Bazen bizi seyrediyorum uzun uzun,
sen hiç fark etmiyorsun.
Televizyonda film izlerken, bir restoranda yemek yerken,
sarılıp otururken izliyorum.
Önceki ilişkilerimi düşünüyorum.
Çoğuyla,
bir yolun veya saksının kenarında biten
yabani otlar gibiydik.
Varlığımızın bir faydası yoktu
ama dip dibe inatla büyür giderdik.
Koparırdı işi bilen biri,
ikimiz de ayrı yerlerde yeşermeye giderdik.
Seninle gözlerim görüyor,
sanki daha önce hiçbir yeri görmemiş gibi.
Ağaçların ne kadar farklı yeşilleri olduğunu,
denizin mavilerinin iç içe geçtiğini
ve
bir çocuğun ne güzel güldüğünü görüyor gözlerim.
Seninle hissediyorum sanki ilk defa;
güneşin kemiklerime kadar ulaşan sıcaklığını,
elin elime değdiğinde vücuduma yayılan o rahatlığı,
hiç umulmadık zamanda bir yerde çalmaya başlayan bir şarkının
içime işleyen nağmelerini hissediyorum.
Sana gelene kadar neden bu kadar
zor ve çetin yollardan geçtiğime takılıyor aklım.
O inleten, ağlatan, kanatan
ama inatla tırnaklarımı geçirip a
dını aşk koyduğum ilişkilerin
ama
özünde yalnızlıkların
tuhaf zamanlarını geçirmeye mecbur muydum
diye düşünüyorum.
Seninle başlasaydım aşka, olmaz mıydı?
Herhalde olmazdı!
Sen de, ben de harcardık belki birbirimizi.
Zaman zaman içinde,
tam ortasında dururken ilişkimizin,
kendimden çıkıp uzaktan ikimizi izliyorum.
Hayatımın en anlamlı sevdasına bakıyorum.
Sen görmüyorsun, bilmiyorsun
ama
hep içimden gökyüzüne
kocaman bir teşekkür ve şükür yolluyorum.
Sahip olduklarıma bakıyorum,
daha önce yürüdüğüm yolda
yaşadıklarımı düşünüyorum.
Sen o sırada televizyonda
maç yorumlarını dinliyor oluyorsun.
Gelip yanına oturuyorum.
Durup dururken yanağına kocaman bir öpücük kondurup
gülümsüyorum ya;
işte o zamanlarda bizi düşünüyorum.
Böyle, şimdiki haliyle,
eksikleri ve kusurlarıyla,
ama yarım ve hatalı,
ama kendi içinde yaşanarak büyüyen,
her neysek ve ne oluyorsak; bizi seviyorum