mavi marmara raporu - israil özür dilemiyecek - israil ile ilişkiler donduruldu - israil ile silah projeleri'İsrail askeri anlaşmaların tümü askıya alınmıştır'
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türk-İsrail diplomatik ilişkilerinin ikinci katip düzeyine indirileceğini söyledi. Davutoğlu, düzenlediği basın toplantısında, Türk-İsrail diplomatik ilişkilerinin ikinci katip düzeyine indirileceğini ve iki ülke arasındaki askeri anlaşmaların tümünün askıya alındığını kaydetti.
Ahmet Davutoğlu, 'Doğu Akdeniz'de en uzun kıyısı olan sahildar devlet olarak Türkiye'nin seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacağını' belirtti.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, "Türkiye İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukayı tanımamaktadır. Ablukanın Uluslararası Adalet Divanı'nda incelenmesini sağlayacaktır" dedi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Türk İsrail ilişkilerinde bugün gelinen noktanın sorumlusunun İsrail hükümeti olduğunu vurgulayarak, "İsrail hükümeti, gereken adımları atmadıkça bu noktadan geri dönülmesi söz konusu olmayacaktır" dedi.
Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığı'nda yaptığı basın toplantısında Türk-İsrail ilişkileri konusunda Hükümetçe alınmasına karar verilen tedbirleri sıraladı.
Bu çerçevede Davutoğlu, Türk-İsrail diplomatik ilişkilerinin 'İkinci Katip' düzeyine indirileceğini, İkinci Katip düzeyinin üzerindeki tüm görevlilerin önümüzdeki Çarşamba günü ülkelerine gönderileceğini bildirdi.
Türkiye ve İsrail arasındaki askeri anlaşmaların askıya alındığını belirten Davutoğlu, 'Doğu Akdeniz'de en uzun kıyısı olan sahildar devlet olarak Türkiye'nin seyrüsefer serbestisi için gerekli gördüğü her türlü önlemi alacağını' vurguladı.
Dışişleri Bakanı Davutoğlu, "Türkiye, İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukayı tanımamaktadır. İsrail'in 31 Mayıs 2010 tarihi itibariyle Gazze'ye yönelik olarak uyguladığı ablukanın Uluslararası Adalet Divanı'nda incelenmesini sağlayacaktır. Bu doğrultuda BM Genel Kurulu'nu harekete geçirmek için girişimlere başlıyoruz" dedi.
Davutoğlu, Türkiye'nin, İsrail saldırısının Türk ve yabancı tüm mağdurlarının mahkemelerdeki hak arama girişimlerine gereken her türlü desteğin verileceğini de bildirdi.
Türkiye'nin çatışmayı değil barışı, zulmü değil adaleti hakim kılmak isteyen bir anlayışın temsilcisi olduğunu ifade eden Davutoğlu, "Bunun içindir ki nasıl Bosna'daki, Kosova'daki katliamlara karşı sesimizi yükselttiysek, Gazze'ye yapılan insanlık dışı saldırılara karşı da tepkimizi gösterdik" diye konuştu.
Bugün İsrail hükümetinin bir tercih yapması gerektiğine işaret eden Davutoğlu, şunları kaydetti:
"İsrail'i yönetenlerin, gerçek güvenliğin, ancak gerçek barışın inşa edilmesiyle mümkün olabileceğini görmeleri gerekmektedir.
Yine anlamalılardır ki, gerçek barışın inşasının yolu, dost ülke vatandaşlarını katletmekten değil, dostlukların güçlendirilmesinden geçmektedir. Ancak, mevcut İsrail hükümetinin bu yalın gerçeği görmekten, Ortadoğu coğrafyasındaki devasa değişimlerin sonuçlarını idraktan aciz olduğu açıktır. Bu vesileyle, aldığımız ve alacağımız tedbirlerin, sadece mevcut İsrail hükümetinin tutumuyla bağlantılı olduğunu özellikle vurgulamak isterim."
Amaçlarının tarihe mal olmuş Türk-Yahudi dostluğuna halel getirmek değil, bilakis İsrail hükümetinin bu istisnai dostluğa sığmayan bir yanlışını düzeltmek olduğunu vurgulayan Davutoğlu, Türkiye'nin bölgesel ve küresel barış ve istikrarı olumsuz etkileyen gelişmelerin önlenmesi, cereyan etmiş bulunan olumsuzlukların ise telafisi doğrultusunda her zaman samimi ve yapıcı bir tavır içinde olduğuna dikkati çekti.
Türkiye'nin bu konuda talep ve beklentilerini net bir şekilde ortaya koyduğunu ve üzerine düşeni yaptığını dile getiren Davutoğlu, "Tekrar altını çizmek istiyorum. Bugün geldiğimiz noktanın sorumlusu İsrail hükümetidir. İsrail hükümeti, gereken adımları atmadıkça bu noktadan geri dönülmesi söz konusu olmayacaktır" dedi.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Mavi Marmara saldırısına ilişkin Palmer Komisyonu'nun raporunun yayımlanmasındaki ertelemelerin hepsinin İsrail hükümetinin talebi sonucunda gerçekleştiğini belirterek, "İsrail'in son defa önerdiği 6 aylık uzatma talebi ise tarafımızdan kabul edilmemiştir. Çünkü bu uzatmaların her birinin zamana konuyu yayma amacına yönelik olduğu ortaya çıkmıştır" dedi.
Davutoğlu, Dışişleri Bakanlığında yaptığı basın toplantısında, Mavi Marmara saldırısıyla ilgili olarak, İsrail hükümetinin, Türk halkından özür dilemek, saldırılarda ölenlerin ailelerine ve yakınlarına tazminat ödemek perspektifiyle Türkiye ile görüşmeye hazır olduğunu bildirmesi üzerine dört tur görüşme süreci gerçekleştirildiğini belirtti.
Bu görüşmelerde müzakereyi yürüten Türk ve İsrail heyetleri arasında, Türkiye'nin özür ve tazminat taleplerini karşılayan anlaşma metinleri üzerinde birkaç kez mutabakat oluştuğunu vurgulayan Davutoğlu, şunları kaydetti:
"Nitekim ilk kez 2010 Aralık ayında İsrail'de gerçekleşen orman yangınına Türkiye'nin katkısı üzerine, İsrail Başbakanı'nın talebiyle Cenevre'de gerçekleşen görüşmeler neticesinde iki ayrı anlaşma metni üzerinde, ad referandum mutabakata varıldı. Bu mutabakat İsrail Başbakanı Netanyahu tarafından da onaylandı. Bilahare anlaşmanın imzalanması konusunda İsrail Bakanlar Kurulu içinde anlaşmazlıklar nedeniyle bu anlaşma uygulamaya konulamadı.
Bu süreçte Palmer Komisyonu'nun raporunun yayımlanmasındaki ertelemelerin hepsi, bunu özellikle söylüyorum, çünkü çok ciddi bir basın manipülasyonu ile karşı karşıyayız, Palmer Komisyonu'nun raporunun yayımlanmasındaki ertelemelerin hepsi, İsrail hükümetinin, özür ve tazminat konusunda iç mutabakatı sağlamak için zamana ihtiyacı olduğunu bildirmesi üzerine, yani İsrail hükümetinin talebi sonucunda gerçekleşmiştir. İsrail'in son defa önerdiği 6 aylık uzatma talebi ise tarafımızdan kabul edilmemiştir. Çünkü bu uzatmaların her birinin zamana konuyu yayma amacına yönelik olduğu ortaya çıkmıştır.
Gerek Türkiye'nin gerek İsrail'in taraf olmadığı ve sadece Başkan Palmer ve yardımcısı Uribe'nin imzalarını taşıyan raporun henüz BM Genel Sekreteri'ne resmen sunulmadan önce 1 Eylül günü itibarıyla basına sızdırılmış olması da, kuşkusuz bu bağlamda oldukça düşündürücüdür. Ben bu konuyu BM Genel Sekreteri Sayın Ban Ki-mun'la da açık bir şekilde konuştum. Kendisi, kendilerine dahi iletilmemiş bir raporun detaylarını daha bilmediklerini ve bu sızma karşısında gerçekten büyük bir üzüntü ve şaşkınlık içinde olduklarını ifade ettiler. Maalesef bu süreçte İsrail tarafı hiçbir zaman devlet ciddiyeti içinde ve mahremiyeti içinde davranmamıştır."