Her an seni duymak, her an tenini hissetmek, yanıbaşında seni yaşayabilme ihtimallerini gözden geçirdim az önce... Her ihtimal beni daha da başka özlemlere götürdü. Oysa o ihtimallerin belki de çok az bir yüzdesini paylaşacağım seninle... Aslında seni daha fazla düşünüp fikrimi senle doldurmak belki de hataların en büyüğü kendime karşı... Kimbilir belki de şu yaşam denilen karmakarışık durumu kaldıramadığım bu günlerde sen bana yaşamımı yeniden hediye ettin... Öylesine sindirilmiştim ki kendi dünyama, gerçek dünyaya dair olan herşeyden kendimi yavaş yavaş çekmeye başladığım bir zamanda çıkıverdin karşıma ve seni hayatımın bir parçası olarak aldım gönül bahçemden içeriye... İyi ki geldin... Hoşgeldin...
Senin bana şu kısacık zamanda verdiklerin aslında ne kadar da çoklar... Ve sen bilmiyorsun bir çoğunu... Bunlardan İlki Sana dediğim andan itibaren sigaramı almadım hiç elime... Artık insanlara bahaneler sunmuyorum, istemediklerimi anlatıyorum açıkça ve hayır demeyi öğrendim. Bazı zamanlarda derdini paylaşacağın en yakın dostuna bile susmanın meziyet olduğunu... Kimbilir daha neler vereceksin, şu öğrenmeye aç beynime neler neler öğreteceksin... Bunlar senin görevin olmayacak, ben sadece senden almam gerekenleri belki de sana sormadan fikrime yerleştirivereceğim.
Ya ben, ben neler verebilirim ki sana...
Sana sadece sevgimi, sana sadece dostluğumu, sana sadece tertemiz bir ben verebilirim... Benden başka "sevmek" nedir öğretebilirim ancak, eğer, istersen tabii ki...
Sana dair yazmak, seni seninle paylaşmak, beni seninle paylaşmak...
Özlüyorum seni, her dakika daha da büyüyor özlemlerim...
İsterdim ki Sihirli İksiri içtikten sonra görünmez olayım ve hep yanıbaşında kalayım, her dakikanı, her saniyeni sen hissetmesen de seninle paylaşabileyim diye. Biliyorum sen görünen beni her saniye yanıbaşında istemezsin... Aslında haklısın da... Ama benim de kendime göre haklı nedenlerim var... Bunların en geçerlisi ise,