İntifada Sokaklarında Filistin Yüzlü Sevgili - Nail Varal

Son güncelleme: 11.02.2013 12:17
  • Aşkın E Haliydi Yangınım Nail Varal - Nail Varal denemeleri - Filistine dair sözler

    noimage

    Ey aşkı intifada sokaklarında yitiren Filistin yüzlü sevgili! Aşk’mı insanı terk eder, yoksa insan mı aşkı? Işığı çalınmış akşamlar mı yalnızdır, yoksa akşamı çalınmış ışıklar mı? Hanginiz daha büyük ölürsünüz uçurum diplerinde vahye muhatap olurken bir Yusuf?

    Anlat bana ey dağ başı yalnızlığımın bin parçaya bölünmüş dostluk güvercini. Ateş böcekleri kendi ışıklarının kefenlerinden sıyrılıp yıldızları görür müydü? Yerin altında mekanik uğultularla kararan yüzler güneşin ziyasıyla yıkanıp temizlenebilir miydi söyle? Aşk’a hangi pencereden baktı ki sevilesi gözlerin, aşkını karanlık bir geleceğe değiştirdi de mağaralarda sürünerek yaşama yolunu seçti kendine.

    Bu nasıl bir dünya, seni seninle, seni tercihlerinle vurdu? Kurumuş topraklara basan ayaklarının canhıraş feryatları gök kubbeye çığlıklarından asıldı da saçlarına dokunan rüzgârlar Zilhicce’de doludizgin kutsal beldelerin üzerine döküldü cümle kapılarından. Nasıl bir rengi vardı saçlarının kokusunun? Nasıl bir sarsıntıya gebe kaldı bakışın ki hiç sevişmeden kendi kendini doğurarak kuyulara bıraktı ceninlerini?

    Sabra müsemma kalbin son oyununu oynamadan kapattı perdelerini. Bu nasıl bir seçimdi, nasıl bir gidişti Allah aşkına! Tren seferlerinde vagonlar arası koşan kaçak çocuklar gibi en arka vagondan düşürdün de gençliğini, demir raylara sarmaladın kaderinin gölgelerini. Kaç nüsha daha biriktireceğim seni içimde ki, gelesin? Aşkımın “E” hali çıldırmamak için demir parmaklıklarına kilitliyor kendini. İstanbul yüzlü bakışının diğer yakaya uzanan köprüsünde seni seyrettim.

    Düşüşlerin hangisi gözlerinden düşmekten daha beter olur sevgili. Hadi beni yakala, atardamarımdan as yıldızlara ki susayım. Yoksa kütüphaneler alamayacak sana yazdıklarımı. İnanma benim denizler gibi durgunlaştığıma. Hırçın akan ırmaklar gibi başımı taştan taşa çalarak seni şiirliyorum hayatın velvele yanlarına.

    Yalan; hala sana yangın, hala sana vurgun, hala sana deliyim! Seni sessizliğimin feryatlarıyla boğdum ben. Kemirmeye devam ediyor ayrılık ruhumun el değmemiş şair ağlayışlarını. Hangi azap bundan daha çetindir, hangi cennet bundan daha esenliktir ki gitsem de dinlendirsem kendimi?

    Ey Mekke yalnızlığı yaşayan ruhumun İsra bakışlı Miraç gecesi? Ey içimde çoğalıp azalmayan üç harfli aşkın dört harfli ölümsüz bilmecesi!

    Hangi dağlara çıksam görürsün beni söyle? Hangi yıldızlara kaçsam seyredersin, hangi dili kullansam anlarsın beni? Hangi ıslığı çalsam duyarsın, hangi ateşi yaksam koşarsın, hangi gemiyi yapsam çıkarsın ona? Ya hangi çiçeği bitirsem gidersin ona?

    Ah hangi yollar sana çıkar bir bilsem?

    Hangi kuşlar sana uçar anlasam? Hangi ırmak sana akar, hangi yıldız sana bakar, hangi sefer sana gider sevgili? Hangi rüzgar eser sana sevdiğim, hangi şimşek sana çakar, hangi çocuk sana bakar, hangi güneş ısıtır seni, hangi şarkı avutur seni bir bilsem, ah bir bilsem…

    Evliyalara mı gitsem senden haber almak için. Kahinler mi gitsem halini sormak için. Kaf dağına seferler mi çıkarsam? Tek tek senimi sorsam tanıyıp tanımadığım herkese? Bilip bilmediğim yerlere elçiler mi göndersem? Bayraklarla mı arasam seni dört bir yana dikerek? Mabetlere mi yönelsem her gün secde ederek?

    Bir haber gönder artık nerdesin?!

    Nerdesin ey göğümdeki yıldızların selam durduğu ay yüzlü sevgili? Nerdesin ey güneşlerin gözlerinden ışık çaldığı sevgili? Ey yüzünün şavkımasıyla suya ayın ondördünü düşüren! Ey kalbinin yörüngesinde yıldızları birbiriyle devşiren! Ey ışığıyla kervanlara sıradağlar aşıran. Nerdesin?!

    Seremoniler oluşturdum gözlerine vermek için sevgili. Seni Asya’dan Avrupa’ya uzanan bir gökkuşağının kirpiklerine sarmalayıp öyle sevdim ben. Öyle yandım, öyle tutuştum ki parlayan güneşin yalazları ateşimle yandı. Kaderimin tahayyüle sığmayan alfabelerine çakıp gözkapaklarımı, kendimi her akşam çarmıhlara gerdim rivayetlerden arınıp. Şimdi yetmiyor göğsüme devirdiğim okyanuslar söndürmeye narımı. Yetmiyor ah, sadece hatırlaman dindirmeye acımı.

    Hadi bu gün Tur Dağında kaldım sevgilim, seslen bana.

    Ne tarftan gelecekse gelsin sesin razıyım. Değilmiki çığlıklarının cellatları altında bin parçaya bölünecek bedenim. Değilmiki dağı taşı dolduracak nefesinin kurşun ağırlıkları, olsun. Razıyım senin dağlarının yamaçlarında ölmelere ben. Razıyım darmadağın olmaya, bin parçaya bölünmelere sesinin lahuti yanlarında ben.
#11.02.2013 12:17 0 0 0