Yokluğun, çaresizliğin adıydı sanki ve artık son istasyonuydu hayatımın. Ölümün soğukluğu gibiydi sensizlik. Yıkılan umutlarımın çıldırırcasına haykırışı ve bitip tükenmek bilmeyen bir sevdanın adıydı, adın.
Ve adın, soğuğun iliklere kadar işlediği gece yarılarında sabahlara kadar tek başına dolaşılan sokakların ve körkütük masalarında sabahlanan meyhanelerin adıydı, adın. Yokluğunda hayat hiç tebessüm etmedi bana. Etseydi zaten, yazamazdım sensizliğin adını, varlığının tadını, gözlerinin rengini ve saçlarının telini, böyle ahenkli böylesine derin anlatamazdım.
Hatırlıyorum da, giderken gözlerime bakışın, gözlerinin en derin, en dalgalı bakışıydı. O günden beri hayatım, anlamını kaybetti yokluğunda. Anlamsız bakışlarım yokluğunun, tesbihimin sesi sabrımın, sigaramın dumanı efkarımın, dalıp giden gözlerim ise hayallerimin simgesi oldu.
Biliyorsun en sevdiğim renk siyahtı. Çünkü, beni en iyi o renk anlatırdı. Benim gündüzlerim ve her sabah doğan güneşim olmadı. Bütün dünya toplanıp üstüme gelse hepsini öldürecekmiş gibiydim yokluğunda. İnancımdın, beni hayata bağlayan damarlarımdaki kandın, anamın duası gibi güvenirdim sana biliyorsun. Mecnunun Allah a yalvarışı, Ferhatın dağları delişi ve de Mecnundan sonra Leyla nın böylesine delicesine ilk kez sevilişiydin sen.
Allah mıy dı seni bana böylesine sevdiren, kör şeytan mıy dı beni böylesine kadeh kadeh içtiren. Kim derdi ki leylayı seven ilk insan ben olacağım ve her geçen gün tükenip yokluğunla yok olacağım.
Toprağın bereketiydi aşkım. Yıldızların parlaklığıydı gözlerim, delikanlılığın sembolüydü fikirlerim ve de tesbihimin son taşıydı sabrım. Kardelen çiçekleri kadar sabırlıydım o zamanlar. O Gün, kurşunun saniyedeki hızıydın, kalbime giren ok misali.
Hatırlar mı sın, sevdam, sevdan olunca bu yürek senin olacaktı hani. Hani o gün beni hayatının musalla taşına en yakın yerinde sevmiştin. Yalanın dolana karıştığı her şeye inandığım, seni delikanlı gibi seveyim diye adını tesbihime kazdırdığım, ceketimi omuzuma attığım gündü o gün.
Suskunluğum aşkı anlatırdı sana o zamanlar. Sessizliğin sesiydim, duyguların şairiydim bitip tükenmeyen mısralarda. Oysa bu gün, içimdeki şairin tükendiği, elimde, adını yazdırdığım tesbihimle, bilinmezliğe yürüyüşümün, sabrımın, sona erdiği, sensizliğin başladığı, umutlarımın bir bir tükendiği ve hesapsızca çekilmezliğe tetiğin çekildiği gündü bugün. Ve bu gün, senin doğum günündü.
Doğum günün kutlu olsun sevgili,
Son noktasını kanımla koyduğum bu mektupta,
sana son hediyem olsun...