Hergün şehit haberi geliyor, analar ağlıyor, ocaklara ateş düşüyor ışte bu yazı olan bitene istinaden ibreti alem olsun diye için yazıldı yaşananlar tamamen gerçektir
Karanlık erkenden çökmüştü dağlara zaten dağların kaderi değil miydi bu? erken çökerdi akşamlar ile boran dağda gezen Teröristlere karsi vatanını savunan askerler işte o karanlıkta pür dikkat ilerliyordu olağandışı bir çalı kıpırdasa bir kilometre öteden duyarlardı karanlık, sükunetle örtmüştü dağları
dere yatağından çıkıyorlardı, 15-20 kişilik asker grubuydular adeta parmaklarının ucuna basıyorlardı, ses çıkmasın diye
askerlerin arasında 15 metre civarında mesafe vardı
turan kayseri'liydi askerliğinin bitmesine sadece birkaç hafta kalmış, döner dönmez parmağındaki yüzüğün sahibiyle hayatını birleştirecekti özlemişti ailesini ve elbette yavuklusunu
tam bunları düşünüyordu ki arkadan gelen bir sesle irkildi saniyede beyni hızla çalışmaya başladı arkadaki asker arkadaşı kendisinden en az 15 metre uzakta olmalıydı, aradaki mesafeyi de bozmak olağandışı haller haricinde mümkün değildi, emir böyleydi çünkü peki kimdi arkasındaki ses? şüphendi arkadan gelen sesle sese dönmesi arasında geçen o çok küçük anlarda bunları düşündü işte
arkadaki ses tekrar etti; 'jötikar sen misin?'
ardındaki bir terörüstti, askeri - karanlıktan olacak - kendi gibi terörist zannedip seslenmişti
turan uyanık çocuktu hemen döndü, g-3'ü doğrultacak oldu, terörist tüfeğin ucunu kaptı bu arada diğer askerler de olaya uyanmışlardı
saflar belirlendi, çatışma başladı karşıdaki teröristler 3-4 kişilik küçük bir gruptu kısa sürede tümüde öldürüldü.
Teröristlerin biri kadındı üzerinden de bir mektup çıkmıştı rebeka adlı bu teröristin annesine hitaben yazdığı itirafname gibi bir şiirdi aslında
ışte o şiir;
" pişmanım anam doğduğum güne,
mutlu olmak hakkım olsa bile,
bir zalim düşürdü beni bu hale,
pişmanım anam doğduğum güne
ıster miydim dağda soğukta uyumayı,
anaların yüreğine ateş yakmayı,
veren kahrolsun bu silahı,
pişmanım anam bırakmıyorlar
dost bildiklerim pusuda yatıyor,
kaçmaya kalksam kurşun atıyor,
her gece bir zalim nöbet tutuyor,
pişmanım anam bırakmıyorlar
bir zalim alnından vururum diyor,
dönenin sonu ölümdür diyor,
ne kadar pişman olursan ol diyor,
pişmanım anam bırakmıyorlar
her gün biraz daha azalıyorlar,
çoğu pişman oluyor söylemiyorlar,
ölümü soğuktan düşünüyorlar,
pişmanım anam bırakmıyorlar
bir gün duyulur ölüm haberim,
her tarafa yayılır kanlı cesedim,
ıbret olsun benim kaderim,
pişmanım anam bırakmıyorlar
sana son sözüm ağlama anam,
bırak derdim bir kendim yanam,
pişmanım anam bırakmıyorlar"
Evet Leyl-i Lal .
Herzaman ARZ ettiğim gibi.Bu bir oyun ama hep figüranı bizler oluyoruz,can değimiz kardeşlerimiz oluyor.Baş rolleri hep batılı emperyal güçler ve israil.Mektuptaki isim Rebeka diyor ,İyikide Rebeka . Eğer rebeka değilde Ayşe,Fatma Hatice Gülsüm vesaire olsaydı bu mektup iki kat fazla ciğerlerimizi parçalardı değilmi kardeşim.Tabiki onlar hepsi birden kandırılmış insanlar.Ben değişik zamanlarda Doğu ve Güneydoğu bölgemizde bulundum.Bölgenin insanı çocuklarını kız olsun erkek olsun çok küçük yaşlarda evlendiriyorlar.Sebebini sordum çok ilginç cevaplar aldım.Mesela Diyarbakır Alipınar mahallesinde bir aile "eğer çocuklarımızı erken evlendirmezsek kandırılıp dağa çıkartılıyorlar,ama evlenip çocuk sahibi olunca bırakıp gidemiyorlar dedi.İşte mesele bu sevgili Leyl-i Lal kardeşim.Mektupdaki kızın adı ne olursa olsun hepsi kandırılmış insanlar.Ama dağdakileri indirip devletin şefkatli kolları ile sarmak diğer terör fitnelerine cesaret verir.Bu devlet politikası olarak uygulanacaksa tereyağından kıl çeker gibi olmalı.Mesela geçenlerde haburdan giriş yapan kitle önceden programlanmış üzerinde çalışılmış ömründe dağı görmeyen insanların barış elçisi ismi ile kamu oyunun gözünün içine sokulmuştur.Bilinçlidir ve reklamdır.Bu doğu ve batı halklarının arasına hasmane bir mesafe koymak için yapılmıştır.Dağdakileri neye karşılık affedeceğiz sorusunun cevabı Türk halkına verilmesi gerekir.Bazı entel tantellerin özgürlük naralarına inanmıyorum.Ben bu ülkede ne kadar özgürsem herkes aynı derecede özgürdür.Takmışlar kürtçe konuşamıyoruz.Hayır efendim herkes kendi etnik dilini bu ülkede istediği gibi kullanıyor buna hiçbir engel yoktur.Ama resmi dile gelince Bir devletin iletişim dili Türkçedir.Yoksa kimsenin konuşma özgürlüğüne kısıtlama getirilemez.Bunları neden yazıyorsu İLBEY abi diyeceksin değilmi ben bir mektup yayınladım abim başka başka yerlere girdi diyeceksin muhakkak.Bak sevgili Leyl-i Lal kardeşim.Suriyedeki Kürtlerin şehirden şehire seyehat hakları yok,oy kullanma hakları yok,devlet dairelerinde çalışma hakları yok,İranda durum aynı,Irakta aynı ,ırakta göstermelik olarak Barzanı ve talabani biraz sivrildi ama ipleri amerika tutuyor.Benim ülkemde Kürtler ne olmak istiyorlarsa onu oluyorlar ,ne almak istiyorlarsa onu alabiliyorlar.Birileri bizimle oynuyor bunu anlatmak için her telden çaldım. Çözüm adı altında Bunca kürültüye gerek yoktu.Dağdaki çakalların arasında devlete çalışan ajanlarda var.Devlet onların sayesinde herşeyi biliyor.Ama dedimya devlet kendi otokontrol yeteneğini kaybetti.Erk kaybolunca otorite boşluğundan faydalanmak isteyen itler çakallar türedi.Dağdaki çakallar yüzünden Kürt kardeşlerimizle suni bir düşmanlık başlatıldı.Ben yıllarca ekmeklerini yedim evlerinde kaldım hizmetimi ettiler.Ben onlara nasıl düşman gözü ile bakabilirim.Bu şiir ve mektup çoğaltılıp uçaktan dağlara serpiştirilmeliydi çok faydalı olurdu kanısındayım
Emeğine sağlık Leyl-i Lal kardeşim.
Bu sadece görünen yüzünde bir örnek bildigimiz mektup bu, ya bilinmiyelerde neler var Anne ve babaya cok is düsmekte öncelikle egitim sart sonrasinda ise ilgi ve alaka...En önemlisi ise anne ve babalarin cocuklarina erken yaslarda hayatini saglikli bir birey olarak yürütebilmesi icin gerekli egitimlerini verebilmeleri gerekir.Maneviyatlarini güclendirmeleri gerekir.Zira Kuran-i Kerim teröre yer yoktur!!! Ülkemizi icten parcalamaya yönelik bu hain planlarla Türk-Kürt, Alevi-Sünni denilerek insanımız guruplara ayirip bölünmeye calisilmistir ve sürekli araya ayrılık ve nifak tohumları sacilmis. Biz, Türkü-Kürdü, Alevisi-Sünnisiyle yıllarca bu cennet vatanımızda hep birlikte tüm güzelliklerde ortak olmus paylasmisiz ,aci ve izdiraplari beraberce hissetmiszdir.Son olarak bir sairmiz demistirki;
"Tefrika girmeden bir millete düşman giremez;
Toplu çarptıkça yürekler, onu top sindiremez."
eğer pişmansan onlara bırakma kendi kafana sık gitsin. ne kadar pişman olursan ol onlarla beraber bize kursun sıkman bile hata. türke kefen biçenin sonu felaket olur!!!
hiç acımıyorum bunlara istedikleri kadar pişman olsunlar!
oraya giderken bilmiyorlarmıydı hepside biliyordu..bilerek çıktılar dağa bilerek askerimize silah doğrulttular..bilerek yaktılar onca anne babanın yüreğini..acımıyorum,üzülmüyorum hiç bir zamanda acımıcam o vatan hainlerine!!
ya hadi erkekleri anladikta kızların kadinlarin dağda işi ne ben onu anlamadim bizim bildiğimiz kadin dediğin evde oturur dağa cıkıpta kursun sıkmazki kocasi terör olsa bile kendinin gene evde olmasi lazim sonrada pişmanım anam yaa pişman olursun sicacık evinde oturmassan...