Aşk, iş hayatı ve modern zamanlar

Son güncelleme: 06.12.2006 15:30
  • Hoşçakal sakin kafam

    Hoşçakal kanaatkâr ruhum...

    Bilin bakalım Shakespeare ne zaman söyletir bu sözleri Othello'ya?

    Ülke yönetmeye kalkışmadan biraz önce mi?

    Ticarete girip hesapları karıştırdığında mı?

    En yakın dostlarının ihanet ettiğini anladığında mı?

    Hayır! Hayır!



    ***

    Aşk kapıyı çaldığında böyle seslenir Othello.

    Çünkü bilir; aşk hem çok ateşli hem çok kırılgandır.

    Sanıldığının aksine huzurla değil, huzursuzlukla kardeştir.

    Ve aşk mutluluk değildir; âşık olunanın varlığından mutlu olmaktır.

    Peki modern insan nasıl?

    Biliyoruz... Onca kendiyle barışık olma arayışına; parayla saadet satın alma kültürüne; Ferrarisini satıp bilge olma gevezeliğine karşın modern insanın ne kafası sakin, ne de ruhu kanaatkâr!

    Ne zihni durmak biliyor modern insanın, ne de ruhu doymak!

    O halde... Shakespeare'ın ünlü kahramanı gibi hepimiz aşık mıyız? Kalplerimizdeki bu bitmek tükenmek bilmeyen kımıltı, aşk yüzünden mi?


    Bir bakıma, evet!

    Ama durun, durun...

    Öyle değil. Othello gibi değil yani...

    Modern insan âşık ama işine âşık!

    Şunları bir düşünün bakalım.

    Yoğun arzu, tutku ve bağlılık, kalp kırıklıkları, mutluluk ve mutsuzluk med cezirleri, kuşku nöbetleri, ateşli sayıklamalar...

    Bütün bunları modern insan nerede yaşıyor?

    Çalışma hayatında yaşıyor daha çok.

    Sevdiği tarafından terk edilmeyi kaldırabiliyor ama iki yıldır beklediği terfi gelmeyince kendini terk edilmiş hissedip yataklara düşüyor.

    Geceleri uyuyamıyor; aklı hep işinde oluyor; işiyle sevişiyor.

    Tatminsizlik bütün ruhunu sarıyor, bütün eylemlerini yönetiyor.

    Kıskançlıklar, kuşkular, hayal kırıklıkları deseniz... Neredeyse hepsi işiyle, işyerindekilerle ilgili.


    ***

    O halde gerçek aşka ne kalıyor?

    Hadi aşkı da geçtik ama aşka benzer flörtlere; içinde bir parça aşk olsun diye adaklar adadığımız ilişkilere ne kalıyor?

    Pek bir şey kalmıyor.

    O durumda kimse kimsenin kafasını bozmasın; çok arıza çıkmasın isteniyor. (Oysa aşk başlıbaşına arızadır, bu dünyaya başka bir dünyadan emanet ciddi bir uyumsuzdur; tersini söyleyen yalancıdır.)

    Acaba aşk şarkılarına, aşk şiirlerine vurgun fakat kendini üstünkörü flörtlerin; akılcı beraberliklerin;seviyeli evliliklerin sakin denizlerine bırakmayı tercih eden insanlar olmamızın nedeni bu mu?

    Enerjimizin başka bir alanda tükenip gitmesi mi sebep?


    ***

    Aşk meşk denilen şey, kabul edelim ki çoktan işten arta kalan zamanlarımızda hoşnutluk-haz-kafa dinleme-eğlenme kaynağımız olup çıktı.

    Ağır rekabete dayalı iş hayatı ve başarı kültürü içimizdeki binlerce yıllık ateşi yavaş yavaş kendi alanına çekiyor.

    Şiirler direniyor bir tek!

    Ama dikkat edin; şiir sevgisiyle dalga geçen akılcılar da çoğalıyor.

    Şarkılar direniyor bazen.

    Ama damardan şarkıları hor gören; müziği oyalanma vasıtası olarak değerlendirenlerin alaycılığı baskın çıkmaya başlıyor.


    ***

    Tablo açık.

    Ekonomi global, aşk git gide yerel.

    Arzular zengin ve dizginlerinden kopmuş, aşk yoksul ve zincirlenmiş.

    Hayat genel, aşk istisna.

    Herkes yalandan bilge, aşk hâlâ deli divane.

    Göreceğiz bakalım, ne olacak sonu(muz)?

    haşmet baba'dan.....
#29.11.2006 18:15 0 0 0
  • bu Haşmet babaoğludan ne yazılar yazıyor yaaa


    aşk hem çok ateşli hem çok kırılgandır.

    Sanıldığının aksine huzurla değil, huzursuzlukla kardeştir.

    yazıda özellikle buraya takıldım çok güzel ve gerçek. ve modern yaşamlarda aşkı giderek yok ediyoruz bu da çok doğru

    teşekkürler dostum yaaa
#30.11.2006 08:25 0 0 0
Ice Ice foto
  • Biliyoruz... Onca kendiyle barışık olma arayışına; parayla saadet satın alma kültürüne; Ferrarisini satıp bilge olma gevezeliğine karşın modern insanın ne kafası sakin, ne de ruhu kanaatkâr!

    Cok güzel bir yazi.. Süper..
#06.12.2006 15:30 0 0 0