Yalancılık

Son güncelleme: 14.01.2010 12:08
  • Allah'a hâmd, Rasûlü'ne salât u selamdan sonra....

    Rahmân ve Rahîm olan Allah'ın adıyla;

    Yalan, kişinin gerçeği saklayıp doğru olanın veya doğru bildiğinin aksini söylemesidir. Dürüstlükle uyuşmayan, dolayısıyla insan onurunu aşındıran kötülüklerin başında yalan gelir. Kur'an ve hadislere göre yalan, bir münâfıklık alâmetidir. İslâm dini, prensip olarak insanın ruhsal gelişmesine, toplum düzenine ve barışına zarar veren her türlü kötülüğü yasaklamakla birlikte, gerek âyetlerde ve gerekse hadislerde yalan konusunda oldukça ağır ifadelerin kullanıldığı görülmektedir. Bunun sebebi, ahlâk kültüründeki veciz ifadesiyle yalanın "bütün kötülüklerin anası (ümmü'l-habâis)" olmasıdır. İslâm ahlâk anlayışına göre doğruluk, bütün iyiliklerin temeli, yalan ise bütün kötülüklerin anası kabul edilmiştir.

    Riyâ ve dalkavukluk gibi davranışlar da doğruluk ve dürüstlüğe aykırı, Kur'an'ın azîz saydığı mü'minin onurunu zedeleyen, dolayısıyla kişinin kendisini özenle koruması gereken kötülüklerdir. Çünkü dalkavukların ve riyâkârların en büyük sermâyeleri yalandır. Onların asılsız veya abartılı, böyle olduğu için de dürüstlükle bağdaşmayan övgüleri hem kendi kişiliklerini lekelemekte, hem de övülen kişilerin boş ve temelsiz bir gurura kapılarak kusurlarını görmelerine engel olmaktadır. Bu yüzden Hz. Peygamber, bu kişileri insanların en kötüleri arasında saymış; "Dalkavuklarla/meddahlarla karşılaştığınızda yüzlerine toprak savurun!" buyurarak onlara yüz verilmemesini öğütlemiştir.

    Dinde, ıslah amaçlı, harp esnâsında ve karı-koca arasında maslahat için yalana ruhsat verilmişse de, yalan gibi izâfî olan şeylerin miktarları, ölçü altına alınıp tâyin edilememekte, hatta bu gibi olgular için; "sınırları belli olmayan ve muayyen olmayan bir şey sûistimâle sebep olabileceği gerekçesiyle hükümlere illet ve mahal olamaz" denilmektedir. Bundan dolayı yalana teşebbüs edecek olan bir kimsenin, hukuk nezdinde söyleyeceği yalanı doğru söylemeye tercih edecek sebeplerin mukayesesini büyük bir ictihad dairesinde yapması lâzımdır ki, yalanı kullanabilmeye ruhsatı olabilsin; bu ise, çoğu kimse için mümkün değildir.

    Yalan, Kur'an nazarında büyük cürümlerden biridir. Hatta Kur'an, münâfıkların sayısız cürümleri içinde yalanlarıyla azaba müstahak olduklarına dikkat çekmektedir:
    "Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah da onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için acıklı bir azap vardır." (2/Bakara 10)

    Bu veriler ışığında konuşma hususunda yalnızca iki yol kalmaktadır: "Ya sükût etmek ya da doğruluk."

    Kur'an'ın en fazla hücuma tâbi tuttuğu yalan, Allah'ı, âyetlerini, âhiret gününü, peygamberlerini, nimetlerini yalanlama hususundadır. Geçmiş ümmetlerden Nûh kavmi, Âd, Semûd, Lût, Ress ve Firavun kavimlerinin bu hususları yalanladıkları, bu yüzden de Kur'an bunların çetin azaba müstahak olduklarını belirtmektedir: "... Bu şekilde onlardan öncekiler de (peygamberleri) yalanladılar da sonunda azâbımızı tattılar..." Kur'an, buna şâhit olmak üzere muhâtapların yeryüzünde gezip dolaşarak yalanlayanların hallerini görüp ibret almaya teşvik etmektedir: "De ki: Yeryüzünde dolaşın, sonra yalanlayanların sonunun nasıl olduğunu düşünüp araştırın." (6/En'am 11)

    Kur'an, Allah ve âyetlerini yalanlama hususunda, genellikle zâlim kelimesinin ism-i tafdîl (üstünlük karşılaştırma kipi) formunu kullanmaktadır. Bundan dolayı yukarıda sayılan yalanların içinde de, en buğz edilen yalan da, Allah'a ve âyetlere karşı olan iftira ve yalan olduğunu söyleyebiliriz: "Allah'a karşı yalan uyduran veya O'nun âyetlerini yalanlayandan daha zâlim kim vardır?" Âhiret gününü ve peygamberleri yalanlama hususu da, Kur'an'da sık sık işlenen temalardan biridir. Bu hususları yalanlamanın, eskilerin tarzı olduğu belirtilmektedir: "(Rasûlüm!) Eğer seni yalancılıkla itham ettilerse (yadırgama); gerçekten, senden önce apaçık mûcizeler, sahîfeler ve aydınlatıcı kitap getiren nice peygamberler de yalanlandı/yalancılıkla itham edildi." Allah'ın nimetlerini yalanlama konusu ise, Rahmân sûresinde yoğun bir tema halinde işlenmiş olup birer ikişer âyet aralıklarıyla; "Öyleyken Rabbinizin hangi nimetlerini yalanlarsınız?" şeklindeki bir ifâde, toplam 31 sefer tekrar edilmiştir.

    Yalan denilince, akla yalanı iş edinme, çok yalan söyleme gelir. Yalan, kişinin gerçeği saklayıp bildiğinin aksini söylemesidir. Yalancılık, çok çirkin bir huydur. Dinimiz yalanı kesin şekilde haram kılmış ve şiddetle yasaklamıştır. Yalan, rûhî bir hastalıktır, müslümanların kendilerini bundan kesinlikle korumaları gerekir. Çocuklar daha küçükken doğru sözlülüğe alıştırılmalı, yalanın zararları kendilerine anlatılmalıdır. Cenâb-ı Hak, "Yalan sözden kaçının." diye emrettiği halde basit dünya menfaatleri için yalan söyleyenler vardır. Özellikle yalan yere şâhitlik yapmak çok kötü bir davranış ve büyük bir günah sayılmıştır. Peygamber Efendimiz de yalan söylemenin ve yalan şâhitlik yapmanın büyük günahlardan olduğunu ısrarla belirtmiştir. Ayrıca, yalanın münâfıklık alâmetlerinden olduğunu haber vermiştir. Peygamberimiz, "...Yalan kötülüğe, kötülük cehenneme götürür..." buyurmuştur. Yalanın en büyük kötülüğü işte budur. Yani, insanı Allah'ın rızâsından uzaklaştırıp cehenneme götürmesidir. Ayrıca yalan, insanları birbirine düşürür, güven duygusunu yok eder, toplum içinde karışıklıklara sebep olur; dostlukları yıkar, yerine düşmanlık tohumları eker. Yalan, er geç ortaya çıkacağından, yalancılar, kendilerine güvenilemeyen, saygı duyulmayan ve sevilmeyen insanlar durumuna düşerler. Kısaca yalan, insanı dünyada da âhirette de felâkete sürükler.

    Yalan, söz ve davranışlarda gösterilen doğrudan ayrılıp uzaklaşmayı hedef alan bir davranıştır. Bencil birtakım sonuçlar elde etmek kasdıyla yapılan bir hareketi, hatayı gizlemek amacıyla, işin doğrusunu da bildiği halde isteyerek gerçeğe uygun olmayan beyan ve girişimlerde bulunmak, hakikati değiştirmek şeklinde görülen yanlış ifadelere "yalan" denir. Yalancılık, sözle olabildiği gibi, hareketle (jest, mimik vs.), yazı ve susmayla da olabilir.

    "Kitabda İbrahim'i de an. O dosdoğru (Sıddîk) bir nebîydi." (Meryem/41)

    "Kitapta İsmail'i de an, O sözünde dosdoğruydu, resûl ve nebîydi" (Meryem/54)

    "Kitapta İdris'i de an. O dosdoğru bir nebîydi. Onu yüksek makamlara yücelttik." (Meryem/56-57).
    "Ey özü sözü doğru Yusuf!" (Yusuf/46)

    "Ey îman edenler! Allah'tan korkun ve doğrularla beraber olun" (Tevbe/119)

    "Gerçek mü'minler, ancak Allah ve Resûlü'ne îman eden, O'ndan asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır"
    (Hucurât/15).

    "Mü'minler içinde Allah'a verdikleri sözde duran nice erler var ki, işte onlardan kimi, sözünü yerine getirip o yolda canını vermiştir; kimi de (şehitliği) beklemektedir. Onlar hiçbir şekilde (sözlerini) değiştirmemişlerdir" (Ahzab/23).

    "Allah adına yalan söyleyen ve hak kendisine geldiği zaman onu yalanlayan kimseden daha zâlim kim vardır? Kâfirler için Cehennem'de yer mi yok?" (Zümer, 39/32)

    "Yalan sözden sakınınız" (Hac 22/30). "Ey İman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin" (Ahzâb 33/70).

    "Ey iman edenler! Allah'tan korkun ve doğru söz söyleyin. (Yalan söylemeyip doğru söylerseniz) Allah işlerinizi düzeltir ve günahlarınızı bağışlar." (Ahzâb, 33/70-71)

    "İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları hâlde "Allah'a ve Âhiret Günü'ne inandık" derler. (Bakara, 2/8)

    "Şüphe yok ki münafıklar, Cehennem'in en alt katındadırlar (derk-i esfel). Artık onlara asla bir yardımcı da bulamazsın." (Nisa, 4/145)

    "İçinde kuşku uyaran şeyleri bırak, terk et (kuşku olmayan bir iklimde yaşa). Doğruluk insanın içinde itmi'nan (tam inanma, kalbin tatmin olması) ve oturaklaşma hâsıl eder. Yalana gelince burkuntudur, bulantıdır." (Tirmizî, "Kıyame", 60)

    "Dâima doğruluğu araştırın; doğrulukta helâkinizi görseniz bile. Ancak muhakkak ki doğrulukta sizin kurtuluşunuz vardır." (Kenzü'l-Ummal, 3/344)

    "Doğruluktan ayrılmayınız. Doğruluk sizi birr'e, o da sizi Cennet'e götürür. Kişi doğru olur ve daima doğruyu araştırırsa Allah katında sıddîklardan yazılır. Yalandan sakının. Yalan insanı günaha, o da Cehennem'e götürür. Kişi durmadan yalan söyler ve yalan araştırırsa Allah katında yalancılardan yazılır." (Buhari, "Edeb", 69)

    -Bir insanın bunca zaman, insanlara yalan söylemekten kaçınıp da Allah'a karşı yalan söylemesi düşünülemez. (Buharî, "Bed'ül-vahy", 6)

    "Bana altı şey hakkında tekeffülde bulunun (söz verin) ben de size Cennet'i tekeffül edeyim; 1- Konuştuğunuzu zaman doğru konuşun; 2- Söz verdiğinizde sözünüzü yerine getirin; 3- Emânete hıyanetlik yapmayın; 4- Apış aranızı koruyun; 5- Gözlerinizi harama kapayın; 6- Ellerinizi haramdan uzak tutun." (Müsned, 5/323)

    "Dört özellik vardır; kimde bu özellikler bulunursa o kimse halis münafıktır. Kimde bunlardan biri bulunursa, onu bırakıncaya kadar kendinde nifaktan bir özellik var demektir: Emanete hıyanet eder. Konuşunca yalan söyler. Söz verince sözünde durmaz. Husumet edince, kıskanınca haddi aşar." (Buharî, "İman", 24; Müslim, "İman", 106)

    "Doğruluk insanı Allah'ı razı edecek iyiliğe götürür. İyilik de İnsanı Cennet'e götürür. Kişi doğru söyler ve doğruyu arar da sonunda Allah indinde sıddîk=doğru sözlü diye kaydedilir. Yalan da kişiyi haddi aşmaya götürür. Haddi aşmak da ateşe, Cehennem'e götürür. Kişi yalan söyler ve yalanı araştırır da sonunda Allah'ın indinde yalancı diye kaydedilir." (Buharî, "Edeb", 69; Müslim, "Birr", 102-103)

    "Kul yalan söylemeye ve yalan söyleme niyetini taşımaya devam edince bir an gelir ki, kalbinde önce siyah bir nokta belirir. Sonra bu nokta büyür ve kalbinin tamamı simsiyah olur. Sonunda Allah nezdînde 'yalancılar' arasına kaydedilir." (Muvatta, "Kelâm", 18)

    İnsanları güldürmek için mizah tarzında komik konuşanlara Hz. Peygamber (SAV) şöyle buyurmuştur: "Yazıklar olsun o kimseye ki, insanları güldürmek için konuşur ve yalan söylerler! Yazık ona, yazık ona!" (Ebu Davud, "Edeb", 88; Tirmizî, "Zühd", 10)

    Peygamberimiz (SAV) buyurdular ki: "Ey insanlar, pervanenin ateşe atılması gibi sizi yalanın peşine düşmeye sevk eden şey nedir? Hâlbuki üç yer hariç yalanın her çeşidi Âdemoğluna haramdır. Bu üç yere gelince: Kişinin rızasını sağlamak için eşine yalanı; harpte söylenecek yalan; İki Müslüman'ı barıştırmak niyetiyle söylenen yalan." (Tirmizî, "Birr", 26)

    Temiz fıtratları rahatsız eden her şeyden melekler de rahatsız olmaktadırlar. Kalp kırıcı tarzda tartışma ve kötü sözleri sarf edenlerin veya kötü amelleri yapanların yanında meleklerin kaçıp şeytanların olduğunu Peygamberimiz (SAV) haber vermektedir: "Kul yalan söylediğinde meydana getirdiği şeyin fena kokusundan melek kendisinden bir mil uzaklaşır." (Tirmizî, "Birr", 46)

    Yalan söylemek, Kur'ân öğrenip ahkâmıyla amel etmemek, zina yapmak, faiz yemek: bu dört fiilin kabirde azap sebebi olacağına, rüya hadisi delildir. Peygamber Efendimiz (SAV)'in rüyasında azap içinde gördüğü kimselerin azap sebeplerinin bu dört fiil olduğunu Cebrail (aleyhisselâm) kendisine bildirmiştir. (Buhari, "Cenaiz", 92)

    "Emin ve doğruluktan ayrılmayan ticaret ehli (âyette sırat-ı müstakim ashabı olarak zikredilen) peygamberler, sıddîkler, şehitler ve salihlerle beraberdir." (Tirmizî, "Büyû", 4)

    "Kıyamet günü tüccarlar facirler (günahkârlar) olarak diriltilecektir. Ancak Allah'tan korkanlar, iyilik yapanlar ve doğruluktan ayrılmayanlar müstesna." (Tirmizî, a.y.; İbn Mace, "Ticârât", 3)

    "Alıp satanlar, alışverişi sıdk ve doğruluk üzere yapar, kusuru beyan ederlerse alışverişleri satan hakkında da alan hakkında da mübarek kılınır. Yalan söylerler, kusurları gizlerlerse, belli bir kâr sağlasalar bile, alışverişlerinin bereketini kaybederler. Yalan karışırsa alışverişlerinin bereketi yok edilir. Yalan yemin malı rağbetli, kazancı bereketsiz kılar." (Buharî, "Büyû", 19, 22; Müslim, "Büyû", )

    Yalan söylenerek satılan malın ayıbı mutlaka ortaya çıkar. Müşteri, o tüccara artık kendisi uğramayacağı gibi başkalarının uğramasına da mani olur. Bu, kazancın bereketini gideren bir durumdur. Bir diğer rivâyette de: "Ticarette yalan yemin mala rağbeti artırır, kazancı giderir" buyrulmaktadır (Buharî, "Büyû", 26).

    Resûlullah (s.a.s.), çarşıda bir yiyecek yığınına rastlayınca elini yığına daldırıp çıkardı. Parmaklarına rutubet bulaştı. Adama: "Ey satıcı nedir bu?" diye çıkıştı. Adam: "Ey Allah'ın Rasûlü, yağmur ıslattı." deyince, "Bu yaşlığı üste getirip, herkesin görmesini sağlayamaz mıydın? Kim bizi aldatırsa o bizden değildir." buyurdu (Müslim, "İman", 164; Tirmizî, "Büyû", 74).

    "Alıcı olmadığınız hâlde, fiyatları kızıştırmak için müşteri ile satıcının aralarına girmeyin." (Buharî, "Büyû", 58-60) "Müşteri kızıştıran, riba yiyen hâindir. Bu iş, bâtıl bir aldatmadır, helâl değildir." (Buharî, "Büyû'" 60) "Müslüman bir kimsenin, bir malda kusur olduğunu bildiği hâlde, müşteriye haber vermeden satması haramdır." (Buharî, "Büyû'", 19)

    Cenab-ı Allah'ın rahmet nazarıyla bakmayacağı kişiler; malını yalan yeminlerle satan kişilerdir. (Müslim, "İman", 173)

    "Eğer siz, Allah ve Resulü'nün sizi sevmesini istiyorsanız, size verilen emaneti yerine veriniz. Söylediğiniz vakit doğru söyleyiniz, komşularınız ile güzel komşuluk yapınız." (Mehmed Zahid Kotku, Hadislerle Nasihatlar, Cilt 1, s.278; Taberani'den)

    "Kıyamet günü Allah Katında mahlûkların en sevimsizleri yalancılar, kibirliler ve kardeşlerine karşı sinelerinde amansız kin besleyenler olacak ..." (İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. Cilt, s.355)

    "Kıyamet günü Allah kullarının en sefillerinin şunlara bu sözle, bunlara da şu sözle gelen ikiyüzlü kişilerin olduğunu göreceksiniz." (İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. Cilt, s.355; Buhari ve Müslim'den)

    "Arkadaşına söylediğin bir sözde o seni tasdik ederken senin ona yalan söylemen büyük bir hıyanettir." (İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. Cilt, s.299)

    "Kul yalan söyleye söyleye ve yalanı araya araya Allah Katında pek yalancı yazılır." (İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. Cilt, s.299)

    "Yalan rızkı eksiltir." (İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. Cilt, s.300)

    "Allah adına and içen kişi yeminine sivrisinek kanadı kadar (ufak bir) yalan katarsa bu yalan kıyamet gününe değin kalbinde bir leke olarak kalır." (İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. Cilt, s.300; Tirmizi ve Hâkim'den)

    "Sana Allah korkusunu, doğru sözlülüğü, emaneti yerine getirmeyi, ahde vefayı, yemek yedirmeyi ve mütevazı davranmayı, bol bol selam vermeyi tavsiye ederim." (İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. Cilt, s.304; Ebu Nuaym, el-Hılye'de tahriç etmiştir)

    "Allah'ım gönlümü nifaktan, fercimi zinadan, dilimi de yalandan temizle." (İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. Cilt, s.301; el-Hatib, et-Tarih'te tahriç etmiştir)

    "Yalan olduğunu bile bile bana bir söz isnadında bulunan yalancılardan biridir." (İmam Gazali, İhya'u Ulum'id-din, 3. Cilt, s.303; Müslim'den)

    Allah Resûlü (s.a.s.), Müslümanlardan hırsızlık, zina, içki gibi had cezası gerektiren en ağır suçları işleyenlerin bile Cennet'e girebileceğini belirtir, fakat yalanı Müslüman'a bir türlü yakıştıramaz. "Çünkü kizb, (yalancılık) küfrün esasıdır, kizb nifakın (münafıklığın, ikiyüzlülüğün) birinci alâmetidir, kizb Kudret-i İlâhiye'ye (Allah'ın gücü ve kuvvetine) bir iftiradır, kizb hikmet-i Rabbaniye'ye zıttır. Yüksek ahlâkı tahrip eden kizbdir, İslâm âlemini zehirlendiren ancak kizbdir, insanlık âleminin ahvalini fesada veren kizbdir, insanları kemalâttan (manevî-ahlâkî terakkiden) geri bırakan kizbdir, İslâmiyet'in esası doğruluktur, sıdktır, imanın hassası (özü, özelliği) sıdktır, bütün kemalâta götüren doğruluktur, yüce ahlâkın hayatı doğruluktur..." (Nursi, 93)


    İçinde yalan olmayan en doğru kitabımız Kur'an şöyle diyor: "Yalan uyduranlar, ancak Allah'ın âyetlerine inanmayanlardır." Ve yegâne/tek önderimiz Rasûlullah(SAV)'da şöyle diyor: "Şaka da olsa yalandan kaçınmadıkça insanın imanı kemâle ermez."; "Yalan, nifak kapılarından bir kapıdır." "Yalan rızkı azaltır." Ashâbdan Safvan İbnu Süleym (r.a.) anlatıyor: "Ey Allah'ın Rasûlü! dedik, mü'min korkak olur mu?" "Evet, olabilir!" buyurdular. "Pekiyi cimri olur mu?" dedik, yine: "Evet!" buyurdular. Biz yine: "Pekiyi yalancı olur mu?" diye sorduk. Bu sefer: "Hayır, asla!" buyurdular.

    Yalan geçici, doğru ebedîdir. Yalanın eğer varsa faydası bir kere içindir, gerçeğin ise sonsuzdur. Günah işlemenin birçok aracı vardır; fakat yalan, bunların hepsine uyan bir saptır. Yalanın biri de birdir, bini de. Bir kez yalan söyleyenler ikincisini de söyleyebilirler. Az yalan söylenmez; yalan söyleyen her yalanı söyler. Çünkü, hiçbir hayvan yalan kadar velûd/doğurgan değildir: Bir yalan en aşağı on yalan doğurur.

    Halkın söylediği güzel doğrulardan biri şöyledir: "Yalan ile iman bir arada durmaz." Hakiki müslüman aldanabilir, ama aldatmaz. Dünyanın sahte rahatı ve zenginliği için yalana tenezzül etmez!

    (DERLEME)
    ............................................

#10.01.2010 13:47 0 0 0
  • güzel bir derleme
#14.01.2010 11:58 0 0 0
  • Bu çalşma büyük bir alkışı hak ediyor. çok güzel.
#14.01.2010 12:08 0 0 0