İş Hukukunun Kaynakları

Son güncelleme: 29.08.2010 21:40
  • iş ve sosyal güvenlik hukuku - 4857 Sayılı İş Kanunu'nun Uygulama Alanı - İş Ve Sosyal Güvenlik Hukukunun Kaynakları1- İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunun Başka Hukuk Dalları İle Ortak Kaynakları
    A- Yazılı Kaynaklar
    Hukukun yazılı kaynakları, mevzuat olarak da ifade edilir. Bu bağlamda kanunlar, tüzükler, yönetmelikler, bakanlar kurulu kararları, genelge, resmi tebliğ ve genel emirler hukukun yazılı kaynakları kapsamında yer alır.
    I- Genel Kanunlar
    İş ve sosyal güvenlik hukuku ile ilgili hükümlerin yer aldığı genel nitelikteki kanunların başında Türkiye Cumhuriyeti Anayasası gelir.
    > Anayasa'nın "çalışma ile ilgili hükümler" ana başlığı kapsamında;
    • Çalışma hakkı ve ödevi (m.49),
    • Çalışma şartları ve dinlenme hakkı (m.50),
    • Sendika kurma hakkı (m.51),
    • Sendikal faaliyet (m.52) ile ilgili genel hükümler yer almaktadır.
    > Anayasa'nın "toplu iş sözleşmesi, grev hakkı ve lokavt" ana başlığını taşıyan bölümünde;
    • Toplu iş sözleşmesi hakkı (m.53),
    • Grev hakkı ve lokavt (m.54) başlığı altında genel hükümler bulunur.
    Anayasa'nın "sosyal güvenlik hakları" başlığını taşıyan 60, 61 ve 62. maddelerinde ise, sosyal güvenlik haklarını düzenleyen hükümlere yer verilmiştir. Anayasa'nın 55 inci maddesinde de ücrette adalet sağlanılmasına ilişkin hükümler vardır.
    > Ülkemizde, İş ve Sosyal Güvenlik Hukuku ile ilgili hükümlerin bulunduğu genel nitelikteki diğer kanunlar;
    • Türk Medeni Kanunu,
    • Maden Kanunu,
    • Umumi Hıfzıssıhha Kanunu,
    • Belediyeler Kanunu,
    • İcra ve İflas Kanunu,
    • Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu,
    • Ereğli Havzai Fahmiye Maden Amelesinin Hukukuna Müteallik Kanun,
    • Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun,
    • 4817 Sayılı Yabancıların Çalışma İzinleri Hakkında Kanun,
    • Mesleki Eğitim Kanunu,
    • Türk Ceza Kanunu
    II- Özel Kanunlar
    Bunları; iş kanunları, sigorta kanunları, kuruluşlarla ilgili kanunlar, sendikalarla ilgili kanunlar, iş uyuşmazlıkları ve çözüm yolları ile ilgili kanunlar olarak gruplandırılabilir.
    > Bireysel iş hukuku alanında ülkemizde üç özel iş kanunu yürürlüktedir.
    • 4857 Sayılı İş Kanunu: ülkemizde bireysel(ferdi) iş ilişkileri bu kanunun hükümleri ile düzenlenir.
    • 854 Sayılı Deniz İş Kanunu: denizlerde, göllerde ve akarsularda Türk bayrağını taşıyan yüz ve daha yukarı gronstonilatolük gemilerde bir hizmet akdi ile çalışan gemi adamları ve bunların işverenleri hakkında uygulanır. Ücret karşılığında gemilerde çalışanlara gemi adamı denir. 57 maddesi bulunur.
    • 5953 Sayılı Basın Mesleğinde Çalışanlarla Çalıştıranlar Arasındaki Münasebetlerin Tanzimi Hakkında Kanun: Türkiye'de yayınlanan gazete ve mevkutelerle haber ve fotoğraf ajanslarında her türlü fikir ve sanat işlerinde çalışan ve üş kanunda ki işçi tanımı dışında kalan kimselerle, bunların işverenleri hakkında uygulanır. Kanun'un kapsamına giren fikir ve sanat işlerinde ücret karşılığında çalışanlara gazeteci denir. 32 maddeden oluşmaktadır.
    >Ülkemizde sosyal güvenlik hukuku alanında bazı özel sigorta kanunları da yürürlükte bulunmaktadır.
    • 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu: sigortalı sayılan kimselere, iş kazalarıyla meslek hastalıkları, analık, malullük, yaşlılık ve ölüm hallerinde kanunda gösterilen koşullarla sosyal sigorta yardımları yapılır. 143 maddeden oluşmaktadır.
    • 2925 Sayılı Tarım İşçileri Sosyal Sigortalar Kanunu: tarım işlerinde hizmet akdiyle süreksiz olarak çalışanların, kanunda gösterilen koşullara bağlı olarak sosyal güvenlik gereksinimlerinin sağlanılmasıdır. 42 maddeden oluşur.
    • 4447 Sayılı Kanun: işsizlik sigortası kolunun uygulanması doğrultusunda Türkiye İş Kurumu'nu görevlendirmiş olup, 64 maddeden oluşmaktadır.
    >Toplu iş hukuku alanında ise ülkemizde üç özel kanun yürürlüktedir.
    • 2821 Sayılı Sendikalar Kanunu: sendika ve konfederasyonlar işçi sayılanların ve işverenlerin, ortak ekonomik, sosyal ve kültürel menfaatlerini korumak ve geliştirmek için kurdukları mesleki örgütlerdir. Kanun sendikalara ilişkin hukuki düzenlemeleri içerir. Anılan kanun 68 maddeden oluşmaktadır.
    • 4688 Sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu: kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve menfaatlerinin korunması ve geliştirilmesi için oluşturdukları sendika ve konfederasyonların kuruluşu, organları, yetkileri ve faaliyetleri ile sendika ve konfederasyonlarda görev alacak kamu görevlilerinin hak ve sorumluluklarını ve her hizmet kolunda yetkili kamu görevlileri sendikaları ve bunların bağlı bulundukları konfederasyonlar ile "kamu işveren kurulu" arasında yürütülecek toplu görüşmelere ilişkin esasları düzenler. Kanun, 45 maddeden oluşmaktadır.
    • 2822 Sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev Ve Lokavt Kanunu: işveren, ya da işveren sendikaları ile işçi sendikaları arasında, üyelerini ilgilendiren ortak bir konuda ortaya çıkan uyuşmazlığa, toplu iş uyuşmazlığı denilir. Bu tür uyuşmazlıkların hukuki çözüm süreci ve biçimi, Grev ve Lokavt Kanunu'nun toplam 84 maddesi içinde gösterilmiş bulunmaktadır.
    B- Yazısız Kaynaklar
    Hukuk kurallarının yazılı olmayan kaynakları örf ve adet hukuku ya da gelenek hukuku olarak adlandırılmaktadır. 4857 sayılı İş Kanunu'nun da "saklı haklar", "ara dinlenmesi" ve "gece süresi ve gece çalışmaları" geleneklere yollamada (atıfta) bulunulduğu görülür. Tarımsal faaliyetlere ilişkin iş ilişkilerinde, örf ve adetler daha da önem kazanır.
    C- Yardımcı Kaynaklar
    Kazai içtihatlar (mahkeme kararları) ile öğreti ya da doktrin olarak da adlandırılan bilimsel içtihatlar (ilmi görüşler) hukukun yardımcı kaynaklarını oluşturur.
    2- İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunun Kendine Özgü Kaynakları
    A- Bireysel İş Sözleşmesi
    Bireysel nitelikteki iş sözleşmeleri işçi ile işveren arasında yapılan, iki taraflı bir sözleşme türüdür. Yürürlükteki mevzuatın emredici hükümlerine aykırı olmamak koşulu ile işçi ve işveren arasındaki iş ilişkilerinde uygulanacak kuralları belirler. Bu özelliği nedeni ile tarafları bağlayıcı hükümler içerir.
    B- Toplu İş Sözleşmesi
    Toplu iş sözleşmeleri, işçi sendikaları ile işveren sendikaları arasında bağıtlanan (akdedilen), iki taraflı bir sözleşme (akit) türüdür. Toplu iş sözleşmelerinin içeriği esnektir. Konuları zaman içinde değişebilir. Çoğunlukla iki yılda bir yapılması, değişen koşullara uyum sağlanılabilmesini kolaylaştırır.
    C- İşyeri İç Yönetmelikleri
    Uygulamalarda henüz toplu iş sözleşmesi yapılmayan işyerlerinde uygulanacak çalışma koşulları ya da toplu iş sözleşmesinde yer almayan hususlar işyeri iç yönetmelikleri ile düzenlenmektedir. Bu nedenle işyeri iç yönetmelikleri, toplu iş sözleşmelerinin bir anlamda eki, uzantısı niteliği taşır. İşyeri iç yönetmelikleri işveren tarafından hazırlanır. Bu yönetmeliklerinde yer alan düzenlemeler, yürürlükte bulunan mevzuat ve akdedilmiş toplu iş sözleşmesinin emredici hükümlerine aykırı olamaz.
    Çalışma koşulu haline gelen işyeri uygulamaları işyeri uygulamaları da iş hukukunun kendine özgü kaynaklarından birisi olarak kabul edilmektedir. İK'nın 22. maddesi hükümleri de çalışma koşulu haline gelen işyeri uygulamalarını iş hukukunun özel kaynakları kapsamında irdeler.
    3- İş ve Sosyal Güvenlik Hukukunun Uluslararası Kaynakları
    Uluslararası çalışma normları iş ve sosyal güvenlik hukukunun uluslararası kaynaklarını oluşturur. Başta uluslararası anlaşmalar olmak üzere, genel hukuk ilkeleri, teamüller, uluslararası yargı organlarının kararları ve öğreti uluslararası hukukun kaynakları olarak gösterilmektedir.
    Uluslararası Çalışma Örgütü, uluslararası düzeyde geçerli ortak çalışma normlarını oluşturmakla görevli bir kuruluştur. Örgüt'ün yasama organı olan Uluslararası Çalışma Konferansı, sözleşme ya da tavsiye niteliğinde kararlar alır. Örgüt'e üye olan devletler, sözleşme kararlarını 1 yıl, olağandışı durumlarda ise en geç 18 ay içinde yasama organlarına sevk ederek onaylamakla yükümlüdürler.



    4857 Sayılı İş Kanunu'nun Uygulama Alanı 1- 4857 Sayılı İş Kanunu'nun İşler ve İş İlişkileri Yönünden Uygulama Alanı
    A- Deniz ve Hava Taşıma İşleri
    Denizlerde kuru yük taşıyan bir geminin kaptanı, makinisti ya da bir yolcu uçağının pilotları, hostesleri İK'nın uygulama alanı dışındadır. İK alanına giren istisnaları;
    • Kıyılarda veya liman ve iskelelerde gemilerden karaya ve karadan gemilere yapılan yükleme ve boşaltma işlerinde,
    • Havacılığın bütün yer tesislerinde yürütülen işlerde
    • Deniz iş kanunu'nun kapsamına girmeyen ve tarım işlerinden sayılmayan, denizlerde çalışan su ürünleri üreticileri ile ilgili işlerde
    • Havacılığın bütün yer tesislerinde yürütülen işlerde çalışanlar tabidir.
    B- 50 ve Daha Az İşçi Çalıştıran Tarım ve Orman İşlerinin Yapıldığı İşyerleri veya İşletmeleri İle Aile Ekonomisi Sınırları İçinde Kalan Tarımla İlgili Yapı İşleri
    Yasa koyucu; tarım ve orman kesiminde iş ilişkilerinin özel bir tarım iş kanunu ile düzenlenmesini daha uygun bularak, "50'den az işçi çalıştıran (50 dahil) tarım ve orman işlerinin yapıldığı işyerlerinde ve işletmelerinde" çalışanlar ile "aile ekonomisi sınırları içinde kalan tarımla ilgili her çeşit yapı işleri"ni İK'nın uygulama alanı dışında bırakmıştır (m.4/b, c).
    Tarımla ilgili yapı işlerinin İK'nın uygulama alanı dışında kalabilmesi, madde hükümlerinden çıkarılabileceği üzere, iki ayrı koşulun birlikte gerçekleşmesine bağlı kılınmıştır. Söz konusu yapı işi;
    • Bir samanlığın, bir ahırın ya da bir kümesin yapılması işi gibi tarımla ilgili olmalıdır.
    • Aile ekonomisi sınırları içinde kalmalıdır. Bir başka deyişle, bu yapı işi, aile çatısı altında sürdürülen bir ekonomik faaliyet niteliğinde, aile üyeleri tarafından gerçekleştirilebilecek ölçekte olmalıdır.
    Eğer yukarıda sıralandırılan iki koşuldan herhangi biri gerçekleşmiyorsa, bu istisna hükmü uygulanmayacak ve o yapı işi İK'ya tabi olacaktır.
    • Tarım sanatları ile tarım aletleri, makine ve parçalarının yapıldığı atölye ve fabrikalarda görülen işler
    • Tarım işletmelerinde yapılan yapı işleri
    • Halkın faydalanmasına açık veya işyerinin eklentisi durumunda olan park ve bahçe işleri İK hükümlerine tabidir.
    C- Bir Ailenin Üyeleri ve 3. Dereceye Kadar Hısımları Arasında Dışarıdan Başka Biri Katılmayarak Evlerde ve El Sanatlarının Yapıldığı İşler
    İK'nın kapsamı dışında kalması için yapılan işin;
    • Evde,
    • Aile üyeleri ya da 3 üncü dereceye kadar olan akrabalar arasında, aile dışından bir başka kişinin katkısı olmadan yapılması ve
    • El sanatları niteliğini taşıması gerekir.
    D- Ev Hizmetleri
    Ev hizmetlerinde çalışan hizmetçi, aşçı, kâhya, mürebbiye vb. kişiler tarafından sürdürülen işler, İK'ya tabi değildir (İK.m.4/e).
    E- Çıraklar
    Çırak olarak çalıştırılan kişiler ile onları çalıştıranlar arasındaki hukuki ilişki, iş sözleşmesi ya da hizmet akdi ile değil, çıraklık mukavelesi olarak adlandırılan bir sözleşme ile kurulur. Yürürlükteki Çıraklık ve Mesleki Eğitim Kanunu'nun hükümleri, çıraklara yaşlarına bakılmaksızın İK hükümleri uygulanmaz. İK'nın "iş sağlığı ve güvenliği hükümleri saklı kalmak üzere" denilerek getirilen istisna hükmüyle, çırakların kanun'un "işçi sağlığı ve güvenliği" başlığı altında yer alan hükümlerden yararlandırılmaları öngörülmüştür.
    F- Sporcular
    İK hükümleri, bu faaliyetlerin taşıdığı özellikler nedeniyle profesyonel sporculara uygulanmaz (İK.m.4/g). Bu hüküm, tüzel kişiliği bulunan spor kulüplerinde iş sözleşmeleri ile çalışan profesyonel sporcularla ilgilidir.
    G- Rehabilite Edilenler
    Bu istisna hükmü ile kanun koyucu, özürlülerin ve eski hükümlülerin korunmasını hedeflemiştir. Fıkra hükmü, rehabilite edilenleri, İK'nın kapsamı dışında bırakmaktadır.
    H- 507 Sayılı Esnaf ve Küçük Sanatkârlar Kanununun 2. Maddesinin Tarifine Uygun Üç Kişinin Çalıştığı İşyerleri
    İşyerinde tek bir işçi çalışıyor olsa bile, ilke olarak bu işyeri İK'nın kapsamına girer. Ancak, getirilmiş olan bu istisna hükmü, 507 sayılı esnaf ve küçük sanatkârlar kanunu'nun 2. Maddesinde yer verilen tanıma uygun olan ve üç kişinin çalıştığı işyerleriyle sınırlıdır.
    2- 4857 Sayılı İş Kanunu'nun Kişiler Yönünden Uygulama Alanı
    A- İşçi
    İK'da işçi; "bir iş sözleşmesine dayanarak çalışan gerçek kişi" olarak tanımlanmıştır (m.2/1). Bir iş sözleşmesine dayanarak çalışmak ve gerçek kişi olmak, işçi sayılabilmek için kanun'un birlikte aradığı koşullardır.
    İş sözleşmesine dayanarak çalışan kişiler; yalnız hukuki ve ekonomik değil, teknik yönden de işverene bağımlı (tabi) olarak iş görürler. Görülen işin düşünsel ya da fiziksel işgücü gerektiren bir faaliyet olması işçi niteliğini kazanmada önem taşımaz. Yapılan işin kamu ya da özel kesime ait olması, işçi niteliğinin kazanılmasında belirleyici olmaz.
    B- İşveren
    İK'nın 2. maddesine göre; "bir iş sözleşmesine dayanarak işçi çalıştıran gerçek veya tüzel kişiye yahut tüzel kişiliği olmayan kurum ve kuruluşlara işveren denir." Bu ifadeden de çıkarılabileceği üzere kanun, işveren niteliğinin kazanılmasını işçi çalıştırma koşuluna bağlamıştır.
    İşveren gerçek kişi olabileceği gibi örneğin bir ortaklık, dernek, sendika, vakıf gibi özel hukuk ya da kamu hukuku tüzel kişisi olabilir.
    C- İşveren Vekili
    İK'nın 2. maddesinin 4 üncü paragrafında, "işveren adına hareket eden ve işin, işyerinin ve işletmenin yönetiminde görev alan kimselere işveren vekili denir" hükmüne yer verilmiştir.
    İşveren vekili, kendisine verilen yetki sınırları içinde işvereni temsilen, onun adına işletmeyi yönetir ve işverenin yükümlülükleri yerine getirir. Ancak, kanun; işveren vekilinin, işveren adına işyerinde işçilere yönelik aldığı tüm karar ve sürdürdüğü uygulamalardan doğrudan işvereni sorumlu tutmuştur (İK. M.2/4). Bir işletmede işveren, birden çok kişiye bu alanda yetki verebilir.
    D- Alt İşveren
    Bir işverenden, işyerinde yürüttüğü mal ve hizmet üretimine ilişkin yardımcı işlerde veya asıl işin bir bölümünde işletmenin ve işin gereği ya da teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren bir iş alan ve bu iş için görevlendirdiği işçilerini sadece bu işyerinde aldığı işte çalıştıran kişiye alt işveren denir. Kanun metninde "alt işveren" olarak adlandırılan bu üçüncü kişiler, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu'nda aracı, uygulamada ve öğretide ise müteahhit ya da taşeron olarak da ifade edilmektedir.
    İşletmenin ve işin gereği ile teknolojik nedenlerle uzmanlık gerektiren işler dışında asıl iş bölünerek alt işverenlere verilemez. Kanun hükümleri; alt işvereni, kendi işçilerine karşı, kanundan ve iş sözleşmesinden doğan yükümlülükler açısından asıl işveren ile birlikte sorumlu tutmuştur (İK, m.2/6). İşçileri korumak amacıyla öngörülmüş bulunan, ortak ve zincirleme (müteselsil) nitelikteki bu sorumluluk, sosyal sigortalarla ilgili uygulamalar yönünden de önem taşır.
    3- 4857 Sayılı İş Kanunu'nun İşyeri Yönünden Uygulama Alanı
    İK işyerini "işveren tarafından mal veya hizmet üretmek amacıyla maddi olan ve olmayan unsurlar ile işçinin birlikte örgütlendiği birim" olarak tanımlamaktadır (m.2/1). Bu bağlamda işyeri, işin fiilen yapıldığı yer olmaktadır.
    A- İşyerine Bağlı Yerler
    İşin niteliği bakımından bağlılık bir işin diğerini tamamlaması, tek elden yürütülecek şekilde organize edilmiş olmasını ifade eder.
    B- Eklentiler
    İK, işyerinin "...dinlenme, çocuk emzirme, yemek, uyku, yıkanma, muayene ve bakım, beden veya mesleki eğitim ve avlu gibi diğer eklentiler..." ini de işyerinden saymaktadır (m.2/z).
    C- Araçlar
    İşyerinde, işin yürütülmesi için gerekli olan, sabit veya hareketli her türlü araçlar da işyerinden sayılır (m.2/2).

    İşyerinin 4857 Sayılı İş Kanunu'nun Uygulama Alanına Girmesi Ve Uygulama Alanından Çıkması
    İK hükümlerine göre; "...kapsamına giren nitelikte bir işyerini kuran, her ne suretle olursa olsun devralan, çalışma konusunu kısmen veya tamamen değiştiren veya herhangi bir sebeple faaliyetine son veren ve işyerini kapatan işveren", bu durumu çalışma ve sosyal güvenlik bakanlığı'nın işyerinin bulunduğu yörenin bölge müdürlüğüne en geç bir ay içinde bildirmek zorundadır (m.3). İşveren, işyeri bildiriminde bulunmasa da, işçiler işyerinde çalışmaya başladıkları tarihten itibaren İK'ya tabi olurlar ve örneğin kıdem tazminatı, yıllık ücretli izin vb. haklardan yararlanırlar.


    alıntı
#29.08.2010 21:40 0 0 0