Sosyolojinin Tanımı

Son güncelleme: 09.01.2011 17:15
  • sosyoloji nedir - sosyoloji bilimi - bilim olarak sosyoloji - sosyolojinin gelişimiToplum yasaminin olusumunu, kosullarini, isleyisini degisimini objektif bir sekilde sosyal bütünlük içerisinde inceleyen bilim dali olarak bilinen sosyoloji; en genel anlamda, toplum içinde yer alan sosyal gruplari, sosyal siniflari, ekonomik, politik, sosyal, dinsel, ve hukuksal kurumlari; nufusu, örf, adet, deger norm ve inançlari tüm bunlar arasindaki karsilikli iliskileri tüm bu unsurlardaki degismeleri inceler ve açiklamaya çalisir.

    Bunlara ilaveten sosyolojinin içerdigi bilgi oldukça genis ve farklilasmis fenomenler alaninin genis bir bölümünü kapsar. Örnegin;aileler, kilise, cami ve mezhepler, yerel ve siyasal birlikler, yerel etnik ve ulusal topluluklar vb. gibi kurumlar içerisinde bireylerin davranislari gibi bireyler arasindaki iliskilerin kaliplari,kurumlar ve topluluklarin isleyisinde yapinin ve otoritenin rolü, topluluk ve kurumlarin gelir ve statü veya saygi ile ilgileri,toplumlarin tabakalasmasi, bireylerin eylemlerinde ve topluluklarin, kurumlarin ve toplumlarin isleyisinde bilissel ve normatif inançlarin rolü gibi.

    Sosyolojinin gelisimi, toplumsal olaylarin da doga bilimlerinin kulandigi yöntemlerle incelenebilecegi temel düsüncesine baglidir. Comte'un baslangiçta kullandigi "toplumsal fizik" adinin olsun, toplumsal olaylari "birer nesne gibi" ele almak gerektigini söyleyen Durkheim'in formülünün olsun, kökeninde bu yatar. O dönemde sosyolojinin, doga bilimleri gibi, olaylari oldugu gibi betimleyebildigi ve böylece, "deger yargilari" yerine, "gerçek yargilari" gelistirebildigi oranda bir bilim olduguna inanilmaktaydi. Bu tutum, gerçek bir düsünsel devrim olusturmustur. Daha önceleri, birkaç ender olagan disi kisi bir yana birakilirsa 'Aristo, Makyavel, Jean Bodin ve özellikle Montesquieu) toplumsal olgular, esas olarak felsefi ve ahlaki açidan incelenmekteydi. Toplumun ne oldugu degil de, insan dogasina ve insan yasantisinin amacina, v.d. iliskin dinsel ve fizik ötesi birtakim inançlara göre toplumun ne olmasi gerektigi tanimlanmaya calisilmakta yani deger yargilarina varilmaktaydi. Insan ve toplumun, "birer nesne gibi" bilimsel sekilde incelenebilecegi düsüncesi bile, kutsal seylere karsi bir saygisizlik olarak görülmekteydi.

    Gerçekten de toplum bilimi düsüncesi ile insan özgürlügü arasinda mutlak bir çeliski oldugu kabul edilmekteydi. Bilim kavrami o zamanlar, kesin bir gerekircilige (determinizm) dayandirilmisti. Buna göre bir A öncülü her zaman bir B sonucu verecekti ve zaten bilimsel yasa da ikisi arasindaki bu baglantida ifadesini bulacakti. Bu, B'nin kaçinilmaz sekilde A'yi izlemesini engelleyecek herhangi bir gücün araya girmeyecegini varsaymaktadir. Bu anlamda sosyolojik yasa kavrami, insanin özgür olmadigini kabul eder. Özgürlük kavrami, geleneksel gerekercilige karsidir. Özgür olmak, kendi kendini, hiç degilse kismen belirleme olanagina sahip olmak yani bütünüyle disardan belirlenmis olmamak demektir. O halde geçen yüzyilin bilim adamlari, toplum bilimlerinin varligini olanakli kilmak için tümüyle aldatici saydiklari insan özgürlügünü yadsima yolunu seçmekteydiler. Bu sekilde bitmez tükenmez birtakim felsefi tartismalara girisilmekteydi. Bugün bunlar asilmistir.

    Artik gerekircilik bundan çok farkli bir biçimde, istatistik bir gerekircilik olarak anlasilmaktadir. Bu, özgürlük kavramini yadsimaz; yalnizca, somut kosullarin olasi sonuçlarini ifade eder ki özgürlük, bu kosullar içerisinde kullanilabilir. Parislilerin % 60′inin 15 Agustos'ta baskenti bosalttiklarini söylemek Parislilerin herbirinin o gün kentte kalmak ya da uzaklasmak özgürlügünü sinirlamamaktadir. Bu istatistik gözlem yalnizca, toplumsal aliskinliklarin Parislileri 15 Agustos'ta Paris'ten kaçmaya zorladigini ve insan istemlerinin içerisinde belirlendigi toplu kosullarda bir degisme olmadigi takdirde % 60′inin bu daha yüksek egilime karsi çikmak yerine onu izlemeyi seçme olasiliginin daha yüksek oldugunu söylemektedir. istatistik gerekircilik, olasilik terimleriyle toplu davranislari ifade ettiginden, bu topluluklari olusturan bireylerin belli özgürlüklere sahip olduklarini göz önünde bulundurmaktadir.


    statistik gerekircilik ilkin, toplum bilimlerine temel olmustur, sonradan fizik bilimlere de az çok yayilmistir. Artik burada da A unsurunun mutlak bir B unsurunun ortaya çikmasina yol açtigi söylenilmemekte, A'nin ardinda B'nin görülme olasiliginin su ya da bu kadar oldugu söylenilmektedir. Çogu durumda bu olasilik oldukça yüksektir ve karsit olasilik hemen hemen yok gibidir. Yine de atom düzeyinde durum biraz farklilik gösterir. Söyle ki, burada bi A faktörünün ardindan, her biri de bir hayli yüksek olasilikla (B, C, D, E) gibi birçok hipotezin gerçeklesmesi mümkündür. Böylece bugün XIX. y.y. sonuna göre, fizik ve toplum bilimleri karsilastirmasina degin görüsler tersine dönmüstür. Eskiden, toplum bilimleri, o zaman mutlak kabul edilen fizik gerekirciligin bulundugu varsayilarak, fizik bilimlere göre düzelenmekteydi. Bugün ise fizik gerekirciligin toplum bilimlerinin örnegini verdigi istatistik gerekircilik görüntüsüne uygun biçimde göreceli (relatif) oldugu kabul edilmektedir.


    alıntı
#09.01.2011 17:15 0 0 0