bir umuda bağlıydı pamuk ipliği hayatımız
bir umut ki ayışığı renginde
bir umut ki gözlerinin sabah dünyaya doğduğu gibi
isyan isyan büyüyen gece
susarsa sabahın kızıllığına
bülbül kafesle dost olursa bir gün
dudaklarımdan şarkılar değil de
ağlar gibi bir ses dökülürse
dökülülürsek sonbaharı beklemeden
o an artık gelmesende olur
çünki ben senden
ve seni kucaklayan dünyandan vazgeçmişimdir
bunu böyle bilesin.
bir umut ki üşüyen elllerime ellerinden daha yakın
bir umut ki yün bir eldiven kadar hissiz ama dost
bir umut ki buzla ovar gibi yakıcı
sessizlik kelime kelime büyüdüğünde
sessizce bir tomurcuk açar ansızın
kaf dağından yuvarlanan küçük dağlar
nasıl isyan ederse kudretine haksızlığın
nasıl bağıra çağıra
nasıl çığlık çığlığa
toz duman olursa ırmaklara karışıp
dünya denilen bu hengame de öyle oyalar
öyle sağır eder yüreğini.
dipsiz kuyulardan bağırmak
tıkanıp ağlayamamak
ve yeniden doğamamak kadar sancılı bir andayım şimdi
çünki şiir kimsenin bilmediği bir şelaledir gönlümden gönlüne akan
eski bir tüfek gibi geri teper deler geçer sahibini
sözlerime aç ki ağuşunu sönsün içinde ateşler
aç ki kapılarını ardına dek
aç ki bayraklarını
bir serin bahar rüzgarı olayım aç ki kalbini
bir umut ki adı konmamış
bir umut ki umut gibi değil hüsran gibi
bir umut ki ham bir meyve henüz daha olmamış..
gülümün yapraklarıyla fal bakan katiller
sarhoşsalar şimdi zaferin şerbetiyle
tam tam sesleri duyuyorsak hala zamana inat
ve kazanlarda çiğ et fokurduyorsa
şeytanla halay çekenler bilsin ki
umuda kılıç çekilmez
çünki umut içimde bir siperdir korkulardan arınmış
çünki umut bir güldür içimde
henüz daha solmamış.
ahmet selim