Şemsi Tebriz Hikayeleri - Şemsi Tebriz Sözleri - Şemsi Tebriz Hakkında - Şems Sözleri - Tebrizli Şems Sözleri
BAŞKA ÇÂRE YOK
Şems-i Tebrîzî hazretleri, bir gün dostlarına şöyle nasîhatta bulundu: "Âhireti terk edip, dünyâya tâlib olup muhabbet edenlere, mal kazanıp zengin olmaktan başka çâre yoktur. Âhirete tâlib olan kimselere de, ölmeden önce ibâdet yaparak, dîn-i İslâma hizmet ederek gayretle çalışmaktan başka çâre yoktur. Allahü teâlânın tâlibi olan kimselere, O'na kavuşmak arzusu içinde olanlara, mihnet, meşakkat, dert ve belâlara katlanmaktan başka çâre yoktur. İlmi taleb edenlere, yâni âlim olmak isteyenlere, herkesin gözünde hakîr olmak ve yalnız, kimsesiz, garip kalmaktan başka çâre yoktur. Çünkü, kim ilim öğrenmek arzusunda olursa, onun üzüntüsü çok olur. Onu rencide ederler. Huzura kavuşması için her türlü derde, belâya sabretmesi lâzımdır. Her kim kendini üstün görürse, onun sonu zillete düşmektir. Hesapsız, sonunu düşünmeden malını sarfedenler, fakir olurlar. Her kim fakirliğe sabreder, kanâatkâr olursa, sonunda zenginliğe ulaşır. Her kimsenin, kendisinde bulunan iki şeyin birisini öldürüp, birisini diri tutmaya çalışması lâzımdır. Öldürmesi îcâb eden şey nefsidir. Çünkü nefsi öldürmedikçe, rahata ermek düşünülemez. Diri tutması lâzım gelen şey de, gönüldür. Çünkü gönlü ölü olanların mesûd ve bahtiyâr olması düşünülemez."
Şems-i Tebrîzî hazretleri Şam'danKonya'ya gelirken, yol üzerinde bulunan bir hana uğrayarak burada yatmak istedi. Fakat uğradığı bütün hanların dolu olduğunu, hiç kalacak yerlerinin olmadığını öğrenince, câmide sabahlamak istedi. Câmiye gidip yatsı namazını cemâatle kıldı. Cemâat dağıldığında, o hâlâ duâya devâm ediyordu. Duâsını bitirdiğinde, câmide kimse kalmamıştı. Cübbesini çıkarıp başının altına koyarak uzandı. Günlerce süren yolculuğun verdiği yorgunlukla hemen kendinden geçti. Bir müddet sonra câminin kapılarını kilitlemek üzere gelen görevli, camide birinin yattığını görünce, yanına yaklaşarak: "Burada yatılmaz kalk!" dedi. Şems-i Tebrîzî hazretleri doğrularak: "Benim kimseye bir zararım dokunmaz. Garibim, uzak yoldan geliyorum. Hanlarda da yatacak yer yokmuş, başka kalacak bir yerim de yok. Bırak da burada sabahlıyayım." dedi. Câmiyi kilitlemek için gelen kişi; "Beni uğraştırma, sana kalk dışarı çık dedim, yoksa yaka paça seni dışarı atmasını bilirim." diye karşılık verdi.Şems-i Tebrîzî hazretleri, bu son sözler üzerine bir tuhaf oldu. Hemen ayağa kalktı. Cübbesini toplayarak sessizce kapıdan dışarı çıktı.Câmiden çıkmasını isteyen görevli, onun arkasından bakarken, âniden boğuluyormuş gibi oldu. Bunun üzerine; "İmdât boğuluyorum!" diye bağırmaya başladı. Bu sesi işiten imâm efendi koşarak geldi ve ona; "Ne oldu, niye bağırıyorsun?" diye sordu. Kayyum durumu anlatınca, imâm efendi hemen câmiden çıkıp koşarak, Şems-i Tebrîzî hazretlerine yetişti. Kendisine; "Efendim, o câhildir, bir terbiyesizlik etmiş. Ne olur onu affedin!" dedi. Şems-i Tebrîzî hazretleri imâm efendiye baktı. Üzüntülü bir şekilde: "Onun işi benden çıktı. Benim yapabileceğim birşey yoktur. Ancak îmânla ölmesi için duâ edebilirim." buyurdu.
Şemsi Tebriz Şiirleri
Bihamdillah direm Allah
Alıp aklımı fikrullah
Dilimde zâtın esmâsı
Bana üns oldu zikrullah
Salâtullah selâmullah
Aleyke yâ Resûlallah
Bu tevhidden murâd ancak
Cemâl-i zâta ermektir
Görünen kendi zâtıdır
Değil sanma ki gayrullah
Salâtullah selâmullah
Aleyke yâ Resûlallah
Ben ol pervâneyim geldim
Düşüp aşk oduna yandım
Yanuban küllü yandım
Beni yaktı aşkullah
Salâtullah selâmullah
Aleyke yâ Resûlallah
Gönül âyinesin sûfî
Eğer kılar isen sâfî
Açılır sana bir kapı
Ayân olur Cemâlullah
Salâtullah selâmullah
Aleyke yâ Resûlallah
Şems-i Tebrîz bunu bilir
Ehad kalmaz fenâ bulur
Bu âlem küllü mahvolur
Hemen bâkî kalır Allah
Salâtullah selâmullah
Aleyke yâ Resûlallah
Bilindiği üzere Hazreti Mevlâna'yı derin ve anlaşılması güç sözleriyle etkisi altına alan Şems-i Tebrizi'den talebeleri ve halk şikâyetçi olmuş, hatta Mevlâna'yı kendilerinden koparan sapıkça sözlerin sahibi biri diyerek Şems-i Tebrizi'ye düşmanlık beslemeye dahi başlamışlardı. İşte böyle bir devrede Hazreti Mevlâna talebeleriyle birlikte giderken, yol kenarında önündeki kemiği yiyerek yavrularını emziren bir köpek görünce birdenbire durur. Yanındaki talebelerine dönerek:
-Biliyor musunuz, der, içinde bulunduğumuz hali şu gördüğümüz tablo ne güzel izah ediyor. Şöyle devam eder:
-Bu yavrular der, şu koca kemiği yemeye kalksalar inci gibi ince dişleri kırılır, helak olurlar. Ancak anne güçlü dişleriyle o kocaman kemiği rahatça kırıp un ufak ederek yiyip süte çeviriyor ve yavrularına faydalı bir gıda olarak sunuyor.. İşte der, Şems'in sözleri de bana o kemik gibidir. O sözleri ancak ben hazmederim, sizleri o sözlerle ben beslerim. O halde siz Şems'in sözlerine değil, benim süt gibi yorumlarıma kulak verin, o sözleri benden dinleyin!
Aşkın Gözyaşları Kitabından Alıntılar - Şems Sözleri
Yedinci ve en tesirli bıçak darbesi ensesine gelir boynu sağa doğru bükülmüştür. Dervişler yere kapanmasını bekleye dursun. Şems, Hz. Peygamber'in şu hadisini sesi boğuk mırıldanır: "Allah'a kavuşmayı isteyeni Allah da sever."
Dervişlerden birisi sırtına tekmeyi vurur. Yüzüstü taş zemine kapanır, dudağı patlamış, dişleri zemine dökülmüştür Siyah feracesi kanlar içinde bordoya dönmüştür. Saçlarından tutarak kafasını kaldıran dervişin niyeti Şemsin başını gövdesinden ayırmaktır. Baş derviş engeller. Bırakın son nefesini versin, sonra da en yakın bir kuyuya atın. Kıyafetine sarıp atın. Avluyu yıkayın. Sabah ile yola çıkarız.
Şems hala son nefesini vermemiştir Sille taşının üzerindeki başını hafifçe göğe kaldırır ve: "Allah ne güzel sevgilidir. Rabbim sana aşığım. Ve bu canı sana hediye ediyorum."
Ertesi gündür. Mevlana odasından içeri girer, kendisine gönderilen mendili koklar eli titreyerek açar. İçinden san kağıda yazılmış bir not çıkar: "Yemin ederim ki ölümümün gözlerinin önünde olmasını isterdim. Gör ki aşk için ölmek ne demekmiş." Mevlana olduğu yere düşüp bayılmıştır.
Geceden sonra doğan ve kalplerin çöllerini cennetlere çeviren bir gözyaşı bu. Çoraklaşmış ve çöle dönmüş kalpler; açın sadrınızı! Aşkın gözyaşları, serin serin, sağanak sağanak, üzerimize damlıyor; bakın gökyüzüne, nasıl da aşk yağıyor.
Ümidinin bittiği yerde zaten her şey bitmiştir ,zorlukları
yenmek her şeyden önce iman gücü gerktirir ,ufacık bir şüphe geçse içimizden
hazırdaki kazandığımızıda kaybederiz ,bir gün
Allah dostlarından biri müritlerine şunu misal vermiş ,abdest almaya
dışarı çıkmış tabiki müridin biride onun suyunu
...dökmek için koşmuş ,suyu dökerken mürit dağa bakıyor baktığı yerde şu
yazıyormuş ,falanca zat cehenemlik !!!
mürit şeyhine bakıyor mübarek gülümsüyor ve şöyle diyor oğul ben
bunu 40 senedir görüyorum sen birkere gördün nefsin bozuldu, hadi oğul sen suyu
dök, ben daha ümidimi kesmedim yaradandan diyor. ,Yani var olduğumuz sürece
ümit vardır ,ümitlerimizi çoğaltmak için sabır yoluna girmeliyiz Kuran'da
namaz ayetlerinden çok sabır ayetleri vardır, İnnallahe meassabırıyn (Allah
sabredenlerle beraberdir)
Bugünden sonra bana Şems diye seslenin. Kuran'daki Şems sûresine aşık oldu evladınız. O günden sonra ismim Şems olarak anıldı. Doğum yerimden dolayı Tebrizli Şems olarak tanındım. Dini ilimler hocam Rukneddin Secasi, derslerden sıkılıp pencereden bahçeye kaçtığım için, uçan mânâsında Parende demeye başladı. Haklıydı da Ömrüm boyunca hiçbir yere bağlanmaksızın oradan oraya uçan bir Şems i Parende olacagımı sezmiş olmalıydı.
Sadece bu kadar. Başka hiçbir şey yok. Ne olur öyle kalsın! Çünkü başkasına gerek yok. Bu ne kadar içli bir kelamdır böyle. Ve ki, Şems'e ne kadar iyi yakışmaktadır.
İki kubbe var İslâm âleminde ki, ikisi de yeşil, Kubbe-i Hadra. Biri Peygamberin, biri Mevlâna'nın. Şimdi Mevlâna, Kubbe-i Hadrasının altında. Babası, oğlu, çelebisi ve kâtibi, Selâhaddin'i ve Hüsameddin'i ile üzerine titreyen zarif kalabalığının arasında. Dokunmaya kıyılamayacak denli soylu bir gül; nazlıdır, nazında. Vakurdur, vakarında. Şehirlidir, inceliklidir; nezaketinde, zarafetinde. Ve daha fazlasında, zamana uzanırken. Şems, uzakta. Karanlığında. Bir köşede. Tenhalığında. Yalnız yatıyor.
Yalnızlık aşkın vekâletidir. Ölüm aşkın kefaretidir.
Her aşk bir baş götürür. Bu kez baş veren Şems olmuştur.
İçimde birçok büyükleri severim .Onlara karşı muhabetim vardır ama açığa vurmam .İBir iki kere açıkladım.Bende ,geçmiş hayatımdan bir tecrübe kaldı .Bir muhabbet vardır ki asla soğumaz , fakat bu dostluğun değerini kimse bilmez ve takdir etmez. Halbuki benim Mevlana'ya açıkladığım sevgi arttı ve eksilmedi ,doğrusunu söyleyemiyorum .Ben doğruluğa başladıktan sonra beni dışarı attılar. Eğer tam doğruluk gösterecek olsaydım beni bir hamlede beni bütün şehirlerden sürer,kapı dışarı ederlerdi
Makalat'tan
Şems Hikayeleri - Makalat'tan Hikayeler
Şeyh Dedi ki:Halife sema'yı yasak etti. Bu yasak dervişin içinde düğüm oldu.Hastalandı;onu çok uzman bir hekime götürdüler;nabzını tuttu ondaki hastalığın sebebini araştırdı.Okuduğu ve bildiği hastalıklarda hiçbirine benzemiyordu;onda hiçbir şey göremedi .Derviş öldü ,doktor dervişin mezarını açtı ,göğsünü yardı,içindeki sert düğümü çıkardı ;tıpkı akik taşı gibi olmuştu yüreği;Hekim bu akiki yoksul zamanında satmıştı .Elden ele dolaştıktan sonra Halifeye kadar dayandı.Halife bu taşı yüzük yaptırdı .Bir gün br sema aleminde aşağı bakarken kan içinde kaldığını gördü.kendini yokladı,hiç bir tarafında bir yara izi göremedi.Elini yüzüğüne götürdü.yüzüğün taşı eriyip akmıştı .Bunu satanları aradılar hekime kadar dayandı .Hekimde hikayeyi anlattı
Makalat'tan
Oysa bütün mahlukat sabrın ipliğiyle bağlıdır birbirine. Dünya sabırla döner. Çünkü güneşin de ayın da zamana ihtiyacı vardır. Sabırlı ol. Büyük sırlara ermek için sabır denizinde yüzmeyi öğrenmen lazım. Çünkü sırlar sabır denizinin dibinde saklıdır.
Uyum güzelliktir. Uyum suyun özelliğidir. Su sabrın simgesi istiridyenin yurdudur. Su olmasaydı inci de olmazdı. Sabırlı ol ki istiridye gibi inciler yapasın.
Sözler hakikat değildir ağzımdan çıkan seslerdir. Hakikati öğrenmek için söze değil yaşamaya ihtiyaç vardır.
Arayanın maksadı da aranılanlar arasında baş gösterir .Bana göre arayan Allah'tır
Fakat aranılan sevgilinin hikayesi hiç bir kitapta meşhur olmadı .Tarikatlar ,derneklerin anlattıkları şeyler arasında da bunlar yoktur ; bu sözler hep yolu anlatmak içindir . bunu yalnız bir kişiden dinliyoruz ,başka hiç kimseden duymadık .O gün Cüneyd'in on hıyar bir pula satılıyor biz kaça satacağız ? dediğinde anlamıştım ; O bu haldeydi nasıl ki on hasta bile bu sözden dolayı onun düştüğü arıklık derecesine yetişemez ; bu bize göre küfürdür
Makalat'tan
Sana yol yürümek gerek . Sana yol yürürken bir şeyden bahsetmek gerekmez.yolunu yürü ey eşşek ! Sen ,ne o köprü geçen eşeklerdensin ne de bir günde konak gidip geri dünen Mısır eşeklerindensin! Sen binlerce dedikoduların ve koşuşmaların sonucunda günde yarım konak bile gidemezsin
Makalat'tan
Mal ,bir çok kimsenin kıblesidir. Yolcular onu feda ettiler . Dünyaya tapanlara göre bir pul ,tatlı canlarından daha değerlidir.Sanırsın onların canı yoktur .Eğer canları olsaydı nazarlarında mal canlarından daha değerli olmazdı
Makalat'tan
Şems-i Tebrîzî hazretleri; "Eğer bir kimse bana âhiretim ile ilgili bir defâ iyilik edip, dünyâ ile ilgili binlerce kötülük etse, ben onun bir defâ yaptığı iyiliğe nazar ederim. Çünkü iyi ahlâk bunu icâbettirir." buyururdu.
Şems-i Tebrîzî hazretleri her nerede bir cenâze görse; "Âh! Bu cenâzenin yerinde ben olsaydım. Onun yerine beni defnetselerdi." derdi. Bunu işitenler; "Niçin böyle söylüyorsun?" dediklerinde, onlara; "Âşık olanlar mâşuklarına bir an önce kavuşmak isterler. Maksatlarına en kısa zamanda ulaşmaları makbûl değil midir?" diye cevap verirdi.
Cömertliği sordular, buyurdu ki: "Dört türlü sehâvet, cömertlikvardır: 1) Mal cömertliği; zâhidlere, dünyâya kıymet vermeyenlere mahsustur. Onlar malı verirler, mârifeti, Allahü teâlâyı tanımayı alırlar. 2) Beden cömertliği; müctehid olan âlimlere mahsustur. Onlar da Allahü teâlânın yolunda vücutlarını harcarlar ve hidâyeti alırlar. 3) Can cömertliği; şehidlere mahsustur. Onlar da canlarını vererek Cennet'i alırlar. 4) Kalb cömertliği; âriflere mahsustur. Onlar da gönül vererek muhabbeti alırlar."