Saygımızı Yitirdik Hükümsüzdür

Son güncelleme: 08.10.2012 16:36
  • Saygımızı Yitirdik Hükümsüzdür Hikayesi - Saygı Hikayeleri - Aynur Engindeniz - Aynur Engindeniz Yazıları

    İnancımıza göre, on bir ayın sultanı bildiğimiz Ramazan ayı içindeyiz. Bir çoğumuz elimizden geldiğince oruç ibadetini yerine getirmeye çalışıyor, bir kısmımız da, ama hastalık sebebiyle, ama irade zayıflığının tesiriyle, ama başka bir dine mensup olması nedeniyle oruç tutmuyor. Bu iki kesim de en doğal haklarını kullanıyorlar.

    İsteyen oruç tutar, namaz kılar, istemeyen tutmaz ve namaz da kılmaz. Bu tamamen kişilerin Allahla aralarında olması gereken bir mesele. Hepimiz buna amenna dedik Ama yıllardır duyduğumuz bir şey var. Oruç tutmayanlara saygı gösterilmeli.

    Elbette ki tutmayana saygı göstermeliyiz. Ama onların da biraz olsun, oruçlulara saygı duyması gerekmez mi? Sonuçta Ramazan ayında açlığa susuzluğa maruz kalan, nefsiyle cebelleşen-ki bu en zor savaştır- oruç tutan insanlardır. Her ne kadar Allah rızası için yapılan hiçbir ibadet müminlere çile gelmese de, bedenin doğal ihtiyaçları vardır. Bu ihtiyaçların noksanlığı ister istemez çeşitli sıkıntılar yaratır. Durum böyle olduğu halde, saygı duymak hep oruçlu insanlara düşer.

    Bu sabah, iş yerimin bahçesine çıktım. Malum büyükşehir, bu kentte yetmiş iki buçuk millet yaşıyor. Oruç tutmayanı da, normal olarak, çok fazla. Hatta tutanlardan da fazla. Buna hiçbir sözüm yok. Olamaz da Ama şu saygı meselesine takılıp kalıyorum.

    Hemen karşımda, yakinen tanıdığım bir grupbayan memur oturuyor. Ellerinde sigaraları, önlerindeki ahşap sehpalarda ince belli çay bardakları. Sabahtan beri gözüm onlarda. Oruç tutmadıkları için değil ama, devletin onlardan parayla satın aldığı zamanı, tüttürerek geçirdikleri için. Neredeyse hiç kalkmamaca o tahta bankın üzerinde oturuyorlar.

    Odamın kapısını açar açmaz, sigara kokusu ciğerlerime doluyor. Benim sigara kullandığımı biliyorlar, ama gözümün içine baka baka dumanı havaya savuruyorlar. Allaha çok şükür iradesi güçlü bir insanım. Böyle şeylerden etkilenmem. Ama ya etkilenen insanlar. Ya su içenlere ne demeli? Su bu, başka bir şeye benzer mi? Ama bazılarımız, hiç düşünmeden oruçlu insanların içinde bir litrelik bidonu kafasına takıp mideye götürüyor. Bu insafsızlık ve kasıttır bence.

    Saygı tek taraflı olmaz.

    Önceden Ramazan ayında, lokantaların pencerelerine perde çekilirdi. Ne oruç tutan rahatsız olurdu, ne tutmayan. Çünkü önceden haklara saygı biraz daha fazlaydı. Oruç tutmayan, oruçluların yanında, karşısındaki aç olduğu için , yiyip içmeye utanırdı.

    Şimdi neyin perdesi kaldı ki, lokantanın perdesini arayalım. Bütün perdeler, moda tabirle out oldu artık. Ev perdeleri, haya perdeleri, bekaret perdeleri Hepsini çağdaşlığa kaparo diye verdik. Ama hala çağdaş olamadık. Çünkü kimsenin kimseye saygısı yok.

    Kadının biri diğerine soruyor:
    _Kız sen oruç tutmuyor musun?
    Diğeri de gayet pişkin bir şekilde sırıtarak:
    _Özel günümdeyim şekerim, diyor.
    Etraftaki erkekler bıyık altından gülüyor. Onlar utanıyorlar kadının yerine, duymamış gibi yapıyorlar.
    Daha sonra kadına sordum:
    _Abla, o kadar erkeğin içinde, o tarz konuşman doğru mu?
    Kadın aynı doğallıkla cevap veriyor:
    _Şekerim, bu da Allah tan gelen bir şey. Neyini saklayayım?
    Şaşırıp kalıyorum. Galiba ben hala AB ye hazır olmayan kırsal kültürdenim

    Hepimiz öyle keskin, öyle uç noktalardayız ki; sendelesek düşeceğiz haberimiz yok

    Aile içinde bile en küçük hataya tahammülümüz yok. Eskiden iki duvar bir yastık arasında kalan her şey, konu komşu gezmelerinde espri konusu oldu artık. Kadınlar kocalarını, kocalar kadınlarını anlatıyor meclislerde.
    _Benim adam eve gelir gelmez uyuyor. Çağırıyorum çağırıyorum, yapmadığım gösteriyi bırakmıyorum, adamda ses yok. Neymiş, çok yorgunmuş.
    _Aaa, şekerim, sen de pek aptalmışsın! Kesin hayatında bir kadın var. Yoksa erkek milleti neden kadına sırt dönsün.
    _Sahi mi diyon kız? Haklısın valla Dur şu adamı bir kollayıvereyim.
    _ Kolla şekerim kolla, bu zamanda erkeği boş bırakmaya gelmez. Kadın dediğin daima şüphede ve tetikte olmalıdır.
    _Ya öyleyse ne yaparım ben?
    _Delinin zoruna bak! Gençsin güzelsin. Başka koca mı yok sana. İki gözün biri alır seni
    _ Doğru diyon kız. Benim neyim eksik ondan. Bak benim aldatmamın acısı onunkine mi benzer.

    Ya da

    _Nalancığım, biz artık anlaşamıyoruz kocamla. Farklı dünyaların insanıyız. Hayat felsefemiz, kimyamız bile farklı. (Bunlar genelde daha entel takınan ve çalışan kadınlar arasında geçen diyaloglar)
    _ Ay Gülcan, çok bile katlandın. Uzatmanın ne alemi var. Çok şükür ekonomik özgürlüğün yerinde. Çekmek zorunda değilsin. Mutlu olmak senin de hakkın.
    _Doğru diyorsun. Akşama kadar ben de onun gibi çalışıyorum. Çekemeyeceğim vallahi

    Peki, hani aile gizliliği, hani eşlerin hakkı, hani saygı ve anlayış? İki cümleyle akıl çelmek, o kadar kolay olabiliyor ki bazen. Bunun vebali ne olur düşünen var mı?

    Gelelim kocalara

    _Yok gardaş, karıyı değişmek vakti geldi.
    _O niye?
    _Ya abi, karı akşama kadar sığırla sıpayla uğraşıyor. Eller çamurlu, ayaklar nasırlı. Ahırda giydikleriynen yatağıma giriyor. Ben yine de burnumu tıkayıp, yaklaşıyorum, o basıyor tekmeyi. Öldüm canım çıktı akşama kadar, bir de senle uğraşamam diyor.
    _Haklısın o zaman. Kadın dediğin işveli nazlı olacak. Elinin kiri, yıka gitsin.
    _Doğru diyon da, işte bu krizde katlanıyoz nefis belasına

    Ya da

    _Ayten çok değişti Nazım. İşi gücü kariyer yapmak. Ne çocukları görüyor gözü ne beni. Ev işlerini de ben yapar oldum. Gece yarılarına kadar çalışıyor. Madalya takacaklar ya Yürümeyecek galiba
    _ Haklısın üstad Ne zaman kadınlar iş hayatına girdi, işsizlik ve aile içi geçimsizlik arttı. Anlayamıyorum bunları. Ya hu be kadın, seni alan zaten bakacak. Ama sen erkeğin yapacağı işe giriyorsun, doğal olarak bir erkek işsiz kalıyor ve ailesine bakamıyor. Ondan sonra da burunları büyüyor. Neymiş efendim, benim ekonomik özgürlüğüm var. Mübarekler biz olmasak, maaşınız boya badananıza yetmez be!

    Öz cümle, aile sırrı diye bir şey kalmadı artık. Arkadaş meclislerinde, en mahrem bölge olan yatak odaları, forum alanına dönüyor. Biri bir başlık atıyor, diğerleri yorum ekliyor.

    Kadınlığa saygı, erkekliğe saygı, inanca ve inançsızlığa saygı, daha doğrusu hiçbir şeye saygı kalmadı. Herkes saygı konusunda hem fikir görünüşte. Ama icraata sıra gelince, karşı taraftan bekliyoruz hep.

    Topyekün, ama parça parça kültürel bir çöküşün içine doğru koşuyoruz. Milli kültür giderse, bağımsızlık bir dakika durmaz yerinde. O da gider. Çünkü bu iki kavram, insanların zıddına ,birbirine son derece bağlı.

    Sosyolojik incelemeler yapıp, teşhis koyacak ilimde değilim. Şüphesiz, ben de bir çok şeye tahammülü ve saygısı olmayan bir insanım. Ama bu devriliş öyle bir devriliş ki, insanların biri düştü mü, domino taşları gibi, bütün toplum bireyleri ardı ardına devriliyor

    Bunu görmek için, alim olmak gerekmiyor?

    Atatürkün çok sevdiğim bir sözü vardır:

    DURMAYALIM! DÜŞERİZ!

    Durduk ve düşüyoruz Ne yapabiliriz? Bilen var mı?

    Sorulsa hepimiz saygılıyız, öyleyse bu saygısızlar kim? Hepimiz sağlam elmaysak, sepeti çürüten kim?

    Ben bilemedim

    Aynur Engindeniz
#19.11.2010 23:02 0 0 0
  • aynur hanımın bu güzel yazısı için kendisine çok teşekkürler.
    paylaşımda bulunan dostumada çok teşekkürler...

    güncel olarak bakarsak teknoloji çağına çok hızlı girmemize rahmen adam akıllı kullanamıyoruz.manevi değerlerimizi kaybediyoruz.konuşulması gereken çok konular var aslında.fazla yazıp kimsenin başınıda ağrıtmak istemeyiz tabikide. :)
#19.11.2010 23:09 0 0 0
  • Ben de size teşekkür ederim.
#08.10.2012 16:36 0 0 0