Öyle size mutluluk reçeteleri sunabilecek, hayatındaki tüm sorunları halletmiş birisi değilim. Hakikatte böyle birisinin yaşadığını da sanmıyorum. O halde benden veya bir başkasından mutluluk adına mucize beklemek pek yersiz. Pek gereksiz Asıl yerli ve yerinde olansa sadece tecrübeleri işitmek. Çünkü insanlar sizlere kusursuz doğrulardan haber veremezler. Yalnız peygamberler hariç Zira onlar vahiyle konuşuyorlar. Her şeyi bilenden haberler alıyorlar. Onların dışında konuşanlar ise, mutlaka fikirlerini beyinlerinde oluşturmak mecburiyetindeler. Malumatlarına tabiler. Ve maalesef bu bilgiler öğrendikleriyle yani kendi ilimleriyle sınırlı. Sınırlı olan aynı zamanda kusurlu olandır.
Elbette bu insanların size vaad edecekleri mutluluk da kusurlu olacaktır.
Bu yüzden benim anlatacaklarım hakkında da pek bir ümit beslemeyin. Size muhteşem mutluluk formülleri sunamayacağım maalesef. Zira onun mutlak manada şu dünyada var olduğundan bile şüpheliyim. Mutluluk dediğimiz afet-i devran biraz vehme benziyor. Vehmi andırıyor Bir ütopya, bir kızılelma gibi ufkumuzda sürekli asılı duruyor.
Onun böyle ufkumuzda asılı olması, tavşanı peşinden koşturan havuç gibi bizi peşinden koşturması, sanırım bizim enerji kaynaklarımızdan birisi. Bu sayede dünya yüzünde yan gelip yatmıyor, durmuyor, çalışıyoruz. Onu arıyor, hayatı arayan gözlerle sürekli kurcalıyoruz. Hem sürekli değişiyoruz. Onu bulmak için değişiyoruz Mutluluk ufkumuzda böyle havuç gibi asılı durmasa bu kadar çalışır mıydık? Bence bunun cevabı meçhul İnsan zevk ve şevk suretinde gayrete getirilmese, herhalde tembelliğe pek meraklı bir varlık.
Neyse
Mesele ana hatlarıyla böyle. Bu yüzden benden doğruları bekleme. Zira muhtemelen o doğrular, benim "sanmalarım"dan ibaret olacak. Senin doğrularınsa, apayrı şeyler. Onlar senin sandıkların. Herkes kendi sanılarına meftun doğar. O yüzden bir başkası kendi fikirlerine bizi ikna etmedikçe, biz kendi fikirlerimizden asla vazgeçmeyiz. Bu yüzden sana doğrularımdan bahsedemem. Ama hatalarımdan bahsedebilirim. Gerçi onlar da göreli Ama hatada daha müşahhas tanımlamalar yapabiliyorum. Bu nedenle burada sana bir hatamızı özellikle anlatacağım. Özellikle hayatımızdaki o noktaya parmak basacağım.
Konumuz bağlanmak Fakat önce "bağlanmak" derken neyi kastettiğimi biraz konuşalım.
Bence bağlanmak, birazcık ait olmak ve birazcık da sahiplenmek demek Hem efendi, hem köle olmak demek Efendiliği zayıf, köleliği biraz fazla Böyle söylersem daha net tarif etmiş olurum. Mesela sen âşık olduğunda birisine bağlanırsın. (Ancak aynı zamanda birisine ait de olursun.) Bu bağlanış nasıl bir bağlanıştır? Sence nasıldır? Tam benim tarif ettiğim gibidir aslında. Biraz sen ona efendi, biraz o sana köle olur. Meselenin ikinci yüzü ise daha başkadır. Biraz o sana efendi, biraz sen ona köle olursun. Böylelikle bağlılık sağlanmış olur. Ve taraflar bu bağlılık kurallarına uygun hareket ettikleri sürece ilişki sürer.
Ama ne vakit taraflardan birisi efendiliğe ağırlık verir, diğeriyse köleliğini arttırır, o zaman tüm dengeler bozulur. Zira insan insana tam bir efendi olamayacağı gibi, tam bir köle de olamaz. Fedakâr olur, ama köle olamaz İkisinin arasında ince bir nüans var. Bunu yakalamalısın! Eğer karşındakinden kölelik istemeye başlamışsan dengeyi bozmuşsun demektir. Ve çabuk toparlamazsan geminin batması da yakındır. Zira insan fıtratı köleliğe de, efendiliğe de karşıdır. Ne efendi olmayı kendine yakıştırır, ne de köle olmayı
Efendi olmaya çalışanlara bak, üstlerinde bu kıyafet ne kadar iğreti duruyor. Tıpkı birer zorbaya benziyorlar. Zorba gibi hareket ediyorlar. Çevreleri de bu hallerini sürekli ayıplıyor. Çünkü fıtratları "Ben efendi olmaya layık değilim" diyor. Aynen köle olanlar da böyle Onların da o halleri hep eleştirilir. Hatta "aptal âşık" denilir öylelerine Maşukları da nefret ettirir. Hem böyle aşklar çok hata ettirir. Zira efendiliğe yakışmayan insan, köleliği de kaldıramaz. Üzerinde o kıyafet sırıtır ve onu âleme maskara eder
Bu nedenle sen "sen" ol, başkasına tam bir köle olma Fedakâr ol, ama köle olma. Zira kölelik senin yaratılışına terstir ve mutlaka bir yerde patlak verecektir. Hem efendi olmaya da çalışma! Çünkü kimsenin üzerinde mutlak bir hâkimiyet kuramazsın. Sen bu aciz halinle, kusurlarınla bu işi başaramazsın. Sözünün dinlenmemesi, hep yüreğinde yara açar.
Bu yüzden iyisi mi, mutluluk adına ikisine de soyunma. Yarım yarım ol, mutlu ol En güzeli bu Zira yaratılışına en uygun olanı da bence bu Tâbi kendine ait kararı yine sen, yine kendin vereceksin. Başkalarının mutluluk formülleri başkalarına aittir. Bunu zamanla zaten göreceksin