Çıkmaz Sokak, Ümitsizlik ve İslam

Son güncelleme: 23.06.2010 01:03
  • Ümitsizlik hakkında - İman etmek hakkında ayetler - iman etmenin mükafatları - ümitsizlik ve iman hakkında




    Günümüzde insanların en çok karşılaştığı ya da bilinçli olarak içine düştüğü ya da düşürüldüğü derin buhranlardan biri de; çıkmaz sokağa girdiğini düşüncesidir. Bir başka ifadeyle Allah'tan ümit kesme halidir.



    Gerçekten de çağımızda bir insanın çıkmaz sokağa girdiğini düşünerek Allah'la ve hayatla olan bağlarını koparması, yani Allah'tan ümidini kesmesi sık karşılaşılan durumlardandır. Bu kimselerin ciddi bir tedavi sürecinden geçmemeleri halinde ilerleyen yıllarda bir takım rahatsızlıklara yakalanmaları ise imkân dâhilindedir. Bu durum; bir insanın içine düşebileceği en büyük yanlış ve kendisine yapabileceği en büyük kötülük olsa gerektir.



    Şunu açıkça ifade etmek gerekir ki, Allah'a bütün benliğiyle ve gönülden inanan ve bu dünyaya imtihan maksadıyla geldiğini bilen bir insan asla Allah'tan ümidini kesmez. Kesiyorsa eğer, o kimsedeki imanın seviyesi ya iyice zayıflamış, ya da kopma noktasına gelmiş demektir. Dolayısıyla Yüce Yaratıcıya inandığını söyleyen bir kimsenin yapması gereken şey Rabbi ile olan sözleşmesini yenilemesi ve yeniden imanını sağlamlaştırma çabası içerisine girmesidir. Bunun yolu da Kuran'ın ilkelerine dönmekle işe başlamaktır. Nitekim Kuran'a bütüncül bir gözle baktığımızda çıkmaz sokak düşüncesinin çok yanlış olduğunu ve şeytanın ayartmalarından başkası olmayacağını görmemiz mümkündür.



    Şimdi bazı örneklerle bu konuyu açıklamaya çalışalım.

    Kuran'da pek çok ayette bütün peygamberlerin çok zor ve ciddi imtihanlardan geçtikleri ve onların hepsinin de bu imtihanlarını başarı ile verdikleri ifade edilmektedir. Zira onlar bu zorluklara göğüs germişler ve Allah'ın rızasını kazanmışlardır. Sonuçta Allah onlardan razı olmuş, onlar da Allah'tan razı olmuşlardır. (Mücadele, 58 /22; Beyyine, 98/8.) Zira Allah kendi yolunda mücadele eden elçilerine ve inananlara yardım edeceğini ayet-i kerimelerde şu şekilde haber vermektedir.



    "Andolsun ki, biz senden önce kendi kavimlerine nice peygamberler gönderdik de onlara açık deliller getirdiler. (Onları dinlemeyip) günaha dalanların ise cezalarını hakkıyla vermişizdir. Müminlere yardım etmek de bize düşer." (Rum, 47 )



    "Siz ey imana ermiş olanlar! Eğer Allah[ın dâvâsın]a yardım ederseniz, O da size yardım eder ve adımlarınızı sağlamlaştırır." (Muhammed, 49/7)



    "Şüphesiz ki, peygamberlerimize ve iman edenlere dünya hayatında ve şahitlerin şahitlik edecekleri günde mutlaka yardım ederiz." (Mümin, 40/51)



    Gerçektende Kuran'ın ilkelerinden uzak hayatlarını yaşayan kimselerin ve inandığını iddia eden bazı kimselerin peygamberlerin bu yaşam öykülerinden gereken dersi çıkartmak yerine zaman zaman derin buhranların içine düştüklerine şahit olmaktayız. Oysa Kuran çıkmaz sokağa girdiğini düşünen bu tür insanları değişik ayetlerde şu şekilde uyarmaktadır.



    "De ki: "[Allah şöyle buyuruyor: 'Ey kendilerine karşı haddi aşan kullarım! Allah'ın rahmetinden umudunuzu kesmeyin: Allah bütün günahları bağışlar; çünkü yalnız O, çok bağışlayıcıdır, rahmet kaynağıdır!'' (Zümer, 39/53)



    "... Ve Allah'ın rahmetinden ümit kesmeyin; bilin ki, hakkı inkar eden insanlardan başkası Allah'ın hayat bahşedici rahmetinden ümit kesmez." (Yusuf, 12/87)



    Yine Kuran-ı Kerim, hicret esnasında mağarada iken endişeye kapılan Hz. Ebu Bekir'i, Hz. Peygamber'in şu şekilde uyardığını bizlere haber vermektedir.



    "Eğer siz Elçi'ye yardım etmezseniz, o zaman [bilin ki] o'na [yine] Allah [yardım edecektir, tıpkı,] o hakkı inkâra şartlanmış olan kimseler o'nu yurdundan sürüp çıkardıkları zaman yardım etti[ği gibi]; (ki o gün o yalnızca) iki kişiden biriydi ve bu iki kişi [saklandıkları] mağaradayken Elçi arkadaşına: "Üzülme" dedi, "Allah bizimle beraberdir". Ve derken Allah o'na katından bir sükûnet/bir güven duygusu bahşetti, o'nu sizin göremeyeceğiniz güçlerle destekledi ve (böylece,) hakkı inkâra şartlanmış olanların dâvâsını bütünüyle yere düşürdü, Allah'ın dâvâsı ise (böylece her zamanki gibi) üstün ve yüce kaldı: çünkü Allah, kudretçe en üstün, hüküm ve hikmetçe en uludur." (Tevbe, 9/40)



    Aynı şekilde balık tarafından yutulan Hz. Yunus'un da o sırada çıkmaz bir sokakta olduğunu düşünmeksizin sabırla Allah'a dua ettiğini ve O'na sığınarak yardım dilediğini şu ayetlerden öğreniyoruz.



    "Ve o balık olayının kahramanı[nı da an]; hani, o gücümüzün kendisine ulaşamayacağını sanarak öfkeyle çıkıp gitmişti! Ama sonra [düştüğü bunalımın] derin karanlığı içinde: "Senden başka tanrı yok! Sınırsız kudret ve yüceliğinle Sen her şeyin üstündesin: doğrusu ben gerçekten büyük bir haksızlık yaptım!" diye seslenmişti. Onun da duasını kabul buyurduk ve kendisini o sıkıntıdan kurtardık. İşte Biz müminleri böyle kurtarırız." (Enbiya, 21/87-88)



    Görüldüğü üzere Rabbinin kendisine ulaşan rahmeti ile Hz. Yunus'un o zor durumdan kurtulduğunu da haber veren bizzat Kuran'ın kendisidir. Ve inanmış kimselerin de ayni şekilde ellerinden geleni yaptıktan sonra Allah'a güvenip teslim olmaları ve sadece O'ndan yardım beklemeleri gerekmektedir. Zira Allah'ın bu rahmetini elde etmenin yolu; sabırla zorluklara katlanmak ve mücadeleden asla vazgeçmemektir.



    "Öyleyse, Rabbinin hükmüne sabırla katlan ve öfkeye kapılıp da sonra [ızdırap içinde] haykıran büyük balık sahibi gibi olma. Ve hatırla:] o'na Rabbinin rahmeti ulaşmamış olsaydı mutlaka aşağılanmış bir şekilde ıssız bir sahile atılmış olurdu: Fakat ardından, Rabbi onu seçti (vahiy verdi) ve onu salihlerden kıldı." (Kalem, 68/48-49)



    Diğer taraftan derin bunalım anlarında insanların Allah'ın sınırsız şanını yüceltmelerinin önemini Kur'an şöyle açıklamaktadır.



    "Eğer o, [en derin bunalım anlarında bile] Allah'ın sınırsız şanını yüceltenlerden olmasaydı, herkesin yeniden dirileceği güne kadar o (balığı)n karnında kalmış olacaktı: (Ama balığın karnında bizi andı, tesbih etti, biz de) Onu hasta bir halde ağaçsız, çıplak bir yere attık." (Saffat, 37/143 -145)



    Yine Kuran-i Kerim Hz. Musa'nın bir cinayet işlediğinde Allah'tan ümidini kesmediğini, çıkmaz sokağa girdiği gibi bir kaygıya kapılmadan şöyle dua ederek hatasına tevbe ettiğini haber vermektedir.



    [Ve] "Ey Rabbim!" diye dua etti, "Ben kendime yazık ettim! Beni bağışla." Ve [Allah] da o'nu bağışladı. Çünkü O çok acıyıp esirgeyen gerçek bağışlayıcıdır." (Kasas, 28/16)



    Aynı şekilde kuyuya atılmış Hz. Yusuf'un Allah'tan ümit kesmeden sabırla günlerce bekleyip oradan kurtulduğunu (Yusuf, 12/15, 19 ) Mısır'da zindana atıldığında da aynı şekilde sabırla beklerken sebeplere sarılıp arkadaşlarıyla krala haber saldığını (Yusuf, 12/42 ) ve çıkmaz sokağa girdiği gibi bir düşünceyi asla aklına getirmediğini yine Kuran'dan öğreniyoruz. Bütün bunların Kuran'da bahsedilmesinin nedeni; bizim de buradan dersler çıkararak kesinlikle bir takım sıkıntılar karşısında pes etmeden sabırla mücadeleye devam etme kararlığı içinde olmamız gerektiği hususudur.



    Bilinmelidir ki Kur'an-ı Kerim'de her zorlukla beraber bir kolaylığın olduğu konusunun ifade edilmiş olması, bize ümit veren, dayanma gücümüzü artıran ve çıkmaz sokak düşüncesini yerle yeksan eden bir mesajdır.



    "Elbette her güçlükle birlikte bir kolaylık vardır. Evet, her güçlükle beraber bir kolaylık vardır." (İnşirah, 94/5-6)



    Bütün bu örnekler bize gösteriyor ki, Kuran'ın ilkelerine uygun bir hayat süren kimse zaman zaman şeytanın ve şeytanlaşmış insanların telkin ve tavsiyeleriyle çıkmaz sokaklara girdiğini düşünse bile, kesinlikle Allah'tan ümidini kesmemeli, Allah'ı hatırlamalı ve sabırla o zorluğu aşmanın yollarını mutlaka aramalıdır. Zira şu ayet-i kerime bize böyle davranmayı tavsiye etmektedir.



    "Ama dâvâmız uğrunda üstün gayret gösterenleri, Bize varan yollara mutlaka yöneltiriz: Allah, kuşkusuz, iyilik yapanlarla beraberdir." (Ankebut, 29/69)


    Özetle ifade edecek olursak, hayatının her anında imtihan olduğunun farkında olan bir insanın çıkmaz sokak düşüncesini derhal terketmesi gerekir. Bu gibi kimselerin Kur'an'da anlatılan bütün bu örneklerden gereken dersi alması ve gerçeklerle yüzleşmesi şarttır. Bu tür yanlış düşüncelere kapılanlar bir an önce olumlu anlamda değişim ve dönüşüme başlamalıdırlar. Unutmamak gerekir ki öfkeye kapılıp isyan etmekle, ya da ümitsizlik girdabında kıvranmakla hiç bir başarının elde edilebilmesi mümkün değildir.

    A. Emin Seyhan (15.03.2010)
#23.06.2010 01:03 0 0 0