Ali İhsan Sabis Paşa Olayı Nedir - Ali İhsan Sabis Paşa - Ali İhsan Sabis Paşa Kimdir
Millî Mücadele yıllarında İstiklâl Mahkemesi huzuruna kadar götürülen Ali İhsan (Sabis) Paşa olayını, bugün, Paşa'nın ölüm yıldönümü dolayısıyla sütunumuzun müsadesi nisbetinde izaha çalışacağız.
Millî Mücadele yıllarında İstiklâl Mahkemesi huzuruna kadar götürülen Ali İhsan (Sabis) Paşa olayını, bugün, Paşa'nın ölüm yıldönümü dolayısıyla sütunumuzun müsadesi nisbetinde izaha çalışacağız.
Ali İhsan Sabis Paşa, Osmanlı tarihinin en feci antlaşmalarından biri olan Mondros Mütarekenâmesi'nin imzalandığı günlerde (30 Ekim 1918) Musul'un kaybı üzerine karargâgını Nusaybin'e çeken Altıncı Ordu başındadır. Bu havalide İngilizleri bir hayli uğraştıran ve mütâreke (ateşkes) hükümlerine rağmen olayların inkişafını bekleyerek emrindeki askeri terhis etmeyen Altıncı ordu kumandanı Ali İhsan Paşa, o acı günlerde şımarık İngiliz Generali Allenby'nin arzusu üzerine türlü oyunla İstanbul'a çağrılmış ve Haydarpaşa'ya ayak bastığı an İngilizlerce tevkif edilerek Malta Adası'na sürülmüştür!.
İki buçuk yıl Malta'da esir kalan Ali İhsan Paşa, bilâhare bâzı arkadaşlarıyla Ada'dan kaçarak İtalya'ya geçmeye muvaffak olmuş, fakat İtalya'da fazla kalmayıp hemen yurda dönerek Ankara'ya gitmiştir. Aşağıda bir görgü şahidinin açık şehadetinden de anlaşılacağı gibi, Ali İhsan Paşa Ankara'da Ordu Kumandanlarına mahsus merasimle karşılanmış ve kısa bir zaman sonra da, Birinci Ordu Kumandanlığına tayin edilerek Garb/Batı cephesi'ne gönderilmiştir.
Bilindiği gibi o günlerde Garb Cephesi kumandanı İsmen (İnönü) Paşa'dır. Ve İsmet Paşa'nın Gabr Cephesi kumandanlığındaki icraatı ma'lûmdur!. İsmet Paşa'dan daha kıdemli olan, buna rağmen onun kumandası altına girip Birinci Ordu Kumandanlığıyla cepheye koşan Ali İhsan Paşa ile İsmet Paşa arasında bu devrede bâzı anlaşmazlıklar görülmüş ve bu anlaşmazlıklar sonunda İsmet Paşa, Ali İhsan Paşa'yı "İstiklâl Mahkemesi" huzuruna çıkarmıştır!. Bir iddiaya göre: "Tarihimiz, emri altındaki Ordu Kumandanını, sivil vasıflı bir ihtilâl mahkemesine veren ve onun cezalandırılmasını isteyen tek Cephe Kumandanı olarak İsmet Paşa'yı göstermektedir."
Olay İstiklâl Mahkemesi'nde
İsmet (İnönü) Paşa'nın arzusuyla "İstiklâl Mahkemesi"ne verilen Ali İhsan (Sabis) Paşa'nın dâvâsına, Topçu İhsan (Eryavuz) başkanlığındaki heyet bakmış ve bu heyette meşhur Kılıç Ali de üye olarak bulunmuştur. İstiklâl Mahkemeleriyle alâlaklı bâzı meseleleri küçük bir kitapta toplayıp 1955 yılında yayınlayan Kılıç Ali Bey'e göre bakınız bu dâvâ nasıl bir seyir takip etmiştir. Diyor ki, Kılıç Ali Bey:
" - Sakarya zaferinden sonra ordu Eskişehir-Afyon hattında iken, bir de Ali İhsan Paşa meselesi patlak vermiş ve bu mesele Meclis koridorlarında hayli dedikoduya ve bir takım tefsirlere sebep olmuştu.
Ali İhsan Paşa ma'lûm olduğu üzere, ordumuzun değerli kumandanlarından biri idi. Mütârekeden sonra İngilizler tarafından Malta'ya sürülmüştü. Paşa bilâhare Malta'dan kaçarak 5 Teşrinievvel/Ekim 1921 Çarşamba günü akşamı saat yedi otuzda Ankara'ya gelmişti. Kendisini karşılayanlar arasında ben de vardım. Ve Ali İhsan Paşa'yı ilk defa orada görüyordum. Belli idi ki, esâret hayatı onu üzmüş, saçlarını beyazlatmıştı. Buna rağmen dimdik, halinde canlılık vardı. Başkumandan Gazi Paşa da, kendisini karışalamak üzere istasyonda bulunuyordu. Ali İhsan Paşa trenden iner inmez, Gazi onu gayet samimî surette kucakladı. Gazi Paşa, ciddî ve iyi bir kumandan bildiği bir arkadaşının kendisine katılmış olmasından çok memnundu. Esasen Ali İhsan Paşa'nın Malta'dan kaçtığını ve İtalya topraklarına ayak bastığını duyunca, memnuniyetlerini bildirerek kendisi yurda döndüğü zaman Ordu Kumandanlarına mahsus merasim yapılması için ilgililere emir vermişti. Ali İhsan Paşa geldikten kısa bir zaman sonra Garb/Batı cephesinde Birinci Ordu Kumandanlığına tayin edildi.
O zaman selâhiyetli kumandanlardan işittiğimize göre, Ali İhsan Paşa, İsmet Paşa'dan iki sınıf evvel olduğundan emir ve kumandasına girmeyi kendisi için küçük görmüş, fakat bir asker itaatiyle vazifeyi kabule mecbur olmuş. Bununla beraber kumandayı deruhte ettikten sonra İsmet Paşa'yı her vesileyle tenkide başlamış. Fakat bu tenkitlerini, mütalâa ve itirazlarını, aldığı emirleri bir kumandan sıfatıyla yerine getirdikten sonra yaparmış. Tabiî bu arada İsmet Paşa'yı bir takım zorluklara uğratmış. Bu sebeple Cephe Kumandanı ile aralarında oldukça açıklık peyda olmuş. Nihayet İsmet Paşa bu harekete tahammül edememiş ve kendisinden şikâyetle İstiklâl Mahkemesi'ne tevdi edilerek muhakeme ve tecziyesini istemişti".
Tahkikat, Ali İhsan Paşa Lehinde
Bu durumda Ali İhsan Paşa'nın Birinci Ordu Kumandalığından alınarak o makama Nuredin Paşa'nın getirildiğini ve Ali İhsan Paşa'nın da "1 numaralı Ankara İstiklâl Mahkemesi"ne tevdi edildiğini, Mahkeme heyetinin Nureddin Paşa ile birlikte Ankara'dan hareket edip Sivrihisar ve Aziziye'ye gittiğini kaydeden Kılıç Ali Bey devamla diyor ki:
" - Burada Ali Hikmet Paşa'nın karargâhında bir iki gün kalarak İsmet Paşa-Ali İhsan Paşa vaziyetinin iç yüzünü tetkik etmeyi ve bâzı malûmat toplamayı faydalı gördük. Bütün söylentiler ve yaptığımız tahkikat itiraf etmeliyim ki, Ali İhsan Paşa'nın lehinde çıkıyordu. Hattâ birkaç günün bir gecesinde Ali Hikmet Paşa karargâhında mahkeme heyeti şerefine bir dâvet yapılmıştı.
Yemekten kalktıktan sonra çok sevdiğim Kolordu Kumandanı merhum Kemaleddin Sami Paşa beni yemek çadırından aldı. Koluma girdi, çadırın arkasındaki düzlükte hayli gezinti yaptık. Bana İsmet Paşa ile Ali İhsan Paşa arasındaki gerginliğin sebeplerini ve içyüzünü uzun uzadıya izah etti, buna rağmen Ali İhsan Paşa cezalandırılacak olursa, kararın hiçbir zaman adilâne telâkki edilemeyeceğini anlattı.
Akşehir'e geldiğimiz zaman, cephe kumandanı İsmet Paşa bizi gayet samimî bir şekilde karşıladı. Karargâhına gittik. Orada görüştük. Sonra da bize tahsis edilen eve geldi. Orada da başkaca Ali İhsan Paşa hakkındaki nokta-i nazarını uzun uzun izah ettikten sonra bize oldukça kalın bir de dosya tevdi etti ve sözlerine şunları ilâve etti:
" - Didine didine mükemmel bir ordu yaptık. Neden sonra dâvâya katılan Paşa hazretlerine buyurunuz, başına geçiniz dedik. Teslim ettik. Şimdi o bizi yere vurmak istiyor. Buna müsaade edemeyiz. Bilhassa etmemelisiniz. Ordunun emir ve inzibati tehlikededir. Bu nokta-i nazardan işe ehemmiyet vermenizi rica ediyor ve kendisinin cezalandırılmasını talep ediyorum".
Mahkeme heyeti Cephe Kumandanı İsmet Paşa'nın iddiasını dinledi. Tevdi ettiği dosyayı baştan aşağı kılı kırk yararcasına tetkik etti. Bu zengin dosya içerisinde Ordu Kumandanı Ali İhsan Paşa'yı itham edecek hiçbir noktaya tesadüf etmedik. Ve derhal dâvânın mahkememize aidiyeti olamayacağını beyan ile dosyanın iadesine karar verdik ve ertesi günü de Ankara'ya döndük.
Lâfa Bakın
Garb/Batı Cephesi Kumandanı İsmet (İnönü) Paşa'nın İstiklâl Mahkemesi heyetine söylediği yukarıdaki sözlere dikkat etmek gerek!. Ali İhsan Paşa'nın Millî Mücadeleye geç katıldığından "Neden sonra dâvâya katılmış olan" diye şikâyet eden İsmet Paşa, kendisinin Ankara'ya apar topar götürüldüğünü unutmuşa benziyor. Ali İhsan Paşa, Malta esâreti dolayısıyla dâvâya geç katılmıştır. Doğrudur. Fakat ya İsmet Paşa?!. İstanbul'da bulunan, Anadolu'ya geçmesi için bütün teklifleri reddeden, hattâ bir defasında vazife ile Ankara'ya kadar gelmişken ikaz edilmesine rağmen yine İstanbul'a dönen, nihayet M.M. grubunca zorla Ankara'ya götürülmüşken, Ali İhsan Paşa'nın esâreti dolayısıyla Millî Mücadele'ye geç katılışından nasıl şikâyet etti ki?!.
Gerek bu durum, gerek İstiklâl Mahkemesi heyetinin "kılı kırk yararcasına incelediği" İsmet Paşa'nın şikâyetlerinde medar-ı itham olacak bir noktaya rastlanmaması gösteriyor ki, İsmet Paşa bu dâvâda haksızdır!.
Ali İhsan Sabis Paşa İstiklâl Mahkemesi'nden beraat ettikten bir müddet sonra Bornova'da Galip Paşa Divân-ı Harbi'ne verilmiş ve emekliye sevkedilmiştir. Kılıç Ali Bey bu karardan bahisle: "Divân-ı Harbe dâvet edilen selâhiyetli askerî makam sahiplerinin "meselenin bir incir çekirdeğini doldurmayacağı" hakkındaki şehadetlerine rağmen, emekliye sevkedildiğini işittiğimiz vakit cidden hayrete düşmüş ve teessür duymuştuk" diyor. (Bkz: Kılıç Ali "İstiklâl Mahkemesi Hâtıraları, Sel Yayınları İstanbul, 1955)