Hergün 5 İngilizce Kelime

Son güncelleme: 10.04.2010 18:10


  • ingilizce kelimelermi öğrenmek istiyosunuz? İngilizce kelime öğrenmek İngilizce öğrenmenin ilk aşamalarındandır.Eğer ciddi olarak ingilizce öğrenmek istiyorsanız, o zaman İngilizce dilinde en çok kullanılan kelimeleri ve diğerlerinide ezberlemeniz gerekir.






    •about : hakkında; aşağı yukarı, civarında
    • above : üstünde, -den yukarı
    •according : e göre
    •act : hareket etmek, davranmak, (rol) oynamak
    •add : eklemek

    • action: olay
    • active: aktif
    • activity: aktivite
    • actor,actress: aktör, aktris
    • address: adres

    • advantage: avantaj
    • after: sonra
    • afternoon: öğleden sonra
    • again: tekrar
    • age: yaş

    • ago: önce
    • agree: razı olmak, anlaşmak
    • air: hava
    • aircraft: uçak
    • airport: hava limanı

    • alcohol: alkol
    • all: hepsi
    • alone: yalnız
    • alphabet: alfabe
    • always: her zaman

    • an: bir
    • and: ve
    • angle: melek
    • animal: hayvan
    • answer: cevap

    • apartment: apartman
    • apple: elma
    • area: meydan
    • arm: kol
    • army: ordu

    • art: sanat
    • atom: atom
    • attack: saldırı
    • autumn: sonbahar
    • average: avaraj

    • baby: bebek
    • back: geri
    • bad: kötü
    • bag: çanta
    • ball: top

    • bank: banka
    • bar: bar
    • basic: kolay
    • basket: çöp kutusu
    • bath: banyo

    • beach: sahil, pilaj
    • bear: ayı
    • beautiful: güzel
    • beauty: güzellik
    • bed: yatak

    • beer: bira
    • before: önce
    • begin: başalamak
    • begining: başlangıç
    • best: en iyisi

    • bicycle: bisiklet
    • big: büyük
    • bird: kuş
    • birth: doğmak
    • bitter: acı, üzücü

    • black: siyah
    • blade: bıçak
    • block: blok
    • blue: mavi
    • board: tahta

    • boat: bot, sal
    • body: vücut
    • bomb: bomba, patlamak
    • book: kitap
    • boot: bot, tekmelemek

    • bottom: kıç
    • box: kutu
    • boy: erkek çocuk
    • brain: beyin
    • brave: cesur

    • bridge: köprü
    • brother: erkek kardeş
    • brown: kahverengi
    • brush: fırçalamak
    • burn: yanmak

    • bus: otobüs
    • bush: çalı
    • business: mühendis
    • busy: meşgul
    • button: buton, düğme

    • cake: kek
    • check: çek
    • calculate: heaplamak
    • call: çağırmak, seslenmek
    • camera: fotğraf makinası

    • camp: kamp kurmak
    • car: araba
    • card: kart
    • castle: kale
    • cat: kedi

    • central: merkezi
    • centre: merkez
    • century: yüzyıl
    • ceremony: tören
    • change: değiştirmek

    • chicken: tavuk
    • child: çocuk
    • children: çocuklar
    • chocolate: çikolata
    • cigarette: sigara

    • cinema: cinema
    • citizen: vatandaş
    • city: şehir
    • class: sınıf
    • clean: temiz

    • clear: temizlemek
    • clever: akıllı
    • clock: saat
    • close: kapalı
    • cloud: bulut

    • clup: klup
    • coffee: kahve
    • cold: soğuk
    • college: kolej
    • colour: renk

    • come: gelmek
    • communication: iletişim
    • company: kampanya
    • computer: bilgisayar
    • connect: bağlanmak

    • connection: bağlantı
    • continue: devam etmek
    • control: kontrol etmek
    • cook: yemek pişirmek
    • copy: kopya etmek

    • cotton: pamuk
    • crash: çarpmak, çarpışma
    • crazy: çılgın
    • cream: krema
    • crime: suç

    • criminal: suçlu
    • cross: karşıda
    • crush: ezmek
    • cry: ağlamak
    • cup: kupa

    • dance: dans etmek
    • danger: tehlike
    • dangerous: tehlikeli
    • dark: koyu
    • date: tarih, randevu

    • daughter: kız çocuk
    • day: gün
    • dead: ölü
    • death: ölüm
    • deep: derin

    • department: bölüm
    • design: dizayn
    • desk: sıra
    • die: ölmek
    • discover: keşfetmek

    • discovery: keşif
    • dollar: dolar
    • door: kapı
    • double: çift
    • down: aşağı

    • draw: çizmek
    • drawer: çizici
    • dream: rüya
    • drink: içmek
    • duck: ördek

    • earth: dünya
    • east: doğu
    • eat: yemek
    • economic: ekonomik
    • egg: yumurta

    • eight: sekiz
    • electric: elektrikli
    • electricity: elektrik
    • electronic: elektronik
    • empty: boş

    • end: son
    • energy: enerji
    • enjoy: eğlenmek
    • enter: giriş
    • entrance: enterans

    • evening: akşam
    • every: her
    • everything: herşey
    • example: örnek
    • eye: göz

    • face: yüz, surat
    • factory: fabrika
    • family: aile
    • fashion: moda
    • father: baba

    • favorite: favori
    • female: kız
    • film: film
    • final: sonuç, final
    • fine: iyi

    • finger: parmak
    • finish: bitiş
    • fire: yangın, ateş
    • first: ilk
    • fish: balık

    • five: beş
    • flag: bayrak
    • flash: flaş, ani parlak ışık
    • food: yiyecek
    • flower: çiçek

    • fly: uçmak
    • follow: takip etmek
    • football: futbol topu
    • force: güç
    • form: form

    • forward: ileri
    • four: dört
    • free: serbest,özgür,hür
    • freedoom: özgürlük
    • freeze: buz dolabı

    • friend: arkadaş
    • friendly: arkadaşça
    • full: tam
    • fun: eğlence
    • game: oyun

    • garage: garaj
    • garden: bahçe
    • gas: gaz
    • general: general
    • girl: kız

    • glad: memnun olmak
    • glass: bardak
    • go: gitmek
    • god: tanrı
    • gold: altın

    • good: güzel
    • goodbye: hoşça kal
    • garmmer: gramer
    • grand: büyük
    • grandfather: büyükbaba

    • grandmother: büyükanne
    • green: yeşil
    • grey: gri
    • gun:silah
    • hair: saç

    • half: yarı
    • hammer: çekiç
    • hand: el
    • happy: mutlu
    • has: sahip olmak

    • have: sahip olmak
    • he: o (erkek için)
    • head: kafa
    • heart: kalp
    • hello: merhaba

    • help: yardım etmek,imdat
    • here: bura
    • hill: tepe
    • his: onun (erkek için)
    • historical: tarihsel

    • history: tarih
    • holiday: tatil
    • home: ev
    • honour: onur
    • horse: at

    • hospital: hastane
    • hot: sıcak
    • hotel: otel
    • hour: saat
    • house: ev

    • how: nasıl
    • human: insan
    • hungry: aç
    • hurry: acele etmek
    • hurt: acı

    • husband: koca
    • ice: buz
    - iceberg : buzdağı
    • idea: düşünce,fikir
    • ignore: önem vermemek

    • illegal: yasa dışı, kanunsuz
    • image: imaj, görüntü
    • independent: özgürlük
    • international: uluslar arası
    • iron: metal

    • island: ada
    • it: o (cansız)
    • its: onun
    • jop: iş
    • journey: yolculuk

    • judge: tenkit etmek
    • judgement: yargı, karar
    • juice: meyve suyu
    • jump: zıplamak
    • key: anahtar

    • kilo: kilo
    • kilogram: kilogram
    • kilometre: kilometre
    • king: kral
    • kiss: öpmek

    • kitchen: mutfak
    • knife: bıçak
    • know: bilmek
    • lady: bayan
    • lamb: lamba

    • land: kara
    • language: dil
    • large: geniş
    • last: son
    • lost:kaybolmak

    • lawyer: avukat
    • learn: öğrenmek
    • left: sol
    • legal: yasal
    • lesson: ders

    • level: bölüm
    • library: kütüphane
    • life: yaşam
    • light: hafif, ışık
    • like: hoşlanmak

    • limit: limit
    • lion: kaplan
    • list: liste
    • litre: litre
    • little: orta

    • live: yaşamak
    • load: yüklemek
    • long: uzun
    • look: bakmak
    • lord: efendi

    • lot: hisse, çok
    • love: sevgi
    • luck: şans
    • lucky: şanslı
    • lung: akciğer

    • tree : ağaç
    • movie: film
    • tea: çay
    • Abandon: terk etmek, vazgeçmek, bırakmak
    • Abrogate: yürürlükten kaldırmak, (bir kanuna veya anlaşmaya) son vermek

    • Abruptly: aniden; ani ve nezaketsiz biçimde
    • Absolute tam, mutlak, kesin; tamamen
    • Abstract: soyut
    • Absurd: saçma, gülünç
    • Abundant: bol, çok

    • Accomplish: başarma, tamamlama
    • Accord: uzlaşma
    • Accordingly: buna göre
    • Accountant: muhasebeci
    • Accurate: kesin, doğru, yanlışsız

    • Accused: sanık
    • Accustomed: alışkın, alışılmış, her zamanki
    • Achieve: başarma, elde etme
    • Acknowledgement: onay, kabul etme, tasdik
    • Acute: keskin (düşünce), şiddetli; dar açı; çok çabuk tehlikeli bir biçime gelen hastalık

    • Adapt: uyum sağlamak
    Addicted: bağımlı, tiryaki
    Addiction: bağımlılık
    Additional: ilave, ek
    Adequate: yeterli, uygun, elverişli
    Adjust: ayarlamak, uydurmak, uymak
    Adjustable: ayarlanabilir, uyarlanabilir
    Administrate: yönetmek, idare etmek
    Admirable: takdire değer
    Advanced: ilerlemiş, ileri
    Affable Agreeable: rahat, dostça, anlaşılabilir
    Affair: olay, mesele, sorun
    Affectionate: müşfik, sevecen
    Affluent Wealthy: varlıklı
    Agreeable: razı, hoş, iyi
    Aid; yardım
    Aisle:sıralar arası, yol, geçenek
    Alliance: ittifak
    Ally: müttefik, dost
    Alter: Change
    Ambiguous: müphem, birden fazla anlama gelebilen
    Amend: düzeltme, değiştirme
    Ample: gerektiğinden çok, bol
    Annual: yıllık, yıldönümü
    Anticipate: tahmin etmek, ve ona göre davranmak
    Apparel Clothing: kılık kıyafet
    Apparent: açık, apaçık, belirli
    Appetite Desire for food: iştah, arzu
    Apply: başvurmak, müracaat etmek, uygulamak
    Appreciate: takdir etmek
    Apprehension Fear; korku, endişe; anlayış, kavrayış
    Approach: yaklaşım, tarz
    Approval: tasvip, onay; resmi izin
    Argue: tartışma, münakaşa, iddia etme
    Argument: tartışma; sav, iddia
    Article: makale; tanımlık; madde-fıkra; eşya-parça
    Artisan: zanaatçı, esnaf
    Ashamed: utanmak
    Assassinate: suikast yapmak
    Asset Advantage: kıymetli şey, beceri, erdem
    Asset: servet; değerli nitelik
    Astonished: hayret etmek, şaşkın olmak, şaşırmak
    At once: derhal; aynı anda
    Attack: saldırmak
    Attainment: Achievement, başarı, elde etmek, marifet
    Attempt: teşebbüs etmek, denemek
    Attract: cezbetmek, çekmek
    Available: elde edilebilir, müsait
    Avidity: gayret, heves, hırs
    Award: ödül, mükafat
    Background: geçmiş, tecrübe, arka plan
    Balance: denge, dengelemek
    Barely: zar zor, zorla
    Base: temel, esas; askeri üs
    Basis: temel, dayanak, öz
    Beneficial: faydalı
    Benefit: fayda, yarar
    Blame: suç, suçlamak
    Blink: Open and close, gözlerini kırpıştırmak
    Bloom: çiçek açmak
    Blossom: çiçek açmak, canlanmak, gelişmek
    Blunder: gaf, gaf yapmak
    Boost: artırmak, yükseltmek
    Boundary: sınır
    Bound to: zorunlu, kesin, mutlaka
    Border: sınır
    Break: off kırılıp ayrılmak, ilişiğini kesmek; birdenbire durmak
    Breakthrough: cepheyi yarıp geçmek; büyük buluş
    Briefly: kısa (biçimde), kısaca (özet olarak)
    Bring down: indirim yapmak, düşürmek
    Briskly: Quickly, Energetically canlı ve istenilen tarzda; enerjik
    Bruise: berelemek, ezmek; bere, ezik
    Brutality: Cruelty vahşilik
    Budget: bütçe
    Bump: vurma, toslama; şiş, tümsek
    Burglar: (ev, dükkan) soyan hırsız
    Bury: gömmek, defnetmek; gizlemek, örtmek
    Call at: uğramak
    Call off: iptal etmek
    Call on: ziyaret etmek; talep etmek
    Call up: telefon atmak
    Candidate: aday, namzet
    Capable: yetenekli, ehliyetli
    Captivate: büyüleme, esir etme, cezbetmek
    Carry out: yerine getirmek, gerçekleştirmek
    Cautious: ihtiyatlı, tedbirli
    Cease: sona ermek, durmak
    Chance: şans, tesadüfen olmak
    Charge: ücret; itham; hamle; şarj
    Charity: sadaka; hayırseverlik, hayır kurumu
    Cheer: neşe, tezahürat
    Chemist: kimyager; eczacı
    Choice: seçmek
    Choir: koro
    Clammy: yapış yapış; soğuk nemli
    Clarify: açıklamak, açıklık getirmek
    Clear: temizlemek, aklamak, izin vermek
    Clerk: memur, tezgahtar, sekreter
    Cliff: uçurum, sarp kayalık
    Clog: tıkamak, tıkanmak; takunya
    Coast: kıyı
    Coincidence: tesadüf
    Collar: yaka; tasma
    Collide: çarpışma, çarpma
    Combine: birleşmek, birleştirmek
    Commerce: ticaret
    Compare: mukayese etmek
    Compensation: bedel, tazminat, telafi
    Compete: yarışmak; rekabet etmek
    Competent Capable: ehil, yetenekli, yetkili
    Competition: yarışma, rekabet, sınama
    Complaint: şikayet etmek
    Complete: tamamlamak; tamamen
    Composed: birleşmiş; bestelenmiş; kendine hakim olmak
    Compromise: uzlaşmak
    Conceal: gizlemek, saklamak, örtmek
    Concession: taviz, ödün
    Concurrence Agreement: aynı olan, birlik olma, uyuşma; aynı zamana rastlama
    Condense: yoğunlaşma; sıvıya dönme; çözeltme
    Confidence: güven, itimat
    Confidence: kendine güven
    Confidential: Secret gizli, sır
    Confirm: teyit etmek, pekiştirme, onaylama, sürekli, müzmin
    Confiscated: Seized müsadere etmek, haczetmek; istimlak etmek
    Conflict: çelişmek
    Congratulate: tebrik etmek
    Conscientious vicdanlı
    Consequence: netice ; önem
    Conserve: koruma muhafaza etme
    Consider: hesaba katmak; göz önünde tutmak; saymak
    Considerably: epeyce, oldukça
    Consist: of müteşekkil olmak, oluşmak
    Consistently: mütemadiyen, devamlı
    Constitute: teşkil etmek, tesis etmek; tayin etmek
    Constitution: anayasa
    Contaminate: kirletmek; zehirlemek, bozmak
    Contented: halinden memnun, mutlu
    Cooperation: işbirliği
    Courteous: nazik, kibar, saygılı
    Coward: korkak
    Creative: yaratıcı
    Crime: suç, cürüm
    Criminal: suçla ilgili; suçlu; cezalı
    Crooked: eğri, çarpık, virajlı, hilekar
    Crop: mahsul
    Crowd: kalabalık
    Cruelty: zulüm, acımasızlık
    Dabble: su serpme; suyla uğraşmak
    Damage: zarar, zarar vermek
    Deadline: son teslim tarihi
    Dealer: satıcı, tacir Decade: on yıl
    Deception: aldatma, hile
    Deceptive: aldatıcı, yanıltıcı
    Decline: gerileme, zayıflama
    Dedicate: adamak; ithaf etmek
    Defeat: yenme, bozguna uğratmak
    Deficient: eksiz yetersiz, noksan
    Delicate: nazik, hassas, narin
    Delight: sevinç, zevk, haz,
    Denial: inkar, yok sayma
    Deny: inkar etme
    Depict: göstermek, dile getirmek
    Deplore: teessüf etmek, üzülmek
    Dept: borç
    Desperate: ümitsiz; gözü dünmüş
    Despondent: ümitsiz, meyus
    Determine: belirlemek, tespit etmek azimli, kararlı
    Detest: nefret etmek, tiksinmek
    Device: alet, aygıt
    Devote: ,,-e adamak
    Diluted: sulandırılmış, su katılmış
    Diminish: azaltmak, küçültmek, eksiltmek
    Discipline: disiplin
    Discourteous: nezaketsiz, kaba
    Discreet: saygılı, dikkatli ve nazik
    Discretion: basiret, sağduyu, tedbir, ihtiyat
    Discuss: tartışma, münazara etmek
    Disease: hastalık
    Disgraced: gözden düşmüş; itibarsız; yüz karası
    Disgust: iğrenme, tiksinme, midesini bulandırma
    Dishonest: sahtekar
    Disintegrate: parçalamak, bölünmek
    Disposition: eğilim, mizaç, düzen, tertip
    Dispute: tartışma
    Dissolve: çözmek, dağıtmak, yok olmak
    Distinguish: Ayırmak, ayırt etmek, seçkin, ünlü, kendine yer edinmiş
    Distrust: güvenmemek
    Ditch: hendek, ark, kanal
    Divert: başka yöne çevirmek; saptırmak
    Divide: bölmek, ayırmak
    Divulge: ifşa etmek, açığa vurmak
    Doubt: şüphe, kuşku
    Drift: sürüklenmek
    Drowsy: Sleepy uykulu, uyku veren
    Duplicate: Copy kopyasını yapmak
    Dwindle: giderek azalmak
    Eagerness: şevk, istek, arzu
    Edge: kenar; avantaj
    Efficient: verimli, randımanlı
    Elevation: kaldırma, yükseltme; terfi
    Embark: (on) gemiye binmek; başlamak
    Embarrassment: utanma, mahcubiyet
    Emerge: meydana çıkmak
    Emit: yaymak, çıkarmak
    Employer: iş veren
    Encouraging: teşvik edici, cesaretlendirici
    Endearing: sevdiren
    Enhance: değerini, gücünü, güzelliğini arttırma, süslemek, genişletmek
    Enlarge: büyütmek, genişlemek
    Enlighten: aydınlatmak
    Enthusiastically: şevkle, hararetle
    Envy: kıskanma, gıpta etme
    Equivocal: Ambiguous iki anlama gelebilen
    Espionage: casusluk
    Essential: gerekli
    Examine: tetkik, muayene etmek, sorguya çekmek
    Excessive: aşırı, haddinden fazla
    Exchange: karşılıklı değişmek
    Excuse: mazeret
    Exempt: bağışık; muaf; hariç tutmak
    Exhausted: bitmiş, tükenmiş, yorgun
    Exhibition: sergi
    Existence: varlık
    Exotic: Unusual
    Expand: genişle(t)mek, büyümek
    Expedition: yolculuk; sefer
    Explicit: açık, sarih
    Explore: keşif, inceleme gezisi
    Explorer: kaşif seyyah
    Expose: ifşa etmek; ışığa tutmak; korunmasız bırakmak, maruz bırakmak; teşhir etmek; pozlamak
    Exposure: ifşa; korunmasızlık; poz
    Extensive: büyük, derin, kapsamlı
    Extremely: oldukça fazla
    Fabric: kumaş, doku
    Fact: gerçek, olgu
    Faint: Indistinct donuk, baygın
    Far: uzak; çok
    Fatigue: yorgun, bitkin; yormak
    Fearsome: dehşetli, korkunç
    Feasible: yapılabilir, mümkün
    Feeble: zayıf, kuvvetsiz
    Fever: ateş, hararet; humma
    Firing: Ateşleme; pişirme; işten atma
    Fiscal: mali
    Flawless: kusursuz, defosuz
    Flee from: kaçmak, firar etmek
    Flip: fiske atmak; keçileri kaçırmak; hayran olmak; küstah
    Float: yüzmek, su üstünde kalmak, bir şeyi oluruna bırakmak
    Floor: zemin
    Fluctuate: inip çıkmak
    Flushed: kızarmak, utanmak
    Foggy: sisli
    Fool: aldatmak, şaka yapmak, kandırmak
    Foolishness: aptallık, budalalık
    Forecast: tahmin etmek
    Forestall: erken davranıp önlemek
    Fortunate: şanlı, talihli
    Frank: açık sözlü, içten, samimi
    Frightened: korkmuş
    Fume: pis kokulu gaz, yaymak
    Futile: boşuna, beyhude
    Gain: kazanmak, elde etmek
    Generation: kuşak
    Genuinely: hakikaten, gerçekten
    Giggle: kıkırdamak
    Gist: ana fikir
    Gleeful: neşe dolu
    Globe: küre
    Global: küresel
    Goods: mallar, eşya
    Govern: yönetmek, idare etmek
    Governmental: yönetimle ilgili
    Halt: mola, durma
    Hamper: hareketini güçleştirmek, engellemek Hand-held: elde tutlan
    Harmful: zararlı
    Harsh: sert, kaba, haşin
    Harvest: hasat, ürün
    Hasten: acele etmek, ettirmek
    Hazardous: tehlikeli, zararlı
    Heat: ısı, ısıtmak
    Heavely: büyük oranda, şiddetli olarak
    Hectic: heyecanlı, telaşlı
    Hence: bu nedenle, bundan dolayı
    Herd: sürü; ayak takımı
    Hesitate: tereddüt etmek, çekimsemek
    Hide: sakla-n-mak
    Highway: anayol
    Hijacking: hava korsanlığı
    Hike: uzun yürümek; fiyatını artırmak
    Homeless: evsiz
    Honest: samimi, dürüst
    Housing: barınacak yer
    Hug: kucaklamak, sarılmak
    Huge: kocaman, büyük
    Humorous: komik, güldürücü
    Hurl: fırlatmak
    Ignore: aldırmamak, bilmezden gelmek
    Impartial: yansız
    Imprecise: kesin olmayan, dikkatsiz, özensiz
    Impression: izlenim, etki
    Impromptu: hazırlıksız, doğaçlama
    Improve: ilerletme, geliştirme
    In charged: sorumlu, görevli
    Inadvertent: kasıtsız, elde olmayan
    Incidence: oluş sıklığı, meydana gelme oranı
    Incline: eğilme, aşağı eğilme
    Include: kapsamak, içine almak
    Inconsiderate: başkalarını düşünmez, düşüncesiz
    Incredible: inanılmaz
    Incurable: tedavi edilmez, çaresiz
    Indecisive: kararsız, kesin olmayan
    Indication: anlatma, belirti, gösterge
    Indifferent: kayıtsız, umarsız
    Indispensable: vazgeçilmez, zorunlu
    Indistinct: belirsiz, bulanık
    Induce: kandırmak, ikna etmek
    Industrious: çalışkan, gayretli
    Inflammable: kolay tutuşan, parlayıcı
    Influence: etki
    Initial: ilk, başlangıç
    Insignificant: değersiz, önemsiz, belirsiz,
    Insist ısrar etmek
    Insolent Rude küstah, terbiyesiz
    Inspire telkin etmek, ilham etmek
    Instructive: öğretici, eğitici
    Insult: hakaret etme, hor görme
    Intensity: güçlülük, yoğunluk
    Intention: niyet
    Interfere müdahale etme, çatışma, engelleme
    Interfere with yoluna çıkmak, engellemek, karışmak
    Intermittent kesik kesik, aralıklı
    Intrepid Yılmaz, korkusuz, cesur
    Intricate Complicated karışık, girift
    Investigator dedektif, araştırıcı
    Investment yatırım, sağlanan gelir
    Irrelevant konu dışı, ilgisiz
    Irresponsible sorumsuz
    Issue konu; yayım-baskı
    Item adet, tane; madde; konu-fıkra
    Jam sıkıştırmak, kilitlemek, izdiham
    Landscape manzara
    Lane dar yol; şerit
    Law hukuk, kanun
    Leading önde olan, kılavuzluk eden
    Leak sızıntı, çatlak
    Lecture ders, konferans
    Liability sorumluluk, yükümlülük
    Limp topallamak, aksamak
    Lingered kolay kolay ayrılmak;
    Litter çöp
    Locate bulunma, bir yerde yerleşmiş olma
    Lofty High yüce, yüksek, azametli
    Lonely yalnız, kimsesiz, tenha
    Look up to Respect hayran olmak, örnek almak
    Luck şans, talih, uğur
    Majority çoğunluk
    Management idare, yönetim
    Manufacture imal etmek
    Means yol, yöntem, araç
    Meddle Interfere karışmak, burnunu sokmak
    Medicine tıp, ilaç
    Meditative Thoughtful derin derin düşünen
    Melt: eri-t-mek, yumuşa-t-mak
    Memorize: ezberlemek
    Mend: Repair tamir etmek
    Merge: birleşmek, içine katmak
    Messy: dağınık, düzensiz
    Mild: ılımlı, hafif, ılıman
    Misty: sisli, bulanık
    Misuse: suiistimal; yanlış kullanım
    Moderate:ılımlı
    Moist: nemli, ıslak
    Mold: şekil vermek, kalıp
    Monster: canavar
    Mud: çamur; iftira
    Neglect: ihmal etmek
    Negligible: ihmal edilebilir
    Nod: onaylamak, başını sallamak
    Notify: bildirmek, haber vermek
    Notorious: adı çıkmış, kötü şöhretli
    Novelist: romancı
    Object: itiraz etmek
    Objection: itiraz; sakınca
    Obligation: mecburiyet, zorunluluk
    Obscured: saklı, anlaşılması güç,
    Obsess: aklına takılmak, fikri sabit yapmak
    Obstinate: inatçı
    Obtain: sağlamak, elde etmek
    Obvious: açık, anlaşılır, ortada
    Occasion: fırsat, vesile, önemli gün, özel olay
    Occasional: arasıra olan, düzensiz
    Occupation: işgal
    Occupy: işgal etmek
    Occur: olmak, meydana gelmek
    Odorless: kokusuz
    On strike: grevde
    Open-minded: Açık fikirli
    Opinion: fikir
    Orchid: orkide
    Outline: ana hat, taslak
    Output: ürün, verim, çıktı
    Outrageous: nefret uyandırıcı, öfkelendirici
    Overactive: çok aktif, hareketli
    Overburdened: sıkıntılı
    Overdue: vadesi geçmiş, gecikmiş
    Overemphatic: fazla vurgulu, çok fazla çarpıcı
    Overseas: deniz aşırı
    Oversimplify aşırı basitleştirme
    Overturn: devirmek, tepe üstü getirmek
    Owing to: sayesinde; yüzünden dolayı
    Pace: adım, hız
    Pain: acı, sızı, ağrı
    Pale: solgun
    Participate: iştirak etmek
    Partner: ortak
    Passageway: pasaj, geçit
    Pay attention to: dikkatini vermek
    Peculiarity: özellik; ,,,-e özgü olma; tuhaflık
    Percent: yüzde
    Personality: şahsiyet
    Pessimistic: kötümser
    Phony: sahte, düzmece
    Pick up: toplama, devşirme
    Plentiful: bol; bereketli
    Plunge: dalma, fırlama
    Poetic: şiirsel
    Point of view: bakış açısı
    Policy: politika; davranış biçimi; poliçe
    Polish: cilalamak, boyamak
    Poll: oylama, anket
    Pollute: kirletmek
    Postpone: ertelemek
    Praised: övmek
    Precaution: tedbir, önlem
    Precisely: tam olarak; kesinlikle
    Prediction: tahmin
    Premium: sigorta primi; ödül, prim
    Presume: varsaymak
    Pretense: rolüne girme, bahane
    Pretext: bahane
    Prevent: engellemek, korumak
    Preview: ilk gösterim
    Previous önceki, sabık
    Pride gurur, iftihar
    Prior to öncelikli, daha önemli
    Private özel; şahsa ait
    Prodigious Huge, şaşılacak, müthiş, kocaman
    Profilic çok eser veren
    Profound: tam, eksiksiz, derin; bilgili; etkileyici
    Promote terfi ettirmek
    Promotion terfi
    Propose önerme, niyet etme, evlilik teklifi
    Prospects başarı şansı
    Prove kanıtlamak; çıkmak
    Punctual dakik
    Punctuality Being on time
    Purify temizlemek, arındırmak, saflaştırmak
    Pursue peşine düşmek, izini sürmek
    Put off elbisesini çıkartmak
    Quarter çeyrek; bölge, semt; askeri kışla
    Quartet dörtlü
    Raise yukarı kaldırmak; artırmak; çocuk yetiştirmek
    Rate oran
    Readily Easily kolayca, seve seve
    Readily isteyerek, gönülden
    Recast yeniden çıkarmak, değiştirmek
    Recent yakında olmuş
    Recession gerileme, durgunluk, azalma
    Reckless aldırışsız, kayıtsız
    Reckon hesaplamak, tahmin etmek
    Recover iyileşmek, yeniden elde etmek
    Recruit üye yapmak; işe almak
    Refrain from kendini tutma, sakınma
    Refugee mülteci
    Refute yalanlamak, çürütmek
    Regarded as gibi görülmek, kabul edilmek
    Region bölge
    Rejection ret
    Relent yumuşama, gevşeme, merhamete gelme
    Relentless amansız; acımasız, merhametsiz
    Reliance geven, itimat
    Relief Ferahlama, kurtarma- takviye-; nöbet kişileri
    Relieve hafiflemek, rahatlamak
    Reluctant isteksiz, tereddütlü
    Reluctantly gönülsüzce
    Remark söz söyleme; fark etme
    Remarkable dikkate, sözü edilmeye değer
    Remove çıkarmak, temizlemek, alıp götürmek
    Renovation yenileme, tecdit, onarım
    Represent temsil etme
    Reprimand azar, paylama
    Reprove azarlama, paylama
    Reputation ün, itibar
    Require gerektirmek; istemek
    Reservation yer ayırtma; şart; ihtiyat
    Resign istifa etmek, ayrılmak
    Resignation istifa; kabullenme
    Resonance tınlama
    Respect saygı, hürmet
    Restored onarılmış; iyileşmiş; işine iade edilmiş
    Restraint zaptetme, sınırlama, hakim olma
    Restriction sınırlama
    Resultant sonucunda ortaya çıkan
    Reveal açığa çıkarma; ilhamla bildirme
    Revere Loved saymak, saygı göstermek
    Revise gözden geçirmek
    Revive yeniden canlan-dır-mak
    Reward ödül
    Ridiculous Absurd, Gildings derecede saçma
    Rim Edge kenar
    Rival rakip
    Rot çürüme, çürük ; zırva
    Rub ovma, ovalama
    Rugged zor, kaba, yontulmamış, pürüzlü
    Rule out Reject
    Runaway kaçak
    Rush aceleyle koşmak, hücum etmek
    Saucer çay, fincan tabağı
    Scattered dağınık
    Scheme plan, tasarı
    Scholarly çok derin, bilgili, bilimsel
    Scholarship burs; irfan, ilim
    School board okul yönetimi
    Scold azarlama, paylama
    Scorch yakmak, kavurmak; acı sözlerle incitmek
    Scratch tırmalamak, kazımak, kaşınmak
    Sealed mühürlü
    Seam dikiş yeri, bağlantı yeri
    Seed tohum
    Seek araştırmak, bulmaya çalışmak
    Seize tutmak, yakalamak, zaptetmek
    Select; seçmek, ayırım
    Selfish bencil
    Sensitive duyarlı
    Separate ayırmak
    Serene sakin; yüce
    Severe acı, sert, şiddetli
    Shade gölge
    Shape şekil
    Shareholder hissedar
    Shattered mahvolmuş, bitmiş; yorgun
    Shield Protect, kalkan; korumak
    Shift vardiya; rüzgarın yönünü değiştirmesi
    Shipping gemiler; sipariş alıp gönderme
    Shout bağırmak
    Shrewd Clever, kurnaz, açık göz
    Sinful günahkar
    Sink dibe batmak
    Skillful becerikli
    Skip atlamak
    Slope eğim
    Sly sinsi
    Smooth yumuşak
    Sneer dudağını bükmek, küçümsemek
    Soothe Comforted sakinleştirmek, rahatlatmak
    Sophisticated karmaşık, girift,
    Spectacle görülecek şey,
    Sphere, Globe küre
    Spokesperson sözcü
    Sporadic Intermittent (düzensiz aralıklarla olan)
    Squeeze sıkmak, ezmek
    Staff personel, çalışanlar kadrosu; kurmay
    Statue heykel
    Stature boy-pos; önem; kişilik
    Stayed late Lingered, oyalanmak
    Steady düzenli, sabit
    Stem from -den ileri gelmek, doğmak, çıkmak
    Step adım, basamak
    Stern sert, müsamahasız
    Stiff katı, sert, kıran kırana
    Stingy cimri, eli sıkı
    Stockholder hissedar
    Straighten doğrultmak
    Strain kendini zorlamak, gayret göstermek
    Stray başıboş, Homeless
    Stretch germek, esnetmek
    Struggle çabalamak, mücadele etmek
    Stubborn inatçı dik başlı
    Subsidize Para vermek, desteklemek
    Subtle ince, narin; zeka işi
    Sufficient yeterli
    Summary Özet
    Superficial yüzeysel, üstünkörü
    Superior daha üstün
    Supplementary takviye, ek
    Surgeon cerrah, operatör
    Surmount üstesinden gelmek, alt etmek, yenmek
    Surpass aşmak, üstün olmak
    Survive hayatta kalmak; hayatını idame ettirmek
    Susceptible to kolay etkilenen, dayanıksız, hassas
    Suspicion şüphe, zan
    Sustain devam ettirmek, korumak
    Swell Grow şişmek, kabarmak; artmak, büyümek
    Symptom Sign semptom, belirti
    Synopsis Summary özet
    Tackle çaresine bakmak; üstesinden gelmek; topu ayağından almak;
    Talent yetenek
    Tax vergi
    Tax-exempt vergiden muaf
    Tear (teyr) yırtmak; (tiıyr) gözyaşı
    Tempt ayartmak, yoldan çıkartmaya çalışmak
    Testimony tanıklık, ifade
    Thorough tam, dikkatli eksiz
    Thoughtful düşünceli
    Thrifty tutumlu, idareli
    Throng Crowd kalabalık; kalabalık olarak gitmek
    Tilted Crooked yatırmak, eğmek, ; meyil
    Tiny küçük, ufacık
    Top üst, zirve
    Torn yırtık
    Tower kule
    Trace Indication iz, eser ; kopyasını çıkarmak, ipuçlarından olayı çözmek
    Trail sürüklemek, gezdirmek; izlemek
    Tramped Walked heavily kuvvetli adımla yürümek
    Tranquil serene sakin, huzurlu
    Transaction iş görme
    Treachery ihanet
    Treatment muamele, davranış; tedavi
    Treatment muamele, davranış; tedavi
    Trial deneme; duruşma
    Triumph zafer, başarı
    Trivial abes; bayağı; cüzi
    Trust güvenmek
    Trust güvenmek, inanmak
    Tunnel Underground passageway
    Underestimate az/düşük olarak tahmin etmek
    Underground metro; yer altı
    Undermine baltalamak, çökertmek, temelini çürütmek
    Underrate hafife almak, küçümsemek
    Unhesitatingly tereddüt etmeden
    Union birlik; sendika
    Unique biricik; tek; eşsiz
    Unpardonable affedilemez
    Unpleasant nahoş ; tatsız
    Unrehearsed provasız
    Unrestrained denetimsiz, frenlenmemiş, serbest
    Unwillingly istemeyerek
    Unwillingness isteksizlik
    Vacant boş, açık; dalgın
    Vague müphem, belirsiz, şüpheli
    Vanity Pride, kibir, kendini beğenmiş; abes şey, beyhudelik
    Varied değişik, çeşitli; değişken
    Vast çok geniş, engin, pek çok
    Versatile çok yönlü; elinden birden fazla iş gelen
    Vexed Annoyed, bir şeye canı sıkılmak
    Victim kurban
    Victory Triumph, zafer
    Violent sert, şiddetli, zorlu
    Vital hayati önemde
    Voluntarily gönüllü olarak
    Vote oy vermek
    Vulnerable: saldırı veya tenkide açık / maruz olan
    Wasteful savurgan, müsrif
    Weakness: zayıflık; zaaf
    Wealthy: zengin, varlıklı
    Wheel: tekerlek
    Whip: kamçı; kamçılamak
    Wise: akıllı, akıllıca, mantıklı
    Withdraw: çekmek, çekilmek, ayrılmak
    Wither: solmak, soldurmak, sindirmek
    Witness: Şahit
    Worthwhile: yapmaya değer, -e değer
    Wrinkle: buruşmak, kırışmak
    Yield (to): kabul etmek, baş eğmek..






#07.09.2009 10:49 0 0 0
  • İngilizce ögrenmek isteyenler için güzel bir başlangıç,paylaşımın için saol arkadaşım.
#08.09.2009 22:35 0 0 0
  • • bag: yatak??????????????
#09.09.2009 15:33 0 0 0


  • Konuya gösterdiğiniz ilgi için teşekkürler





#10.09.2009 11:19 0 0 0
  • teşekkurler
#12.09.2009 07:54 0 0 0
  • "bag" yatak yazılmış, çanta olacak.
#23.09.2009 05:03 0 0 0
  • angel olacak melek karşılığı.
#23.09.2009 05:08 0 0 0



  • Arkadaşlar!....

    Konuya gösterdiğiniz alakadan dolayı teşekkürler.







#27.09.2009 16:26 0 0 0
  • tesekkurler :)))
#04.11.2009 16:22 0 0 0


  • Arkadaşlar


    İngilizce ögrenmek isteyenler için güzel bir başlangıç olacak bir kaynaktan sizde yararlanabileceğiniz bir konu

#09.04.2010 19:16 0 0 0
  • İngilizce ögrenmek isteyenler için güzel bir başlangıç,paylaşımın için saol arkadaşım.

#10.04.2010 18:10 0 0 0