İhanetin Bedeli 1

Son güncelleme: 10.01.2010 08:44
  • 1970 yılının sonbaharında Erkan, genç bir delikanlı olduğu ve hayatı yeni yeni tanımaya başladığı sıralarda, bulunduğu şehirden arkadaşının teklifi üzerine, başka şehre iş bulmak için yolculuğa çıkmıştı.
    Erkan, Anadolu nun küçük, uçsuz bucaksız bir köyünde oturuyordu. Yakınlarındaki bir ilçede, ağabeyleriyle birlikte küçük bir şekerci dükkanı işletiyordu. Bu şekerci dükkanı, babasından kardeşleriyle birlikte ona da yadigar kalmıştı. Nesiller boyu bu şekercilik mesleğini, kardeşleriyle beraber işletiyorlardı. Babaları vefat ettikten sonra, kardeşler arasında anlaşmazlıklar çıkmaya başlamış, ağabeylerinin her biri, bu dükkan üzerinde söz sahibi olmaya başlamışlardı.
    Erkan, onlardan daha toy ve tecrübesiz olduğu için, ağabeylerinin her söylediklerine boyun eğerdi. Sonunda bu işin böyle gitmeyeceğini, hep birlikte bu dükkandan para kazanılamayacağını anlamaya başlamıştı.
    Bir gün, başka bir şehirde yaşayan arkadaşı Ali, köye geldiğinde Erkan ona, bu düşüncelerinden bahsetti. Ali,
    - Madem bu durumdan memnun değilsin, üçünüze buradan kazandığınız para yetmiyor. Bizim oralara gel. Daha büyük bir şehir olduğu için başka iş bulursun dedi.
    Erkan da
    - Arkadaşına ailemle bir görüşeyim. O zaman sana kesin kararımı belirtirim dedi.
    İki arkadaş uzun bir sohbet ettikten sonra, Erkan, arkadaşını yaşadığı şehre doğru yolcu etti. Erkan, şekerci dükkanını işleten büyük ağabeyine, bu durumu anlattı. Ağabeyside
    - Sen buraları, bizi, annemi bırakıp, büyük şehre gidemezsin. Sonu görünmeyen bir uçurum gibi, hüsranla bitebilir bu yolculuğun dedi.
    Ama ağabeyi, kardeşinin istekli olduğunu görünce, kararı ona bıraktı. Ağabeyinin birazda işine gelmişti bu durum.
    Erkan, siyah saçlı, bal rengi gözlü, uzun boylu ve yakışıklı bir gençti. Yirmili yaşlarının başındaydı. Büyükşehir hakkında, pek bir bilgisi yoktu. Ama, gençliğinin verdiği heyecan ve umutla, arkadaşı Ali nin yaşadığı şehre doğru yola çıktı. Arkadaşı Ali, bu şehirde noterde memurluk yapıyordu. Erkan' ada böyle bir iş bulmuş olacak ki; onu bu şehre çağırmıştı. Erkan artık yabancı bir şehirdeydi. Arkadaşı Ali'yle buluştuktan sonra Ali, ona bir müddet için kendi yanında kalmasını söyledi. Ve, ona şehir kütüphanesinde boş olan bir kadroda memurluk bulmuştu. Erkan, bilmediği bu şehirde, bilmediği bir işi yapacaktı. Fakat, ağabeyleriyle ortak çalıştırdıkları, şekerci dükkanından daha bireysel olarak çalışacak ve kendi parasını kendi kazanıp harcayacaktı.
    Erkan, kütüphane de işe başladı. Kütüphaneye gelen çocuklarla ilgilenir, onlara okuyabileceği kitaplar gösterir ve tanıtırdı. Günleri ev ve işi arasında geçiyordu. Parada kazanmaya başlamıştı. Kendine ait bir parasının olması, ona bir güven veriyordu. Yeni yeni dostlarda edinmeye başlamıştı bu şehirde. Kendine ait bir çevre yaratmıştı.
    Erkan, bu aralarda genç bir kıza gönlünü kaptırdı. Kızın bundan haberi yoktu. Bu genç kızı ilk defa, kütüphanede görmüştü. Ve aşık olmuştu. Kız onbeş, onaltı yaşlarında güzel, narin, okuyan bir kızdı. İsmide Nazan dı. Nazan, çevresinde de beğeniliyordu. Erkan, kızın ilgisini çekebilmek için çok uğraştı. Ama, kızın yaşı ufak, öğrenci olduğu ve ailesi de onu yalnız bir yere salmadığı için, bir türlü tanışma fırsatı yaratamıyordu. Erkan, bu kıza iyice tutulmuştu. Bu, bir tutku haline gelmeye başlamıştı. Kız her gün olmasa da arada bir kütüphaneye geliyordu. Erkan onu görünce heyecanlanıyor, ona hayran hayran bakıyordu. İsmini de arkadaşları ona seslendiğinde duymuştu. Bir gün kızı, kütüphane çıkışı takip etti. Amacı, kızın nerede oturduğunu öğrenmekti. Kız evine doğru giderken, kızın girdiği evi gördü. Büyük bir zafer kazanmış gibi sevindi. Evine şarkılar söyleyerek döndü. Erkan, kıza daha fazla yakın olmak ve onun ilgisini çekebilmek istiyordu. Tutkusu, onu arkadaşının yanından ayırıp, bu kızın evlerinin arkasındaki bir başka eve taşınmasına sebep olacaktı.
    Erkan arkadaşı Ali'ye yaptığı iyilik ve onu uzunca bir süre evinde misafir ettiği için teşekkür ederek, Nazan'ın evlerinin arkasındaki bahçede bulunan, bir eve taşındı. Nazan, hala olup bitenden, bu kişinin varlığından ve duygularından haberdar değildi.
    Bir gün Erkan, dostlarıyla ve yaşadığı köyden gelen ailesiyle birlikte, yeni evinin bahçesinde, yeni işini, yeni evini ve yeni hayatını kutluyordu. Nazan'ın annesi Makbule Hanım, arka bahçelerindeki eve, yeni birilerinin taşındığını öğrenince, onlara nezaket icabı "hoş geldin" demeye gitti. Erkan, ailesine çoktan Nazan'dan bahsetmişti bile. Ailesi durumu biliyor ve Nazan'ı tanımak istiyordu. Birden bahçede Nazan'ı ve annesini gördü. Şaşırdı. Nazan, "bu genci bir yerlerden tanıyorum. Ama, kimdi diye bir an düşündü."
    Makbule Hanım, bahçede bulunan insanlara
    - Hoş geldiniz. Güle güle oturun dedi.
    Erkan ın annesi
    - Hoş bulduk. Fakat, biz memlekete döneceğiz. Oğlumuz Erkan burada oturacak dedi.



    Melodi Akçay
#10.01.2010 08:44 0 0 0