Benu Leys'ten tuttugu bir sut anneye bebegini emzirtiyordu. Cocugu Huzeyl adinda birisi (bir kavga sirasinda attigi bir tasla kazaen) oldurmustu. Sakin ha, kadinlara da iyi muamele yapin. Cunku onlar yaninizda esir durumundadir. Onlara iyi muamelenin disinda (terketmek dovmek gibi) bir baska sey yapmak hakkina sahip degilsiniz. Ancak acik bir cirkinlikte bulunulursa o haric. Cirkin is yapmalari halinde, once yataklarini ayirin, (yine de devam edecek olurlarsa) yaralamiyacak sekilde dovun. Bundan sonra itaat ederlerse, (onlarin yaptigina ayirma-dovme gibi muamelelere) zulmen devam etmek icin bir yol (bir bahane) aramayin. Bilin ki, sizin kadinlariniz uzerinde bazi haklariniz var. Kadinlarinizin da sizler uzerinde bazi haklari vardir. Kadinlariniz uzerindeki haklariniz istemediginiz kimselere yataginizi cignetmemeleri, evlerinize hoslanmadiklarinizin girmesine izin vermemeleridir. (Onlarin sizdeki haklari ise) yiyecek ve giyeceklerinde iyi davranmanizdir.
    Haberiniz olsun, seytan su beldenizde kendisine ebediyen tapilmayacagini idrak etmistir. Fakat, sizin onemsemediginiz seylerde ona itaat devam edecek, bunlar da onu memnun kilacak (menfi neticeler hasil edecek)tir.
    Tirmizi, Fiten 2, (2610); Tefsir 2, (3087); Muslim, Hacc, 194, (1218).

    45 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Veda Hacci'nda sunu soylediler: " (Ey ahali) hangi ayin hurmetce daha ileri oldugunu biliyor musunuz?" Halk: "Su icinde bulundugumuz ay degil mi?" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Peki, hangi bolgenin hurmetce daha onde oldugunu biliyor musunuz?" diye sordu. Halk: "Su yerler degil mi?" cevabini verdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) tekrar: "Pekala hangi gunun hurmetce daha ustun oldugunu biliyor musunuz?" dedi. Halk: "Su icinde bulundugumuz gun degil mi?" diye cevap verdi. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sozlerine soyle devam etti: "Oyleyse bilin ki Allah Teala, sizlere, mesru sebep disinda kanlarinizi, mallarinizi, irzlarinizi haram kilmistir, tipki su beldede, su ayda, su gunumuzu haram kildigi gibi." Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bundan sonra uc sefer tekrar ederek sordu: "Duydunuz mu, teblig ettim mi?" Halk her defasinda "Evet" cevabini verdi.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sozlerini soyle tamamladi: "Sakin ha! Benden sonra tekrar kufre donup birbirinizin boyunlarini vurmaya kalkmayin!"
    Buhari, Hudud 9, Riyat 2, Hacc 132, Megazi 77, Fiten 8, Edeb 43; Muslim, Iman 120 (66); Ebu Davud, Sunne 16, (4686). Metin Buhari'ye aittir.

    46 - Ebu Bekre Nufey'u'bnu'l-Haris es-Sakafi (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Zaman, done done Allah'in arz ve semavati yarattigi gundeki duzenini tekrar buldu. Sene on iki aydir. Bunlardan dordu haram aydir. Haram aylar da uc tanesi pes pese gelir: "Zul-kade, Zu'l-hicce ve Muharrem. Bir de Cumadi ve Saban aylari arasinda yer alan Mudarlilar'in Receb'i." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sordu:
    "-Bu ay hangi aydir?" Biz: "Allah ve Resulu daha iyi bilir" dedik. Bir muddet sustu. Biz ayin ismini degistirecek zannettik. Ancak sunu soylediler:
    "-Bu zi'l-hicce degil mi?"
    "-Evet!" karsiligini verdik. Devam etti: "-Peki burasi neresidir?" Biz: "-Allah ve Resulu daha iyi bilir" cevabini verdik. Yine sustu ve biz bolgenin ismini degistirecek vehmine kapildik.
    "-Burasi haram bolge degil mi?" dedi. "-Evet" dedik.
    "-Icinde bulundugunuz gun nedir?" diye tekrar sordu, biz yine: "-Allah ve Resulu daha iyi bilir" dedik. Tekrar sustu ve biz yine gunun ismini degistirecek zannina dusmustuk ki: "-Kurban gunu degil mi?" dedi.
    "-Evet" cevabimiz uzerine sozune devam etti: "-Bilin ki, kanlariniz, mallariniz ve irzlariniz birbirinize kesinlikle haramdir, tipki bu yerde, bu ayda su gununuzun haram olmasi gibi. Rabbinize kavustugunuz zaman sizi yaptiklarinizdan hesaba cekecek. Sakin benden sonra birbirinizin boyunlarini vuran kafirler olmayin. Bu soylediklerimi duyanlar, duymayanlara ulastirsinlar. Bazan soz kendisine ulastirilan kimse, ulastirilan sozu, bizzat dinleyenden daha iyi beller." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sonra sunu ekledi: " Teblig ettim mi, teblig ettim mi?" uc defa tekrarladi.
    "-Evet" cevabimiz uzerine:
    "-Ya Rabbi sahid ol!" dedi. Buhari, Hacc 132, Edahi 5; Tefsir, Berae 8, Bed'i'l-Halk 2, Fiten 8, Ilm 9; Muslim, Kasame 29, (1679); Ebu Davud, Hac 63, (1947).
    Muslim'in rivayetinde su ziyade var: "Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) beyazi galebe calan alaca iki koyuna yoneldi ve onlari kesti. Sonra da koyunun bir parcasini alip aramizda taksim etti."
    Rezin, rivayetin arasina sunu ilave eder: "Uc sey vardir, bir mu'minin kalbi onlara karsi ebediyen ihanet etmez; ameli sirf Allah icin yapmak, idareyi elinde tutana karsi hayirhah olmak, Muslumanlarin cemaatine katilmak, cunku onlarin dualari cemaate dahil olanlarin hepsini icine alir." Ibnu'l-Esir: "Bu ziyadeyi ana kitaplarda (Kutub-i Sitte) gormedim" der.
    Bu ziyadenin manasi sudur: Bu uc seyde kalbler huzura kavusur. Kim bunlara yapisir, riayet ederse, kalbi hiyanet, hile ve ser gibi manevi kirlerden temiz kalir.

    47 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor; Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Her cocuk fitrat uzerine dogar" buyurdu ve sonra da "Su ayeti okuyun" dedi: "Allah'in yaratilista verdigi fitrat..." (Rum; 30). Sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sozunu soyle tamamladi: "Cocugu anne ve babasi Yahudilestirir veya Hiristiyanlastirir veya Mecusilestirir. Tipki hayvanin dogurunca, azalari tam olarak yavru dogurmasi gibi. Siz kesmezden once, kulagi kesik olarak dogmus hayvana rastlar misiniz?" Dinleyenler: "Ey Allah'in Resulu, kucukken olenler hakkinda ne dersiniz (cennetlik mi, cehennemlik mi?) diye sordular. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) su cevabi verdi: "(Yasasalardi) nasil bir amel isleyeceklerdi Allah daha iyi bilir."
    Buhari, Cenaiz 80, 93; Muslim, Kader 22, (2658); Muvatta, Cenaiz. 52, (1, 241); Tirmizi, Kader 5, (2139); Ebu Davud, Sunnet 18, (4714).
    Bir baska rivayette: "Dogan hicbir cocuk yoktur ki, konusmaya baslayincaya kadar su din uzere olmasin" buyurulmustur.

    IMAN VE ISLAM'A GIREN MUTEFERRIK HADISLER

    48 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Mu'min, mutemadiyen ruzgarin egici tesirine maruz bir bitkiye benzer. Mu'min, devamli belalarla basbasadir. Munafigin misali de cam agacidir. Kesilip kaldirilincaya kadar hic irgalanmaz."
    Buhari, Marda 1; Tirmizi, Emsal 4, (2870); Muslim, Sifatu'l-Munafikun 58, (2809).


    49 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustu: "Mu'min, yapragini hic dokmeyen yesil bir agaca benzer." Halk falanca agac, fismekanca agac diye tahminde bulundular, (fakat isabet ettiremediler). Ben, "Bu, hurma agacidir" demek istedim, ancak (yasim kucuk oldugu icin) utandim. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): Bu hurma agacidir" diyerek acikladi."
    Buhari, Ilm 4, Edeb 79; Muslim, Sifatu'l-Munafikun 64, (2811).

    50 - Nevvas Ibnu Sem'an (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah, bize iki tarafinda iki ev bulunan bir dogru yolu misal veriyor. -Bir rivayette iki ev degil "Iki sur" denmistir- Bu evlerin acik olan kapilari vardir. Kapilarin uzerine de perdeler cekilmistir. Biri yolun basinda, biri de onun yukarisinda durmus iki davetci (gelip gecenlere) su daveti okuyorlar: "Allah cennete cagirir, diledigini dogru yola eristirir" (Yunus, 25).
    Yolun iki yakasindaki kapilar ise Allah'in hududu (yani yasaklari)dur. Hic kimse perdeyi acmadan bu yasaklara dusmez. Kisinin yukarisindaki davetci, Rabbisinin vaiz'idir"
    Tirmizi, Emsal 1 (2863).
    Rezin, bu temsili, Ibnu Mes'ud tarafindan rivayet edilen bir hadisle aciklar: Dogru yol; "Islam'dir, kapilar; Allah'in haramlaridir, perdeler; Allah'in hudududur (yasaklar); yolun basindaki davetci; Kur'an-i Kerim'dir. Bunun yukarisindaki davetci; her mu'minin kalbinde yerlestirilmis olan (bazan vicdan, bazan sag duyu diye ifade edilen) hakkaniyet duygusu -ki, buna bazi hadislerde lumme-i melekiye de denmistir- vaizullah'tir."

    51 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Islam garib olarak basladi, tekrar basladigi gibi garib hale donecektir. Gariblere ne mutlu!"
    Muslim, Imam 232, (145) Tirmizi, Iman 13 (2631).

    KUR'AN VE HADISE UYMAYA DAIR

    52 - Imam Malik'e ulastigina gore, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) sunu soylemistir: "Size iki sey birakiyorum. Bunlara uydugunuz muddetce asla sapitmayacaksiniz: Allah'in Kitab'i ve Resulunun sunneti".
    Muvatta, Kader 3, (2, 899).

    53 - Yezid Ibnu Erkam (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: " Size, uydugunuz takdirde benden sonra asla sapitmayacaginiz iki sey birakiyorum. Bunlardan biri digerinden daha buyuktur. Bu, Allah'in Kitabi'dir. Semadan arza uzatilmis bir ip durumundadir. (Digeri de) kendi neslim, Ehl-i Beytim'dir. Bu iki sey, cennette Kevser havuzunun basinda bana gelip (hakkinizda bilgi verinceye kadar) birbirlerinden ayrilmayacaklardir. Oyleyse bunlar hakkinda, ardimdan bana nasil bir halef olacaginizi siz dusunun"
    Tirmizi, Menakib 77, (3790).

    54 - Irbaz Ibnu Sariye (radiyallahu anh) dedi ki: "Bir gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bize namaz kildirdi. Sonra yuzunu cemaate cevirerek cok belig, cok manidar bir vaazda bulundu. Oyle ki dinleyenlerin gozleri yasla, kalpleri de heyecanla doldu. Cemaatten biri: "Ey Allah'in Resulu, sanki bu, bir veda konusmasidir, bize ne tavsiye ediyorsunuz?" dedi. "Size, buyurdu, Allah'a karsi takvada bulunmanizi, basinizda Habesli bir kole olsa bile emirlerini dinleyip itaat etmenizi tavsiye ederim. Zira, sizden hayatta kalanlar benden sonra nice ihtilaflar gorecek. Oyle ise size sunnetimi ve hidayet uzere olan Hulefa-i Rasidin'in sunnetini hatirlatirim, bunlara uyun ve dort elle sarilin. Sonradan cikarilan seylere karsi da son derece dikkatli ve uyanik olun. Zira (sunnette bulunana zit olarak) her yeni cikarilan sey bir bid'attir, her bid'at de dalalettir, sapikliktir."
    Tirmizi, Ilim 16, (2678); Ebu Davud, Sunne 6, (4607).

    55 - Mikdam Ibnu Ma'dikerib (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Haberiniz olsun, rahat koltugunda otururken kendisine benim bir hadisim ulastigi zaman kisinin: "Bizimle sizin aranizda Allah'in kitabi vardir. Onda nelere helal denmisse onlari helal biliriz. Nelere de haram denmisse onlari haram addederiz" diyecegi zaman yakindir. Bilin ki, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in haram kildiklari da tipki Allah'in haram ettikleri gibidir"
    Ebu Davud, Sunne, 6, (4604); Tirmizi, Ilm 60, (2666); Ibnu Mace, Mukaddime 2, (12).
    Ebu Davud'un rivayetinin bas kisminda su ziyade vardir: "Haberiniz olsun, bana Kitap ve bir o kadar da (sunnet) verildi." Rivayetin gerisi yukaridaki manada devam eder.
    Ebu Davud'un rivayetinin sonunda su ziyade de mevcuttur: "Haberiniz olsun (Kur'an'da zikri gecmiyen) ehli esegin eti de size helal degildir, vahsi hayvanlardan parcalayici disi (kopek disi) olanlar, keza muahedeli olanlarin yitikleri de haramdir. Ancak esya sahibi, ihtiyaci olmadigi icin, kasden terketmisse o mustesna. Bir kimse bir kavme ugradigi zaman, ona ikram etmek, o kavme vazife olur. Sayet ikram etmezlerse, o kimse, hak ettigi ikramin mislince onlari cezalandirir."

    56 - Ebu Musa Abdullah Ibnu Kays el-Es'ari (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Allah'in benimle gonderdigi ilim ve hidayetin misali, bir araziye dusen yagmur gibidir. (Bilindigi uzere), bazi araziler var, tabiati guzeldir, suyu kabul eder, bol bitki ve ot yetistirir. Bir kisim arazi var, munbit degildir, ot bitirmez, ama suyu tutar. Onun tuttugu su ile Cenab-i Hakk insanlari yararlandirir: Bu sudan kendileri icerler, hayvanlarini sularlar ve ziraat yaparlar. Diger bir araziye daha isabet eder ki, bu ne su tutar ne ot bitirir.
    Bu temsilin biri Allah'in dininde ilim sahibi kilinana delalet eder, boylesini Allah benimle gondermis oldugu hidayetten yararlandirir; yani hem ogrenir, hem ogretir. Temsilden biri de, buna iltifat etmeyen Allah'in benimle gonderdigi hidayeti hic kabul etmeyen kimseye delalet eder".
    Buhari, Ilm 20; Muslim, Fedail 15 (2282).

    57 - Yine ayni sahabe (Ebu Musa) (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Benim misalimle Cenab-i Hakk'in benimle gondermis bulundugu seyin misali su adamin misali gibidir: "Bir adam kendi kavmine gelip: "Ben gozlerimle dusman ordusunu gordum, tehlikeyi haber veriyorum, tedbir alin!" der. Kavminden bir kismi tavsiyesine uyup, geceleyin, telasa dusmeden oradan uzaklasir. Bir kismi da bu haberciyi yalanlar ve yerinden ayrilmaz. Ancak sabahleyin ordu onlari yakalar ve imha eder. Iste bu temsil bana itaat edip getirdiklerime uyanlarla, bana isyan edip Cenab-i Hakk'tan getirdiklerimi tekzip edip yalanlayanlari gostermektedir."
    Buhari, Rikak 26; Muslim, Fezail 15, (2283).

    58 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: " Benim misalimle sizin misaliniz, su temsile benzer: Bir adam var ates yakmis. Ates etrafi aydinlatinca, pervaneler (gece kelebekleri) ve aydinligi seven bir kisim hayvanlar bu atese kendilerini atmaya baslarlar. Adamcagiz onlari kurtarmaya (mani olmaya) calisir. Ancak hayvanlar galebe calarak coklukla atese atilirlar. Ben (tipki o adam gibi) atese dusmemeniz icin belinizden yakaliyorum, ancak siz atese atese kosuyorsunuz"
    Buhari, Rikak 26, Enbiya 40; Muslim, Fezail 17, (2284); Tirmizi, Emsal 7, (2877).

    59 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh)'un soyle buyurdugu rivayet edilmistir: "Muhakkak ki, en guzel soz Allah'in kitabidir. En guzel yol da Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in yoludur. Islerin en kotusu de dine aykiri olarak sonradan cikarilanidir. Size vadedilen mutlaka yerine gelecektir. Siz Allah'i aciz birakamazsiniz."
    Buhari, I'tisam 2, Edeb 70.

    60 - Hz. Aise (radiyallahu anha) validemiz anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Kim su dine uymayan bir sey uyduracak olursa, bu merduddur kabul edilmez"
    Buhari, I'tisam 5, Buyu 60, Sulh 5; Muslim, Akdiye 18 (1718); Ebu Davud, Sunnet 6, (4606).
    Bir rivayette de soyle denmektedir: "Bizim sunnetimize uymayan bir amel isleyenin yaptigi amel de merduddur."

    61 - Ebu Zerr (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Kim cemaat'(imiz)den bir karis uzaklasirsa (kendini dine baglayan) Islam bagini boynundan cikarip atmis olur"
    Ebu Davud, Sunne 30, (4758); Tirmizi, Emsal 3, (2867).

    62 - Hz. Ali (radiyallahu anh) soyle demistir: "Daha once hukmettiginiz sekilde hukmedin. Zira ben (kargasaya, nizaya goturecek) muhalefeti sevmem, ta ki halk tek bir cemaat teskil etsinler veya arkadaslarimin oldugu gibi ben de oleyim."Ibnu Sirin merhum, Hz. Ali (radiyallahu anh)'den yapilan rivayetlerin cogunun uydurma ve yalan oldugu gorusunde idi.
    Buhari, Fedailu'l-Ashab 9.

    63 - Enes (radiyallahu anh) soyle der: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) devrinde mevcut olan seylerden (kelime-i sehadet disinda) hicbirini artik goremiyorum." Kendisine "namazi da mi?" diye itiraz edilince: "Namaza da ne yaptiginizi bilmiyor musunuz, (ogleyi aksama yakin kilmadiniz mi)?" cevabini verir.
    Buhari, Mevakit 7; Tirmizi, Kiyamet 17, (2449).

    64 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh)'den rivayet edildigine gore bir gun kendisi carsiya ugrar ve: "Mescidde Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in mirasi taksim edilirken ben sizleri burada goruyorum (Bu ne bicim is, siz de kosun) buyurur. Herkes mescide kosusur, bir sey goremeyince: "Taksim edilen bir sey goremedik, sadece bazilari Kur'an okuyordu" derler. O cevabi yapistirir. "Iyi ya, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in mirasi zaten bu degil mi?"
    Heysemi, Mecma'u'z-Zevaid'de, Taberani'nin el-Mu'ce'mu'l-Evsat'indan nakleder (1, 123, 124).

    65 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh)'dan rivayet edildigine gore, soyle buyurmustur. "Bir yol takip etmek isteyen, bu yolu, olmus olanlarin yolundan secsin. Zira hayatta olanlarin fitnesinden emin olunamaz. Olmus olanlar ise Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in Ashabidirlar. Onlar bu ummetin en efdalidir. Kalpce en temizleri, ilimce en derinleri, amelce en ihlaslilari yine onlardir. Allah, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sohbeti ve dininin yerlesmesi icin onlari secmistir. Oyleyse sizler onlarin ustunlugunu idrak edin, onlarin yolundan gidin, elinizden geldikce onlarin ahlakini ve yasayis tarzlarini kendinize ornek kilin. Zira onlar en dogru yolda idiler."
    Ibnu Abdilberr, Cami'ul-Beyani'l-Ilm ve Fadlihi'de kaydetmistir 2,9.

    66 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh)'dan rivayet edildigine gore soyle buyurmustur: "Kim Allah'in Kitabini ogrenir ve sonra da onda bulunanlara uyarsa, Allah onu, dunyada dalaletten cikarip dogru yola sevkeder, ahirette de kotu hesabtan korur."

    67 - Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh)'dan rivayet edilir ki, soyle buyurmustur; "Gecesi gunduz gibi olan cok aydinlik bir seriat uzere terkedildiniz. Coldeki bedevilerin ve mahalle mekteplerindeki cocuklarin dini uzere olun. (Ayet ve hadisten ogretilenleri oldugu gibi takib edin, kendinizden katip karistirmadan taklid edin.)
    Bunun benzeri merfu olarak Ahmed Ibnu Hanbel (Musned 4, 126) ve Ibnu Mace (Sunen, Mukaddime 6, (43) ) rivayet etmislerdir.

    68 - Hz. Ali (radiyallahu anh) soyle buyurmustur: "Sizler genis bir caddeye birakildiniz. Bu, uzerinde Ummu'l-Kitap olan (yani Allah'in kesin hukumlu ayetleriyle istikameti tesbit edilmis) bir yoldur."
    (Ashab'in buyuklerine ait son bes rivayeti Rezin merhum tahric etmistir).

    AMELDE ITIDAL

    69 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in zevce-i paklerinin hane-i saadetlerine bir gurub erkek gelerek Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in (evdeki) ibadetinden sordular. Kendilerine sorduklari husus aciklaninca sanki bunu az bularak: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kim, biz kimiz? Allah O'nun gecmis ve gelecek butun gunahlarini affetmistir (bu sebeple O'na az ibadet de yeter) dediler. Iclerinden biri: "Ben artik hayatim boyunca her gece namaz kilacagim" dedi. Ikincisi: "Ben de hayatimca hep oruc tutacagim, hic bir gun terketmeyecegim" dedi. Ucuncusu de: "Kadinlari ebediyen terkedip, onlara hic temas etmeyecegim" dedi. (Bilahere durumdan haberdar olan) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) onlari bularak: "Sizler boyle boyle soylemissiniz. Halbuki Allah'a yemin olsun Allah'tan en cok korkaniniz ve yasaklarindan en ziyade kacinaniniz benim. Fakat buna ragmen, bazan oruc tutar, bazan yerim: namaz kilarim, uyurum da; kadinlarla beraber de olurum. (Benim sunnetim budur), kim sunnetimi begenmezse benden degildir" buyurdu.
    Buhari, Nikah 1; Muslim, Nikah 5, (1401); Nesai, Nikah 4, (6,60).

    70 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), ruhsat ifade eden bir amelde bulunmustu. Bazilarinin bundan kacindiklarini isitti. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir hutbe okudu: Adeti vechile Cenab-i Hakk'a hamd ve senada bulunduktan sonra soyle buyurdu: "Allah icin soyleyin, bazilari benim yaptigim seyi begenmeyip, kaciniyorlarmis, dogru mudur bu? Allah'a yeminle soyluyorum, ben Allah'i onlardan cok daha iyi biliyorum. Allah'tan duydugum korku da onlarin duyduklarindan cok daha fazladir."
    Buhari, I'tisam 5, Edeb 72; Muslim, Fedail 127, (2356).

    71 - Yine Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunun uzerine soyle buyurdu: "Bil ki, ben, hem uyurum, hem namaz kilarim; oruc da tutarim, kadinlarla evlenirim de, Ey Osman, Allah'tan kork, zira ehlinin senin uzerinde hakki var, misafirin senin uzerinde hakki var, nefsinin senin uzerinde hakki var. Oyle ise bazan oruc tut, bazan ye. Namaz da kil, uykunu da al"
    Ebu Davud, Salat 317 (1369).
    Rezin merhum, sunu ilave ediyor: Osman (radiyallahu anh) butun gece namaz kilmak, gunduzleri de hep oruc tutmak, kadinlarla da hic nikah yapmamak uzere yemin etmisti. Osman Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a yemininden sordu. Bunun uzerine meali su olan ayet nazil oldu: "Allah sizi rastgele yeminlerinizden (lagv) dolayi degil, fakat kalplerinizin kasdettigi yeminden dolayi sorumlu tutar" (Bakara, 225).

    72 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anh) anlatiyor. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e benim "Hayatta kaldigim muddetce vallahi gunduzleri oruc tutacagim geceleri de namaz kilacagim" dedigim haber verilmis. Beni cagirtarak: "Sen boyle boyle soylemissin dogru mu?" dedi. "Annem babam sana feda olsun, evet boyle soyledim ey Allah'in Resulu" dedim. "Iyi ama, dedi, sen buna guc yetiremezsin, bazan oruc tut, bazan ye; gece kalk, uyu da. Ayda uc gun tut (bu yeter), zira hayirli isleri Allah on misliyle kabul ederek ucret veriyor. Bu uc gun, aynen yil orucu yerine gecer" buyurdu. Ben: "Soylediginizden daha fazlasina guc yetiririm" dedim. "Oyleyse, dedi, bir gun oruc tut, iki gun ye" Ben tekrar "Bundan baskasina da guc yetiririm" dedim. "Oyleyse, dedi, bir gun tut, bir gun ye. Bu Hz. Davud aleyhisselam'in orucudur. Bu en kiymetli oructur -veya en efdal oructur.-" Ben yine: "Ben bundan daha fazlasina guc yetiririm" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Bundan efdali yoktur" buyurdu.
    Buhari, Savm 54, 55, 56, 57, 58,59, Teheccuk 7, 19, Enbiya 37, Fedailu'l-kur'an 34, Nikah 89, Edeb 84, Isti'zan 38; Muslim, Siyam 181-194, (1159); Ebu Davud, Siyam 53, (2425); Nesai, Siyam 76, (4, 209-210); Tirmizi, Savm 57, (770).
    Bir baska rivayette soyle gelmistir: "Bana haber verildigine gore sen yil orucu tutuyor, her gece de "Kur'an'i (hatmen) okuyormussun, dogru mu?" dedi. Ben: "Evet ey Allah'in Resulu, dogrudur, ancak bunda maksadim sadece hayirdir" dedim." Rivayette konusma soyle devam eder: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana:
    "-Kur'an'i ayda bir kere oku" dedi. Ben: "-Daha fazlasina da guc getirebilirim" dedim. "-Oyleyse her gun gunde bir kere oku" dedi. Ben tekrar: "-Bundan fazlasina da guc getirebilirim" dedim.
    "-Oyleyse, buyurdu, her yedi gecede bir kere oku, daha asagi dusme" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana sunu da soyledi:
    "-Bilmezsin, belki uzun bir omrun olur (yasliliginda ahdi yerine getiremezsin)". Abdullah der ki: Ben nefsime siddetli davrandikca, (bundan vazgecmem icin) bana da siddet gosterildi. Ihtiyarladigim zaman, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in tanidigi ruhsati kabul etmis olmayi temenni ettim."
    Bir baska rivayet de buna benzer, ancak su ziyade var: "Bunu yaparsan gozun (uykusuzluktan) ferini kaybeder, nefsin de yorulur. Devamli tutulan oruc, oruc sayilmaz."
    Rivayette: "Davud aleyhisselamin orucunu tut: O, bir gun tutar bir gun yerdi. Dusmanla karsilasinca da gucu kuvveti yerinde oldugu icin kacmazdi" ziyadesi de var.
    Bir baska rivayette: "Allah'a en hos gelen oruc, Hz. Davud (aleyhisselam)'un namazidir. O, gecenin yarisini uyur, ucte birini kalkar, altida birini uyurdu. Bir gun oruc tutar, bir gun yerdi" buyrulmustur.

    73 - Hz. Aise (radiyallahu anha) sunu anlatir: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in bir hasiri vardi, geceleri perde yapip gerisinde namaz kilardi, gunduzleri de yayip uzerine otururdu. Halk da Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yanina donep (gelip) aynen onun gibi namaz kilmaya basladilar. Sayi gittikce artti. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlara yonelerek sunu soyledi: "Ey insanlar, takat getireceginiz isleri yapin. Zira siz (dua etmekten) usanmadikca Allah da sevap yazmaktan usanmaz. Allah'a en hos gelen amel, az da olsa devamli olanidir." Ravi der ki: Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in ailesi bir is yapinca onu sabit kilardi (artik terketmez devamli yapardi).
    Buhari, Iman 16, Ezan 81, Rikak 18; Muslim, Salat 283, (782); Muvatta, Salatu'l-Leyl 4, (1, 118); Nesai, Kiyamu'l-Leyl 1 (3, 218); Ebu Davud, Salat 317, (1368).
    Buhari'nin Ebu Hureyre (radiyallahu anh)'den yaptigi bir rivayette: "Orta yolu tutun, guzele yakin olani arayin, sabah vaktinde, aksam vaktinde, bir miktar da gecenin son kisminda yuruyun (ibadet edin), agir agir hedefe varabilirsiniz. Unutmayin ki sizden hic kimseye, yaptigi amel, cenneti kazandirmayacaktir" buyurdu. "Sen de mi (amelinle cennete gidemiyeceksin) ey Allah'in Resulu?" dediler. "Evet, ben de, dedi, Allah affi ve rahmeti ile muamele etmezse ben de!"
    (Buhari, Rikak 18)
    Buhari ve Nesai'de gelen bir baska rivayette: "Bu din kolayliktir. Kimse (asiri gayretle) dini gecmeye calismasin, (basa cikamaz, yine de yapamadigi eksiklikleri kalir ve) galebiyet dinde kalir" buyrulmustur.
    (Buhari, Iman 29).

    74 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Kolaylastirin, zorlastirmayin ve mujdeleyin." Bir rivayette de: "...Isindirin, nefret ettirmeyin..." buyrulmustur.
    Buhari, Ilm 12, Edeb 80; Muslim, Cihad 6, 7,(1732-1733).

    75 - Sehl Ibnu Ebi Umame (radiyallahu anh)'nin anlattigina gore, Sehl ve babasi beraberce Hz. Enes (radiyallahu anh)'in yanina girerler. Enes'i yolcu namazi kiliyormuscasina cok hafif bir namaz kiliyor bulurlar. Selam verip namazdan cikinca: "Allah sana magfiret buyursun bu kildigin namaz farz mi yoksa nafile miydi? dedik. "Farz namazdi. Bu (eksiksiz). Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in namaz tarzidir. Bilerek hic bir degisiklik de yapmadim" dedi ve ilave etti: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki:
    "(Yil orucu, her gece teheccut, kadinlari terk gibi kararlarla) kendinize zorluk cikarmayin, zorluga ugrarsiniz. Zira (gecmiste) bir kavim (bir kisim zahmetli islere azmederek) kendisini zora atti. Allah Da zorluklarini artirdi. Manastir ve kiliselerdekiler bunlarin bekayasidir. "Onlar, uzerlerine, bizim farz kilmadigimiz, fakat, guya Allah'in rizasini kazanmak icin kendilerinin koyduklari ruhbaniyete bile geregi gibi riayet etmediler" (Hadid, 27).
    Ebu Davud, Edeb 52, (4904)

    76 - Enes (radiyallahu anh) buyurdu ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) mescide girmisti ki, iki direk arasina gerilmis bir ip gordu. "Bu da ne?" diye sordu. Bu, Zeyneb (radiyallahu anh)'in ipidir, namaz kilarken uykusu gelince buna takiliyor (ip onun dusmesini onluyor)" dediler. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):"Hayir (olmaz oyle sey) cozun ipi. Sevkiniz varken namaz kilin, uykunuz gelince de yatin" emretti.
    Buhari, Teheccud 18; Muslim, Musafirin 219, (784); Ebu Davud, Salat, 308, (1312); Nesai, Kiyamu'l-Leyl 17, (3, 218).

    77 - Hz. Aise (radiyallahu anha) diyor ki: "Yanimda BeniEsed kabilesinden bir kadin vardi. Bu sirada Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) iceri girdi ve: "Bu kimdir?" buyurdu. "Falancadir, geceleri hic uyumaz, (ibadet yapar)" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Sus, yeter! Size, takat getirebileceginiz amel yarasir. Siz (ibadet yapmaktan) usanmadikca, Allah da (sevab vermekten) usanmaz. Allah'a en hos gelen dini amel, kisinin devamli olarak yaptigi ameldir" buyurdu.
    Buhari, Iman 32, Teheccud 18; Muslim, Salatu'l-Musafirin 2220-221 (785); Muvatta, Salatu'l-Leyl 4, (1, 118); Nesai, Salatu'l-Leyl 17 (3, 218).

    78 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Her seyin bir sevki vardir. Her sevkin de bittigi bir zaman vardir. (Yapacagi ise karsi bu sevki) duyan kisi isini yaparken mutedil hareket eder ve bu itidali devam ettirirse, muvaffak olacagini umid edin, (cunku bu sekilde takibine devam edebilir). Sayet (asiriliga duserek dikkat cekmis ve) parmakla gosterilecek hale gelmisse ona itibar edip (salihlerden) saymayin"
    Tirmizi, Kiyamet 21, (2455).

    79 - Ebu Cuheyfe (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Selman'la Ebu'd-Derda (radiyallahu anhuma)'yi kardeslemisti. Selman bir defasinda Ebu'd-Derda'yi ziyaret etti. Evde, Ebu'd-Derda'nin hanimini dusuk bir kiyafet icinde buldu. "Bu halin ne?" diye sordu, kadin: "Kardesiniz, Ebu'd-Derda'nin dunya ile alakasi kalmadi" diye acikladi.
    Ebu'd-Derda geldi ve Selman (radiyallahu anh)'a yemek getirerek: "Buyur, ye!" dedi ve ilave etti: "Ben orucum!". Selman: "Hayir sen yemezsen ben de yemem" dedi. Beraber yediler. Aksam olunca Ebu'd-Derda (Selman'dan gece namazi icin musaade istediyse de, Selman: "Uyu" dedi. Beraber uyudular. Bir muddet sonra Ebu'd-Derda namaza kalkmak istedi. Selman tekrar: "Uyu!" dedi. Uyudular. Gecenin sonuna dogru Selman "Simdi kalk!" dedi. Kalkip beraber namaz kildilar. Sonra Selman su nasihatta bulundu: "Senin uzerinde Rabbinin hakki var, nefsinin hakki var, ehlinin de hakki var. Her hak sahibine hakkini ver." Ertesi gun Ebu'd-Derda, durumu Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e anlatti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) "Selman dogru soylemis" buyurdu.
    Buhari, Edeb 86, Savm 51, Teheccud 15; Tirmizi, Zuhd 64 (2415).

    80 - Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in katibi Hanzala Ibnu'r-Rebi el-Esedi (radiyallahu anh) anlatiyor:
    Birgun Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh)'la karsilastik. Bana:
    "-Nasilsin?" diye sordu.
    "-Hanzala munafik oldu"dedim.
    "-Subhanallah, sen neler soyluyorsun?" diye sasirdi. Ben acikladim.
    "-Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in huzurunda oldugumuz sirada bize cennet ve cehennemden soz edilir, sanki gozlerimizle gormus gibi oluruz. Oradan ayrilip coluk cocugumuza, bag bahcemize karisinca coklukla unutup gidiyoruz". Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) de:
    "-Allah'a yemin olsun ben de ayni seyi hissediyorum" dedi. Beraberce Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gittik ve bu durumu actik. Bize:
    "-Nefsimi kudret elinde tutan Zat-i Zulcelal'e kasem olsun siz, benim yanimdaki hali disarda da devam etirip (cennet ve cehennemi) hatirlama isini koruyabilseniz melekler sizinle yataklarinizda, yollarda musafaha ederdi. Fakat ey Hanzala, bazan oyle bazan boyle olmasi normaldir (munafiklik degildir)" dedi ve (son cumleyi uc kere tekrarladi."
    Muslim, Tevbe 12, (2750); Tirmizi, Kiyamet 60, (2516).
#12.09.2005 13:26 1 0 0
  • 81 - Imam Malik'in kaydettigine gore Hz. Aise (radiyallahu anha) yatsidan sonra ailesine birini yollayarak: "(Bos sozleri keserek) yazici melekleri rahatlatmak istemez misiniz?" diye haber gonderdi."
    Muvatta, Kelam 9, (2, 987).

    82 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e azadli bir cariyenin geceleri namaz, gunduzleri de orucla gecirdigi haber verilince soyle buyurur: "Her calisanda bir sevk mevcuttur, her sevkin de bir sonu vardir. Kimin sevkinin sonu sunnetimde kalirsa dogru yoldadir. Kim de hata eder (sunnetimin haricinde kalir) ise o da sapitmistir."

    83 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Islerin en hayirlisi orta ve itidal uzere olanidir". (Bu son iki hadisi Rezin tahric etti).
    el-Makasidu'l-Hasene bu rivayeti Ibnu's-Sem'ani'nin Zeylu Tarihi'l-Bagdad'da kaydettigini, senedinde mechul ravinin yer aldigini belirtir.

    KITABU'L-EMANET

    84 - Huzeyfetu'bnu'l-Yeman (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), bize iki hadis irad buyurmustu. Ben bunlardan birini gordum, digerini de bekliyorum. Buyurmustu ki: Emanet (din, adalet duygulari) insanlarin kalplerinin derinliklerine (yaratilislarinda, fitri meyiller olarak) konmustur. Sonradan Kur'an-i Kerim indi. (Insanlar kalplerine konmus olan bu fitri temayullerin) Kur'an ve hadiste te'yidini buldular. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bize bu emanetin kalplerden kalkmasindan da bahsetti ve buyurdu ki: "Kisi uykuda imis gibi farkinda olmadan kalbinden emanet alinir. Geride, benek izi gibi bir iz kalir. Sonra ikinci sefer, yine uykuda imiscesine, kisi farkinda olmadan kalbindeki emanet duygusundan bir miktar daha alinir. Bunun da, kalpte bir kabarcik izi gibi bir izi kalir, yani soyle ki, ayagin uzerinden bir kor parcasini yuvarlayacak olsan degdigi yerleri kabarmis gorursun. Ne var ki, icinde ise yarar bir sey yoktur. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bir cakil tanesi aldi, onu ayaginin uzerinde yuvarladi. (Ve sozune devam etti:)
    "Emanet bu sekilde peyder pey azalmaya devam eder, o hale gelinir ki artik) alis verise giden insanlarda (itimad, guven, dogruluk ve) emanet tamamen kaybolur. Hatta durustler "falanca kabilede durust insanlar varmis" diye parmakla gosterilirler. Bazan da, kalbinde zerre miktar iman olmayan bir kimsenin "ne civanmerd, ne kibar, ne akilli kisi" diye ovuldugu olur." (Huzeyfe devam etti:)
    -Ben oyle gunler gordum ki, hanginizle alis veris yaptigima aldirmazdim. Muhatabim Musluman idiyse, bana karsi hile yapmasina dindarligi mani olurdu. Muhatabim Yahudi veya Hiristiyan idiyse, onu da, amiri(nden validen gelen korku ve disiplin) bana hile yapmaktan alikoyardi. Fakat bugun sizden sadece falanca falanca ile (gonul huzuruyla) alis veris yapabilirim."
    Buhari, Rikak 35, Fiten 13; Muslim, Iman 230, (143); Tirmizi, Fiten 17, (2180); Ibnu Mace, Fiten 27, (4053).

    85 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki:
    "Emanet kaybedilince kiyameti bekleyin." "Emanet nasil kaybolur?" diye sordular. "Isler ehil olmayanlara teslim edilince" diye cevapladi."
    Buhari, Rikak 35, Ilm 2.

    86 - Yine Ebu Hureyre (radiyallahu anh) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in su sozunu rivayet etmistir: "Sana emanet birakanin emanetini geri ver. Sana ihanet edene ihanet etme"
    Ebu Davud, Buyu 81 (3534); Tirmizi, Buyu 38, (1264).

    87 - Ebu Musa (radiyallahu anh)'nin rivayetine gore Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustur: "Emin bir Musluman mal muhafizi olsa ve vazifesini durustlukle yapsa, soyle ki, kendisine (sadaka vs. nevinden) emredileni gonul hosluguyla eksiksiz ve tam olarak yerine verse, sadakayi veren iki kisiden biri olur."
    Buhari, Zekat 25, Vekalet 16, Icare 1; Muslim, Zekat 79 (1023); Ebu Davud, Zekat 43, (1684); Nesai, Zekat 66, (5, 79-80).
    Nesai, hadisin basinda su ziyadeyi kaydetti: "Mu'min kisi, diger mumine karsi duvar gibidir, birbirlerini takviye ederler."

    EMR-I BI'L-MA'RUF VE NEHY-I ANI'L-MUNKER

    88 - Tarik Ibnu Sihab anlatiyor: "Bayram hutbesini okuma isini namazdan one alanin ilki Mervan'dir. O, bu ise tevessul edince cemaatten birisi ayaga kalkarak: "Yanlis is yapiyorsun, namazin hutbeden once kilinmasi gerekir" dedi. Mervan: "Artik o usul terkedildi" diyerek devam etmek istedi. Ebu Saidu'l-Hudri ortaya atilarak: "Bu adam, uzerine dusen vazifesini yapti. Zira ben Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Sizden kim (sunnetimize uymayan) bir munker gorurse (seyirci kalmayip) onu eliyle duzeltsin. Buna gucu yetmezse lisaniyla duzeltsin. Buna da gucu yetmezse kalbiyle bugzetsin. Bu kadari imanin en zayif mertebesidir."
    Melahim 17, (4340); Muslim, Iman 78 (49); Ebu Davud; Salatu'l-Iydeyn 248 (1140); Tirmizi, Fiten 11 (2173); Nesai, 17 (8, 111); Ibnu Mace, Fiten 20, (4013);
    Tirmizi'nin rivayetinde soyle denir: "Bir adam kalkarak ey Mervan sunnete muhalefet ettin..." dedi.
    Ebu Davud su ziyadeyi kaydeder: Sen bayram gununde minberi (musallaya) cikardin. Halbuki daha once bayramda minber cikarilmazdi. Bir de hutbeyi namazda one aldin."
    Nevevi rivayetinde bu aciklamalar yok, sadece Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sozleri var.

    89 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Benden once Allah'in gonderdigi her peygamberin mutlaka ummetinden havarileri ve arkadaslari olmustur. Bunlar onun sunnetiyle amel ederler emirlerini de yerine getirirlerdi. Sonra, bu peygamberlerin ardindan oylesi kotulukler zuhur etmisti ki, yapmadiklarini soyleyip, kendilerine emredilmeyeni de yapmislardir. Kim bu guruhla eliyle mucahede ederse mu'mindir. Kim onunla diliyle mucahede ederse o da mu'mindir. Kim de onlarla kalbiyle mucahede ederse o da mu'mindir. Bunun gerisine, artik zerre miktar iman yoktur.
    Muslim, Iman 80, (50).

    90 - Yine Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Israilogullari bir kisim gunahlar islemeye baslayinca alimleri onlari bu islerden menettiler. Ancak onlar dinlemediler, vazgecmediler. Zamanla alimler de onlarla oturmaya, dayanismaya ve beraber icmeye basladilar. Allah da bunun uzerine, berikinin dalaletini oburune katarak, biriyle digerinin kufrunu artirdi. "Davud'un ve Meryem oglu Isa'nin diliyle onlari lanetledi..." (Maide, 78).
    Sonra, ayakta bulunan Resulullah (aleyhissalatu vesselam) oturarak sozunu tamamladi: "Hayir, nefsimi kudret elinde tutan Zat'a yemin ederim, onlari hak adina kotuluklerden men etmezseniz (siz de rizaya eremezsiniz).
    Ebu Davud, Melahim 17, (4336); Tirmizi, Tefsir, Maide (3050), Ibnu Mace, Fiten 20, (4006);

    91 - Kays Ibnu Ebi Hazim anlatiyor: "Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) Cenab-i Hakk'a hamd ve senadan sonra buyurdu ki: "Ey insanlar! Sizler su ayeti okuyor ve fakat yanlis anliyorsunuz: "Ey iman edenler, siz kendinize bakin. Dogru yolda iseniz sapitan kimse size zarar veremez" (Maide, 105). Biz Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in: "Insanlar, zalimi gorup elinden tutmazlarsa, Allah'in, hepsine ulasacak umumi bir bela gondermesi yakindir" dedigini isittik." Keza ben, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in: "Iclerinde kotulukler islenen bir cemiyet, bu kotulukleri bertaraf edecek gucte oldugu halde, seyirci kalir, mudahale etmezse, Allah'in hepsini saran umumi bir bela gondermesi yakindir" dedigini isittim.
    Ebu Davud, Melahim 17, (4338); Tirmizi, Tefsir, Maide (3059), Fiten 8 (2169); Ibnu Mace, Fiten 20 (4005).

    92 - Huzeyfe (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
    "Nefsimi kudret elinde tutan Zat'a kasem olsun, ya ma'rufu emreder ve munkerden de yasaklarsiniz veya Allah'in katindan umumi bir bela gondermesi yakindir. O zaman yalvar yakar olursunuz da duaniz kabul edilmez."
    Tirmizi, Fiten 9, (2170).

    93 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizler yardim gorecek, ganimetler elde edecek ve bircok memleketleri fethedeceksiniz. Sizden kim bu vakte ererse, Allah'tan cekinsin, ma'rufu emredip, munkerden de nehyetsin. Kim de bile bile bana yalan nisbet ederse, atesteki yerini hazirlasin."
    Tirmizi, Fiten 70, (2258).

    94 - Urs Ibnu Amire el-Kindi (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Yeryuzunde bir kotuluk islendigi vakit, ona sahid olan bunu takbih ederse (kotu oldugunu te'yid ederse), o kotulugu gormemis gibi zararindan kurtulur. O kotuluge sahid olmadigi halde, isittigi zaman memnun kalan kimse, sanki sahid olmus gibi manen zarar gorur."
    Ebu Davud, Melahim 17, (4345).

    95 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
    "Zalim sultanin yaninda gercegi soylemek en buyuk cihaddandir."
    Ebu Davud, Melahim 17, (4344); Tirmizi 13, (2175); Ibnu Mace, Fiten 20, (4011).

    I'TIKAFLA ILGILI BOLUM

    96 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) vefat edinceye kadar Ramazan'in son on gununde itikafa girer ve derdi ki: "Kadir gecesini Ramazan'in son on gununde arayin". Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'dan sonra, zevceleri de itikafa girdiler."
    Buhari, Fadlu Leyletu'l-Kadr 3, Itikaf 1,14; Muslim, Itikaf 5, (1172); Muvatta, Itikaf 7, (1, 316); Tirmizi, Savm 71, (790); Nesai, Mesacid 18, (2, 44); Ebu Davud, Siyam 77, (2462, 2464); Ibnu Mace, Siyam 59; (1771).
    Bir baska rivayette soyle denir: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) her Ramazan'da itikafa girerdi. Aksam namazini kilar kilmaz itikaf mahaline gelirdi. Ravi der ki: Bir gun Hz. Aise de itikaf icin izin istedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) izin verdi. Mescidin icinde itikaf icin bir cadir kuruldu. Bunu Hafsa validemiz (radiyallahu anha) isitti, O'nun icin de bir cadir kuruldu. Arkadan Zeyneb (radiyallahu anha) validemiz icin de bir cadir kuruldu. Sabah olup da Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hucresinden cikinca dort cadir kuruldugunu gorur ve "Bunlar da ne?" diye sorar. Durum haber verilince: "Onlari bu ise sevkeden sey nedir, Allah'in rizasini kazandiracak bir amel dusuncesi mi? Hayir! Derhal kaldirin, gozum gormesin!" emretti. Cadirlar kaldirildi. O Ramazan Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'da itikafi terketti. Sevval'in son onunda itikafa girdi."
    Bir diger rivayette soyle denir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) cadirlarin kaldirilmasini emretti. Derhal yikildilar. O yil itikafa girmeyi Ramazan'da terketti, Sevval ayinin ilk onunda yerine getirdi."

    97 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le birlikte Ramazan'in orta on gununde i'tikafa girdik, yirminci gunun sabahi olunca esyalarimizi (evlerimize) tasidik. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (bir hutbe irad etti ve) sonra sunu soyledi: "Itikafa girmis olanlar, itikaf mahallerine donsunler. Zira bu gece bana Kadir gecesinin hangi gece oldugu gosterilmisti, sonra unutturuldu. Siz, son onda ve tek gecelerde arayin. Ayrica bu gece kendimi su ve camur icinde secde eder gordum." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) itikaf mahalline donunce, o gunun sonuna dogru hava bozdu. Mescid o siralarda (uzeri dallarla ortulmus) cardak seklindeydi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in burnu ve burun yumusagi uzerinde su ve camur bulasigini gordum. Bu gece 21. gece idi."
    Buhari, Fadlu Leylet'l-Kadr 2, 3, Itikaf 1, 9, 13; Muslim, Siyam 213, (1167);

    98 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) her Ramazanda on gun i'tikafa girerdi. Vefat ettigi yilda ise yirmi gun i'tikafa girdi."
    Buhari, I'tikaf 17; Ebu Davud, Savm 78, (2466). Ibnu Mace, Siyam 58, (1769).

    99 - Enes ve Ubey Ibnu Ka'b (radiyallahu anh) anlatiyorlar. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Ramazan'in son on gununde itikafa girerlerdi. Fakat bir sene (seferde oldugu icin) itikafa girmedi, muteakip yil yirmi gun itikaf yapti."
    Hadisi Ebu Davud, Ubeyy hazretlerinden (Savm 77, (2463)); Tirmizi de Enes hazretlerinden (Savm 79, (803)) rivayet etmistir. Ibnu Mace, Siyam 58, (1770).

    100 - Hz. Aise (radiyallahu anha)'nin anlattigina gore, "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) mescitte itikafda oldugu sirada, kendisi de hayizken, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in saclarini taramistir. Bu hizmeti yaparken kendisi odasindan ayrilmamis; Resulullah (aleyhissalatu vesselam) basini ona uzatmistir. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) itikafta iken, (buyuk veya kucuk abdest bozmak gibi) zaruri bir ihtiyac olmadikca odaya girmezdi."
    Buhari, Hayz 2, Itikaf 2, 3, 4, 19, Libas 76; Muslim, Hayz 6-7 (297); Muvatta, I'tikaf 1 (1, 312); Tirmizi, Savm 80, (804); Ebu Davud, Siyam 79 (2467, 2468, 2469); Nesai, Hayz 20, (1, 193).
    Ebu Davud'da su ziyade var: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) itikafda iken hastaya ugrar, oyalanmadan halini sorar gecerdi. Hz. Aise buyurdu ki: "Aslinda, mutekif icin sunnet olani, hasta ziyaretine gitmemesi, cenaze merasimine katilmamasi, kadina temas etmemesi, kadinin tenine tenini degedirmemesi, zaruri ihtiyac disinda da itikaf yoktur."
    (Ebu Davud, Savm 80, 2473).

    111 - Hz. Aise (radiyallahu anha) der ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) hanimlarina yaklasmamaya yemin etti (ila karari verdi) ve (bal yemeyi de kendi kendine) haram etti. Boylece helal olan bir seyi kendisine haram kilmisti. Sonra kefaret karsiliginda yeminini bozdu"
    Tirmizi, Talak 21, (1201).

    MAKBUL VE MEKRUH ISIMLER

    112 - Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Sizler kiyamet gunu isimlerinizle ve babalarinizin isimleriyle cagirilacaksiniz oyleyse isimlerinizi guzel yapin"
    Ebu Davud, Edeb 69, (4948).

    113 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah'in en ziyade sevdigi isimler Amdullah ve Abdurrahman'dir."
    Muslim, Adab, 2, (2132); Ebu Davud Edeb 69, (4949); Tirmizi, Edeb 64, (2835).

    114 - Ebu Vehb el-Cusemi (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Peygamberlerin isimleriyle isimlenin. Allah'in cok sevdigi isimler Abdullah, Abdurrahman'dir. En sadik olanlari da Haris ve Hemmam isimleridir. En cirkinleri de Harb ve Murre isimleridir"
    Ebu Davud, Edeb 69, (4950). Metin Ebu Davud'a aittir, Nesai'de muhtasar olarak kaydedilmistir (Hayl 3 (6, 218, 219)).

    115 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah katinda en dusuk (ahna') isim Meliku'l-emlak (mulklerin maliki) ismidir. Allah'tan baska Malik yoktur."
    Sufyan merhum dedi ki: Sahan Sah bunun ornegidir.
    Ahmed Ibnu Hanbel merhum dedi ki: "Ebu Amr merhum'a, ahna'ne demek diye sordum, bana "en dusuk" diye cevap verdi.
    Buhari, Edeb 114; Muslim, Edeb 20, (2143); Ebu Davud, Edeb 70, (4961); Tirmizi Edeb 65, (2839).

    116 - Muslim'in bir diger rivayetinde soyle buyrulmustur: "Kiyamet gunu, Allah'in en ziyade kizacagi en kotu kimse, adi Meliku'l-emlak (Sehinsah) olan kimsedir. Allah'tan baska Malik yoktur."
    (Adab 21)

    117 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Ya'la, Bereket, Eflah, Yesar, Nafi ve benzeri isimlerin kullanilmasini yasaklamayi arzu etmisti. Sonra onun bu mevzuda sukut ettigini gordum. Sonra da yasaklamadan vefat etti."
    Bu hadisi Muslim, Adab 13, (2138); ve Ebu Davud, Edeb, 70, (4960) rivayet ettiler. Hadisin metni Muslim'e aittir.
    Ebu Davud'un rivayetinde su ziyade mevcuttur: "...Zira kisi "Bereket burada mi?" diye sorar da "hayir yok!" diye cevap verirler."

    118 - Hz. Omer (radiyallahu anh)'in azadli kolesi Eslem anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh), bir oglunu Ebu Isa kunyesini kullandigi icin dovdu. Ote yandan Mugire Ibnu Su'be (radiyallahu anh), Ebu Isa kunyesini kullaniyordu. Hz. Omer (radiyallahu anh) ona "Ebu Abdillah kunyesini kullanman sana yetmez mi?" dedi. Mugire: "Bana Ebu Isa kunyesini takan Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'dir" cevabini verince, Hz. Omer: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in gecmis gelecek butun gunahlari affedilmistir. Biz ise bundan boyle sikintidayiz" dedi. Olunceye kadar Mugire'yi "Ebu Abdillah" diye kunyeledi.
    Ebu Davud, Edeb 72, (4963).

    119 - Yahya Ibnu Sa'id (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bol sutlu bir deve hakkinda: "Bunu kim sagacak?" diye sordu. Bir adam ayaga kalkmisti ki Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) "Ismin ne?" dedi. Adam: "Murre (aci)!" deyince, ona: "Otur!" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) tekrar "Bunu kim sagiverecek?" diye sordu. Bir baskasi ayaga kalkti, ben sagacagim diyecekti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ona da: "ismin nedir?" diye sordu. Adam: "Harb!" diye cevap verdi. Ona da "Otur" dedi.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Bu deveyi kim bize sagiverecek?" diye sormaya devam etti. Bir adam daha kalkti. Ona da ismini sordu. "Ya'is (yasiyor!)" cevabini alinca ona: "Sen sag" diyerek musaade etti."
    Muvatta, Isti'zan 24 (2, 973).

    HZ. PEYGAMBER (S.A.S.)'IN ISIM KOYDUGU KIMSELER

    120 - Sehl Ibnu Sa'd es-Saidi (radiyallahu anh) buyurdu ki: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Fatima (radiyallahu anha) annemizin evine ugramisti. Hz. Ali (radiyallahu anh)'yi evde bulamayinca: "Amca oglun nerede?" diye sordu. Fatima (radiyallahu anha): "Aramizda bir sekerlenme oldu. Bunun uzerine bana kizdi ve cekip gitti" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) birine: "Hele bir arayiver nereye gitmis" diye emretti. "Mescidde yatiyor!" diye haber verince, Resulullah (aleyhissalatu vesselam), 'Kalk ey Ebu Turab, kalk ey Ebu Turab (yani Toprak babasi) diye seslendi.
    Sehl der ki: Hz. Ali (radiyallahu anh)'nin en cok sevdigi ismi bu isimdi.
    Buhari, Salat 58, Fedaili'l, Ashab 9, Edeb 113, Isti'zan 40; Muslim, Fedailu's-Sahabe 38, (2409).

    121 - Esma Bintu Ebi Bekr (radiyallahu anhuma) anlatiyor. "Mekke'de Abdullah Ibnu Zubeyr (radiyallahu anh)'e hamile kalmistim. Dogum yaklasmisti ki, Mekke'yi terkettim ve Medine'ye geldim, Kuba'ya indim. Abdullah'i orada dunyaya getirdim. Dogunca, bebegi alip Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a goturdum, kucagina biraktim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir hurma istedi, agzinda cigneyerek ezdikten sonra, tukrugunden cocugun agzina birakti. Abdullah'in midesine ilk inen sey Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in mubarek tukrukleri idi. Sonra (yumusattigi o) hurma ile cocugun damagini ogdu, hakkinda bereketle dua etti ve Abdullah ismini verdi. Musluman aileden ilk dogan cocuk bu idi. (Medine'de butun Muslumanlar) onun dogumuna cok sevindiler. Cunku "Yahudiler size sihir yaptilar, asla dogum yapamayacaksiniz" diye bir sayia cikarilmisti."
    Buhari, Menakibu'l-Ensar 45, Akika 1, Muslim, Adab 26, (2146).

    122 - Ebu Musa (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir oglum dogmustu. Hemen Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a getirdim. Ibrahim ismini verip bir hurma ile tahnikde bulundu. Sonra da "Mubarek olsun" diye dua buyurdu ve cocugu bana geri verdi. Bu cocuk, Ebu Musa'nin en buyuk evladi idi."
    Buhari, Akika 1; Muslim, Adab 24, (2145).

    123 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Abdullah Ibnu Ebi Talha'yi dogdugu zaman Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a goturdum. Bebek bir bez icerisinde idi. Vardigimizda Resulullah (aleyhissalatu vesselam) devesine katran suruyordu. "Beraberinde hurma da getirdin mi?" diye sordu. "Evet" dedim ve birkac tane hurma verdim. Onlari agzinda cignedi, sonra cocugun agzini acti. Agzina tukrugu puskurttu. Bebek, yalamaya basladi. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) "Ensar'in hurma sevgisine bakin (dogar dogmaz basliyor)" diye latife etti ve cocugu Abdullah diye isimledi."
    Buhari, Cenaiz 42, Akika 1; Muslim, Adab 22, (2144); Ebu Davud, Edeb 69, (4951) Hadisin metni; Muslim'deki metindir.

    124 - Hz. Aise (radiyallahu anha): "Ey Allah'in Rasulu, dedim, arkadaslarimdan her birisinin bir kunyesi var, (benim yok)". Dedi ki: "Oglum Abdullah Ibnu Zubeyr ile kunyelen." Aise, "Ummu Abdillah (Abdullah'in annesi)" diye kunye almisti"
    Ebu Davud, Edeb 78, (4970).
    Rezin merhum: "Teyze anne gibidir" ilavesini kaydetmistir.

    HZ. PEYGAMBER (S.A.S.)'IN DEGISTIRDIGI ISIMLER

    125 - Hz. Aise (radiyallahu anha): "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) cirkin isimleri degistirirdi" buyurmustur.
    Tirmizi, Edeb 66, (2841).

    126 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Zeyneb Bintu Ebi Seleme'nin ismi Berre idi. "Nefsini tezkiye ediyor" denildi. Bunun uzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) onu Zeyneb diye isimlendirdi.
    Buhari Edeb 108; Muslim, Edeb 17, (2141).

    127 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Cuveyriye Bintu'l-Haris'in ismi Berre idi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onun ismini Cuveyriye diye degistirdi. Zira, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) "Berre'nin yanindan cikti" denmesini sevmiyordu.
    Muslim, Edeb 16, (2140).

    128 - Sureyh Ibnu Hani, (radiyallahu anh) babasindan naklediyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), kavmimin beni Ebu'l-Hakem diye kunyelediklerini isitmisti. Beni cagirtarak: "Hakem olan Allah'tir, hukum de O'nadir, oyle ise, sen nasil Ebu'l-Hakem kunyesini tasirsin?" dedi. Ben acikladim: "Kavmim bir meselede anlasmazliga dusunce bana gelirler, ben hukme baglarim. Her iki taraf da verdigim hukme razi olurlar." Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Bu ne guzel sey?" buyurdu ve "Cocuklarindan neler var?" diye sordu. Ben: "Sureyh, Muslim, Abdullah var" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "En buyugu hangisi?" dedi. "Sureyh" dedim. "Oyleyse, buyurdu, sen Ebu Sureyh'sin"
    Ebu Davud, Edeb 70, (4955); Nesai, Kada 7, (8, 226-227).

    129 - Besir Ibnu Meymun, amcasi Usame Ibnu Ahdari'den rivayet ediyor: Ahdari diyor ki: "Ismi Asram olan bir adam vardi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ona: "Ismin nedir?" diye sordu. Adam Asram diye cevap verdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Hayir sen Zur'a'sin" buyurdu.
    Ebu Davud, Edeb 70, (4954).

    130 - Said Ibnu'l-Museyyeb babasi vasitasiyla dedesinden naklediyor: "Dedem, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a ugramisti. Ismin ne? diye sordu. "Hazn (sert yer)" diye cevap verdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Hayir sen Sehl'sin" dedi. Museyyeb: "Olamaz, babanin verdigi bir ismi degistiremem" dedi. Ibnu'l-Museyyeb ilave ediyor: "O gunden sonra aramizda kabalik devam etti gitti."
    Buhari, Edeb 107-108; Ebu Davud, Edeb 70, (4956).
    Ebu Davud'un rivayetinde soyle demistir: "... Hayir sehl ezilir ve hakir tutulur."
    Ebu Davud merhum der ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Asi, Aziz, Atele (siddet, sertlik), Seytan, Hakem, Gurab (karga) Habbab, Sihab isimlerini degistirdi. Sihab'i Hisam, Harb'i Silm (sulh), Muzdaci'i (yatan) Munbais (kalkan) yapti. Afire (corak) adini tasiyan bir araziyi de Hadire (yesillik) diye, Si'bu'd Dalalet'i (sapiklik gecidi) Si'bu'l-Huda diye isimledi. Benu'z-Zinye'yi Benu'r-Rusd olarak degistirdi."
#12.09.2005 13:27 1 0 0
  • 131 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) diyor ki: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Asiye (isyankar, itaatsiz kadin) ismini degistirip Cemile (guzel kadin) yapti.
    Muslim, Edeb 14, (2139); Tirmizi, Edeb 66, (2840); Ebu Davud, Edeb 70, (4952).

    132 - Mesruk anlatiyor: "Hz. Omer'le karsilastim. Bana "Sen kimsin?" diye sordu. "Mesruk Ibnu'l-Ecda" dedim. Dedi ki: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ecda seytandir" dedigini isittim."
    Ebu Davud, Edeb 70, (4957).

    133 - Sehl Ibnu Sa'd (radiyallahu anh) anlatiyor: "el-Munzir Ibnu Ebi Useyd dogdugu zaman Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a getirilmisti. Cocugu kucagina aldi ve: "Ismi nedir?" diye sordu. "Ismi falandir" diye ne konmussa soylendi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Hayir! bunun ismi Munzir olacak" dedi ve o gun cocuga Munzir ismini koydu.
    Buhari, Edeb 108; Muslim, Edeb 29, (2149).

    HZ. PEYGAMBER (S.A.S.)'IN ISIM VE KUNYESINI ALMA HAKKINDA GELEN RIVAYETLER

    134 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Baki'de idi. Kulagina bir ses geldi: "Ey Ebu'l-Kasim!" diyordu. Basini sese dogru cevirdi. Seslenen adam: "Ey Allah'in Resulu seni kastedmedim, ben falancayi cagirdim" dedi. Bunun uzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Ismimi isim olarak koyun, fakat kunyemi kendinize kunye yapmayin!" buyurdu.
    Buhari, Menakib 20, Edeb 106; Muslim, Adab 1 (2131); Tirmizi, Edeb 68, (2844).

    135 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bizden birinin bir oglu oldu. Ismini Kasim koydu. Kendisine: "Sana Ebu'l-Kasim kunyesini vermeyiz. Bu kunye ile seni sereflendirip memnun etmeyiz" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelerek durumu arzetti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunun uzerine: "Oglunun adi Abdurrahmandir" dedi.
    Buhari, Edeb 105, 106, 109, Menakib 20; Muslim, Adab 2, (2133); Ebu Davud, Edeb 74, (4965); Tirmizi, Edeb 68, (2845).
    Bir rivayette su ziyade var: "Ismimi isim olarak koyun, fakat kunyemi kunye yapmayin. Zira ben Kasim (taksim edici) kilindim. Aranizda taksim ederim."
    Ebu Davud'un bir rivayetinde soyle buyrulmustur: "Kim benim ismimi almissa, kunyem ile kunyelenmesin. Kim de kunyem ile kunyelenmisse, ismimle isimlenmesin."

    136 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Bir kadin gelerek: "Ey Allah'in Resulu, ben bir oglan dunyaya getirdim. Muhammed diye isim, Ebu'l-Kasim diye de kunye verdim. Bana, sizin bu durumdan hoslanmadiginiz soylendi, dogru mu?" diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Ismimi helal, kunyemi haram kilan sey de ne?" veya "Kunyemi haram kilip ismimi helal kilan sey de ne?" diyerek reddetti.
    Ebu Davud Edeb 76, (4968).

    137 - Muhammed Ibnu'l-Hanife, babasindan (Allah her ikisinden de razi olsun) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e sordum: "Ey Allah'in Resulu, sizden sonra bir oglum oldugu takdirde, sizin isminizle isimlendirebilir, kunyenizle de kunyelendirebilir miyim, ne dersiniz?" Bana "Evet" buyurdular.
    Ebu Davud, Edeb, 76, (4967); Tirmizi, Edeb 68, (2846).
    Yuharidaki metin Ebu Davud'undur. Tirmizi, hadise, "sahih" demistir, ayrica: "Burada bizim icin ruhsat var" diye kaydetmistir.

    ISIM VE KUNYE UZERINE MUTEFERRIK HADISLER

    138 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) cocuga, dogumunun yedinci gununde isim konmasini, yikanarak pisliklerin temizlenmesini ve akika kurbani kesilmesini emir buyurdu."
    Ebu Davud, Edahi, 21, (2837); Tirmizi, Edahi 23, (1522), Edeb 63,(2834), (Tirmizi'de hadis Ibnu Omer'den degil, Amr Ibnu Su'ayb an ebihi an ceddihi tarikindendir. Burada bir sehiv soz konusu -Nesai, Akika 5, (7, 166); Ibnu Mace, Zebaih 1, (3165)-dur.).

    139 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Yeni dogan cocuklar Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e getirilirdi. O da bunlara mubarek olmalari icin dua eder, tahnikde bulunurdu."
    Muslim, Edeb, 27 (2147); Ebu Davud, Edeb 116, (5106).

    140 - Ebu Rafi (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Fatima (radiyallahu anha) oglu Hasan (radiyallahu anh)'i dogurdugu zaman, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i kulagina ezan okurken gordum."
    Ebu Davud, Edeb 116, (5105); Tirmizi, Edahi 17, (1514).
    Tirmizi hadisin sahih oldugunu soylemistir. Rezin su ziyadeyi kaydeder: "Kulagina Ihlas suresini okudu, hurma ile tahnik etti ve ismini koydu."

    141 - Yahya Ibnu Said anlatiyor: "Hz. Omer bir adama: "Ismin nedir?" diye sordu. Adam "Cemre (kor)" dedi. "Kimin oglusun?" diye tekrar sordu. Adam: "Ibnu Sihab (alev) deyince "Kimlerden?" dedi. Adam: "Hurakalardan." "Eviniz nerede? diye sordu. "Harretu'n-Nar'da" cevabini alinca, "hangisinde?" dedi. "Zati Leza'da" cevabini alinca; Hz. Omer (radiyallahu anh) "Ailene yetis, yaniyorlar!" dedi. Gercekten durum aynen Hz. Omer'in dedigi gibiydi"
    Muvatta, Isti'zan 25 (2, 973).

    KAPLARLA ILGILI BOLUM

    142 - Huzeyfe (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle dedigini isittim: "Ipek ve Ibrisim elbise giymeyin. Altin ve gumus kaplardan su icmeyin, onlarda yemek yemeyin. Zira bu iki sey dunyada onlar (kafirler), ahirette de sizin icindir."
    Buhari, Et'ime 28; Muslim, Libas 4; Ebu Davud, Nesai, Buhari, Et'ime 28, Esribe 28, Libas 25; Muslim, Libas 4, (2067); Tirmizi, Esribe 10 (1879); Ebu Davud, Esribe 17 (3723); Nesai, Zinet 87, (8, 198, 199); Ibnu Mace, Esribe 17, (3414).

    143 - Ummu Seleme (radiyallahu anha) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Gumus kaptan su icen, karnina cehennem atesi dolduruyor demektir"
    Buhari, Esribe 28; Muslim, Libas 1, (2065); Muvatta, Sifatu'n-Nebi 11 (2, 924-925); Ibnu Mace, Esribe 17(3413).
    Muslim'in bir diger rivayetinde soyle denir: "Kim altin veya gumus bir kaptan icerse..."

    144 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le birlikte gazveye cikmistik. Savas sonunda elde ettigimiz ganimetler arasinda musriklerin kap-kacak ve su kaplari da vardi. Biz bunlari kullaniyorduk. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hic bir zaman niye kullaniyorsunuz diye ayiplamadi."
    Ebu Davud, Et'ime 46, (3838).

    145 - Ebu Sa'lebe el-Huseni (radiyallahu anh) diyor ki: "Ben Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e ey Allah'in Resulu, biz Ehli Kitab'in yasadigi bir yerdeyiz. Onlarin kap-kacaklarindan yiyip icebilir miyiz? diye sordum. Dedi ki: "Onlarinkinden baska kap-kacak bulabilirseniz onlarinkinden yemeyin. Baska birsey bulamazsaniz onlari yikadiktan sonra kullanin."
    Ebu Davud, Et'ime 46 (3839); Tirmizi, Siyer 11, (1560); Tirmizi hadisin sahih oldugunu soyledi. Metin Tirmizi'deki metindir.

    146 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh) sicak su ile ve bir Hiristiyan kadinin evinde onun su kabiyla abdest aldi." Bu rivayeti Rezin tahric etti. Derim ki: Bunu Buhari bab basligi olarak kaydetmistir. Dogrusunu Allah bilir.
    Buhari, Vudu 43.

    ECEL VE EMEL BOLUMU

    147 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) birgun yere cubukla, kare biciminde bir sekil cizdi. Sonra, bunun ortasina bir hat cekti, onun disinda da bir hat cizdi. Sonra bu hattin ortasindan itibaren bu ortadaki hatta istinad eden bir kisim kucuk cizgiler atti.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu cizdiklerini soyle acikladi: Su cizgi insandir. Su onu saran kare cizgisi de eceldir. Su disari uzanan cizgi de onun emelidir. (Bu emel cizgisini kesen) su kucuk cizgiler de musibetlerdir. Bu musibet oku yolunu sasirarak insana degemese bile, diger biri deger. Bu da degmezse ecel oku deger.
    Buhari, Rikak 3; Tirmizi, Kiyamet 23, (2456); Ibnu Mace, Zuhd 27, (4231).

    148 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yere bir cizgi cizdi ve: "Bu insani temsil eder" buyurdu. Sonra bunun yanina ikinci bir cizgi daha cizerek: "Bu da ecelini temsil eder" buyurdu. Ondan daha uzaga bir cizgi daha cizdikten sonra: "Bu da emeldir" dedi ve ilave etti: "Iste insan daha boyle iken (yani emeline kavusmadan) ona daha yakin olan (eceli) ansizin geliverir."
    Buhari, Rikak 4; Tirmizi, Zuhd 25, (2335); Ibnu Mace, Zuhd 27, (4232).

    149 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) omuzumdan tuttu ve: "Sen dunyada bir garib veya bir yolcu gibi ol" buyurdu.
    Ibnu Omer (radiyallahu anh) hazretleri soyle diyordu: "Aksama erdinmi, sabahi bekleme, sabaha erdinmi aksami bekleme. Saglikli oldugun sirada hastalik halin icin hazirlik yap. Hayatta iken de olum icin hazirlik yap."
    Buhari, Rikak 2; Tirmizi, Zuhd 25, (2334).
    Tirmizi'nin rivayetinde, "yolcu gibi ol" sozunden sonra su ziyade var: "Kendini kabir ehlinden added."

    150 - Bureyde (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) elindeki iki cakil(dan birini yakina, digerini uzaga) atarak: "Su ve su neye delalet ediyor biliyor musunuz?" dedi. Cemaat: "Allah ve Resulu daha iyi bilir" dediler. Buyurdu ki: "Su (uzaga dusen) emeldir, bu (yakina dusen) de eceldir. (Kisi emeline ulasmak icin gayret ederken ulasmadan oluverir)".
    Tirmizi, Emsal 7, (2874).

    151 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ecelini altmis yasina kadar uzattigi kimselerden Cenab-i Hakk, her cesit ozur ve bahaneyi kaldirmistir."
    Buhari Rikak 4; Tirmizi, Da'vat 113, (3545), Zuhd 23 (2332); Ibnu Mace, Zuhd 27, (4236), Metin Buhari'den alinmistir.
    Tirmizi'nin metni su sekildedir: "Ummetimin vasati omru 60-70 yas arasidir. Allah, kime omrunde 40'ina kadar muhlet verdi ise, ondan ozru kaldirmistir."

    EBEVEYNE IYILIK

    152 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Bir adam gelerek: "Ey Allah'in Resulu iyi davranip hos sohbette bulunmama en ziyaade kim hak sahibidir?" diye sordu. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Annen!" diye cevap verdi. Adam: "Sonra kim?" dedi, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) "Annen!" diye cevap verdi. Adam tekrar: "Sonra kim?" dedi Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yine: "Annen!" diye cevap verdi. Adam tekrar sordu: "Sonra kim?" Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu dorduncuyu: "Baban!" diye cevapladi."
    Buhari, Edeb 2; Muslim, Birr 1, (2548).

    153 - Kuleyb Ibnu Menfa'a ceddi bulunan Kuleyb el-Hanefi (radiyallahu anh)'den anlattigina gore, kendisi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek sormustur: "Ey Allah'in Resulu kime karsi iyilik yapayim?" Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)su cevabi vermistir: "Annene, babana, kizkardesine, oglan kardesine, bunu takip eden azadlina. Bu iyiligi de, uzerine vacib olan bir hakkin odenmesi, yani, sila-i rahmin yerine getirilmesi olarak yapacaksin. (Nafile, ihtiyari, hasbi bir davranis tatavvu grubuna giren bir amel olarak degil)".
    Ebu Davud, Edeb 129, (5140).

    154 - Behz Ibnu Hakim babasi tarikiyle dedesi Mu'aviye Ibnu Hayde el-Kuseyri (radiyallahu anh)'den naklediyor. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e: "Ey Allah'in Resulu, kime iyilik yapayim? diye sordum. Bana: "Annene" dedi. "Sonra kime?" diye tekrar ettim. "Annene" dedi. "Sonra kime?" dedim. "Annene" dedi. "Sonra kime?" dedim, bu dorduncude "Babana, sonra da tedrici yakinlarina" diye cevap verdi."
    Ebu Davud, Edeb 129, (5141); Tirmizi Birr 1, (1898).
    Ebu Davud bir rivayette su ziyadeyi kaydeder: "Haberiniz olsun, kisi azatlisindan bir fazlasini istese, azadli (mevla) bu (ihtiyac fazlasi)na sahib oldugu halde yerine getirmese kiyamet gunu vermemis oldugu bu fazlalik bir engerek yilani olarak kendisine getirilir."

    155 - Abdullah Ibnu Amr Ibnu'l-As (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam: "Ey Allah'in Resulu benim malim ve bir de cocugum var. Babam malimi almak istiyor" (ne yapayim?) diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Sen ve malin babana aitsiniz. Sunu bilin ki, evladlariniz kazanclarinizin en temizlerindendir. Oyle ise evladlarinizin kazanclarindan yiyin" buyurdu."
    Ebu Davud, Buyu 79, (3530); Ibnu Mace, Ticarat 64, (2291)-2292).

    156 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bir gun: "Burnu surtulsun, burnu surtulsun, burnu surtulsun" dedi. "Kimin burnu surtulsun ey Allah'in Resulu?" diye sorulunca su aciklamada bulundu: "Ebeveyninden her ikisinin veya sadece birinin yasliligina ulastigi halde cennete giremeyenin."
    Muslim, Birr 9, (251); Tirmizi, Daavat 110 (3539). Rivayetin yukaridaki metni, Muslim'deki metindir.

    157 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Hicbir evlad, babasinin hakkini, bir istisna durumu disinda odeyemez. O durum da sudur: Babasini kole olarak bulur, satin alir ve azad eder."
    Muslim, Itk 25, (1510); Ebu Davud, Edeb 129, (5137); Tirmizi, Birr 8, (1907); Ibnu Mace, Edeb 1, (3659).

    158 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Allah'in rizasi babanin rizasindan gecer. Allah'in memnuniyetsizligi de babanin memnuniyetsizliginden gecer."
    Tirmizi, Birr 3 (1900).
    Tirmizi bu hadisi hem Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sozu (merfu) olarak, hem de sahabi sozu (mevkuf) olarak rivayet eder. Ayrica mevkuf olarak rivayet eden tarikin sahih oldugunu soyler.

    159 - Ibnu Amr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam, cihada istirak etmek icin Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'den izin istedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Annen baban saglar mi?" diye sordu. Adam: "Evet" deyince: "Onlara (hizmet de cihad sayilir), sen onlara hizmet ederek cihad yap" buyurdu.
    Buhari, Cihad 138, Edeb 3; Muslim, Birr 5, (2539); Ebu Davud, Cihad, 33, (2529); Nesai, Cihad 5; Tirmizi, Cihad 2, (1671).
    Muslim'in bir diger rivayetinde adam: "...Sana, hicret ve cihad etmek ecrini de Allah'tan istemek sarti uzerine biat ediyorum" der. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Anne ve babandan sag olan var mi?" diye sorar. Adam: "Evet, her ikisi de sag" deyince: "Yani sen Allah'tan ecir istiyorsun?" der. Adamin "evet"i uzerine: "Oyleyse valideyn'in yanina don. Onlara iyi bak, (Allah'in rizasi ondadir)" emreder.
    Ebu Davud ve Nesai'de gelen bir diger rivayette adam: "Aglamakta olan ebeveynimi de geride biraktim" der. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ona "Yemen'de bir kimsen var mi?" diye sordu. Adam: "Ebeveynim var" deyince "Peki, onlar sana izin verdiler mi? diye tekrar sordu. "Hayir" cevabi uzerine: "Oyleyse onlara geri don, onlardan izin iste. Sayet izin verirlerse cihada katil, vermezlerse onlara hizmet et!" emretti."

    160 - Muaviye Ibnu Cahime'nin anlattigina gore; Cahime (radiyallahu anh) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelir ve: "Ey Allah'in Resulu, ben gazveye (cihad) katilmak istiyorum, bu konuda sizinle istisare etmeye geldim" der. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Annen var mi?" diye sorar. "Evet" deyince, "Oyleyse ondan ayrilma zira cennet onun ayaginin altindadir" buyurur.
    Nesai, Cihad 6, (6, 11).

    161 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Nikahim altinda bir kadin vardi ve onu seviyordum da. Babam Omer ise, onu sevmiyordu. Bana: "Bosa onu" dedi. Ben itiraz ettim ve bosamadim. Babam Omer (radiyallahu anh) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelerek durumu arzetti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Bosa onu" dedi.
    Ebu Davud, edeb 129, (5138); Tirmizi, Talak 13, (1189). Tirmizi hadisin sahih oldugunu da belirtti.

    162 - Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Baba cennetin orta kapisidir. Dilersen bu kapiyi terket dilersen muhafaza et" dedigini isittim.
    Tirmizi, Birr, 3, (1901). Tirmizi, hadise "sahih" dedi.

    163 - Bureyde (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir kadin: "Ey Allah'in Resulu, ben anneme bir cariye tasadduk etmistim. Simdi annem oldu" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Sadaka yapmis olmanin) ecrini mutlaka alacaksin. Miras yoluyla cariye sana geri gelecek (tekrar senin olacak)" buyurdu. Kadin: "Ey Allah'in Resulu annemin bir aylik oruc borcu vardi, onun yerine tutabilir miyim?" diye sordu. "Annene bedel tut!" dedi. Kadin: "Ey Allah'in Resulu, annem hic haccetmedi, onun yerine hac yapabilir miyim?" diye sordu Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Evet, ona bedel haccet" buyurdu."
    Muslim, Siyam 157, (1149); Tirmizi, Zekat 31 (667); Ebu Davud, Vesaya 12, (2877), Zekat 31, (1656).

    164 - Esma Bintu Ebi Bekr (radiyallahu anha) anlatiyor: Henuz musrik olan annem yanima geldi. (Nasil davranmam gerekecegi hususunda) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'den sorarak: "Annem yanima geldi, benimle (gorusup konusmak) arzu ediyor, anneme iyi davranayim mi?" dedim. "Evet" dedi, ona gereken hurmeti goster."
    Buhari, Hibe 28, Edeb 8; Zekat 50 (1003); Ebu Davud, Zekat, 34, (1668);

    165 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Ben buyuk bir gunah isledim, buna tevbe imkanim var mi?" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Annen var mi?" diye sordu. Adam: "Hayir yok" dedi.
    "Peki teyzen de mi yok?" dedi. Adam: "Hayir, var" deyince Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Oyle ise ona iyilik yap!" diye emretti."
    Tirmizi, Birr 6, (1905).
    Tirmizi el-Bera'dan kaydettigi diger bir hadiste su ziyadeye yer verir: "Teyze anne makamindadir."

    166 - Ebu Useyd Malik Ibnu Rebi'a es-Saidi (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam: "Ey Allah'in Resulu, anne ve babamin vefatlarindan sonra da onlara iyilik yapma imkani var mi, ne ile onlara iyilik yapabilirim?" diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Evet vardir" dedi ve acikladi: "Onlara dua, onlar icin Allah'tan istigfar (gunahlarinin affedilmesini) taleb etmek, onlardan sonra vasiyetlerini yerine getirmek, anne ve babasinin akrabalarina karsi da sila-i rahmi ifa etmek, anne ve babanin dostlarina ikramda bulunmak."
    Ebu Davud, Edeb 129, (5142); Ibnu Mace, Edeb 2, (3664).

    167 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i isittim, soyle diyordu: "Kisinin yapacagi en ustun iyiliklerden biri, olumunden sonra babasinin dostlarina sila-i rahimde bulunmasidir."
    Muslim, Birr,11-13 (2552); Tirmizi, Birr, 5 (1904); Ebu Davud, Edeb 129, (5143).

    168 - Omer Ibnu's-Saib'den rivayet edildigine gore, su haber kendisine ulasmistir: "Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam) bir gun otururken sut babasi cikagelir. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hurmeten, onun icin, giydigi seylerden birini serer ve uzerine oturtur. Az sonra sut annesi gelir. Peygamberimiz (aleyhissalatu vesselam) bunun icin de elbisenin diger tarafini serer, kadin uzerine oturur. Biraz sonra sut-oglan kardesi gelir. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kalkarak onu da onune oturtur."
    Ebu Davud, Edeb 129, (5145).

    169 - Zeyd Ibnu Erkam (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Kim ebeveyninden birine bedel haccederse, bu haccla onun borcunu odemis olur. Bu durum semadaki ruhuna mujdelenir. Kisi, anne ve babasina karsi isyankar (akk) bile olsa (bu iyiligi sebebiyle) Allah'in nezdinde (iyi kullar meyaninda) yazilir."
    Diger bir rivayette ise: "Babasi icin bir hacc, kendisi icin yedi hacc yazilir" denmistir.
    Bu rivayeti Rezin tahric etti. Bu rivayet Heysemi'nin Mecmau'z-Zevaid'inde, Taberani'nin Mu'cemu'l-Kebir'inden kaydedilmistir (3, 282).

    EVLAD VE AKRABALARA IYILIK

    170 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Yanima bir kadin girdi. Beraberinde iki kiz cocugu da vardi. Bir seyler istedi. Aksi gibi yanimda bir hurmadan baska bir sey yoktu. Onu verdim. Kadin aldi ve ikiye bolerek kizlarina taksim etti. Kendine pay ayirmadi. Cikip gittiler. Arkadan Resulullah (aleyhissalatu vesselam) girdi. Durumu ona anlattim. Dedi ki: "Kim bu sekilde kizlarla imtihan edilir o da onlara iyi davranirsa, kizlar, onun icin, atese karsi perde olurlar."
    Buhari, Zekat 10, Edeb 19; Muslim, Birr 147, (2629); Tirmizi, Birr 13, (1916).

    171 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Buluga erinceye kadar kim iki kiz evladi yetistirirse -parmaklarini birlestirerek- kiyamet gunu o ve ben soyle beraber oluruz."
    Muslim, Birr 149, (2631); Tirmizi, Birr 13, (1917).
    Tirmizi'de: "O ve ben cennete su iki sey gibi beraber gireriz" dedi ve iki parmagiyla isaret etti" seklinde gelmistir.

    172 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Kim "uc kiz" veya "uc kizkardes" veya "iki kiz kardes" veya "iki kiz" yetistirir, terbiye ve te'diblerini eksik etmez, onlara iyi davranir ve evlendirirse cenneti hak etmistir."
    Ebu Davud, Edeb 130, (5147); Tirmizi, Birr, 13 (1913).
    Ebu Davud'da Ibnu Abbas (radiyallahu anh)'dan su rivayet de kaydedilmistir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Kimin iki kizi olur da bunlari oldurmez, alcaltmaz, oglan cocuklarini bunlara tercih etmezse Allah onu cennete koyar." (5147. H).

    173 - Avf Ibnu Malik el-Esca'i (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Ben ve yanaklari kararmis kadin kiyamet gunu su iki sey gibi yan yanayiz. -Hadisi rivayet eden Yezid Ibnu Zurey, bas ve orta parmaklariyla isaret yapti.- O kadin ki, mevkii, makami bulunan kocasindan dul kalmistir, (maddi imkanlarindan baska) neseb ve guzelligi yerindedir. Butun bunlara ragmen (evlenmez) ve yetimler buyuyunceye veya olunceye kadar kendini onlara hasreder."
    Hadiste gecen "yanaklari kararmis kadin" tabiriyle Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) yetimlerini buyutmek gayesiyle suslenmeyi ve rahat yasamayi terkeden, cektigi sikintilar sebebiyle cildi kararan dul kadini ifade buyurmustur.
    Ebu Davud, Edeb 130, (5149).

    174 - Havle bintu Hakim (radiyallahu anha) anlatiyor: Bir gun, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kizi Fatima (radiyallahu anha)'nin iki oglundan birini kucaklamis oldugu halde evden cikti ve soyle diyordu: "Siz var ya, sizin yuzunuzden (ebeveyniniz) cimrilige, korkakliga ve cehalete dusuyorlar. Ve siz Allah'in reyhanindansiniz."
    Tirmizi, Birr, 11 (1911); Ibnu Mace, Edeb 3, (3666).

    175 - Bera (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) Hz. Aise (radiyallahu anha)'ye ugradi. Aise hummaya yakalanmis, hasta idi. "Kizim, nasilsin?" diye hatirini sordu ve yanagindan optu."
    Ebu Davud, Edeb 158 (5222); Buhari, Menakibu'l-Ensar 45.

    176 - Said Ibnu'l-As (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Bir baba cocuguna guzel ahlaktan daha ustun bir miras birakamaz"
    Tirmizi, Birr 33, (1953).
    Yine Tirmizi'de, Cabir Ibnu Semure'den gelen bir baska rivayette, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurur: "Kisinin cocugunu bir kerecik terbiye etmesi, onun icin bir Sa' miktarinda yiyecek tasadduk etmesinden daha hayirlidir."

    177 - Hz. Aise anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizin en hayirliniz, ailesine karsi hayirli olandir. Ben aileme karsi hepinizden daha hayirliyim. Arkadasiniz oldugu zaman (kusurlarini zikretmeyi) terkedin."
    Tirmizi, Menakib 85, (3892).

    YETIMLERE IYILIK

    178 - Sehl Ibnu Sa'd (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Ben ve yetime bakan kimse cennette soyleyiz" Orta parmagi ile bas parmagini yan yana getirip aralarini acip kapayarak isaret etti."
    Buhari, Talak 14, Edeb 24; Tirmizi, Birr 14, (1919); Ebu Davud, Edeb 131, (5150).

    179 - Ibnu Abbas anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Kim Muslumanlar arasindan bir yetim alarak yiyecek ve icecegine dahil ederse, affedilmez bir gunah (sirk) islememisse, Allah onu mutlaka cennete koyacaktir."
    Tirmizi, Birr 14, (1918).

    YOLDAN RAHATSIZ EDICI SEY TEMIZLEMEYE DAIR

    180 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Bir adam yolda yururken, yol uzerinde bir diken dalina rastladi. Onu alip disari atti. Cenab-i Hakk bu davranisindan memnun kalarak, ona magfiret etti".
    Buhari, Mezalim 28, Cemaat 32; Muslim, Birr 128, (1914), Imaret 163, (1914); Muvatta, Salatu'l-Cemaat 6, (1, 131); Tirmizi, Birr 38 (1958); Ebu davud, Edeb 172, (5245).
    Yukaridaki metin, Ebu Davud haric bes kitabin besinde aynen mevcuttur. Ebu Davud (az bir farklilikla) soyle kaydeder: "Hicbir hayir yapmamis olan bir adam, yoldan bir diken dalini kaldirdi. Bu ya (yola uzanmis) bir agac daliydi kesip atti ya da yola birakilmis bir seyi kaldirip atti..." gerisi yukaridaki gibi.
#12.09.2005 13:28 1 0 0
  • 181 - Muslim'de Ebu Zerr (radiyallahu anh) hazretlerinden kaydedildigine gore, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurmustur ki: "Bana ummetimin, hayir ve ser, butun amelleri arzedildi. Iyi amelleri arasinda, rahatsizlik veren bir seyin yoldan atilmasi da vardi. Kotu amelleri arasinda yere gomulmeden mescide birakilmis tukruk de vardi."
    Muslim, Mesacid 58, (553).

    182 - Yine Muslim'de Ebu Berze (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ey Allah'in Resulu, bana faydali olacak birsey ogret, dedim de su tavsiyede bulundu: "Muslumanlarin yolundan rahatsizlik veren seyleri kaldir"
    Muslim, Birr 131, (2618).

    IYILIK UZERINE MUTEFERRIK HADISLER

    183 - Safvan Ibnu Suleym (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Dul ve kimsesizler icin calisan, Allah yolunda cihad eden veya gunduzleri oruc tutup geceleri de ibadet eden kimse gibidir"
    Buhari, Nafakat 1, Edeb 25, 26; Nesai, Zekat 78, (5, 86, 87); Muslim, Zud 41, (2982); Tirmizi, Birr 44, (1970).

    184 - Amr Ibnu'l-As (radiyallahu anh) anlatiyor. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Kirk iyilik vardir. En ustunu sagmal keci bagislamaktir. Bu iyiliklerden birini, sevab umid ederek ve vadedilen mukafati tasdik ederek yapan kimseyi Allah mutlaka, bu ameli sebebiyle, cennete koyar." Ravilerden biri (Hassan) diyor ki: "Keci bagisi disindaki amellerisaydik: Verilen selami almak, hapsirana yerhamukallah demek, yoldan rahatsizlik veren seyi temizlemek vs. gibi, fakat on bese bile ulasamadik".
    Buhari, Hibe 35; Ebu Davud, Zekat 42, (1683).

    185 - Ebu Musa (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Her Muslumanin sadaka vermesi gerekir" buyurdu. Kendisine: "Ya bulamayan olursa?" diye soruldu. "Eliyle, calisir, hem sahsi icin harcar, hem de tasadduk eder" cevabini verdi. "Ya calisacak gucu yoksa?" diye soruldu. "Bu durumda, sikismis bir ihtiyac sahibine yardim eder" dedi. "Buna da gucu yetmezse?" dendi. "Ma'rufu veya hayri emreder" dedi. "Bunu da yapmazsa?" diye tekrar sorulunca: "Kendini baskasina kotuluk yapmaktan alikor. Zira bu da bir sadakadir" buyurdu.
    Buhari, Zekat 30, Edeb 33; Muslim, Zekat 55, (1008).

    186 - Yine Buhari ve Muslim, Ebu Hureyre'den (r. a.) kaydettiklerine gore, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustur: "Gunesin dogdugu her yeni gunde kisiye, her bir mafsali icin bir sadaka vermesi gerekir. Iki kisi arasinda adalet yapman bir sadakadir. Kisiye hayvanini yuklerken yardim etmen bir sadakadir. Guzel soz sadakadir, namaza gitmek uzere attigin her adim sadakadir. Yoldan rahatsiz edici bir seyi kaldirip atman sadakadir."
    Buhari, Cihad 72, 128, Sulh 33; Muslim, Musafirin 84, (720), zekat 56, (1009).

    187 - Hakim Ibnu Hizam (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ey Allah'in Resulu, dedim, cahiliye devrinde yaptigim hayirlar var: Dua, kole azad etme, sadaka vermek gibi, bana bunlardan bir sevab gelecek mi?" "Sen dedi, zaten, daha once yaptigin bu iyiliklerin hayrina Musluman olmussun."
    Buhari, Zekat 24, Buyu 100, Itk 12, Edeb 16; Muslim, Iman 194-196, (123).
    Bir diger rivayette der ki: Dedim ki: "Allah'a kasem olsun, Islam'da yaptiklarimdan hicbirini eksik birakmadan, cahiliye devrinde hepsini yapmistim."
    Diger bir rivayette Hakim'in cahiliye devrinde yuz kole azad ettigi, yuz deve yuku mal tasadduk ettigi, Musluman olunca da ayni miktarda hayir yaptigini belirtir.

    188 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Dedim ki Ey Allah'in Resulu, Ibnu Cud'an cahiliye devrinde sila-i rahimde bulunur, fakirlere yedirirdi. O bundan fayda gorecek mi? Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su cevabi verdi: "(Hayir) iyiliklerin ona bir faydasi olmayacaktir. Cunku o bir gun bile "Ya Rabbi kiyamet gunu gunahlarimi bagisla" dememistir."
    Muslim, Iman 365, (214).

    189 - Ebu Zerr (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:
    "Yapilan hayirdan (ma'ruf) hicbir seyi kucuk bulup hakir gorme, kardesini guler yuzle karsilaman bile olsa (bunu ehemmiyetsiz gorup ihmal etme)"
    Muslim, Birr 144, (2626).

    190 - Huzeyfe (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Her bir ma'ruf sadakadir"
    Buhari, Edeb 33; Muslim, Zekat 52, (1005); Ebu Davud, Edeb 68, (4947); Tirmizi, Birr 45, (1971).
    Bu hadisi Tirmizi, Hz. Cabir (radiyallahu anh)'den su ziyade ile rivayet etti: "Kardesini guler yuzle karsilaman, kendi kovandan kardesinin kabina su vermen de birer "ma'ruf"dur".

    191 - Adiy Ibnu Hatim (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizden herkese Rabbi, aralarinda bir tercuman olmaksizi, dogrudan dogruya hitab edecektir. Kisi o zaman (atese karsi bir kurtulus yolu bulmak uzere sagina bakar, hayatta iken gonderdigi (hayir) amellerden baska birsey goremez. Soluna bakar, orada da hayatta iken isledigi (kotu) amellerden baska birsey goremez. On cihetine bakar. Karsisinda (kendini beklemekte olan) atesi gorur. (Ey bu dehsetli gune inanan mu'minler!) yarim hurma ile de olsa kendinizi atesten koruyun. Bunu da bulamazsaniz guzel bir sozle koruyun"
    Buhari, Rikak 49, 51, Tevhid 36, 24, Zekat 9, Menakib 25, Edeb 34; Muslim, Zekat 67, (1016); Timizi, Kiyamet 1, (2427).

    192 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bilin ki, bir ev halkina, sutunden ve yununden istifade etmeleri icin, aksam ve sabah bol sut veren devesini, gecici olarak bagislayan kimsenin ecri cidden buyuktur."
    Muslim, Zekat 73, (1019).

    SIDK VE EMANET (GUVEN)

    193 - Ebu Sa'id el-Hudri (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Emin ve dogruluktan ayrilmayan ticaret ehli (ayette sirat-i mustakim ashabi olarak zikredilen) peygamberler, siddikler, sehidler ve salihlerle beraberdir."
    Tirmizi, Buyu 4, (1209); Ibnu Mace, Ticarat 1, (2139).

    194 - Tirmizi'nin, Rifa'a Ibnu Rafi'den yaptigi diger bir rivayetinde soyle buyrulmustur: "Kiyamat gunu tuccarlar facirler (gunahkarlar) olarak diriltilecekler. Ancak Allah'tan korkanlar, iyilik yapanlar ve dogruluktan ayrilmayanlar mustesna"
    Tirmizi, Buyu 4 (1210); Ibnu Mace, Ticarat3, (2146).

    195 - Kays Ibnu Ebi Gareze el-Gifari (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz hicret etmezden once simsarlar olarak isimlendiriliyorduk. Bir gun, Medine'de, bize Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ugradi. Bize ondan daha iyi bir isim verdi. Buyurdu ki: "Ey tuccarlar, satis isine, yemin ve bos soz karisir..."
    Bir baska rivayette soyle denmistir: "Satis isine yemin ve yalan bulasmaktadir, siz (Rabbin gadabini sonduren) sadaka karistirin"
    Ebu Davud, Buyu 1, (3326,3327); Tirmizi, Buyu 4, (1208); Nesai, Eyman 7, (7, 15).

    196 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i isittim, diyordu ki: "(Ticarette yalan) yemin, (tuccarin zanninca) mala ragbeti artirir. (Halbuki gercekte) kazanci giderir."
    Buhari, Buyu 26; Muslim, Musakat 13 (1607); Ebu Davud, Buyu 6, (3335); Nesai, Buyu 5, (7, 246).
    Hadis'in metni Buhari ve Muslim'deki metindir. Ebu Davud'da "Bereketi giderir" seklindedir.

    197 - Hakim Ibnu Hizam (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Alip-satanlar" birbirlerinden ayrilmadikca (vazgecmekte) muhayyerdirler. Alip-satanlar alis-verisi sidk ve dogruluk uzere yapar (kusuru) beyan ederlerse alis-verisleri her ikisi hakkinda da mubarek kilinir. Yalan soylerler (kusurlari) gozlerlerse, belli bir kar saglasalar bile, alis-verislerinin bereketini kaybederler."
    Bir rivayet soyledir: "Alis-verislerinin bereketi yok edilir: Yalan yemin mali ragbetli, kazanci bereketsiz kilar."
    Buhari, Buyu 19, 22, 44, 46; Muslim, Buyu, 47, (532); Ebu Davud, Buyu 53, (3459); Tirmizi, Buyu 26, (1246); Nesai, Buyu 3, (7, 244-245).

    ALIS-VERISTE VE IKALE'DE (AKDI BOZMA) KOLAYLIK

    198 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Satisinda, satin alisinda, borcunu odeyisinde comert ve kolaylastirici davranan kimseye Allah rahmetini bol kilsin".
    Buhari, Buyu 16; Tirmizi Buyu 75, (1320).

    199 - Tirmizi'nin rivayeti soyledir: "Allah, sizden once yasamis olan bir kimseye rahmetiyle muamele etti. Cunku bu adam satinca kolaylik gosterir, satin alinca kolaylik gosterir, alacagini isteyince (kabalik ve sertlik degil, anlayis ve) kolaylik gosterirdi."
    Tirmizi, Buyu 75. (1320).

    200 - Tirmizi'nin Ebu Hureyre'den kaydettigi bir rivayette Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurur: "Allah, satistaki musamahayi, satin alistaki musamahayi, odemedeki musamahayi sever"
    Tirmizi, Buyu 75 (1319).

    201 - Huzeyfe ve Ebu Mes'ud el-Bedri (radiyallahu anh) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittiklerini anlatir: "Sizden once yasamis olan birisine, ruhunu kabzetmek uzere melek gelmis idi, sordu:
    "-Bir hayir isledin mi?" Adam:
    "-Bilmiyorum" diye cevapladi. Kendisine tekrar:
    "-Hele bir dusun (belki hatirlarsin) dendi. Adam:
    "-Bir sey hatirlamiyorum, ancak dunyada iken, insanlarla alis-veris yapardim. Bu muamelelerimde zengine odeme muddetini uzatir, fakire de (odeme islerinde musamaha ve bazi eksikliklerini bagislamak suretiyle) kolaylik gosterirdim" dedi.
    Allah onu (bu kadarcik iyiligi sebebiyle affedip) cennetine koydu."
    Buhari, Buyu 17-18, Enbiya 50, Istikraz 5; Muslim, Musakat 26-31, (1560).

    202 - Amra Bintu Abdirrahman (radiyallahu anha) anlatiyor: "Bir adam bir meyve bahcesinin meyvelerini toptan satin aldi. Meyveyi toplayip miktarini tayin edince, tahmin edilenden noksan buldu. Bahce sahibini gorerek eksik cikan kismi hesaptan dusmesini veya alim-satim akdinden donmesini talebetti. Fakat adam teklif edilenleri kabul etmemeye yemin etti. Bunun uzerine musterinin annesi, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e muracaat ederek durumu arzetti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "O adam, hayir yapmamaya yemin etmistir" buyurdu. Bu sozu isiten bahce sahibi Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelerek: "Ey Allah'in Resulu, talebini kabul ettim" dedi.
    Muvatta, Buyu 15, (2, 621); Buhari, Sulh 10; Muslim, Musakat 19, (1557).

    203 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatuvesselam) buyurdu ki:
    "Kim bir Muslumanin ikalesini (yani alim-satim akdini feshetmesini) kabul ederse, Allah da onu dusmekten kurtarir"
    Ebu Davud, Buyu 54, (3460); Ibnu Mace, Ticarat 26, (2199).

    OLCULER VE TARTILAR HAKKINDA

    204 - Ibnu Omer anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "(Ser'i hukuku odemek icin) vezin'de Mekke halkinin vezn'i esastir, keyl'de de Medine halkinin keyl'i esastir."
    Ebu Davud, Buyu 8, (3340); Nesai, Buyu 54, (7, 284).

    205 - Mikdam Ibnu Ma'dikerb (radiyallahu anh) Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in su sozunu nakletti: "Yiyeceklerinizi kile ile olcun, sizin icin mubarek kilinsin."
    Buhari, Buyu 52.

    206 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) mikyal (olcek) ve mizan (terazi) kullananlara soyle hitab etti: "Sizler bizden once gelip gecen kavimleri helak eden iki isi uzerinize almis bulunmaktasiniz"
    Tirmizi, Buyu' 9, (1217).

    207 - Ibnu Harmele (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ummu Habib Bintu Zueyb Ibnu Kays el-Muzenniyye, bize (olcum islerinde kullanilan) bir sa' bagisladi. Ummu Habib bize rivayet etti ki, kendisine, Ibnu Ahi Safiyye'den geldigine gore, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in zevce-i pakleri Safiyye validemiz (radiyallahu anha) bagislanan bu sa'in, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in kullandigi sa' oldugunu soylemistir. Ravilerden Enes Ibnu Iyaz der ki: "Ben bu sa'i denedim, (kontrol ettim) gordum ki bu sa', Emevi Halifesi Hisam Ibnu Abdi'l-Melik'in kullandigi mudd'le iki bucuk mudd miktarinda idi".
    Ebu Davud, Eyman 18, (3279).

    208 - es-Saib Ibnu Yezid (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) devrinde bir sa', bugun sizlerin kullanmakta oldugunuz mudd'le, bir mudden ucte bir mudd miktarinda fazla idi. Ancak bu miktara Omer Ibnu Abdilaziz merhum zamaninda ilave bulunuldu.
    Buhari,, I'tisam 16, Kefarat 5; Nesai, Zekat 44, (5, 54).

    209 - Hz. Osman (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sattigin zaman tart, satin alinca tarttir."
    Buhari, Buyu' 51.

    ALIM-SATIMIN ADABINA DAIR MUTEFERRIK HADISLER

    210 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular: "Allah'in en cok sevdigi yerler mescidlerdir. Allah'in en ziyade nefret ettigi yerler de carsi ve pazarlardir."
    Muslim, Mesacid 288, (671).

    211 - Selman (radiyallahu anh) diyor ki: "Elinden geliyorsa, carsiya ilk giren olma. Oradan son cikan da olma. Cunku carsi, seytanin, (insanlari sasirtmak icin kiyasiya) savas verdigi yerdir, bayragi da orada dalgalanir."
    Muslim, Fedailu's-Sahabe 100,(2451).

    212 - Hz. Omer (radiyallahu anh): "Bizim carsimizda dini bilen kimseler saticilik yapsin" buyurmustur.
    Tirmizi, Vitr 21, (487).

    213 - Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) buyurmustur ki: "Ben, Sam'daki Umeyye Camii'nin merdivenlerinde bir dukkan sahibi olup, her gun elli dinar kazanip Allah yolunda harcamak ve bu esnada namazlarimi da hep cemaatle kilmak, Allah'in helal kildiklarini da haram etmemek sartlarini arzulamaktan ziyade, Allahu Teala'nin, haklarinda: "...o kimseler ki ne bir ticaret ne de bir alis veris onlari Allah'i zikretmekten alikoymaz" (Nur, 36) ovgusunu kullandigi kimselerden olmamaktan korkarim."
    Bu rivayet Rezin'in ilavesidir.

    NECASETLER

    214 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: Mekke'nin fethedildigi sene Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i Mekke'de isittim, soyle buyuruyordu: "Cenab-i Allah icki, olmus hayvan, domuz ve putun alim-satimini yasakladi." Bunun uzerine: "Ey Allah'in Resulu "olmus hayvanlarin ic yagi hakkinda ne buyurursunuz, zira onunla gemiler yaglarin, derilere surulur, kandiller aydinlatilir" dendi. Cevaben: "O (nun satisi) haramdir" buyurdu ve ilave etti: "Allah Yahudilerin canini alsin. Allah onlara olmus hayvanlarin ic yagini haram kildigi vakit bu yagi erittiler, sonra satip parasini yediler."
    Buhari, Buyu 112, Megazi 50; Muslim, Musakat 71 (1581); Ebu Davud, Buyu 66 (3486); Tirmizi, Buyu 93, (7, 309-310); Ibnu Mace, Ticarat 11, (2167).

    215 - Abdurrahman Ibnu Va'le'nin anlattigina gore, Ibnu Abbas (radiyallahu anh)'dan uzum sirasi hakkinda sorunca ondan su cevabi almistir: "Adamin biri Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir sarap dagarcigi hediye etmisti, kendisine "Allah'in bunu haram kildigini bilmiyor musun?" dedi. Adam: "Hayir bilmiyorum" cevabini verdi ve yaninda bulunan birisine birseyler fisildadi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) adama "Ona ne fisildadin?" diye sorunca adam: "Onu satmasini emrettim" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Icilmesi haram olanin satilmasi da haramdir" buyurdu ve iki sarap dagarciginin agizlarini acarak iclerini bosaltti."
    Muslim, Musakat 68, (1579); Muvatta, Esribe 12, (2, 846), Nesai, Buyu 90, (7, 307-308).

    216 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i Kabe'nin yaninda otururken gordum. Bir ara basini semaya kaldirarak guldu ve sunusoyledi: "-Allah Yahudilere Lanet etsin, Allah Yahudilere lanet etsin, Allah Yahudilere lanet etsin! Allah onlara (olmus hayvanlarin) ic yagini yasaklamisti tutup bunu sattilar ve parasini yediler. Halbuki Allah bir millete bir seyin yenmesini haram etti mi, onun parasini da haram etti demektir."
    Ebu Davud, Buyu 66 (3488).

    217 - el-Mugire (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Kim icki satarsa, hinzir kasapligi da yapsin"
    Ebu Davud, Buyu 66, (3489).

    218 - Ebu Talha (radiyallahu anh) anlattigina gore, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'dan "Ickiye varis olan yetimler" hakkinda sormustur. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Dok onu!" emretmistir. Ebu Talha: "Sirke yapsam olmaz mi?" deyince de "Hayir!" diye cevap vermistir."
    Ebu Davud, Esribe 3 (3675); Tirmizi, Buyu 58, (1293).
    Tirmizi'nin rivayetinde: "Sarabi dok, kuplerini de kir" buyurmustur.

    KABZEDILMEYEN SATISA DAIR

    219 - Ibnu Omer (radiyallahu anh)'den rivayet edildigine gore Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle demistir: "Bir yiyecek satin alan kimse, onu kabzetmeden once satamaz"
    Buhari, Buyu 49, 51, 54, 55, Hudud 42; Muslim, Buyu 29, 35, 40, 41, (1525-1526-1528-1529); Nesai, Buyu 55, (7, 286-287); Ebu Davud, Buyu 67 (3492); Tirmizi, Buyu 56 (1291); Muvatta, Buyu 40, (2, 640-641); Ibnu Mace, Ticarat 37, (2226).

    220 - Bir diger rivayette: "...mali kabzedinceye kadar" ziyadesi vardir. Ibnu Omer der ki: "Biz hayvanla gelenlerden tartmadan goz karariyla yiyecek satin alirdik. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) satin aldigimiz bu seyleri baska yere naklederek yerini degistirmeden satmamizi yasakladi"
    Muslim, (1527).
#12.09.2005 13:29 1 0 0
  • 221 - Hakim Ibnu Hizam (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ey Allah'in Resulu dedim, bana gelip, birseyler almak isteyenler oluyor. Halbuki istenen sey bende yoktur. Bu durumda bilahere carsidan satin alarak teslim etmek uzere istenen seyi satayim mi?""Hayir dedi, yaninda mevcut olmayan seyi satma."
    Nesai, Buyu 60, (7, 289), Ebu Davud, Buyu 70 (3503); Tirmizi, Buyu 19, (1232); Ibnu Mace, Ticarat 20, (2187).

    222 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir kimsenin, yiyecek maddesini tam olarak kabzetmis olmadan satmasini yasakladi. Tavus derki: "Ibnu Abbas'a "Bu nasil olur?" diye sordum da bana su cevabi verdi: "Bu dirhemlerin dirhemlerle alinip satilmasidir, yiyecek maddesi ise tehir edilmistir."
    Bes kitap'ta da tahric edilmistir.

    223 - Suleyman Ibnu Yesar (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ebu Hureyre (radiyallahu anh) Mervan Ibnu'l-Hakem'e: -Sen faiz ticaretini helal kildin dedi. Mervan: -Ne yapmisim? diye sordu. Ebu Hureyre tekrar:
    -Sen sened satisini helal addetmissin. Halbuki Resulullah (aleyhissalatu vesselam), tam olarak kabzedilmezden once yiyecek satisini yasakladi, dedi. Ravi der ki: "Bu konusma uzerine Mervan halka hitap ederek sened satisini yasakladi." Suleyman ilave etti: "Ben muhafizlarin bu senedleri, halkin elinden topladiklarini gordum."
    Muslim, Buyu 40 (1528).

    224 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir sefer sirasinda Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le beraber bulunuyorduk. Ben Hz. Omer'e ait, yuke yeni alistirilan henuz zabti zor bir devenin uzerindeydim. Deve dik baslilik edip cemaatin onune onune giderdi. Babam Omer (radiyallahu anh) devenin bu davranisindan uzulur, onu tekrar geriye atardi. Bana da: "Devene sahib ol, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in onune gecmesin" derdi. Sonunda Resulullah (aleyhissalatu vesselam): -Ey Omer, onu bana sat dedi.
    -Pekala o senin olsun ey Allah'in Resulu!" dedi. Boylece deveyi Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ondan satin almis oldu. Sonra da Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana donerek: "Ey Abdullah, deveyi sana bagisladim, artik o senindir, onu istedigin gibi kullan" dedi.
    Buhari, Buyu 47, Hibe 25.

    MEYVELERIN VE EKINLERIN SATISINA DAIR

    225 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle emretti: "Agaclarin uzerinde o yilin meyveleri (olgunlasmaya) salih oldugu (kizarmak, sararmak suretiyle) zahir olana kadar, meyveleri satmayin. Yas hurmayi kuru hurma karsiliginda da satmayin."
    Yine Abdullah Ibnu Omer, Zeyd Ibnu Sabit'in soyle dedigini rivayet etmistir: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yas hurmayi kurusu ile degistirmeyi yasakladiktan sonra, ariyyenin (muayyen bir agacin basindaki yas hurmayi) yerdeki yas veya kuru hurma ile tebdiline musaade buyurdu. Bu cesit bir degis tokusa baska alim-satimlarda musaade buyurmadi." Ibnu Omer'e meyvenin salih olarak ortaya cikmasi nedir? diye sorulunca su cevabi verirdi: "Meyvenin afete ugrayarak zarar gorme tehlikesini atlatmasidir."
    Buhari, Buyu 82-87, Musakat 17, Selem 4; Muslim, Buyu 51, 59, 79, (1534, 1535, 1539); Ebu Davud, Buyu 20, (3361); Nesai, Buyu 28 (7, 262-263), 40 (7, 270-271), Eyman 45 (7, 33); Ibnu Mace, Ticarat 32, (2214-2215); Muvatta, Buyu 10, (2, 618).

    226 - Buhari'nin disindaki muelliflerin kaydettigi bir diger rivayette soyle denir: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) meyvesi olgunlasincaya kadar hurmayi, danesi beyazlasip afetten emin oluncaya kadar basagi satmaktan men etti. Bu muameleden satici da alici da yasaklanmistir.
    Muslim, Buyu 50, (1535); Ebu Davud, Buyu 23, (3368); Tirmizi, Buyu 15, (1226-1227); Nesai, Buyu 40, (7, 270, 271); Ibnu Mace, Ticarat 32, (2214-2215).

    227 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) olgunlasmazdan once meyvenin agacin basinda iken satilmasini yasakladi. Kendisine (aleyhissalatu vesselam) meyvenin olgunlasmasi ile ne kastediliyor? diye sorulunca: "Onun kizarmasi ve sararmasidir"diye acikladi ve ilave etti: "Cenab-i Hakk bir afet vererek meyveye mani olacak olsa, kardesinden aldigin parayi nasil helal addedeceksin?"
    Buhari, Buyu' 83, Selem 4; Muslim, Musakat 15-17 (1555), Buyu 49, 50 (1534-1554); Muvatta, Buyu 11 (2, 618); Ebu Davud, Buyu 23, (3367); Ibnu Mace, Ticarat 61, (2284).

    228 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) alacalanmazdan once meyvenin satilmasini yasakladi. "Meyvenin alacalanmasi nedir?" diye sorulunca: "Kizarmasi, sararmasi ve yenir hale gelmesidir" diye acikladi.
    Buhari, Buyu 83, Zekat 58; Muslim, Buyu 53 (1536); Ebu Davud Buyu' 23, (3370-3373); Nesai, Buyu 28, (7, 264).

    229 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) siyahlanmazdan once uzumun, sertlesmezden once hububatin satilmasini yasakladi."
    Ebu Davud, Buyu 23, (3371); Tirmizi, Buyu 15 (1228); Ibnu Mace, Ticarat 32, (2217).

    230 - Harice Ibnu Zeyd (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, babasi, sureyya yildizi dogmadikca meyve satmazdi.
    Muvatta, Buyu 13, (2, 619).

    231 - Sehl Ibnu Ebi Hasme (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) yas hurmayi kuru hurma ile degistirmeyi yasakladi ve "Bu riba'dir, buna muzabene denir" buyurdu. Ancak ariyye satisini bundan istisna etti. Ariyye bahce sahibinin ayirdigi bir veya iki hurma agacidir. Onlarin basindaki meyvenin kuruyunca ne kadar olacagini goz karariyla tahmin eder. Bunun bedelince yas hurma (satin alip) yer".
    Buhari, Buyu 83, Surb 17; Muslim, Buyu 64, (1540); Ebu Davud, Buyu 20, (3363); Tirmizi, Buyu 64, (1303); Nesai, Buyu 35, (7, 268).
    Tirmizi bir baska rivayette su ilaveyi kaydeder: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yas uzumu kuru uzumle her meyveyi, meyve cinsinden tahmini karsiligiyla satmayi yasakladi." Yahya Ibnu Said ariyye'yi soyle acikladi: "Kisinin ailesine yedirmek maksadiyla birkac hurma agacinin yas meyvesini, -miktarini tahmin yoluyla takdir edip- kuru hurma karsiliginda satin almasidir."

    232 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) dedi ki: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), kuru hurma vererek, tahmin yoluyla ariyyelerin satin alinmasina, bes vask veya bes vasktan az miktar icin izin verdi." Ravilerden biri, "bes vask" mi dedi, yoksa "bes vasktan az" mi dedi diye suphe etmistir.
    Buhari, Buyu, 83 (Surb 17); Muslim, Buyu 71, (1541); Ebu Davud, Buyu 21, (3364); Nesai, Buyu 35, (7, 268); Tirmizi, Buyu 63, (1301); Muvatta, Buyu 14, (2, 620).

    233 - Ebu Sa'id (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) muzabene ve muhakala'yi yasakladi. Muzabene, yeni meyvenin daha hurma, agacinin basinda iken satin alinmasidir. Imam Malik "...kuru hurma vererek" ziyadesini kaydetti.
    Muhakale de bugday karsiliginda tarlanin kiralanmasidir.
    Buhari, Buyu 82; Muslim, Buyu 105, (1546); Muvatta, Buyu 23-25 (2, 625); Nesai, Muzara'a 45, (7,39).

    234 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) muzabene'yi yasakladi. Muzabene, yas hurmayi, olcege vurarak kuru hurma mukabili satmaktir, keza taze uzumu olcege vurarak kuru uzum karsiliginda satmaktir."
    Buhari, Buyu 75, 82; Muslim, Buyu 74 (1542); Ebu Davud, Buyu 18 (3361); Nesai, Buyu 33, (7, 266); Tirmizi, Buyu 63, (1300); Muvatta, Buyu 23, (2, 624).

    235 - Ebu Davud'un bir diger rivayetinde: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ekini, olcekli olarak bugdayla satmaktan yasakladi."
    Ebu Davud, Buyu 19, (3361).

    236 - Sahiheyn'in Hz. Cabir'den kaydettikleri bir rivayet de soyle: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Muhabere ve Muhakale'yi yasakladi. Ata der ki: "Cabir bize su aciklamayi yapti: Mahabere: Bos araziyi, sahibi bir baskasina verir. Alan adam butun masraflari karsilayarak tarlayi eker. Tarla sahibi mahsulden hisse alir. Muzabene'ye gelince, bunun "daha agacta iken yas hurmayi, kuru harma ile olcekle satmak" oldugunu soyledi. Muhakale ise, ekinden cari bir alis-veris, muzabene'ye benzer, ekinin olcekle bugday mukabili satilmasidir.
    Buhari, Surb 17, Muslim, Buyu 53, (1536); Tirmizi, Buyu' 55, (1290), 72, (1313); Ebu Davud, Buyu 24, (3374-3375); Nesai, Buyu 39, (7, 270).

    237 - Muslim'in bir diger rivayetinde soyle denir: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) muhakale, muzabene, muaveme ve muharebe suretiyle yapilan alis-verisleri yasakladi. -Ravi der ki: Muaveme, bir kac yili icine alan bir satistir.- Keza, sunya'yi da yasakladi" Sunen muellifleri su ziyadeyi kaydederler. "...bilinme durumu haric"
    Muslim, Buyu, 85 (1536).

    238 - Nesai'nin diger bir rivayetinde: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)... muhadara ve muhabere satislarini yasakladi" der. Ravi su aciklamayi yapti: Muhadara, hurmanin alaca dusmezden once satilmasidir, muhabere de, yiginin, (miktarini goz karariyla tahmin edip) su kadar bu kadar sa'ya satmaktir.
    Buhari, Enes'ten su ziyadeyi kaydetti: "...mulamese ve munabeze'yi de... yasakladi."

    ALIM-SATIMI CAIZ OLMAYAN ESYALAR HAKKINDA

    239 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh) buyurdu ki: "Efendisinden cocuk doguran cariyeyi efendisi artik satamaz, hibe edemez, miras olarak da birakamaz. Hayatta kaldigi muddetce ondan istifade eder. Olecek olursa cariye hur olur."
    Muvatta, Itk 6, (2, 776).

    240 - Rezin, Hz. Cabir (radiyallahu anh)'in su sozunu kaydeder: "Biz Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ve Hz. Ebu Bekir (radiyallahu anh) zamaninda ummu veled'i satardik. Hz. Omer bu alis-veristen bizi yasaklayinca terk ettik." Ibnu'l-Esir: "Bu rivayeti ana kaynaklarda (Usul) goremedim" der.
    Ebu Davud, Itk 8, (3953); Ibnu Mace, Itk 2, (2517).

    241 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) diyor ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) vela'nin alim-satimini ve hibe edilmesini yasakladi."
    Buhari, Itk 10, Feraiz 21; Muslim, Itk 16, (1506); Ebu Davud, Feraiz 14, (2919); Tirmizi, Buyu' 20 (1236); Muvatta, Itk, 10 (2, 782); Ibnu Mace, Feraiz 15, (2747); Nesai, Buyu 87, (7, 306).
    Bazi alimler, hadisteki "...hibe edilmesini..." kisminin, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sozu olamiyacagini iddia etmistir.

    242 - Iyas Ibnu Abdillah (radiyallahu anh) "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in suyun satilmasini yasakladigini" rivayet etmistir.
    Ebu Davud, Buyu 63, (3478); Tirmizi, Buyu 44, (1271); Nesai, Buyu 88, (7, 307); Ibnu Mace, Ruhun 18, (2477).

    243 - Hz. Cabir' (radiyallahu anh)'den rivayet edildigine gore, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) "Suyun fazlasini satmayi yasaklamistir."
    Muslim, Musakat, 34 (1565); Nesai, Buyu 89, (307); Ibnu Mace, Ruhun 18, (2477).

    244 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in: "Ot satmak maksadiyla suyun fazlasi satilmaz" dedigini rivayet etmistir.
    Buhari, Surb 2, Hiyel 5; Muslim, Musakat 38, (1566); Ibnu Mace, Ruhun 19, (2478).

    245 - Nesai disindaki bes kitapta geldigine gore, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle emretmistir: "Ota mani olmak maksadiyla suyun fazlasina mani olmayin."
    Buhari, Musakat 2, Hiyel 5; Muslim, Musakat 37, (1566); Muvatta, Akdiye 29, (2, 744); Ebu Davud, Buyu 62, (3473); Tirmizi, Buyu 24 (1272); Ibnu Mace, Ruhun, 19, (2478).

    246 - Amra Bintu Abdirrahman'in naklettigine gore Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustur: "Kuyu suyunun fazlasi yasaklanamaz"
    Muvatta, Akdiye 30, (2, 745); Ibnu Mace, Ruhun 19, (2479).

    247 - Muhacirlerden bir kisi sunu anlatmistir: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le birlikte uc defa gazveye katildim. Onun soyle soyledigini isittim: "Muslumanlar uc seyde ortaktirlar: Suda, otda ve ateste."
    Ebu Davud, Buyu 62, (3477); Ibnu Mace, Ruhun 16, (2473).

    248 - Buheysetu'l-Fezariyye (radiyallahu anh) anlatiyor: "Babam, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'dan izin isteyerek kendisi ile kamisi arasina girdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i opuyor ve kucakliyordu. Sonra: "Ey Allah'in Rasulu yasaklanmasi yasak olan sey nedir? bana soyle" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Tuz!" dedi. Babam tekrar sordu: "Baska ne var?" Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Ates!" dedi. Sonra tekrar sordu: "Ey Allah'in Resulu yasaklanmasi helal olmayan sey nedir?" Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Hayir yapman kendine hayirdir" cevabini verdi"
    Ebu Davud, Buyu 62, (3476).

    249 - Ebu Umame (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sarkici cariyeleri satmayin, satin da almayin. Onlara (musiki) de ogretmeyin. Onlari alip satmak sartiyla yaptiginiz ticarette hayir yoktur, onlar icin odenen para haramdir." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ilave etti: "Su ayet bu gibiler hakkinda nazil olmustur: "Insanlardan bazilari, bir bilgisi olmadigi halde, Allah yolundan saptirmak icin bos sozlere musteri cikarlar. Allah yolunu alaya alirlar. Iste bunlara alcaltici bir azab vardir" (Lokman 6),
    Tirmizi, Buyu 51, (1282), Tefsiru'l-Kur'an, Lokman, (3193); Ibnu Mace, Ticarat 11, (2168).

    250 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) taksimden once ganimetin satilmasini yasakladi."
    Tirmizi, Siyer 14, (1563).

    251 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Cahiliye insanlari, devenin etini, karnindakinin hamileligi vaktine satarlardi. "Karnindakinin hamileligi" devenin karnindakini dogurmasi, doganin da buyuyup hamile kalmasidir. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu alis-verisi yasakladi." Buhari'nin bir rivayetinde "...sonra karnindaki de dogar" denir.
    Buhari, Buyu 61, Menakibu'l-Ensar 26, Selem 8; Muslim, Buyu 5-6, (1514); Tirmizi, Buyu 16, (1229); Ebu Davud, Buyu 24, (3370); Nesai, Buyu' 67, 68 (7, 293-294); Ibnu Mace, Ticarat 24, (2197); Muvatta, Buyu 62, (2, 653-654).

    252 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh)'in naklettigine gore Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustur: "Odemenin, karnindakinin dogumuna tehiri riba (faiz)dir."
    Nesai, Buyu 67, (7, 293).

    253 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) erkek deveye (parayla) cekmeyi yasakladi."
    Muslim, Musakat 35, (1565); Nesai, Buyu 94, (7, 310).

    254 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hassan (radiyallahu anh), Ebu Talha (radiyallahu anh)'nin tasadduk ettigi Beyruha adli bahceden hissesine dusen kismi (Hz. Muaviye'ye yuzbin dirheme) satmisti. Kendisine: "Ebu Talha'nin sadakasini satiyor musun?" dediler. Su cevabi verdi: "Yani bir sa' hurmayi, bir sa' para mukabilinde satmayayim mi?"
    Buhari, Vesaya 17.

    255 - Ibnu'l-Museyyeb anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hayvanin et mukabilinde satilmasini yasakladi."
    Muvatta, Buyu 64, 66.

    ALDATMAYA DAIR

    256 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek alis-veriste aldatildigini soyledi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine: "Alis-veris yaptigin kimseye: Aldatmaca yok! de" buyurdu.
    Buhari, Buyu 48, Istikraz 19, Husumat 3, Hiyel 7; Muslim, Buyu 48, (1533); Ebu Davud, Buyu 68, (3500); Tirmizi, Buyu 28 (1250); Nesai, Buyu 51; Muvatta, Buyu 98.

    257 - Abdulmecid Ibnu Vehb anlatiyor: "Bana, el-Adda' Ibnu Halid (radiyallahu anh): "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bana yazdigi bir mektubu sana okuyayim mi?" dedi. Ben: "Memnuniyetle!" deyince bir mektup cikardi. Mektupta sunlar yazili idi: "Bu, el-Adda Ibnu Halid Ibni Zehve'nin Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'den satin aldigi seyi tevsik eder. el-Adda ondan bir kole veya cariye satin aldi. Kolede, ne herhangi bir hastalik, ne (zina, hirsizlik, kacma gibi) bir duskunluk ne de (satisini gayr-i mesru kilan hurr asilli bulunmak, emanet ve rehin olarak verilmis olmak gibi) haramlik yoktur. Bu Muslumanin Muslumana satisidir."
    Tirmizi, Buyu 8, (1216); Buhari, senetsiz olarak kaydetmistir. (Buyu, 19); Ibnu Mace, Ticarat 47, (2251).

    258 - Ibnu Ebi Evfa (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam carsiya satmak uzere mal koydu. Muslumanlardan biri alici cikinca, onu ikna icin, "senin vermedigin parayi odedim" diye Allah'a kasem etmisti. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Allah'in ahdini ve yeminlerini az bir degere degisenler var ya, iste onlarin ahirette bir paylari yoktur. Allah, kiyamet gunu, onlara hitab etmeyecek, onlara bakmayacak, onlari temize cikarmayacaktir. Elem verici azab onlar icindir" (Al-i Imran, 77),
    Buhari, Buyu 27, Tefsir 33.

    259 - Amr Ibnu Dinar anlatiyor: "Nevvas adinda biri vardi. Yaninda su icme hastasi bir deve vardi. Ibnu Omer (radiyallahu anh) bu deveyi ortagindan satin aldi. Ortagi kendisine ugrayinca: "Su devemiz var ya onu sattik" dedi: Ortagi "kime" deyince "su su evsafta bir yasliya" diye tarif etti. Ortagi: "Oylemi, amma da yaptin, vallahi o zat Ibnu Omer'dir" dedi: "Sonra Ibnu Omer (radiyallahu anh)'e gelerek: "Ortagim sana su icme hastasi bir deve satmis, durumunu da sana soylememis" dedi. Ibnu Omer: "Oyleyse gotur onu" dedi. Adam goturmek uzere tutunca: "Birak deveyi, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in hukmune raziyiz, sirayet yoktur" buyurdu."
    Buhari, Buyu 36.

    260 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) carsida bir yiyecek yiginina rastlayinca elini yigina daldirip cikardi. Parmaklarina rutubet bulasti. Adama: "Ey satici nedir bu?" diye cikisti. Adam: "Ey Allah'in Resulu, yagmur islatti, deyince: "Bu yasligi uste getirip, herkesin gormesini sagliyamaz miydin? Kim bizi aldatirsa o bizden degildir" buyurdu.
    Muslim, Iman 164, (102); Tirmizi, Buyu 74, (1315); Ebu Davud, Buyu, 52, (3452); Ibnu Mace, Ticarat, 36, (2224). Metin, Muslim'inkidir.

    261 - Ebu Davud ve Tirmizi'nin rivayetlerinde (yukaridaki hadiste) su ziyade mevcuttur: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a "elini yigina daldir" diye vahyedildi, o da elini daldirdi. Yigin islakti. "Aldatan bizden degildir" buyurdu."

    262 - Ukbe Ibnu Amir (radiyallahu anh) buyurmustur ki: "Musluman bir kimsenin, bir malda kusur oldugunu bildigi halde, musteriye haber vermeden satmasi haramdir."
    Buhari, bunu bir babin basliginda kaydetmistir. (Buyu19).

    SUTU HAYVANIN MEMESINDE BEKLETMEYE DAIR

    263 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Deve ve koyunun memelerinde sut bekletmeyin. Kim boyle sutu bekletilmis bir sagmal hayvan satin almissa sagdiktan sonra muhayyerdir, dilerse kabul eder, dilerse bir sa' miktarinda kuru hurma da vererek iade eder."
    Buhari, Buyu 64; Muslim, Buyu 11, (1524); Ebu Davud, Buyu 48, (3443, 3444, 3446); Nesai, Buyu 14, (7, 253-254); Muvatta, Buyu 96, (2, 683); Tirmizi, 29, (1251-1252).

    264 - Buhari'nin bir baska rivayetinde "...Memun kalirsa hayvani tutar, memnun kalazsa iade eder. Iade ettigi takdirde sagdigi sut icin bir sa' kuru hurma verir" denmektedir.
    Buyu 69.

    265 - Muslim'in bir rivayetinde "Musteri satin aldigi sutu bekletilmis sagmal hayvan hakkinda uc gun muhayyerdir. Iade edecek olursa beraberinde bir sa' miktarinda yiyecek verir, bugday degil" denmektedir.
    Buyu, 25.
    Muslim'in bir baska rivayetinde: "...bir sa' kuru hurma verir, bugday degil" denir.
    Buhari ve Muslim'in rivayetlerinde: "Deve ve koyunun sutu (satis sirasinda) memede bekletilmez" buyurulur.

    266 - Nesai'nin bir rivayetinde: "Kim sutu bekletilmis bir deve veya davar satin alirsa..." denir.

    267 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim sutu memesinde bekletilmis bir deve satin alirsa o uc gun muhayyerdir. Sayed iade edecek olursa, hayvanla birlikte, sutu mislince veya sutunun iki mislince bugday da verir."
    Ebu Davud 48, (3446); Ibnu Mace, 42, (2240).

    FIYAT KIZISTIRMAYA DAIR

    268 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) efendimiz buyurdular ki: "(Alici olmadiginiz halde, fiyatlari kizistirmak icin) musteri ile saticinin aralarina girmeyin."
    Buhari, Buyu 58; Muslim, Buyu 11, (1515), Nikah 52 (1413); Ebu Davud, Buyu 46, (3438); Tirmizi, Buyu 65, (1304); Nesai, Buyu 21 (7, 1259); Ibnu Mace, Ticarat 14, (2174).

    269 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) diyor ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) musteri kizistirmayi yasakladi".
    Buhari, Buyu 60; Muslim, Buyu 13, (1216); Muvatta, Buyu 97, (2, 684); Ibnu Mace, Ticarat 14 (2173); Nesai, Buyu 16, 17, 21. (7, 258).
    Imam Malik su ilavede bulunur: "Kizistirma (necs): Aslinda alici olmadigin halde, (araya girerek) mala degerinden fazla fiyat vermendir. Boylece (gercekten almak isteyen) bir baskasi, seni takiben mala daha fazla fiyat vererek aldanir."

    270 - Ibnu Ebi Evfa (radiyallahu anh) buyurmustur ki: "Musteri kizistiran, riba yemis haindir. Bu is, batil bir aldatmadir, helal degildir."
    Buhari bunu senetsiz olarak ve sahabe sozu seklinde rivayet etmistir. Buyu 60.

    SARTLAR VE ISTISNA HAKKINDA

    271 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh)'un anlattigina gore: "Kendisi, hanimindan bir cariye satin alir. Ancak karisi bir sart kosarak der ki: "Sayet cariyeyi satacak olursan, satin aldigin fiyatla ben alacagim." Bu hususta Hz. Omer (radiyallahu anh)'e sordum. Bana: "Cariyeye yaklasma. Onda baska birisi icin sart var" dedi.
    Muvatta, Buyu5, (2, 616).

    272 - Amr Ibnu Suayb Ibni Muhammed Ibni Abdillah Ibni Amr Ibni'l-As babasi tarikiyle ceddi Abdullah'tan rivayet ettigine gore, "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), bey'u'l-urban'i yasaklamistir."
    Ebu Davud, Buyu 69, (3502); Muvatta, Buyu 1, (2, 609); Ibnu Mace, Ticarat 22, (2192).
    Imam Malik bey'ul-urban'i soyle tarif eder: "Kisinin bir kole veya cariyeyi satin alip veya bir hayvani kiralayip, sonra satan veya kiralayan kimseye: "Sana su kadar dirhem veya dinar veriyorum, su sartla ki, ben bu mali satin alir veya senden kiraladigim hayvana binersem sana vermis oldugum para, malin bedelinden veya hayvanin kirasindan sayilacaktir. Sayet mali almaktan, veya hayvani kiralamaktan vazgecersem, sana onceden vermis oldugum para senin olsun" der.

    273 - Abdullah Ibnu Ebi Bekr'in anlattigina gore: "Dedesi Muhammed Ibnu Amr, el-Efrak adindaki baginin meyvesini dort bin dirheme satti. Bundan sekiz yuz dirheme (tekabul eden) hurmayi mustesna kildi."
    Muvatta, Buyu 18, (2, 622).

    274 - Imam Malik (radiyallahu anh)'e ulastigina gore, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) satisi ve selefi yasaklamistir.
    Imam Malik bunu soyle aciklar: "Bu, bir kimsenin digerine soyle demesidir: "Senin malini su su fiyata aliyorum ancak bir sartla sen de benden sunu ve sunu selef suretiyle satin alacaksin". Bu cesit bir muamele caiz degildir."
    Muvatta, Buyu 69, (2, 657).

    275 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le birlikte gazveye katildim. Ben su tasimada kullandigimiz devemizin uzerinde giderken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana kavustu. Devem yorgundu ve bu yuzden gerilerden yuruyordu. Durumu gorunce Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) de geride kalarak deveyi surdu ve ona dua buyurdu. Bunun uzerine butun develerin onunden gitmeye basladi. Bana: "Deveni nasil goruyorsun?" diye sordu. "Cok iyi goruyorum, bereketiniz degdi" dedim. "Onu bana satar misin?" buyurdu. Ben utandim, bundan baska su tasiyan devemiz yoktu. Yine de "evet" dedim ve Medine'ye varincaya kadar sirti benim olmak sartiyla deveyi kendilerine sattim. Ona: "Ey Allah'in Rasulu yeni evliyim" diyerek izin istedim. Bana izin verdiler. Bunun uzerine, Medine'ye gelince beni dayim karsiladi. Deveden sordu. Deve ile ilgili yaptiklarimi anlatinca beni ayipladi. Izin istedigim sirada Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Bakire ile mi, dulla mi evlendin?" diye sormustu. Ben "dul biriyle" dedim. "Niye bakire ile degil, o seninle sen de onunla sakalasirdiniz" buyurdu. Ben: "Ey Allah'in Resulu, babam vefat etti. Bir cok kiz kardesim var, hepsi de kucuk. Onlarla ayni yasta, onlarin terbiyeleriyle mesgul olamayacak, onlara bakamiyacak cok genc biriyle evlenmeyi uygun bulmadim. Bu sebeple onlara bakip terbiyelerini yapacak birdulla evlendim" dedim."
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye gelince deveyi vermek uzere yanlarina gittim. Bana parasini verdi ve deveyi de iade etti."
    Buhari, Cihad 49, 113, Vekalet 8, Mesacid 59, Buyu 34, Istikraz 1, 7, Mezalim 26, Hibe 23, Surut 4, Nikah 10, 121, Nafakat 12, Daavat 53; Muslim, Musakat 109, (710), Salatu'l-Musafirin 69, (710), Rida 54, (710); Tirmizi, Nikah 13, (1100), Buyu 30, (1253); Nesai, Buyu 77, (7, 297-300); Ebu Davud, Ticarat 71, (3505); Ibnu Mace, Ticarat 29, (2205).

    276 - Bir diger rivayette soyle gelmistir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Deveyi bana bir okiyye'ye sat" dedi. Ben: "Hayir" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) israr ederek: "Onu bana bir okiyye'ye sat" dedi ben de sattim fakat evime kavusuncaya kadar binme sartini kostum. Medine'ye gelince, teslim etmek uzere deveyi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a getirdim. Bana parasini hemen odedi. Ben oradan ayrildim. Arkamdan birini gondererek: "Esasen senin devene musteri degilim, sen deveni geri al artik, o yine senin olsun" dedi.
    Bir diger rivayette: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hayvanin sirtini Medine'ye kadar bana iade etti" denir.
    Bir diger rivayette: "Medine'ye kadar sirti senin" denir.
    Bir diger rivayette: "...Medine'ye kadar sirtini sart kildi" ifadesi vardir. Buhari der ki: "Sart kilma ifadesi rivayetlerin cogunda yer alir. Sahih olan da budur."
    Bir diger rivayette: "Deveyi, dort dinara (sattim)" denir. Bu, dinarin on dirhem hesabindan bir okiyye yapar. Diger bir rivayette "Bir okiyye altin'a" denir. Diger bir rivayette "ikiyuz dirheme" denir. Bir diger rivayette "dort okiyye'ye" denir. Bir diger rivayette "Yirmi dinara" denir.
    Bir diger rivayette: "Medine'ye geldigim zaman dikkatli ol hanimin hayizli olabilir"buyurdu. Bu rivayette "Aksam vakti Medine'ye geldim. Mescide ugradim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i orada mescidin kapisinda buldum. Bana "Simdi mi geldin?" diye sordu. "Evet!" dedim. Bana: "Deveni birak, iceri gir, iki rek'at namaz kil!" buyurdu. Ben hemen girdim, namaz kildim ve dondum. Hz. Bilal'e emrederek bana bir okiyye tartmasini soyledi. Bilal derhal tartti ve biraz da fazla koydu" denir.
    Bir diger rivayette Cabir (radiyallahu anh) der ki: "(Evimize) girmek icin gittigim zaman, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle uyardi: "Biraz agir olun, evlere geceleyin girelim. Boylece, saci basi daginikolanlar taranir, gurbette kocasi olanlar etek trasi olurlar."

    277 - Muslim'in bir diger rivayetinde soyle gelmistir: Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
    "-Bana su deveyi sat" buyurdu. Ben:
    "-Hayir satmam, size bagisliyorum, deve sizin olsun ey Allah'in Resulu" dedim.
    "-Olmaz, bagis kabul etmem, sat onu bana" buyurdu. Ben:
    "-Oyleyse, dedim, bir adama bir okiyye miktarinda altin borcum var, ona mukabil deveyi size sattim" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
    "-Aldim onu, ancak sen yukunu Medine'ye kadar onun uzerinde gotur" dedi.
    Medine'ye gelince, Hz. Bilal (radiyallahu anh)'e:
    "-Cabir'e bir okiyye altin ver, biraz da fazla olsun" emretti. Bilal bu soz uzerine bir kirat fazla tartti. Kendi kendime: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bana verdigi fazla miktari yanimdan hic ayirmayacagim" dedim. Harra harbinde, Samlilar tarafindan yagma edilinceye kadar, kesemin dibinde duruyordu."

    278 - Yine Muslim'den gelen bir baska rivayet soyledir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Bana, deveyi su, su bedele sat, Allah da seni magfiret buyursun, olmaz mi?" dedi. Ben cevaben: "elbette, o sizin olsun" dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir taraftan miktari artirmaya devam ediyor bir taraftan da: "Allah Teala sana magfiret buyursun" diyordu. Bu sozu uc kere tekrar etti."

    279 - Bir diger rivayette soyle denir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Allah'in adiyla bin" dedi. Medine'ye geldigimiz zaman Resulullah (aleyhissalatu vesselam), ashabindan bazi gruplarla birlikte mescide girdi. Ben de mescide girip, devemi kapinin yanindaki tas doseli kisma bagladim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a "iste deveniz" diye haber verdim. Mescidden cikti. Deveye yaklasti ve "Deve, devemizdir" buyurdu. Sonra birkac okiyye altin gonderip: "Bunu Cabir'e verin" dedi. Sonra bana: "Parayi aldin mi?" diye sordu. "Evet" dedim. Bunun uzerine: "Para da, deve de senindir" buyurdu (ve deveyi de geri verdi.)"

    280 - Hz. Aise (radiyallahu anha)'nin anlattigina gore: "Berire, mukatebe borcunu odeme hususunda yardimci olmasi icin kendisine (Hz. Aise'ye) ugramisti. O ana kadar borcundan herhangi bir sey odememis bulunuyordu. Hz. Aise, Berire'ye "Ailene don, senin mukatebe borcunu odememi istiyorlarsa bir sartla yaparim: Senin uzerindeki vela hakki bana gecmeli" dedi.
    Berire donup, ailesine durumu anlatti. Onlar kabul etmediler ve: "Sana bir iyilik yapmak isterse yapsin, karismayiz, ancak vela'n bize aittir" dediler.
    Hz. Aise (radiyallahu anha) bunun uzerine, durumu Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e arzetti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ona: "Sen satin al, sonra da azad et. Vela hakki, azad edene aittir" buyurdu.
    Bunu soyledikten sonra Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ayaga kalkarak su hitabede bulundu: "Insanlara ne oluyor ki, alis-verislerinde Kitabullah'ta bulunmayan sartlari kosuyorlar? Kitabullah'ta olmayan bir sart kosana bu helal olmaz. Boyle biri yuz sart da kosacak olsa, Allah'in sarti daha dogru, daha saglamdir."
    Buhari, Mesacid 70, Zekat 61, Buyu 67, 73, Itk 10, Mekatib 2, 3, 4, 5, Hibe 7, Surut 3, 10, 13, 17, Talak 16, Kefaratu'l-Iman 8, Feraiz 19, 20, 22, 23; Muslim, Itk 5, (1504); Muvatta, Itk 17, (2, 780); Ebu Davud, Itk 2, (3929-3930); Nesai, 85, 86 (7, 300); Tirmizi, Buyu 33, (1256), Vevaya 7, (2125); Ibnu Mace, Itk 3, (2521).
#12.09.2005 13:30 1 0 0
  • 291 - Ayni kaynaklarin Ibnu Abbas (radiyallahu anh)'dan yaptiklari bir rivayette soyle denir: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Pazara binerek (uzaktan) gelenleri yolda karsilamayin. Sehirli, koylu adina alim-satim yapmasin."
    Tavus, Ibnu Abbas (radiyallahu anh)'tan sordu: "Sehirli koylu adina alim-satim yapmasin" sozunden maksat nedir?" Ibnu Abbas: "Onun adina simsarlik yapmasin (yani ucret mukabili alim-satim islemini yapmasin)."
    Ebu Davud, Icare 47, (3439).

    292 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam), celeb malin pazara gelmeden once karsilanmasini yasakladi. Kim onu yolda karsilar ve satin alirsa, malin sahibi pazara gelince muhayyerdir (satistan vazgecebilir).
    Buhari, Buyu 71; Muslim, Buyu 17, (1519); Tirmizi, Buyu 12, (1221); Nesai, Buyu 18, (7, 257); Ebu Davud, Buyu 45, (3437).
    Yukarida kaydedilen metin Muslim, Tirmizi ve Ebu Davud'daki metinlerin aynisidir.

    293 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) soyle haber verdi: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir satista iki satisi yasakladi."

    294 - Ebu Davud'da gelen rivayet soyledir: "Bir satista iki satis yapan kimseye en dusuk olani (helal)dir. Aksi halde ribadir."
    Ebu Davud, Icare 55, (3461), Muvatta, Buyu 72, (2, 663); Nesai, Buyu 73 (7, 395-396); Tirmizi, Buyu 18, (1231).

    295 - Imam Malik (radiyallahu anh)'ten anlatildigina gore ona su durum ulasmistir: "Adamin biri diger birisine: "Bana su deveyi pesin parayla sat, ben de sana vade ile satayim" der. Adam bu tarz alis-veris hakkinda Ibnu Omer'e sorar. Ibnu Omer hoslanmaz ve adami bu isten nehyeder."
    Muvatta, Buyu 73, (2, 663).

    296 - Ibnu Omer (radiyallahu anh)'in anlattigi uzere Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustur: "Birinizin satisi uzerine baskaniz satis yapmasin."
    Buhari, Buyu 58, 64, 70, 71, Surut 8, Nikah 45; Muslim, Nikah 49, (1412), Buyu 7, 8, 11, (1412), Birr 29, (2563), 32 (2564); Ebu Davud, Nikah 17, (2080), Buyu 45, (3436), 48 (3443); Tirmizi, Nikah 38 (1134), Buyu 57, (1292); Nesai, Nikah 20, 21 (6, 72, 73, 74), Buyu 17, 20, 21, (7, 258); Ibnu Mace, Ticarat 13, (2171); Muvatta, Buyu 95, 96, (2, 683).

    297 - Nesai'den gelen bir diger rivayette soyle buyrulmustur: "Kisi, kardesi, satin alma isini kesinlige kavusturuncaya veya tamamen vazgecinceye kadar araya girip alis-veriste bulunmasin."

    298 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sehirlinin koylu adina alis-veris yapmasini, alici olmadigi halde alici imis gibi gorunup yuksek fiyat vererek fiyat artirmayi, iki kimsenin baslattigi alis-veris muamelesi kesinlik kazanip tamamlanmadan bir baskasinin ayni mal uzerinde alis-verise girismesini, bir kiz istetilmis iken ona talib olmayi, bir kadinin, -kiz kardesinin kabindakini almak icin- kocasina onu bosamasini taleb etmesini yasakladi."
    Buhari, Buyu 58, 70, 71, Surut 8, 11; Muslim, Nikah 38, 39, 51, 52, (1408-1413), Buyu 12, (1515); Tirmizi, Talak 14, (1190); Nesai, Nikah 20, (6, 71), Buyu 19, 21, (7, 258-259); Ebu Davud, Nikah 2, (2176), 18, (2080); Muvatta, Buyu 45, (2, 683).
    Bir baska rivayette: "...Kardesinin satisi (kesinlesmeden araya girip fiyatini) artirmasin" seklindedir.
    Bir baska rivayette: "...Kisi kardesinin pazarligi uzerine pazarlik yapmasin."
    (Muslim, Buyu 9).

    299 - Ebu Davud'dan gelen bir baska rivayette soyle denmistir: "Deve ve davarin sutunu memesinde bekletmeyin. Kim boyle (memede sutu bekletilmis) bir hayvani satin alirsa, sagdiktan sonra muhayyerdir: Memnun kalirsa hayvani alikor, memnun kalmazsa hayvani iade eder ve (sagdigi sute karsilik olmak uzere) bir sa' hurma verir."
    Ebu Davud, Buyu 48 (3493).

    300 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Pazara gitmekte olan mali onceden karsilamayin. Hayvanlarin sutunu memelerinde (gunlerce bekleterek) biriktirmeyin. Bir birinize karsi (musteriyi kizistirmak icin alici olmadiginiz halde, yuksek fiyat vererek) malin degerini artirmayin."
    Tirmizi, Buyu 41 (1268). Tirmizi hadisin sahih oldugunu belirtti.

    301 - Abdullah Ibnu Amri'bni'l-As (radiyallahu anh) hazretleri anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Hem veresiye hem satis helal olmaz. Bir satista iki sart da helal degildir. Zimmette olmayanin kari yoktur. Yaninda bulunmayan malin satisi yoktur."
    Ebu Davud, Buyu 70, (3503); Tirmizi, Buyu 19, (1234); Nesai, Buyu 60, 71, 72 (7, 288, 295); Ibnu Mace, Ticarat 20, (2188). Tirmizi, hadisin sahih oldugunu soyledi.

    302 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) miktari bilinmeyen kuru hurma yiginini, miktari belli kuru hurma ile satmayi yasakladi.
    Muslim, Buyu 42, (1530); Nesai, Buyu 37, 38, (2, 269, 270).

    303 - Nesai'nin bir diger rivayetinde soyle denmistir: "Yiyecek yigini, yiyecek yigini mukabilinde satilmaz. Yiyecek yigini, miktari belli yiyecek mukabilinde satilmaz."

    304 - Ebu Eyyub (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i dinledim, diyordu ki: "Kim cocuguyla annesi arasini ayirirsa kiyamet gunu Allah (celle celaluhu) sevdikleriyle onun arasini ayirir."
    Tirmizi, Buyu 52, (1283), Siyer 17, (1566).

    305 - Hz. Ali (radiyallahu anh)'nin anlattigina gore, "(Satis sebebiyle cariye bir) anne ile cocugunun arasini ayirmisti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunu yasakladi ve satisi bozdu."
    Ebu Davud, Buyu, Cihad 133, (2696); Ibnu Mace, Ticarat 46, (2249).

    306 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) bana, kardes iki kole hediye etti. Bunlardan birini sattim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir ara sordu: "Koleler ne yapiyorlar?" Ben durumu soyledim. Bunun uzerine bana: "Satisi boz, satisi boz" buyurdu."
    Tirmizi, Buyu 52, (1284); Ibnu Mace 46, (2249).

    RIBA (FAIZ) 'NIN ZEMMINE DAIR

    307 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ribayi (faizi) yiyene de, yedirene de lanet etti."
    Muslim, Musakat 25, (1579); Ebu Davud, Buyu 4, (3333); Tirmizi, Buyu 2, (1206); Ibnu Mace, Ticarat 58, (2277).
    Ebu Davud ve Tirmizi'nin rivayetlerinde su ziyade vardir: "(Faiz muamelesine) sahitlik edenlere de bu muameleyi yazana da..."

    308 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Insanlar oyle bir devre ulasacak ki, o zamanda riba yemeyen kalmayacak. Oyle ki, (dogrudan) yemeyene buhari ulasacak."
    Bir rivayette "...tozu ulasacak" denir.
    Ebu Davud, Buyu 3, (3331); Nesai, Buyu 2, (7, 243); Ibnu Mace, Ticarat 58, (2278).

    309 - Amr Ibnu'l-Ahvas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i Veda Hacci sirasinda dinledim, soyle diyordu: "Haberiniz olsun, cahiliye devrindeki butun ribalar kaldirilmistir, odenmeyecektir. Sadece verdiginiz ana parayi alacaksiniz. Boylece ne zulmetmis olacaksiniz ne de zulme ugramis olacaksiniz. Haberiniz olsu cahiliye devrindeki butun kan davalari kaldirilmistir. Kaldirdigim ilk kan davasi da el-Haris Ibnu Abdilmuttalib'in kan davasidir. Bu kimse, Benu Leys'te sut anadaydi. Huzeyl onu oldurmustu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): Yarabbi teblig ettim mi? dedi. Cemaat: Evet teblig ettin dediler ve uc kere tekrarladilar. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): Yarabbi Sahid ol! dedi ve uc kere tekrar etti."
    Ebu Davud, Buyu 5, (3334).
    Hattabi der ki: "Ebu Davud, hadisi su sekilde, yani "Haris Ibnu Abdilmuttalib'in kan davasi..." diye rivayet etmistir. Halbuki diger kitaplarda: Rebi'a Ibnu'l-Haris Ibni Abdilmuttalib'in kan davasi seklinde rivayet edilmistir.

    RIBA ILE ILGILI HUKUMLER

    310 - Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Altin altinla pesin olmazsa ribadir. Bugday bugdayla pesin satilmazsa ribadir. Arpa arpayla pesin satilmazsa ribadir. Kuru hurma kuru hurmayla pesin satilmazsa ribadir."
    Buhari, Buyu 54, 74, 76; Muslim, Musakat 79, (1586); Ebu Davud, Buyu 12, (3348); Ibnu Mace, Ticarat 50, (2160), (2259); Muvatta, Buyu 38, (2, 636-637); Tirmizi, Buyu 24 (1243); Nesai, Buyu 41, (7, 273).
    Yukaridaki metin Sahiheyn'in metnidir. Buhari'nin bir rivayetinde, "verik (yani basilmis dirhem) verikle, altin altinla..." seklinde gelmistir.

    311 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) zamaninda bize bayagi hurma veriliyordu. Bu muhtelif cins kuru hurmanin bir karisimi idi. Bu bayagi hurmanin iki olcegini bir olcek iyi hurma mukabilinde satiyorduk. Bu tarz Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in kulagina ulasinca soyle buyurdu: "Iki olcek hurmaya bir olcek hurma, iki olcek bugdaya bir olcek bugday iki dirheme bir dirhem olmaz."
    Buhari, Buyu 21; Muslim, Musakat 98, (1594, 1595, 1596); Tirmizi, Buyu 23, (1241); Nesai, Buyu 41, 50, (17, 271, 272, 273); Muvatta, 32, (2, 632).

    312 - Bir rivayette de soyle gelmistir: "Hz. Bilal (radiyallahu anh), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a (iyi cins bir hurma olan) berni hurmasi getirmisti. "Bu nereden?" diye sordu. Bilal (radiyallahu anh): Bizde adi hurma vardi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yemisi icin ondan iki olcek vererek bundan bir olcek satin aldik, dedi. Bunun uzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Eyvah! Bu ribanin ta kendisi, eyvah bu ribanin ta kendisi, sakin oyle yapma. Sayet iyi hurma satin almak istersen elindekini ayrica sat. Sonra onun parasiyla iyi hurmayi satin al" dedi.
    Buhari, Vekalet 11; Muslim, Musakat 96, (1594); Nesai, Buyu 41, (7, 271-272).

    313 - Sahiheyn'de yer alan bir rivayette soyle gelmistir. "Dinar dinarla, dirhem dirhemle basa bas misliyle degistirilmelidir. Kim fazla verir veya fazla alirsa ribaya girmis olur."
    Hadisi rivayet eden ravi der ki: "Ben dedim ki; "Ibnu Abbas (radiyallahu anh) bunu soylemez. Ebu Said der ki: "Ibnu Abbas (radiyallahu anh)'a sordum: Sen bunu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'dan mi isittin, Kitabullah'ta mi gordun? Bana su cevabi verdi: "Bunun ikisini de soylemiyorum. Siz, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i benden daha iyi tanirsiniz. Ancak bana Usame Ibnu Zeyd (radiyallahu anh) haber verdi ki, Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Sadece veresiye satista riba vardir" buyurmustur."
    Muslim, Musakat 101, (1596).

    314 - Muslim'in bir diger rivayeti soyledir: "Altin altinla, gumus gumusle, bugday bugdayla, arpa arpayla, hurma hurma ile, tuz tuzla basbasa misliyle, pesin olarak satilir. Kim artirir veya artirilmasini taleb ederse ribaya girmistir. Bu iste alan da veren de birdir."
    (Muslim, Musakat 82).
    Yine Muslim'de Ebu Hureyre'nin bir rivayetinde "...cinsleri farkli ise mustesna" denir.
    Muslim, Musakat 82, (1584).

    315 - Ubadetu'bnu Samit (radiyallahu anh)'ten gelen bir baska rivayette (su ziyade) ifade edilmistir: "...Bu cesitler farkli oldugu takdirde pesin ise dilediginiz gibi satin." Bu hadisi, Buhari haric , Bes Kitap rivayet etmistir.
    Muslim, Musakat 81, (1587); Ebu Davud, Buyu 12, (3349-3350); Tirmizi, Buyu 23, (1240); Nesai, Buyu 43, 44, (7, 274, 275, 276, 277, 278); Ibnu Mace, Ticarat 48, (2254).

    316 - Ebu'l-Minhal anlatiyor: "Zeyd Ibnu Erkam ve el-Bera Ibnu Azib (radiyallahu anh)'e sarf'tan (yani altinla gumusu cinsi cinsine satmaktan) sordum. Ikisi de su cevabi verdi: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) altinin gumus mukabilinde veresiye satilmasini yasakladi."
    Buhari, Buyu 80, 8, Sirket 10, Menakibu'l-Ensar 50; Muslim, Musakat 87, (1589); Nesai, Buyu 49, (7, 280).

    317 - Fadale Ibnu Ubeyd (radiyallahu anh) buyuruyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a Hayber'de bulundugu sirada altin ve boncuklarla yapilmis bir gerdanlik getirildi. Bu satilik ganimet mallarindandi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) altinlarin boncuklardan ayrilmasini emretti. Derhal gerdanligin altin kismi ile boncuk kismi birbirinden ayrildi. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Altin, altina mukabil, tartisi tartisina satilsin" buyurdular.
    Buhari haric Bes Kitap tahric etti. Muslim, Musakat 89, (1591); Tirmizi, Buyu 32, (1255); Ebu Davud, Buyu 13, (3351-3353); Nesai, Buyu 48, (7-279).

    318 - Muslim'de gelen diger bir rivayette Hanes es-San'ani der ki: "Biz Fadale ile bir gazvede beraberdik. Derken bana ve arkadaslarima ganimetten bir gerdanlik isabet etti. Gerdanlik altin, gumus ve kiymetli taslardan yapilmisti. Ben bunu satin almak isteyerek, Fadale'ye sordum. Bana soyle cevap verdi: Bunun altinini ayir, bir kafeye koy. Kendi altinini da bir kefeye koy. Sonra sakin misli mislinden fazla birsey alma! Zira ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle buyurdugunu isittim: "Kim Allah'a ve ahiret gunune iman ederse sakin misli mislinden fazla bir sey almasin."
    Muslim, Buyu 91, (1591).

    319 - Ebu Bekre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam), gumusun gumuse basa bas olmayan satisini yasakladi. Bize altin mukabilinde diledigimiz sekilde gumus ve gumus mukabilinde diledigimiz sekilde altin satin almayi emretti." Muslim'in ziyadesinde "...Bir adam "pesin mi?" diye sordu. Ebu Bekre: "Ben boyle isittim" cevabini verdi. Sahiheyn ve Nesai rivayet etmistir.
    Buhari, Buyu 81, 77; Muslim, Musakat, 88, (1590); Nesai, Buyu, 50 (7, 280-281).

    320 - Yahya Ibnu Sa'id (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Hayber'in fethi sirasinda iki Sa'd'a (Sa'd Ibnu Ebi Vakkas ve Sa'd Ibnu Ubade), ganimet malindan altin veya gumus bir kabi satmalarini emretti. Onlar, her uc (birim)'i ayni dort (birim) mukabilinde, veya her dort (birim)'i uc (birim) ayin mukabilinde sattilar. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlara: "Siz riba yaptiniz, geri verin" emretti."
    Muvatta, Buyu 28, (2, 632).

    321 - Mucahid anlatiyor: "Ben Ibnu Omer (radiyallahu anh)'le beraberdim. Ona bir kuyumcu gelerek: "Ey Ebu Abdirrahman! Ben altin isliyor ve bunu kendi agirligindan fazla altinla satiyorum. Boylece ona harcadigim el emegi miktarinda fiyatini artiriyorum" dedi. Ibnu Omer (radiyallahu anh) onu bu isten yasakladi. Kuyumcu ayni meseleyi tekrar tekrar soyledi. Her seferinde Ibnu Omer (radiyallahu anh) onu bu isten yasakladi ve son olarak da sunu soyledi: "Dinar dinarla, dirhem dirhemle satilir. Aralarinda fazlalik olamaz. Bu, Peygamberimizin bize vasiyetidir, biz de size vasiyet ediyoruz (teblig edip duruyoruz)." Bu rivayet Muvatta'da tam olarak gelmistir. Nesai ise sadece Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sozunu kaydeder.
    Muvatta, Buyu 31, (2, 633); Nesai, Buyu 46, (7, 278).

    322 - Ata Ibnu Yesar anlatiyor: "Hz. Muaviye (radiyallahu anh) altin veya gumusten mamul bir su kabini, agirligindan daha fazla bir fiyatla satmisti. Kendisine Ebu'd-Derda (radiyallahu anh): "Ben Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in bu cesit alis-verisi yasakladigini isittim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunlarin satisi misline misil olmali diye emretti" diye itiraz etti. Hz. Muaviye (radiyallahu anh): "Ben bunda bir beis gormuyorum" diye cevap verdi. Ebu'd-Derda (radiyallahu anh) ofkelendi ve: "Muaviye'yi kinamada bana yardim edecek biri yok mu? Ben ona Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'den haber veriyorum o bana sahsi reyinden soz ediyor. Senin bulundugun diyarda yasamak bana haram olsun!" diye soylendi.
    Ebu'd-Derda bunun uzerine orayi terkederek Hz. Obek (radiyallahu anh)'in yanina geldi. Durumu oldugu gibi ona anlatti. Hz. Omer (radiyallahu anh) Hz. Muaviye (radiyallahu anh)'ye bir mektup yazarak bu cesit satisi (altinin altinla satilmasi), misli misline ve agirligina denk olarak yapmasini emretti."
    Muvatta, Buyu 33 (2, 634); Nesai, Buyu 47, (7, 279).

    323 - Usame Ibnu Zeyd (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Riba veresiyededir" buyurdu.
    Buhari, Buyu 40; Muslim, Buyu 102, (1596); Nesai, Buyu 50, (7, 281).
    Diger bir rivayette: "Pesin alis-verislerde (cinsler farkli ise fazlalik sebebiyle) riba olmaz" buyurulmustur.

    324 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben dinarla deve satiyor, dinar yerine gumus aliyordum. Bazanda gumusle satiyor, onun yerine dinar aliyordum. Bu durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a arzederek hukmunu sordum. "O andaki (ayni meclisteki) kiymetiyle olunca bunda bir beis yok" buyurdu."
    Tirmizi, Buyu 24, (1242); Ebu Davud, Buy u 14, (3354-3355); Nesai, Buyu 50, (7, 281-282); Ibnu Mace, Ticarat 51, (2262).

    325 - Ebu Davud'un bir rivayetinde soyle gelmistir: "...O gunun fiyatiyla almanda bir beis yoktur, yeter ki aranizda (henuz odenmeyen) bir miktar oldugu halde birbirinizden ayrilmis olmayasiniz."
    Ebu Davud, Buyu 14, (3354, 3355).

    326 - Ma'mer Ibnu Abdillah Ibni Nafi (radiyallahu anh)'nin anlattigina gore, kolesine, bir sa' bugday vererek pazara yollar ve: "Bunu sat, parasiyla arpa satinal" der. Kole gider. Onu vererek bir Sa'dan bir miktar fazla arpa satin alir. Kole donunce, Ma'mer (radiyallahu anh) ona "Niye boyle yaptin? Cabuk git ve geri ver. Misli misline denk al. Zira ben, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i isittim, soyle diyordu: "Yiyecek, yiyecekle misli misline denk olmalidir." O zaman yiyecegimiz arpa idi. Kendisine: "Ama bu arpa onun misli degildir" dendi ise de: "Ben arpanin bugdaya benzemesinden korkarim" cevabini verdi. "
    Muslim, Musakat 93, (1592).

    327 - Imam Malik'e ulastigina gore, Suleyman Ibnu Yesar demistir ki: "Sa'd Ibnu Ebi Vakkas'in merkebinin yemi bitmisti. Kolesine: "Ailene ait bugdaydan bir miktar gotur, ona mukabil arpa satin al, sakin mislinden fazla almayasin" dedi.
    Muvatta, Buyu 50, 52, (2, 645).

    328 - Ebu Ayyas'in -ki ismi Zeyd'dir- anlattigina gore: "Sa'd Ibnu Ebi Vakkas (radiyallahu anh)'a, beyaz bugday mukabilinde kabuksuz arpa satin almanin hukmunu sorar. Sa'd (radiyallahu anh) kendisine "Hangisi daha kiymetli? diye sorar. Zeyd: "Beyaz bugday" der. Sa'd onu bu isten men eder ve der ki: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a kuru hurmayi taze hurma mukabilinde satin alma hakkinda soruldugu zaman isitmistim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunu sorana: "Taze hurma kuruyunca agirligini kaybeder mi?" dedi. Adam "evet" cevabini verince, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onu bu isten men etmisti."
    Tirmizi, Buyu 14, (1225); Ebu Davud, Buyu 18, (3359); Muvatta, Buyu 22, (2, 624); Nesai, Buyu 36, (7, 269); Ibnu Mace, Ticarat 53, (2264).

    329 - Ebu Davud'un diger bir rivayetinde: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), taze hurmayi kuru hurma ile veresiye satmayi yasakladi" denir."
    Ebu Davud, Buyu 18, (3360).

    HAYVAN VS. ILE ILGILI TEFERRUAT

    330 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir kole gelerek Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e hicret etmek uzere biat etti, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onun kole oldugunu sezemedi. Arkadan efendisi onu aramaya geldi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ona: "Onu bana sat" buyurdu ve koleyi iki siyah kole mukabilinde satin aldi."
    Muslim, Musakat 123, (1602); Tirmizi, Siyer 36, (1596); Ebu Davud, Buyu 17, (3358); Nesai Bey'a 66, (7, 292-293); Ibnu Mace, Cihad 41.

    331 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kendisine bir ordu hazirlamasini emretmistir. Mevcut develer (askerlere) yetmedi. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (devesi olamayanlar icin, bilahere) hazine develerinden odenmek uzere deve te'min etmesini emretti. (Boylece Abdullah) zekat yoluyla hazineye gelecek develerden iki adedi karsiliginda bir deve temin ediyordu."
    Ebu Davud, Buyu 16, (3357).

    332 - Ali Ibnu Ebi Talib (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, "Devesini yirmi kucuk dev mukabilinde veresiye olarak satmistir"
    Muvatta, Buyu 59, (2, 652).

    333 - Ibnu Omer (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, "Kendisi, saticinin zimmetinde bulunan bir binek devesini, Rebeze'de bulunan dort kucuk deve mukabilinde satin almistir."
    Buhari, bu hadisi bab basliginda (senetsiz olarak) kaydetmistir. (Buyu 108); Muvatta, Buyu 60, (2, 652).

    334 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Iki hayvan, veresiye olarak bir hayvana mukabil satilamaz. Pesin satilirsa bunda bir beis yok."
    Tirmizi, Buyu 21, (1238); Ibnu Mace, Ticarat 56.

    335 - Semure Ibnu Cundeb (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) hayvanin hayvanla veresiye satisini yasaklamistir."
    Tirmizi, Buyu 21, (1237); Ebu Davud, Buyu 15; Nesai, Buyu, 65, (7, 292); Ibnu Mace, Ticarat 56, (2271). Tirmizi, hadisin sahih oldugunu belirtmistir.

    336 - Ibnu Sihab anlatiyor: "Said Ibnu'l-Museyyeb derdi ki: "Hayvanda riba yoktur. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) hayvan satisini uc hususta yasakladi: el-Mezamin, el-Melakih ve Habelu'l-habele.
    Mezamin: Disi devenin karnindaki yavru demektir.
    Melakih: Erkek devenin belinde bulunan (ve disiyi dolleyen) sey demektir.
    Habelu'l-habele: "Hamile develerin hamile kalmasi yani, disi develerin karnindaki ceninin doguracagi yavrunun satimi.
    Muvatta, Buyu 63, (2, 654).
    Imam Malik, bu tabirleri, yukaridaki gibi aciklamistir. Ancak garib kelimeleri aciklayan lugatci vefakihler nezdinde, mezamin ve melakih kelimeleri aksi manalari ifade etmektedir.

    337 - Imam Malik'e ulastigina gore, bir adam Ibnu Omer (radiyallahu anh)'e gelerek: "Ben birisine bir borc verdim. Bana, bunu daha ustun bir sekilde iadesini sart kostum" dedi ve hukmunu sordu. Ibnu Omer (radiyallahu anh): "Bu ribadir" diye cevap verdi ve su aciklamada bulundu: "Borc verme isi uc sekilde cereyan eder.
    1. Borc vardir, bunu vermekle sadece Allah'in rizasini dusunursun. Karsiliginda sana riza-yi ilahi vardir.
    2. Borc vardir, bununla arkadasini memnun etmek istersin.
    3. Borc vardir, temiz bir malla pis bir sey almak icin bu borcu verirsin. Iste bu ribadir."
    Adam: Oyleyse bana ne emredersiniz, ey Abu Abdirrahman? diye sordu. Ibnu Omer su aciklamada bulundu: "Akdi yirtmani tavsiye ederim. Borclu, verdigin miktari aynen iade ederse alirsin. Verdiginden daha az iade eder, sen de alirsan sevap kazanirsin. Eger sana, daha iyi birseyi gonul hoslugu ile verirse, bu sana bir tesekkurdur, boylece tesekkurunu ifade ediyor demektir. Sana ayrica, ona vade tanidigin icin sevap vardir."
    Muvatta, Buyu 92, (2, 681-682).

    338 - Mucahid'in anlattigina gore, "Ibnu Omer (radiyallahu anh) bir miktar borc para aldi. Bunu sahibine daha iyi bir sekilde odedi. Borc veren adam: "Bu verdigimden efdaldir (fazladir) diyerek almak istemedi. Ibnu Omer adama: "Biliyorum, ancak icin bu sekilde rahat edecek" dedi.
    Muvatta, Buyu 90, (2, 681).

    339 - Salim (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ibnu Omer (radiyallahu anh)'e belli bir vade ile bir baskasinda alacagi bulunan adam, parasini daha cabuk alabilmek icin bir kismindan vaz gececek olsa? diye sordular. Ibnu Omer bunu hos gormedi ve bu davranisi yasakladi."
    Muvatta, Buyu 82, (2, 672).

    340 - Ubeyd Ibnu Ebi Salih anlatiyor: "Ben, bilahere odenmek uzere Dar-i Nahle ehline bez sattim. Bir muddet sonra Kufe'ye gitmek istedim. Borclular bana gelerek fiyattan biraz inmem halinde pesin odeyeceklerini soylediler. Bunu Zeyd Ibnu Sabit'e sordum. Bana: "Hayir, bu isi yapmana cevaz veremem, bunu (ribayi) ne senin yemeni, ne de (satin alanlara) yedirmeni emredemem" dedi.
    Muvatta, Buyu 81, (2, 671).
#12.09.2005 13:31 1 0 0
  • 351 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir bedeviyi, satistan sonra muhayyer kildi."
    Tirmizi, Buyu 27, (1249). Tirmizi bu hadisin sahih oldugunu soylemistir.

    352 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Alis-veris yapanlar ihtilafa duserlerse satanin sozu esas alinir. Musteri muhayyer birakilir."
    Muvatta, Buyu 80, (2, 671); Tirmizi, Buyu 43, (1270); Metin Tirmizi'ye aittir.

    353 - Ebu'l Vadi' anlatiyor: "Bir gazvede bulunduk. Bir yere indik. Bir arkadasimiz, bir kole karsiliginda bir at satti. O gunun geri kalan kisminda ve geceleyin beraber kaldilar. Sabah olunca goc hazirligi yapildi. Adam kalkarak atini egerlemeye gitti. Bu satistan pisman olmustu. Oburune gidip akdi bozmak istedi. Fakat digeri kabul etmedi, ati vermeyi reddetti ve "Aramizda Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in ashabindan Ebu Berze hakem olsun" dedi. Ona gelip, durumu anlattilar. Ebu Berze: "Aranizda Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in hukmuyle hukmetmeme razi misiniz? Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurmustu ki: "Alim-satim yapanlar, birbirlerinden ayrilmadikca muhayyerdirler." Ben sizi ayrilmis goremiyorum."
    Ebu Davud, Buyu 53, (3457).

    SUF'A'YA DAIR HADISLER

    354 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) taksim edilmedikce her (akar) malda suf'a hakki bulunduguna hukmetti. Araya sinirlar konup, yollar tayin edilince suf'a hakki kalkar." Bu hadisi Bes Kitap da tahric etmistir.
    Buhari, Suf'a 1, Buyu 96, 97, Hiyel 14, Sirket 8-9; Muslim, Musakat 134 (1608); Nesai, Buyu 108, 109 (7, 301); Ebu Davud, Buyu 73, (3513, 3514); Tirmizi, Ahkam 33, (1370).
    Muslim'deki metin soyledir: "Henuz taksim edilmemis arazi, mesken, bahce gibi (akar nevinden) her ortaklikta suf'a hakki vardir. (Ortaklarindan birinin) ortagina haber vermeden satmasi helal olmaz. Satmadan once haber verir, ortagi satin alir veya terkeder. Ortagina haber vermeden satarsa, ortagi bu mala (ayni fiyat karsiliginda) hak sahibi olur."

    355 - Ebu Davud ve Tirmizi'de gelen bir diger rivayet soyledir: "Komsu, komsusuna karsi suf'a hakkina sahiptir. Ayni yoldan isliyorlarsa, komsu bulunmadigi takdirde, giyabinda satis yapmaz, bekler."
    Ebu Davud, Buyu 75, (3518); Tirmizi, Ahkam 33, (1369); Ibnu Mace, Suf'a 2, (2494); Nesai, Buyu 80, (7, 301).

    356 - Tirmizi'nin bir diger rivayetinde: "Evin komsusu eve bir baskasindan daha cok hak sahibidir" buyrulmustur.
    Tirmizi, Ahkam 31, (1368), 33, (1370).

    357 - Tirmizi'nin ve Ebu Davud'un Semure'den yaptiklari bir rivayete gore, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmustur: "Evin komsusu komsunun evine veya tarlaya daha ziyade hak sahibidir."
    Tirmizi, Ahkam 31, (1368); Ebu Davud, Buyu 75, (3518).

    358 - Amr Ibnu's-Serid'den anlattigina gore, Ebu Rafi (radiyallahu anh)'nin soyle soyledigini isitmistir: "Komsu, yakin komsusuna karsi daha cok hak sahibidir."
    Buhari, Suf'a 2, Hiyel 14, 15; Ebu Davud, Buyu 75, (3516); Nesai, Buyu 109, (7, 320).

    359 - Serid (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam, Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e: "Ey Allah'in Resulu tarlam var, kimsenin bunda ne ortakligi ne de hissesi var, ancak komsum var" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Komsu, yakin olan eve daha ziyade hak sahibidir" buyurdu.
    Nesai, Buyu 109, (7, 320).

    360 - Hz. Osman (radiyallahu anh) buyurdular ki: "Bir araziye sinirlar konacak olursa artik onda suf'a hakki kalmaz, ne kuyunun suyunda suf'a hakki ne de hurma agaclarini telkih de (dollemede) suf'a hakki kalmaz."
    Muvatta, Suf'a 4, (7, 320).

    SELEM (ONCEDEN SATMA) HAKKINDA

    361 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye geldiginde Medineliler, bir yillik, iki yillik hurma mahsulunu pesinen satarlardi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlara: "Hurmayi kim onceden satarsa olcusunu, tartisini belirterek, vadesini tayin ederek satsin" buyurdu.
    Bunu Bes Kitap tahric etmistir.
    Buhari ve Ebu Davud'da gelen diger rivayetlerde aynisi ifade edilmis ve soyle bir farkliliga yer verilmistir: "...iki ve uc yillik..."
    Buhari, Selem 1, 2, 7; Muslim, Musakat 127, 128, (1604); Ebu Davud, Buyu 57, (3463); Tirmizi, Buyu 68, (1311); Nesai, Buyu 6, 3 (7, 290); Ibnu Mace, Ticarat 59, (2280).

    362 - Muhammed Ibnu Ebi'l-Mucalid anlatiyor: "Abdullah Ibnu Seddad Ibni'l-Had ve Ebu Burde selef mevzuunda ihtilafa dustuler. Beni, Ibnu Ebi Evfa (radiyallahu anh)'ya gonderdiler. Ben kendisine bu hususta sordum. Su cevabi verdi: "Biz Resulullah (aleyhissalatu vesselam), Hz. Ebu Bekir ve Hz. Omer (radiyallahu anhuma) devirlerinde bugday, arpa , kuru uzum ve kuru hurma hususlarinda selef'te bulunurduk. Ben, ibnu Ebza'ya da sordum. O da buna benzer bir cevap verdi."
    Buhari, Selem 2, 3, 7; Ebu Davud, Buyu 57, (3464); Nesai, Buyu 62, (7, 290) .

    363 - Bir diger rivayette soyle gelmistir: "...Dedim ki: (siz selem akdini) yaninda alacaginiz malin aslini bulunduran kimse ile mi yapardiniz?" Su cevabi verdi: Biz selem yaptigimiz kimseye o hususu sormazdik."
    Buhari, Selem 3.
    Ebu Davud'un rivayetinde su ziyade var: "(Selem akdini) alacagimiz mal elinde bulunmayan kimselerle yapardik."
    Ebu Davud, Buyu 57, (3464).

    364 - Ebu Said el-Hudri (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) dedi ki: "Kim bir yiyecek veya bir baska seyde selem akdi yapmissa, bu mali fiilen kabzetmedikce bir baskasina satmasin."
    Ebu Davud, Buyu 59, (3468).

    365 - Ebu'l-Bahteri anlatiyor: "Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)'e hurmada selem yapilir mi? diye sordum. Bana: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam), meyvesi (yenmeye) salih oluncaya kadar hurmanin satilmasini yasakladi" cevabini verdi.
    Buhari, Selem 3, 4.

    366 - Ibnu Abbas'dan da boyle bir rivayet yapilmistir. Rivayetinde der ki: "...Ondan yeninceye, tartilincaya kadar. Ben "Tartilmasi da nedir?" diye sordum. Yaninda bulunan bir zat: "Miktari goz karari ile kabaca takdir edilebilinceye kadar" diye acikladi."
    Buhari, Selem 3, 4; Muslim, Buyu 55, (1537).

    367 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam selem yoluyla (yani parasini pesin alarak, cikacak mahsulden verilmek uzere) bir agacin hurmasini satti. Fakat o yil o agac hic mahsul vermedi. Satici ile musteri ihtilafa duserek davalarini Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e getirdiler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) saticiya: "Onun parasini nasil helal addedersin, parayi geri ver" dedi. Sonra sunu soyledi: "Hurma (yenmeye) salih oluncaya kadar onu selem yoluyla satmayin."
    Ebu Davud, Buyu 58, (3467); Ibnu Mace, Ticarat 61, (2284); Muvatta, Buyu 21, (2, 644); Buhari, Selem 2.

    368 - Imam Malik, Ibnu Omer'in sozu olarak sunu tahric etmistir: "Kisinin, bir baskasina selem yoluyla yiyecek satmasinda bir beis yoktur, yeter ki, yiyecek maddesinin fiyati belirlenmis, odemenin zamani tayin edilmisolsun. Ancak (hasada) salahi ortaya cikmayan ekinde veya (yenmeye) salahi ortaya cikmayan hurmada selem olmaz."
    Muvatta, Buyu 94, (2, 682); Ibnu Omer'in bu sozunu Buhari, bab basliginda senedsiz olarak kaydetmistir. (Selem, 7).

    369 - Imam Malik'e ulastigina gore, "Bir adam, Hz. Omer (radiyallahu anh)'a gelip baska bir memlekette odemek sartiyla kendisiyle selem akdi yapan bir adamdan haber vererek bu akid hakkinda sormustur da Hz. Omer (radiyallahu anh) hosnutsuzluk izhar etmis ve: "Pekala, devenin kirasi nerede?" demistir."
    Muvatta, Buyu 91, (2, 681).

    370 - Yine Imam Malik'e ulastigina gore, Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) soyle demistir: "Kim selem akdi yaparsa, sakin fazla alma sarti kosmasin. Bir avuc saman bile olsa bu fazlalik ribadir."
    Muvatta, Buyu 94, (2, 682).

    IHTIKAR VE PAHALANDIRMAYA DAIR HADISLER

    371 - Ibnu'l-Museyyeb anlatiyor: "Ma'mer Ibnu Ebi Ma'mer -ki Ibnu Abdillah da denir ve Benu Adiyy Ibnu Ka'b'dan biridir- dedi ki: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Ihtikar yapan hatakar olmustur."
    Said Ibnu'l-Museyyeb'e: "Ama sen de ihtikar yapiyorsun" dendi de: "Bu hadisi rivayet eden Ma'mer de ihtikar yapiyordu" diye cevap verdi."
    Muslim, Musakat 129, (1605); Ebu Davud, Buyu 49, (3447); Tirmizi, Buyu 40 (1267).

    372 - Imam Malik diyor ki: "Bana ulastigina gore Hz. Omer (radiyallahu anh) soyle demistir: "Bizim carsimizda ihtikar olamaz. Yanlarinda fazla yiyecek maddesi bulunan bir kisim insanlar, bizim sahamiza Allah'in rizkindan inmis olan bir rizka yonelip, onu bize karsi saklayamazlar. Ancak kim, yaz, kis demeden zahmetlere katlanarak mal getirmis ise o Omer'in misafiridir. Allah'in istedigi sekilde malini satsin, istedigi sekilde de saklasin."
    Muvatta, Buyu 56, (2, 651).

    373 - Imam Malik'e ulastigina gore, "Hz. Osman da ihtikar yapmayi yasaklamistir.
    Muvatta, Buyu 58, (2, 651).

    374 - Ibnu'l-Museyyeb anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh), pazara ugramisti. Orada Hatib Ibnu Ebi Belte'a'ya ugradi. Hatib'in (ucuz fiyatla) kuru uzum sattigini gorunce: "Ya fiyati (digerlerinin seviyesine yukseltirsin yahut pazarimizdan ceker gidersin" diye ihtar etti."
    Muvatta, Buyu 57, (2, 651).

    375 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir adam gelerek: "Ey Allah'in Resulu, bizler icin esyalara fiyat tesbit ediver" diye muracaatta bulundu. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Hayir fiyat koymayayim (rizka bolluk vermesi icin) Allah'a dua edeyim" cevabini verdi. Arkadan bir baskasi gelerek: (Ortalik pahalandi, esyalarin) fiyatini bize siz tesbit ediverin" diye talebde bulununca, bu sefer: "Hayir rizki bollastirip, darlastiran Allah'tir. Ben hicbir kimseye zulmetmemis olarak Allah'a kavusmak istiyorum" cevabini verdi.
    Ebu Davud, Buyu 51, (3450).

    376 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Halk Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e muracaatla: "Ey Allah'in Resulu, fiyatlar yukseldi, bizim icin fiyatlari siz tesbit edin" dediler. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) onlara su cevabi verdi: "Fiyatlari koyan Allah'tir. Rizki veren, artirip eksilten de O'dur. Ben ise, hic kimse benden ne kan ne de mal hususunda hak talebinde bulunmaz oldugu halde Allah'a kavusmami diliyorum."
    Ebu Davud, Buyu 51, (3451); Tirmizi, Buyu 73, (1314). Tirmizi hadisin sahih oldugunu soylemistir.

    377 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Pahalanmasi icin, kim bir yiyecek maddesini kirk gun saklarsa, o, Allah'tan yuz cevirmistir, Allah da ondan yuz cevirmistir." Bu hadisi Ahmed Ibnu Hanbel Musned'inde (2, 33) zikretmistir. Mecmau'z-Zevaid'de bunun ayrica Ebu Ya'la el-Mevsili'nin ve Bezzar'in Musned'lerinde, Taberani'nin el-Mu'cemu'l-Evsat'inda tahric edildikleri belirtilir.

    378 - Hz. Muaz (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Ihtikar yapan kisi ne kotudur. Allah fiyatlari ucuzlatsa uzulur, pahalandirirsasevinir."
    Bu rivayet miskatu'l-Mesabih'de 2897 numarada Rezin'den olarak kaydedilmis, Beyhaki'nin Su'abu'l-Iman'indan alindigi belirtilmistir.

    379 - Ebu Umame (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Sehirlerde yasayanlar, Allah yolunda hapsedilmis kimselerdir. Gidalarinda onlara ihtikar yapmayin, onlara fiyatlari yukseltmeyin, zira kim onlara bir gida maddesini kirk gun hapsetse, sonra da tamamini tasadduk etse yine de isledigi gunahi affettiremez."
    Rezin'in ilavesidir. Munziri'nin et-Tergib ve't-Terhib'inde kaydedilmistir. (3, 27).

    380 - Hz. Ebu Hureyre ve Hz. Ma'kil Ibnu Yesar (radiyallahu anhuma)'in anlattiklarina gore, Hz. Peygamber soyle buyurmuslardir: "Muhtekirler ve cana kiyanlar ayni derecede hasrolacaklar. Kim Muslumanlarin herhangi bir seydeki fiyatina mudahale ederek pahalandirirsa, kiyamet gununde atesin buyugunde cezalandirilmasi Allah'a vacib olmustur."
    Rezin'in ilavesidir. Munziri'nin et-Tergib ve't-Terhib'inde kaydedilmistir. (3, 27).

    381 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) buyurdu ki: "Pazara mal celbeden riziklanir, muhtekir mahrum birakilir. Kim mu'minlerin bir gidasini onlara karsi saklar, ihtikar yaparsa, Allah onu iflasa ve cuzzam hastaligina ducar eder."
    Ibnu Mace, Ticarat 6, (2153). Bu son bes rivayeti Rezin merhum tahric etmistir.

    AYIP SEBEBIYLE MALI GERI VERMEYE DAIR

    382 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Bir adam bir kole satin aldi. Kole, Allah'in diledigi kadar (bir muddet) adamin yaninda ikamet etti. Sonra adam kolede bir kusur tesbit etti. Bunun uzerine Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e gelerek sikayette bulundu ve eski sahibine iade etti. Eski sahibi: "Ey Allah'in Resulu, (yaninda kaldigi muddetce) kolemi kullandi, ondan istifade etti" dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Harac (menfaat), zamin (kefil) olana aittir" buyurdu.
    Ebu Davud, Buyu 71, (3508, 3509, 3510); Tirmizi, Buyu 53 (1285); Nesai, Buyu 15, (8, 254, 255); Ibnu Mace, Ticarat 43, (2242-2243).

    383 - Nesai'nin bir rivayeti soyledir: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) menfaatin, zamin olana aid olduguna hukmetti ve zamin olmayan kimsenin menfaat talebini yasakladi.
    Tirmizi hazretleri, "Menfaat, zamin olana aittir" sozunu soyle acikladi: "Burada zamin o kimsedir ki, bir kole satin alir, bir muddet onu hizmetlenir, sonra onda bir kusur tesbit eder ve bu sebeple koleyi saticisina iade eder. Bu durumda, koleden hasil olan menfaat musteriye aittir. Zira kole, sayet helak olsaydi, musterinin mali olarak helak olacakti. Buna benzeyen butun meselelerde menfaat, zamin olana aittir."

    384 - Ukbe Ibnu Amir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Kolenin muddeti uc gundur. Sayet musteri, bir hastaliga rastlarsa, herhangi bir delil ibraz etmeden koleyi satana geri verir. Uc gunden sonra hastaliga rastlarsa, bu hastaligin, satin aldigi zamana ait oldugu hususunda delil ibraz etmesi gerekir."
    Ebu Davud, Buyu 72, 3506.

    385 - Ebu Seleme Ibnu Abdirrahman Ibni Avf anlatiyor: "Abdurrahman Ibnu Avf (radiyallahu anh), Asim Ibnu Adiy'den bir cariye almisti. Cariyenin evli oldugunu anladi ve derhal geri verdi."
    Muvatta, Buyu 8 (2, 617).

    386 - Ibnu Omer (radiyallahu anh)'in anlattigina gore, "Kendisi, sekizyuz dirheme bir kole satar ve satarken "kusursuz" oldugunu soyler. Ancak, satin alan kimse bilahere: "Kolede bir hastalikvar bana soylemedin" der. Ihtilaf Hz. Osman (radiyallahu anh)'a goturulur. Adam: "Kolede hastalik oldugu halde, haber vermeksizin bana satti" der. Abdullah (radiyallahu anh): "Ben onu 'kusursuz' olarak sattim" der. Hz. Osman (radiyallahu anh) sattigi zaman kolede kusur oldugunu bilmedigine dair yemin etmesine hukmetti. Abdullah yemin etmekten imtina ederek, koleyi geri aldi. Kole yaninda sihhate kavustu. Sonra onu yeniden satti ve bu sefer bin bes yuz dirhem aldi."
    Muvatta, Buyu 4, (2, 613).

    AGACI VE MEYVEYI SATMAK, SATILAN KOLENIN MALI VE MALA GELEN MUSIBETE DAIR

    387 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Kim dollemesi yapilmis bir hurmalik satarsa (bir baska rivayette satin alirsa) bunun meyvesi satana aittir. Satin alan kendisinin olacak diye sart kosmussa o haric (bu durumda meyve musterinindir). Kim de bir kole satarsa, kolenin mali satanindir, burda da satin alan "benim olacak" diye sart kosmussa o haric, bu takdirde kolenin mali varsa musterinin olur."
    Buhari, Buyu 90, 92, Surb 17, Surut 2; Muslim, Buyu 77, (1543); Muvatta, Buyu 9 (2, 617); Tirmizi, Buyu 25, (1244); Ebu Davud, Icare 44, (3433, 4434); Nesai, Buyu 75, (7, 296).

    388 - Hz. Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir din kardesine yemis satsan sonra da buna bir afet gelse, ondan bir sey alman sana helal olmaz. Kardesinin malini hakkin olmadigi halde nasil alirsin?"
    Muslim, Musakat 14, (1554); Ebu Davud, Icare 24, (3574), 60, (3470).
    Bir baska rivayette: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) afetle gelen zararin hesaptan dusulmesini emretti" demistir.
    (Muslim, Musakat 17).

    CIMRILIKLE ILGILI BOLUM

    389 - Ahnef Ibnu Kays anlatiyor: "Ben Kureys'ten bir grubla oturuyordum. Oradan Ebu Zerr (radiyallahu anh) gecti. Soyle diyordu:
    "-Mal biriktirenleri, cehennem atesinde kizdirilan taslarla mujdele. Bu kizgin taslar onlarin her birinin memelerinin uclarina konacak, ta kurek kemiklerinden cikacak; kurek kemiklerine konacak, ta meme uclarindan cikacak. (Boylece) calkalanip duracaklar" dedi. Bu konusmayi dinleyenler baslarini indirdiler. Onlardan hicbirinin bu adama cevap verdigini gormedim. Bunun uzerine adam donup gitti. Ben de pesinden onu takip ettim. Nihayet bir diregin dibine oturdu.
    -Bu adamlarin, senin kendisine soylediklerinden hoslanmadiklarini goruyorum, dedim. Su cevabi verdi:
    -Bunlarin hakikaten hicbir seye akli ermiyor. Dostum Ebu'l-Kasim (aleyhissalatu vesselam) bir keresinde beni cagirdi. Yanina varinca bana:
    -Uhud'u goruyormusun? dedi.
    -Evet goruyorum dedim. Bunun uzerine:
    -Bunun kadar altinim olmasini istemem, (olsaydi) uc dinar mustesna hepsini infak ederdim, buyurdu. Ebu Zerr (radiyallahu anh) onceki sozunu te'kiden:
    -Bu (Kureysliler var ya) dunyayi topluyorlar hicbir seye akillari ermiyor, dedi.
    Ben:
    -Seninle bu Kureysli kardeslerinin arasinda ne var ki, onlarin yanina ugramiyor, onlardan birsey almiyorsun? dedim.
    Ebu Zerr:
    -Hayir! Rabbine yemin ederim, taa Allah ve Resulune kavusuncaya kadar ben onlardanne dunyalik isterim ne de kendilerine din n***** bir sey sorarim, dedi. Ben tekrar:
    -Su ihsan meselesi hakkinda ne dersin? dedim.
    -Sen onu al. Cunku, bugun onda bir nafaka var. Ancak, bu ihsan dinin karsiliginda yapilirsa, birak alma, dedi.
    Buhari, Zekat 4; Muslim, Zekat 34. (992).

    390 - Bir baska rivayette soyle denmistir:
    "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la beraber yuruyordum. O, Uhud dagina bakiyordu. Bir ara: "Evimde uc gece kalacak altinim olsun istemem. Ancak uzerimdeki bir borc sebebiyle tek dinari koruyabilir, geri kalanin da Allah'in kullarina soyle soyle dagitilmasini emrederdim" dedi ve elleriyle onune, sagina soluna dagitma isareti yapti".
    Buhari, Zekat 4; Istikraz 3, Bed'u'l-Halk 6; Isti'zan 30, Rikak 13, 14; Muslim, Zekat 34 (992).

    391 - Ebu Zerr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) Kabe'nin golgesinde otururken yanina geldim. Beni gorunce: "Kabe'nin Rabbine kasem olsun onlar zararda" buyurdu. Ben:
    -Ey Allah'in Resulu, annem babam sana feda olsun, onlar kimlerdir? dedim. Buyurdu ki:
    -"Onlar malca cok olanlardir. Ancak -eliyle on, arka, sag ve sol taraflarini gostererek- soyle soyle bol bol vermelerini emredenler mustesna" dedi ve hemen ilave etti:
    -"Boyleleri ne kadar az! Sunu bilin ki, devesi, sigiri, davari olup da zekatini vermeyen her insan kiyamet gunu, o mallari, mumkun olan en iri ve en semiz sekilde karsisina cikip, sirayla boynuzlariyla toslayacak, ayaklariyla cigneyecek. Sonuncusu da bu muameleyi yapinca birinci tekrar baslayacak. Bu hal, insanlar arasindaki hukum bitinceye kadar devam edecek."
    Muslim, Zekat, 301, (590); Buhari, Eyman 3, Zekat 43; Tirmizi, Zekat 1, (617); Nesai, Zekat 2, (5, 10-11).

    392 - Ibnu Omer anlatiyor: "Bir gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bize hitab ederek soyle buyurdular: "Sikilik huyundan kacinin. Zira sizden once gelip gecenler bu huy yuzunden helak oldular. Soyle ki: Bu huy onlara cimrilik emretti, onlar hemen cimrilesiverdiler, sila-i rahmi kesmelerini emretti, hemen sila-i rahmi kestiler, dogru yoldan cikmayi (fucur) emretti, hemen dogru yoldan ciktilar."
    Ebu Davud, Zekat 46, (1698).H.

    393 - Ebu Said el-Hudri (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Iki haslet vardir ki bir mu'minde asla beraber bulunmazlar: Cimrilik ve kotu ahlak."
    Tirmizi, Bir 41, (1963).H.

    394 - Ka'b Ibnu Iyaz (radiyallahu anh) anlatiyor; "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i soyle derken isittim: "Her ummet icin bir fitne vardir, benim ummetimin fitnesi de maldir."
    Tirmizi, Zuhd 26, (2337).

    395 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Ciftlik edinmeyin, dunyaya baglanir kalirsiniz."
    Tirmizi, Zuhd 20, (2329).

    396 - Abdullah Ibnu's-Sihhir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Elhahumu't-tekasur suresini okurken yanina geldim. Bana: "Insanoglu malim malim der. Halbuki ademoglunun yiyip tukettigi, giyip eskittigi ve sagliginda tasadduk edip gonderdiginden baska kendisinin olan neyi var? (Gerisini olumle terkeder ve insanlara birakir."
    Muslim, Zuhd 3, 4, (2958); Nesai, Vesaya 1 (6, 238); Tirmizi, Tefsir, Tekasur, (3351).

    397 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle soyledi: "Altina tapanlar mel'undur, gumuse tapanlar mal'undur."
    Tirmizi, Zuhd 42, (2376).

    398 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir keresinde, "Hanginiz, varisinin malini kendi malindan daha cok sever?" diye sordu. Cemaat: "Ey Allah'in Resulu icimizde, herkes kendi malini varisinin malindan daha cok sever" dediler. Bunun uzerine: "Oyleyse sunu bilin: Kisinin gercek mali hayatinda gonderdigidir. Geriye koydugu da varislerinin malidir."
    Buhari, Rikak 12; Nesai, Vesaya 1, (6, 237-238).

    399 - Ebu Vail anlatiyor: "Hz. Muaviye (radiyallahu anh) bir gun Ebu Hasim Ibnu Utbe'ye ugradi. Maksadi gecmis olsun ziyaretinde bulunmakti, cunku Ebu Hasim hastaydi. Yanina varinca aglar buldu. "Ey dayicigim niye agliyorsun? Dayanamadigin bir agri veya dunyaya karsi bir hirs mi seni boyle aglatiyor?" diye sordu. Ebu Vail:
    -Hayir, asla bu sebeplerle aglamiyorum. Ne var ki, Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bizden bir soz almisti, onu tutamadim (bu sebeple agliyorum) dedi. Hz. Muaviye:
    -Neydi o? diye sordu.
    -Ben, dedi, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i soyle soylerken dinlemistim: "Sizden birine, dunyalik olarak bir hizmetci ve Allah yolunda cihadda kullanacagi bir binek edinecek kadar mal toplamasi yeterlidir." Halbuki bugun ben kendimi bundan daha cok mal toplamis goruyorum.
    Tirmizi, Zuhd 19, (2328); Nesai, Zinet 119, (8, 218-219); Ibnu Mace, Zuhd 1, (4103).
    Rezin merhum su ilavede bulundu: "Ebu Hasim rahmet-i Rahman'a kavustugu zaman, geride biraktigi serveti hesapladi, hepsi otuz dirhem kadardi." (Bu ziyadenin kaynagi bulunamamistir.)

    BINA BOLUMU

    400 - Ibnu Omer (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la beraber iken kendi elimle bir ev yapmistim. Bu ev beni yagmura karsi korumaya, gunese karsi da golgelemeye yetiyordu. Bunun insasinda Cenab-i Hakk'in mahlukatindan hicbirinin yardimini da gormemistim."
#12.09.2005 13:33 1 0 0
  • 401 - Bir baska rivayette: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in vefatindan beri tugla uzerine tugla da koymus degilim" der.
    Buhari, Istizan, 53; Ibnu Mace, Zuhd 13, (4162).

    402 - Kays Ibnu Ebi Hazim (radiyallahu anh) anlatiyor: "Habbab Ibnu'l-Eret (radiyallahu anh)'e gecmis olsun ziyaretine geldik. Karnina tam yedi yerden dag vurmustu.
    Bize: "Bizden once gelip gecen arkadaslarimiz varya, dunya onlarin sevaplarindan hicbir sey noksanlastirmadi. Biz ise onlardan sonra oyle dunyaliga erdik ki, koruyacak yer bulamayarak topraga (bina insaatina) yatirdik. Halbuki sikintili donemde, (oyle anlar oldu ki) eger Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yasaklamasaydi, olmeyi temenni edecektik" dedi. Bir baska gelislerimizde, Habbab'i kendine ait bir duvari insa ederken gormustuk de soyle buyurmustu: "Musluman harcadigi her sey icin sevaba erer, ancak su insaat isi haric."
    Buhari, Marda 19, Da'avat 30, Rikak 7, Temenni 6; Muslim, zikr 12, (2681); Nesai, Cenaiz 2, (4, 3-4).

    403 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Nafaka icin harcananin hepsi Allah yolunda harcanmis gibidir, bina icin harcanan mustesna, bunda hayir yoktur."
    Tirmizi, Kiyamet 41, (2484).

    404 - Yine, Hz. enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yaninda biz oldugumuz halde (gezintiye) cikti. Derken, etrafindaki binalara ragmen (daha yuksek oldugu icin) sivrilen bir kubbe gormustu: "Bu da ne?" diye sordu. "Ensardan falancaya ait" dendi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sukut buyurdu, ancak binaya karsi icinden hosnutsuz olmustu. Bir muddet sonra, sahibi geldi. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e cemaatin icinde selam verdi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) yuzunu cevirdi ve selamini almadi. Tekrar tekrar selam verdi ise de ayni sekilde davranarak selamini almadi.Adam anladi ki Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kendisine kizgindir ve yuz cevirmektedir. Durumu arkadaslarina acarak: "Allah'a kasem olsun, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in bakisini iyi bulmuyorum. Hakkimda ne olup bitti, bilemiyorum da dedi. Kendisine: "Gezinirken kubbeni gordu. "Bu kimin?" dedi. Sana ait oldugunu haber verdik" dediler.
    Adam hemen donup, kubbesini yikti, oyle ki yerle bir etti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bir baska gun yine gezintiye cikti. Kubbeyi goremeyince: "Kubbeye ne oldu?" diye sordu.
    Kubbe sahibiyle olup biten gelismeler haber verildi. Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) "Bilin ki, zaruri olmayan her bina, sahibine bir vebaldir" buyurdu.
    Ebu Davud, Edeb 169, (5237).

    405 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben, ahsab evimi tamir icin camurlamakla mesguldum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana ugradi ve: "Bu da ne Ey Abdullah?" buyurdu. Ben: " Evin tamiriyle mesgulum" dedim. "Olum(un gelmesi) ve bu ev(in yikilmasin)dan daha cabuktur" buyurdu.
    Bir rivayette: "Ben emr-i Hakk'in gelmesini bun(un yikilmasin)dan daha cabuk goruyorum" buyurmustur.
    Ebu Davud, Edeb 169, (5235), (5236); Tirmizi, Zuhd, 25, (2336); Ibnu Mace, Zuhd 13 (4160).

    406 - Dukeyn Ibnu Said el-Muzeni (radiyallahu anh) anlatiyor; "Yiyecek istemek uzere Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a ugradik. Hz. Omer (radiyallahu anh)'e seslenerek: "Ey Omer git, istediklerini ver" emretti. Hz. Omer bizi bir odaya cikardi. Hucresinden anahtari cikardi ve kapiyi acti."
    Ebu Davud, Edeb 170, (5238).

    407 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Yol hususunda ihtilaf ederseniz genisligini yedi zira' yapin."
    Buhari, Mezalim 29; Muslim, musakat 243, (1613); Tirmizi, Ahkam 20, (1355); Ebu Davud, Akdiye 31, (3633), Ibnu Mace, Ahkam 16, (2338).

    TEFSIRDEN SAKINMAYA DAIR

    408 - Cundeb (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki:"Kim Kitabullah hakkinda sehsi re'yi ile soz ederse, isabet bile etse hatadadir.
    Ebu Davud, Ilm, 5 (3652);Tirmizi, Tefsir 1, (2953).
    Rezin su ilavede bulunmustur: "Kim re'yi ile soz eder de hata ederse kufre duser."

    409 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim Kur'an hakkinda ilme dayanmadan soz ederse atesteki yerini hazirlasin."
    Tirmizi, Tefsir 1, (2951).

    410 - Yine Tirmizi'nin bir rivayetinde soyle buyrulmustur: "Benim hakkimda da bildiginiz disinda sozden kacinin. Kim bana bile bile yalan nisbet ederse atesteki yerini hazirlasin. Kim de Kur'an hakkinda re'yi ile soz ederse atesteki yerini hazirlasin."
    Tirmizi, Tefsir 1, (2952).

    KUR'AN'IN FAZILETINE DAIR

    411 - Haris el-A'ver anlatiyor: "Mescide ugramistim, gordum ki halk, zikri terkedip malayani konulara dalmis, konusuyor. Hz. Ali (radiyallahu anh)'ye cikip durumdan haberdar ettim. Bana:
    -"Dogru mu soyluyorsun, oyle mi yapiyorlar?" dedi, Ben:
    -"Ben Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim:
    -"Haberiniz olsun bir fitne cikacak!" Ben hemen sordum:
    -"Bundan kurtulus yolu nedir Ey Allah'in Resulu?" Buyurdu ki:
    -"Allah'in Kitabi (na uymak)dir. O'nda sizden onceki (milletlerin ahvaliyle ilgili) haber, sizden sonra (kiyamete kadar) gelecek fitneler ve kiyamet ahvali ile ilgili haberler mevcut. Ayrica sizin aranizda (iman-kufur, taat-isyan, haram-helal vs. nevinden) cereyan edecek ahvalin de hukmu var. O, hak ile batili ayirdeden olcudur. O'nda hersey ciddidir, gayesiz bir kelam yoktur. Kim akilsizlik edip, O'na inanmaz ve O'nunla amel etmezse, Allah onu helak eder. Kim O'nun disinda hidayet ararsa Allah onu saptirir. O Allah'in saglam ipidir. O, hikmetli olan zikirdir, O dosdogru yoldur. O, kendine uyan hevalari koymaktan, kendisini (kiraat eden) delilleri iltibastan korur. Alimler ona doyamazlar. Onun cokca tekrari usanc vermez, tadini eksiltmez. Insani hayretlere dusuren mumtaz yonleri son bulmaz, tukenmez, O oyle bir kitaptir ki, cinler isittikleri zaman soyle demekten kendilerini alamadilar: "Biz, hic duyulmadik bir tilavet dinledik. Bu dogruya goturmektedir, biz onun (Allah kelami olduguna) inandik" (Cin 1). Kim ondan haber getirirse dogru soyler. Kim onunla amel ederse ucrete mazhar olur. Kim onunla hukum verirse adaletle hukmeder. Kim ona cagrilirsa, dogru yola cagrilmis olur. Ey A'ver, bu guzel kelimeleri ogren."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 14, 2908.

    412 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Bir grup, Kitabullah'i okuyup ondan ders almak uzere Allah'in evlerinden birinde bir araya gelecek olsalar, mutlaka uzerlerine sekinet iner ve onlari Allah'in rahmeti burur. Melekler de kanatlariyla sararlar. Allah, onlari, yaninda bulunan yuce cemaatte anar"
    Ebu Davud, Salat 349, 1455. H; Tirmizi, Kira'at 3, 2946 H.; Muslim, Zikir 38, 2699 H; Ibnu Mace, Mukkaddime 17, 225. H.

    413 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Sizden kim evine dondugu zaman uc adet gebe, iri, semiz deve bulmayi istemez?" diye sordu. "Hepimiz isteriz" diye cevap verdik. "Oyle ise, buyurdu, kim namazda uc ayet okusa bu ona, uc iri ve semiz deveden daha hayirlidir"
    Muslim, Salatu'l-Musafirin, 250 (802).

    414 - Ukbetu'bnu Amir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz Suffa'da iken Resulullah (aleyhissalatu vesselam) (disari) cikarak: "Hanginiz hergun hic gunah islemeden ve akrabalik baglarini da bozmadan Buthan'a veya Akik'e gidip oradan (zahmete ve masrafa girmeden) iki adet iri horguclu disi deve tutup getirmeyi ister?" diye sordu. Biz: "Ey Allah'in Resulu bunu hepimiz isteriz" dedik. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "-O halde birinizin mescide gidip orada Allah'in kitabindan iki ayeti ogrenmesi veya okumasi, kendisi icin iki deveden daha hayirlidir. Uc ayet onun icin uc deveden, dort ayet onun icin dort deveden ve okunacak ayetler kendi sayilarinca deveden daha hayirlidir" buyurdular."
    Muslim, Salatu'l-Musafirin 251; Ebu Davud, Salat 349, 1456 H.

    415 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i dinledim, soyle diyordu: "Kur'an-i Kerim'den tek harf okuyana bile bir sevab vardir. Her hasene on misliyle (kayde gecer). Elif-Lam-Mim bir harftir demiyorum. Aksine elif bir harf, lam bir harf ve mim de bir harftir."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 16, 2912. H.

    416 - Hz. Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Cenab-i Hakk, Kur'an-i Kerim'i (guzel bir sesle aciktan okuyan bir peygambere kulak ver(ip sevabi bol kil)digi kadar hicbir seye kulak ver(ip mukafaat ihsan et)memistir."
    Buhari, Tevhid 32, 52, Fedailu'l-Kur'an 19; Muslim, Musafirin 232, 233, 234, Ebu Davud, Vitr 20; Tirmizi, Sevabu'l Kur'an 17; Nesai, Iftitah 83; Ibnu Mace, Ikamet 176, (1340).

    417 - Buhari'nin bir rivayetinde Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurmaktadir: "Kur'an'i teganni etmeyen bizden degildir." (Sahabeden biri, bununla) aciktan okumayi kastediyor demistir."
    Buhari, Tevhid, 32, 44.
    Teganni: "kiraatin huzunlu ve dokunakli kilinmasidir."

    418 - Ebu Umame (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Allah, geceleyin Kur'an okuyan bir kula kulak verdigi kadar hicbir seye kulak verip dinlemez. Allah'in rahmeti namazda oldugu muddetce kulun basi ustune sacilir. Kullar, ondan ciktigi andaki kadar hicbir zaman Allah'a yaklasmis olmaz."
    Ebu'n Nadr der ki: "Ondan" tabiriyle "Kur'an'dan" denmek istenmistir."
    Tirmizi, Sevabu'l- Kur'an, 17, 2913 (13).

    419 - Ukbe Ibnu Amir (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i dinledim soyle diyordu: "Kur'an'i cehren (aciktan) okuyan, sadakayi aciktan veren gibidir. Kur'an'i gizlice okuyan, sadakayi gizlice veren gibidir."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 20, 2920; Ebu Davud, Salat 315, 1333; Nesai, Zekat 68.

    420 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Bir adam: "Ey Allah'in Resulu, Allah'a hangi amel daha sevimlidir?" diye sordu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Yolculugu bitirince tekrar yola basliyan" cevabini verdi. "Yolculugu bitirip tekrar baslamak nedir?" diye ikinci sefer sorunca: "Kur'an'i basindan sonuna okur, bitirdikce yeniden baslar" cevabini verdi."
    Tirmizi, Kiraat 4, 2949. H.

    421 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Aziz ve celil olan Allah diyor ki: "Kim, Kur'an-i Kerim'i okuma mesguliyeti sebebiyle benden istemekten geri kalirsa, ben ona, isteyenlere verdigimden fazlasini veririm."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 25, 2927.H.

    422 - Sehl Ibnu Muaz el-Cuheni (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim Kur'an'i okur ve onunla amel ederse, kiyamet gunu babasina bir tac giydirilir. Bu tacin isigi, gunes dunyadaki herhangi bir evde bulundugu takdirde onun verecegi isiktan daha guzeldir. Oyleyse, Kur'an'la bizzat amel edenin isigi nasil olacak, dusunebiliyor musunuz?"
    Ebu Davud, Salat, 349, 1453.H.

    423 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kim Kur'an'i okur, ezberler, helal kildigi seyi helal kabul eder, haram kildigi seyi de haram kabul ederse Allah, o kimseyi cennete koyar. Ayrica hepsine cehennem sart olmus bulunan ailesinden on kisiye sefaatci kilinir."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 13, 2907 H.

    424 - Abdullah Ibnu Amr Ibni'l-As (radiyallahu anhuma) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kur'an'i okuyup ona sahip cikan kimseye (ahirette): "Oku ve (cennetin derecelerine) yuksel, dunyada nasil agir agir okuyor idiysen oyle oku. Zira senin makamin, okudugun en son ayetin seviyesindedir" denir."
    Ebu Davud, Vitr, 20, 1464; Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 18, 2915, H; Ibnu Mace, Edeb 52, 3780 H.

    425 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdu: "Kur'an'da mahir olan (hifzini ve okuyusunu guzel yapan), Sefere denilen kerim ve muti meleklerle beraber olacaktir. Kur'an'i kekeleyerek zorlukla okuyana iki sevap vardir."
    Buhari, Tevhid 52; Muslim, Musafirin 244; Ebu Davud, Vitr 14, (1454); Tirmizi, Sevabu'l-Kuran 13 (2906); Ibnu Mace, Edeb 52, (2779).

    426 - Useyd Ibnu Hudayr (radiyallahu anh)'in anlattigina gore: "Geceleyin, (hurma harmaninda iken) Kur'an'dan Bakara suresini okuyordu. Hemen yakininda da ati bagli idi. Birden bire ati sahlandi. Bunun uzerine sukut ederek okumayi birakti. At da sukunete geldi. Useyd tekrar okumaya baslayinca at yine sahlandi. Useyd yine sukut edince at da sukunete erdi. Az sonra yine okumaya baslayinca at da sahlanmaya basladi. Oglu Yahya, ata yakindi. Ona bir zarar vermesin diye attan uzaklastirmak icin yanina gitti. Bir ara basini goge kaldirinca bir de ne gorsun! Gokte semsiye gibi bir sey ve icerisinde kandilimsi nesneler var.
    Sabah olunca kosup gorduklerini Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlatti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kendisine: "O gorduklerin neydi bilir misin?" diye sordu. "Hayir!" cevabi uzerine acikladi: "Onlar melaike idi. Senin sesine gelmislerdi. Oyle ki, sabahleyin herkes onlari seyredebilecekti, cunku halktan gizlenmiyeceklerdi."
    Buhari, Fedailu'l-Kur'an 15; Muslim, Musafirin 242, (796).

    427 - el-Bera (radiyallahu anh) anlatiyor: "Bir zat Kehf suresini okuyordu. Yaninda da iki uzun iple bagli olan ati duruyordu. Derken etrafini bir bulut kapladi. Ve bu bulut ona yaklasmaya basladi. At da bu durumdan huysuzlanmaya, urkmeye koyuldu. Sabah olunca adam Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelip vak'ayi anlatti. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) ona su aciklamada bulundu: "Bu sekinet idi, Kur'an icin inmisti."
    Buhari, Fedailu'l-Kur'an 11; Muslim, Musafirin 240, 241, (795); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 6, 2887.H.

    428 - Ebu Musa (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kur'an okuyan mu'minin misali portakal gibidir. Kokusu guzel tadi hostur. Kur'an okumayan mu'minin misali hurma gibidir. Tadi hostur fakat kokusu yoktur. Kur'an-i okuyan facir misali reyhan otu gibidir. Kokusu guzeldir, tadi acidir. Kur'an okumayan facirin misali Ebu Cehil karpuzu gibidir, tadi acidir, kokusu da yoktur."
    Buhari, Et'ime 30, Fedailu'l-Kur'an 17, 36, Tevhid 57; Muslim, Musafirin 243; Ebu Davud, Edeb 19, 4329; Tirmizi, Edeb 79; Nesai, Iman 32; Ibnu Mace, Mukaddime 16, 214 H.

    429 - Hz. Osman (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Sizin en hayirliniz Kur'an'i Kerim'i ogrenen ve ogretendir."
    Buhari, Fedailu'l-Kur'an 21; Tirmizi, Fedailu'l-Kur'an 15, 2909; Ebu Davud, Salat 349, 1452 H.; Ibnu Mace, Mukaddime 16, 211.H.

    430 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Hafizasinda Kur'an'dan hic bir ezber bulunmayan kisi harab olmus bir ev gibidir."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 18, 2914. H. Tirmizi bu hadisin sahih oldugunu soylemistir.

    431 - Sa'd Ibnu Ubade (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Buyurdular ki: "Kur'an-i Kerim'i okuyan bir kimse sonradan (terkeder ve okumayi) unutursa kiyamet gunu cuzzamli olarak Allah'a kavusur."
    Ebu Davud, Vitr 21, 1474. H.

    432 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Ummetime verilen ucretler bana arzedildi. Bunlar arasinda bir kimsenin mescidden kaldirip attigi bir cop icin verilmis olani da vardi. Keza ummetimin isledigi gunahlar da bana arzedildi. Bunlar arasinda, bir kimsenin lutf-i Ilahi olarak ogrenip de sonradan unuttugu bir sure veya ayet sebebiyle kazandigindan daha buyugunu gormedim."
    Ebu Davud, Salat 16, 461. H; Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 19, 2917.H.

    433 - Imran Ibnu Husayn (radiyallahu anhuma)'in anlattigina gore, Imran, Kur'an okuyan, arkasindan da buna mukabil halktan dunyalik taleb eden birisine rastlamisti. "Inna lillahi ve inna ileyhi raci'un, deyip arkasindan su aciklamayi yapti: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Kim Kur'an okursa (isteyecegini) Allah'tan istesin. Zira bir takim insanlar zuhur edecek, onlar Kur'an okuyup, okuduklari mukabilinde halktan (dunyalik) isteyecekler."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 20, 2918.

    434 - Suheyb (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Kur'an'in haram kildigi seyleri helal addeden kimse Kur'an'a inanmamistir."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 20, 2919. H.

    435 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) dusman arazisine Kur'an-i Kerim'le birlikte askeri seferi yasakladi."
    Buhari, Cihad 129; Muslim, Imamet 92, 93, 94, (1869); Ebu Davud, Cihad 88, (2610); Ibnu Mace, Cihad 45, (2879); Muvatta, Cihad 7, (2, 446).

    FATIHA SURESI

    436 - Ebu Said Ibnu'l-Mualla (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ben Mescid-i Nebevi'de namaz kiliyordum. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) beni cagirdi. Fakat (namazda oldugum icin) icabet edemedim. Sonra yanina gelerek: Ey Allah'in Resulu namaz kiliyordum (bu sebeple cevap veremedim diye ozur beyan ettim). Bana: "Allahu Teala Kitab'inda "Ey iman edenler, Allah ve Resulu sizi cagirdiklari zaman hemen icabet edin" buyurmuyor mu?"(Enfal, 24) dedi ve arkasindan ilave etti: "Sen mescidden cikmazdan once , sana Kur'an-i Kerim'in (sevapca) en buyuk suresini ogreteyim mi?" dedi ve elimden tuttu. Mescidden cikacagi sirada ben: "Sana en buyuk sureyi ogretecegim" dememis miydiniz? dedim. Bana: "O sure Elhamdu lillahi Rabbi'l alemin dir ki(namazlarda tekrar tekrar okunan) yedi ayet (es-Seb'u'l-Mesani) ve bana verilen yuce Kur'an'dir" buyurdu.
    Buhari, Tefsir 1; Nesai, Iftitah 26; Ebu Davud, Vitr 15.

    437 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam), Ubey Ibnu Ka'b (radiyallahu anh)'a ugradi. O namaz kiliyordu... devamini yukaridaki gibi aynen kaydetti. Ancak su ziyade var: "Nefsimi kudret elinde tutan Zat-i Zu'l-Celal'e yemin ederim ki, Allah, Fatiha'inin bir mislini ne Tevrat'ta, ne Incil'de ne Zebur'da, ne de Furkan'da indirmemistir. O (namazlarda) tekrarla okunan yedi ayet ve bana ihsan edilen yuce Kur'an'dir."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 1, (2878).
    Tirmizi hadisin sahih oldugunu soylemistir. Nesai'nin yine Ebu Hureyre'den yaptigi bir rivayette: "O (Fatiha suresi) benimle kulum arasinda taksim edilmistir. Kuluma istedigi verilmistir" ziyadesi vardir.

    438 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Cibril (aleyhisselam), Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in yaninda otururken yukarida kapi sesine benzer bir ses isitti. Basini goge dogru kaldirdi. Cibril (aleyhisselam) dedi ki: "Iste gokten bir kapi acildi, bugune kadar boyle bir kapi asla acilmamisti." Derken oradan bir melek indi. Cibril (aleyhissalam) tekrar konustu: "Iste arza bir melek indi, simdiye kadar bu melek hic inmemisti." Melek selam verdi ve Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e : "Sana verilen iki nuru mujdeliyorum. Bunlar, senden once baska hicbir peygambere verilmemislerdi: Onlarin biri Fatiha Suresi, digeri de Bakara Suresi'nin son kismi. Onlardan okudugun her harfe mukabil sana mutlaka buyuk sevap verilecektir. dedi.
    Muslim, Musafirin 254; Nesai, Iiftihah 25.

    439 - Adiyy Ibnu Hatim (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "(Fatiha'da gecen) el-magdub aleyhim (Allah'in gazabina ugrayanlar) Yahudilerdir, ed-dallin (sapitanlar) da Hiristiyanlar'dir".
    Tirmizi, Tefsir 2, (2957).

    BAKARA SURESI

    440 - Ebu Umame (radiyallahu anh) buyurdu ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'i isittim, diyordu ki: "Kur'an-i Kerim'i okuyun. Zira Kur'an, kendini okuyanlara kiyamet gunu sefaatci olarak gelecektir. Zehraveyn'i yani Bakara ve Al-i Imran surelerini okuyun! Cunku onlar kiyamet gunu, iki bulut veya iki golge veya saf tutmus iki grup kus gibi gelecek, okuyucularini mudafaa edeceklerdir. Bakara suresini okuyun! Zira onu okumak berekettir. Terki ise pismanliktir. Onu tahsil etmeye sihirbazlar muktedir olamazlar."
    Muslim, Musafirin, 252, (804).
    Bir rivayette su ziyade mevcuttur: Bir rekatta, secdeden once, bir kul onu okur, sonra da Allah'tan birsey isterse Allah istedigini mutlaka verir."

    441 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) kalabalik bir askerin katildigi orduyu sefere cikardi. Askerlere Kur'an okumalarini tenbihledi. Ayrica teker teker gorerek herbirine Kur'an'dan bildikleri yerleri okumalarini tenbihliyordu. Derken sira yasca en genc birisine gelmisti. Ona: "Kur'an'dan sen ne biliyorsun ey falanca? diye sordu. Genc: "Ben , dedi, falan falan sureleri ve bir de Bakara suresini biliyorum." Resulullah(aleyhissalatu vesselam): "Yani sen Bakara'yi biliyor musun?" diye sordu. "Evet!" cevabi uzerine: "Haydi yuru, seni askerlere komutan tayin ettim" dedi. Askerlerin ileri gelenlerinden biri atilip: "Yemin olsun, Bakara'yi ezberlememe mani olan sey, hukumleriyle amel edememek korkusundan baska birsey degildir? dedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) su tenbihte bulundu: "Kur'an'i ogrenin ve onu okuyun. Kur'an-i Kerim'in onu ogrenip okuyan ve onunla amel eden kimse icin durumunu, ici agzina kadar misk dolu bir kutuya benzetebiliriz. Bu her tarafa koku nesreder. Kur'an'i ogrendigi halde, ezberinde olmasina ragmen okumayip yatan kimse de agzi sikica baglanmis, hic koku nesretmeyen misk kabi gibidir."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 2, 2879.H.


    442 - Nevvas Ibnu Sem'an anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in soyle soyledigini isittim: "Kiyamet gunu Kur'an-i Kerim ve ona dunyada iken sahip cikip onunla amel edenler getirilirler. Bu geliste, Bakara ve Al-i Imran sureleri Kur'an-i Kerim'in onunde yer alirlar." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bu iki sure icin uc tesbihte bulundu ki, bir daha onlari unutmadim. Soyle demisti: "Onlar sanki iki bulut veya aralarinda nur ve aydinlik olan iki siyah golgelik veya sahiplerini mudafaa vaziyeti almis saflar halinde iki kus surusu gibidirler."
    Muslim, Musafirin 253, (305); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 5, (2886).

    443 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Evlerinizi kabirlere cevirmeyin, icerisinde Bakara suresi okunan evden seytan kacar."
    Muslim, Musafirin, 212, (780); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 2, (2780).

    444 - Muslim'in bir rivayetinde yukaridaki hadise su ziyade yapilmistir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdu ki: "Sizden biri mescidde namazi bitirdi mi, namazindan evine de bir pay ayirsin. Zira Cenab-i Hakk, namazlarindan evine de hayir yaratacaktir"
    Muslim, Misafirin 210, (778).

    445 - Ibnu Mes'ud (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Bakara Suresi'nin sonundaki iki ayeti geceleyin kim okursa o iki ayet ona kafi gelir."
    Buhari, Megazi 12, Fedailu'l-Kur'an 10, 17, 37; Muslim, Musafirin 255, 256, (807-808); Ebu Davud, Salat 326, (1397); Ibnu Mace 183, (1369); Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 4, (2884).

    446 - Nu'man Ibnu Besir (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Allah, arz ve semavati yaratmazdan iki bin yil once bir kitap yazdi. O kitaptan iki ayet indirip onlarla Bakara suresini sona erdirdi. Bu iki ayet bir evde uc gece okundu mu artik seytan ona yaklasamaz."
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 4, 2885.

    447 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Beni Israil'e: "Kapidan secde ederek girin ve (dilegimiz gunahlarimizin) dokulmesidir deyin, ta ki hatalariniz bagislansin" (Bakara 58) denildi. Ama onlar (emri degistirdiler de kapidan kiclari uzerine surunerek girdiler ve "kilin icinde bir tane" dediler."
    Muslim, Tefsir 1, (3015); Buhari, Enbiya 28, Tefsir, Sure 2, 5, 4, 7; Tirmizi, Tefsir Bakara (2959).

    448 - Amir Ibnu Rebi'a (radiyallahu anh) anlatiyor: "Biz karanlik bir gecede Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ile birlikte bir seferde idik. Kible istikametini bilemedik. Herkes kendi istikametine yonelerek namazini kildi. Sabah olunca durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a actik. Bunun uzerine su ayet indi. "...Nereye yonelirseniz Allah'in yonu orasidir (Bakara, 115)."
    Tirmizi, Tefsir, Bakara (2960), Salat 354, (345).

    449 - Hz. Enes (radiyallahu anh) anlatiyor: Omer Ibnu'l-Hattab (radiyallahu anh) Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e hitab ederek: "Ey Allah'in Resulu (tavaftan sonra kilinan iki rek'ati) Makam'in gerisinde kilsak (daha iyi olmaz mi?)" diye bir temennide bulunmustu, hemen su ayet nazil oldu: "Ibrahim'in makamini namazgah yapin..." (Bakara, 125).
    Buhari, Tefsir, Bakara 9. Ahzab 8; Muslim, Fezailu's Sahabe 2, (2339); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2963).

    450 - el-Bera Ibnu'l-Azib (radiyallahu anh) buyurdular ki: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Medine'ye gelince, once Ensar'dan olan ecdadinin -veya dayilarinin- yanina indi: O zaman namazlarini onalti veya onyedi ay boyunca Beytu'l-Makdis'e dogru kildi. Ancak kiblenin Kabe'ye dogru olmasini arzuluyordu. (Kabe'ye dogru) kildigi ilk namaz da ikindi namazi idi. Bu namazi Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'la birlikte ashabtan bir grup kimse kilmisti. Bu namazi kilanlardan biri, oradan ayrilinca bir mescide rastladi. Cemaati namaz kiliyordu ve tam ruku halinde idiler. Adam onlara: "Sehadet ederim ki Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'le Kabe'ye dogru namaz kildik" dedi. Cemaat olduklari yerde Kabe'ye yoneldiler.
    Muslumanlarin Beytu'l-Makdis'e dogru namaz kilmalari Yahudiler'i memnun ediyordu. Yuzler Kabe'ye dogru yonelince Yahudiler bundan hic memnun kalmadilar. Arkadan hemen su mealdeki ayet nazil oldu: "Yuzunu goge cevirip durdugunu goruyoruz..." (Bakara, 144). Beyinsiz Yahudiler dedikoduya basladilar: "Uyageldikleri kibleyi niye degistirdiler? De ki: "Dogu da bati da Allah'indir. Allah diledigini dogru yola hidayet eder" (Bakara, 144).
    Buhari, Iman 30, Tefsir, Bakara 12, 18, Salat 31; Muslim, Mesacid 11, (525); Tirmizi, Bakara (2966), Salat 252, 339; Nesai, Kible 1 (2, 60) Salat 22, (1, 242).

    451 - Muslim ve Ebu Davud'un Enes' (radiyallahu anh)'ten rivayet ettikleri bir diger hadis soyledir: "Onlar Beytu'l-Makdis'e dogru yonelmis halde, sabah namazinin rukuunda iken, Beni Seleme'den bir adam kendilerine ugradi ve: "Kible istikameti Kabe'ye cevrildi" dedi. Bu sozunu iki kere tekrar ettil. Cemaat rukuda iken Kabe'ye yoneldiler."
    Muslim, Mesacid 15, (527); Ebu Davud, Salat 206, (1045).

    452 - Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ayet-i kerimenin emriyle Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) kibleyi Kabe'ye yoneltince Muslumanlar sordular: "Ey Allah'in Resulu, Beytu'l-Makdis'e yonelerek namaz kilmis ve simdi olmus olan kardeslerimizin namazlari ne olacak?" Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti indirdi: "Senin yoneldigin istikameti, peygambere uyanlari, cayanlardan ayird etmek icin kible yaptik. Dogrusu Allah'in yola koydugu kimselerden baskasina bu agir bir seydir. Allah imanlarinizi (ibadetlerinizi) bosa cikaracak degildir" (Bakara, 143).
    Ebu Davud, Salat 16 (4680); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2968).

    453 - Ebu Said (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "(Kiyamet gunu) Hz. Nuh (aleyhisselam) ve ummeti gelir. Cenab-i Hakk ona:
    -"Teblig ettin, dinimi duyurdun mu? diye sorar. Nuh (aleyhisselam):
    -"Evet, ey Rabbim" diye cevap verir. Rabb Teala bu sefer ummetine sorar:
    -"Nuh (aleyhissalatu vesselam) size teblig etmis miydi?"
    -"Hayir!" bize peygamber gelmedi" derler. Rabb Teala Hz. Nuh (aleyhissalatu vesselam)'a yonelerek:
    -"Soyledigin sey hususunda sana kim sahidlik edecek?" diye sorar. Nuh (aleyhisselam):
    -" Muhammed (aleyhissalatu vesselam) ve ummeti!" der ve Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in ummeti:
    -"Nuh tebligatta bulundu" diye sehadette bulunur. Bu duruma su ayet isaret eder: "Biz boylece sizleri vasat bir ummet kildik, ta ki insanlara karsi sahidler olasiniz" (Bakara, 143).
    Buhari, Tefsir, Bakara 13, Enbiya 3, I'tisam 19; Tirmizi, Tefsir Bakara (2965). Ibnu Mace, Zuhd 34, (4284).

    454 - Tirmizi'nin rivayetinde su ziyade vardir: "(...Nuh kavmi): "Bize ne bir korkutucu, ne de baska biri, hic kimse gelmedi" derler."
    Tefsir 2965.

    455 - Urve Ibnu'z-Zubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Aise (radiyallahu anha)'ye su (mealdeki) ayet hakkinda sordum: "Suphesiz ki Safa ile Merve Allah'in seairlerindendir. Kim Kabe'yi hacceder veya umre yaparsa, bu ikisini de tavaf etmesinde bir beis yoktur." (Bakara, 158). Dedim ki: "Kasem olsun (ayetten) Safa ve Merve'yi tavaf etmeyenlere de bir gunah yoktur (manasi cikmaktadir)." Bana dedi ki: Ey kizkardesimoglu soyledigin ne kadar cirkin! Ayetin, senin te'vil ettigin manada olmasi icin, "onlari tavaf etmeyene herhangi bir gunah terettup etmez" seklinde olmaliydi. Halbuki ayet Ensar hakkinda inmistir. Bunlar Musluman olmazdan once, Musellel'deki azgin Menat'a tapiniyorlar, ona telbiye getiriyorlardi. Menat'a telbiye getirenler, Safa ile Merve arasinda tavaf etmekten cekiniyorlardi. Bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Safa ve Merve Allah'in seairindendir..." ayetini indirdi.
    Aise (radiyallahu anha) sunu da soyledi: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Safa ile Merve arasinda tavafta bulunmayi sunnet kildi. Bunu terketmek kimseye caiz olmaz."
    Zuhri der ki: Ebu Bekr Ibnu Abdi'r-Rahman'a bu hadisi haber verdim. Bana sunu soyledi: "Ben bu bilgiyi (hadisi) duymamistim. Ben alimlerden bazilarini dinledim soyle diyorlardi: "Hz. Aise'nin Menat icin telbiye getirenlerden haber verdikleri disinda kalan halkin tamami Safa ve Merve'yi tavaf ediyorlardi. Ne zaman ki Cenab-i Hakk Kur'an-i Kerim'de tavafindan bahsedip Safa ve Merve'den soz etmeyince: "Ey Allah'in Resulu! Biz Safa ve Merve'yi tavaf ediyorduk. Halbuki Cenab-i Hakk Kabe'nin tavafini emrediyor, Safa ve Merve'den bahsetmiyor, Safa ve Merve'yi tavaf etmemizde bize bir mahzur var mi?" dediler. Bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Safa ve Merve Allah'in seairindendir. Oyle ise kim Beytullah'a hacyapar veya umre ziyaretinde bulunursa Safa ve Merve'yi de tavaf etmesinde bir gunah yoktur" ayetini indirdi.
    Ebu Bekr Ibnu Abdirrahman der ki: "Ben bu ayetin, (yukarda zikredilen) her iki grub hakkinda da inmis oldugunu goruyorum. Yani, hem cahiliye devrinde Safa ve Merve'yi tavaftan cekinenler hakkinda inmistir, hem de oncekileri tavaf ettikleri halde, Islam'dan sonra -Allah'in Kabe'yi tavaf etmeyi emretmis olmasina ragmen Safa ve Merve'yi zikretmemis olmasi sebebiyle- bunlari tavaftan cekinenler hakkinda inmistir. Safa ve Merve'nin de (Kur'an'da) zikri Kabe'yi tavaf emrinden sonra gelmistir.
    Buhari, Hacc 79, Umre 10, Tefsir, Bakara 21; Muslim, Hac 260-263 (1277); Ebu Davud, Menasik 56, (3901); Tirmizi, Tefsir, Bakara (2969); Nesai, Menasik 168, (5, 238-239); Muvatta, Hacc 129, (1, 373).

    456 - Buhari ve Muslim'den gelen bir rivayette soyle denir: "Ancak, Musluman olmazdan once Ensar ve bunlarla birlikte Gassan, Menat icin telbiyede bulunurlar, Safa ile Merve arasinda tavaftan cekinirlerdi. Bu davranis onlara ecdad yadigari bir adet idi. Menat icin ihrama giren Safa ile Merve arasinda tafaf yapmazdi. Musluman olunca bu hususta Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e sordular. Bunun uzerine Cenab-i Hakk "Safa ve Merve Allah'in seairindendir..." ayetini indirdi.

    457 - Mucahid, Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma)'tan rivayet ettigine gore sunu anlatmistir: "Beni Israil'de kisas vardi, fakat diyet yoktu. Cenab-i Hakk Muhammed ummetine soyle buyurdu: "Oldurulenler hususunda size kisas farz kilinmistir. Hur hur ile, kole kole ile, kadin kadin ile kisas edilir. Olduren, olenin kardesi tarafindan affedilmisse, kendisine orfe uymak ve affedene guzellikle (diyet) odemek gerekir" (bakara, 178). Buradaki "afv"dan maksad, amden oldurmelerde kisinin diyet almayi kabul etmesidir. "Orfe uymak ve affedene guzellikle odemek" e gelince, bundan maksad (magdur tarafin) orfe uygun miktarda bir diyet istemesi, oburunun de bunu guzellikle odemesidir. Ayetin devamindaki: "Bu, Rabbinizden bir hafifletme ve birrahmettir" ibaresi de, "sizden oncekilere farz kilinanlarda olmayan bir hafifletme" demektir, (cunku onlara diyet imkani taninmamisti). Ayetin son kismi olan "Bundan sonra tecavuzde bulunana elim azab vardir" ibaresinden diyet almayi kabul etmesine ragmen (kan davasi guderek) katili olduren kimse kastedilmektedir."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 23; Diyat 8; Nesai, Kasame 27, (8, 36, 37).

    458 - Ata'nin anlattigina gore, Ibnu Abbas (radiyallahu anh) su ayeti okurken dinlemistir: "Oruca dayanamayanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir" (Bakara, 184). Ibnu Abbas (radiyallahu anh) ayeti okuduktan sonra ilave etti: "Bu ayet, oruc tutmaya tahammul edemeyen yasli erkek ve yasli kadin hakkinda mensuh degildir. Onlar da her bir gunun orucu yerine bir fakir doyururlar."
    Buhari, Tefsir, Bakara 25; Nesai, Siyam 63 (4, 190-191); Ebu Davud, Savm 3, (2318), Siyam 2, (2316).

    459 - Ebu Davud merhumun bir rivayetinde su ziyade var: "Ibnu Abbas dedi ki: "Oruca dayanamayanlar, bir duskunu doyuracak kadar fidye verir" (Bakara 184) ayeti su demektir: "Onlardan kim orucuna mukabil bir fakiri doyuracak kadar fidye vermek isterse fidye verir ve boylece orucunu tutmus sayilir." Cenab-i Hakk buyurmustur: "Kim (vacib miktardan) daha fazla fidye verirse bu kendisi icin daha hayirli olur. Orucu (yiyip de fidye vermek yerine) bizzat tutmaniz daha hayirlidir" (Bakara 184). Sonra Cenab-i Hakk soyle buyurdu: "Sizden kim Ramazan ayina ulasirsa orucu tutsun. Kim de hasta olur veya yolcu bulunursa yedigi miktarda baska gunlerde oruc tutar."
    Ebu Davud, Savm 2(2316).

    460 - Yine Ebu Davud'un bir baska rivayetinde soyle denmektedir: "(Ramazan'da orucu yiyip, fidye odemeye ruhsat veren ayet) hamile ve emzikli kadinlar icin sabittir, mensuh degildir."
    Nesai'de rivayet soyledir: "Orucu tutmaya dayanamayanlar orucu kendilerine (tahammul edilmez) bir mesakkat addedenler icin bir yoksula yetecek kadar fidye gerekir. Ayetin "Kim de hayir dusunerek (bir fakire yetecek miktardan fazlasini) verirse" hukmu mensuh degildir, bu onun icin daha hayirlidir. (Fidye vermektense) oruc tutmaniz daha hayirlidir. Ayetteki ruhsat, oruca takat getiremeyen veya sifasiz hastaliga yakalananlar icindir."
    Nesai, Siyam 63, (4, 190-191).

    461 - Selemetu'bnu'l-Ekva (radiyallahu anh) anlatiyor: "Oruca takat getiremeyenler, bir fakire yetecek kadar fidye vermesi gerekir" ayeti indigi zaman orucu yiyip fidye verenler vardi. Bu hal muteakip ayetin inmesine kadar devam etti. Bu ayet oncekini neshetti. Yani asil hukum sudur: "Kim Ramazan ayinda hazir bulunursa orucunu tutsun."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2,26; Muslim, Siyam 149 (1145); Ebu Davud, Savm 2 (2315); Tirmizi, Savm 75, (798); Nesai, Siyam 63, (4, 190).

    462 - Ibnu Omer (radiyallahu anhuma)'den, rivayete gore oruca gucu yetmeyenin fidye vermesi geregini beyan eden ayeti "fidyetun taamu mesakine" seklinde (yani fakirlerin yiyecegi kadar fidye) okudu ve bu ayetin mensuh oldugunu soyledi."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 26.

    463 - Nu'man Ibnu Besir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) buyurdular ki: "Dua, ibadettir", sonra su ayeti okudu: "Rabbiniz: Bana dua edin ki size icabet edeyim. Bana ibadet etmeyi buyukluklerine yediremeyenler varya, alcalmis ve hakir olarak cehenneme gireceklerdir" buyurmuslardir" (Mu'min, 69).
    Ebu Davud, Salat 358, (1479); Tirmizi, Tefsir 2, (2973, 3244), Daavat 2, (3369); Ibnu Mace, Dua 1, (3828).

    464 - Rezin su ilave rivayeti kaydetti: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in Ashabi (radiyallahu anhum ecmain) sordular: Rabbimiz yakin midir, biz ona hafif sesle hitab edelim, uzaksa yuksek sesle taleblerimizi soyleyelim?" Bunun uzerine su ayet indi: "Kullarim sana benden sorarlarsa, (soyle ki) ben yakinim. Dua edenin duasina, bana dua ettigi takdirde icabet ederim" (Bakara, 186).
    (Cami'u'l-Usul'de bu rivayet oncekinin devamidir).

    465 - Bera Ibnu Azib (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ramazan orucu farz kilindigi vakit, Muslumanlar ay boyu kadinlara temas etmezlerdi. Bazi kimseler bu meselede nefislerine itimad edemiyorlardi. Bunun uzerine su mealdeki ayet nazil oldu: "...Allah nefsinize guvenmiyeceginizi biliyordu. Bu sebeple tevbenizi kabul edip sizi affetti." (Bakara, 187).
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 27.

    466 - Buhari, Ebu Davud ve Tirmizi'nin bir rivayetinde de soyle gelmistir: "Ashab-i Muhammed (aleyhissalatu vesselam)'in (baslangicta) durumu soyleydi: Bir kimse oruclu iken, iftar vakti gelince, iftarini acmadan uyuyacak olsa, artik o gece yemedigi gibi ertesi gunu de yiyemez, o gunun aks***** kadar beklerdi. Kays Ibnu Sirma el-Ensari (radiyallahu anh) oruclu oldugu bir gunde iftar vakti girince hanimina gelerek yiyecek birsey olup olmadigini sordu. Kadin: "Hayir, yok!" ancak bekle, sana yiyecek ariyayim" dedi. Kays, gun boyu calisan birisiydi, beklerken uyuyakaldi. Hanimi gelince bakti ki uyuyor: "Eyvah mahrum kaldin, yiyemiyeceksin" diye eseflendi.
    Ertesi gun, ogleye dogru Kays (radiyallahu anh) acliktan baygin dustu. Durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a anlattilar. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Oruc tuttugunuz gunlerin gecesi kadinlariniza yaklasmaniz size helal kilindi..." (Bakara, 187). Buna Muslumanlar fevkalede sevindiler. Arkadan, "Tanyerinde beyaz iplik, siyah iplikten sizce ayird edilinceye kadar yiyin, icin." Ravi der ki: "Bu ayet, Kays Ibnu Amr hakkinda nazil olmustur."
    Buhari, Savm 15; Tirmizi, Tefsir 2, (2972); Ebu Davud, Savm 1, (2314); Nesai, Siyam 29, (4, 147-148).

    467 - Sehl Ibnu Sa'd (radiyallahu anh) anlatiyore: "Beyaz iplik siyah iplikten, sizce ayrilincaya kadar yiyin icin" ayeti indigi zaman "tan yerinde" kelimeleri henuz nazil olmamisti. Bir kisim insanlar oruc tutacaklari zaman ayaklarina siyah ve beyaz (iplik) baglar, bunlar gorulunceye kadar yiyip icmeye devam ederlerdi. Bunun uzerine Cenab-i Hakk: "Tan yerinde" kelimelerini inzal buyurdu. O zaman herkes anladi ki burada beyaz ve siyah ipliklerden maksad gunduz ve gece imis."
    Buhari, Savm 16, Tefsir, Bakara 2, 28; Muslim, Siyam 35, (1091).

    468 - Bes kitapta da gelen bir baska rivayet soyle: "Adiy Ibnu Hatim (radiyallahu anh) biri siyah, biri beyaz iki kostek bagi aldi. Bir gece bunlara bakti fakat biri digerinden ayrilmiyordu. Sabah olunca durumu Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a soyle bildirdi: "Yastigimin altina biri siyah biri beyaz iki iplik koydum." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ona takildi: "Beyaz iplikle siyah iplik senin yastiginin altinda iseler yastigin cok genis olmali."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 28, Savm 16; Muslim, Siyam 33, (1090); Ebu Davud, Savm 17, (2349); Tirmizi, Tefsir, 2 (2974-2975); Nesai, Siyam 29, (4, 148).

    469 - Adiy'in bir baska rivayeti soyledir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a: "Ey Allah'in Resulu! Ayette gecen "beyaz ipligin siyah iplikten ayrilmasi"nedir, bunlar iki iplik degil mi?" diye sordum da bana: "Iki iplige bakti isen sen gercekten kalin enselisin" dedi ve su aciklamayi yapti: "Hayir iki iplik degil, onun biri gecenin karanligi, digeri de gunduzun beyazligidir."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 28.

    470 - Bera (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ensar hac yapip da dondukleri zaman evlerine kapilarindan girmezlerdi. Onlardan biri hac donusu kapidan evine girdi. Fakat hemsehrileri onu bu davranisi sebebiyle kinadilar. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Iyilik, evlere arkasindan girmeniz degildir. Kotulukten sakinan kimse (nin ameli) iyidir. Evlere kapilarindan girin" (Bakara, 189).
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 29, Umre 18; Muslim, Tefsir, Nisa, (3026).
#12.09.2005 13:34 1 0 0
  • 471 - Huzeyfe (radiyallahu anh), "Allah yolunda infak edin, kendinizi ellerinizle tehlikeye atmayin. Ihsanda bulunun. Allah ihsan edenleri sever" (Bakara, 195) mealindeki ayetle ilgili olarak demistir ki: "Bu ayet infak ile alakali olarak nazil oldu."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2,31.

    472 - Eslem Ibnu Imran anlatiyor: Medine'den gazve icin yola ciktik. Niyetimiz Istanbul'du. Cemaatin basinda Abdurrahman Ibnu Halid Ibni'l-Velid vardi. Rum askerleri sirtlarini sehrin surlarina yaslamis mudafaada idiler. Bizden biri tek basina dusmana saldiriya gecti. Halk: "Dur, dur! Lailahe illallah, eliyle kenidini tehlikeye atiyor!" diye bagristilar. Ebu Eyyub el-Ensari hazretleri (radiyallahu anh) atilarak: "Ey ensar toplulugu, bu ayet bizim hakkimizda indi. Cenab-i Hakk, Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a yardim edip, Islam galebe calinca biz: "Artik islerimizin basinda kalip, onlari yoluna koyalim" dedik. Bunun uzerine Allah'u Teala bu ayeti indirdi. Yani "Ellerimizle kendimizi tehlikeye atmak" demek malin-mulkun basinda kalip onlari duzene koymak icin cihadi terketmektir."
    Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2976); Ebu Davud, Cihad 23, (2512).

    473 - Abdullah Ibnu Ma'kil (radiyallahu anh) anlatiyor: "Ka'b Ibnu Ucre (radiyallahu anh)'ye "Oructan yahut sadakadan yahut kurbandan bir fidye lazimdir" (Bkara, 196) mealindeki ayetten sordum. Dedi ki: "Basimda bitler kaynastigi halde Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a goturuldum. Beni gorunce: "Mesakkatin, bu gordugum dereceye ulasacagini zannetmezdim. Bir koyun bulabilecek misin?" dedi. "Hayir" cevabini verdi. (Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "...Icinizde hasta olan veya basindan rahatsiz varsa fidye olarak ya oruc tutmasi, ya sadaka vermesi ya da kurban kesmesi gerekir..." (Bakara, 196) Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Uc gun oruc tut veya her fakire yarim sa' yiyecek vermek suretiyle alti fakiri doyur, basini tras et" dedi. Bu ayet hassaten benim hakkimda nazil oldu, ancak umumen hapimize samildir."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2,32, Megazi 35, Tibb 16; Muslim, Hacc 80, 85 (1201); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2977); Ebu Davud, Menasik, 43, (1856); Ibnu Mace, Menasik 8, 6, (3079); Muvatta, Hacc, 239 (1-117); Nesai, Menasik 96, (5, 194-195).

    474 - Ebu Umame et-Temimi anlatiyor: "Ben hac sirasinda, ucret mukabili hizmet veren birisi idim. Bana: "Senin haccin hac sayilmaz" dediler. Bilahere Ibnu Omer (radiyallahu anh)'e rastladim. O'na: "Ben hacc sirasinda, ucretle hizmet veren birisiyim, halk bana: "senin haccin hacc sayilmaz diyorlar" dedim. Ibnu Omer (radiyallahu anhuma): "Ihrama girmiyor, telbiye okumuyor, tavafta bulunmuyor musun?" dedi: "Hepsini yapiyorum" diye cevap verdim. Cevabim uzerine su aciklamayi yapti: "Senin haccin hacc sayilir. Nitekim Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a bir adam gelmis, senin bana sorduguna yakin seyler sormustu. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) sukut buyurdu ve adama cevap vermedi. Derken su ayet nazil oldu: "(Hacc mevsiminde, ticaret yaparak) Rabbinizden rizik istemenizde bir gunah yoktur..." (Bakara, 198). Bunun uzerine Resulullah (aleyhissalatu vesselam) o adami cagirtarak, ayeti okudu ve: "Haccin hacc sayilir" buyurdu."
    Ebu Davud, Menasik 7, (1733).

    475 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Ukaz, Mecenne ve Zulmecaz cahiliye devrinin panayirlari idi. Islam geldigi zaman halk, hac mevsiminde ticaret yapmayi gunah addeder oldular. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Hac mevsiminde Rabbinizden rizik taleb etmenizde sizin icin bir gunah yoktur." Ayeti Ibnu Abbas su sekilde okudu."
    Buhari, Tefsir, Bakara 2,34, Hacc 150, Buyu 1; Ebu Davud, Menasik 5, (1732), 7, (1734).

    476 - Yine Ibnu Abbas anlatiyor: "Yemen ahalisi, hacca geliyorlar fakat beraberlerinde azik almiyorlardi. "Biz mutevekkil kimseleriz" diyorlardi. Meke'ye gelince bu davranislarini halka sordular. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Aziklanin, ancak bilin ki, en hayirli azik takvadir" (Bakara, 197).
    Buhari, Hacc 6; Ebu Davud, Menasik 4, (1730).

    477 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Kisi ihramsiz olarak (yani Mekke'de ikamet edenler veya umre icin gelip, umreden sonra ihrami cikaranlar) Beytullah'i ziyaret eder. Bu imkan, hacc niyetiyle ihram giymeye kadar devam eder. Arafat'a cikinca, kime deve, sigir veya davardan kurban muyesser olmussa, diledigini kurban eder. Bunlardan biri olmazsa, ona hactaki, uc gunun orucu terettup eder. Bu gunler, arefe gununden evvele ait olmalidir. Bu uc gunun sonuncu gunu arefe gunune tesaduf ederse, bunda bir gunah yoktur. Sonra Arafat'da vakfe'ye gider ikindi namazindan aksam karanliginin gelmesine kadar vakfede kalir.
    Ibnu Abbas anlatmaya uslubu biraz degistirerek devam ediyor.
    "Sonra Arafat'tan insanlar sokun edince, orayi terketsinler. Topluca geceyi gecirecekleri yere (Muzdelife'ye) gelsinler. Orada Allah'i cokca zikretsinler, sabah vakti girmezden once bilhassa tekbir ve tehlili cok yapsinlar sonra buradan da topluca hareket etsinler. Cunku (eskiden beri) herkes buradan hareket ederdi. Cenab-i Hakk: "Insanlarin toplu olarak sokun ettigi yerden siz de sokun edin, (eski yaptiklarinizdan) Allah'a af dileyin. Allah bagislar ve merhamet eder" (Bakara, 199). Seytan taslayincaya kadar akmaya (ve cok zikretmeye) devam edin" buyurmustur.
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 35.

    478 - Ibnu Museyyeb anlatiyor: "Suheyb (radiyallahu anh) muhacir olarak Mekke'den yola cikti. Kureys'ten bazilari onu takibe basladilar. Bunun uzerine o da devesinden inerek sadaginda ne kadar ok varsa hepsini cikardi. Takipcilere: "Allah'a kasem olsun oklarimin hepsini atincaya kadar bana yetisemezsiniz. Sonra elimde durdukca kilicimi kullanacagim. Eger dilerseniz, size Mekke'de topraga gomdugum malin yerini soyleyeyim, mukabilinde siz de beni serbest birakin, yoluma devam edeyim" dedi. Takipciler teklifini kabul ettiler. (O da sag salim yoluna devam etti). Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in yanina varinca su ayet nazil oldu: "Insanlardan oyle kimse de vardir ki, Allah'in rizasini isteyerek nefsini satin alir..." (Bakara, 207). Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Ebu Yahya'nin alis-verisi karli oldu" der ve ayeti tilavet buyurur", (Rezin'in ilavesidir. Bagavi ve Ibnu Kesir tefsirlerinde senedsiz olarak kaydederler).

    479 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Cenab-i Hakk'in su sozleri nazil oldugu zaman: "Yetim rusdune erinceye kadar, onun malina o en guzel olanindan baska bir suretle yaklasmayin"; keza "Yetimlerin mallarini haksiz (ve haram) olarak yiyenler karinlarina ancak bir ates yemis olurlar. Onlar cilgin bir atese gireceklerdir" (Nisa 10) yaninda yetim bulunanlar hemen gidip yetimlerin yiyecegini ve icecegini kendilerinin yiyip iceceklerinden ayirdilar. Yetime ait yiyecek ve iceceklerden bir sey artsa ona dokunulmuyor, yiyinceye veya kokusup bozuluncaya kadar saklaniyordu. Bu hal, bir kisim muskilatlara sebep oldu. Durum Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a arzedildi. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Sana yetimleri sorarlar. De ki: Onlari faydali ve iyi bir hale getirmek hayirlidir. Sayet kendileriyle bir arada yasarsaniz onlar sizin kardeslerinizdir" (Bakara 220). Bu ayet uzerine yetimlerin yiyeceklerini ve iceceklerini kendi yiyecek ve iceceklerine karistirdilar."
    Ebu Davud, Vesaya 7, (2871); Nesai, Vesaya 11, (6, 256-257).

    480 - Nafi anlatiyor: Ibnu Omer (radiyallahu anhuma) Kur'an okudugu zaman, okuma isinden cikincaya kadar hic konusmazdi. Bir gun ben (Mushaf'i, yuzunden takip ediverdim, o da ezberden) Bakara suresini okudu. Bir ayete gelince bana: "Bu ayet ne hakkinda indi biliyor musun?" diye sordu. Ben "Hayir!" deyince: "Su, su mesele icin" diye acikladi, sonra (okumaya) devam etti.
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 39.

    481 - Cabir (radiyallahu anh) anlatiyor: "Yahudiler: "Kadina arka istikametinden temas edilirse cocuk sasi dogar" derlerdi. Bunun uzerine: "Kadinlariniz sizin (evlad yetistiren) tarlanizdir. O halde tarlaniza dilediginiz gibi gelin" ayeti nazil oldu" (Bakara 223).
    Buhari, Tefsir, Bakara2, 39; Muslim, Nikah 117 (1435); Ebu Davud, Nikah 46, (2163); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2982).

    482 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) anlatiyor: "Hz. Omer (radiyallahu anh), Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a gelerek: "Ey Allah'in Resulu mahvoldum" buyurdu. Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam): "Niye mahvoldun ne var?" diye sorunca acikladi: "Bu gece binegimi ters cevirdim (arka canibinden yanastim). "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) hicbir cevap vermedi. Cenab-i Hakk peygamberine su ayeti vahyetti: "Kadinlariniz sizin tarlalarinizdir. Tarlaniza istediginiz gibi gelin." Duburunden ve hayiz halinde temastan kacinmak sartiyla onden, arkadan, nasil istersen oyle gel."
    Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2984).

    483 - Yine Ibnu Abbas (radiyallahu anh) anlatiyor: "Allah, Ibnu Omer (radiyallahu anh)'i magfiret buyursun, bir hususta yanilmisti. Su Ensariler putperestti ve ehl-i kitaptan Yahudilerle birlikte idiler. Ensar (Islam'dan once) ilim yonuyle Yahudilerin kendilerinden ustun olduklarina inanirlardi. Bu sebeple onlarin bircok davranislarini aynen taklid ediyorlardi. Ehh-i kitaba has adetlerden biri de kadinlarina tek istikametten (yani on cihetten) yanasirlardi. Bu, kadin icin de en uygun tarzdi. Ensar toplulugu, bu adeti de Yahudilerden aynen almisti. Kureysliler ise, kadinlari hos olmayan sekilde acarlar, onlara arka cihetlerinden, on cihetlerinden, sirt ustu yatmis vaziyette yenesirlardi. Medine'ye muhacir olarak Mekkeliler gelince onlardan bir erkek Medineli bir kizla evlendi. Erkek, kadina Kureys usulunce temas etmek istedi. Kadin buna musaade etmedi. "Bizde kadina tek istikametten temas edilir, sen de oyle yap, aksi halde bana dokunma" dedi.
    Onlarin bu ihtilafi buyudu ve herkes duydu. Oyle ki Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a da intikal etti. Bunun uzerine Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Kadinlariniz (cocuk yetistirdiginiz) tarlanizdir. Tarlaya dilediginiz gibi gelin" (Bakara 223). "Diledigi gibi" den maksad (istikamet olarak) onlerinden, arkalarindan, sirt ustu yatmis olarak. Ancak bu gelis cocuk mahalline olacak."
    Ebu Davud, Nikah 46, (2164).

    484 - Ummu Seleme (radiyallahu anha) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Kadinlariniz (cocuk yetistirdiginiz) tarlalarinizdir, tarlaniza dilediginiz gibi gelin" ayetiyle ilgili olarak soyle buyurdu: "Tek yoldan (ki o da cocuk yoludur) olmak kaydiyla dilediginiz sekilde temas kurun"
    Tirmizi, Tefsir, Bakara, (2983).

    485 - Hz. Aise (radiyallahu anha) anlatiyor: "Kur'an'daki: "Allah sizi (dil aliskanligi olarak maksadsiz yapilan) lagv yeminleriniz icin muaheze etmez"ayeti kisinin sozunde sikca kullandigi, "vallahi evet", "billahi hayir" gibi yeminleri icin nazil oldu."
    Buhari, Eyman 14, Tefsir, Maide 8; Ebu Davud, Eyman 7, (3254); Muvatta, Eyman 9, (2, 477).
    Yukaridaki metin Buhari'den alinmadir. Hadisi, Ebu Davud hem Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'in sozu olarak hem de Hz. Aise (radiyallahu anha)'nin sozu olarak iki sekilde rivayet etmistir.
    Imam Malik Muvatta'da bu hadisle ilgili olarak sunu soyler: "Bu mevzuda isittigimin en guzeli sudur: "Ayette gecen "Lagv", bir kimsenin oyle bildigi icin bir sey hakkinda yaptigi yemindir, ancak sonradan, o seyin, bildigi gibi olmadigini anlar. Bu durumda yaptigi yemin icin kefaret gerekmez. Ancak bir kimse de cikip, gunahkar ve yalanci oldugunu bile bile, birilerini memnun etmek veya bir mali elde etmek icin yemin ederse bu oylesine buyuk bir gunahtir ki, bunun kefareti yoktur."

    486 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), "Kur'an-i Kerim'deki: "Kocalari, bekleme muddeti icinde barismak isterlerse onlari geri almaya (herkesten) cok layiktirlar..." (Bakara 228) ayeti hakkinda sunu soyledi: "Erkek hanimini uc talakla da bosasa hanimini geri almaya herkesten daha cok hak sahibi idi. Ancak bu hukum, Cenab-i Hakk'in su sozu ile neshedildi: "Bosanma iki defadir. Ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak birakmadir..." (Bakara 229).
    Ebu Davud, Talak 10, (2195); Nesai, Talak 74, (6, 212).

    487 - Urvetu'bnu'z-Zubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Cahiliye devrinde kisi hanimini bosar, iddeti sona ermeden geri almak isterse, alma hakkina sahipti. Bu sekilde bin kere bosayip geri donebilirdi. (Bu hal bir adamin su hadisesine kadar devam etti.) Bir gun adam hanimini bosadi ve iddeti dolmak uzere iken hanimini geri aldi, sonra tekrar bosadi ve hanimina: "Allah'a kasem olsun seni evime almiyorum ve ebediyen baskasina da helal olmayacaksin" dedi. Kadin: "Bu nasil olur?" deyince, adam: "Seni bosuyorum, iddetin dolmadan tekrar geri alacagim ve bu boylece devam edip gidecek" dedi. Kadin Hz. Aise (radiyallahu anha)'ye gitti, durumu anlatti. Hz. Aise cevap vermedi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'i bekledi. Gelince vak'ayi anlatti. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) da cevap vermedi (vahiy bekledi). Cenab-i Hakk su ayeti inzal buyurdu: "Bosama iki defadir ya iyilikle tutma ya da iyilik yaparak birakmadir" (Bakara 229). O gunden itibaren insanlar bu yeni talaka yoneldiler, bosayan da bosamayan da. "
    Tirmizi, Talak 16, (1192); Muvatta, Talak 80, (2, 588). (Parantez icindeki aciklayici kisimlar Tirmizi'deki ziyadeden alinmistir.

    488 - Ma'kil Ibnu Yesar (radiyallahu anh) anlatiyor: Benim bir kizkardesim vardi. Evlenmek icin buna muracaat edenler oldu. Fakat kimseye musbet cevap vermiyordum. Derken amcamin oglu istedi. Kiz kardesimi ona nikahladim. Allah'in diledigi kadar bir muddet beraber yasadilar. Sonra amcam oglu onu talak-i ric'i ile bosadi. Ancak tekrar almadan terketti. Iddeti tamamlandi. Kiz kardesimle evlenmek isteyenler bana muracaat edince amcam oglu da, muracaat ederek tekrar almak istedi. Kendisine: "Daha once de cok isteyenler oldu, kimseye vermedim, seni hepsine tercih ederek sana verdim, seninle evlendirdim. Sen onu talak-i ric'i ile bosadin. (Geri alma hakkin oldugu halde terkettin ve iddeti doldu. Baskalari istemeye gelince, sen de talib oldun, taleble almak istiyorsun. Allah'a kasem olsun onu asla sana vermeyecegim" dedim. Ma'kil der ki: Bunun uzerine benim hakkimda su ayet nazil oldu: "Kadinlari bosadiginiz zaman iddetlerini bitirdiler mi, aralarinda mesru bir surette anlastiklari takdirde, artik kendilerini kocalarina nikah etmelerin engel olmayin" (Bakara 232). Yine Ma'kil ilave ediyor: "Ayet uzerine, yeminim icin kefarette bulundum ve kiz kardesimi, eski kocasina nikahladim"
    Buhari, Tefsir, Bakara 2, 40, Talak 44; Ebu Davud, Nikah 21,(2087); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (298).
    Buhari'nin bir rivayetinde soyle denir: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Ma'kil'i cagirdi, ayeti kendisine tilavet buyurdu. Bunun uzerine o, muskulpesendligi birakti ve Allah'in emrine boyun egdi"
    Buhari, Talak 44.

    489 - Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma) Kur'an'in: "(Vefat iddeti bekleyen) kadinlari nikahla isteyeceginizi citlatmanizda.... uzerinize bir vebal yoktur" (Bakara 235) ayetinden maksadi, "Evlenmeyi arzu eden kisinin: "Ben nikahlanmak istiyorum, kadina ihtiyacim var, saliha bir kadina kavusmak istiyorum" demesidir" diye aciklamistir.
    Buhari, Nikah, 34.

    490 - Hz. Ali (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) Hendek Savasi sirasinda "Allah onlarin evlerini ve kabirlerini atesle doldursun, bizim orta namazimizamani oldular, gunas batincaya kadar kilamadik" buyurdu.
    Bir rivayette: "Bizi, salat-i vusta olan ikindi namazindan alikoydular" denir. Bir diger rivayette: "Sonra ikindiyi aksamla yatsi arasinda kildik" denir.
    Buharí, Tefsir, Bakara 2, 42, Cihad 98, Megazi 29, Daavat 58; Muslim, Mesacid 202-206, (627); Ebu Davud 5, (409); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2987); Nesai, Salat 14 (1, 236); Ibnu Mace, Salat 6, (684).

    491 - Hz. Aise'nin azadlisi Ebu Yunus anlatiyor: "Hz. Aise (radiyallahu anha), kendisine bir mushaf yazmami emretti ve dedi ki: "Su ayete gelince bana haber ver: "Namazlara ve bilhassa orta namazina devam edin" (Bakara, 238). Yazarken bu ayete gelince ona haber verdim. Bana sunu imla ettirdi: "Namazlara ve orta namazina ve ikindi namazina devam edin ve Allah icin yalvaranlar olarak eda edin" (Bakara, 238). Hz. Aise (radiyallahu anha): "Ben bunu Resulullah'dan isittim" dedi.
    Muslim, Mesacid 207. (629); Ebu Davud, Salat 5, (410); Tirmizi, Tefsir, Bakara 2, (2986); Nesai, Salat 6, (1, 236); Muvatta, Salat 25, (1, 138-139).

    492 - Amr Ibnu Rafi (radiyallahu anh)'nin anlattigina gore, "Hz. Hafsa (radiyallahu anha)'ya bir mushaf yaziyormus. Hz. Hafsa (radiyallahu anha) kendisinden,onceki hadiste -(Ebu Yunus'tan) Hz. Aise'nin- taleb ettigi hususu aynen taleb ettigini anlatmistir."
    Muvatta, Cma'a 25, (1, 139).

    493 - Sakik Ibnu Utbe, Bera Ibnu'l-Azib (radiyallahu anhuma)'ten naklettigine gore, demistir ki: "Once su ayet nazil oldu: "Namazlara ve bilhassa ikindi namazina devam edin." Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunu bize Allah'in diledigi muddetce okudu. Sonra Allah bunu nashetti ve su ayeti indirdi: "Namazlara ve bilhassa orta namazina devam edin." Sakik'in yaninda oturmakta olan bir zat kendisine: "Oyle ise bu ikindi namazidir." Bera dedi ki: "Ben bu ayetin nasil nazil oldugunu Allah'in nasil neshettigini sana haber verdim."
    Muslim, Mesacid 208, (630).

    494 - Imam Malik (rahimehumullah)'e ulastiginagore, Ali Ibnu Ebi Talib (radiyallahu anh)'e Ibnu Abbas (radiyallahu anhuma), Kur'an'da zikri gecen "orta namaz"a (salatu'l-vusta) sabah namazi demislerdir.
    Muvatta, Cema'a 28, (1, 137). Tirmizi, bu hadisi Ibnu Abbas ve Ibnu Omer'den muallak (senetsiz) olarak zikretmistir. Tirmizi, Salat 133, (182).

    495 - Zeyd Ibnu Sabit ve Hz. Aise (radiyallahu anhuma) "Orta namazi, oglen namazidir" derlerdi.
    Muvatta, Cema'a 27, (1, 139); Tirmizi, Salat 133, (182); Ebu Davud, Salat 5, (411).

    496 - Ebu Davud'un Zeyd (radiyallahu anh)'den kaydettigine gore, Hz. Resulullah (aleyhissalatu vesselam) ogle namazini zevalden sonra sicagin en siddetli oldugu saatte kilardi. Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'in kildigi namazlar icinde ashabina en zor geleni bu namaz idi. Bunun uzerine su ayet nazil oldu: "Namazlara ve orta namazina devam edin." Zeyd devamla dedi ki: "(Orta namazi, oglen namazidir, zira) bundan once iki namaz var (birisi geceden -yatsi-, digeri gunduzden -sabah-), ondan sonra da iki namaz var (biri gunduzden -ikindi- digeri geceden -aksam-)".
    Ebu Davud, Salat 5, (411).

    497 - Abdullah Ibnu'z-Zubeyr (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Osman (radiyallahu anh)'a, Bakara suresinde gecen: "Sizden zevceler (ini geride) birakip olecek olanlar eslerinin (kendi evlerinden) cikarilmayarak yilina kadar faidelenmesini (bakilmasini) vasiyyet etsinler" (Bakara 240), ayeti diger bir ayetle (Bakara, 234) neshedildigi halde nicin bu mensuh ayeti de Kur'an-i Kerim'e yaziyorsunuz?" diye sordum. Bana su cevabi verdi: "Ey kardesim oglu bu ayeti terk mi edelim, (bunu mu soyluyorsun)? Hayir, ben hicbir seyi yerinden oynatmam."
    Buhari, Tefsir, Bakara, 2, 45.

    498 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam) soyle buyurdular: "Her seyin bir serefi var. Kur'an-i Kerim'in serefesi de Bakara suresidir. Bu surede bir ayet vardir ki, Kur'an ayetlerinin efendisidir: "Ayetu'l-Kursi".
    Tirmizi, Sevabu'l-Kur'an 2, (2881).

    499 - Ubey Ibnu Ka'b (radiyallahu anh) anlatiyor: "Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bana: "Ey Ebu'l-Munzir, Allah'in Kitabindan ezberinde bulunan hangi ayetin daha buyuk oldugunu biliyor musun?" diye sordu. Ben: "O Allah ki, O'ndan baska ilah yoktur, O, Hayy'dir, Kayyum'dur (yani diridir her seyekiyam saglayandir" (Bakara, 225) -ki buna Ayet'u'l-Kursi denir- dedim. Gogsume vurdu ve: "Ilim sana mubarek olsun ey Ebu'l-Munzir!" dedi."
    Muslim, Musafirin 258, (810); Ebu Davud, Vitr, 17, (Salat 325, (1460).

    500 - Ebu Hureyre (radiyallahu anh) anlatiyor: Resulullah (aleyhissalatu vesselam) beni Ramazan zekatini muhafazaya tayin etmisti. Derken kara bir adam gelerek zahireden avuc avuc almaya basladi. Ben derhal kendisini yakaladim ve: "Seni Resulullah(aleyhissalatu vesselam)'a cikaracagim" dedim. Bana: "Ben fakir ve muhtac bir kimseyim, ustelik uzerimde bakmak zorunda oldugum coluk-cocuk var, ihtiyaclarim cidden coktur, siddetlidir" dedi. Ben de onu saliverdim. Sabah olunca Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam):
    -Ey Ebu Hureyre! Dun aksamki esirini ne yaptin? diye sordu. Ben:
    -Ey Allah'in Resulu: Bana siddetli ihtiyacindan ve coluk-cocuktan dert yandi. Bunun uzerine ona aciyarak saliverdim, dedim. Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
    -Ama o sana muhakkak yalan soyledi. Haberin olsun, o tekrar gelecek! buyurdu. Bu sozunden anladim ki, herif tekrar gelecek. Binaenaleyh onu beklemeye basladim. Derken yine geldi ve zahireden avuclamaya basladi. Ben de derhal yakaladim ve: "Seni mutlaka Resulullah (aleyhissalatu vesselam)'a cikaracagim" dedim. Yine yalvararak: "Beni birak, gercekten cok muhtacim, uzerimde coluk-cocuk var, bir daha yapmam" dedi. Ben yine acidim ve saliverdim.
    Ertesi gun Resulullah (aleyhissalatu vesselam):
    -Ey Ebu Hureyre, dun geceki esirini ne yaptin? diye sordu. Ben:
    -Ey Allah'in Resulu, bana ihtiyacindan coluk-cocugundan dert yandi. Ben de acidim ve saliverdim, dedim. "Ama" dedi, Resulullah: "O yalan soyledi fakat yine gelecek."
    Ucuncu sefer yine gozetledim. Yine geldi ve zahireden avuc avuc almaya basladi. Onu yine yakalayip:
    -Seni mutlaka Hz. Peygamber (aleyhissalatu vesselam)'e goturecegim. Bu ucuncu gelisin, ustelik sikilmadan baska gelmeyecegim deyip yine de geliyorsun, dedim. Yine bana rica ederek soyle soyledi: "Birak beni, sana birkac kelime ogreteyim de Allah onlarla sana fayda ulastirsin". Ben:
    -Nedir bu kelimeler soyle! dedim. Bana dedi ki:
    -Yataga girdin mi Ayetu'l-Kursi'yi sonuna kadar oku. Bunu yaparsan Allah senin uzerine muhafiz bir melek diker, sabah oluncaya kadar sana seytan yaklasamaz dedi. Ben yine acidim ve serbest biraktim.
    Sabah oldu, Resulullah (aleyhissalatu vesselam): "Dun aksamki esirini ne yaptin?" diye sordu. Ben:
    -Ey Allah'in Resulu, bana birkac kelime ogretecegini, bunlarla Allah'in bana faide ihsan buyuracagini soyledi, ben de kendisini yine serbest biraktim, dedim. Resul-i Ekrem (aleyhissalatu vesselam):
    -Neymis onlar? dedi. Ben:
    -Efendim, dosegine uzandigin vakit Ayetu'l-Kursi'yi basindan sonuna kadar oku. (Bunu okursan) Allah'in koyacagi bir muhafiz uzerinden eksik olmaz ve ta sabaha kadar seytan sana yaklasmaz! dedi, cevabini verdim.
    Resulullah (aleyhissalatu vesselam) bunun uzerine: "(Bak hele!) o koyu bir yalanci oldugu halde, bu sefer dogru soylemis. Ey Ebu Hureyre! Uc gecedir kiminle konustugunu biliyor musun?" dedi. Ben:
    -Hayir! cevabini verdim.
    -O bir seytandi buyurdular.
    Buhari, Vekale 10.
#12.09.2005 13:35 1 0 0
  • emeğin için sağol devamını yayınlamayı düşünüyormusun.
#12.09.2005 15:18 0 0 0
  • ellerine sağlık kardeş
#14.09.2005 10:05 0 0 0
  • Paylaşım için Teşekkürler Ellerine Emeğine Sağlık
#04.11.2022 15:28 0 0 0