Gerçekler Kapıdan İçeri Girerken, Aşk da Bacadan Uçuuup Gider...

Son güncelleme: 21.07.2010 21:11
  • noimage

    Aşkı kendime göre tarif ederken, "aşk bir oyundur" da dedim.İşte bu oyun sürdüğü sürece, aşk devam eder arkadaşlar..Âşık olan kişiye sorsanız, "Hayalleri artık gerçek olmuştur." Amaaa hayâl kırıklıkları başlayınca ne olur? Üzgünüm...Aşkın sonu geliyor demektir.

    Çünkü aşk; insanın gözlerini kör eder. İçinde bulunduğu durumun...Karşısındaki kişinin davranışlarının...Ondan duyduğu sözlerin...Gezmelerin... tozmaların... Öpüşmelerin... sevişmelerin hayallerdekiyle aynı olduğunu düşündürür.

    Ama ne zaman gözlerdeki perde kalkmaya başlar,aşkın kör ettiği gözlerle uçanlar inişe geçerler. Ayaklar yere değmeye, daha sonra iyice yere basmaya başlar. Cindirella'nın Prens'in kollarında mutluluktan göklerde uçarak dans ederken saat 12'yi vurduğunda,tüm illüzyonunun bozulup, her şeyin gerçeğe dönüştüğü gibi...

    İllüzyon bozulmaya başladığında gerçekler kapıdan içeri girerken,aşk da usul usul, bazen de hızla bacadan uçuuup gider...

    Bu durum evliliğin ilk günlerinde değil de, o "Cicim Ayları" dediğimiz aylar geçtikten sonra başlar genellikle...

    O zaman n'apılacak? Hemen aşk bitti diye boşanılacak mı? Yoo! Hayır!
    Aşktan boşalan derin boşluğun yerini, başka bir olguyla doldurmak gerekir.

    Durun, hemen yanlış anlamayın! Başka bir kadın ya da başka bir adamla doldurun demedim!

    Birlikte yapmaktan zevk alınacak işleri, birlikte paylaşılacak hobileri,
    karşılıklı sohbet etmeyi falan kastettim. (suskunluk... çeşitli konularda sohbet etmemek,kendine ait konuları, karşısındakiyle paylaşmamak,
    unutmayın, çiftlerin arasına duvar örer)

    Ne yazık ki, birlikte yaşamak, hayal kırıklıklarının, düş bozgunluklarının hız kazanmasına neden oluyor.

    Çiftler birlikte yaşamaya başlayınca, insanlar birbirlerine ters gelen huylarını, birbirlerini sinirlendiren yanlarını falan keşfetmeye başlıyorlar.(flört sırasında bu keşif gerçekçi olamıyor)

    Beyinlerinde kurmuş oldukları hayaller bir yanda, karşılaşmaya başladıkları gerçekler diğer yanda, başlıyorlar zıt düşüncelerle boğuşmaya... (Bu bir iç savaş aslında.)

    O zaman "Acaba evlenmese miydim?""Hata mı yaptım?" soruları da kafalarda cirit atmaya başlıyor.

    Sonra zaman içinde, biriken iç hesaplaşma volkan gibi patlayıveriyor.
    Atışmalar, çekişmeler araya girince de, arzu ve kalp çarpıntıları azalmaya başlıyor.

    Tabii bu durum ille de herkes için geçerli değil, ille de herkes evlenince böyle olacak diye bir kural yok.

    Ama "gerçeği" kabul etmek işin en doğrusu...Yani "zaman ve heyecan"
    ne yazık ki, ters yönlere doğru yol alıyor.(Bunu unutmayın, yeter)

    Evliliğin getirdiği tek düzelik de, heyecanın baş düşmanı.

    Evlenmeden önce , çiftler birbirlerine çok fazla zaman ayırıyorlar. Ama
    evlendikten sonra, kendi özel alışkanlıkları, istekleri kişiyi dürtmeye başlıyor.

    Bu dürtüler bir süre frenlense de, daha sonra eski alışkanlıklar su yüzüne çıkmaya başlıyor. O zaman da al bakalım, surat asmalar, sitemler! Daha sonra münakaşalar devreye giriyor.

    Haa Heyecan azalır, tek düzelik kendini hissettirir, alışkanlıklar uygulanmaya başlanır ama çiftler kendi aralarında arkadaşlığı, dostluğu yakalarsa, o zaman uyumlu bir birliktelik devam eder.

    Öyle tanıdıklarım var. Karı-kocadan çok kardeş gibiler.Güzel güzel giyiniyorlar, gezip tozuyorlar, seyahatlere gidiyorlar, misafirleri geliyor,
    onlar gidiyorlar, gülüp söylüyorlar ama iki arkadaş... hatta kardeş gibi...

    Yani aynı odada, aynı yatakta yatıyor olmak bu dost-arkadaş gibi evliliklere bir engel teşkil etmiyor.Kardeş kardeş sürüp gidiyor böyle evlilikler...

    Tabii seçim sizin...Onun için en iyisi evlilikleri, birliktelikleri hayaller değil,
    gerçekler üzerine kurmak...

    Bunları göz önünde bulundurarak evlenecekseniz o zaman mesele yok.
    Buyurun, tüm "Evlendirme Daireleri" sizin. Hayırlı uğurlu olsun

    Aşka bulaşmadan, gerçeklerin gölgesinde evlenmek, evliliği aşkla değil de sevgiyle süslemeyi becermek, birliktelik için en seçilecek yol bence...

    Yok ben sıkılırım, baskıya gelemem, heyecan, değişiklik isterim,
    özgürlüğüme düşkünüm diyorsanız o zaman SAKIN evlenmeye kalkışmayın. Bekârlık sizin için en uygun seçenektir. (Bu sözüm her iki tarafa da)

    Bu kafada biriyle göz göre göre, aşık olup evlenmeye kalkışırsanız da,
    o zaman Allah cezanızı verecek. (bu son cümleden dolayı İbrahim Tatlıses'e telif ödemek gerekir mi acaba? )
#21.07.2010 21:11 0 0 0