Babama

Son güncelleme: 07.12.2011 14:13
  • BABAMA
    Bu hafta bana ayrılan alanı kendim için kullansam, sanırım herkes mazur görecektir beni Duygularıma hâkim olmaya çalışarak kenarından, köşesinden içimdekileri dökmek istiyorum
    Cemal Süreyya nın şiirindeki satırlar geliyor aklıma. "sizin hiç babanız öldümü? Benim bir kere öldü kör oldum "şair böyle yazıyordu dizelerinde
    Kör olmuyormuş insanoğlu, ama katran karası bir yalnızlık çöküyormuş, acılar, sızılar, isyanlar, keşkeler ve yaşamın dibe vurduğu anlar işte o an oluyormuş, öğrendim
    İnsanın iliklerine kadar hatta hücrelerindeki çekirdeklere kadar çaresiz kaldığı an yaşamın dibe vurduğu anmış
    Biliyorum ki; bu herkes için böyledir
    Ama müsaade ederseniz biraz dertleşmek istiyorum sizinle ne dersiniz

    Babamın okuryazarlığı askerde başlıyordu. Zar zor, kendini kurtaracak kadar bir okuma yazma öğrenmişti askerde"Ali okulundan çıktım "derlerdi Kuran okumasını da hacıdan hocadan öğrenmişti Hiçbir zaman onun benden aşağı mı yüksek mi, ileri mi geri mi olduğunu aklıma getirmedim Bana, her insandan öğreneceğim, her insanda benim bilmediğim birçok bilginin saklı olduğunu öğretmişti hayat denilen okul O lastik pabuçlarıyla yürüyen bir çınarı andıran adam, benim babamdı ve onunla gurur duyuyordum Bu insana kutsal, yıkılmaz bir saygı beslemekteydim. Namuslu olmayı, adam gibi adam olmayı, sınırsız vermeyi öğretti bana
    Babamın yüreğinde taşıdığı ve yanında hiç eksik etmediği, "ağulardan süzülmüş" sabır olduğunu çok sonradan anladım
    Bunca yoksulluk ve çağın gerisinde, sürüne sürüne, bin yıllardır yaşayan Anadolu insanından daha iyi kim bilebilir "sabrı" Sabır, sözcüklerden labirent kurarken çekilen sıkıntıdan çok daha derin ve başka bir şeydir buralarda
    Babamın yüzündeki çizgiler dünyanın öte ucunda benzeri acıları yaşayanlarla aynıydı. Babamın bana kütüphane olarak bırakacağı, yüzündeki çizgiler ve gözlerindeki ifadenin evrenselliğiydi


    Buralarda yaşam, elini, yılan, çıyan deliğine sokmaktan farksızdı çünkü;. Gülüşlerin bıçak keskini, yüzlerin taştan oyulmuşçasına sert, sabrın dağlardan kavi olan yeriydi dünyanın, bu acı bozkırı Babam bana ne az güldü Babam bana gülmeden çok önce unutmuş olmalıydı gülmeyi... Babam bana sevgisini nasıl sundu? Bir savaş alanında doğup yaşayanların acı yazgısıydı bu... Gülmek de, sevmek de en saklı derinimizdeydi Kim bilir belki de, bizim en değerli şeyimiz diye en sert yanlarımızın altında saklayarak koruyorduk onu Belki de; ekmeği, suyu, azar azar kullanıp, yetirmeğe alışmış olanlar, sevgiyi de, bitiverir korkusuyla, idareli kullanmaya zorunlu hissediyorlardı kendilerini


    Sonra babam öldü. Bir gün babalar ölüyormuş meğer İnsan gibi yaşanmamış, ama adam gibi yaşanmış bir yaşamdan geçti gitti. .Ayaklarındaki kara lastik ayakkabıları ile üzerinde kahverenginin ala çalan tonundaki eski giysileriyle kaldı aklımda Bazen orak biçerken, bazen kazmayı toprağa vururken ve benzeri binlerce haliyle kaldı Ve en önemlisi herkese ama herkese saygıyla bakardı kimdir nedir ayırtmazdı En azından insanlara bir bardak su ikram etmeden bırakmazdı Yoksuldu ama cömertti mirası çoktu şimdi onun yüzde birini yapabilir miyiz ondan bile endişeliyim Bu dünyada uçaklara binip pembeli aklı bulutlara dokunamadı; köpüklü kıyılarından denizlerine girip yüzemedi güzelim ülkenin. Bir esir kampında gibi, çilelerin harman olduğu bir yaşam geçirdi. Bir dağ gibi devrildi gitti babam.

    Yaşıyorsa babanız gelmesini beklemeyin siz gidin babanıza Kırsalar bile hayatta olmaları bile inanın güç verir insana Sonra keşkeler çok olur
    Bu gazete muhtemelen çoğunuza bayramda ulaşacak Bu bayram günü de böyle şeyler yazılırımı diyecekleriniz olacak Olsun varın değin ama hatırlayın babanızı ananızı en azından bayramdan bayrama onlara gidin ve onları mutlu etmeye çalışın
    Bu temenni ve dileklerimle herkesin bayramını en içten duygularla kutluyorum

    SHEAKSPEAR
#07.12.2011 14:13 0 0 0